| 1 |
steep |
dik |
adj. |
|
- I don't think I can complete such a steep climb.
- Sanırım ben bu kadar dik bir tırmanışı tamamlayamam.
- The road from the bus station to Tom's house is very steep.
- Otobüs durağından Tom'un evine giden yol çok dik.
- The staircase leading to the rooftop is narrow, steep, and dark.
- Çatıya çıkan merdiven dar, dik ve karanlık.
- I found the banana on a steep mountain road.
- Muzu dik bir dağ yolunda buldum.
- The staircase leading to the rooftop is narrow, steep, and dark.
- Çatıya giden merdiven, dar, dik ve karanlık.
- We climbed up the steep mountain.
- Dik dağa tırmandık.
- The climb will be steep and difficult.
- Tırmanış dik ve zor olacak.
- We were climbing up the steep mountain.
- Biz dik dağa tırmanıyorduk.
Show More (5)
|
| 2 |
steep |
sarp |
adj. |
|
- We were climbing up the steep mountain.
- Sarp bir dağa tırmanıyorduk.
- The mountains were treacherous and steep.
- Dağlar tehlikeli ve sarptı.
- We climbed up the steep mountain.
- Sarp dağa tırmandık.
Show More (0)
|
| 3 |
steep |
yüksek (fiyat) |
adj. |
|
- Business owners are facing very steep taxes.
- İşletme sahipleri çok yüksek vergilerle karşı karşıya.
- Tom has agreed to pay a rather steep price for that painting.
- Tom o tablo için oldukça yüksek bir fiyat ödemeyi kabul etti.
Show More (-1)
|
| 4 |
steep |
aşırı |
adj. |
|
- There is a steep rise in automobile prices.
- Otomobil fiyatlarında aşırı bir yükselme söz konusu.
- Tom has agreed to pay a rather steep price for that painting.
- Tom, bu resim için oldukça aşırı bir fiyat ödemeyi kabul etti.
Show More (-1)
|
| 5 |
steep |
yoğurmak |
v. |
|
- My alma mater is steeped in tradition.
- Mezun olduğum okul gelenekle yoğrulmuştur.
Show More (-2)
|
| 6 |
steep |
suda bekletmek |
v. |
|
- Leave the jeans to steep in bleach.
- Kot pantolonu çamaşır suyunda bekletin.
Show More (-2)
|
