|
- There is real concern about the final salary pension schemes of those workers.
- Bu işçilerin son maaş emeklilik planları konusunda gerçek bir endişe söz konusudur.
- We have come to the conclusion that we ought to receive as salary one half of the basic salary of a European judge.
- Maaş olarak Avrupalı bir hakimin temel maaşının yarısını almamız gerektiği sonucuna vardık.
- We believe that salary levels too cause offence, since the new levels are very high.
- Yeni seviyeler çok yüksek olduğu için maaş seviyelerinin de rahatsızlığa neden olduğuna inanıyoruz.
- In addition, you also said that you wish to introduce salary improvements.
- Buna ek olarak, maaşlarda iyileştirmeler yapmak istediğinizi de söylediniz.
- Secondly, I disagree with a net increase in our salary of at least EUR 2 800 per month.
- İkinci olarak maaşlarımızda ayda en az 2.800 avro tutarında net bir artış yapılmasına katılmıyorum.
- Can you tell us exactly what salary improvements you have in mind?
- Aklınızdaki maaş iyileştirmelerinin tam olarak ne olduğunu bize söyleyebilir misiniz?
- Secondly, I disagree with a net increase in our salary of at least EUR 2 800 per month.
- İkinci olarak, maaşlarımızda ayda en az 2.800 Avro tutarında net bir artış yapılmasına katılmıyorum.
- The salary level of Europol officials is not at issue.
- Europol memurlarının maaş düzeyi söz konusu değildir.
- She works hard in the office for a small salary.
- O azıcık bir maaş için ofiste sıkı çalışıyor.
- She works hard in the office for a small salary.
- Az bir maaş için ofiste sıkı çalışıyor.
- She works hard in the office for a small salary.
- Az bir maaş karşılığında ofiste çok çalışıyor.
- Can't you get by on your salary?
- Maaşınızla geçinemiyor musunuz?
- His salary doesn't satisfy him.
- Onun maaşı onu tatmin etmez.
- He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak bir miktar geliri var.
- Tom can't afford all the stuff Mary wants him to buy on his salary.
- Tom, Mary'nin ondan maaşıyla almasını istediği şeyleri karşılayamaz.
- She works hard in the office for a small salary.
- O küçük bir maaş için ofiste sıkı çalışıyor.
- We're paying Tom's salary.
- Tom'un maaşını ödüyoruz.
- He is earning twice my salary.
- O, maaşımın iki katını kazanıyor.
- We're paying Tom's salary.
- Tom'un maaşını biz ödüyoruz.
- Tom donates half his salary to his favorite charity.
- Tom maaşının yarısını en sevdiği hayır kurumuna bağışlıyor.
- You will be paid a stable base salary plus commissions on sale.
- Size sabit bir taban maaş artı satış komisyonu ödenecektir.
- He won't get fat on his salary.
- Maaşıyla zengin olmayacak.
- Tom has a decent salary.
- Tom'un makul bir maaşı vardır.
- Sami doubled Layla's salary.
- Sami, Layla'nın maaşını iki katına çıkardı.
- He earns twice my salary.
- Benim maaşımın iki katını kazanıyor.
- She works hard in the office for a small salary.
- Küçük bir maaş için ofiste çok çalışıyor.
- It's worth ten times my yearly salary.
- Yıllık maaşımın on katı değerinde.
- Tom had difficulty in making ends meet on his salary.
- Tom maaşıyla iki yakasını bir araya getirmekte güçlük çekiyordu.
- You don't deserve the salary they're paying you.
- Onların sana verdikleri maaşı haketmiyorsun.
- Tom spends a third of his salary on rent.
- Tom maaşının üçte birini kiraya harcıyor.
- His salary is double what it was seven years ago.
- Onun maaşı yedi sene öncesinin iki katı.
- This month's salary was 200,000 yen.
- Bu ayki maaşı 200,000 yen.
- His salary rose 10%.
- Maaşı %10 arttı.
- His low salary prevents him from buying the house.
- Düşük maaşı evi satın almasına engel oluyor.
- His salary is 250 thousand yen per month.
- Onun maaşı aylık 250.000 yen.
- He earns twice my salary.
- Maaşımın iki katını kazanıyor.
- You don't deserve the salary they're paying you.
- Sana ödedikleri maaşı hak etmiyorsun.
- I'll pay you back once I receive my salary.
- Maaşımı alınca sana geri ödeyeceğim.
- I want to speak to her in the matter of my salary.
- Benim maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.
- Tom's salary is the same as mine.
- Tom'un maaşı benimkiyle aynı.
- He is not content with his present salary.
- Şu anki maaşından memnun değil.
- Tom receives a high salary.
- Tom yüksek bir maaş alır.
- As soon as she got her salary, she spent it all.
- Maaşını aldığı gibi hepsini harcadı.
- I have a decent salary.
- İyi bir maaşım var.
- He receives a high salary.
- O, yüksek bir maaş alır.
- Tom asked for a higher salary.
- Tom, daha yüksek bir maaş istedi.
- Tom earns twice my salary.
- Tom benim maaşımın iki katını kazanıyor.
- My father gives my mother all of his salary.
- Babam tüm maaşını anneme veriyor.
- Your salary is commission-based.
- Maaşınız komisyona dayalı.
- His salary is double what it was seven years ago.
- Maaşı yedi yıl öncesinin iki katı.
- I don't think we could survive on just my salary.
- Sadece benim maaşımla yaşam sürdürebileceğimizi sanmıyorum.
- What will you do with your first salary?
- İlk maaşınla ne yapacaksın?
- She complained that my salary was low.
- Maaşımın düşük olduğundan şikâyet etti.
- It's very unlikely that Tom will agree to work for that salary.
- Tom'un bu maaşa çalışmayı kabul etmesi pek olası değil.
- She is always complaining of her husband's small salary.
- Daima kocasının az maaş almasından şikayet eder.
- I don't think many people can say they are satisfied with their salary.
- Pek çok insanın maaşından memnun olduğunu söyleyebileceğini sanmıyorum.
- Tom wanted a higher salary.
- Tom daha yüksek bir maaş istedi.
- His salary doesn't satisfy him.
- Maaşı onu tatmin etmiyor.
- She is always complaining of her small salary.
- Her zaman az maaşından şikayet eder.
- Tom is calculating his salary.
- Tom maaşını hesaplıyor.
- She complained to me of my small salary.
- Maaşımın azlığından şikayet etti.
- What salary do you offer?
- Ne kadar maaş teklif ediyorsunuz?
- This month's salary was 200,000 yen.
- Bu ayın maaşı 200.000 yen oldu.
- Is your salary adequate to support your family?
- Maaşın aileni geçindirmen için yeterli mi?
- With that big salary you're getting I guess you've saved up quite a lot.
- Aldığın o yüksek maaşla sanırım epey para biriktirmişsindir.
- Tom can't get along on his salary because he has high medical expenses.
- Tom maaşıyla geçinemiyor çünkü yüksek sağlık harcamaları var.
- His salary was increased by ten percent.
- Onun maaşı yüzde on artırıldı.
- He has to maintain a large family on a small salary.
- Küçük bir maaşla büyük bir aileyi geçindirmek zorunda.
- I don't think we could survive on just my salary.
- Sadece benim maaşımla hayatta kalabileceğimizi sanmıyorum.
- I wish I had a cushy office job with a nice salary.
- Keşke iyi maaşlı, rahat bir ofis işim olsaydı.
- Despite her meagre salary, she works very hard.
- Yetersiz maaşına rağmen, çok sıkı çalışıyor.
- Your salary is commission-based.
- Maaşınız komisyona dayalıdır.
- My salary is very low.
- Maaşım çok düşük.
- Tom spends most of his salary on food.
- Tom maaşının çoğunu boğazına harcıyor.
- Out of my salary, I had begun to save a few dollars.
- Maaşımdan birkaç dolar biriktirmeye başlamıştım.
- What kind of salary do you think Tom gets?
- Sence Tom ne kadar maaş alıyor?
- The salary is fixed according to age and experience.
- Maaş yaş ve deneyime göre tespit edilir.
- You deserve a salary hike.
- Maaş zammını hak ediyorsun.
- His salary is low so he has to do odd jobs.
- Maaşı düşük olduğu için ufak tefek işler yapmak zorunda.
- Tom receives a high salary.
- Tom yüksek bir maaş alıyor.
- I was happy when they doubled my salary.
- Maaşımı iki katına çıkardıklarında çok mutlu oldum.
- Even though her salary is low, she works hard for that company.
- Maaşı düşük olsa da o şirket için çok çalışıyor.
- He knows how to calculate his salary.
- Maaşını nasıl hesaplayacağını biliyor.
- I'll pay you back once I receive my salary.
- Maaşımı alır almaz sana geri ödeyeceğim.
- Tom has a six-figure salary.
- Tom'un altı haneli maaşı var.
- Tom gets a really high salary.
- Tom gerçekten yüksek bir maaş alıyor.
- He gets a good salary.
- İyi bir maaş alıyor.
- He is always complaining about his low salary.
- Daima düşük maaşından şikayet eder.
- He earns double my salary.
- Benim maaşımın iki katını kazanıyor.
- I have a good salary.
- İyi bir maaşım var.
- Tom has a good salary.
- Tom'un iyi bir maaşı var.
- I'm content with my salary.
- Maaşımdan memnunum.
- He earns double my salary.
- O, maaşımın iki katını kazanır.
- Tom doesn't deserve the salary they're giving him.
- Tom ona verdikleri maaşı hak etmiyor.
- His salary is 250,000 yen per month.
- Maaşı aylık 250,000 yen.
- Because his salary is low, he can't buy that house.
- Maaşı düşük olduğu için o evi alamıyor.
- Tom can't get along on his salary because he has high medical expenses.
- Tom yüksek sağlık giderleri olduğu için maaşıyla geçinemiyor.
- I wish I had a cushy office job with a nice salary.
- Keşke maaşı iyi, rahat bir masabaşı işim olsaydı.
- As soon as she got her salary, she spent it all.
- Maaşını alır almaz hepsini harcadı.
- Tom isn't content with his present salary.
- Tom şu anki maaşından memnun değil.
- My father banks part of his salary every week.
- Babam her hafta maaşının bir kısmını bankaya yatırır.
- I pay Tom's salary.
- Tom'un maaşını ben ödüyorum.
- Tom has been complaining about his low salary.
- Tom düşük maaşından şikayet ediyordu.
- One thing that won't change is my salary.
- Değişmeyecek tek şey maaşım.
- His salary is 250,000 yen per month.
- Onun maaşı aylık 250,000 yendir.
- He gets a high salary.
- O yüksek bir maaş alır.
- Despite her meagre salary, she works very hard.
- O yetersiz maaşına rağmen çok çalışıyor.
- Tom spends most of his salary on food.
- Tom maaşının büyük bölümünü yeme içmeye harcıyor.
- Who pays your salary?
- Maaşını kim ödüyor?
- Your salary is based on commissions.
- Maaşınız komisyonlara dayanıyor.
- Tom deserves the salary we pay him.
- Tom ona ödediğimiz maaşı hak ediyor.
- Your salary is based on commissions.
- Maaşın komisyonlara dayalı.
- He's learning French so he can get a better salary.
- Daha iyi bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor.
- Women are employed at a lower salary than men.
- Kadınlar erkeklerden daha düşük bir maaşla çalıştırılırlar.
- I spend about half my salary on food.
- Maaşımın yaklaşık yarısını yemeğe harcıyorum.
- We can't offer you a higher salary.
- Size daha yüksek bir maaş teklif edemeyiz.
- Can't you get by on your salary?
- Maaşınla geçinemiyor musun?
- What salary do you offer?
- Ne maaş teklif ediyorsun?
- My father gives my mother all of his salary.
- Babam maaşının tamamını anneme verir.
- Her salary is very high.
- Onun maaşı çok yüksek.
- She gets a high salary.
- Yüksek bir maaş alıyor.
- What kind of salary do you think Tom gets?
- Tom'un ne tür bir maaş aldığını düşünüyorsun?
- Tom is content with his present salary.
- Tom bugünkü maaşından memnun.
- My father banks part of his salary every week.
- Babam maaşının bir bölümünü her ay bankaya yatırıyor.
- His low salary prevents him from buying the house.
- Onun düşük maaşı onun ev satın almasını engeller.
- Why does Tom get a higher salary than I do?
- Tom neden benden daha fazla maaş alıyor?
- I'm happy with my salary.
- Maaşımdan memnunum.
- Father gives Mother all his salary.
- Baba tüm maaşını anneye veriyor.
- Tom gets a very good salary.
- Tom çok iyi bir maaş alıyor.
- You don't deserve the salary they're paying you.
- Onların size verdikleri maaşı haketmiyorsunuz.
- She complained that my salary was low.
- Maaşımın düşük olduğundan yakındı.
- My salary is very low.
- Benim maaşım çok düşük.
- His salary rose 10%.
- Onun maaşı % 10 yükseldi.
- He demanded that his salary be increased.
- O, maaşının artırılmasını talep etti.
- Tom has a six-figure salary.
- Tom'un altı haneli bir maaşı var.
- He has to maintain a large family on a small salary.
- Küçük bir maaşla büyük bir aileyi geçindirmesi gerekiyor.
- The family is forced to live on his little salary.
- Aile onun düşük maaşıyla geçinmek zorunda kalıyor.
- Tom doesn't deserve the salary we're paying him.
- Tom ona ödediğimiz maaşı hak etmiyor.
- She complained about my low salary.
- Düşük maaşımdan şikayet etti.
- Tom has a very decent salary.
- Tom'un çok iyi bir maaşı var.
- Tom's salary is much higher than mine.
- Tom'un maaşı benimkinden çok daha yüksek.
- I voluntarily give up my salary.
- Maaşımdan feragat ediyorum.
- Tom gets a very good salary.
- Tom çok iyi maaş alıyor.
- Tom complained about his low salary.
- Tom düşük maaşından şikayet etti.
- He gets a reasonable salary as a bank clerk.
- Bir banka memuru olarak makul bir maaş alır.
- My salary is 300,000 yen.
- Maaşım 300,000 yen.
- I want to speak to her in the matter of my salary.
- Maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.
- We pay Tom's salary.
- Tom'un maaşını biz ödüyoruz.
- His salary enables him to live in comfort.
- Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.
- Father gives Mother all his salary.
- Babam tüm maaşını anneme verir.
- He has some income in addition to his salary.
- Maaşına ek olarak biraz geliri var.
- What you make is small potatoes compared to the boss's salary.
- Patronun maaşına kıyasla senin kazandığın küçük patatesler.
- They demanded a higher salary.
- Daha yüksek bir maaş talep ettiler.
- I am calculating my salary.
- Maaşımı hesaplıyorum.
- Tom had difficulty in making ends meet on his salary.
- Tom maaşı ile geçinmede zorluk yaşadı.
- Tom is learning French so he can get a better salary.
- Tom daha iyi bir maaş alabilmek için Fransızca öğreniyor.
- She is always complaining of her husband's small salary.
- O her zaman kocasının düşük maaşından şikayet ediyor.
- My salary was high this month.
- Bu ay maaşım yüksekti.
- I'm content with my salary.
- Ben maaşımdan hoşnutum.
- He is not content with his present salary.
- O, şimdiki maaşından memnun değil.
- They demanded a salary increase.
- Maaş artışı talep ettiler.
- I voluntarily give up my salary.
- Maaşımı gönüllü olarak bırakıyorum.
- My taxes pay your salary, right?
- Benim vergilerim senin maaşını ödüyor, değil mi?
- The income tax rate increases in proportion to the salary increase.
- Gelir vergisi oranı maaş artışıyla orantılı olarak artar.
- Tom's commissions often exceed his weekly salary.
- Tom'un komisyonları haftalık maaşını sıklıkla aşıyor.
- He demanded that his salary be increased.
- Maaşının artırılmasını talep etti.
- At least he will have a salary without work.
- En azından çalışmadan bir maaşı olacak.
- He is earning twice my salary.
- Benim maaşımın iki katını kazanıyor.
- You deserve a salary hike.
- Sen bir maaş zammını hak ediyorsun.
- Tom receives a very high salary.
- Tom çok yüksek bir maaş alıyor.
- His salary is 250 thousand yen per month.
- Maaşı ayda 250 bin yen.
- Rather than working for a low salary, it is better for us to be unemployed.
- Düşük bir maaşla çalışmaktansa işsiz kalmak bizim için daha iyi.
- She is content with his present salary.
- O, şu anki maaşından memnun.
- He receives a high salary.
- Yüksek bir maaş alıyor.
- His salary enables him to live in comfort.
- Maaşı rahat yaşamasını sağlıyor.
- We pay Tom's salary.
- Biz Tom'un maaşını ödüyoruz.
- What will you do with your first salary?
- İlk maaşınızla ne yapacaksınız?
- He gets a good salary.
- O iyi bir maaş alır.
- The family is forced to live on his little salary.
- Aile onun azıcık maaşıyla yaşamak zorunda.
- Her salary is very high.
- Maaşı çok yüksek.
- She complained to me of my small salary.
- Maaşımın düşüklüğünden yakınıyordu.
- I have a decent salary.
- Benim iyi bir maaşım var.
- His salary is too low to support his family.
- Onun maaşı ailesine bakamayacak kadar çok düşük.
- Tom advanced Mary two week's salary.
- Tom Mary'ye iki haftalık maaş avansı verdi.
- I don't have a salary because I don't have a job.
- Maaşım yok çünkü bir işim yok.
- Is your salary keeping up with inflation?
- Maaşınız enflasyona ayak uyduruyor mu?
- My salary doesn't allow us to live extravagantly.
- Maaşım abartılı yaşamamıza izin vermiyor.
- You had better live on your salary.
- Maaşınla yaşasan iyi olur.
- Tom advanced Mary two week's salary.
- Tom, Mary'ye iki haftalık maaşını avans olarak verdi.
- Sami had a good salary insofar as being a policeman.
- Sami'nin polis olduğu için iyi bir maaşı vardı.
- Tom is content with his present salary.
- Tom şimdiki maaşından memnun.
- I'm satisfied with my salary.
- Maaşımdan memnunum.
- Tom has a decent salary.
- Tom'un iyi bir maaşı var.
- She is always complaining about my small salary.
- O her zaman benim düşük maaşımdan yakınıyor.
- I wonder what Tom's salary is.
- Tom'un maaşını merak ediyorum.
- The salary of a teacher is lower than that of a lawyer.
- Bir öğretmenin maaşı bir avukatın maaşından daha düşüktür.
- Tom is perfectly satisfied with his current salary.
- Tom şu anki maaşından gayet memnun.
- Tom advanced Mary two week's salary.
- Tom Mary'ye iki haftalık maaşını avans olarak verdi.
- I don't have a salary because I don't have a job.
- Maaşım yok çünkü işim yok.
- She is always complaining about my small salary.
- Daima az maaşımdan şikayet eder.
- They asked for an increase of salary.
- Maaşlarının artırılmasını istediler.
- They asked for an increase of salary.
- Maaş zammı talep ettiler.
- Is your salary adequate to support your family?
- Maaşınız ailenizi geçindirmek için yeterli mi?
- Tom thought he was going to get a higher salary.
- Tom daha yüksek bir maaş alacağını düşündü.
- Tom couldn't make both ends meet on his salary.
- Tom maaşıyla iki yakasını bir araya getiremedi.
- I don't deserve the salary they pay me.
- Bana ödedikleri maaşı hak etmiyorum.
- Because his salary is low, he can't buy that house.
- Maaşı düşük olduğu için, o evi satın alamaz.
- I deserve a bigger salary for this.
- Bunun için daha büyük bir maaşı hak ediyorum.
- Fadil earns a six-figure salary.
- Fadıl altı haneli bir maaş kazanıyor.
- His salary can't keep pace with inflation.
- Maaşı enflasyona ayak uyduramıyor.
- When was the last time you calculated your salary?
- En son ne zaman maaşınızı hesapladınız?
- He moved to a good company that offered a good salary.
- İyi bir maaş teklif eden iyi bir şirkete geçti.
- You had better live on your salary.
- Maaşınla geçinsen iyi edersin.
- His salary was increased by ten percent.
- Maaşına yüzde on zam yapıldı.
- Tom gets a good salary.
- Tom iyi bir maaş alır.
- My salary isn't as high as you think it is.
- Maaşım sandığınız kadar yüksek değil.
- I wish I had a higher salary.
- Keşke daha yüksek bir maaşım olsaydı.
- He won't get fat on his salary.
- O maaşıyla zengin olamayacak.
- I spend about half my salary on food.
- Maaşımın yaklaşık yarısını yemeğe harcarım.
- Tom gets the same salary as I do.
- Tom benimle aynı maaşı alıyor.
- They asked for an increase of salary.
- Maaş artışı istediler.
- He gets a reasonable salary as a bank clerk.
- Banka memuru olarak makul bir maaş alıyor.
- She is content with his present salary.
- Şu anki maaşından memnun.
- Is your salary keeping up with inflation?
- Maaşın enflasyona ayak uyduruyor mu?
- Tom has been complaining about his low salary.
- Tom düşük maaşından şikayet ediyor.
- The income tax rate increases in proportion to the salary increase.
- Gelir vergisi oranı maaş artışı ile orantılı olarak artar.
- Tom asked for a higher salary.
- Tom daha yüksek bir maaş istedi.
- Tom spends most of his salary on food.
- Tom maaşının çoğunu yemeğe harcıyor.
- They demanded a higher salary.
- Onlar daha yüksek bir maaş talep ettiler.
- Can you survive on your salary?
- Maaşınla yaşamını sürdürebiliyor musun?
- His salary is too low to support his family.
- Maaşı ailesini geçindirmek için çok düşük.
- My salary is 300,000 yen.
- Maaşım 300,000 yendir.
- The CEO raised his salary even though the company was losing money.
- Şirket zarar etmesine rağmen CEO kendi maaşını artırdı.
- Are you content with your present salary?
- Şu anki maaşından memnun musun?
- They demanded a salary increase.
- Onlar bir maaş artışı talep etti.
- Can you survive on your salary?
- Maaşınızla hayatta kalabilir misiniz?
- He is always complaining about his low salary.
- O hep düşük maaşından yakınıyor.
- Tom's yearly salary has been the same for the past three years.
- Tom'un yıllık maaşı son üç yıldır aynı.
- Tom gets a good salary.
- Tom iyi bir maaş alıyor.
- Tom accepted the job in spite of the low salary.
- Tom düşük maaşa rağmen işi kabul etti.
- Tom's commissions often exceed his weekly salary.
- Tom'un komisyonları genellikle haftalık maaşını aşar.
- Tom gets a very good salary.
- Tom'un maaşı dolgun.
- She is always complaining of her small salary.
- O hep maaşının düşüklüğünden yakınıyor.
- Even if I don't get a high salary, I'm not willing to quit this way of making a living.
- Yüksek bir maaş almasam bile, bu şekilde geçinmeyi bırakmaya niyetim yok.
- The CEO raised his salary even though the company was losing money.
- CEO, şirket para kaybetmesine rağmen maaşını artırdı.
- Tom doesn't have a salary.
- Tom'un maaşı yok.
Show More (243)
|