|
- However, I also frequently ran aground in the soup of links, and ended up empty-handed.
- Ancak ben de sık sık bağlantılar çorbasında karaya oturdum ve elim boş döndüm.
- As we all know, the all-time best soup for a cold is a good-old classic chicken soup.
- Hepimizin bildiği gibi, soğuk algınlığına karşı tüm zamanların en iyi çorbası, eski, klasik bir tavuk çorbasıdır.
- This soup is very easy to digest and doesn't cause any undesired effects.
- Bu çorbanın sindirimi çok kolaydır ve herhangi bir istenmeyen etkiye neden olmaz.
- As we all know, the all-time best soup for a cold is a good-old classic chicken soup.
- Hepimizin bildiği gibi, soğuk algınlığına iyi gelen tüm zamanların en iyi çorbası eski klasik tavuk çorbasıdır.
- This soup is very easy to digest and doesn't cause any undesired effects.
- Bu çorba çok kolay hazmedilir ve istenmeyen etkilere sebebiyet vermez.
- As we all know, the all-time best soup for a cold is a good-old classic chicken soup.
- Hepimizin bildiği gibi, nezleye her zaman en iyi gelen çorba eski klasik tavuk çorbasıdır.
- This soup is very easy to digest and doesn't cause any undesired effects.
- Bu çorbanın sindirimi oldukça kolaydır ve herhangi bir istenmeyen etki yaratmaz.
- Drink this soup once a day for about one month.
- Yaklaşık bir ay boyunca bu çorbadan günde bir defa için.
- My mother tasted the soup and added a little more salt.
- Annem çorbanın tadına baktı ve biraz daha tuz ekledi.
- This spoon is for soup.
- Bu kaşık çorba içindir.
- Eat your soup while it's warm.
- Çorbanı sıcakken iç.
- The soup is in the tureen.
- Çorba tencerede.
- Mother makes soup for the child once again.
- Anne yine çocuğa çorba yapıyor.
- This soup needs just a touch of salt.
- Bu çorbanın sadece bir tutam tuza ihtiyacı var.
- Gabriel took nothing but the hot soup and a little sherry.
- Gabriel sıcak çorba ve biraz şeri dışında bir şey almadı.
- I love soup.
- Çorbaya bayılırım.
- The soup was too hot.
- Çorba çok sıcaktı.
- The soup is terribly hot.
- Çorba fena halde sıcak.
- Are you sure there's no meat in this soup?
- Bu çorbada et olmadığından emin misin?
- He thought someone had put poison in his soup.
- Birinin çorbasına zehir koyduğunu sandı.
- Do you have a deep bowl for soup?
- Çorba için derin bir kasen var mı?
- Be careful because that soup is hot.
- Dikkat et, çorba sıcak.
- I cooked chick pea soup.
- Nohut çorbası pişirdim.
- Tom found a hair in his soup.
- Tom çorbasında bir saç teli buldu.
- It's impossible to eat soup with a fork.
- Çatalla çorba yemek imkansız.
- This soup is too thin for me.
- Bu çorba bana fazla seyreltilmiş geldi.
- The soup is too salty.
- Çorba çok tuzlu.
- This soup tastes like fish.
- Bu çorbanın tadı balık gibi.
- How does this soup taste?
- Bu çorbanın tadı nasıl?
- There's a hair in the soup.
- Çorbanın içinde bir saç var.
- Do you like your soup?
- Çorbanızı beğeniyor musunuz?
- The soup is terribly hot.
- Çorba feci sıcak.
- There's a hair in my soup.
- Çorbamda bir kıl var.
- Tom dipped his spoon into the soup.
- Tom kaşığını çorbaya daldırdı.
- Put more salt in the soup.
- Çorbaya daha fazla tuz koy.
- Do you care if the soup is cold?
- Çorbanın soğuk olması umurunda mı?
- Eat your soup, John!
- Çorbanı iç, John!
- You can't eat soup with a fork.
- Bir çatalla çorba yiyemezsin.
- The soup is terribly hot.
- Çorba, son derece sıcak.
- I'm eating soup in the kitchen.
- Mutfakta çorba içiyorum.
- Tom opened a can of soup and emptied it into a saucepan.
- Tom bir kutu çorbayı açtı ve bir tencereye boşalttı.
- Eat your soup while it is hot.
- Sıcakken çorbanı iç.
- What kind of soup is this?
- Ne tür bir çorba bu?
- The soup's very hot.
- Çorba çok sıcak.
- This spoon is for soup.
- Bu kaşık çorba için.
- It comes with soup or salad.
- Çorba veya salata ile geliyor.
- I like chives in my soup, but not in my salad.
- Çorbamda frenksoğanını severim ama salatamda değil.
- The soup in the bowl was very delicious.
- Kasedeki çorba çok lezzetliydi.
- Let's begin with soup.
- Çorba ile başlayalım.
- Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets.
- Köpekbalığı yüzgeci çorbası genellikle Çin düğünlerinde ve ziyafetlerinde servis edilir.
- This soup wants a bit of salt.
- Bu çorba biraz tuz istiyor.
- I like to drink pumpkin soup.
- Ben kabak çorbası içmeyi severim.
- The soup in the pot tasted very salty.
- Tenceredeki çorba çok tuzluydu.
- Have some soup.
- Biraz çorba iç.
- A cup of hot soup relaxed me.
- Bir fincan sıcak çorba beni rahatlattı.
- Do you like squash soup?
- Kabak çorbasını sever misin?
- Your soup's getting cold.
- Çorban soğuyor.
- I like to drink pumpkin soup.
- Balkabağı çorbası içmeyi severim.
- Mother makes soup for the child once again.
- Anne, çocuk için bir kez daha çorba yapıyor.
- Cook the soup in the house.
- Çorbayı evde pişir.
- The soup in the pot tasted very salty.
- Tenceredeki çorbanın tadı çok tuzluydu.
- Your soup's getting cold.
- Çorbanız soğuyor.
- How do you make this soup?
- Bu çorbayı nasıl yapıyorsun?
- The soup is hot.
- Çorba sıcak.
- Put more salt in the soup.
- Çorbaya biraz daha tuz koy.
- I tried a shrimp-based soup.
- Karidesli bir çorba denedim.
- It was watery soup spiced with pepper and rancid oil.
- Biber ve ekşimiş yağ ile baharatlandırılmış sulu bir çorbaydı.
- Eat your soup, Tom.
- Çorbanı iç, Tom.
- Do you want soup?
- Çorba istiyor musun?
- The soup is very salty.
- Çorba çok tuzlu.
- Jean eats your soup.
- Jean senin çorbanı içiyor.
- Your chicken soup is great.
- Tavuk çorban harika.
- I like my soup to be warm, not hot.
- Çorbamın sıcak değil, ılık olmasını isterim.
- Does that price include soup and salad?
- O fiyata çorba ve salata dahil mi?
- I really liked the soup.
- Çorbayı gerçekten sevdim.
- This is really delicious soup, isn't it?
- Bu gerçekten lezzetli bir çorba, değil mi?
- He is smelling the soup.
- O çorbayı kokluyor.
- I love thick, creamy mushroom soup.
- Kalın, kremalı mantar çorbasına bayılırım.
- I eat my soup.
- Çorbamı içiyorum.
- Add water to the soup.
- Çorbaya su ekle.
- Tom finished off the soup.
- Tom çorbayı bitirdi.
- I think the soup needs a bit of salt.
- Çorbanın biraz tuza ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
- Don't make noise when you eat soup.
- Çorba içerken gürültü yapmayın.
- Don't slurp your soup.
- Çorbanı höpürdetme.
- This soup is really good.
- Bu çorba gerçekten güzel.
- Jean eats his soup.
- Jean çorbasını içiyor.
- Boil the soup down until it becomes thick.
- Çorba koyulaşana kadar kaynat.
- This soup needs a bit more salt.
- Bu çorbanın biraz daha tuza ihtiyacı var.
- Try the soup and add salt according to taste.
- Çorbayı deneyin ve tadına göre tuz ekleyin.
- Tom added wheat to thicken the soup.
- Tom çorbayı koyulaştırmak için buğday ekledi.
- This soup tastes really great.
- Bu çorbanın tadı gerçekten harika.
- The soup Tom made wasn't too bad.
- Tom'un yaptığı çorba çok kötü değildi.
- Does the soup taste good?
- Çorbanın tadı güzel mi?
- She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween.
- Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.
- The soup's too hot, I can't eat it.
- Çorba çok sıcak, yiyemiyorum.
- Tom made enough soup to serve twenty people.
- Tom yirmi kişiye yetecek kadar çorba yaptı.
- I want soup.
- Çorba istiyorum.
- Eat the soup before it gets cold.
- Soğumadan çorbayı iç.
- Wait till the soup warms.
- Çorba ısınana kadar bekle.
- He smells the soup.
- O, çorbayı kokluyor.
Show More (97)
|
