| 1 |
shop |
dükkan |
n. |
|
- This should not be a Christmas gift shop.
- Bu bir Noel hediyesi dükkanı olmamalıdır.
- Game animals are naturally also for sale on shop shelves or they are given or sold to neighbours and relatives.
- Oyun hayvanları doğal olarak dükkan raflarında da satılıyor ya da komşulara ve akrabalara veriliyor veya satılıyor.
- Three hours later, the shop no longer existed.
- Üç saat sonra dükkan artık mevcut değildi.
- We might just as well shut up shop and go home.
- Dükkanı kapatıp evimize de gidebiliriz.
- If they ask about me at the shop, you know nothing.
- Dükkanda beni sorarlarsa hiçbir şey bilmiyorsun.
- If they ask about me at the shop, you know nothing.
- Dükkanda beni sorarlarsa, hiçbir şey bilmiyorsun.
- She runs a beauty shop.
- Bir güzellik dükkanı işletiyor.
- John's gone to the shop.
- John dükkana gitti.
- What kinds of goods do you sell in your shop?
- Dükkanında ne tür eşyalar satıyorsun?
- I had my hair cut at a barber's shop.
- Bir berber dükkanında saçımı kestirdim.
- Tom owned a small shop in Boston.
- Tom'un Boston'da küçük bir dükkanı vardı.
- When does the shop close?
- Dükkan ne zaman kapanır?
- The shop wasn't very big, right?
- Dükkan çok büyük değildi, değil mi?
- She met her uncle at the shop.
- O, dükkânda amcası ile karşılaştı.
- I'm buying my watch in that shop there.
- Saatimi şuradaki dükkandan alacağım.
- I had my camera repaired at that shop.
- Fotoğraf makinemi o dükkanda tamir ettirdim.
- That shop is a hamburger shop.
- O dükkan bir hamburger dükkanı.
- Is the shop close?
- Dükkan yakın mı?
- What did she buy at the shop?
- Dükkandan ne aldı?
- Go to the shop before it closes.
- Kapanmadan önce dükkana git.
- Sami should be at the shop right now.
- Sami şu anda dükkanda olmalı.
- The shop carried leather goods.
- Dükkân deri ürünler getirdi.
- He is going to shut up shop.
- O, dükkanı kapatacak.
- Go to the shop.
- Dükkana gidin.
- We're waiting for the shop to open.
- Dükkanın açılmasını bekliyoruz.
- Customers stopped coming to our shop.
- Müşteriler dükkânımıza gelmeyi bıraktı.
- I'll buy what I need at that shop.
- İhtiyacım olanı o dükkandan alacağım.
- The shop is open all day.
- Dükkan bütün gün açık.
- The shop sells all sorts of bric-a-brac.
- Dükkânda her türlü ıvır zıvır satılıyor.
- I caught sight of him escaping from that shop.
- Onu dükkandan kaçarken gördüm.
- This is the cheapest shop in town.
- Şehirdeki en ucuz dükkan burası.
- Did you go to the shop?
- Dükkana gittin mi?
- We searched the entire shop for Tom, and found him in the toy department.
- Bütün dükkanda Tom'u aradık ve onu oyuncak bölümünde bulduk.
- This shop carries men's clothing.
- Bu dükkan erkek kıyafetlerini içeriyor.
- Is it true that you closed the shop at nine?
- Dükkanı dokuzda kapattığın doğru mu?
- A burglar broke into the shop yesterday.
- Dün dükkâna bir hırsız girdi.
- There's a bait shop in my neighborhood.
- Mahallemde bir yem dükkanı var.
- I went to the shop.
- Dükkana gittim.
- I bought a red sweater at that shop.
- O dükkandan kırmızı bir kazak aldım.
- My cousin works in a shop near our home.
- Kuzenim evimizin yakınındaki bir dükkanda çalışıyor.
- Tourists often bought souvenirs in this shop.
- Turistler çoğunlukla bu dükkandan hediyelik eşya satın aldılar.
- Since Sunday, the shop has been closed.
- Pazardan beri, dükkan kapalı.
- There’s a Subway sandwich shop just across from Hayasaka Cycle on Clis Road.
- CLIS Yolu üzerinde Hayasaka Cycle'ın hemen karşısında bir Subway sandviç dükkanı var.
- My father runs a small shop in Fukuoka.
- Babam Fukuoka'da küçük bir dükkan işletiyor.
- We must hurry or else the shop will be closed.
- Acele etmemiz gerekiyor, yoksa dükkan kapanacak.
- There's a small shop on the corner that is open 24 hours a day.
- Köşede 24 saat açık olan küçük bir dükkan var.
- We are going to the shop.
- Dükkana gidiyoruz.
- I had my camera repaired at that shop.
- O dükkânda kameramı tamir ettirdim.
- Is there a shop at this zoo?
- Bu hayvanat bahçesinde bir dükkan var mı?
- There were no customers, so we closed the shop early.
- Müşteri yoktu, biz de dükkanı erken kapattık.
- This shop shuts at nine.
- Bu dükkan 9'da kapanıyor.
- I am going to the shop.
- Ben dükkâna gidiyorum.
- The shops are still open.
- Dükkânlar hâlâ açık.
- Sami should be at the shop right now.
- Sami'nin şu anda dükkanda olması gerekir.
- That Ramen shop is open late night.
- O Ramen dükkanı gece geç saatlerde açıktır.
- Since there were no customers, we closed the shop early.
- Müşteri olmadığı için dükkanı erken kapattık.
- This shop is open from 9am to 6pm.
- Bu dükkan sabah 9'dan akşam 6'ya kadar açık.
- Tom rang home to see if anyone needed anything at the shop.
- Tom dükkanda birinin bir şeye ihtiyacı olup olmadığını anlamak için eve telefon etti.
- She tried to get a tent at the shop, but she could not find the one she wanted.
- Dükkânda bir çadır almaya çalıştı, ancak istediği çadırı bulamadı.
- This is the cheapest shop in the town.
- Şehirdeki en ucuz dükkan burası.
- The shop sells all sorts of bric-à-brac.
- Dükkanda her türlü ıvır zıvır satılıyor.
- My bike is in the bike shop.
- Benim bisikletim, bisiklet dükkanındadır.
- Tom went to a cheesemonger's shop to buy some cheese.
- Tom peynir almak için bir peynirci dükkanına gitti.
- Who bought a book at the shop?
- Dükkandan kim kitap aldı?
- A burglar broke into the shop yesterday.
- Dün dükkânıma hırsız girdi.
- Is there a hat shop nearby?
- Yakında bir şapka dükkanı var mı?
- If the shop is closed today, I'll try again tomorrow.
- Eğer dükkan bugün kapalıysa, yarın tekrar denerim.
- The young lady in the baker's shop is beautiful.
- Fırıncı dükkanındaki genç kadın çok güzel.
- Dan robbed a gift shop and set fire to it.
- Dan bir hediyelik eşya dükkanını soydu ve onu ateşe verdi.
- I asked for a menu of fried rice in a ramen shop.
- Bir ramen dükkanından kızarmış pilav menüsü istedim.
- She went to this shop and that.
- O, çevresindeki dükkanlara gitti.
- Is this a tax-free shop?
- Burası vergisiz bir dükkan mı?
- I bought a cat at this shop.
- Bu dükkandan bir kedi aldım.
- About how many customers came into your shop today?
- Bugün dükkânına aşağı yukarı kaç müşteri geldi?
- He is going to shut up shop.
- Dükkanı kapatacak.
- Our shop will be closed on Monday.
- Dükkanımız pazartesi günü kapalı olacak.
- There were no customers, so we closed the shop early.
- Hiç müşteri yoktu bu yüzden dükkânı erken kapattık.
- The shop is on the corner of the street.
- Dükkan sokağın köşesindedir.
- Dan robbed a gift shop and set fire to it.
- Dan bir hediyelik eşya dükkanını soydu ve ateşe verdi.
- Let's check that shop, too.
- O dükkânı da kontrol edelim.
- Before you buy that car, you should shop around a little more.
- O arabayı almadan önce, dükkanları biraz daha dolaşmalısın.
- What time does the shop close?
- Dükkân ne zaman kapanır?
- He stopped a tall man and asked him the way to the record shop.
- Uzun boylu bir adamı durdurdu ve ona plak dükkanının yolunu sordu.
- Is this the shop where you buy your shoes?
- Ayakkabılarını aldığın dükkan bu mu?
- We went by the shop without noticing it.
- Fark etmeden dükkânın yanından geçtik.
- Sometimes we meet in the shop.
- Bazen dükkanda buluşuruz.
- I suggest you should do away with this shop.
- Bu dükkânı kapatmanı öneriyorum.
- It was Sunday, and shops were closed.
- Pazar günüydü ve dükkânlar kapalıydı.
- You can hire a bicycle by the hour at this shop.
- Bu dükkandan saatlik bisiklet kiralayabilirsiniz.
- We went by the shop without noticing it.
- Fark etmeden dükkânın önünden geçtik.
- This shop is open from 9 to 6 o'clock.
- Bu dükkan saat 9'dan 6'ya kadar açık.
- They closed up shop and left town.
- Dükkânı kapatıp şehri terk ettiler.
- What time does the shop close?
- Dükkan ne zaman kapanıyor?
- We met her brother at the shop by chance.
- Kardeşiyle dükkânda tesadüfen karşılaştık.
- She bought a book in the shop.
- Dükkandan bir kitap aldı.
- You should come visit our shop next time.
- Bir dahaki sefere dükkanımızı ziyaret etmelisiniz.
- This is the cheapest shop in town.
- Bu, kentteki en ucuz dükkandır.
- Where is the next shop?
- Bir sonraki dükkan nerede?
- I have to open my shop.
- Dükkanımı açmalıyım.
- Ifaw forgot his bag in the shop.
- Ifaw çantasını dükkanda unutmuş.
- By chance we saw him coming out of the shop.
- Şans eseri onu dükkandan çıkarken gördük.
- What did she buy at the shop?
- O, dükkânda ne aldı?
- She met her uncle at the shop.
- Amcasıyla dükkanda tanıştı.
- She went from one shop to another.
- O bir dükkandan diğerine gitti.
- I'm working at a gift shop.
- Bir hediyelik eşya dükkanında çalışıyorum.
- It's like being in a candy shop.
- Şekerci dükkanında olmak gibi.
- The shop is closed today.
- Dükkân bugün kapalı.
- There’s a Subway sandwich shop just across from Hayasaka Cycle on Clis Road.
- Clis Yolu'nda Hayasaka Bisiklet'in karşısında bir Subway sandviç dükkanı var.
- The shop sells different products.
- Dükkan farklı ürünler satmaktadır.
- The boy likes walking around the soap shop.
- Çocuk sabun dükkanında dolaşmayı seviyor.
- You will find the shop between a bank and a school.
- Dükkanı bir banka ile okulun arasında bulacaksınız.
- He was kind enough to take him to the shop.
- Onu dükkana götürme nezaketini gösterdi.
- The shop is just in front of the station.
- Dükkan tam istasyonun önünde.
- Who was looking for the record shop?
- Plak dükkanını kim arıyordu?
- That is the shop where I used to work.
- Eskiden çalıştığım dükkan.
- That shop has many customers.
- O dükkanın çok müşterisi var.
- This shop is a rental video shop.
- Bu dükkân kiralık video dükkânıdır.
- Is there a gift shop around here?
- Bu yakınlarda hediyelik eşya dükkânı var mı?
- It's a small shop.
- Bu küçük bir dükkan.
- Is there a shop there?
- Orada bir dükkân var mı?
- The shop was closed.
- Dükkân kapalıydı.
- A burglar broke into the shop last night.
- Dün gece bir hırsız dükkana girdi.
- What’s the average rental for a shop here?
- Burada bir dükkan için ortalama kira nedir?
- The shop was crowded with young people.
- Dükkân genç insanlarla doluydu.
- I make a special point of avoiding that shop.
- O dükkandan uzak durmaya özen gösteriyorum.
- I make a special point of avoiding that shop.
- O dükkâna uğramamaya özellikle dikkat ediyorum.
- The shop closes at seven.
- Dükkan 7'de kapanıyor.
- The shop was closed.
- Dükkan kapalıydı.
- He was kind enough to take him to the shop.
- Onu dükkana götürecek kadar nazikti.
- I usually shop around before I buy something.
- Bir şey almadan önce genellikle dükkanları dolaşırım.
- What kinds of goods do you sell in your shop?
- Dükkanınızda ne tür ürünler satıyorsunuz?
- A long queue had formed in front of the shop.
- Dükkanın önünde uzun bir kuyruk oluştu.
- I am going to the shop.
- Dükkana gidiyorum.
- How about dropping in at the shop?
- Dükkâna uğramaya ne dersin?
- By chance we saw him as he came out of the shop.
- Şans eseri onu dükkândan çıkarken gördük.
- This shop has all kinds of foreign-language magazines.
- Bu dükkanda her türlü yabancı dilde dergi var.
- How many people are there in the shop?
- Dükkanda kaç kişi var?
- This shop sells articles of all kinds.
- Bu dükkanda her türlü eşya satılıyor.
- Let's check that shop, too.
- Şu dükkânı da kontrol edelim.
- This shop sells articles of all kinds.
- Bu dükkan her türde ürün satar.
- The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya dükkanı ikinci katta.
- He pressed his face against the shop window.
- Yüzünü dükkanın camına dayadı.
- There are a few shops next to my house.
- Evimin yanında birkaç dükkân var.
- He disappeared into a dark corner at the back of the shop.
- Dükkanın arka tarafındaki karanlık bir köşede kayboldu.
- I bought a hat in the shop.
- Dükkandan bir şapka aldım.
- She went to this shop and that.
- Bir o dükkana bir bu dükkana gitti.
- You are expected to dress well for this shop.
- Bu dükkân için iyi giyinmeniz bekleniyor.
- The boy likes walking around the soap shop.
- Çocuk sabun dükkanını dolaşmayı seviyor.
- My friend bought the second-best bicycle in the shop.
- Arkadaşım dükkandaki en iyi ikinci bisikleti aldı.
- I had no sooner left the shop than I met my teacher.
- Dükkandan çıkar çıkmaz öğretmenimle karşılaştım.
- She bought a book in the shop.
- Dükkanda bir kitap satın aldı.
- She bought a book at the shop.
- Dükkandan bir kitap aldı.
- He was in the shop.
- O dükkandaydı.
- I work at my friend's shop.
- Arkadaşımın dükkanında çalışıyorum.
- Sometimes we meet in the shop.
- Bazen dükkanda buluşuyoruz.
- They closed up shop and left town.
- Onlar dükkanı kapattı ve kasabadan ayrıldı.
- The shop was pretty empty.
- Dükkan oldukça boştu.
- Tom went to a cheesemonger's shop to buy some cheese.
- Tom biraz peynir almak için bir peynirci dükkanına gitti.
- Are there any bags in this shop?
- Bu dükkanda hiç çanta var mı?
- Tom closed the shop early tonight.
- Tom bu gece dükkanı erken kapadı.
- How many people came into the shop today?
- Bugün dükkana kaç kişi geldi?
- He is the owner of the liquor shop.
- Likör dükkanının sahibidir.
- This shop is just in front of the theatre.
- Bu dükkan tiyatronun hemen önünde.
- We are going to the shop.
- Biz dükkana gidiyoruz.
- I'm working at a gift shop.
- Hediyelik eşya dükkanında çalışıyorum.
- The shop on the corner sells fruit at a very good price.
- Köşedeki dükkan çok iyi fiyata meyve satıyor.
- The shop is opposite the bank.
- Dükkan, bankanın karşısında.
- My cousin works in a shop near our home.
- Kuzenim evimize yakın bir dükkânda çalışıyor.
- The shop is closed at nine every evening.
- Dükkan her akşam dokuzda kapanıyor.
- I asked the man in the shop if he could lower the price.
- Dükkandaki adama fiyatı düşürüp düşüremeyeceğini sordum.
- The shop is just in front of the station.
- Dükkan istasyonun hemen önünde.
- A burglar broke into the shop last night.
- Dün gece bir hırsız dükkâna zorla girdi.
- She bought a book at the shop.
- O, dükkânda bir kitap satın aldı.
- Customers stopped coming to our shop.
- Müşteriler dükkanımıza gelmekten vazgeçtiler.
- The shop on the corner sells fruit at a very good price.
- Köşedeki dükkan çok iyi bir fiyata meyve satar.
- Is there a hat shop nearby?
- Yakınlarda bir şapka dükkanı var mı?
- While Liisa went to the shop, Mark was reading the newspaper.
- Liisa dükkana giderken Mark gazete okuyordu.
- Many paintings hang in the shop.
- Dükkanda birçok resim asılı.
- I'll buy what I need at that shop.
- O dükkanda ihtiyacım olanı alacağım.
- Tom closed the shop early tonight.
- Tom bu gece dükkanı erken kapattı.
- You should come visit our shop next time.
- Bir dahaki sefere dükkanımızı ziyarete gelmen gerekir.
- They broke into the jewelry shop.
- Onlar kuyumcu dükkanına zorla girdi.
- I caught sight of him escaping from that shop.
- Onu o dükkandan kaçarken gördüm.
- Which ice cream shop are you going to?
- Hangi dondurma dükkanına gidiyorsun?
- How about dropping in at the shop?
- Dükkana uğramaya ne dersiniz?
- By chance we saw him coming out of the shop.
- Şans eseri biz onu dükkandan çıkarken gördük.
- What’s the average rental for a shop here?
- Burada bir dükkanın ortalama kirası ne kadar?
- Tom works at a local bike shop.
- Tom yerel bir bisiklet dükkanında çalışıyor.
- I cannot leave them completely alone in the shop.
- Ben onları dükkanda tamamen yalnız bırakamam.
- There was no one in the shop to wait on me.
- Dükkanda benimle ilgilenecek kimse yoktu.
- By chance we saw him as he came out of the shop.
- Tesadüfen onu dükkandan çıkarken gördük.
- The shop on the corner sells cheap sunglasses.
- Köşedeki dükkan ucuz güneş gözlüğü satıyor.
- He went to the shop.
- Dükkana gitti.
- I promised to help my dad at the shop tonight.
- Bu gece dükkânda babama yardım edeceğime söz verdim.
- It's a small shop.
- Küçük bir dükkan.
- The shop was quite empty.
- Dükkan oldukça boştu.
- About how many customers came into your shop today?
- Bugün dükkanınıza aşağı yukarı kaç tane müşteri geldi?
- You'll find the shop around the corner.
- Dükkânı köşede bulacaksın.
- I bought a watch in that shop.
- O dükkandan bir saat aldım.
- That shop is a hamburger shop.
- O dükkân bir hamburger dükkânıdır.
- I am looking for a shop.
- Bir dükkan arıyorum.
- I went to the shop.
- Ben dükkâna gittim.
- If the shop is closed today, I'll try again tomorrow.
- Bugün dükkân kapalı ise, ben yarın tekrar deneyeceğim.
- That is the shop where I used to work.
- Bu eskiden çalıştığım dükkan.
- This shop uses only recycled paper.
- Bu dükkan sadece geri dönüştürülmüş kağıt kullanıyor.
- The shop was closed when I went there.
- Oraya gittiğimde dükkân kapalıydı.
- You'll find the shop around the corner.
- Dükkan köşeyi dönünce.
- We went into a shop to get some food.
- Biraz yiyecek almak için bir dükkâna girdik.
- The shop is closed on Sundays.
- Dükkan pazarları kapalı.
- There was no one in the shop to wait on me.
- Dükkanda bana hizmet verecek kimse yoktu.
- The shop is open all day.
- Dükkan tüm gün açık.
- The shop window was broken by a stone.
- Dükkanın camı bir taşla kırıldı.
- 250 copies are available from our official shop.
- Resmi dükkanımızdan 250 tane kopya temin edebilirsiniz.
- Where is the nearest shop?
- En yakın dükkan nerede?
- I was in the shop.
- Ben dükkandaydım.
- They sell imported goods at the shop.
- Dükkanda ithal mallar satıyorlar.
- There’s a new long fishing rod in the shop.
- Dükkanda yeni bir uzun olta var.
- She was in the shop.
- O dükkandaydı.
- I got a new hat at the shop.
- Dükkandan yeni bir şapka aldım.
- They sell imported goods at the shop.
- Onlar dükkânda ithal mallar satıyorlar.
- Is Zara your friend's shop?
- Zara arkadaşının dükkanı mı?
- Where's the nearest shop?
- En yakın dükkan nerede?
- Foreign books are sold at the shop.
- Dükkânda yabancı kitaplar satılıyor.
- The shop sells expensive accessories for women.
- Dükkânda kadınlar için pahalı aksesuarlar satılıyor.
- Ifaw forgot his bag in the shop.
- Ifaw çantasını dükkanda unuttu.
- The shop was busy.
- Dükkan meşguldü.
- There is a shop in front of my house.
- Evimin önünde bir dükkan var.
- They closed the shop at five.
- Beşte dükkânı kapattılar.
- I promised to help my dad at the shop tonight.
- Bu gece dükkanda babama yardım etmeye söz verdim.
- Last night someone broke into the small shop near my house.
- Dün gece biri evimin yanındaki küçük dükkana zorla girdi.
- The sushi at this shop tastes good.
- Bu dükkândaki suşinin tadı güzel.
- Tom is the owner of a liquor shop.
- Tom bir içki dükkanının sahibi.
- Tom bought his magic wand at a magic wand shop.
- Tom sihirli değneğini bir sihirli değnek dükkanından aldı.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
- Yetkililer elektronik dengedeki bozukluk nedeniyle dükkana ceza kesti.
- The shop closes at seven.
- Dükkân yedide kapanır.
- We had no customers, so we shut the shop early.
- Hiç müşterimiz yoktu, bu yüzden dükkanı erken kapattık.
- That shop closed in 2013.
- O dükkan 2013'te kapandı.
- The shop did not want him.
- Dükkan onu istemiyordu.
- This shop shuts at nine oclock this evening.
- Bu dükkan bu akşam saat dokuzda kapanıyor.
- This is the cheapest shop in the town.
- Bu, şehirdeki en ucuz dükkan.
- We met her brother at the shop by chance.
- Onun kardeşiyle tesadüfen dükkânda karşılaştık.
- The shop carried leather goods.
- Dükkanda deri ürünler satılıyordu.
- My car's in the shop.
- Arabam dükkânda.
- I got a video cassette recorder cheap at that shop.
- O dükkandan ucuza bir video kaset kaydedici almıştım.
- This shop shuts at nine.
- Bu dükkan dokuzda kapanır.
- The shop sells articles of all kinds.
- Dükkanda her türlü ürün satılıyor.
- The newly-opened jewelry shop took away some of my best customers.
- Yeni açılan kuyumcu dükkânı en iyi müşterilerimden bazılarını aldı.
- The shop sells different products.
- Dükkânda farklı ürünler satılıyor.
- He is the owner of the liquor shop.
- İçki dükkanının sahibi.
- We were waiting for the shop to open.
- Dükkanın açılmasını bekliyorduk.
- There were not more than ten customers in the shop.
- Dükkanda ondan fazla müşteri yoktu.
- We must hurry or else the shop will be closed.
- Acele etmeliyiz yoksa dükkan kapanacak.
- You'll find the shop between a bank and a school.
- Bir banka ve okul arasında dükkanı bulacaksın.
- The video shop is open until 3 o'clock.
- Video dükkanı saat 3'e kadar açık.
- Did you go to the shop?
- Sen dükkana gittin mi?
- I think I'd better go back to the shop.
- Sanırım dükkana geri dönsem iyi olur.
- We were waiting for the shop to open.
- Dükkânın açılmasını bekliyorduk.
- The shop is closed on Sunday.
- Dükkan Pazar günü kapalıdır.
- That Ramen shop is open late night.
- Şu Ramen dükkanı gece geç saate kadar açık.
- We thought their shop was a failure, but now they've gotten out from under and even expanded.
- Dükkanlarının başarısız olduğunu düşünüyorduk ama şimdi altından kalktılar ve hatta genişlediler.
- Tourists often bought souvenirs in this shop.
- Turistler sık sık bu dükkandan hediyelik eşya satın aldılar.
- Is there a shop there?
- Orada bir dükkan var mı?
- This shop belongs to me.
- Bu dükkan bana ait.
- I cannot leave them completely alone in the shop.
- Onları dükkânda tamamen yalnız bırakamam.
- Is there a shop here?
- Burada bir dükkân var mı?
- When does the shop close?
- Dükkan ne zaman kapanıyor?
- The prices are variable, so shop around.
- Fiyatlar değişken, o yüzden dükkân dükkân dolaşın.
- I think I'd better go back to the shop.
- Sanırım dükkana dönsem iyi olacak.
- This shop can supply all your requirements.
- Bu dükkan tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabilir.
- He was in the shop.
- O, dükkandaydı.
- Since Sunday, the shop has been closed.
- Pazar gününden beri dükkan kapalı.
- The shop is on the corner of the street.
- Dükkan caddenin köşesinde.
- I bought a beginner's Swahili book at the secondhand book shop.
- İkinci el kitap dükkanında, başlangıç seviyesi Swahili kitabını satın aldım.
- Is there a shop here?
- Burada bir dükkan var mı?
- It was in the shop.
- O, dükkandaydı.
- Is there a gift shop around here?
- Buralarda bir hediyelik eşya dükkanı var mı?
- I bought a cat at that shop.
- O dükkandan bir kedi aldım.
- Go to the shop.
- Dükkana git.
- Tourists often bought souvenirs in this shop.
- Turistler bu dükkandan sık sık hediyelik eşya alırlardı.
- She went from one shop to another.
- Bir dükkandan diğerine gitti.
- The shop sells a variety of goods.
- Dükkânda çeşitli ürünler satılıyor.
- The shop is opposite the bank.
- Dükkan bankanın karşısında.
- The shop is kept under police supervision.
- Dükkan, polis gözetimi altında tutuluyor.
- The shop is closed on Sunday.
- Dükkân pazar günü kapalı.
- It was in the shop.
- Dükkandaydı.
- The shop did not want him.
- Dükkan onu istemedi.
- She was in the shop.
- O, dükkandaydı.
- Is this the shop where you buy your shoes?
- Ayakkabılarınızı aldığınız dükkan burası mı?
- Tom went from one shop to another trying to find what Mary had asked him to buy.
- Tom, Mary'nin almasını istediği şeyi bulmak için bir dükkândan diğerine dolaştı.
- My daughter is buying milk in the shop.
- Kızım dükkandan süt alıyor.
- Since there were no customers, we closed the shop early.
- Hiç müşteri olmadığı için dükkânı erken kapattık.
- Last night someone broke into the small shop near my house.
- Dün gece birisi evimin yakınındaki küçük dükkana girdi.
- They closed the shop at five.
- Onlar beşte dükkânı kapattı.
- That shop was full of people.
- O dükkan insanlarla doluydu.
- Could you go get my tools from the shop?
- Gidip dükkandan aletlerimi getirebilir misin?
- This shop is just in front of the theatre.
- Bu dükkan tam tiyatronun önünde.
- I'm buying my watch in that shop there.
- Ben saatimi oradaki dükkandan alacağım.
- Tourists often bought souvenirs in this shop.
- Turistler bu dükkandan sık sık hediyelik eşya alıyorlardı.
- Tom rang home to see if anyone needed anything at the shop.
- Tom dükkânda bir şeye ihtiyaç olup olmadığını öğrenmek için evi aradı.
- A long queue had formed in front of the shop.
- Dükkanın önünde uzun bir kuyruk oluşmuştu.
- He went to the computer shop.
- Bilgisayar dükkanına gitti.
Show More (298)
|
| 2 |
shop |
alışveriş yapmak |
v. |
|
- Linda's got me shopping for the barbecue tonight.
- Linda bu geceki barbekü için alışveriş yapmamı istedi.
- If you're shopping for a tablet, be sure to check out the Nook Tablet to see if you agree.
- Bir tablet için alışveriş yapıyorsanız, aynı fikirde olup olmadığınızı görmek için Nook Tablet'e göz atmayı unutmayın.
- I love shopping in this mall.
- Bu alışveriş merkezinde alışveriş yapmayı seviyorum.
- Tell her that I am doing shopping.
- Ona alışveriş yaptığımı söyleyin.
- I'm going to the mall to shopping.
- AVM'ye biraz alışveriş yapmaya gidiyorum.
- I like to shop at that department store.
- O mağazadan alışveriş yapmayı seviyorum.
- Tom is shopping for a heavy coat.
- Tom ağır bir palto için alışveriş yapıyor.
- I love shopping here.
- Burada alışveriş yapmayı seviyorum.
- Many people shop here.
- Birçok insan buradan alışveriş yapıyor.
- Tom waited while Mary was shopping for clothes.
- Mary kıyafet alışverişi yaparken Tom bekledi.
- You should shop around.
- Etrafta alışveriş yapmalısın.
- Tom hates shopping with Mary.
- Tom, Mary ile alışveriş yapmaktan nefret eder.
- Where does Tom shop?
- Tom nereden alışveriş yapıyor?
- Tom preferred to shop in-store.
- Tom mağazadan alışveriş yapmayı tercih etti.
- Tom did all the shopping for his family.
- Tom ailesi için tüm alışverişi yaptı.
- I've been shopping with her.
- Onunla birlikte alışveriş yapıyordum.
- Tom hates shopping with Mary.
- Tom Mary ile birlikte alışveriş yapmaktan nefret ediyor.
- I shop here all the time.
- Ben hep buradan alışveriş yaparım.
- Tom preferred to shop in person.
- Tom bizzat alışveriş yapmayı tercih ederdi.
- Tom usually shops at the mall.
- Tom genellikle alışveriş merkezinde alışveriş yapar.
- Sami was shopping.
- Sami alışveriş yapıyordu.
- Where does Tom shop?
- Tom nerede alışveriş yapar?
- I can't afford to shop at such an expensive store.
- Bu kadar pahalı bir mağazadan alışveriş yapacak param yok.
- Tom is shopping.
- Tom alışveriş yapıyor.
- Do you like shopping?
- Alışveriş yapmayı sever misin?
- The prices are variable, so shop around.
- Fiyatlar değişken, bu yüzden dolaşarak alışveriş yapın.
- Shopping makes me happy!
- Alışveriş yapmak beni mutlu ediyor!
- My hobby is shopping.
- Hobim alışveriş yapmak.
- I've been shopping all day.
- Bütün gün alışveriş yaptım.
- My mother does her usual shopping on her way home from work.
- Annem işten eve gelirken günlük alışverişini yapar.
- Have you ever done shopping in a foreign country?
- Hiç yabancı bir ülkede alışveriş yaptınız mı?
- Tom waited in the park while Mary was shopping.
- Mary alışveriş yaparken Tom parkta bekledi.
- Did you save money by shopping there?
- Oradan alışveriş yaparak tasarruf ettin mi?
- I like to shop at that mall.
- O alışveriş merkezinde alışveriş yapmayı seviyorum.
- I've been shopping with her.
- Onunla alışveriş yapıyordum.
- Tom is shopping for Christmas presents.
- Tom Noel hediyeleri için alışveriş yapıyor.
- I like shopping with Tom.
- Tom'la alışveriş yapmayı seviyorum.
- Mary likes to shop at H&M.
- Mary H&M'den alışveriş yapmayı seviyor.
- I'm shopping for my girlfriend.
- Kız arkadaşım için alışveriş yapıyorum.
- Mary likes to shop at Macy's.
- Mary Macy's'den alışveriş yapmayı seviyor.
- Tell her that I am doing shopping.
- Ona alışveriş yaptığımı söyle.
- I shop here all the time.
- Her zaman buradan alışveriş yaparım.
- I spent the day Christmas shopping.
- Günü Noel alışverişi yaparak geçirdim.
- When was the last time you did shopping?
- En son ne zaman alışveriş yaptınız?
- Tom spent the day shopping for the trip.
- Tom günü gezi için alışveriş yaparak geçirdi.
- Tom preferred to shop in-store.
- Tom mağazadan alışveriş yapmayı tercih ediyordu.
- Tom shops online.
- Tom internetten alışveriş yapıyor.
- Most women enjoy shopping.
- Çoğu kadın alışveriş yapmaktan hoşlanır.
- Tom waited while Mary was shopping for clothes.
- Tom, Mary kıyafetler için alışveriş yaparken bekledi.
- While my wife was shopping in town, I tidied up in the kitchen.
- Karım şehirde alışveriş yaparken ben de mutfağı toparladım.
- I see you've been shopping.
- Görüyorum ki alışveriş yapmışsın.
- I shop here all the time.
- Ben hep burada alışveriş yapıyorum.
- I like shopping on Fifth Avenue in New York.
- New York'taki Beşinci Cadde'de alışveriş yapmaktan hoşlanırım.
- Direct marketing is a means of allowing people to shop from home.
- Doğrudan pazarlama, insanların evden alışveriş yapmasını sağlayan bir araçtır.
- I spent the day Christmas shopping.
- Ben günü Noel alışverişi yaparak geçirdim.
- When was the last time you did shopping?
- En son ne zaman alışveriş yaptın?
- Tom spent the day shopping for the trip.
- Tom bütün gününü yolculuk için alışveriş yaparak geçirdi.
- Tom is Christmas shopping.
- Tom Noel alışverişi yapıyor.
- I'm shopping for my boyfriend.
- Erkek arkadaşım için alışveriş yapıyorum.
- Have you ever done shopping in a foreign country?
- Sen hiç yabancı bir ülkede alışveriş yaptın mı?
- I haven't been shopping yet.
- Henüz alışveriş yapmıyorum.
- Mom remained in the car while Dad shopped.
- Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.
- I've been shopping with them.
- Onlarla birlikte alışveriş yapıyordum.
- Tom is exhausted from shopping all day with Mary.
- Tom tüm gün Mary ile alışveriş yapmaktan tükendi.
- I've been shopping with him.
- Onunla alışveriş yapıyordum.
- I don't like shopping.
- Alışveriş yapmayı sevmiyorum.
- Tom is shopping for Christmas presents.
- Tom Noel alışverişi yapıyor.
- Have you done your Christmas shopping?
- Noel alışverişini yaptın mı?
- Tom loves shopping.
- Tom alışveriş yapmayı sever.
- Shop wherever you want.
- İstediğin yerden alışveriş yap.
- He is shopping in a jewelry store.
- Bir mücevher mağazasında alışveriş yapıyor.
- Before you buy that car, you should shop around a little more.
- O arabayı almadan önce biraz daha alışveriş yapmalısın.
- I'm still shopping around.
- Hala alışveriş yapıyorum.
- He told me where to shop.
- O bana nerede alışveriş yapacağını söyledi.
- We were out shopping.
- Alışveriş yapmak için dışarıdaydık.
- Shopping around has become a burden to him.
- Alışveriş yapmak onun için bir yük haline geldi.
- Shop till you drop.
- Bayılana kadar alışveriş yap.
- I've been shopping with Tom.
- Tom'la alışveriş yaptım.
- When do you shop?
- Ne zaman alışveriş yaparsınız?
- I was out shopping.
- Dışarıda alışveriş yapıyordum.
- He told me where to shop.
- Bana nerede alışveriş yapacağımı söyledi.
- My mother does her usual shopping on her way home from work.
- Annem işten eve dönerken her zamanki alışverişini yapıyor.
- I like shopping on Ebay.
- Ebay'den alışveriş yapmayı seviyorum.
- I like shopping in used-book stores and in used-clothing shops.
- Ben ikinci el kitapçılarda ve ikinci el giyim dükkanlarında alışveriş yapmayı severim.
- I like to shop at that department store.
- Ben o mağazada alışveriş yapmayı seviyorum.
- Tom is shopping for school supplies.
- Tom okul malzemeleri için alışveriş yapıyor.
- I've been shopping with them.
- Onlarla alışveriş yapıyordum.
- Tom is shopping for Christmas presents.
- Tom Noel'de vereceği hediyeler için alışveriş yapıyor.
- In capitalism, a citizen is not obligated to shop.
- Kapitalizmde, bir vatandaş alışveriş yapmak zorunda değildir.
- I was doing some shopping downtown.
- Ben şehir merkezinde alışveriş yapıyordum.
- Shop wherever you want.
- İstediğiniz yerde alışveriş yapın.
- I was doing some shopping downtown.
- Şehir merkezinde alışveriş yapıyordum.
- Mary likes to shop at Forever 21.
- Mary Forever 21'den alışveriş yapmayı seviyor.
- Tom is exhausted from shopping all day with Mary.
- Tom bütün gün Mary ile alışveriş yapmaktan bitkin düştü.
- Men don't shop when they feel down.
- İnsan kendini kötü hissettiğinde alışveriş yapmaz.
- I've been shopping with him.
- Onunla birlikte alışveriş yapıyordum.
- I hate shopping.
- Alışveriş yapmaktan nefret ediyorum.
- Tom looked after Mary while her parents were out shopping.
- Tom ebeveynleri dışarıda alışveriş yapıyorken Mary ile ilgilendi.
- They are out shopping.
- Onlar dışarıda alışveriş yapıyorlar.
- I'm going to the mall to shopping.
- Alışveriş merkezine biraz alışveriş yapmaya gidiyorum.
- I like shopping.
- Alışveriş yapmayı severim.
- Tom went to the park while Mary was shopping.
- Mary alışveriş yaparken Tom parka gitti.
- I like shopping on Fifth Avenue in New York.
- New York'taki Beşinci Cadde'de alışveriş yapmayı seviyorum.
Show More (100)
|
| 3 |
shop |
mağaza |
n. |
|
- A town with many shops, many industries and all within an accessible area.
- Birçok mağazaya, birçok endüstriye sahip ve hepsi erişilebilir bir alanda bulunan bir kasaba.
- The same situation happened previously in the case of the tax-free shops at airports.
- Aynı durum daha önce havaalanlarındaki vergisiz satış mağazalarında da yaşanmıştı.
- In the past, it has looked a little too much like a self-service shop.
- Geçmişte biraz fazla self-servis mağazası gibi görünüyordu.
- How many off-the-shelf shops offer expert advice?
- Kaç tane hazır mağaza uzman tavsiyesi sunuyor?
- The shop is kept under police supervision.
- Mağaza, polis gözetiminde tutuluyor.
- A long queue had formed in front of the shop.
- Mağazanın önünde uzun bir kuyruk oluşmuştu.
- She works in an Oxfam shop.
- O bir Oxfam mağazasında çalışır.
- That shop has many customers.
- Bu mağazanın birçok müşterisi vardır.
- Where's the nearest shop?
- En yakın mağaza nerede?
- The sushi at this shop tastes good.
- Bu mağazada suşi iyidir.
- I bought it at a thrift shop.
- İkinci el mağazasından almıştım.
- In the Dutch town of Maastricht there ought to be 53 churches, but some of them are already used as shops, cafés or museums.
- Hollanda'nın Maastricht kentinde 53 kilise olması gerekiyor ama bazıları mağaza, kafe ya da müze olarak kullanılıyor.
- The shop is closed on Sundays.
- Mağaza Pazar günleri kapalıdır.
- This shop is a rental video shop.
- Bu mağaza kiralık video dükkanıdır.
- This new shop will open in a week.
- Bu yeni mağaza bir hafta içinde açılacak.
- Tom works as a shop assistant.
- Tom mağaza asistanı olarak çalışıyor.
- I bought a red sweater at that shop.
- O mağazadan kırmızı bir kazak aldım.
- Is there a shop here?
- Burada bir mağaza var mı?
- He went to the computer shop.
- Bilgisayar mağazasına gitti.
- Is there a shop there?
- Orada bir mağaza var mı?
- How many people are there in the shop?
- Mağazada kaç kişi var?
- This shop is open from 9 to 6 o'clock.
- Bu mağaza saat 9'dan 6'ya kadar açıktır.
- I bought a watch in that shop.
- Ben o mağazadan bir saat satın aldım.
- We had no customers, so we shut the shop early.
- Müşterimiz yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık.
- The shop is closed at nine every evening.
- Mağaza her akşam saat dokuzda kapanır.
- We are going to the shop.
- Biz mağazaya gidiyoruz.
- That shop was full of people.
- O mağaza insanlarla doluydu.
- The streets are lined with old shops.
- Caddeler eski mağazalarla kaplı.
- There’s a new long fishing rod in the shop.
- Mağazada yeni bir uzun balık oltası var.
- She tried to get a tent at the shop, but she could not find the one she wanted.
- Mağazadan bir çadır almaya çalıştı ama istediği çadırı bulamadı.
- There are two swimming pools, several cinemas, markets, shops, everything.
- İki tane yüzme havuzu, çeşitli sinemalar, marketler, mağazalar, her şey vardır.
- The shop on the corner sells cheap sunglasses.
- Köşedeki mağaza ucuz güneş gözlükleri satıyor.
- 250 copies are available from our official shop.
- 250 kopya resmi mağazamızdan temin edilebilir.
- I got a new hat at the shop.
- Ben mağazada yeni bir şapka aldım.
- I have to open my shop.
- Mağazamı açmak zorundayım.
- The shop was closed when I went there.
- Oraya gittiğimde mağaza kapalıydı.
- This shop shuts at nine oclock this evening.
- Bu mağaza bu akşam saat dokuzda kapanıyor.
- I am looking for a shop.
- Bir mağaza arıyorum.
- This shop can supply all your requirements.
- Bu mağaza tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabilir.
- Tom works at a local bike shop.
- Tom bölgedeki bir bisiklet mağazasında çalışır.
- Foreign books are sold at the shop.
- Mağazadaki yabancı kitaplar satılıyor.
- She works in an Oxfam shop.
- Oxfam mağazasında çalışıyor.
- I got a video cassette recorder cheap at that shop.
- O mağazadan ucuz bir video kaset kaydedici aldım.
- My friend bought the second-best bicycle in the shop.
- Arkadaşım mağazada ikinci en iyi bisikleti aldı.
- You are expected to dress well for this shop.
- Bu mağaza için iyi giyinmeniz gerekiyor.
- There are two swimming pools, several cinemas, markets, shops, everything.
- İki yüzme havuzu, birkaç sinema, marketler, mağazalar, her şey var.
- In the Dutch town of Maastricht there ought to be 53 churches, but some of them are already used as shops, cafés or museums.
- Hollanda kenti Maastricht'te 53 tane kilise olması gerekir, ama onlardan bazıları zaten mağaza, kafe ya da müze olarak kullanılır.
- The shop is closed today.
- Mağaza bugün kapalı.
- Tom went from one shop to another trying to find what Mary had asked him to buy.
- Tom Mary'nin onun almasını istediği şeyi bulmaya çalışırken bir mağazadan diğerine gitti.
- She works in a Fair Trade Shop.
- Adil Ticaret Mağazası'nda çalışıyor.
- Is Zara your friend's shop?
- Senin arkadaşının mağazası Zara mı?
- The shop is open from Monday to Saturday.
- Mağaza Pazartesi'den Cumartesi'ye kadar açık.
- Is this a tax-free shop?
- Bu vergisiz bir satış mağazası mı?
- Tom told me his car was in the shop.
- Tom bana arabasının mağazada olduğunu söyledi.
- The main shops are in the city centre.
- Ana mağazalar şehir merkezinde bulunmaktadır.
- He disappeared into a dark corner at the back of the shop.
- Mağazanın arkasındaki karanlık bir köşede gözden kayboldu.
- That is the shop where I used to work.
- O, daha önce çalıştığım mağaza.
- This shop uses only recycled paper.
- Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.
- This shop deals in women's clothing.
- Bu mağaza kadın kıyafetleri satıyor.
- The shop was busy.
- Mağaza çok kalabalıktı.
- The video shop is open until 3 o'clock.
- Video mağazası saat 3'e kadar açık.
- There are many souvenir shops in the old city.
- Eski şehirde birçok hediyelik eşya mağazaları vardır.
- The shop sells expensive accessories for women.
- Mağaza, kadınlar için pahalı aksesuarlar satar.
- The main shops are in the city centre.
- Ana mağazalar şehir merkezinde.
- Are there any bags in this shop?
- Bu mağazada hiç çanta var mı?
- He went to the shop.
- O, mağazaya gitti.
Show More (63)
|
| 4 |
shop |
alışveriş etmek |
v. |
|
- Was she shopping?
- O alışveriş ediyor muydu?
- Mary likes to shop at Macy's.
- Mary, Macy's'te alışveriş etmeyi sever.
- Mary likes to shop at H&M.
- Mary, H&M'de alışveriş etmeyi sever.
- Tom shops online.
- Tom çevrimiçi alışveriş eder.
- Mary likes to shop at Forever 21.
- Mary, Forever 21'da alışveriş etmeyi seviyor.
Show More (2)
|
| 5 |
shop |
iş |
n. |
|
- Let's talk shop for a while.
- Biraz iş konuşalım.
- Don't talk shop to me.
- Benimle iş konuşmayın.
- Let's not talk shop, OK?
- İş konuşmayalım, tamam mı?
- Let's talk shop for a while.
- Bir süre iş konuşalım.
- Don't talk shop to me.
- Benimle iş konuşma.
Show More (2)
|
| 6 |
shop |
atölye (zanaatçıya ait) |
n. |
|
- It is truly the shop floor on which understanding is shared.
- Bu gerçekten anlayışın paylaşıldığı bir atölye çalışmasıdır.
- It is truly the shop floor on which understanding is shared.
- Burası gerçekten de anlayışın paylaşıldığı bir atölye.
Show More (-1)
|
| 7 |
shop |
alışverişe çıkmak |
v. |
|
- Tom is out shopping.
- Tom alışverişe çıktı.
- They are out shopping.
- Alışverişe çıktılar.
Show More (-1)
|
| 8 |
shop |
fabrika |
n. |
|
- Tony did not want to work in a shop or a factory.
- Tony bir dükkânda ya da fabrikada çalışmak istemedi.
- Tony did not want to work in a shop or a factory.
- Tony, bir dükkân veya bir fabrikada çalışmak istemiyordu.
Show More (-1)
|
| 9 |
shop |
tamirhane |
n. |
|
- My car's in the shop.
- Arabam tamirde.
- Tom told me his car was in the shop.
- Tom bana arabasının tamirde olduğunu söyledi.
Show More (-1)
|
| 10 |
shop |
piyasaya sürmek |
v. |
|
- Twenty-five years ago, the Body Shop launched cosmetics that were not tested on animals.
- Yirmi beş yıl önce Body Shop hayvanlar üzerinde test edilmeyen kozmetik ürünlerini piyasaya sürdü.
Show More (-2)
|
| 11 |
shop |
satın almak |
v. |
|
- In the game, you can find an armor/weapon shop and plenty of upgrades you can check out immediately.
- Oyunda bir zırh/silah dükkanı ve hemen satın alabileceğiniz çok sayıda yükseltme bulabilirsiniz.
Show More (-2)
|
| 12 |
shop |
işyeri |
n. |
|
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
- Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
Show More (-2)
|
| 13 |
shop |
araştırma yapmak |
v. |
|
- I usually shop around before I buy something.
- Bir şey satın almadan önce genellikle etrafta araştırma yaparım.
Show More (-2)
|
