1 |
regret |
pişman olmak |
v. |
|
- I regret getting this tattoo.
- Bu dövmeyi yaptırdığıma pişman oldum.
- There are some points I regret.
- Pişman olduğum bazı noktalar var.
- It is better to anticipate these problems than to regret them at a later date.
- Bu sorunları önceden tahmin etmek, daha sonra pişman olmaktan daha iyidir.
- Rest assured, this is something I regret.
- İçiniz rahat olsun, bu pişman olduğum bir şey.
- We will regret it in 40 or 50 years from now.
- Bundan 40 ya da 50 yıl sonra pişman olacağız.
- If we fail to do so, we shall regret it dearly later on.
- Eğer bunu başaramazsak ileride çok pişman olacağız.
- You'll regret if your mom dies, so be nice.
- Annen ölürse pişman olacaksın, bu yüzden nazik ol.
- You'll regret if your mom dies, so be nice.
- Anneniz ölürse pişman olursunuz, bu yüzden nazik olun.
- It did end up raining all day and I regret nothing.
- Bütün gün yağmur yağdı ve ben hiçbir şeyden pişman olmadım.
- I regretted it as soon as I said it.
- Onu söyler söylemez pişman oldum.
- Tom regretted doing that.
- Tom onu yaptığına pişman oldu.
- I'm beginning to regret it.
- Bundan pişman olmaya başlıyorum.
- There'll come a day when you'll regret it.
- Pişman olacağın bir gün gelecek.
- I knew we'd regret giving Tom a knife.
- Tom'a bıçak verdiğimiz için pişman olacağımızı biliyordum.
- She will regret this.
- O pişman olacak.
- Tom said that he really regrets not doing that.
- Tom bunu yapmadığı için gerçekten pişman olduğunu söyledi.
- I'm beginning to regret making that suggestion.
- Bu öneriyi yaptığım için pişman olmaya başlıyorum.
- Sooner or later, you will regret your idleness.
- Er ya da geç, bu başıboşluğundan pişman olacaksın.
- Tom regretted everything he had done.
- Tom yaptığı her şeyden pişman oldu.
- I've never regretted it.
- Hiç pişman olmadım.
- Tom regretted what he had done.
- Tom yaptığına pişman oldu.
- He regretted having borrowed that book from her.
- O kitabı ondan ödünç aldığı için pişman oldu.
- I ate something I regretted eating.
- Yemekten pişman olduğum bir şey yedim.
- I regretted doing that.
- Onu yaptığıma pişman oldum.
- I promise you'll regret this.
- Söz veriyorum ki buna pişman olacaksın.
- I don't want to regret anything.
- Herhangi bir şeyden pişman olmak istemiyorum.
- You must do all you can lest you should regret later.
- Sonradan pişman olmamak için elinden geleni yapmalısın.
- You won't regret hiring me.
- Beni işe aldığınıza pişman olmayacaksınız.
- You won't regret it.
- Buna pişman olmayacaksın.
- I'm sure you'll never regret it.
- Bundan asla pişman olmayacağından eminim.
- I don't tend to look back and regret what I've done.
- Bende geriye bakmak ve yaptıklarım için pişman olmak eğilimi yoktur.
- Tom is going to regret this.
- Tom buna pişman olacak.
- Tom said he regretted doing that.
- Tom onu yaptığına pişman olduğunu söyledi.
- I think you'll regret doing that.
- Bence bunu yaptığına pişman olacaksın.
- I think you'll regret it if you don't go with us.
- Sanırım bizimle gitmezsen pişman olacaksın.
Show More (32)
|
2 |
regret |
üzüntü |
n. |
|
- First, I want to express our regret at the euphemistic wording adopted.
- Öncelikle, benimsenen örtülü ifadeden duyduğumuz üzüntüyü dile getirmek istiyorum.
- I only regret that we did not reach the same result following the terrible storms in 1999, which hit France hard.
- Tek üzüntüm, 1999 yılında Fransa'yı derinden etkileyen korkunç fırtınaların ardından aynı sonuca ulaşamamış olmamızdır.
- I would like to take this opportunity to express one regret and voice one hope.
- Bu vesileyle bir üzüntümü ifade etmek ve bir umudumu dile getirmek istiyorum.
- In brief conclusion, I would like to express my regret.
- Kısaca üzüntümü ifade etmek istiyorum.
- I only regret that we did not reach the same result following the terrible storms in 1999, which hit France hard.
- Tek üzüntüm 1999 yılında Fransa'yı derinden etkileyen korkunç fırtınaların ardından aynı sonuca ulaşamamış olmamızdır.
- This satisfaction is, however, tinged with regret.
- Bununla birlikte, bu memnuniyet üzüntü ile karışıktır.
- I therefore regret that it is not mentioned in this proposal.
- Bu nedenle bu teklifte bahsedilmemesini üzüntüyle karşılıyorum.
- The spring Council expressed its regret that efforts by the Secretary-General had failed.
- Bahar Konseyi, Genel Sekreter'in çabalarının başarısız olmasından duyduğu üzüntüyü ifade etmiştir.
- In this respect, I regret the importance given over to financial concerns.
- Bu bağlamda mali kaygılara verilen önemi üzüntüyle karşılıyorum.
- To my great regret, in the erratum, this so-called linguistic amendment is not taken into account.
- Büyük bir üzüntüyle belirtmek isterim ki, düzeltme metninde bu sözde dilsel değişiklik dikkate alınmamıştır.
- This satisfaction is, however, tinged with regret.
- Ancak bu memnuniyet üzüntü ile karışıktır.
- I expressed our deep regret at the subsequent loss of life.
- Sonrasında meydana gelen can kayıplarından duyduğumuz derin üzüntüyü dile getirdim.
- I rather regret that the title only refers to food safety.
- Başlığın sadece gıda güvenliğine atıfta bulunmasını üzüntüyle karşılıyorum.
- I regret the letter of the eight members.
- Sekiz üyenin mektubunu üzüntüyle karşılıyorum.
- As rapporteur, I can only note this with regret.
- Raportör olarak bunu sadece üzüntüyle not edebilirim.
- In brief conclusion, I would like to express my regret.
- Sözlerime son verirken üzüntülerimi ifade etmek isterim.
- Lastly, I must express my regret that individual MEPs are going to Baghdad on their own initiative.
- Son olarak münferit milletvekillerinin kendi inisiyatifleriyle Bağdat'a gitmelerinden duyduğum üzüntüyü ifade etmeliyim.
- They all expressed regret over her death.
- Hepsi onun ölümünden duydukları üzüntüyü dile getirdiler.
Show More (15)
|
3 |
regret |
pişmanlık duymak |
v. |
|
- Sometimes we vote on things which on reflection we regret.
- Bazen üzerinde düşündüğümüzde pişmanlık duyduğumuz konularda oy kullanırız.
- Then we shall never again have to regret accidents of this kind.
- O zaman bir daha asla bu tür kazalardan pişmanlık duymak zorunda kalmayacağız.
- He said that quite honestly and regretted that it was so.
- Bunu dürüstçe söyledi ve böyle olduğu için pişmanlık duydu.
- We all will regret it, because that reality is no longer the internal affair of one Member State.
- Hepimiz bundan pişmanlık duyacağız, çünkü bu gerçeklik artık tek bir Üye Devletin iç meselesi değildir.
- We may regret it, but we must take it into account in dealing with this crisis.
- Bundan pişmanlık duyabiliriz, ancak bu krizle başa çıkarken bunu dikkate almalıyız.
- If we turn Turkey away, I believe that will be an action that we will live to regret.
- Eğer Türkiye'yi geri çevirirsek, bunun pişmanlık duyacağımız bir eylem olacağına inanıyorum.
- The United States' decision is wrong, and we must all regret the American measures.
- ABD'nin kararı yanlıştır ve hepimiz Amerikan tedbirlerinden pişmanlık duymalıyız.
- This you will have cause to regret.
- Bundan pişmanlık duyacaksınız.
- At first, we were somewhat irresolute, and we regret that now.
- İlk başta biraz kararsız kaldık ve şimdi bundan pişmanlık duyuyoruz.
- Obviously it is difficult, but it would not be the first country to regret a dark episode in its history.
- Belli ki zor ancak tarihinde karanlık bir dönemden pişmanlık duyan ilk ülke olmayacaktır.
- I know that many of you regret this and I sympathise with this view.
- Birçoğunuzun bundan pişmanlık duyduğunu biliyorum ve bu görüşe sempati duyuyorum.
- Tom told me he had no regrets.
- Tom bana hiç pişmanlık duymadığını söyledi.
- I regret telling you.
- Sana söylediğim için pişmanlık duyuyorum.
- I don't want to spend the rest of my life regretting it.
- Hayatımın geri kalanını pişmanlık duyarak geçirmek istemiyorum.
- What do you regret most?
- En çok neyden pişmanlık duyuyorsun?
- Do you regret what happened last night?
- Dün gece olanlar için pişmanlık duyuyor musun?
Show More (13)
|
4 |
regret |
üzülmek |
v. |
|
- I regret to say we no longer need your services.
- Üzülerek söylüyorum ki artık hizmetlerinize ihtiyacımız yok.
- I regret to say that the United States has had to invest USD 150 billion to revitalise the economy.
- ABD'nin ekonomiyi canlandırmak için 150 milyar dolar yatırım yapmak zorunda kaldığını üzülerek belirtmek isterim.
- What I regret is that the attempt to reflect this same idea in the final recommendations has failed.
- Üzüldüğüm nokta, aynı fikri nihai tavsiyelere yansıtma girişiminin başarısız olmasıdır.
- I regret to say that this is far from being the case at the moment, particularly in the agriculture sector.
- Üzülerek belirtmeliyim ki şu anda, özellikle tarım sektöründe durum böyle olmaktan çok uzak.
- This is a matter for the World Trade Organisation, but progress, I regret, is far too slow.
- Bu Dünya Ticaret Örgütü'nün meselesidir ancak üzülerek belirtmeliyim ki ilerleme çok yavaş olmaktadır.
- I very much regret that.
- Buna çok üzülüyorum.
- I entirely regret this result, but one must live as a democrat with due process.
- Bu sonuca tamamen üzülsem de bir demokrat olarak hukuki prosedüre göre yaşanması gerekir.
- I regret this since we have to act because others have not done their job.
- Buna üzülüyorum çünkü başkaları işlerini yapmadığı için harekete geçmek zorundayız.
- Unfortunately, that idea foundered at the committee stage, something which I particularly regret.
- Ne yazık ki bu fikir komite aşamasında başarısızlığa uğradı ki buna özellikle üzülüyorum.
- I regret to say that this is far from being the case at the moment, particularly in the agriculture sector.
- Üzülerek ifade etmeliyim ki, özellikle tarım sektöründe durum şu anda böyle olmaktan çok uzaktır.
- I very much regret this.
- Buna çok üzülüyorum.
- They won and I lost, to my regret and possibly their surprise.
- Üzülerek ve muhtemelen şaşırarak söylüyorum ki onlar kazandı ve ben kaybettim.
- Therefore the Commission regrets it cannot accept this amendment.
- Bu nedenle Komisyon bu değişikliği kabul edemeyeceğini üzülerek belirtmektedir.
- We regret his death.
- Vefatına üzülüyoruz.
- I regret this very much.
- Bu duruma çok üzüldük.
Show More (12)
|
5 |
regret |
pişmanlık |
n. |
|
- He showed no regret about leaving his home town.
- Memleketini terk ettiği için hiç pişmanlık duymadı.
- Today, however, we must draw a line under our regrets.
- Ancak bugün pişmanlıklarımızın altına bir çizgi çekmeliyiz.
- It is a source of regret for me, too.
- Bu benim için de bir pişmanlık kaynağı.
- They resulted in a measure of progress, but also in many regrets.
- Bu toplantılar bir miktar ilerleme ve aynı zamanda birçok pişmanlıkla sonuçlandı.
- They resulted in a measure of progress, but also in many regrets.
- Bir ölçüde ilerlemeyle sonuçlansalar da aynı zamanda pek çok pişmanlığa da yol açmışlardır.
- That gives us cause for regret.
- Bu bize pişmanlık hissettiriyor.
- At this moment, all he felt within himself was regret.
- O anda içinde hissettiği tek şey pişmanlıktı.
- At this moment, all he felt within himself was regret.
- Şu anda kendi içinde hissettiği tek şey pişmanlıktı.
- She showed her regret over the serious mistake.
- Ciddi bir hata yaptığı için pişmanlığını gösterdi.
- Tom has no regrets.
- Tom'un pişmanlığı yok.
Show More (7)
|
6 |
regret |
esefle karşılamak |
v. |
|
- I regret the attempt by the car industry lobby to discredit the EEVC tests.
- Otomobil endüstrisi lobisinin EEVC testlerini itibarsızlaştırma girişimini esefle karşılıyorum.
- On the other hand, I regret the European Council's reckless step in respect of Turkey.
- Öte yandan, Avrupa Konseyi'nin Türkiye ile ilgili olarak attığı pervasız adımı esefle karşılıyorum.
- I therefore regret the proposal by Arlindo Cunha to reduce this threshold to 1500 euro.
- Bu nedenle Arlindo Cunha'nın bu eşiğin 1500 avroya düşürülmesi yönündeki önerisini esefle karşılıyorum.
- I regretted, too, America's decision to resile so lightly from the Anti-Ballistic Missile Treaty.
- Amerika'nın Anti-Balistik Füze Anlaşması'ndan bu kadar hafif bir şekilde çekilme kararını ben de esefle karşıladım.
- I nonetheless regret the reference to management and labour.
- Yine de yönetim ve işgücüne yapılan atfı esefle karşılıyorum.
Show More (2)
|
7 |
regret |
esef |
n. |
|
- On the other hand, I regret the European Council's reckless step in respect of Turkey.
- Öte yandan, Avrupa Konseyi'nin Türkiye konusunda attığı pervasız adımdan ötürü esef duyuyorum.
Show More (-2)
|