| 1 |
spit |
tükürmek |
v. |
|
- George ran to the bathroom and spat the vinegar from his mouth.
- George banyoya koştu ve sirkeyi ağzından tükürdü.
- The woman spat on the man's face.
- Kadın adamın yüzüne tükürdü.
- A gentleman would not spit on the street.
- Bir beyefendi sokakta tükürmez.
- I can't put up with the way he spits.
- Tükürme şekline tahammül edemiyorum.
- Please spit.
- Lütfen tükür.
- Don't spit through the window.
- Pencereden tükürme.
- If you have gum in your mouth, spit it out.
- Ağzınızda sakız varsa tükürün.
- Tom took one bite and then spit it back out.
- Tom bir ısırık aldı ve sonra geri tükürdü.
- Spit it out, Tom.
- Tükür onu, Tom.
Show More (8)
|
| 2 |
spit |
tükürük |
n. |
|
- The spit of this lizard is highly venomous.
- Bu kertenkelenin tükürüğü oldukça zehirlidir.
- I can't put up with the way he spits.
- Onun tükürüklerine katlanamıyorum.
Show More (-1)
|
| 3 |
spit |
tıslamak (kedi) |
v. |
|
- The cat spitted to the stray dogs from the tree.
- Kedi ağaçtan başıboş köpeklere tısladı.
Show More (-2)
|
| 4 |
spit |
şiş (kebap) |
n. |
|
- Can you put the spits on the grill?
- Şişleri ızgaraya koyabilir misin?
Show More (-2)
|
| 5 |
spit |
kum tepecikli kumsal |
n. |
|
- The man was fishing on the spit on the north side of the river.
- Adam nehrin kuzey yakasındaki kum tepecikli kumsalda balık tutuyordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
spit |
haykırmak |
v. |
|
- Come here!' the teacher spat.
- Buraya gel!' diye haykırdı öğretmen.
Show More (-2)
|
| 7 |
spit |
sıçramak |
v. |
|
- The spitting oil from the pan burned her arm.
- Tavadan sıçrayan yağ kızın kolunu yaktı.
Show More (-2)
|
