|
- I certainly think that a number of the arguments sound like just a lot of excuses.
- Kesinlikle bazı argümanların kulağa bir sürü bahane gibi geldiğini düşünüyorum.
- It will certainly sound like a kamikaze mission to any politician but it is nonetheless inevitable.
- Bu, herhangi bir siyasetçiye kesinlikle kamikaze görevi gibi gelecektir ancak yine de kaçınılmazdır.
- They all sound like the same song to me.
- Hepsi bana aynı şarkı gibi geliyor.
- That's why it sounds like it's the same song.
- Bu yüzden bu aynı şarkı gibi geliyor.
- That's why it sounds like it's the same song.
- Bu yüzden kulağa aynı şarkı gibi geliyor.
- Now that sounds like a fair trade.
- Şimdi kulağa adil bir anlaşma gibi geliyor.
- Now that sounds like a fair trade.
- Şimdi bu kulağa makul bir anlaşma gibi geliyor.
- It sounds like a fair trade off at first.
- Başlangıçta kulağa adil bir takas gibi geliyor.
- They all sound like the same song to me.
- Bana hepsi aynı şarkı gibi geliyor.
- That's why it sounds like it's the same song.
- O yüzden kulağa aynı şarkıymış gibi geliyor.
- Tom doesn't sound like a native French speaker.
- Tom'un sesi anadili Fransızca olan biri gibi gelmiyor.
- That sounds like discrimination to me.
- Bu bana ayrımcılık gibi geliyor.
- It doesn't really sound like you want to help me.
- Bana yardım etmek istiyormuşsun gibi gelmiyor.
- Your English is grammatically correct, but sometimes what you say just doesn't sound like what a native speaker would say.
- İngilizceniz gramer olarak doğru, ancak bazen söyledikleriniz anadili İngilizce olan birinin söyleyeceği gibi gelmiyor.
- Tom sounded like he had a cold.
- Tom'un sesi üşütmüş gibi geliyordu.
- That sounds like a very good plan.
- Kulağa çok iyi bir plan gibi geliyor.
- This sounds like a job for them.
- Bu tam onlara göre bir iş gibi geliyor.
- It sounds like a plan.
- Kulağa iyi bir plan gibi geliyor.
- Doesn't that sound like something Tom would do?
- O, Tom'un yapacağı bir şey gibi gelmiyor mu?
- That sounds like music to me.
- O bana müzik gibi geliyor.
- Your opinion sounds like a good idea.
- Senin görüşün, kulağa iyi bir fikir gibi geliyor.
- It sounds like they're going to Kashgar.
- Kaşgar'a gidiyorlarmış gibi geliyor.
- It sounds like you'll be busy.
- Meşgul olacaksın gibi geliyor.
- This sounds like French.
- Bu Fransızca gibi geliyor.
- This sounds like a job for her.
- Bu tam ona göre bir iş gibi geliyor.
- It sounds like you've been talking to Tom.
- Tom'la konuşuyorsun gibi geliyor.
- It might sound like I'm complaining, but I'm not.
- Şikayet ediyormuşum gibi gelebilir ama etmiyorum.
- This sounds like a job for us.
- Bu tam bize göre bir iş gibi geliyor.
- My recorded voice does not sound like my natural voice.
- Benim kaydedilmiş sesim benim doğal sesim gibi gelmiyor.
- It doesn't sound like I will get any rest.
- Hiç dinlenemeyecekmişim gibi geliyor.
- Honestly, it sounds like a joke.
- Gerçekten, şaka gibi geliyor.
- That sounds like an excellent idea.
- Kulağa mükemmel bir fikir gibi geliyor.
- That sounds like a good choice.
- Kulağa iyi bir seçim gibi geliyor.
- Speaking in some languages sounds like praying.
- Bazı dillerde konuşmak kulağa dua etmek gibi gelir.
- It sounds like a good plan.
- Bu iyi bir plan gibi geliyor.
- Tom sounds like a white guy.
- Tom beyaz bir adam gibi geliyor.
- That sounds like a great idea.
- Kulağa harika bir fikir gibi geliyor.
- It sounds like someone's crying.
- Birisi ağlıyor gibi geliyor.
- Doesn't that sound like a lot of fun?
- O, kulağa çok eğlenceli gibi gelmiyor mu?
- That sounds like a good choice.
- Kulağa iyi bir seçenekmiş gibi geliyor.
- It sounds like you don't like Tom.
- Tom'u sevmiyorsun gibi geliyor.
- It sounds like they're going to Kashgar.
- Onlar Kaşgar'a gidecekler gibi geliyor.
- It sounds like someone's crying.
- Kulağıma birileri ağlıyormuş gibi geliyor.
- That sounds like a big waste of money.
- Kulağa büyük bir para kaybı gibi geliyor.
- Three years sounds like a long time.
- Üç yıl uzun bir süre gibi geliyor.
- It almost sounds like you don't want to go.
- Neredeyse gitmek istemiyormuşsun gibi geliyor.
- That sounds like an interesting idea.
- Kulağa ilginç bir fikir gibi geliyor.
- He speaks with no errors, but doesn't sound like a native speaker.
- Hatasız konuşuyor ama kulağa anadil konuşucusu gibi gelmiyor.
- It almost sounds like you miss Tom.
- Neredeyse Tom'u özlüyormuşsunuz gibi geliyor.
- That sounds like music to me.
- Bu bana müzik gibi geliyor.
- Does that sound like blackmail to you, Tom?
- Bu sana şantaj gibi geliyor mu, Tom?
- That doesn't sound like you.
- Kulağa senmişsin gibi gelmiyor.
- That sounds like a lot.
- Kulağa çok gibi geliyor.
- The teacher sounded like he was my father.
- Öğretmenin sesi babammış gibi geliyordu.
- Tom didn't sound like he was kidding.
- Tom'un sesi şaka yapıyormuş gibi gelmiyordu.
- This sounds like a good idea.
- Bu iyi bir düşünce gibi geliyor.
- Doesn't that sound like something Tom would say?
- Bu tam da Tom'un söyleyeceği bir şey gibi gelmiyor mu?
- That sounds like a good investment.
- Kulağa iyi bir yatım gibi geliyor.
- Doesn't that sound like something Tom would do?
- Bu Tom'un yapacağı bir şey gibi gelmiyor mu?
- That sounds like a big secret.
- Kulağa büyük bir sır gibi geliyor.
- I must sound like an idiot.
- Kulağa bir aptal gibi gelmeliyim.
- That sounds like something Tom might do.
- O, Tom'un yapabileceği bir şey gibi geliyor.
- It sounded like fun.
- Eğlenceli gibi geldi.
- You didn't sound like you were kidding.
- Şaka yapıyormuşsun gibi gelmedi.
- The hyena's bark sounds like laughter.
- Sırtlanın havlaması kahkaha gibi geliyor.
- It sounds like a soap opera.
- Kulağa pembe dizi gibi geliyor.
- That sounds like a good plan.
- Kulağa iyi bir plan gibi geliyor.
- That sounds like them.
- Kulağa onlar gibi geliyor.
- The language they were speaking sounded like French to me.
- Konuştukları dil bana Fransızca gibi geldi.
- You sound like you're not having any fun.
- Sesin hiç eğlenmiyormuşsun gibi geliyor.
- Tom sounds like he grew up singing in church.
- Tom kulağa kilisede şarkı söyleyerek büyümüş gibi geliyor.
- That sounds like French.
- O, Fransızca gibi geliyor.
- That sounds like a plan.
- Kulağa iyi bir plan gibi geliyor.
- That sounds like a very good deal.
- Kulağa çok iyi bir anlaşma gibi geliyor.
- Honestly, it sounds like a joke.
- Cidden kulağa şaka gibi geliyor.
- This sounds like a trap.
- Bu bir tuzak gibi geliyor.
- This sounds like a job for him.
- Bu tam ona göre bir iş gibi geliyor.
- That almost sounds like a threat.
- Bu neredeyse bir tehdit gibi geliyor.
- Your idea sounds like a good one.
- Fikrin iyi bir fikir gibi geliyor.
- That sounds like treason to me.
- Bu bana ihanet gibi geliyor.
- That sounds like French.
- Kulağa Fransızca gibi geliyor.
- This sounds like a trap.
- Kulağa bir tuzak gibi geliyor.
- It sounds like you're busy.
- Kulağa meşgulmüşsün gibi geliyor.
- That doesn't sound like enough.
- Yeterli gibi gelmiyor.
- That sounds like a lot of work.
- Kulağa çok iş gibi geliyor.
- What does that sound like to you?
- Bu sana ne gibi geliyor?
- The language they were speaking sounded like French to me.
- Onların konuştuğu dil bana Fransızca gibi geldi.
- It sounded like there was a problem.
- Bir sorun varmış gibi geldi.
- Tom sounded like he was upset.
- Tom'un sesi üzgün gibi geliyordu.
- That doesn't sound like Tom.
- O Tom gibi gelmiyor.
- That sounds like a plan to me.
- Kulağa iyi bir plan gibi geliyor.
- It sounds like you've been talking to Tom.
- Kulağa Tom'la konuşuyormuşsun gibi geliyor.
Show More (89)
|