| 1 |
stipulation |
şart |
n. |
|
- A very good example is Iraq, which we demand comply with international stipulations and UN resolutions.
- Uluslararası şartlara ve BM kararlarına uymasını talep ettiğimiz Irak buna çok iyi bir örnektir.
- The progress reports were not produced on the basis of political stipulations.
- İlerleme raporları siyasi şartlara bağlı olarak hazırlanmamıştır.
- It has still not liberalised the assessment stipulations.
- Komisyon hala değerlendirme şartlarını serbestleştirmedi.
- One of the other stipulations of this regulation is transparency.
- Bu düzenlemenin bir diğer şartı da şeffaflıktır.
- It has still not liberalised the assessment stipulations.
- Değerlendirme şartlarını hala serbestleştirmemiştir.
- One of the other stipulations of this regulation is transparency.
- Bu yönetmeliğin diğer şartlarından biri de şeffaflıktır.
- Stipulations were made.
- Şartlar konuldu.
- They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete.
- Soruşturma tamamlanana kadar şehir dışına çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.
- They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete.
- Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.
Show More (6)
|
| 2 |
stipulation |
madde |
n. |
|
- There must be stipulations as to what can find its way into feedingstuffs.
- Yem maddelerinin içine nelerin girebileceğine dair hükümler olmalıdır.
Show More (-2)
|
| 3 |
stipulation |
koşul |
n. |
|
- Stipulations were made.
- Koşullar hazırlandı.
Show More (-2)
|
