ruin - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
ruin mahvetmek v.
  • The storm ruined our camping trip.
  • Fırtına kamp gezimizi mahvetti.
  • We would in principle be unable to export, and anyway this news in the press would ruin the industry.
  • Prensipte ihracat yapamazdık ve zaten basında çıkan bu haberler sektörü mahvederdi.
  • The Erika cost no human lives but it may have ruined many human livelihoods.
  • Erika insan hayatına mal olmamıştır ancak birçok insanın geçim kaynağını mahvetmiş olabilir.
Show More (224)
ruin bozmak v.
  • This would ruin the balance between the institutions.
  • Bu, kurumlar arasındaki dengeyi bozacaktır.
  • Eat before you drink, kid, you'll ruin your stomach.
  • İçmeden önce bir şeyler ye evlat, mideni bozacaksın.
  • Sadly, there are a few who ruin the whole facade.
  • Ne yazık ki birtakım detaylar var ki onlar tüm cepheyi bozuyor.
Show More (18)
ruin yıkım n.
  • We must bar the road to ruin!
  • Yıkıma giden yolu kapatmalıyız!
  • Science and research without a conscience would be humanity's ruin.
  • Vicdanı olmayan bilim ve araştırma insanlığın yıkımı olacaktır.
  • Idleness leads to ruin.
  • Tembellik yıkıma yol açar.
Show More (2)
ruin mahvoluş n.
  • I hear his business is on the verge of ruin.
  • İşinin mahvolmak üzere olduğunu duydum.
  • Science without conscience is only the ruin of the soul.
  • Vicdansız bilim sadece ruhun mahvolmasıdır.
  • Science without conscience is only the ruin of the soul.
  • Vicdan olmadan bilim yalnızca ruhun mahvolmasıdır.
Show More (2)
ruin berbat etmek v.
  • You had to ruin the moment, didn't you?
  • Anı berbat etmek zorundaydın, değil mi?
  • Tom will ruin his clothing.
  • Tom elbiselerini berbat edecek.
  • You always ruin everything.
  • İşleri hep berbat ediyorsun.
Show More (2)
ruin iflas n.
  • The struggling artist was on the verge of financial ruin.
  • Mücadele eden sanatçı mali iflasın eşiğindeydi.
  • I hear his business is on the verge of ruin.
  • Onun işinin iflasın eşiğinde olduğunu duyuyorum.
Show More (-1)
ruin harap etmek v.
  • The city was ruined by the brutal force of nature.
  • Şehir, doğanın acımasız gücü tarafından harap edildi.
  • Drinking was his ruin.
  • İçki içmek onu harap etti.
Show More (-1)
ruin helak etmek v.
  • He was ruined by an addiction to gambling.
  • Kumar bağımlılığı onu helak etti.
Show More (-2)
ruin harabe n.
  • She photographed the ruins of a castle.
  • Bir kaleden kalan harabeleri fotoğraflamıştır.
Show More (-2)
ruin tahrip etmek v.
  • It's people like you who are ruining our country.
  • Ülkemizi tahrip edenler senin gibi insanlar.
Show More (-2)
ruin yıkmak v.
  • Those people ruin their government, but they don't know how to build it again.
  • O insanlar hükümetlerini yıktılar ama onu tekrar nasıl inşa edeceklerini bilmiyorlar.
Show More (-2)
ruin bozulma n.
  • Telling you now would ruin the surprise.
  • Şimdi sana söylersem sürpriz bozulur.
Show More (-2)