|
- Students will therefore be guaranteed a warm welcome and high-quality training.
- Bu nedenle öğrencilere sıcak bir karşılama ve yüksek kalitede eğitim garanti edilecektir.
- There are 72 universities and a total of 1,3 million students.
- 72 üniversitede toplam 1,3 milyon öğrenci yüksek tahsil yapmaktadır.
- Around three-quarters of these students apply to universities in the three countries to which I have referred.
- Bu öğrencilerin yaklaşık dörtte üçü, sözünü ettiğim üç ülkedeki üniversitelere başvurmaktadır.
- What is worse, a bonus is offered for the best reform students.
- Daha da kötüsü, en iyi reform öğrencileri için bir ikramiye teklif ediliyor.
- It is the goal of the European Commission and Parliament to reach two million participating students by 2007.
- Avrupa Komisyonu ve Parlamentosunun hedefi 2007 yılına kadar iki milyon katılımcı öğrenciye ulaşmaktır.
- His students were arrested when they tried to raise the money.
- Öğrencileri para toplamaya çalıştıklarında tutuklandılar.
- By the end of their course, students must have learned or used at least two languages.
- Öğrenciler kurslarının sonunda en az iki dil öğrenmiş ya da kullanmış olmalıdır.
- We are making a clownish trick here of what we teach our first-year economics students.
- Burada ekonomi birinci sınıf öğrencilerimize öğrettiğimiz bir soytarılık yapıyoruz.
- It concerns students and school pupils who would enter the Union in order to study.
- Bu konu, öğrenim görmek üzere Birliğe girecek öğrenciler ve okul öğrencileri ile ilgilidir.
- Nobody objects to hiring young students either.
- Kimse genç öğrencileri işe almaya da itiraz etmiyor.
- I have to tell you that I often meet Erasmus students.
- Erasmus öğrencileriyle sık sık karşılaştığımı söylemeliyim.
- We have left a clear political mark both in terms of courses and in hosting students.
- Hem dersler hem de öğrencilerin ağırlanması açısından net bir siyasi iz bıraktık.
- As I travel around British universities speaking to students, I see a rash of ring of stars flags and EU literature.
- İngiliz üniversitelerini dolaşıp öğrencilerle konuşurken, yıldız halkası bayrakları ve AB literatürü görüyorum.
- In the Seventeenth century, some 40% of all students at the universities in the Netherlands were of foreign origin.
- On yedinci yüzyılda Hollanda'daki üniversitelerde okuyan öğrencilerin yaklaşık %40'ı yabancı kökenliydi.
- What is worse, a bonus is offered for the best reform students.
- Daha da kötüsü, en iyi reform öğrencileri için bir ikramiye önerilmektedir.
- Promoting social and educational interaction between students can only serve a positive function.
- Öğrenciler arasında sosyal ve eğitsel etkileşimi teşvik etmek ancak olumlu bir işlev görebilir.
- It will be up to the academics, students and teachers to really make it work.
- Bunun gerçekten işe yaraması akademisyenlere, öğrencilere ve öğretmenlere bağlı olacaktır.
- Hence the fear of nothingness, as the Louvain students made clear to you.
- Louvain öğrencilerinin size açıkça ifade ettiği gibi, hiçlik korkusu bu yüzdendir.
- It concerns students and school pupils who would enter the Union in order to study.
- Birliğe eğitim amacıyla girecek öğrenciler ve okul öğrencileri ile ilgilidir.
- Of course it is positive that the students are going out onto the streets.
- Öğrencilerin sokağa çıkması elbette olumlu bir gelişme.
- Fifty-seven percent of Erasmus students had considerable difficulties financing their stay abroad.
- Erasmus öğrencilerinin yüzde 57'si yurtdışında kaldıkları süreyi finanse etmekte önemli zorluklar yaşadı.
- The Youth for Europe programme has been very successful in encouraging more exchanges between students.
- Avrupa için Gençlik programı öğrenciler arasında daha fazla değişimin teşvik edilmesinde çok başarılı olmuştur.
- It is undoubtedly beneficial for Europe if third-country students undertake part of their studies here.
- Üçüncü dünya ülkelerindeki öğrencilerin eğitimlerinin bir bölümünü burada üstlenmeleri şüphesiz Avrupa için faydalıdır.
- His students were arrested when they tried to raise the money.
- Öğrencileri para toplamaya çalıştıklarında tutuklanmışlardı.
- Furthermore, access to this same programme for European students has not been forgotten.
- Ayrıca Avrupalı öğrencilerin de aynı programa erişimi unutulmamıştır.
- It is undoubtedly beneficial for Europe if third-country students undertake part of their studies here.
- Üçüncü ülke öğrencilerinin eğitimlerinin bir bölümünü burada üstlenmeleri şüphesiz Avrupa için faydalıdır.
- Students must be prepared to participate in the knowledge society.
- Öğrenciler bilgi toplumuna katılmak üzere hazırlanmalıdır.
- These partnerships also offer our European students an opportunity to study abroad.
- Bu ortaklıklar aynı zamanda Avrupalı öğrencilerimize yurtdışında eğitim alma fırsatı da sunmaktadır.
- Students from all over the world will then be invited to come and study in Europe.
- Bu durumda dünyanın dört bir yanından öğrenciler Avrupa'ya gelip eğitim görmeye davet edilecektir.
- We see that more than 57% of Erasmus students encounter financial difficulties.
- Erasmus öğrencilerinin %57'sinden fazlasının mali zorluklarla karşılaştığını görüyoruz.
- Most students take one to three semesters to complete the program.
- Çoğu öğrencinin programı tamamlaması bir ila üç dönem sürüyor.
- Thus students will graduate with in-depth information about at least an industry.
- Böylelikle öğrenciler en az bir sektör konusunda derin bilgi birikimi ile mezun olacaklardır.
- The students reacted marvelously, they had no problem with it.
- Öğrenciler harika tepki verdi, hiç sorun yaşamadılar.
- A great opportunity has been provided for curious and talented students.
- Meraklı ve yetenekli öğrenciler için büyük bir olanak sağlanmıştır.
- The French language is also mandatory for all other students.
- Bu arada Fransız dili bütün öğrenciler için mecburidir.
- A great opportunity has been provided for curious and talented students.
- Meraklı ve yetenekli öğrencilere büyük bir olanak sağlandı.
- We also want students to be able to work there.
- Öğrencilerin de orada çalışabilmesini istiyoruz.
- Thus students will graduate with in-depth information about at least an industry.
- Böylece öğrenciler en azından bir sektör hakkında derinlemesine bilgi sahibi olarak mezun olacaklardır.
- We also want students to be able to work there.
- Biz de öğrencilerin orada çalışabilmesini istiyoruz.
- Creative Cloud comes with hundreds of video tutorials to help students get up to speed fast.
- Creative Cloud, öğrencilerin hızla gelişmelerine yardımcı olmak için yüzlerce eğitim videosuyla birlikte gelir.
- We allow our students to make monthly payments instead of paying for the entire semester at once.
- Öğrencilerimizin tüm dönem için tek seferde ödeme yapmak yerine aylık ödeme yapmalarına olanak tanıyoruz.
- Thus students will graduate with in-depth information about at least an industry.
- Böylece öğrenciler en az bir sektör hakkında derinlemesine bilgiler edinerek mezun olacaklardır.
- Practice this song and memorise the lyrics, then teach them to the students.
- Bu şarkıyı çalışın ve sözlerini ezberleyin, ardından öğrencilere öğretin.
- Creative Cloud comes with hundreds of video tutorials to help students get up to speed fast.
- Creative Cloud, öğrencilerin hız kazanmalarına yardımcı olmak için yüzlerce eğitim videosu ile birlikte gelir.
- The French language is also mandatory for all other students.
- Fransızca dili diğer tüm öğrenciler için de zorunludur.
- A great opportunity has been provided for curious and talented students.
- Meraklı ve yetenekli öğrenciler için büyük bir imkan sağlandı.
- We allow our students to make monthly payments instead of paying for the entire semester at once.
- Öğrencilerimize tüm dönem için bir defada ödeme yapmak yerine aylık ödeme yapma imkanı veriyoruz.
- Evidently, students who are self-identified gamers tend to become friends with one another.
- Kendilerini oyuncu olarak tanımlayan öğrencilerin birbirleriyle arkadaş olma eğiliminde oldukları açıktır.
- Not many students attended the meeting.
- Toplantıya çok fazla öğrenci katılmadı.
- Tom and Mary are both full-time students.
- Tom ve Mary her ikisi de tam zamanlı öğrencidir.
- There are forty students in our class.
- Sınıfımızda kırk öğrenci vardır.
- This dictionary is a good learning tool for both students and professors.
- Bu sözlük hem öğrenciler hem de öğretmenler için iyi bir öğrenme aracıdır.
- Are the students sitting in the auditorium?
- Öğrenciler konferans salonunda oturuyorlar mı?
- She has a very good relationship with her students.
- Öğrencileriyle çok iyi bir ilişkisi var.
- The professor was criticized by the students.
- Profesör öğrenciler tarafından eleştirildi.
- The names of the students who failed in the examination were posted on the bulletin board.
- Sınavda başarısız olan öğrencilerin isimleri duyuru panosuna asıldı.
- They have many students.
- Onların bir sürü öğrencisi var.
- Ten students were caught cheating.
- On öğrenci kopya çekerken yakalandı.
- Students must keep silent during a class.
- Öğrenciler ders sırasında sessiz kalmalıdır.
- There's not enough on-campus housing for students.
- Öğrenciler için yeterli kampüs içi konut yok.
- They accept students like him.
- Onun gibi öğrencileri kabul ederler.
- I wish you'd been one of my students.
- Keşke öğrencilerimden biri olsaydın.
- The students have to analyze an excerpt from the book.
- Öğrenciler kitaptan bir alıntıyı analiz etmek zorundalar.
- Tom speaks French better than any of the other students in his class.
- Tom sınıfındaki diğer öğrencilerden daha iyi Fransızca konuşuyor.
- What countries are most of your students from?
- Öğrencilerinizin çoğu hangi ülkelerden?
- Half of them are students.
- Onların yarısı öğrenci.
- Two thirds of the students came to the reunion.
- Öğrencilerin üçte ikisi toplantıya geldi.
- The majority of students here are diligent.
- Buradaki öğrencilerin çoğunluğu çalışkan.
- I'm still learning my students' names.
- Hala öğrencilerimin isimlerini öğreniyorum.
- Tom is one of the students I'm teaching French to this year.
- Tom bu yıl Fransızca öğrettiğim öğrencilerden biri.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
- İki öğrenci arasında büyük bir fikir ayrılığı var.
- In this way, the students of the university have the opportunity to expand their horizons.
- Bu sayede üniversite öğrencileri ufuklarını genişletme fırsatı buluyor.
- Mr Brown is looked up to by all the students.
- Bay Brown, tüm öğrenciler tarafından örnek alınır.
- Students have been protesting against the government's decision.
- Öğrenciler hükümetin kararına karşı protesto yapıyorlar.
- Several students have gone home without cleaning the classroom.
- Birçok öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.
- Our school has about one thousand students.
- Okulumuzda yaklaşık bin öğrenci var.
- Some students like this class, others don't.
- Bazı öğrenciler bu dersi seviyor, bazıları sevmiyor.
- Many students like to study in the morning.
- Birçok öğrenci sabahları ders çalışmayı sever.
- There are forty-one teachers and about eight hundred students in this school.
- Bu okulda kırk bir öğretmen ve yaklaşık sekiz yüz öğrenci var.
- Only 40 percent of students go on to university.
- Öğrencilerin sadece yüzde 40'ı üniversiteye gidiyor.
- The number of students in the class is limited to fifteen.
- Sınıftaki öğrenci sayısı on beşle sınırlı.
- The students laughed under their breath when they saw that the teacher had put on his sweater backwards.
- Öğrenciler, öğretmenin kazağını ters giydiğini görünce bıyık altından güldüler.
- If students today had more free time, they might show more interest in politics.
- Bugün öğrencilerin daha fazla boş zamanı olsaydı, siyasete daha fazla ilgi gösterebilirlerdi.
- There was a crowd of students waiting in front of the library.
- Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.
- The students asked questions one after another.
- Öğrenciler birbiri ardına sorular sordu.
- She called the students into the room.
- Öğrencileri odaya çağırdı.
- Tom married one of his students.
- Tom öğrencilerinden biriyle evlendi.
- The grade seven and the grade eight students both have completely separate timetables.
- Yedince ve sekizinci sınıf öğrencilerinin tamamen ayrı zaman çizelgeleri var.
- Some students aren't going to come back next semester.
- Bazı öğrenciler gelecek dönem geri gelmeyecekler.
- No students were absent.
- Hiçbir öğrenci devamsızlık yapmadı.
- These are my students.
- Bunlar benim öğrencilerim.
- Half the students were absent.
- Öğrencilerin yarısı devamsızlık yaptı.
- Make your students read books that make them think more.
- Öğrencilerinize onları daha çok düşündürecek kitaplar okutun.
- None of the students were listening to the teacher.
- Öğrencilerin hiçbiri öğretmeni dinlemiyordu.
- In biology, the students learn the difference between the genotype and the phenotype.
- Biyolojide öğrenciler genotip ve fenotip arasındaki farkı öğrenirler.
- How many of your students are here?
- Öğrencilerinizden kaç tanesi burada?
- Many students have a car of their own nowadays.
- Günümüzde bir çok öğrencinin kendi arabası var.
- Students discussed the problem of brain death for a long time.
- Öğrenciler uzun süre beyin ölümü sorununu tartıştı.
- In this way, the students of the University have the opportunity to expand their cultural horizons.
- Üniversitedeki öğrencilerin bu şekilde kültürel ufuklarını genişletme olanağı var.
- Some of Tom's students speak French very well.
- Tom'un öğrencilerinden bazıları çok iyi şekilde Fransızca konuşur.
- These are the names of the students who won't pass this class.
- Bunlar bu sınıfı geçemeyecek öğrencilerin isimleri.
- They're just students.
- Onlar sadece öğrenci.
- The students stormed out of the class as soon as the bell rang.
- Öğrenciler zil çalar çalmaz hiddetle sınıftan ayrıldılar.
- The teacher teaches the students.
- Öğretmen öğrencilere öğretir.
- Students discussed the problem of brain death for a long time.
- Öğrenciler beyin ölümü sorununu uzun süre tartıştılar.
- Some students like mathematics and others don't.
- Bazı öğrenciler matematiği sever, bazıları ise sevmez.
- How many students are in the classroom?
- Sınıfta kaç tane öğrenci var?
- Three students made short speeches and introduced themselves and their countries.
- Üç öğrenci kısa konuşmalar yaptılar ve kendilerini ve de ülkelerini tanıttılar.
- All the students in the class like Tom.
- Sınıftaki tüm öğrenciler Tom'dan hoşlanıyor.
- Are you sure those students are Canadians?
- Bu öğrencilerin Kanadalı olduğuna emin misin?
- There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta çok az sayıda öğrenci kalmıştı.
- Tatoeba is the website I recommend to other translators, colleagues and language students.
- Tatoeba diğer çevirmenlere, meslektaşlarıma ve dil öğrencilerine tavsiye ettiğim bir web sitesi.
- How many of your students are here?
- Öğrencilerinizden kaçı burada?
- Good students study hard.
- İyi öğrenciler çok çalışır.
- There are forty students in our class.
- Sınıfımızda kırk öğrenci var.
- The students snickered.
- Öğrenciler kıs kıs güldü.
- The teacher was surrounded by her students.
- Öğretmenin etrafı öğrencileri tarafından sarılmıştı.
- As soon as I entered the class, the students began asking me questions.
- Sınıfa girer girmez öğrenciler bana sorular sormaya başladı.
- Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevlerinden şikayet ederler.
- We had hoped some students would come, but there was no one in the classroom.
- Birkaç öğrencinin geleceğini umuyorduk, fakat sınıfta kimse yoktu.
- Fidget spinners are popular with students.
- Stres çarkları öğrenciler arasında popülerdir.
- This book is popular with students.
- Bu kitap öğrenciler arasında popüler.
- Those students are Canadians.
- Bu öğrenciler Kanadalılar.
- The teacher called the students in alphabetical order.
- Öğretmen öğrencileri alfabetik sıraya göre çağırdı.
- The students are apt to make the same mistakes.
- Öğrenciler aynı hataları yapmaya meyillidir.
- All the students passed the test.
- Bütün öğrenciler sınavı geçti.
- All the students recognized her as their representative.
- Tüm öğrenciler onu temsilcileri olarak kabul etti.
- They're able students.
- Onlar yetenekli öğrenciler.
- He has a bad reputation with his students.
- Öğrencileri arasında kötü bir ünü var.
- How many students are there in your university?
- Üniversitenizde kaç tane öğrenci var?
- My students are always studying.
- Öğrencilerim her zaman ders çalışırlar.
- The students are sitting in a circle.
- Öğrenciler daire şeklinde oturuyorlar.
- How many students are in the classroom?
- Sınıfta kaç öğrenci var?
- All of the students stood up together.
- Öğrencilerin hepsi birlikte ayağa kalktı.
- Many students compete to get into the best universities.
- Birçok öğrenci en iyi üniversitelere girmek için yarışıyor.
- Neither of those two students passed the test.
- O iki öğrenciden hiçbiri testi geçmedi.
- There are 40 students in my class.
- Sınıfımda 40 öğrenci var.
- Only a third of the students came to class today.
- Bugün öğrencilerin sadece üçte biri sınıfa geldi.
- All the students attended the party.
- Tüm öğrenciler partiye katıldı.
- The teacher gathered his students around him.
- Öğretmen öğrencilerini kendi etrafında topladı.
- There are at least 500 students here.
- Burada en az 500 öğrenci var.
- All the teachers and students we talked to said that Tom is easy to get along with.
- Konuştuğumuz tüm öğretmenler ve öğrenciler Tom'la geçinmenin kolay olduğunu söyledi.
- Teachers should treat all their students impartially.
- Öğretmenlerin, öğrencilerinin tümüne tarafsız bir biçimde davranmaları gerekir.
- Tom never drinks with his students.
- Tom asla öğrencileriyle içki içmez.
- Students from the suburbs come to school by bus.
- Banliyölerdeki öğrenciler okula otobüsle geliyor.
- Tom and Mary are both good students, aren't they?
- Tom ve Mary iyi öğrenciler, değil mi?
- Make your students read books that make them think more.
- Öğrencilerine onları daha çok düşündürecek kitaplar okut.
- Tom and Mary are junior high school students.
- Tom ve Mary ortaokul öğrencileri.
- Don't you think most Japanese students work hard?
- Çoğu Japon öğrencinin çok çalıştığını düşünmüyor musunuz?
- The students receive the loudest cheers.
- Öğrenciler en yüksek tezahüratı alırlar.
- All of her friends are students.
- Onun bütün arkadaşları öğrencidir.
- There were more students at my high school than there are billionaires in the world.
- Lisemde dünyadaki milyarder sayısından daha fazla öğrenci vardı.
- Students here get their textbooks for free.
- Buradaki öğrenciler ders kitaplarını ücretsiz alırlar.
- Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Haydi öğrenciler deprem mağdurlarının iyiliği için katkıda bulunalım; bozuk para bile çok yararlı olacaktır.
- The final decision rests with the students themselves.
- Son söz öğrencilere kalmış.
- Are those your students?
- Bunlar öğrencin mi?
- Both of those students didn't pass the test.
- Bu öğrencilerin ikisi de sınavı geçemedi.
- The students went to the baseball game along with their teacher.
- Öğrenciler öğretmenleriyle birlikte beyzbol maçına gittiler.
- Students who spend more time doing homework have better results in school.
- Ödev yapmak için daha fazla zaman harcayan öğrenciler okulda daha iyi sonuçlar alırlar.
- The students are on holiday.
- Öğrenciler tatildeler.
- Tom and his sister are both students at this university.
- Tom ve kız kardeşi bu üniversitede öğrenci.
- Many students complain about their teachers.
- Birçok öğrenci öğretmenlerinden şikayet eder.
- I frequently bring my students here.
- Öğrencilerimi sık sık buraya getiririm.
- The students were not respectful towards their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine karşı saygılı değillerdi.
- Those students are Korean.
- O öğrenciler Koreli.
- Several students in the back of the classroom were texting.
- Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci mesajlaşıyordu.
- The teacher treated all the students fairly.
- Öğretmen tüm öğrencilere adil davrandı.
- There were few students left in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
- More than 40 percent of the students go on to university.
- Öğrencilerin yüzde 40'ından fazlası üniversiteye gidiyor.
- This classroom can accommodate only thirty students.
- Bu sınıf sadece otuz öğrenci alabilir.
- Please keep in mind that we have to be with other students.
- Lütfen diğer öğrencilerle birlikte olmamız gerektiğini unutmayın.
- The students are busy preparing for the test.
- Öğrenciler test için hazırlanmakla meşguller.
- Not only the students but also their teacher wishes for holidays.
- Sadece öğrenciler değil, öğretmenleri de tatil istiyor.
- Our class has 41 students.
- Sınıfımızda 41 öğrenci var.
- Students don't read many books because of TV and comics.
- Öğrenciler televizyon ve çizgi romanlar yüzünden pek kitap okumuyor.
- I think it is good for students to clean their classroom.
- Kendi sınıflarını temizlemenin, öğrencilerin yararına olduğunu düşünüyorum.
- If the university doesn't have enough students, the administration will cancel the class.
- Eğer üniversitede yeterli sayıda öğrenci yoksa, yönetim dersi iptal edecektir.
- Both of the students passed all their tests.
- Öğrencilerin her ikisi de bütün testlerini geçti.
- Are you one of Tom's students?
- Tom'un öğrencilerinden biri misin?
- Dan attended a party with other students.
- Dan diğer öğrencilerle birlikte bir partiye katıldı.
- Tom and Mary are both good students.
- Tom ve Mary iyi öğrencilerdir.
- The students at that school wear uniforms.
- O okuldaki öğrenciler üniforma giyerler.
- I think that Japanese students are very good at gathering knowledge.
- Japon öğrencilerin bilgi toplamada çok iyi olduklarını düşünüyorum.
- It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okulundaki öğrencilerle anlaşması zor görünüyor.
- The number of students is decreasing year by year.
- Öğrenci sayısı her geçen yıl azalıyor.
- The teacher is always finding fault with his students.
- Öğretmen her zaman öğrencilerinde hata buluyor.
- As soon as I entered the class, the students started asking questions.
- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- The students stood up one by one and introduced themselves.
- Öğrencilerin teker teker ayağa kalktılar ve kendilerini tanıttılar.
- Tom is well liked by his students.
- Tom onun öğrencileri tarafından sevilir.
- We're students.
- Biz öğrenciyiz.
- All the students passed the test.
- Tüm öğrenciler sınavı geçti.
- The number of students in the class is limited to fifteen.
- Sınıftaki öğrenci sayısı on beş ile sınırlı.
- None of my students failed.
- Öğrencilerimden hiçbiri başarısız olmadı.
- Quite a few students are absent today.
- Bir hayli öğrenci bugün yok.
- The teacher gave way to the students' demand.
- Öğretmen öğrencilerin talebini kabul etti.
- A lot of students do part-time jobs.
- Birçok öğrenci part-time işler yapar.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci var.
- Students bustled about all through the night.
- Öğrenciler neredeyse bütün gece boyunca koşuşturdu.
- Good students always keep their desk clean.
- İyi öğrenciler masalarını her zaman temiz tutar.
- How many students have you?
- Kaç tane öğrenciniz var?
- That's why students love you.
- Öğrencilerin seni sevmesinin sebebi bu.
- We ought to sort the students' names alphabetically.
- Biz öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- Those students didn't both pass the test.
- O öğrencilerin ikisi de sınavı geçemedi.
- After he had given a lecture, he had an interview with some students.
- O, ders verdikten sonra bazı öğrencilerle görüşme yaptı.
- They have many students.
- Çok öğrencileri var.
- How many students are there in total?
- Toplam kaç öğrenci var?
- A teacher should never laugh at his students' mistakes.
- Bir öğretmen öğrencilerinin hatalarına asla gülmemeli.
- All of us students like baseball.
- Biz öğrencilerin hepsi beyzboldan hoşlanırız.
- All the students come from the US.
- Bütün öğrenciler ABD'den geliyor.
- My opinion differs from most of the other students in my class.
- Benim görüşüm sınıfımdaki diğer öğrencilerin çoğundan farklıdır.
- The teacher has never made fun of the students' mistakes.
- Öğretmen öğrencilerin hatalarıyla asla alay etmedi.
- Out of twenty students, only one had read the book.
- Yirmi öğrenciden sadece bir tanesi kitabı okumuş.
- Are they students?
- Onlar öğrenci mi?
- When I think about those students, it gives me a headache.
- O öğrencileri düşündüğümde başım ağrıyor.
- The teacher tried to interest the students in current events.
- Öğretmen öğrencilerin ilgisini güncel olaylara çekmeye çalıştı.
- A majority of students dislike history.
- Öğrencilerin çoğunluğu tarih sevmiyor.
- The teacher intervened in the quarrel between the two students.
- İki öğrenci arasındaki kavgaya öğretmen müdahale etti.
- Most students come to school on foot.
- Çoğu öğrenci, okula yürüyerek gelir.
- Have your students been giving you a hard time?
- Öğrencileriniz size zor anlar mı yaşatıyor?
- Students will take one of these English courses.
- Öğrenciler bu İngilizce kurslarından birini alacak.
- Erasmus students often stick with other students from the same country.
- Erasmus öğrencileri genellikle aynı ülkeden gelen diğer öğrencilerle birlikte kalırlar.
- Tom is one of Mary's students.
- Tom, Mary'nin öğrencilerinden biri.
- Most of the students here are diligent.
- Buradaki öğrencilerin çoğu çalışkandır.
- All of her friends are students.
- Bütün arkadaşları öğrenci.
- Do most students here know how to speak French?
- Burada çoğu öğrenci Fransızca konuşmayı biliyor mu?
- Can Tatoeba help students who learn foreign languages?
- Tatoeba yabancı dil öğrenen öğrencilere yardımcı olabilir mi?
- I am proud all my students have graduated.
- Bütün öğrencilerimin mezun olmasından gurur duyuyorum.
- I'm one of your students.
- Öğrencilerinizden biriyim.
- How many students are there in your class?
- Sınıfınızda kaç öğrenci var?
- When I was working for a public school, I had ten-fifteen students in a class.
- Bir devlet okulunda çalışırken, bir sınıfta on-on beş öğrencim vardı.
- She is proud of her students.
- Öğrencileriyle gurur duyuyor.
- It was the first time I mimed the teacher and I made all the students laugh.
- İlk defa öğretmenin taklidini yaptım ve bütün öğrencileri güldürdüm.
- There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
- Tom never drinks with his students.
- Tom asla öğrencileriyle içmez.
- The students are apt to make the same mistakes.
- Öğrenciler aynı hataları yapmaya eğilimlidir.
- Good communication with students is essential for effective teaching.
- Etkili bir öğretim için öğrencilerle iyi iletişim şarttır.
- I'm very proud of our students.
- Öğrencilerimle çok gurur duyuyorum.
- Both Tom and I are students.
- Tom da ben de öğrenciyiz.
- There are a lot of students in the library.
- Kütüphanede çok öğrenci var.
- The teacher didn't let the students ask any questions.
- Öğretmen öğrencilerin herhangi bir soru sormasına izin vermedi.
- Each of the students has his own locker.
- Her öğrencinin kendi dolabı var.
- As soon as I entered the class, the students started asking questions.
- Sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladı.
- Teachers must get tired of rectifying the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten bıkmış olmalı.
- Students must not use this toilet.
- Öğrenciler bu tuvaleti kullanmamalı.
- Don't you think most Japanese students work hard?
- Japon öğrencilerin çoğunun çok çalıştığını düşünmüyor musunuz?
- The students stayed quiet.
- Öğrenciler sessiz kaldı.
- He studies hardest of all the students.
- Tüm öğrenciler arasında en çok o çalışıyor.
- Admission to students only.
- Sadece öğrenciler girebilir.
- The teacher often emphasizes that students should have courage.
- Öğretmen genellikle öğrencilerin cesarete sahip olmalarının gerekli olduğunu vurgulamaktadır.
- Sami's disappearance struck fear among the students.
- Sami'nin ortadan kaybolması öğrenciler arasında korku yarattı.
- Few students can read Latin.
- Çok az öğrenci Latince okuyabiliyor.
- Even the cleverest students can make silly mistakes.
- En zeki öğrenciler bile aptalca hatalar yapabilir.
- The students loved their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerini sevdi.
- The number of students going abroad is on the increase.
- Yurt dışına giden öğrencilerin sayısı artmaktadır.
- The students bowed to their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerini selamladılar.
- Tom told his students that there would be a quiz on Monday.
- Tom öğrencilerine Pazartesi günü bir sınav olacağını söyledi.
- They are both good students.
- Onların her ikisi de iyi öğrencilerdir.
- Only a few students were there.
- Az sayıda öğrenci oradaydı.
- The students were all looking forward to summer vacation.
- Öğrencilerin hepsi, yaz tatilini dört gözle bekliyordu.
- We thought some students would come, but there was nobody the classroom.
- Biz bazı öğrencilerin geleceğini düşündük ama sınıfta kimse yoktu.
- Only a few students can read Latin.
- Sadece birkaç öğrenci Latince okuyabiliyor.
- He was angry with his students.
- Öğrencilerine kızgındı.
- More and more students are learning Chinese.
- Gittikçe daha fazla öğrenci Çince öğreniyor.
- Tom is popular with the students.
- Tom öğrencileri ile popüler.
- I can perfectly handle a class of sixty students.
- Altmış öğrencili bir sınıfı mükemmel şekilde idare edebilirim.
- The students were not respectful towards their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine karşı saygılı değildiler.
- We are the students of this school.
- Biz bu okulun öğrencileriyiz.
- All of the students at our school study French.
- Okulumuzdaki tüm öğrenciler Fransızca öğreniyor.
- You're average students.
- Ortalama öğrencilersiniz.
- Two-thirds of the students of this school are boys.
- Bu okulun öğrencilerinin üçte ikisi erkektir.
- The teacher and the students are at the art museum.
- Öğretmen ve öğrenciler sanat müzesindeler.
- Tom couldn't hear what the teacher was saying because all of the other students were making so much noise.
- Tom öğretmenin ne dediğini duyamadı çünkü diğer tüm öğrenciler çok fazla gürültü yapıyordu.
- Out of twenty students, only one has read the book.
- Yirmi öğrenciden sadece biri kitabı okudu.
- Half of them are students.
- Yarısı öğrenci.
- The students did the work without help from others.
- Öğrenciler başkalarından yardım almadan işi yaptı.
- The students were ill at ease before the exam.
- Öğrenciler sınav öncesi huzursuzdu.
- Tennis is very popular amongst students.
- Tenis öğrenciler arasında çok sevilir.
- There are about forty students in her class.
- Sınıfında yaklaşık kırk öğrenci var.
- The students rebelled against the government.
- Öğrenciler hükümete karşı ayaklandılar.
- Tom couldn't hear what the teacher was saying because all of the other students were making so much noise.
- Diğer öğrenciler çok gürültü yaptığı için Tom öğretmenin ne dediğini duyamıyordu.
- More than 40 percent of the students go to university.
- Öğrencilerin %40'ından daha fazlası üniversiteye gidiyor.
- The students answered in order.
- Öğrenciler sırayla cevap verdi.
- We accept students like them.
- Onlar gibi öğrencileri kabul ederiz.
- The students didn't know how to give an answer.
- Öğrenciler nasıl cevap vereceklerini bilemediler.
- Students are open to the influence of their teachers.
- Öğrenciler öğretmenlerinin etkisine açıklar.
- None of the students like tests at school.
- Öğrencilerden hiçbiri okuldaki testleri sevmezler.
- All the students recognized her as their representative.
- Bütün öğrenciler onu temsilcileri olarak tanıdılar.
- The project was a joint effort by students from three different classes.
- Proje, üç farklı sınıftan öğrencinin ortak çalışmasıydı.
- The students left.
- Öğrenciler ayrıldı.
- I think it is good for students to clean their classroom.
- Sanırım öğrencilerin sınıflarını temizlemeleri güzeldir.
- If the students are bored, they will find ways to entertain themselves.
- Öğrenciler sıkılırsa, kendilerini eğlendirecek yollar bulurlar.
- Two-thirds of the students came to the meeting.
- Öğrencilerin üçte ikisi toplantıya geldi.
- The students ought to study more.
- Öğrencilerin daha fazla çalışması gerekiyor.
- This does not apply to students.
- Bu, öğrencileri içermiyor.
- The teacher has no authority over his students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir otoritesi yoktur.
- What is the probability that at least two students have the same birthday?
- En az iki öğrencinin aynı doğum gününe sahip olma olasılığı nedir?
- How many students do you have?
- Kaç tane öğrencin var?
- The students adore the new English teacher.
- Öğrenciler yeni İngilizce öğretmenlerini çok seviyor.
- Most of the students here go to school on bike.
- Buradaki öğrencilerin çoğu okula bisikletle gider.
- More than 40 percent of the students go on to university.
- Öğrencilerin %40'ından daha fazlası üniversiteye gidiyor.
- Many students are looking for part-time jobs.
- Birçok öğrenci yarı zamanlı iş arıyor.
- Some of the students were late for school.
- Bazı öğrenciler okula geç kaldılar.
- Our class has more than twenty students.
- Sınıfımız yirmi öğrenciden fazlasına sahip.
- All of my students call me by my first name.
- Öğrencilerimin hepsi beni ilk adımla çağırır.
- Students learn useful phrases.
- Öğrenciler yararlı ifadeler öğreniyorlar.
- How many students are there in your school?
- Okulunda kaç öğrenci var?
- Good students always keep their desk clean.
- İyi öğrenciler masalarını her zaman temiz tutarlar.
- I think that Japanese students are very good at gathering knowledge.
- Japon öğrencilerin bilgi toplama konusunda çok iyi olduklarını düşünüyorum.
- All the students protested against the war.
- Bütün öğrenciler savaşı protesto ettiler.
- There are about 1,000 students at our high school.
- Lisemizde yaklaşık 1,000 öğrenci var.
- The students didn't listen to her story.
- Öğrenciler onun hikayesini dinlemediler.
- Sami talked to a few Muslim students.
- Sami birkaç Müslüman öğrenciyle konuştu.
- Do you have any students like Tom?
- Hiç Tom gibi öğrencileriniz var mı?
- What percentage of the students are admitted to colleges?
- Öğrencilerin yüzde kaçı üniversitelere kabul ediliyor?
- You see, the first of the students is my father.
- Görüyorsunuz, öğrencilerden ilki babam.
- Why are my students lazy?
- Neden benim öğrencilerim tembel?
- We're junior high school students.
- Biz ortaokul öğrencisiyiz.
- I didn't want to alarm the students.
- Öğrencileri alarma geçirmek istemedim.
- She fell in love with one of the other students.
- O, diğer öğrencilerden birine aşıktı.
- There are forty-seven students in our class.
- Sınıfımızda kırk yedi öğrenci var.
- The students whose test grades were low had to come back after school for an extra lesson.
- Sınav notları düşük olan öğrenciler okuldan sonra ek ders için geri gelmek zorunda kaldılar.
- I know some students in that school.
- O okuldaki bazı öğrencileri tanıyorum.
- The students were throwing paper at one another.
- Öğrenciler birbirlerine kağıt atıyorlardı.
- Students have a holiday on Foundation Day.
- Öğrenciler Kuruluş Günü'nde tatildir.
- Where are the rest of the students?
- Öğrencilerin geri kalanı nerede?
- The students around her were talking about the test.
- Etrafındaki öğrenciler sınav hakkında konuşuyorlardı.
- All of the students stood up together.
- Tüm öğrenciler birlikte ayağa kalktı.
- Sami met many Muslim students in Toronto.
- Sami Toronto'da birçok Müslüman öğrenciyle tanıştı.
- The students performed Hamlet.
- Öğrenciler Hamlet'i sahneledi.
- Both you and I are students.
- Hem sen hem de ben öğrenciyiz.
- She called the students into the room.
- Öğrencileri odanın içine çağırdı.
- They accept students like Tom.
- Tom gibi öğrencileri kabul ediyorlar.
- Underneath we wrote the names of the students in our class.
- Altına bizim sınıftaki öğrencilerin adlarını yazdık.
- The students stormed out of the class as soon as the bell rang.
- Zil çalar çalmaz öğrenciler hışımla sınıfı terk etti.
- The students bothered the teacher with silly questions.
- Öğrenciler saçma sapan sorularla öğretmeni rahatsız ettiler.
- The students turned in their term papers.
- Öğrenciler dönem ödevlerini teslim ettiler.
- Tom's school has over 3,000 students.
- Tom'un okulunun 3.000'den fazla öğrencisi var.
- Not all the students are against the plan.
- Öğrencilerin hepsi plana karşı değil.
- Students are impatient for the summer holidays to come.
- Öğrenciler yaz tatilinin gelmesi için sabırsızlar.
- All of the students at our school study French.
- Okulumuzdaki öğrencilerin hepsi Fransızca öğrenirler.
- All of the students at school know me.
- Okuldaki tüm öğrenciler beni tanır.
- In this way, the students of the University have the opportunity to expand their cultural horizons.
- Bu sayede üniversite öğrencileri kültürel ufuklarını genişletme fırsatı buluyor.
- The students are in the classroom.
- Öğrenciler sınıfta.
- There are no students who can speak English well.
- İyi İngilizce konuşabilen hiç öğrenci yok.
- The teacher is always finding fault with his students.
- Öğretmen her zaman öğrencilerine kulp takıyor.
- The students are talking about language and culture.
- Öğrenciler dil ve kültür hakkında konuşuyorlar.
- Many students made the same mistake.
- Birçok öğrenci aynı hatayı yaptı.
- All of us students like baseball.
- Biz öğrenciler beyzbolu severiz.
- As many as fifty students gathered to hear his lecture.
- Onun dersini dinlemek için elli kadar çok öğrenci toplandı.
- Dozens of students gathered there.
- Düzinelerce öğrenci, orada toplandı.
- The teacher lets students use a calculator on the exam.
- Öğretmen öğrencilerin sınavda hesap makinesi kullanmasına izin veriyor.
- Some schools have banned students from wearing creepy clown costumes for Halloween.
- Bazı okullar öğrencilerin Cadılar Bayramı için ürkütücü palyaço kostümleri giymelerini yasakladı.
- The students are currently on holiday.
- Öğrenciler şu anda tatildeler.
- All the students clapped their hands.
- Bütün öğrenciler el çırptı.
- The students picked their classes.
- Öğrenciler sınıflarını seçtiler.
- None of his students could solve the problem.
- Öğrencilerinden hiçbirisi soruyu çözemedi.
- The teacher should be very patient with her students.
- Öğretmen öğrencilerine karşı çok sabırlı olmalı.
- Don't copy other students' homework.
- Diğer öğrencilerin ödevlerini kopyalamayın.
- Only a few students knew his last name.
- Sadece birkaç öğrenci onun soyadını biliyordu.
- The students chose her to be the chairman.
- Öğrenciler onu başkan olarak seçti.
- From Tursun to Guzelnur, you are all good students.
- Tursun'dan Güzelnur'a kadar hepiniz iyi öğrencilersiniz.
- The students laughed.
- Öğrenciler güldü.
- Tom and Mary are both good students.
- Hem Tom hem de Mary iyi öğrenciler.
- Tom was one of my students.
- Tom öğrencilerimden biriydi.
- It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zor sınavlara girmeleri gerektiği tüm dünyada bilinmektedir.
- Most students are doing preparation for the term examination.
- Çoğu öğrenci, dönem sınavı için hazırlık yapıyor.
- Around half of middle-school students in Japan have mobile phones, but if you look at those in high school then 97% have them.
- Japonya'daki ortaokul öğrencilerinin yaklaşık yarısında cep telefonu var, ancak lisedekilere bakarsanız %97'sinde var.
- How many students are there in total?
- Orada toplam kaç tane öğrenci var?
- One of the students raised his hand to ask a question.
- Öğrencilerden biri soru sormak için parmak kaldırdı.
- There are students in the library.
- Kütüphanede öğrenciler var.
- A good teacher must be patient with his students.
- İyi bir öğretmen öğrencilerine karşı sabırlı olmalıdır.
- The students must study more.
- Öğrenciler daha çok çalışmalı.
- Some students are not interested in Japanese history.
- Bazı öğrenciler Japon tarihi ile ilgilenmiyor.
- Tom and Mary are both good students.
- Tom ve Mary iyi öğrenciler.
- Students usually like club activities better than their classes.
- Öğrenciler genellikle kulüp aktivitelerini derslerinden daha çok severler.
- The students were all looking forward to the summer vacation.
- Öğrencilerin hepsi yaz tatilini dört gözle bekliyordu.
- All students of English should have a good English-English dictionary at hand.
- Tüm İngilizce öğrencilerinin elinde iyi bir İngilizce-İngilizce sözlük olmalıdır.
- All the students burst into laughter.
- Bütün öğrenciler kahkahalara boğuldu.
- Which students will take the test?
- Hangi öğrenciler sınava girecek?
- Some students neglect their studies in favor of sports.
- Bazı öğrenciler spor adına derslerini ihmal ederler.
- The teachers are trying to motivate their students.
- Öğretmenler öğrencilerini motive etmeye çalışıyorlar.
- A number of students are absent today.
- Bugün birkaç öğrenci eksik.
- He is well liked by his students.
- Öğrencileri tarafından çok seviliyor.
- Students have been protesting against the government's decision.
- Öğrenciler hükümetin kararını protesto ediyor.
- Some students like this class, others don't.
- Bu dersi bazı öğrenciler seviyor, bazıları sevmiyor.
- Some students finished their homework.
- Bazı öğrenciler ödevlerini bitirdi.
- Some students in this university don't even know how to talk to teachers.
- Bu üniversitedeki bazı öğrenciler, öğretmenlerle nasıl konuşacaklarını bile bilmiyorlar.
- Students took the lead in the campaign against pollution.
- Çevre kirliğine karşı olan kampanyada öğrenciler başı çekiyordu.
- The students' lunch period is from twelve to one.
- Öğrencilerin öğle yemeği süresi on ikiden bire kadardır.
- The students sat in a circle.
- Öğrenciler daire şeklinde oturdular.
- The students didn't know how to give an answer.
- Öğrenciler nasıl bir yanıt vereceklerini bilmiyorlardı.
- Out of twenty students, only one had read the book.
- Yirmi öğrenciden sadece biri kitabı okumuştu.
- The teacher pointed out the grammatical errors made by the students.
- Öğretmen öğrencilerin yaptığı dilbilgisi hatalarına dikkat çekti.
- As many as fifty students gathered to hear his lecture.
- Elli kadar öğrenci onun dersini dinlemek için toplandı.
- In Danny's school, students learn Klingon as a second language.
- Danny'nin okulunda öğrenciler ikinci dil olarak Klingonca öğreniyor.
- Students are supposed to study hard.
- Öğrencilerin çok çalışması gerekiyor.
- Tom and Mary are both students here.
- Tom ve Mary burada öğrenci.
- One of the students didn't come today.
- Bugün öğrencilerden biri gelmedi.
- The students didn't want to tell anything to their parents.
- Öğrenciler ailelerine hiçbir şey söylemek istemedi.
- He couldn't get his ideas across to the students.
- O, fikirlerini öğrencilere açıklayamadı.
- I don't think any more students want to come.
- Daha çok öğrencinin gelmek istediğini sanmıyorum.
- As soon as the new teacher entered the classroom, the students began to applaud.
- Yeni öğretmen sınıfa girer girmez öğrenciler alkışlamaya başladı.
- The teacher has no authority over her students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir yetkisi yoktur.
- The students streamed towards the lecture hall.
- Öğrenciler amfiye akın ettiler.
- Those who buy this comic book in our store are mostly junior high school students.
- Mağazamızda bu çizgi romanı satın alanlar çoğunlukla ortaokul öğrencileri.
- Tom loves to bully younger students.
- Tom küçük öğrencilere zorbalık yapmayı seviyor.
- We're engineering students.
- Biz mühendislik öğrencisiyiz.
- Several students came to the library.
- Birkaç öğrenci kütüphaneye geldi.
- The president addressed his students as follows.
- Başkan öğrencilerine aşağıdaki gibi hitap etti.
- The students are busy preparing for the test.
- Öğrenciler sınava hazırlanmakla meşgul.
- Several students raised their hands.
- Birkaç öğrenci ellerini kaldırdı.
- Do you have any students like Tom?
- Tom gibi öğrencileriniz var mı?
- Tom's school has about 3,000 students.
- Tom'un okulunun yaklaşık 3.000 öğrencisi var.
- Your students don't like me.
- Öğrencilerin beni sevmiyor.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrenci sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- His students adored him.
- Öğrencileri onu çok severdi.
- I don't know any of her students.
- Onun öğrencilerinden hiçbirini tanımıyorum.
- He wanted to be respected by the students.
- Öğrencileri tarafından saygı görmek istiyordu.
- Students must keep silent during a class.
- Öğrenciler, ders süresince sessiz olmalıdır.
- Tom is very popular among the students.
- Tom öğrenciler arasında çok popüler.
- The teacher called the students in alphabetical order.
- Öğretmen öğrencileri alfabetik sırayla çağırdı.
- Three Chinese students were admitted to the college.
- Üniversiteye üç Çinli öğrenci kabul edildi.
- The school won't turn on the air conditioning, so the students are going to throw their hot water flasks off of the balcony in protest.
- Okul klimayı açmıyor, bu yüzden öğrenciler protesto için sıcak su mataralarını balkondan aşağı atacaklar.
- I met one of your students.
- Öğrencilerinizden biriyle tanıştım.
- The students convened in front of the school.
- Öğrenciler okulun önünde toplandılar.
- There are about a thousand students in all.
- Toplam olarak yaklaşık bin öğrenci var.
- Some of the students decorated the classroom with Christmas ornaments.
- Öğrencilerden bazıları sınıfı yılbaşı süsleri ile süsledi.
- The students used a magnet in science class.
- Öğrenciler fen dersinde bir mıknatıs kullandılar.
- The students were busy preparing for the school festival.
- Öğrenciler okul festivali için hazırlanmakla meşguldü.
- Most students do the sights of Kyoto on their school excursion.
- Çoğu öğrenci, okul gezisinde Kyoto'nun turistik yerlerini geziyor.
- Students are impatient for the summer holidays to come.
- Öğrenciler yaz tatilinin gelmesini sabırsızlıkla bekliyorlar.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- Sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladı.
- Are both Tom and Mary good students?
- Tom da Mary de iyi öğrenciler midir?
- All the students sang the song together.
- Tüm öğrenciler şarkıyı birlikte söyledi.
- The students convened in front of the school.
- Öğrenciler okulun önünde toplandı.
- The Sorbonne students meet in the cafés.
- Sorbonne öğrencileri kafelerde buluşuyor.
- Students have to work hard, but they also have to leave time for social activities.
- Öğrenciler çok çalışmalı ama sosyal aktivitelere de zaman ayırmalılar.
- He loves to bully younger students.
- Kendinden küçük öğrencilere sataşmayı seviyor.
- Teachers must be tired of correcting the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler, öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten yorulmuş olmalılar.
- Tom has inspired a lot of students.
- Tom bir sürü öğrenciye ilham verdi.
- Those students are in the classroom.
- O öğrenciler sınıftalar.
- The students at that school wear uniforms.
- O okuldaki öğrenciler üniforma giyiyor.
- None of the students found the correct answer.
- Öğrencilerin hiçbiri doğru cevabı bulamadı.
- The students learned many poems by heart.
- Öğrenciler birçok şiiri ezberledi.
- We need to let our students be more creative.
- Öğrencilerimizin daha yaratıcı olmalarına izin vermeliyiz.
- Most students come to school on foot.
- Çoğu öğrenci, okula yürüyerek geliyor.
- Several students were absent from school because of colds.
- Birçok öğrenci soğuk algınlığından dolayı okula gelmedi.
- If students don't come, the lesson doesn't start.
- Öğrenciler gelmezse, ders başlamaz.
- Please keep in mind that we have to be with other students.
- Diğer öğrencilerle birlikte olmak zorunda olduğumuzu lütfen aklınızda tutun.
- The teacher found it difficult to get his meaning across to the students.
- Öğretmen anlatmak istediklerini öğrencilere aktarmakta zorlandı.
- He bade farewell to the students.
- Öğrencilerle vedalaştı.
- He wanted to be respected by the students.
- Öğrenciler tarafından saygı görmek istedi.
- Tom was one of my first students.
- Tom benim ilk öğrencilerimden biriydi.
- He speaks English better than any of the other students in his class.
- Sınıfındaki diğer tüm öğrencilerden daha iyi İngilizce konuşuyor.
- He is one of the most popular students in the class.
- O, sınıftaki en popüler öğrencilerden biri.
- Tom is one of my best students.
- Tom en iyi öğrencilerimden biridir.
- All the students of the university have access to the university library.
- Üniversitenin tüm öğrencileri üniversite kütüphanesine erişim hakkına sahiptir.
- When first year students write compositions, shouldn't they leave spaces between words?
- Birinci sınıf öğrencileri kompozisyon yazarken kelimeler arasında boşluk bırakmaları gerekmez mi?
- The teacher gathered his students around him.
- Öğretmen öğrencilerini etrafına topladı.
- The teacher often emphasizes that students should have courage.
- Öğretmen sık sık öğrencilerin cesaretli olması gerektiğini vurgular.
- There are students going to school.
- Okula giden öğrenciler var.
- Tom and Mary are both good students.
- Tom ve Mary her ikisi de iyi öğrenciler.
- Generally speaking, the students of this class are very good.
- Genel olarak konuşulursa, bu sınıfın öğrencileri çok iyi.
- Tom adapted last year's lesson plans so he could use them with this year's lower level students.
- Tom geçen yılın ders planlarını bu yılın alt düzey öğrencileriyle kullanabilmek için uyarladı.
- There are a lot of students in the library.
- Kütüphanede bir sürü öğrenci var.
- It is the students' duty to clean their classrooms.
- Sınıflarını temizlemek öğrencilerin görevidir.
- The students are having a recess now.
- Öğrenciler şimdi aradalar.
- The students could not give an answer.
- Öğrenciler bir cevap veremedi.
- This book is for students whose native language is not Japanese.
- Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için.
- All of the students have to wear the same uniform.
- Öğrencilerin hepsi aynı üniformayı giymek zorundadırlar.
- The students are on vacation.
- Öğrenciler tatilde.
- Those students really can't read.
- Şu öğrenciler gerçekten okuyamaz.
- I think my students are simply the best.
- Öğrencilerimin gayet iyi olduğunu düşünüyorum.
- This summer, no scholarships were awarded to students who received one last year.
- Bu yaz, geçen yıl burs alan öğrencilere burs verilmedi.
- The teacher split the students into groups.
- Öğretmen öğrencileri gruplara ayırdı.
- The students also helped.
- Öğrenciler de yardımcı oldu.
- Her students study too much.
- Öğrencileri çok fazla ders çalışıyor.
- Students should make use of the books in the library.
- Öğrenciler kütüphanedeki kitaplardan yararlanmalıdır.
- Few students know how to read Latin.
- Çok az öğrenci Latince okumayı bilir.
- Tom is encouraging his students.
- Tom öğrencilerini cesaretlendiriyor.
- Dan will always be here to help students.
- Dan her zaman öğrencilere yardım etmek için burada olacak.
- Half the students were absent.
- Öğrencilerin yarısı yoktu.
- Her students study too much.
- Onun öğrencileri çok çalışıyor.
- Some students are not interested in Japanese history.
- Bazı öğrenciler Japon tarihiyle ilgilenmiyor.
- We're engineering students.
- Mühendislik öğrencisiyiz.
- Mr Hirose teaches the students English grammar.
- Bay Hirose öğrencilerine İngilizce dil bilgisi öğretiyor.
- Two thirds of the students came to the reunion.
- Öğrencilerin üçte ikisi buluşmaya geldi.
- The students assisted the professor in the investigation.
- Öğrenciler araştırmada profesöre yardımcı oldular.
- He couldn't get his ideas across to the students.
- Fikirlerini öğrencilere aktaramadı.
- I was one of the best students in the class.
- Ben sınıftaki en iyi öğrencilerden biriydim.
- At present, we have 1,600 students at our school.
- Halihazırda, okulumuzda 1600 öğrenci var.
- The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerin sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.
- The number of students going abroad is on the increase.
- Yurt dışına giden öğrenci sayısı artıyor.
- The students burst out laughing.
- Öğrenciler kahkahalara boğuldu.
- Paul is one of the students who will participate in the chess tournament.
- Paul satranç turnuvasına katılacak öğrencilerden biri.
- Sami heard a couple of students talking.
- Sami birkaç öğrencinin konuştuğunu duydu.
- More often than not, students prefer club activities to academic classes.
- Çoğu zaman öğrenciler, kulüp faaliyetlerini akademik derslere tercih ederler.
- Several students in the back of the classroom laughed quietly.
- Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci sessizce güldüler.
- This class consists of thirty-five students.
- Bu sınıf otuz beş öğrenciden oluşur.
- There was a lot of students absent from class today.
- Bugün derste bulunmayan birçok öğrenci vardı.
- Sami heard a couple of students talking.
- Sami, birkaç öğrencinin konuşmasını duydu.
- The number of students is dropping.
- Öğrenci sayısı düşüyor.
- We thought some students would come, but there was nobody the classroom.
- Bazı öğrencilerin geleceğini düşünmüştük ama sınıfta kimse yoktu.
- Only the conscientious students came to the lecture.
- Konferansa sadece vicdanlı öğrenciler geldi.
- Some of the students went by bus, and others on foot.
- Bazı öğrenciler otobüsle gitti, diğerleri de yürüyerek gitti.
- I know these students.
- Bu öğrencileri tanıyorum.
- A lot of students are present at the meeting.
- Çok sayıda öğrenci toplantıda mevcut.
- Students should attend classes regularly.
- Öğrenciler derslere düzenli olarak katılmalı.
- None of the students could solve the problem.
- Öğrencilerden hiçbiri problemi çözemedi.
- The university graduated 500 students last year.
- Üniversite geçen yıl 500 öğrenci mezun etti.
- The teacher asked the students to draw their desks together into a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerin hep birlikte masalarını yarım daire şeklinde düzenlemelerini istedi.
- Do you know the reason why two-thirds of the students did not attend the student meeting?
- Öğrencilerin üçte ikisinin neden öğrenci toplantısına katılmadığını biliyor musunuz?
- Teachers should treat all their students impartially.
- Öğretmenlerin, bütün öğrencilerine tarafsız bir şekilde davranmaları gerekir.
- Do most students here speak French?
- Çoğu öğrenci burada Fransızca konuşur mu?
- The academically talented students helped others in the classroom.
- Akademik alanda yetenekli öğrenciler sınıfta diğerlerine yardım etti.
- The students prepared for the examination.
- Öğrenciler sınav için hazırlandı.
- More and more students are joining the protests.
- Gittikçe daha fazla öğrenci protestolara katılıyor.
- The students discussed the plan for many hours.
- Öğrenciler planı saatlerce tartıştı.
- The students disobeyed their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine itaatsizlik ettiler.
- The number of students in this class is below the average number.
- Bu sınıftaki öğrenci sayısı ortalamanın altında.
- What do Japanese students usually eat for lunch?
- Japon öğrencileri genellikle öğle yemeği için ne yer?
- The students are having a recess now.
- Öğrenciler şu anda teneffüsteler.
- Tom is a little older than the rest of the students in his class.
- Tom sınıfındaki diğer öğrencilerden biraz daha yaşlı.
- All the students have gone home.
- Bütün öğrenciler eve gittiler.
- Tom and his sister are both students at this university.
- Hem Tom hem de kız kardeşi bu üniversitede öğrenciler.
- We are the students of this school.
- Bizler bu okulun öğrencileriyiz.
- There are 35 students in this class.
- Bu sınıfta 35 öğrenci var.
- This class consists of thirty-five students.
- Bu sınıf otuz beş öğrenciden oluşuyor.
- Most students do the sights of Kyoto on their school excursion.
- Çoğu öğrenci, okul gezilerinde Kyoto'nun görülmeye değer yerlerini geziyor.
- A teacher must be fair with his students.
- Bir öğretmen öğrencilerine karşı adil olmalı.
- All students like holidays.
- Bütün öğrenciler tatilleri severler.
- Half of the students are absent.
- Öğrencilerin yarısı devamsız.
- We teachers are human just like you students.
- Biz öğretmenler siz öğrenciler gibi insanız.
- All the students applaud.
- Bütün öğrenciler alkışlıyor.
- Tom's school has 3,000 students.
- Tom'un okulunda üç bin öğrenci var.
- Our office helps students with personal problems.
- Ofisimiz kişisel sorunları olan öğrencilere yardımcı olur.
- The students made her life happy.
- Öğrenciler onun hayatını mutlu etti.
- Strangely, the number of students is decreasing each year.
- Garip bir şekilde, öğrencilerin sayısı her yıl azalıyor.
- All of the students were present.
- Bütün öğrenciler oradaydı.
- There are 2,000 students in the school.
- Okulda 2,000 öğrenci bulunmaktadır.
- Many students struggle with math and science.
- Birçok öğrenci matematik ve fen derslerinde zorlanıyor.
- Students should develop their reading skills.
- Öğrenciler okuma becerilerini geliştirmelidir.
- Listen up, students!
- Dinleyin, öğrenciler!
- The number of students who come late to class has lately been increasing.
- Sınıfa geç gelen öğrencilerin sayısı son zamanlarda artmaktadır.
- Like many students at our school, Tom stays up until late at night studying.
- Okulumuzdaki pek çok öğrenci gibi Tom da gece geç saatlere kadar ders çalışır.
- She teaches English to advanced students.
- İleri düzey öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- I'm not one of your students.
- Öğrencilerinizden biri değilim.
- There were few students left in the classroom.
- Sınıfta çok az sayıda öğrenci kalmıştı.
- He is one of the most popular students in the class.
- Sınıftaki en popüler öğrencilerden biridir.
- They're average students.
- Onlar ortalama öğrenciler.
- The substitute teacher was bullied by the students.
- Yedek öğretmen öğrenciler tarafından zorbalığa uğradı.
- I know all of my students' names.
- Tüm öğrencilerimin adını biliyorum.
- Aren't you students?
- Siz öğrenci değil misiniz?
- Some of the students come to school by car.
- Bazı öğrenciler okula arabayla geliyor.
- Any professor who is bored by everything bores all of his or her students.
- Her şeyden sıkılmış bir profesör bütün öğrencilerini sıkar.
- Not all the students attended the meeting.
- Bütün öğrenciler toplantıya katılmadı.
- There are thirty students in our class.
- Sınıfımızda otuz öğrenci var.
- Tom has trouble getting along with other students in his class.
- Tom'un sınıftaki diğer öğrencilerle geçinme sorunu var.
- Are you students?
- Siz öğrenci misiniz?
- Many students are looking for part-time jobs.
- Çok sayıda öğrenci yarı zamanlı işler arıyor.
- Jane saw the students acting well on the stage.
- Jane, öğrencilerin sahnede iyi rol yaptıklarını gördü.
- He studies hardest of all the students.
- Tüm öğrencilerin içinde en çok çalışır.
- Two hundred eight pounds per person and a hundred fifty three for students.
- Kişi başı iki yüz sekiz pound ve öğrenciler için yüz elli üç pound.
- There was a crowd of students waiting in front of the library.
- Kütüphanenin önünde bekleyen bir öğrenci kalabalığı vardı.
- The teacher asked the students to draw their desks together into a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerden sıralarını yarım daire şeklinde birleştirmelerini istedi.
- The students protested against the unfair exam.
- Öğrenciler adil olmayan sınavı protesto etti.
- This book is of great value to students of science.
- Bu kitap fen bilimleri öğrencileri için çok değerlidir.
- There are about 1000 students at our high school.
- Lisemizde yaklaşık 1000 öğrenci var.
- Tom married one of his students.
- Tom, öğrencilerinin biriyle evlendi.
- Both you and I are students.
- Sen de ben de öğrenciyiz.
- She fell in love with one of her students.
- O, öğrencilerinden birine âşık oldu.
- I think none of these students will go on to the next grade.
- Bence bu öğrencilerin hiçbiri bir üst sınıfa geçemeyecek.
- The students don't have to go to school today.
- Öğrenciler bugün okula gitmek zorunda değil.
- All her students really love to read books.
- Bütün öğrencileri kitap okumayı çok seviyor.
- All the students go home early on Saturday.
- Tüm öğrenciler cumartesi günü eve erken gider.
- Our class has more than twenty students.
- Sınıfımızın yirmiden fazla öğrencisi var.
- The students are back.
- Öğrenciler geri döndü.
- It is known all over the world that, in Japan, students have to take difficult entrance examinations to enter universities.
- Japonya'da öğrencilerin üniversitelere girmek için zorlu giriş sınavlarına girmek zorunda oldukları tüm dünyada bilinmektedir.
- The teacher was surrounded by her students.
- Öğretmenin etrafı öğrencileriyle çevriliydi.
- The number of students in this class is limited to 15.
- Bu sınıftaki öğrenci sayısı 15 ile sınırlıdır.
- Students should make the most of their free time.
- Öğrenciler boş zamanlarını en iyi şekilde değerlendirmelidir.
- Are you one of Tom's students?
- Tom'un öğrencilerinden biri misiniz?
- You always were one of my best students.
- Her zaman en iyi öğrencilerimden biri oldun.
- This is an error common among Japanese students.
- Bu Japon öğrenciler arasında yaygın bir hatadır.
- Why don't your students read that well?
- Öğrencileriniz niye o kadar iyi okumuyor?
- Very few students were there.
- Çok az öğrenci vardı.
- Some of the students played tennis, and the others played volleyball.
- Öğrencilerden bazıları tenis, bazıları da voleybol oynadı.
- I was very surprised to see students cleaning their classroom after school.
- Öğrencilerin okuldan sonra sınıflarını temizlediklerini görmek beni çok şaşırttı.
- Students should develop their reading skills.
- Öğrenciler, okuma yeteneklerini geliştirmeliler.
- We should sort the students' names alphabetically.
- Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre sınıflandırmalıyız.
- How many students are there in your school?
- Okulunuzda kaç öğrenci var?
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- Many students took part in the contest.
- Çok sayıda öğrenci yarışmaya katıldı.
- Are those your students?
- Bunlar senin öğrencilerin mi?
- Sami was talking to a group of Muslim students.
- Sami bir grup Müslüman öğrenciyle konuşuyordu.
- My students are waiting for me.
- Öğrencilerim beni bekliyor.
- Shy students often receive lower grades.
- Utangaç öğrenciler çoğunlukla daha düşük notlar alır.
- The professor treated her as one of his students.
- Profesör ona öğrencilerinden biri gibi davrandı.
- We're all students.
- Biz hepimiz öğrenciyiz.
- I'm very proud of our students.
- Öğrencilerimizle gurur duyuyorum.
- There are many students in the room.
- Odada birçok öğrenci var.
- All students of English should have a good English-English dictionary at hand.
- Bütün İngilizce öğrencilerinin ellerinde iyi bir İngilizce'den İngilizce'ye sözlük olmalıdır.
- Mary was lonely because the other students didn't talk to her.
- Diğer öğrenciler onunla konuşmadığından dolayı Mary yalnızdı.
- By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.
- Öğrenciler yurtdışında eğitim görerek diğer görgü ve geleneklerle temas edebilirler.
- All of my students call me by my first name.
- Bütün öğrencilerim bana ilk adımla hitap eder.
- All students like holidays.
- Bütün öğrenciler tatilleri sever.
- Although teachers give a lot of advice, students don't always take it.
- Öğretmenler çok fazla tavsiye verse de öğrenciler her zaman bu tavsiyeleri dikkate almaz.
- Admission to students only.
- Sadece öğrenciler kabul edilir.
- The students' lunch period is from twelve to one.
- Öğrencilerin öğlen yemeği zamanı saat on ikiden saat bire kadardır.
- There are many more students in the classroom today than yesterday.
- Bugün sınıfta düne göre çok daha fazla öğrenci var.
- There aren't many students who can read Latin.
- Latince okuyabilen çok fazla öğrenci yok.
- Don't copy other students' homework.
- Diğer öğrencilerin ev ödevlerini kopya etmeyin.
- Some students aren't going to come back next semester.
- Bazı öğrenciler gelecek sömestr geri gelmeyecekler.
- The students said the story was too difficult.
- Öğrenciler hikayenin çok zor olduğunu söyledi.
- The police used tear gas against the protesting students.
- Polis protestocu öğrencilere karşı göz yaşartıcı gaz kullandı.
- Tom called the students back into the room to tell them about the plane crash.
- Tom uçak kazasını anlatmak için öğrencileri tekrar odaya çağırdı.
- Our teacher hates his students to ask questions while he is giving a lecture.
- Öğretmenimiz, ders anlatırken öğrencilerinin soru sormasından hoşlanmaz.
- None of the girls are students.
- Kızların hiçbiri öğrenci değil.
- The teacher ordered the students to gather around the big tree.
- Öğretmen öğrencilere büyük ağacın etrafında toplanmalarını emretti.
- The books were taken away by the students.
- Kitaplar öğrenciler tarafından götürüldü.
- This book is intended for students who do not speak Japanese as a native language.
- Bu kitap Japoncayı ana dili olarak konuşmayan öğrenciler için hazırlanmıştır.
- The teacher tried to interest the students in current events.
- Öğretmen güncel olaylara öğrencilerin dikkatini çekmeye çalıştı.
- I met one of your students.
- Sizin öğrencilerinizden biriyle tanıştım.
- The students like it.
- Öğrenciler ondan hoşlanır.
- I have fewer students in my class this year than last year.
- Bu sene sınıfımda geçen senekine göre daha az öğrenci var.
- I didn't want to alarm the students.
- Öğrencileri telaşlandırmak istemedim.
- Few students knew his name.
- Birkaç öğrenci onun adını biliyordu.
- The students of this school are kind.
- Bu okulun öğrencileri naziktir.
- The students like it.
- Öğrencilerin hoşuna gitti.
- Several students were absent from school because of colds.
- Birkaç öğrenci soğuk algınlığı nedeniyle okula gelmedi.
- We're just students.
- Biz sadece öğrenciyiz.
- The final decision rests with the students themselves.
- Son karar öğrencilerin kendilerine ait.
- Tom's school has 3,000 students.
- Tom'un okulunda 3,000 öğrenci var.
- Teachers can't date students and hope to keep their jobs.
- Öğretmenler işlerini kaybetmemek için öğrencileriyle çıkamazlar.
- Strangely, the number of students is decreasing each year.
- Garip bir şekilde, öğrenci sayısı her yıl azalıyor.
- The students demonstrated against the new government.
- Öğrenciler yeni hükümete karşı gösteri yaptı.
- The students didn't want to tell anything to their parents.
- Öğrenciler ailelerine bir şey söylemek istemediler.
- Some students neglect their studies in favor of sports.
- Bazı öğrenciler spor uğruna derslerini ihmal ediyor.
- A number of students are absent today.
- Bugün birkaç öğrenci gelmedi.
- Students should make the most of their free time.
- Öğrenciler boş zamanlarını iyi şekilde kullanmalılar.
- The students seem to be sleepy today.
- Öğrenciler bugün uykulu görünüyor.
- There were no students who went to the party.
- Partiye giden öğrenci yok.
- Many students complain about their teachers.
- Pek çok öğrenci öğretmenlerinden yakınır.
- All the students applaud.
- Tüm öğrenciler alkışlıyor.
- The teacher intervened in the quarrel between the two students.
- Öğretmen iki öğrencinin arasındaki kavgaya müdahale etti.
- I know that some of your students don't like you.
- Bazı öğrencilerinin seni sevmediğini biliyorum.
- All the students were in the lunch room.
- Bütün öğrenciler yemekhanedeydi.
- Mr Hirose teaches the students English grammar.
- Bay Hirose öğrencilere İngilizce gramer öğretiyor.
- Tom and Mary are junior high school students.
- Tom ve Mary ortaokul öğrencileridir.
- Why don't your students read that well?
- Neden öğrencileriniz bu kadar iyi okumuyor?
- There are thirty students in the beginner's group.
- Başlangıç grubunda otuz öğrenci var.
- Teachers should never laugh at students who make mistakes.
- Öğretmenler hata yapan öğrencilere asla gülmemelidir.
- Most students study hard.
- Çoğu öğrenci çok çalışıyor.
- Several students raised their hands.
- Birkaç öğrenci elini kaldırdı.
- I'm still learning my students' names.
- Ben hala öğrencilerimin adlarını öğreniyorum.
- We're all students.
- Hepimiz öğrenciyiz.
- There were more than 100 students there.
- Orada 100'den fazla öğrenci vardı.
- The students are happy, but the teachers are not.
- Öğrenciler mutlu ama öğretmenler değil.
- Students are supposed to turn in reports at the end of the school year.
- Öğrencilerin okul yılı sonunda raporlarını teslim etmeleri gerekmektedir.
- He was sitting surrounded by the students.
- Etrafı öğrencilerle çevrili oturuyordu.
- The teacher as well as his students has come.
- Öğretmen de öğrencileri gibi geldi.
- We ought to sort the students' names alphabetically.
- Öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- She teaches students English.
- Öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- Students bustled about all through the night.
- Öğrenciler gece boyunca koşuşturdular.
- The number of students who travel abroad for vacation is increasing.
- Tatil için yurt dışına seyahat eden öğrenci sayısı artıyor.
- The two students will be talking to each other.
- İki öğrenci birbirleriyle konuşuyor olacak.
- The students hold their teacher in high regard.
- Öğrenciler öğretmenlerine hayrandır.
- It is common for students to go to school without eating breakfast.
- Öğrencilerin kahvaltı yapmadan okula gitmeleri yaygındır.
- When I think about those students, it gives me a headache.
- Bu öğrencileri düşündüğümde başım ağrıyor.
- The students are all at their desks now.
- Öğrencilerin hepsi şimdi sıralarında.
- The teacher gave way to the students' demand.
- Öğretmen öğrencilerin talebine karşı koyamadı.
- The students hold their teacher in high regard.
- Öğrenciler öğretmenlerine büyük saygı duyuyor.
- There are thirty students in our class.
- Sınıfımızda 30 öğrenci var.
- They are the only students who study Chinese.
- Çince öğrenen tek öğrenciler onlar.
- None of the students could solve the problem.
- Hiçbir öğrenci problemi çözememiştir.
- She is proud of her students.
- O, öğrencileriyle gurur duymaktadır.
- No students went there yesterday.
- Hiçbir öğrenci dün oraya gitmedi.
- Very few students were there.
- Orada çok az öğrenci vardı.
- The students applauded.
- Öğrenciler alkışladı.
- Our class has more than twenty students.
- Sınıfımızda yirmiden fazla öğrenci var.
- Some of the students like to draw pictures.
- Öğrencilerden bazıları resim yapmaktan hoşlanırlar.
- Most students don't like homework.
- Çoğu öğrenci ev ödevinden hoşlanmaz.
- Both Tom and I are students.
- Hem Tom hem de ben öğrenciyiz.
- Prepositions generally cause problems for foreign language students.
- Edatlar genellikle yabancı dil öğrencileri için sorun yaratır.
- Only a few students were there.
- Sadece birkaç öğrenci vardı.
- None of the students were listening to the teacher.
- Öğrencilerden hiçbiri öğretmeni dinlemiyordu.
- The students stood up one by one and introduced themselves.
- Öğrenciler teker teker ayağa kalktı ve kendilerini tanıttı.
- Those students are in the classroom.
- Şu öğrenciler sınıfta.
- All of the students were present.
- Öğrencilerin hepsi mevcuttu.
- The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle.
- Öğretmen öğrencilerden sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.
- Only a few students understood the assignment.
- Sadece birkaç öğrenci ödevi anladı.
- The school rules require students to wear school uniforms.
- Okul kuralları öğrencilerin okul üniforması giymesini gerektiriyor.
- Only a few students understood the matter.
- Sadece birkaç öğrenci konuyu anladı.
- None of the students were late for school.
- Hiçbir öğrenci okula geç kalmadı.
- Those rules fostered discontent among students.
- O kurallar, öğrenciler arasındaki hoşnutsuzluğu artırdı.
- Some of the students come to school by car.
- Öğrencilerin bazıları araba ile okula gelirler.
- The students are all learning English.
- Öğrencilerin hepsi İngilizce öğreniyor.
- Dozens of students gathered there.
- Orada, onlarca öğrenci toplandı.
- Some of the students like to play the guitar.
- Öğrencilerden bazıları gitar çalmayı severler.
- The students left.
- Öğrenciler gitti.
- Some of the students were late for school.
- Bazı öğrenciler okula geç kaldı.
- The students seem interested.
- Öğrenciler ilgilenmiş görünüyorlar.
- The students must not enter the teachers' room this week.
- Bu hafta öğrenciler öğretmenler odasına girmemeli.
- That's why so many students are absent today.
- Bu yüzden bugün bu kadar çok öğrenci yok.
- I know that some of your students don't like you.
- Bazı öğrencilerinizin sizi sevmediğini biliyorum.
- All of the students at school know me.
- Okuldaki bütün öğrenciler beni tanır.
- I often recommend your website to my students.
- Web sitenizi öğrencilerime sık sık tavsiye ediyorum.
- The students receive the loudest cheers.
- Öğrenciler en yüksek sesli tezahüratı alıyor.
- The cafe is run by students.
- Kafe öğrenciler tarafından işletiliyor.
- The students formed a human pyramid.
- Öğrenciler bir insan piramidi oluşturdular.
- Those students are Canadians.
- O öğrenciler Kanadalı.
- The students could not answer.
- Öğrenciler cevap veremedi.
- As soon as I entered the class, the students started asking questions.
- Ben sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladılar.
- He soon got to know the other Erasmus students.
- Kısa sürede diğer Erasmus öğrencilerini tanıdı.
- The teacher asked the students to split off into groups of two or three.
- Öğretmen öğrencilerin iki veya üç gruba ayrılmalarını istedi.
- What is the total number of students?
- Öğrencilerin toplam sayısı nedir?
- She asked her students not to forget her homework.
- Öğrencilerinden ödevlerini unutmamalarını istedi.
- Why were only students invited?
- Neden sadece öğrenciler davet edildi?
- A number of students said they would be happy to take part in the contest.
- Birkaç öğrenci yarışmaya katılmaktan mutlu olacağını söyledi.
- She is very popular among the students.
- Öğrenciler arasında çok popüler.
- More and more students began to protest.
- Giderek daha fazla öğrenci protesto etmeye başladı.
- Why do we allow our students to do that?
- Neden öğrencilerimizin bunu yapmasına izin veriyoruz?
- Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak durması beklenir.
- The school rules require students to wear school uniforms.
- Okul kuralları öğrencilerin okul üniformaları giymelerini gerektiriyor.
- Students stand up when their teacher enters.
- Öğretmenleri içeri girdiğinde öğrenciler ayağa kalkar.
- The college has a placement bureau for students.
- Üniversitede öğrenciler için bir yerleştirme bürosu vardır.
- Several students in the back of the classroom were sleeping.
- Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci uyuyorlardı.
- Jane saw the students acting well on the stage.
- Jane öğrencilerin sahnede çok iyi oynadıklarını gördü.
- I am scolding my students, not yours.
- Ben öğrencilerimi azarlıyorum, seninkileri değil.
- All the students study English.
- Bütün öğrenciler İngilizce öğreniyor.
- Few students use pencils these days.
- Bu günlerde az sayıda öğrenci kurşun kalem kullanıyor.
- If students don't come, the lesson doesn't start.
- Öğrenciler gelmezse ders başlamaz.
- There were more than 100 students there.
- Orada yüzden fazla öğrenci vardı.
- You students are supposed to be diligent.
- Siz öğrencilerin gayretli olması gerekiyor.
- Most of the people I chat with on Facebook are students.
- Facebook'ta konuştuğum insanların çoğu öğrenci.
- We're both students.
- İkimiz de öğrenciyiz.
- I frequently bring my students here.
- Ben öğrencilerimi sık sık buraya getirtiyorum.
- There are at least thirty students in our class.
- Sınıfımızda en az otuz öğrenci var.
- It's popular with students.
- Bu, öğrenciler arasında popüler.
- This book is for students whose native language is not Japanese.
- Bu kitap, anadili Japonca olmayan öğrenciler için.
- The students assembled in the classroom.
- Öğrenciler sınıfta toplandı.
- The teacher asked the students to practice the dialogue in pairs.
- Öğretmen öğrencilerden ikili gruplar halinde diyalog alıştırması yapmalarını istedi.
- Teachers should deal fairly with their students.
- Öğretmenler öğrencilerine adil davranmalı.
- How many students have been admitted to the school this year?
- Bu yıl okula kaç tane öğrenci kabul edildi?
- He takes a group of students to Spain every summer.
- O her yaz bir grup öğrenciyi İspanya'ya götürür.
- The students protested against the Vietnam war.
- Öğrenciler Vietnam savaşını protesto ettiler.
- All the students were in the lunch room.
- Bütün öğrenciler yemek odasındaydı.
- The students loved their teacher.
- Öğrenciler öğretmenini severdi.
- Some of his students admired him, and others despised him.
- Bazı öğrencileri ona hayrandı, bazıları ise onu hor görüyordu.
- Your students aren't likely to do exactly as they're told.
- Öğrencilerinizin tam olarak onlara söyleneni yapmaları pek olası değil.
- The students who are occupying the administration building have threatened to kill themselves.
- Yönetim binasını işgal eden öğrenciler kendilerini öldürmekle tehdit ettiler.
- Not all those students are present.
- O öğrencilerin hepsi burada değil.
- Each of these students has his or her own opinion.
- Bu öğrencilerin her birinin kendi görüşü var.
- Students should make use of the books in the library.
- Öğrenciler kütüphanedeki kitaplardan yararlanmalıdırlar.
- The students don't like school.
- Öğrenciler okuldan hoşlanmıyorlar.
- Some of Tom's students speak French very well.
- Tom'un öğrencilerinden bazıları çok iyi Fransızca konuşuyor.
- Most of the students already understand this.
- Öğrencilerin çoğu zaten bunu anlıyor.
- Tom and Mary are both students.
- Tom ve Mary her ikisi de öğrenciler.
- Only a third of the students came to class today.
- Bugün öğrencilerin sadece üçte biri derse geldi.
- We're getting fewer and fewer students.
- Giderek daha az öğrenci alıyoruz.
- Only a few students were there.
- Orada az sayıda öğrenci vardı.
- Almost all the students like English.
- Neredeyse tüm öğrenciler İngilizceden hoşlanıyor.
- The teacher has no authority over her students.
- Öğretmenin öğrencileri üzerinde hiçbir yetkisi yok.
- The students were all looking forward to the summer vacation.
- Öğrenciler yaz tatilini iple çekiyorlardı.
- The students protested against the Vietnam war.
- Öğrenciler Vietnam savaşını protesto etti.
- Students are hurrying to school.
- Öğrenciler okula gitmek için acele ediyor.
- Most of the students here go to school on bike.
- Buradaki öğrencilerin çoğu okula bisikletle gidiyor.
- Students have access to the library.
- Öğrencilerin kütüphaneye erişimleri var.
- At least thirty students were absent.
- En az otuz öğrenci yoktu.
- Students took the lead in the campaign against pollution.
- Öğrenciler kirliliğe karşı yürütülen kampanyaya öncülük etti.
- Most students are preparing for the final exams.
- Çoğu öğrenci final sınavlarına hazırlanıyor.
- Eleven students received the award.
- On bir öğrenci ödül aldı.
- The students are afraid to speak out.
- Öğrenciler açıkça konuşmaktan korkarlar.
- I have to study hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmek için çok çalışmalıyım.
- I don't know any of her students.
- Öğrencilerinden hiçbirini tanımıyorum.
- He has a bad reputation with his students.
- Öğrencilerinin yanında kötü bir ünü var.
- This teacher was well liked by his students.
- Bu öğretmen öğrencileri tarafından çok sevilirdi.
- Those rules fostered discontent among students.
- Bu kurallar öğrenciler arasında hoşnutsuzluk yarattı.
- The audience consisted mainly of students.
- Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.
- We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam.
- Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.
- As soon as I entered the class, the students began asking me questions.
- Tam sınıfa girmiştim ki, öğrenciler bana sorular sormaya başladılar.
- The two teachers had an equal number of students.
- İki öğretmenin eşit sayıda öğrencisi vardı.
- A lot of students look up to Mr Brown.
- Birçok öğrenci, Bay Brown'a saygı duyuyor.
- Students study in school.
- Öğrenciler okulda çalışırlar.
- Tom has trouble getting along with other students in his class.
- Tom, sınıftaki diğer öğrencilerle geçinme konusunda zorluk çekiyor.
- I'm one of your students.
- Ben öğrencilerinizden biriyim.
- Few students use pencils these days.
- Bugünlerde çok az öğrenci kalem kullanıyor.
- The students seem to be sleepy today.
- Öğrenciler bugün uykulu gibi görünüyor.
- Students usually like club activities better than their classes.
- Genellikle öğrenciler kulüp faaliyetlerini derslerinden daha çok severler.
- How many students have been admitted to the school this year?
- Bu yıl okula kaç öğrenci kabul edildi?
- I have to study hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmek için çok çalışmak zorundayım.
- The students pretended that they couldn't hear the teacher.
- Öğrenciler öğretmeni duymuyormuş gibi yaptılar.
- There are about forty students in her class.
- Sınıfında kırk civarında öğrenci var.
- All the students returned home.
- Tüm öğrenciler eve döndü.
- The president addressed his students as follows.
- Başkan öğrencilerine şu şekilde seslendi.
- I wasn't able to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere ayak uyduramadım.
- All the students sang the song together.
- Bütün öğrenciler şarkıyı birlikte seslendirdiler.
- All the students burst into laughter.
- Bütün öğrenciler kahkahalar attı.
- This rule doesn't apply to first-year students.
- Bu kural birinci sınıf öğrencilerine uygulanmaz.
- Many students were present at the lecture.
- Derste birçok öğrenci hazır bulundu.
- In biology, the students learn the difference between the genotype and the phenotype.
- Biyoloji dersinde öğrenciler genotip ile fenotip arasındaki farkı öğrenirler.
- You're Tom's students, right?
- Siz Tom'un öğrencilerisiniz, değil mi?
- A majority of students dislike history.
- Öğrencilerin çoğunluğu tarihten hoşlanmıyor.
- Currently, many students have a dictionary but don't know how to use it correctly.
- Şu anda birçok öğrencinin bir sözlüğü var ama onu nasıl doğru kullanacaklarını bilmiyorlar.
- The teacher is supervising her students.
- Öğretmen öğrencilerini denetliyor.
- One of Tom's students gave him an interesting painting.
- Tom'un öğrencilerinden biri ona ilginç bir tablo verdi.
- Tom is well liked by his students.
- Tom öğrencileri tarafından çok sevilir.
- Students have access to the library.
- Öğrencilerin kütüphaneye erişimi vardır.
- Students generally like a teacher who understands their problems.
- Öğrenciler genellikle sorunlarını anlayan bir öğretmenden hoşlanırlar.
- Students are supposed to study hard.
- Öğrenciler çok çalışmakla yükümlüdür.
- Tom is one of Mary's favorite students.
- Tom Mary'nin favori öğrencilerinden biridir.
- There is a fairly small number of students at this university.
- Bu üniversitede oldukça az sayıda öğrenci var.
- When first year students write compositions, shouldn't they leave spaces between words?
- Birinci sınıf öğrencileri kompozisyon yazdıklarında, kelimeler arasında boşluklar bırakmaları gerekmiyor mu?
- We had hoped some students would come, but there was no one in the classroom.
- Bazı öğrencilerin geleceğini ummuştuk ama sınıfta kimse yoktu.
- Some of the students decorated the classroom with Christmas ornaments.
- Bazı öğrenciler sınıfı Noel süsleriyle süsledi.
- The number of students in this class is below the average number.
- Bu sınıftaki öğrenci sayısı, ortalama rakamın altında.
- The students were ill at ease before the exam.
- Öğrenciler sınavdan önce endişeliydi.
- We should sort the students' names alphabetically.
- Öğrencilerin isimlerini alfabetik olarak sıralamalıyız.
- These are the names of the students who won't pass this class.
- Bunlar bu dersi geçmeyecek öğrencilerin isimleri.
- Tom and Mary are both very good students, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de çok iyi öğrenciler, değil mi?
- Our class has forty-five students.
- Bizim sınıfta kırk beş öğrenci vardır.
- Many students have failed the test.
- Birçok öğrenci testte başarısız oldu.
- Tom fell in love with one of his students.
- Tom öğrencilerinden birine aşık oldu.
- The students adore the new English teacher.
- Öğrenciler yeni İngilizce öğretmenine bayıldılar.
- Tom was one of my first students.
- Tom ilk öğrencilerimden biriydi.
- I had to work hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmek için çok çalışmam gerekti.
- How many students are there at your school?
- Okulunuzda kaç öğrenci var?
- Not many students attended the meeting.
- Toplantıya çok öğrenci katılmadı.
- The Latin Quarter is a neighborhood for students in Paris.
- Latin Mahallesi, Paris'te öğrencilerin yaşadığı bir mahalle.
- There are 2,000 students in the school.
- Okulda 2,000 öğrenci var.
- Our school has about one thousand students.
- Okulumuzun yaklaşık bin öğrencisi vardır.
- He warned his students.
- Öğrencilerini uyarmıştı.
- Our university graduates 1,000 students every year.
- Üniversitemiz her yıl 1000 öğrenci mezun ediyor.
- Most of the students in the class agreed with Tom.
- Sınıftaki öğrencilerin çoğu Tom'la aynı görüşteydiler.
- Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Ancak Japon lisesinde en çok dikkatimi çeken şey, öğrencilerin öğretmenlerine karşı gösterdikleri büyük saygıydı.
- The number of students who use their holidays to travel abroad is increasing.
- Tatillerini yurtdışına seyahat etmek için kullanan öğrencilerin sayısı artıyor.
- Soccer is very popular among Japanese students.
- Futbol Japon öğrenciler arasında çok popüler.
- This is a mistake students are apt to make.
- Bu, öğrencilerin yapmaya eğilimli olduğu bir hata.
- I was very surprised to see students cleaning their classroom after school.
- Okuldan sonra öğrencileri sınıfı temizlerken görmek beni çok şaşırttı.
- Students are required to perform one hour of community service per week.
- Öğrencilerin haftada bir saat toplum hizmeti yapmaları gerekmektedir.
- Those students work hard, don't they?
- Şu öğrenciler çok çalışkan, değil mi?
- Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevleri hakkında yakınıyorlar.
- Tom's school has over 3,000 students.
- Tom'un okulunda 3,000'den fazla öğrenci var.
- There are at least 500 students here.
- Burada en azından 500 öğrenci var.
- She was chosen from among many students.
- O, birçok öğrenci arasından seçildi.
- Tom is proud of his students.
- Tom öğrencileriyle gurur duyuyor.
- There are three students with the same name in that class.
- Sınıfda aynı isimde üç öğrenci var.
- Tom was one of my better students.
- Tom en iyi öğrencilerimden biriydi.
- Teachers must be tired of correcting the same mistakes over and over again in their students' papers.
- Öğretmenler öğrencilerinin kağıtlarındaki aynı hataları tekrar tekrar düzeltmekten yorgun olmalılar.
- That is why all the students in the class agreed with him.
- Sınıftaki bütün öğrencilerin onunla aynı fikirde olmasının sebebi budur.
- There were no students who went to the party.
- Partiye giden hiçbir öğrenci yoktu.
- That is why all the students in the class agreed with him.
- O yüzden sınıftaki tüm öğrenciler onunla aynı fikirdeydi.
- He accepts gifts from students.
- Öğrencilerden gelen hediyeleri kabul ediyor.
- All students were against war.
- Bütün öğrenciler savaşa karşıydı.
- Few students knew his name.
- Çok az öğrenci onun adını biliyordu.
- I wonder how many students are in Tom's class.
- Tom'un sınıfında kaç öğrenci olduğunu merak ediyorum.
- Teachers should never laugh at students who make mistakes.
- Öğretmenler hata yapan öğrencilere asla gülmemeli.
- Those students are from a very good school.
- O öğrenciler çok iyi bir okuldan.
- Teacher Zhang teaches Chinese to his students at school every day.
- Öğretmen Zhang her gün okulda öğrencilerine Çince öğretiyor.
- All the students clapped their hands.
- Tüm öğrenciler alkışladılar.
- Some students seem to have forgotten to do their homework.
- Bazı öğrenciler ödevlerini yapmayı unutmuş görünüyor.
- Neither of his students passed the exam.
- Hiçbir öğrencisi sınavı geçemedi.
- All the students look up to him.
- Bütün öğrenciler ona saygı duyuyor.
- He was punished as a warning to other students.
- Diğer öğrencilere uyarı olsun diye o cezalandırıldı.
- The teacher as well as his students has come.
- Öğrencilerinin yanı sıra öğretmen de geldi.
- Students are required to perform one hour of community service per week.
- Öğrencilerin haftada bir saat toplum hizmeti yapmaları gereklidir.
- Tom and I are both full-time students.
- Tom ve ben ikimi de tam zamanlı öğrencileriz.
- The students wanted us to help push the car.
- Öğrenciler arabayı itmek için yardım etmemizi istedi.
- I don't like teachers who dislike students that ask questions.
- Soru soran öğrencilerden hoşlanmayan öğretmenleri sevmem.
- As many as ten students failed the exam.
- On kadar öğrenci sınavda başarısız oldu.
- Students don't read many books because of TV and comics.
- Öğrenciler televizyon ve çizgi roman yüzünden, çok kitap okumazlar.
- Neither students nor teachers should ever stop learning.
- Ne öğrenciler ne de öğretmenler öğrenmeyi asla bırakmamalı.
- The thunder frightened the students.
- Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- It is common for students to skip breakfast before going to school.
- Öğrencilerin okula gitmeden önce kahvaltıyı atlaması yaygındır.
- Tom called the students back into the room to tell them about the plane crash.
- Tom onlara uçak kazasından bahsetmek için öğrencileri odaya geri çağırdı.
- We're not all students here.
- Burada hepimiz öğrenci değiliz.
- The students are currently on holiday.
- Öğrenciler şu anda tatilde.
- This book is for students whose native language is not Japanese.
- Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler içindir.
- All the students protested against the war.
- Bütün öğrenciler savaşı protesto etti.
- Mary was lonely because the other students didn't talk to her.
- Mary yalnızdı çünkü diğer öğrenciler onunla konuşmuyordu.
- The teacher assembled the students in the hall.
- Öğretmen öğrencileri salonda topladı.
- All the students were against the war.
- Bütün öğrenciler savaşa karşıydı.
- Tom and I are both full-time students.
- Tom da ben de tam zamanlı öğrenciyiz.
- Tom couldn't catch up with the other students after he came out of his coma.
- Tom komadan çıktıktan sonra diğer öğrencilere yetişemedi.
- How do you assess your students?
- Öğrencilerini nasıl değerlendirirsin?
- Tom was one of my students.
- Tom benim öğrencilerimden biriydi.
- By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.
- Yurt dışında eğitim görerek, öğrenciler diğer davranış ve gelenekleri deneyimleyebilirlerbilirler.
- No less than 40 percent of students go on to university.
- Öğrencilerin en az yüzde 40'ı üniversiteye gidiyor.
- We accept students like them.
- Onlar gibi öğrencileri kabul ediyoruz.
- I think it is good for students to clean their classroom.
- Öğrencilerin sınıflarını temizlemelerinin iyi olduğunu düşünüyorum.
- More than 40 percent of the students go to university.
- Öğrencilerin yüzde 40'ından fazlası üniversiteye gidiyor.
- Tom has to study hard and catch up with the other students in his class.
- Tom'un çok çalışması ve sınıftaki diğer öğrencilere yetişmesi gerekiyor.
- Half of the students are absent.
- Öğrencilerin yarısı yok.
- The students are talking about language and culture.
- Öğrenciler dil ve kültürden bahsediyorlar.
- The teacher had to evaluate all the students.
- Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorunda kaldı.
- Some students finished their homework.
- Bazı öğrenciler ödevlerini bitirdiler.
- How many students are there at your school?
- Okulunda kaç öğrenci var?
- The audience consisted mainly of students.
- Seyirciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.
- Do most students here speak French?
- Buradaki öğrencilerin çoğu Fransızca konuşuyor mu?
- Both of the students passed all their tests.
- Her iki öğrenci de tüm sınavlarını geçti.
- I just can't memorize students' names.
- Öğrencilerin isimlerini bir türlü ezberleyemiyorum.
- The number of students is dropping.
- Öğrencilerin sayısı düşüyor.
- Few students could understand what he said.
- Çok az öğrenci ne dediğini anlayabildi.
- Some of the students were from Asia and the others were from Europe.
- Öğrencilerden bazıları Asyalı, bazıları da Avrupalıydı.
- I'm the oldest of the students in my class.
- Sınıfımdaki öğrencilerin en yaşlısı benim.
- Tom asked me how many students were still in the classroom.
- Tom bana sınıfta hâlâ kaç tane öğrenci olduğunu sordu.
- Some students were sitting on the bench and having lunch.
- Bazı öğrenciler bankta oturmuş öğle yemeği yiyordu.
- He told the students to be quiet.
- Öğrencilere sessiz olmalarını söyledi.
- There were a number of students in the room.
- Odada birkaç öğrenci vardı.
- Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Biz öğrenciler deprem mağdurlarının refahına katkıda bulunalım; bozuk paralar bile uzun bir yol kat edecektir.
- One of the students raised his hand to ask a question.
- Öğrencilerden biri soru sormak için elini kaldırdı.
- The project was a joint effort by students from three different classes.
- Proje üç farklı sınıftan gelen öğrencilerin ortak bir çabasıydı.
- Neither students nor teachers should ever stop learning.
- Ne öğrenciler ne de öğretmenler öğrenmeyi durdurmalı.
- Very few students were there.
- Çok az öğrenci oradaydı.
- This book is popular amongst students.
- Bu kitap öğrenciler arasında popüler.
- They accept students like her.
- Onun gibi öğrencileri kabul ediyorlar.
- It is common for students to skip breakfast before going to school.
- Öğrencilerin okula gitmeden önce kahvaltıyı atlamaları yaygındır.
- No students could answer the question.
- Hiçbir öğrenci soruya cevap veremedi.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci vardır.
- My opinions differ from those of most of the students in the class.
- Benim fikirlerim sınıftaki çoğu öğrenciden farklı.
- The two of us are students.
- İkimiz de öğrenciyiz.
- Our office helps students with personal problems.
- Ofisimiz kişisel problemleri olan öğrencilere yardımcı olur.
- Students are open to the influence of their teachers.
- Öğrenciler öğretmenlerinin etkilerine açıktırlar.
- The students chose her chairman.
- Öğrenciler onu başkan seçtiler.
- A lot of students are present at the meeting.
- Toplantıda çok sayıda öğrenci hazır bulunuyor.
- The students couldn't answer.
- Öğrenciler cevap veremedi.
- You always were one of my best students.
- Sen her zaman en iyi öğrencilerimden biriydin.
- Teachers dissect frogs to teach students their anatomy.
- Öğretmenler öğrencilere anatomilerini öğretmek için kurbağaları keserler.
- The Sorbonne students meet in the cafés.
- Sorbonne öğrencileri kafelerde buluşur.
- None of the girls are students.
- Kızlardan hiçbiri öğrenci değil.
- The education system is turning students into robots.
- Eğitim sistemi, öğrencileri robota dönüştürüyor.
- Students spend a lot of time playing.
- Öğrenciler oyun oynayarak çok zaman geçirirler.
- There are some students in the schoolyard.
- Okul bahçesinde bazı öğrenciler var.
- The students revolted against authority.
- Öğrenciler otoriteye karşı ayaklandılar.
- Homeroom teachers should make every effort to keep in touch with their students.
- Sınıf öğretmenleri öğrencileriyle iletişim halinde olmak için her türlü çabayı göstermelidir.
- Tom is popular with both students and teachers.
- Tom hem öğrenciler hem de öğretmenler arasında popülerdir.
- The school rules that students cannot smoke.
- Okul kurallarınca öğrenciler sigara içemez.
- Where are the rest of the students?
- Diğer öğrenciler nerede?
- He takes a group of students to Spain every summer.
- Her yaz bir grup öğrenciyi İspanya'ya götürüyor.
- Students study in school.
- Öğrenciler okulda ders çalışıyor.
- She asked her students not to forget her homework.
- O öğrencilerinin onun ev ödevini unutmamalarını istedi.
- There are about 2000 students at my high school.
- Lisemde yaklaşık 2000 tane öğrenci var.
- The students said the story was too difficult.
- Öğrenciler hikayenin çok zor olduğunu söylediler.
- The students performed Hamlet.
- Öğrenciler hamleti oynadı.
- Many students have failed the test.
- Birçok öğrenci sınavdan kaldı.
- The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes.
- Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.
- Few students understand Latin.
- Birkaç öğrenci Latince anlıyor.
- Students were throwing snowballs at each other.
- Öğrenciler birbirlerine kartopu atıyorlardı.
- We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam.
- Öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde biz sorumluyuz.
- This school has many students.
- Bu okulun çok öğrencisi vardır.
- My students are always studying.
- Öğrencilerim hep ders çalışıyor.
- Mr Brown is looked up to by all the students.
- Öğrencilerin hepsi, Bay Brown'a saygı duyuyor.
- One of Tom's students gave him an interesting painting.
- Tom'un öğrencilerinden biri ona ilginç bir resim verdi.
- Our university graduates 1,000 students every year.
- Üniversitemiz her yıl 1,000 öğrenci mezun ediyor.
- Some teachers have a great effect on their students.
- Bazı öğretmenler, öğrencilerinin üzerinde büyük bir etkiye sahiptirler.
- The number of students is decreasing year by year.
- Öğrencilerin sayısı her geçen yıl azalıyor.
- The teacher accused one of his students of being noisy in class.
- Öğretmen öğrencilerinden birini sınıfta gürültü yapmakla suçladı.
- What is the total number of students?
- Toplam öğrenci sayısı nedir?
- Like many other students, Tom rides a bicycle to school.
- Diğer birçok öğrenci gibi Tom da okula bisikletle gidiyor.
- What percentage of the students are admitted to colleges?
- Öğrencilerin yüzde kaçı üniversitelere kabul edilmektedir?
- All of the students at school know Tom.
- Okuldaki bütün öğrenciler Tom'u tanıyor.
- Tom and Mary are both students, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de öğrenci, değil mi?
- The grade seven and the grade eight students both have completely separate timetables.
- Yedinci ve sekizinci sınıf öğrencilerinin her ikisinin de tamamen ayrı zaman çizelgeleri var.
- The students were all looking forward to summer vacation.
- Öğrenciler, yaz tatilini dört gözle bekliyorlardı.
- Almost all the students believed the rumor.
- Neredeyse tüm öğrenciler söylentiye inandı.
- Tom has to study hard and catch up with the other students in his class.
- Tom çok çalışmak ve sınıfındaki diğer öğrencilere yetişmek zorunda.
- All students were against war.
- Bütün öğrenciler savaşa karşıydılar.
- Your students have given us new hope.
- Öğrencileriniz bize yeni bir umut verdi.
- Several students in the back of the classroom laughed quietly.
- Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci sessizce güldü.
- Some teachers have a great effect on their students.
- Bazı öğretmenlerin öğrencileri üzerinde büyük etkisi vardır.
- All the students stood up when Dan played the national anthem.
- Dan, ulusal marşı çaldığı zaman tüm öğrenciler ayağa kalktı.
- Some of the students were from Asia and the others were from Europe.
- Öğrencilerin bir kısmı Asya'dan, diğerleri ise Avrupa'dan geliyordu.
- The students must not enter the teachers' room this week.
- Öğrenciler bu hafta öğretmenler odasına girmemelidir.
- He fell in love with one of his students.
- Öğrencilerinden birine aşık oldu.
- Students stand up when their teacher enters.
- Öğretmenleri girdiğinde öğrenciler ayağa kalkar.
- All of the students have to wear the same uniform.
- Bütün öğrenciler aynı üniformayı giymek zorunda.
- The teacher had to evaluate all the students.
- Öğretmen tüm öğrencileri değerlendirmek zorundaydı.
- The students also helped.
- Öğrenciler de yardım etti.
- A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer.
- Bir grup öğrenci, 3 boyutlu bir yazıcı kullanarak ortopedik bir el hazırladı.
- Why are my students lazy?
- Öğrencilerim neden tembel?
- Most of the students already understand this.
- Öğrencilerin çoğu bunu zaten anlıyor.
- His students adored him.
- Öğrencileri ona hayrandı.
- That's why so many students are absent today.
- Bu nedenle bugün pek çok öğrenci yok.
- Tom has inspired a lot of students.
- Tom birçok öğrenciye ilham verdi.
- They accept students like Tom.
- Onlar Tom gibi öğrencileri kabul ediyorlar.
- These are students.
- Bunlar öğrenciler.
- Not all the students are against the plan.
- Tüm öğrenciler plana karşı değildir.
- I was one of the best students in the class.
- Sınıfın en iyi öğrencilerinden biriydim.
- Most students don't have a lot of money.
- Çoğu öğrencinin çok parası yok.
- There were many students in the room.
- Odada birçok öğrenci vardı.
- All the students here must study French.
- Buradaki bütün öğrenciler Fransızca çalışmalı.
- This semester I failed two students for plagiarism.
- Bu dönem intihal yüzünden iki öğrencim sınıfta kaldı.
- Tom and Mary are both students.
- Tom ve Mary'nin ikisi de öğrencidir.
- All the students are studying English.
- Bütün öğrenciler İngilizce öğreniyor.
- Students are supposed to study hard.
- Öğrenciler çok çalışmalılar.
- The students didn't know how they should answer.
- Öğrenciler nasıl yanıtlamaları gerektiğini bilmiyorlardı.
- When I was working for a public school, I had ten-fifteen students in a class.
- Ben devlet okulunda çalışırken bir sınıfta 10-15 öğrencim vardı.
- The students are looking forward to the summer vacation.
- Öğrenciler yaz tatilini dört gözle bekliyorlar.
- Students protested in Paris in 1968.
- Öğrenciler 1968'de Paris'te protesto gösterileri yaptılar.
- Students will take one of these English courses.
- Öğrenciler bu İngilizce derslerinden birini alacaklar.
- Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
- Those students work hard, don't they?
- Bu öğrenciler çok çalışıyor, değil mi?
- I often recommend your website to my students.
- Sık sık öğrencilerime web sitenizi tavsiye ederim.
- There are about a thousand students in all.
- Toplamda yaklaşık bin öğrenci var.
- My opinion differs from most of the other students in my class.
- Benim görüşüm sınıftaki diğer öğrencilerin çoğundan farklı.
- The students pretended that they couldn't hear the teacher.
- Öğrenciler öğretmeni duyamamış gibi davrandı.
- Almost all the students like English.
- Neredeyse tüm öğrenciler İngilizceyi sever.
- Aren't you one of Tom's students?
- Sen Tom'un öğrencilerinden biri değil misin?
- The project was a joint effort by students from three different classes.
- Proje üç farklı sınıftan öğrencilerin ortak çabasıydı.
- That's why students love you.
- Bu yüzden öğrenciler sizi seviyor.
- The school rules that students cannot smoke.
- Okul kuralları gereği öğrenciler sigara içemez.
- Mr White read out some letters of thanks to his students.
- Bay White öğrencilerine yazdığı teşekkür mektuplarını okudu.
- The students are looking forward to the summer vacation.
- Öğrenciler yaz tatilini sabırsızlıkla bekliyorlar.
- The students chose her to be the chairman.
- Öğrenciler onu başkan olarak seçtiler.
- I like to make the students work.
- Öğrencileri çalıştırmayı seviyorum.
- The students presented their teacher with a gold watch.
- Öğrenciler öğretmenlerine altın bir saat hediye ettiler.
- We students can also become famous journalists!
- Biz öğrenciler de ünlü gazeteciler olabiliriz.
- Some of the students like to draw pictures.
- Bazı öğrenciler resim çizmeyi seviyor.
- The students are busy preparing for the examination.
- Öğrenciler sınav için hazırlanmakla meşgul.
- A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer.
- Bir grup öğrenci 3 boyutlu yazıcı kullanarak ortopedik bir el yaptı.
- Broken test tubes, cracked beakers - the work of careless students in the laboratory.
- Kırık test tüpleri, çatlak beherler; laboratuvardaki dikkatsiz öğrencilerin işi işte.
- No students went there yesterday.
- Dün hiçbir öğrenci oraya gitmedi.
- How many students were affected?
- Kaç öğrenci etkilendi?
- Many of the students were tired.
- Öğrencilerin çoğu yorgundu.
- At present, we have 1,600 students at our school.
- Şu anda okulumuzda 1,600 öğrencimiz var.
- Most of the students are interested in finance more than industry.
- Öğrencilerin çoğu sanayiden çok finansla ilgileniyor.
- The students presented their teacher with a gold watch.
- Öğrenciler öğretmenlerine altın bir saat verdi.
- It was the first time I mimed the teacher and I made all the students laugh.
- İlk kez öğretmeni taklit ettim ve tüm öğrencileri güldürdüm.
- Teachers should treat all their students impartially.
- Öğretmenlerin, bütün öğrencilerine tarafsız olarak davranmaları gerekir.
- At this school, there are no grades and students have no homework.
- Bu okulda not yok ve öğrencilerin ödevi yok.
- Several students have gone home without cleaning the classroom.
- Birkaç öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.
- She is well liked by her students.
- O öğrencileri tarafından sevilir.
- I bought some Romanian books for the students.
- Öğrenciler için bazı Romence kitaplar aldım.
- Students should attend classes regularly.
- Öğrenciler derslere düzenli olarak katılmalıdırlar.
- How many students do you have?
- Kaç öğrencin var?
- These regulations ought to be observed by the students.
- Öğrenciler, bu kurallara uymalı.
- The teacher has no authority over his students.
- Öğretmenin öğrenciler üzerinde yetkisi yok.
- All three of us are students.
- Üçümüz de öğrenciyiz.
- The students learned many poems by heart.
- Öğrenciler birçok şiiri ezbere öğrendi.
- As many as ten students stood up all at once.
- On kadar öğrenci aynı anda ayağa kalktı.
- Students bustled about all night.
- Öğrenciler bütün gece koşuşturdu.
- The students loved their teachers.
- Öğrenciler öğretmenlerini sevdi.
- Most students like sports.
- Çoğu öğrenci sporu sever.
- This school has many students.
- Bu okulun çok sayıda öğrencisi var.
- The students whose test grades were low had to come back after school for an extra lesson.
- Sınav notları düşük olan öğrenciler okuldan sonra ekstra ders almak için tekrar gelmek zorunda kaldılar.
- The students did the work without help from others.
- Öğrenciler başkalarından yardım almadan işi yaptılar.
- The students were delighted.
- Öğrenciler memnundu.
- None of the other students spoke to me.
- Diğer öğrencilerden hiçbiri benimle konuşmadı.
- I had to work hard to keep up with the other students.
- Diğer öğrencilere yetişmem için çok çalışmam gerekiyordu.
- Tom is proud of his students.
- Tom öğrencileri ile gurur duyuyor.
- Neither of his students passed the exam.
- Öğrencilerden hiçbiri sınavı geçmedi.
- He spoke too quickly for the students.
- Öğrenciler için çok hızlı konuşuyordu.
- She teaches students English.
- O öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- Praise stimulates students to work hard.
- Övgü, öğrencileri sıkı çalışmaya teşvik eder.
- Quite a few students are absent today.
- Oldukça az sayıda öğrenci bugün yok.
- The students went to the baseball game along with their teacher.
- Öğrenciler öğretmenleri ile birlikte beyzbol maçına gitti.
- This is a picture of Tom and I when we were students.
- Bu Tom ve benim öğrenciyken çekilmiş bir fotoğrafımız.
- How many students do you have?
- Kaç öğrenciniz var?
- No students were absent.
- Hiçbir öğrenci eksik değildi.
- Most students are preparing for the final exams.
- Çoğu öğrenci final sınavları için hazırlanıyor.
- Few students could understand what he said.
- Onun dediğini çok az öğrenci anlayabildi.
- The students didn't remember what they read in that book.
- Öğrenciler o kitapta ne okuduklarını hatırlamadılar.
- The students demonstrated against the new government.
- Öğrenciler, yeni hükümete karşı gösteri düzenlediler.
- Tom and I are students.
- Tom ve ben öğrenciyiz.
- Only a few students get perfect grades in Chinese Classics.
- Sadece birkaç öğrenci Çin Klasiklerinden mükemmel notlar alır.
- The students bowed to their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerini selamladı.
- Are there any students from Korea in your class?
- Sınıfınızda Kore'den gelen öğrenciler var mı?
- All students are free to use the university library.
- Bütün öğrenciler üniversite kütüphanesini kullanmakta serbesttirler.
- More and more students are joining the protests.
- Giderek daha fazla öğrenci protestolara katılıyor.
- These are students.
- Onlar öğrenciler.
- Each of these students has his or her own opinion.
- Bu öğrencilerin her birinin kendi fikri var.
- The students ought to study more.
- Öğrenciler daha çok çalışmalı.
- A number of students said they would be happy to take part in the contest.
- Bazı öğrenciler yarışmaya katılmaktan mutluluk duyacaklarını söylediler.
- A lot of students around the world are studying English.
- Dünyadaki birçok öğrenci İngilizce çalışıyor.
- Few students attended the meeting.
- Toplantıya çok az öğrenci katıldı.
- My students are learning to drive.
- Öğrencilerim araba kullanmayı öğreniyor.
- The two students parted when they reached the corner.
- İki öğrenci köşeye vardıklarında ayrıldı.
- How many students are there in your university?
- Üniversitenizde kaç öğrenci var?
- The students didn't remember what they read in that book.
- Öğrenciler o kitapta ne okuduklarını hatırlamıyorlardı.
- At these prices, you won't get many students in here.
- Bu fiyatlarla buraya fazla öğrenci alamazsınız.
- The other students laughed.
- Diğer öğrenciler de güldü.
- The students didn't understand the teacher's explanation.
- Öğrenciler öğretmenin açıklamasını anlamadı.
- Last week five students were absent from class.
- Geçen hafta beş öğrenci sınıfta yoktu.
- Our students showed remarkable progress.
- Öğrencilerimiz dikkat çekici bir ilerleme gösterdi.
- Do you know the reason why two-thirds of the students did not attend the student meeting?
- Öğrencilerin üçte ikisinin öğrenci toplantısına katılmamasının nedenini biliyor musunuz?
- All the students in my class are friendly.
- Sınıfımdaki tüm öğrenciler arkadaş canlısı.
- Teachers dissect frogs to teach students their anatomy.
- Öğretmenler öğrencilere anatomisini öğretmek için kurbağaları keserler.
- The teacher pointed out the grammatical errors made by the students.
- Öğretmen, öğrenciler tarafından yapılan gramer hatalarına dikkat çekmiştir.
- I saw how the students clean their classroom after the course.
- Öğrencilerin dersten sonra sınıflarını nasıl temizlediklerini gördüm.
- In this semester, students study and apply statistical sampling techniques.
- Bu sömestrde öğrenciler istatistiksel örnekleme tekniklerini inceleyip uygulayacaklar.
- There are ten thousand students in this university.
- Bu üniversitede on bin öğrenci var.
- Tom's school has about 3,000 students.
- Tom'un okulunda yaklaşık 3,000 öğrenci var.
- Students aren't allowed in the teachers' lounge.
- Öğrenciler öğretmenler odasına giremez.
- Praise stimulates students to work hard.
- Övgü, öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.
- I'm the oldest of the students in my class.
- Sınıfımdaki öğrencilerin en yaşlısıyım.
- There were some students in the classroom.
- Sınıfta bazı öğrenciler vardı.
- Our students showed remarkable progress.
- Öğrencilerimiz kayda değer bir ilerleme gösterdi.
- There are 40 students in my class.
- Sınıfımda kırk öğrenci var.
- All the students have gone home.
- Bütün öğrenciler evlerine gitti.
- Tom is one of my students.
- Tom benim öğrencilerimden biri.
- The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.
- Çocuğun öğrenci arkadaşlarına karşı davranışları ve tutumu örnek teşkil ediyordu.
- They are the only students who study Chinese.
- Onlar Çince eğitimi yapan tek öğrenci.
- Thousands of students demonstrated against the Vietnam War.
- Binlerce öğrenci Vietnam Savaşı'na karşı gösteri yaptı.
- The students entered the classroom two by two.
- Öğrenciler ikişer ikişer sınıfa girdi.
- There are about 1000 students at our high school.
- Lisemizde yaklaşık bin öğrenci var.
- Students may not enter the teachers' room.
- Öğrenciler öğretmenler odasına giremez.
- The students are making good progress in English.
- Öğrenciler İngilizcede iyi ilerleme yapıyorlar.
- Tom and Mary were good students.
- Tom ve Mary iyi öğrencilerdi.
- Tom is one of my best students.
- Tom benim en iyi öğrencilerinden biri.
- Students should try not to be late.
- Öğrenciler geç kalmamaya çalışmalıdır.
- Tennis is very popular amongst students.
- Tenis öğrenciler arasında çok popüler.
- We are students.
- Biz öğrenciyiz.
- What do Japanese students usually eat for lunch?
- Japon öğrenciler öğle yemeğinde genellikle ne yer?
- A group of students stood in the street.
- Bir grup öğrenci sokakta duruyordu.
- Two students are absent today.
- Bugün iki öğrenci okula gelmedi.
- I don't like teachers who dislike students that ask questions.
- Soru soran öğrencileri sevmeyen öğretmenleri sevmiyorum.
- The students are on holiday.
- Öğrenciler tatilde.
- Even the cleverest students can make silly mistakes.
- En zeki öğrenciler bile aptalca hatalar yapabilirler.
- All the students were wearing black T-shirts.
- Bütün öğrenciler siyah tişört giyiyordu.
- Have your students been giving you a hard time?
- Öğrencilerin sana zorluk mu çıkarıyor?
- The teacher distributed the handouts to the students.
- Öğretmen öğrencilere broşürleri dağıttı.
- The students of this school can get textbooks for free.
- Bu okulun öğrencileri ders kitaplarını ücretsiz alabilirler.
- She is well liked by her students.
- Öğrencileri tarafından çok sevilir.
- Many students compete to get into the best universities.
- Birçok öğrenci en iyi üniversitelere girmek için yarışır.
- They accept students like him.
- Onun gibi öğrencileri kabul ediyorlar.
- The teacher asked the students to split off into groups of two or three.
- Öğretmen öğrencilerden ikili ya da üçlü gruplara ayrılmalarını istedi.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- A group of students stood in the street.
- Bir grup öğrenci sokakta durdu.
- He expelled the students from the room.
- Öğrencileri odadan kovdu.
- I'd like to teach in a school with highly-motivated students.
- Motivasyonu yüksek öğrencilerin olduğu bir okulda öğretmenlik yapmak istiyorum.
- The students laughed under their breath when they saw that the teacher had put on his sweater backwards.
- Öğrenciler öğretmenin kazağını ters giydiğini gördüklerinde alçak sesle güldüler.
- None of the students were late for school.
- Öğrencilerden hiç biri okula geç kalmadı.
- I bought some Romanian books for the students.
- Öğrenciler için bazı Romence kitaplar satın aldım.
- Tom isn't strict enough with his students.
- Tom öğrencilerine karşı yeterince katı değil.
- He expelled the students from the room.
- O, öğrencileri odadan kovdu.
- Teachers should treat all their students impartially.
- Öğretmenlerin, bütün öğrencilerine tarafsızca davranmaları gerekir.
- Some of his students admired him, and others despised him.
- Bazı öğrencileri ona hayrandı, diğerleri ise onu küçümsüyordu.
- Students here get their textbooks for free.
- Buradaki öğrenciler ders kitaplarını ücretsiz alıyorlar.
- I'm going to meet with some students.
- Bazı öğrencilerle buluşacağım.
- Miss Ito made her students work hard.
- Bayan Ito, öğrencilerini çok çalıştırdı.
- How many students do you have?
- Kaç tane öğrenciniz var?
- You're average students.
- Siz ortalama öğrencilersiniz.
- I think that most, if not all, of my students will pass the test.
- Sanırım hepsi değilse de öğrencilerimin çoğunun testi geçeceğini düşünüyorum.
- Teachers try to motivate their students.
- Öğretmenler öğrencilerini motive etmeye çalışırlar.
- Many students have a car of their own nowadays.
- Bugünlerde birçok öğrencinin kendine ait bir arabası var.
- A lot of students do part-time jobs.
- Birçok öğrenci yarı zamanlı işlerde çalışıyor.
- The students formed a human pyramid.
- Öğrenciler insan piramidi oluşturdular.
- All the students stood up when Dan played the national anthem.
- Dan milli marşı çalarken tüm öğrenciler ayağa kalktı.
- He loves to bully younger students.
- Küçük öğrencilere zorbalık yapmayı seviyor.
- How many students are there in your class?
- Sınıfında kaç tane öğrenci var?
- More often than not, students prefer club activities to academic classes.
- Öğrenciler çoğunlukla, kulüp etkinliklerini akademik derslere tercih ederler.
- The school does not allow students to smoke on campus.
- Okul, öğrencilerin kampüste sigara içmesine izin vermiyor.
- The final decision rests with the students themselves.
- Son karar öğrencilere kalmış.
- Do those students very often surf?
- Bu öğrenciler çok sık sörf yapar mı?
- I am scolding my students, not yours.
- Benim öğrencilerimi azarlıyorum, seninkileri değil.
- The students said that they would take three more exams.
- Öğrenciler üç sınava daha gireceklerini söylediler.
- None of his students could solve the problem.
- Öğrencilerinin hiçbiri problemi çözemedi.
- My students have been eagerly awaiting the test results.
- Öğrencilerim test sonuçlarını heyecanla bekliyorlardı.
- A lot of students around the world are studying English.
- Dünya çapında pek çok öğrenci İngilizce öğreniyor.
- The majority of students here are diligent.
- Buradaki öğrencilerin çoğu çalışkan.
- The group consists of 50 students in all.
- Grup toplam 50 öğrenciden oluşmaktadır.
- Do you think students are given enough time to eat lunch?
- Sizce öğrencilere öğle yemeği için yeterli zaman veriliyor mu?
- Many poor students are given bursaries.
- Pek çok yoksul öğrenciye burs verilmektedir.
- Are the students sitting in the auditorium?
- Öğrenciler oditoryumda mı oturuyor?
- We're junior high school students.
- Biz ortaokul öğrencileriyiz.
- The students entered the classroom two by two.
- Öğrenciler sınıfa ikişer ikişer girdiler.
- The teacher didn't let the students ask any questions.
- Öğretmen öğrencilerin soru sormasına izin vermedi.
- He accepts gifts from students.
- O, öğrencilerden hediye kabul eder.
- The students of this school are friendly.
- Bu okulun öğrencileri arkadaş canlısıdır.
- I made a list of the students' names in alphabetical order.
- Alfabetik sıralamaya göre öğrenci isimlerinin bir listesini yaptım.
- The number of students going abroad to study is increasing each year.
- Eğitim için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artıyor.
- He speaks English better than any of the other students in his class.
- Sınıfındaki diğer öğrencilerden daha iyi İngilizce konuşuyor.
- This teacher was well liked by his students.
- Bu öğretmen öğrencileri tarafından sevilirdi.
- This does not apply to students.
- Bu öğrenciler için geçerli değildir.
- The group was made up of teachers and students.
- Grup öğretmen ve öğrencilerden oluşuyordu.
- Some students were sitting on the bench and having lunch.
- Bazı öğrenciler, bankta oturuyorlardı ve öğle yemeği yiyorlardı.
- The students are on vacation.
- Öğrenciler tatildeler.
- The students were busy preparing for the school festival.
- Öğrenciler okul festivali için hazırlık yapmakla meşguldü.
- As for our students, one has already left for Bucharest, and one is on her way.
- Öğrencilerimize gelince, biri Bükreş'e gitti bile, biri de yolda.
- All the students are already in the classroom.
- Bütün öğrenciler zaten sınıftalar.
- The students range in age from 18 to 25.
- Öğrencilerin yaşları 18 ile 25 arasında değişiyor.
- The students often copy each other's homework.
- Öğrenciler sık sık birbirlerinin ödevlerini kopyalarlar.
- Dan will always be here to help students.
- Dan öğrencilere yardım etmek için her zaman burada olacak.
- We need to let our students be more creative.
- Öğrencilerimizin daha yaratıcı olmasına izin vermeliyiz.
- Tom is one of my students.
- Tom benim öğrencilerimdendir.
- The students picked their classes.
- Öğrenciler sınıflarını seçti.
- The students are busy preparing for the examination.
- Öğrenciler sınava hazırlanmakla meşguller.
- The students found the final examination to be a breeze.
- Öğrenciler final sınavını çok kolay buldular.
- The teacher did not permit the students to leave the lecture hall.
- Öğretmen öğrencilerin konferans salonundan ayrılmasına izin vermedi.
- The students were delighted.
- Öğrenciler çok mutluydu.
- Many students struggle with math and science.
- Birçok öğrenci matematik ve fen bilgisiyle mücadele ederler.
- All the students began talking at once.
- Bütün öğrenciler aynı anda konuşmaya başladı.
- All the students are present.
- Bütün öğrenciler burada.
- The students didn't listen to her story.
- Öğrenciler onun hikayesini dinlemedi.
- The students range in age from 18 to 25.
- Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.
- The students assisted the professor in the investigation.
- Öğrenciler profesöre araştırmada yardımcı oldular.
- Tom is one of Mary's favorite students.
- Tom, Mary'nin en sevdiği öğrencilerinden biri.
- The lesson on reflexive verbs is always difficult for the students.
- Dönüşlü fiiller dersi öğrenciler için her zaman zordur.
- All the students were there.
- Tüm öğrenciler oradaydı.
- Sami met many Muslim students in Toronto.
- Sami Toronto'da çok sayıda Müslüman öğrenciyle tanıştı.
- It seems to be difficult for her to get along with students in the new school.
- Yeni okul öğrencileri ile geçinmek zor gibi görünüyor.
- Generally speaking, the students of this class are very good.
- Genel olarak konuşursak, bu sınıfın öğrencileri çok iyidir.
- The Sorbonne students meet in the cafés.
- Sorbonne öğrencileri kafelerde buluşurlar.
- He warned his students.
- Öğrencilerini uyardı.
- There are 30 students in our class.
- Sınıfımızda 30 öğrenci var.
- This dictionary is a good learning tool for both students and professors.
- Bu sözlük hem öğrenciler hem de profesörler için iyi bir öğrenme aracıdır.
- Students never really study seriously until just before the exams.
- Öğrenciler sınavlardan hemen öncesine kadar asla ciddi çalışmazlar.
- All the students were there.
- Bütün öğrenciler oradaydı.
- Some of the students like to play the guitar.
- Bazı öğrenciler gitar çalmayı seviyor.
- Each of the students has his own locker.
- Her öğrencinin kendi kilitli dolabı var.
- From Tursun to Guzelnur, you are all good students.
- Dursun'dan Güzelnur'a kadar hepiniz iyi öğrencilersiniz.
- The students all laughed.
- Öğrencilerin hepsi güldü.
- His students speak bad about him behind his back.
- Öğrencileri onun arkasından kötü konuşur.
- We students can also become famous journalists!
- Biz öğrenciler de ünlü gazeteciler olabiliriz!
- A teacher must be fair with his students.
- Bir öğretmen öğrencilerine karşı adil olmalıdır.
- Not all the students were present.
- Bütün öğrenciler mevcut değildi.
- Tennis is very popular among students.
- Tenis öğrenciler arasında çok popülerdir.
- Aren't you students?
- Öğrenci değil misiniz?
- All the students are present.
- Bütün öğrenciler mevcut.
- All the students in my class are friendly.
- Sınıfımdaki bütün öğrenciler arkadaş canlısı.
- He bade farewell to the students.
- O, öğrencilere veda etti.
- Students learn useful phrases.
- Öğrenciler yararlı ifadeler öğrenir.
- Neither of those two students passed the test.
- Şu iki öğrenci de testi geçmedi.
- Most students don't like homework.
- Çoğu öğrenci ev ödevlerini sevmez.
- Tom is too lenient with his students.
- Tom öğrencilerine karşı çok hoşgörülü.
- The students were busy preparing for the school festival.
- Öğrenciler okul şenliklerine hazırlanmakla meşguldü.
- This school supplies textbooks to its students.
- Bu okul öğrencilerine ders kitabı sağlıyor.
- Most of the students here are diligent.
- Burada öğrencilerin çoğu çalışkan.
- I think that most, if not all, of my students will pass the test.
- Bence öğrencilerimin hepsi olmasa da çoğu sınavı geçecek.
- The students disobeyed their teacher.
- Öğrenciler öğretmenlerine karşı geldiler.
- We have about nine students.
- Yaklaşık dokuz öğrencimiz var.
- How many students were affected?
- Kaç tane öğrenci etkilendi?
- They are both good students.
- İkisi de iyi öğrenciler.
- The students didn't know how they should answer.
- Öğrenciler nasıl cevap vereceklerini bilemediler.
- He is well liked by his students.
- O, öğrencileri tarafından sevilir.
- The students hold their teacher in high regard.
- Öğrenciler öğretmenlerine hürmet eder.
- There were many students in the room.
- Odada çok sayıda öğrenci vardı.
- There was a lot of students absent from class today.
- Bugün derse gelmeyen bir sürü öğrenci vardı.
- There are no students who can speak English well.
- İngilizceyi iyi konuşabilen hiç öğrenci yok.
- The students seem bored.
- Öğrenciler sıkılmış görünüyor.
- Some of the students went by bus, and others on foot.
- Öğrencilerin bir kısmı otobüsle, bir kısmı da yürüyerek gitti.
- The Latin Quarter is a neighborhood for students in Paris.
- Latin Quarter, Paris'teki öğrenciler için bir semttir.
- Which students will take the test?
- Sınava hangi öğrenciler girecek?
- I'm the oldest of the students in my class.
- Sınıfımdaki öğrencilerin en büyüğüyüm.
- The teacher scolded his students severely.
- Öğretmen öğrencilerini sert bir şekilde azarladı.
- The other students laughed.
- Diğer öğrenciler güldü.
- I have fewer students in my class this year than last year.
- Bu yıl sınıfımda geçen yıla göre daha az öğrenci var.
- How many students are in the school?
- Okulda kaç öğrenci var?
- Homeroom teachers should make every effort to keep in touch with their students.
- Esas dersane öğretmenleri, öğrencileri ile temas kurmak için her türlü çabayı göstermelidir.
- There are thirty students in the beginner's group.
- Yeni başlayanların grubunda otuz öğrenci var.
- Several students in the back of the classroom were sleeping.
- Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci uyuyordu.
- The students are bored.
- Öğrenciler sıkıldı.
- Many students live in the suburbs of the city.
- Birçok öğrenci şehrin banliyölerinde yaşıyor.
- Due to the lack of students, the school will be closed at the end of the year.
- Öğrenci azlığı nedeniyle okul yıl sonunda kapanacak.
- Do the students sit in the auditorium?
- Öğrenciler oditoryumda mı oturuyor?
- None of the students like tests at school.
- Hiçbir öğrenci okuldaki sınavları sevmiyor.
- Students may not enter the faculty lounge.
- Öğrenciler fakülte salonuna giremez.
- Three Chinese students were admitted to the college.
- Üç Çinli öğrenci üniversiteye kabul edildi.
- Some students stayed behind.
- Bazı öğrenciler geride kaldı.
- There is only space for thirty students in this classroom.
- Bu sınıfta yalnızca otuz öğrenci için yer var.
- The two students parted when they reached the corner.
- İki öğrenci köşeye vardıklarında ayrıldılar.
- There is only space for thirty students in this classroom.
- Bu sınıfta sadece otuz öğrenci için yer var.
- Three students were caught cheating.
- Üç öğrenci kopya çekerken yakalandı.
- After he had given a lecture, he had an interview with some students.
- Dersini verdikten sonra bazı öğrencilerle söyleşi yaptı.
- How many students have you?
- Kaç öğrencin var?
- Students asked many questions at his lectures.
- Öğrenciler onun derslerinde birçok soru sordular.
- There are ten thousand students in this university.
- Bu üniversitede on bin tane öğrenci var.
- The students are making good progress in English.
- Öğrenciler İngilizce'de iyi bir ilerleme kaydediyor.
- Those rules foster discontent among students.
- Bu kurallar öğrenciler arasında hoşnutsuzluk yaratıyor.
- Do the students sit in the auditorium?
- Öğrenciler konferans salonunda mı oturuyor?
- The students walked in a single file.
- Öğrenciler tek sıra halinde yürüdüler.
- Many students were present at the lecture.
- Çok sayıda öğrenci konferansta hazır bulundu.
- Many students go to Europe for the purpose of studying music.
- Çok sayıda öğrenci müzik eğitimi yapmak amacıyla Avrupa'ya gider.
- The students missed class three times in a row.
- Öğrenciler üst üste üç kez dersi kaçırdı.
- Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Öğretmenler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
- Those who buy this comic book in our store are mostly junior high school students.
- Mağazamızdan bu çizgi romanı satın alanlar çoğunlukla ortaokul öğrencileridir.
- There were quite a few students absent from class today.
- Bugün derste epeyce öğrenci yoktu.
- The students stayed quiet.
- Öğrenciler sessiz kaldılar.
- Do most students here know how to speak French?
- Buradaki öğrencilerin çoğu Fransızca konuşmayı biliyor mu?
- Few students attended the meeting.
- Toplantıya az öğrenci katıldı.
- Not all the students went there.
- Bütün öğrenciler oraya gitmedi.
- Students are supposed to turn in reports at the end of the school year.
- Öğrenciler raporlarını okul yılının sonunda teslim etmeliler.
- A few students were left behind.
- Birkaç öğrenci geride kaldı.
- Tom asked me how many students were still in the classroom.
- Tom bana sınıfta kaç öğrenci olduğunu sordu.
- Welcome, students!
- Hoş geldiniz, öğrenciler!
- How do you assess your students?
- Öğrencilerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Most students carry backpacks to school.
- Birçok öğrenci okula sırt çantası taşır.
- I wasn't able to keep up with the other students.
- Ben diğer öğrencilere yetişemedim.
- I'm going to meet with some students.
- Ben bazı öğrencilerle görüşeceğim.
- The students streamed towards the lecture hall.
- Öğrenciler konferans salonuna doğru akın etti.
- One of the students didn't come today.
- Öğrencilerden biri bugün gelmedi.
- The students don't like school.
- Öğrenciler okulu sevmiyor.
- In Japan, students are supposed to be selfless and group-centered.
- Japonya'da, öğrencilerin özverili ve grup merkezli olması gerekiyor.
- Are you sure those students are Canadians?
- O öğrencilerin Kanadalı olduğuna emin misin?
- I know all of my students' names.
- Bütün öğrencilerimin isimlerini biliyorum.
- More and more students are learning Chinese.
- Giderek daha fazla öğrenci Çince öğreniyor.
- There were a number of students in the room.
- Odada çok sayıda öğrenci vardı.
- The teacher lost his job because he cruelly berated students who made mistakes.
- Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarlıyordu.
- Jane had hardly entered the room when the students gathered around her.
- Öğrenciler onun etrafında toplandığında Jane odaya girmemişti bile.
- Underneath we wrote the names of the students in our class.
- Altına sınıfımızdaki öğrencilerin isimlerini yazdık.
- The students bothered the teacher with silly questions.
- Öğrenciler aptalca sorularla öğretmeni rahatsız etti.
- You know your old once students less and less choose you as their mentor.
- Eski öğrencilerinizin sizi giderek daha az akıl hocası olarak seçtiğini biliyorsunuz.
- The students are afraid to speak out.
- Öğrenciler konuşmaktan korkuyor.
- He was punished as a warning to other students.
- Diğer öğrencilere bir uyarı olarak cezalandırıldı.
- Most of the people I chat with on Facebook are students.
- Facebook'ta muhabbet ettiğim insanların çoğu öğrenci.
- The teacher did not permit the students to leave the lecture hall.
- Öğretmen öğrencilerin amfiden çıkmasına izin vermedi.
- Around half of middle-school students in Japan have mobile phones, but if you look at those in high school then 97% have them.
- Japonya'da ortaokul öğrencilerinin yaklaşık yarısında cep telefonu var ama lise öğrencilerine bakarsanız bu oran yüzde 97'ye çıkıyor.
- The students seem interested.
- Öğrenciler ilgili görünüyor.
- Those students are Korean.
- Bu öğrenciler Koreli.
- The students entered the classroom two by two.
- Öğrenciler sınıfa ikişerli girdi.
- The teacher and the students are at the art museum.
- Öğretmen ve öğrenciler sanat müzesinde.
- Most of the students in the class agreed with Tom.
- Sınıftaki öğrencilerin çoğu Tom'la aynı fikirdeydi.
- My students are learning to drive.
- Öğrencilerim araba sürmeyi öğreniyor.
- The college has a placement bureau for students.
- Üniversitenin öğrenciler için bir yerleştirme bürosu var.
- The students often copy each other's homework.
- Öğrenciler genellikle birbirlerinin ödevlerini kopyalarlar.
- The students laughed.
- Öğrenciler güldüler.
- Many students like sports.
- Birçok öğrenci sporu sever.
- Some of the students played tennis, and the others played volleyball.
- Bazı öğrenciler tenis oynarken, diğerleri voleybol oynadı.
- How many students are there in this school?
- Bu okulda kaç tane öğrenci var?
- Three students made short speeches and introduced themselves and their countries.
- Üç öğrenci kısa konuşmalar yaparak kendilerini ve ülkelerini tanıttılar.
- The students were told to learn the poem by heart.
- Öğrencilere şiiri ezbere öğrenmeleri söylendi.
- I don't think any more students want to come.
- Daha fazla öğrencinin gelmek istediğini sanmıyorum.
- Some of the students went by bus, and others on foot.
- Bazı öğrenciler otobüsle, diğerleri ise yürüyerek gittiler.
- Some students seem to have forgotten to do their homework.
- Bazı öğrenciler ev ödevlerini yapmayı unutmuş gibi görünüyor.
- The students around her were talking about the test.
- Onun çevresindeki öğrenciler testten bahsediyordu.
- Tom doesn't seem to be as attentive in class as the other students.
- Tom sınıfta diğer öğrenciler kadar dikkatli görünmüyor.
- Many students go to Europe for the purpose of studying music.
- Birçok öğrenci müzik eğitimi almak için Avrupa'ya gitmektedir.
- It's popular with students.
- Öğrenciler arasında popüler.
- Are there any students from Korea in your class?
- Sınıfınızda hiç Koreli öğrenci var mı?
- The school supplies the students with books.
- Okul, öğrencilere kitap sağlıyor.
- Many students took part in the contest.
- Birçok öğrenci yarışmaya katıldı.
- A great number of students battled for freedom of speech.
- Çok sayıda öğrenci ifade özgürlüğü için mücadele etti.
- The net-cafes here cater to students; fees start at around a pound an hour.
- Buradaki net-cafeler öğrencilere hitap ediyor; ücretler saati yaklaşık bir pounddan başlıyor.
- The number of students who come late to class has lately been increasing.
- Son zamanlarda derse geç gelen öğrencilerin sayısı artıyor.
- Our teacher hates his students to ask questions while he is giving a lecture.
- Öğretmenimiz ders anlatırken öğrencilerinin soru sormasından nefret eder.
- I have fewer students than Pedro does.
- Pedro'dan daha az öğrencim var.
- Tom is very popular among the students.
- Tom öğrencileri arasında çok popüler.
- All her students really love to read books.
- Bütün öğrencileri gerçekten kitap okumayı sever.
- Teachers should occasionally let their students blow off some steam.
- Öğretmenler bazen öğrencilerinin stres atmasına izin vermeliler.
- Students bustled about all night.
- Öğrenciler neredeyse bütün gece koşturdu.
- Tom and Mary are both full-time students.
- Tom da Mary de tam zamanlı öğrenciler.
- Any professor who is bored by everything bores all of his or her students.
- Her şeyden sıkılan bir profesör tüm öğrencilerini sıkar.
- Sami was popular with both students and teachers.
- Sami hem öğrenciler hem de öğretmenler arasında popülerdi.
- The students wanted us to help push the car.
- Öğrenciler arabayı itmek için bizden yardım istediler.
- Tom and Mary are both students here.
- Tom ve Mary ikisi de burada öğrenciler.
- In this semester, students study and apply statistical sampling techniques.
- Bu dönem, öğrenciler istatistiksel örnekleme tekniklerini okuyacaklar ve uygulayacaklar.
- I made a list of the students' names in alphabetical order.
- Öğrencilerin isimlerini alfabetik sıraya göre listeledim.
- This rule doesn't apply to first-year students.
- Bu kural birinci sınıf öğrencileri için geçerli değildir.
- There are three students with the same name in that class.
- O sınıfta aynı isimde üç öğrenci var.
- Do you think students are given enough time to eat lunch?
- Öğle yemeği yemek için öğrencilere yeterli zaman verildiğini düşünüyor musun?
- We teachers are human just like you students.
- Biz öğretmenler de siz öğrenciler gibi insanız.
- Most students carry backpacks to school.
- Çoğu öğrenci okula sırt çantasıyla gider.
- The teacher is strict with his students.
- Öğretmen öğrencilerine karşı katıdır.
- The students stood waiting for a bus.
- Öğrenciler ayakta otobüs bekliyorlardı.
- Tom is one of my better students.
- Tom en iyi öğrencilerimden biridir.
- Most of the people I chat with on Facebook are students.
- Facebook'ta sohbet ettiğim kişilerin çoğu öğrencidir.
- Is there a discount for students?
- Öğrenciler için indirim var mı?
- Tom and Mary are just average students.
- Tom ve Mary sadece ortalama öğrenciler.
- There are many more students in the classroom today than yesterday.
- Bugün sınıfta dünkünden daha fazla sayıda öğrenci var.
- All the students go home early on Saturday.
- Bütün öğrenciler cumartesi erkenden eve gidiyor.
- The teacher is strict with his students.
- Öğretmen, öğrencilerine karşı otoriter.
- None of the students have arrived on time.
- Öğrencilerin hiçbiri zamanında gelmedi.
- The number of students who use their holidays to travel abroad is increasing.
- Tatillerini yurt dışına seyahat etmek için kullanan öğrencilerin sayısı artıyor.
- How many students are there in this school?
- Bu okulda kaç öğrenci var?
- The students hitchiked.
- Öğrenciler otostop çekti.
- The students missed class three times in a row.
- Öğrenciler dersi üst üste üç kez kaçırdı.
- Tom is a little older than the rest of the students in his class.
- Tom sınıftaki diğer öğrencilerden biraz daha büyük.
- Many poor students are given bursaries.
- Birçok fakir öğrenciye burs veriliyor.
- Students spend a lot of time playing.
- Öğrenciler oyuna çok zaman harcarlar.
- The students must study more.
- Öğrenciler daha sıkı çalışmalılar.
- Teachers should treat all their students impartially.
- Öğretmenler bütün öğrencilerine tarafsız davranmalılar.
- There are about 2000 students at my high school.
- Benim lisemde yaklaşık 2000 öğrenci var.
- Tom and Mary are students.
- Tom ve Mary öğrencidir.
- He soon got to know the other Erasmus students.
- Kısa sürede diğer Erasmus öğrencileriyle tanıştı.
- Last week five students were absent from class.
- Geçen hafta beş öğrenci derse gelmedi.
- The students prepared for the examination.
- Öğrenciler sınav için hazırlandılar.
- There aren't many students who can read Latin.
- Latince okuyabilen çok öğrenci yok.
- The teacher treated all the students fairly.
- Öğretmen bütün öğrencilere adil davrandı.
- Shy students often receive lower grades.
- Utangaç öğrenciler genellikle daha düşük notlar alırlar.
- With many students chatting, it was difficult to hear what the professor had to say.
- Birçok öğrenci sohbet ediyorken profesörün söylediklerini duymak zordu.
- Students must not use this toilet.
- Öğrenciler bu tuvaleti kullanmamalıdır.
- The teacher has never made fun of the students' mistakes.
- Öğretmen hiçbir zaman öğrencilerin hatalarıyla dalga geçmedi.
- Tickets are $30 for general admission and $20 for students and seniors.
- Biletler genel giriş için 30$, öğrenciler ve yaşlılar için 20$'dır.
- All the students are studying English.
- Tüm öğrenciler İngilizce öğrenimi görüyorlar.
- What is the probability that at least two students have the same birthday?
- İki öğrencinin aynı doğum gününe sahip olması olasılığı nedir?
- We have so many students.
- Çok fazla öğrencimiz var.
- There are about 1,000 students at our high school.
- Lisemizde yaklaşık bin tane öğrenci var.
- Almost all the students know about it.
- Neredeyse tüm öğrenciler bunu biliyor.
- Almost all the students believed the rumor.
- Hemen hemen tüm öğrenciler söylentiye inandı.
- The students could not answer.
- Öğrenciler yanıt veremedi.
- The cafe is run by students.
- Kafe öğrenciler tarafından işletilir.
- The students are sitting in a circle.
- Öğrenciler daire şeklinde oturuyor.
- Few students understand Latin.
- Çok az öğrenci Latince anlar.
- Not all the students were present.
- Bütün öğrenciler orada değildi.
- Those students really can't read.
- Bu öğrenciler gerçekten okuyamıyor.
- They accept students like her.
- Onun gibi öğrencileri kabul ederler.
- We're not students.
- Biz öğrenci değiliz.
- None of the students have arrived on time.
- Öğrencilerden hiçbiri zamanında gelmedi.
- The students found the final examination to be a breeze.
- Öğrenciler final sınavını çok kolay buldu.
- No students went there yesterday.
- Dün oraya hiçbir öğrenci gitmedi.
- There are no students who can speak English well.
- İngilizceyi iyi konuşabilen öğrenci yok.
- Your students don't like me.
- Öğrencileriniz beni sevmiyor.
- All the students returned home.
- Bütün öğrenciler evlerine döndü.
- The school does not allow students to smoke on campus.
- Okul, kampüste öğrencilerin sigara içmelerine izin vermez.
- Tom and I are just students.
- Tom ve ben sadece öğrenciyiz.
- All the students attended the party.
- Bütün öğrenciler partiye katıldı.
- Our class has forty-five students.
- Sınıfımızda kırk beş öğrenci var.
- Welcome, students!
- Hoş geldiniz öğrenciler!
- Many students bought the book.
- Birçok öğrenci kitabı satın aldı.
- The students found the final examination to be a breeze.
- Öğrenciler için final sınavı çocuk oyuncağıydı.
- All the students in the class like Tom.
- Sınıftaki tüm öğrenciler Tom'u seviyor.
- Are both Tom and Mary good students?
- Hem Tom hem de Mary iyi öğrenciler mi?
- The education system is turning students into robots.
- Eğitim sistemi öğrencileri robota dönüştürüyor.
- None of the students found the correct answer.
- Hiçbir öğrenci doğru cevabı bulamadı.
- Tom is popular with the students.
- Tom öğrenciler arasında popülerdir.
- The students loved their teachers.
- Öğrenciler öğretmenlerini severdi.
- All the students are already in the classroom.
- Bütün öğrenciler sınıfta.
- She was chosen from among many students.
- Birçok öğrenci arasından seçildi.
- In Japan, students are supposed to be selfless and group-centered.
- Japonya'da öğrencilerin özverili ve grup merkezli olması beklenir.
- Thousands of students demonstrated against the Vietnam War.
- Binlerce öğrenci Vietnam savaşına karşı gösteriler yaptı.
- The students asked questions one after another.
- Öğrenciler birbiri ardına sorular sordular.
- Tickets are $30 for general admission and $20 for students and seniors.
- Biletler genel giriş için 30 dolar ve öğrencilerle yaşlılar için 20 dolardır.
- All the students here must study French.
- Buradaki tüm öğrenciler Fransızca öğrenmek zorunda.
- This book is of great value to students of science.
- Bu kitap fen öğrencileri için çok değerli.
Show More (1422)
|
