|
- It has been a pleasure to note and observe their commitment, which also shines through here in Parliament today.
- Bugün burada Parlamento'da da parlayan kararlılıklarını not etmek ve gözlemlemekten memnuniyet duyuyorum.
- An exquisite location in which the beauty of the landscape shines almost as brightly as your love for one another.
- Manzaranın güzelliğinin neredeyse birbirinize olan sevginiz kadar parladığı enfes bir yer.
- It was raining when I woke up, but by afternoon the sky had cleared up and the sun was shining.
- Uyandığımda yağmur yağıyordu ama öğleden sonra gökyüzü açılmıştı ve güneş parlıyordu.
- A star shines on the hour of our meeting.
- Buluşma saatimizde bir yıldız parlıyor.
- This is your moment to shine.
- Bu senin parlama anın.
- The child talked with his eyes shining.
- Çocuk, gözleri parlayarak konuştu.
- This is a world where the sun doesn't shine.
- Bu, güneşin parlamadığı bir dünya.
- The moon is shining.
- Ay parlıyor.
- The sun was shining and it was warm, so I took the day off.
- Güneş parlıyordu ve hava sıcaktı, bu yüzden işten bir gün izin aldım.
- The sun shines during the day.
- Güneş gün boyunca parlar.
- Her eyes shone with joy when she saw that her mother was not mad at her.
- Annesinin ona kızmadığını görünce gözleri sevinçle parladı.
- He was listening to me with his eyes shining.
- Gözleri parlayarak beni dinliyordu.
- After the death of Caesar, a comet shone for seven days.
- Sezar'ın ölümünden sonra, bir kuyruklu yıldız yedi gün boyunca parladı.
- A moon is already shining.
- Ay şimdiden parlıyor.
- The sun was shining in all its splendid beauty.
- Güneş tüm muhteşem güzelliğiyle parlıyordu.
- If you wash it, your car will shine in the sun.
- Yıkarsan araban güneşte parlar.
- Why does the moon shine at night?
- Ay neden geceleri parlıyor?
- Blue-white frost crystals were shining on the windowpanes.
- Mavi-beyaz buz kristalleri pencere camlarında parlıyordu.
- His eyes were shining with joy.
- Gözleri sevinçten parlıyordu.
- Thousands of stars shone in the heavens.
- Binlerce yıldız gökte parlıyordu.
- The stars shone in the sky.
- Gökyüzünde yıldızlar parlıyordu.
- The stars shone all the time.
- Yıldızlar her zaman parlıyordu.
- The diamond shone brightly.
- Elmas pırıl pırıl parlıyordu.
- Many stars shine in the sky.
- Gökyüzünde birçok yıldız parlıyor.
- The sun shines during the day; the moon during the night.
- Güneş gündüz parlar; ay ise gece.
- After the death of Caesar, a comet shone for seven days.
- Sezar'ın ölümünden sonra bir kuyruklu yıldız yedi gün boyunca parladı.
- The sun will shine again soon.
- Yakında güneş yeniden parlayacak.
- The sun is shining, but it's still cold outside.
- Güneş parlıyor, ama dışarısı hâlâ soğuk.
- The sun shines in the daytime and the moon at night.
- Güneş gündüz, ay ise gece parlar.
- The stars were shining over the silent fields.
- Yıldızlar sessiz tarlaların üzerinde parlıyordu.
- The sun doesn't always shine.
- Güneş her zaman parlamaz.
- The sun is shining, but it's still cold outside.
- Güneş parlıyor ama dışarısı hâlâ soğuk.
- The stars are shining in the sky.
- Gökyüzünde yıldızlar parlıyor.
- Her eyes shine when she's happy.
- Mutlu olduğunda gözleri parlıyor.
- How can it be so cold when the sun is shining?
- Güneş parlıyorken nasıl bu kadar soğuk olabilir?
- After the rain the sun shines much brighter.
- Yağmurdan sonra güneş daha da parlıyor.
- The moon was shining brightly.
- Ay pırıl pırıl parlıyordu.
- The sun sometimes shone.
- Güneş bazen parlıyordu.
- Her eyes shine when she's happy.
- Mutlu olduğunda gözleri parlar.
- The light shines in the darkness.
- Işık, karanlıkta parlar.
- The sun shines also at night.
- Güneş geceleri de parlar.
- The moon is still shining.
- Ay hâlâ parlıyor.
- The moon shines at night.
- Ay, geceleri parlar.
- The sun was shining like gold.
- Güneş altın gibi parlıyordu.
- The sun sometimes shone.
- Güneş bazen parlardı.
- The sun was shining, yet it was cold.
- Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu.
- The moon is shining very beautifully.
- Ay çok güzel parlıyor.
- The sun doesn't shine at night.
- Güneş gece parlamaz.
- Many stars shine in the heavens.
- Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- The sun was shining.
- Güneş parlıyordu.
- Make hay while the sun shines.
- Güneş parlıyorken samanınızı kurutun.
- Rise and shine.
- Yüksel ve parla.
- The sun is shining brightly.
- Güneş pırıl pırıl parlıyor.
- My father polished his car till it shone.
- Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.
- Your hair shines like gold.
- Saçların altın gibi parlıyor.
- My father polished his car till it shone.
- Babam arabasını parlayana kadar cilaladı.
- Today is our day to shine.
- Bugün bizim parlama günümüz.
- The sun doesn't only shine on your father's windows.
- Güneş sadece senin babanın pencerelerinde parlamaz.
- The sun will shine again soon.
- Güneş yakında tekrar parlayacak.
- The moon was shining bright.
- Ay pırıl pırıl parlıyordu.
- The sun is shining in my face.
- Güneş yüzüme parlıyor.
- The sun and the moon had started to shine.
- Güneş ve Ay parlamaya başladılar.
- Your hair shines like gold.
- Senin saçın altın gibi parlıyor.
- The sun shines in the daytime and the moon at night.
- Güneş gündüz parlar; ay ise gece.
- The sun has been shining over our country for ages.
- Güneş yıllardır ülkemizin üzerinde parlıyor.
- Why do cats' eyes shine in the dark?
- Neden kedilerin gözleri karanlıkta parlar?
- A star shines on the hour of our meeting.
- Bizim toplantı saatinde bir yıldız parlar.
- If you wash the car, it will shine in the sun.
- Arabayı yıkarsan güneşte parlar.
- Blue-white frost crystals were shining on the windowpanes.
- Pencere camlarında mavi-beyaz buz kristalleri parlıyordu.
- The floor had a good shine.
- Zemin iyi parlıyordu.
- If you wash it, your car will shine in the sun.
- Eğer onu yıkarsan, araban güneşte parlayacaktır.
- This is a world where the sun doesn't shine.
- Burası güneşin parlamadığı bir dünya.
- The sun shone like gold.
- Güneş altın gibi parlıyordu.
- Why do cats' eyes shine in the dark?
- Kedilerin gözleri neden karanlıkta parlar?
- Rain allows the ground to shine.
- Yağmur zeminin parlamasına imkan verir.
- The sun doesn't only shine on your father's windows.
- Güneş sadece babanın pencerelerinde parlamıyor.
- The sun shines brighter after the storm.
- Fırtınadan sonra güneş daha parlak parlar.
- Then the doll's eyes began to shine like two stars and it came to life.
- Sonra bebeğin gözleri iki yıldız gibi parlamaya başladı ve canlandı.
- The stars are shining in the sky.
- Yıldızlar gökyüzünde parlıyor.
- The stars shone all the time.
- Yıldızlar her zaman parladı.
- The sun is shining and the birds are singing.
- Güneş parlıyor ve kuşlar şarkı söylüyor.
- Stars shine brighter in the darkness.
- Yıldızlar karanlıkta daha ışıltılı parlar.
- The sun is shining from a blue sky.
- Güneş mavi gökyüzünden parlıyor.
- The stars are shining.
- Yıldızlar parlıyor.
- The sun was shining, yet it was cold.
- Güneş parlıyordu ama hava soğuktu.
- The roof is shining in the sun.
- Çatı güneşte parlıyor.
- The light shines in the darkness.
- Işık, karanlığın içinde parlar.
- People, like metal, only shine on the surface.
- İnsanlar, metal gibi, sadece yüzeyde parlar.
- The sun was shining in all its splendid beauty.
- Güneş tüm görkemli güzelliğiyle parlıyordu.
- People, like metal, only shine on the surface.
- İnsanlar, metal gibi, sadece yüzeyde parlarlar.
- The stars were shining over the silent fields.
- Yıldızlar sessiz arazilerin üstünde parlıyordu.
- After the rain the sun shines much brighter.
- Yağmurdan sonra güneş daha parlak ışıldar.
- The sun shines behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında parlar.
- The sun and the moon had started to shine.
- Güneş ve ay parlamaya başlamıştı.
- The sun is shining in my face.
- Güneş yüzümde parlıyor.
- The sun shines for everyone.
- Güneş herkes için parlar.
- If you wash the car, it will shine in the sun.
- Eğer arabayı yıkarsanız, güneşte parlayacaktır.
- The sun is shining from a blue sky.
- Güneş mavi bir gökyüzünden parlıyor.
- The sun shines also at night.
- Güneş geceleri de parlıyor.
- When white light shines through a prism, the light is separated into all its colors.
- Beyaz ışık prizmada parladığı zaman, ışık tüm renklerine ayrılır.
- Now the lights of the city were bright and very close, and the streetlights shone all night.
- Artık şehrin ışıkları parlak ve çok yakındı, ve sokak lambaları bütün gece parlıyordu.
- The stars shone in the sky.
- Yıldızlar gökyüzünde parladı.
- The sun shone brightly.
- Güneş pırıl pırıl parlıyordu.
- Many stars shine in the heavens.
- Göklerde birçok yıldız parlıyor.
- The sun is shining and the birds are singing.
- Güneş parlıyor ve kuşlar ötüyor.
- The sun was shining and it was warm, so I took the day off.
- Güneş parlıyordu ve hava sıcaktı, bu yüzden o gün izin aldım.
- He came into the room with his eyes shining.
- Gözleri parlayarak odaya geldi.
- Stars shine above in the sky.
- Yıldızlar gökyüzünde parlıyor.
- The sun is shining.
- Güneş parlıyor.
- The sun shines behind the clouds.
- Güneş bulutların arkasında parlıyor.
- Stars shine brighter in the darkness.
- Yıldızlar karanlıkta daha parlak parlar.
- The sun is shining in the sky.
- Güneş gökyüzünde parlıyor.
- Rain allows the ground to shine.
- Yağmur toprağın parlamasını sağlar.
- The car is waxed and shining.
- Araba cilalanmış ve parlıyor.
Show More (111)
|