|
- We must not wait until Europe's last rocket has had lift-off.
- Avrupa'nın son roketi de havalanana kadar beklememeliyiz.
- We must not wait until Europe's last rocket has had lift-off.
- Avrupa'nın son roketi havalanana kadar beklememeliyiz.
- We'd never get that kind of thrust without a two-stage rocket.
- İki aşamalı bir roket olmadan asla bu kadar itiş gücü elde edemeyiz.
- The rocket travels at a tremendous speed.
- Roket muazzam bir hızda hareket eder.
- Tom boiled some eggs on the rocket stove that he had just built.
- Tom yeni yaptığı roket sobasında biraz yumurta haşladı.
- They are going to send up a rocket.
- Bir roket gönderecekler.
- It's not rocket science.
- O, roket bilimi değil.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
- İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- They launched a rocket.
- Onlar bir roket fırlattı.
- Thrust is how much push a rocket can give.
- İtme, bir roketin ne kadar itme yapabileceğidir.
- The rocket put a communications satellite into orbit.
- Roket, yörüngeye bir iletişim uydusu bıraktı.
- They are going to send up a rocket.
- Onlar bir roket fırlatacaklar.
- The rocket went up smoothly.
- Roket sorunsuzca yükseldi.
- It's really not rocket science.
- Bu gerçekten roket bilimi değil.
- You don't need to be a rocket scientist to figure that out.
- Bunu anlamak için roket bilimci olmaya gerek yok.
- It is indeed rocket science.
- Bu gerçekten de roket bilimi.
- The rocket was launched this morning.
- Roket bu sabah fırlatıldı.
- The rocket travels at a tremendous speed.
- Roket muazzam bir hızla ilerler.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
- Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- The airplane used a rocket motor to assist with takeoff.
- Uçak kalkışa yardımcı olması için bir roket motoru kullandı.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
- Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- The rocket exploded on the launch pad.
- Roket, fırlatma rampası üzerinde patladı.
- The rocket was launched into space.
- Roket uzaya fırlatıldı.
- The rocket put a communications satellite into orbit.
- Roket, bir iletişim uydusunu yörüngeye yerleştirdi.
- The rocket blew up a few seconds after launch.
- Roket, fırlatıldıktan birkaç saniye sonra havaya uçtu.
- The rocket was launched into space.
- Roket uzaya gönderildi.
- The rocket went up.
- Roket yukarı çıktı.
- Our calculations show that the rocket is off its course.
- Hesaplamalarımız roketin rotasından saptığını gösteriyor.
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı var.
- The rocket is in orbit around the moon.
- Roket ayın etrafında yörüngededir.
- Our rocket is being built.
- Roketimiz inşa ediliyor.
- The rocket went up smoothly.
- Roket sorunsuz bir şekilde yükseldi.
- Rocket technology improved during World War Two.
- İkinci Dünya Savaşı sırasında roket teknolojisi gelişti.
- It is indeed rocket science.
- Bu gerçekten roket bilimi.
- The rocket blast opens the celebrations.
- Roket patlaması kutlamaları başlattı.
- The rocket went up.
- Roket yükseldi.
- The rocket ought to have reached the moon by now.
- Roket şimdiye kadar Ay'a ulaşmış olmalıydı.
- After an hour of waiting, the launch of the rocket was cancelled.
- Bir saatlik beklemeden sonra, roketin fırlatılışı iptal edildi.
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı vardır.
- If I were some kind of rocket scientist, then this algebra would be super duper easy peazy.
- Eğer roket bilimci olsaydım, bu cebir süper kolay olurdu.
- The rocket blew up a few seconds after launch.
- Roket fırlatıldıktan birkaç saniye sonra patladı.
- With a deafening roar, the rocket was hurled into space.
- Sağır edici bir kükreme ile roket uzaya fırlatıldı.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
- Bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- It's not exactly rocket science.
- Bu tam olarak roket bilimi değil.
- Superman flies as fast as a rocket.
- Süpermen bir roket kadar hızlı uçar.
- The rocket exploded on the launch pad.
- Roket fırlatma rampasında patladı.
- As propellant blasts out of the rocket in one direction, it pushes the spacecraft in the other.
- İtici yakıt roketten bir yöne doğru fırlarken, uzay aracını da diğer yöne doğru iter.
- As propellant blasts out of the rocket in one direction, it pushes the spacecraft in the other.
- İtici gaz roket dışına bir yönde patladığı için, o uzay aracını diğer yönde iter.
- The rocket is in orbit around the moon.
- Roket ayın yörüngesinde.
- Our calculations show that the rocket is off its course.
- Hesaplamalarımız roketin rotasından çıktığını gösteriyor.
- They launched a rocket.
- Bir roket fırlattılar.
- It's not rocket science.
- Bu roket bilimi değil.
- It's not exactly rocket science.
- O tam olarak roket bilimi değil.
- After an hour of waiting, the launch of the rocket was cancelled.
- Bir saat bekledikten sonra roketin fırlatılması iptal edildi.
- Thrust is how much push a rocket can give.
- İtme bir roketin ne kadar itme verebileceğidir.
Show More (52)
|
