|
- We get one answer, but we should each get a supplementary.
- Bir cevap alıyoruz ama her birimiz bir ek cevap almalıyız.
- We have, however, tabled seven supplementary amendments.
- Bununla birlikte, yedi ek değişiklik önergesi sunduk.
- It is concerned with using market valuation to encourage supplementary pensions.
- Ek emeklilik maaşlarını teşvik etmek için piyasa değerlemesinin kullanılmasıyla ilgilidir.
- For the sake of precision, I would just like to put a supplementary question.
- Hassasiyet adına, sadece ek bir soru yöneltmek istiyorum.
- I would like to thank the Council for its answer and I now have a supplementary question.
- Konsey'e verdiği cevap için teşekkür etmek istiyorum ve şimdi ek bir sorum var.
- Then we can ask supplementary questions, which I for one would prefer.
- O zaman ek sorular sorabiliriz ki ben bunu tercih ederim.
- Why was the Belgian Government's compromise involving a supplementary national tax rejected?
- Belçika Hükümeti'nin ek bir ulusal vergi içeren uzlaşma önerisi neden reddedildi?
- They are two supplementary questions, and not for or against.
- Bunlar iki ek sorudur ve lehte ya da aleyhte değildir.
- Why was the Belgian Government's compromise involving a supplementary national tax rejected?
- Belçika Hükümeti'nin ek bir ulusal vergiyi içeren uzlaşma önerisi neden reddedildi?
- A second supplementary question concerns the coordinator of the Sensus programme.
- İkinci bir ek soru Sensus programının koordinatörü ile ilgilidir.
- However, I have two specific supplementary questions.
- Ancak, benim iki tane özel ek sorum var.
- Nonetheless, as it is part of a joint reply, you may submit a supplementary question if you so wish.
- Bununla birlikte, ortak bir yanıtın parçası olduğu için, dilerseniz ek bir soru da yöneltebilirsiniz.
- As Jutta Haug's co-rapporteur, I had a rather easier task with the Draft Supplementary and Amending Budget.
- Jutta Haug'un eş raportörü olarak Taslak Ek ve Değişiklik Bütçesi ile ilgili daha kolay bir görevim vardı.
- On the one hand, we have a Draft Supplementary and Amending Budget.
- Bir yandan Ek ve Tadil Bütçesi Taslağımız var.
- It is kind of her to take this supplementary question.
- Bu ek soruyu kabul etmesi çok nazik bir davranış.
- I do not need to ask any supplementary question.
- Herhangi bir ek soru sormama gerek yok.
- I have a couple of supplementary questions.
- Birkaç ek sorum var.
- Countries that cannot afford to reduce taxes should introduce supplementary measures.
- Vergileri azaltmaya gücü yetmeyen ülkeler ek tedbirler almalıdır.
- I shall accept the points of order, but only after the two supplementary questions have been asked.
- Sipariş noktalarını kabul edeceğim, ancak sadece iki ek soru sorulduktan sonra.
- First of all I am glad that technology eventually brought us the honourable Member's supplementary question.
- Her şeyden önce teknolojinin sonunda bize Sayın Üyenin ek sorusunu getirmesine sevindim.
- Hence you have the Wynn report on Supplementary and Amending Budget No 2.
- Bu nedenle 2 No'lu Ek ve Tadil Bütçesine ilişkin Wynn raporu elinizdedir.
- Why was the Belgian Government's compromise involving a supplementary national tax rejected?
- Belçika Hükûmeti'nin ek bir ulusal vergiyi içeren uzlaşma önerisi neden reddedildi?
- I would just like to ask a supplementary question.
- Ben sadece ek bir soru sormak istiyorum.
- I have a small supplementary question to ask you.
- Size sormak istediğim küçük bir ek sorum var.
- That is as much the case as regards the Supplementary and Amending Budget as it is in the Budget procedure.
- Bütçe prosedüründe olduğu gibi Ek Bütçe ve Tadil Bütçesinde de durum aynıdır.
- Allow me if you will another brief supplementary question.
- İzin verirseniz kısa bir ek soru daha sormak istiyorum.
- I would ask you not to raise any more, as there is a second supplementary question.
- İkinci bir ek soru olduğu için daha fazla gündeme getirmemenizi rica ediyorum.
- I thought we were allowed two supplementary questions.
- İki ek soru sorma hakkımız olduğunu sanıyordum.
- I have a list of several who wish to ask supplementary questions.
- Ek soru sormak isteyen birkaç kişinin listesi elimde.
- That was such a comprehensive reply that I cannot think of a supplementary question, so I will not ask one.
- Bu o kadar kapsamlı bir cevaptı ki, ek bir soru düşünemiyorum, bu yüzden sormayacağım.
- Mr Casaca has the floor for a supplementary question.
- Sayın Casaca ek bir soru için söz aldı.
- We are in favour of this oral amendment, albeit as a supplementary amendment.
- Bu sözlü değişikliği, ek bir değişiklik olarak da olsa destekliyoruz.
- I therefore ask the Commission to clarify its position on supplementary measures.
- Bu nedenle Komisyondan ek tedbirler konusundaki tutumunu netleştirmesini talep ediyorum.
- I have just one supplementary remark.
- Sadece bir ek açıklama yapacağım.
- I am going to ask two very short supplementary questions.
- Çok kısa iki ek soru soracağım.
- Let us, however, move on to the supplementary question.
- Bununla birlikte ek soruya geçelim.
- I wanted to put a supplementary question in any case.
- Her halükarda ek bir soru yöneltmek istiyorum.
- A Budget year can positively teem with supplementary and amending budgets and much carrying-over of appropriations.
- Bir bütçe yılı, ek ve değişiklik bütçeleri ve çok sayıda ödenek devri ile olumlu bir şekilde dolup taşabilir.
- Mr Duisenberg, I had a small supplementary question to ask you.
- Bay Duisenberg, size sormak istediğim küçük bir ek sorum var.
- I have just one supplementary remark.
- Sadece bir ek açıklama yapmak istiyorum.
- I wanted to put a supplementary question in any case.
- Her halükarda ek bir soru yöneltmek istedim.
- I should just like to ask a brief supplementary question.
- Kısa bir ek soru sormak istiyorum.
- Mr Rübig, your supplementary question.
- Bay Rübig, ek sorunuz.
- This report seeks to harmonise supplementary pensions in Europe.
- Bu rapor Avrupa'da ek emeklilik maaşlarının uyumlaştırılmasını amaçlamaktadır.
- I do not need to ask any supplementary questions.
- Herhangi bir ek soru sormama gerek yok.
- That is the reason for my two supplementary questions.
- İki ek sorumun nedeni de budur.
- However, I have two specific supplementary questions.
- Bununla birlikte, iki özel ek sorum var.
- Yet the economic situation of the region remains uncertain and demands supplementary efforts from everybody.
- Yine de bölgenin ekonomik durumu belirsizliğini korumakta ve herkesin ek çaba göstermesini gerektirmektedir.
- I wish to put a short supplementary question.
- Kısa bir ek soru sormak istiyorum.
- Since I respected your authority at all times, I did not know whether or not I could ask a supplementary question.
- Otoritenize her zaman saygı duyduğum için ek bir soru sorup soramayacağımı bilemedim.
- I note what the honourable Member has said in her supplementary question.
- Sayın Üyenin ek sorusunda söylediklerini not ediyorum.
- Mr Duisenberg, I had a small supplementary question to ask you.
- Sayın Duisenberg, size sormak istediğim küçük bir ek sorum var.
- The supplementary pension scheme is based on collective feeling and solidarity.
- Ek emeklilik planı kolektif duygulara ve dayanışmaya dayanmaktadır.
- Mr Crowley has the floor for a supplementary question.
- Bay Crowley ek soru sormak için söz aldı.
- I therefore ask the Commission to clarify its position on supplementary measures.
- Bu nedenle Komisyon'dan ek tedbirler konusundaki tutumunu netleştirmesini rica ediyorum.
- I should just like to ask a brief supplementary question.
- Sadece kısa bir ek soru sormak istiyorum.
- I have a list of several who wish to ask supplementary questions.
- Elimde ek soru sormak isteyen birkaç kişinin listesi var.
- That is my supplementary question.
- Bu benim ek sorum.
- That being said, this directive has done nothing to bring about a common market in supplementary pensions.
- Bununla birlikte bu direktif ek emeklilik maaşlarında ortak bir pazar oluşturmak için hiçbir şey yapmamıştır.
- I would like to put just two supplementary questions.
- Sadece iki ek soru yöneltmek istiyorum.
- That is as much the case as regards the Supplementary and Amending Budget as it is in the Budget procedure.
- Bütçe prosedüründe olduğu gibi Ek Bütçe ve Tadil Bütçesi konusunda da durum aynıdır.
- At any rate, your supplementary question does not reflect what I said.
- Her halükarda, ek sorunuz benim söylediklerimi yansıtmamaktadır.
- Mr Crowley has the floor for a supplementary question.
- Bay Crowley ek bir soru için söz aldı.
- We get one answer, but we should each get a supplementary.
- Bir cevap alıyoruz ancak her birimiz bir ek cevap almalıyız.
- My supplementary question also met with a contemptuous and deafening silence.
- Ek sorum da küçümseyici ve sağır edici bir sessizlikle karşılandı.
- As you are aware, in order to do this, the Commission has submitted a supplementary and amending budget.
- Bildiğiniz üzere, Komisyon bunu gerçekleştirmek üzere bir ek ve tadil bütçesi sunmuştur.
- I just wanted to answer one of the specific supplementary questions that were asked.
- Ben sadece sorulan özel ek sorulardan birine cevap vermek istiyorum.
- Just a few words on the Supplementary and Amending Budget No 3.
- Ek ve Tadil Bütçesi No 3 hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.
- This year alone we will probably draw up six supplementary and amending budgets.
- Sadece bu yıl muhtemelen altı ek ve değişiklik bütçesi hazırlayacağız.
- But I do not believe, as President, that there has been a supplementary question, but rather a statement by you.
- Ancak Başkan olarak ek bir soru sorulduğuna değil, sizin tarafınızdan bir açıklama yapıldığına inanıyorum.
Show More (67)
|
|
- However, we also need supplementary measures.
- Bununla birlikte tamamlayıcı önlemlere de ihtiyacımız var.
- This is a supplementary point.
- Bu da tamamlayıcı bir husus.
- The Commission will immediately launch a study of supplementary health insurance.
- Komisyon derhal tamamlayıcı sağlık sigortası ile ilgili bir çalışma başlatacaktır.
- We feel that there are two supplementary measures which need to be taken in addition to those already adopted.
- Halihazırda kabul edilmiş olanlara ek olarak alınması gereken iki tamamlayıcı tedbir olduğunu düşünüyoruz.
- Information about rights and supplementary codes of conduct is needed.
- Haklar ve tamamlayıcı davranış kuralları hakkında bilgiye ihtiyaç vardır.
- This is my specific, supplementary question.
- Bu benim özel ve tamamlayıcı sorum.
- You know that only supplementary questions may be asked.
- Sadece tamamlayıcı soruların sorulabileceğini biliyorsunuz.
- Membership of a supplementary scheme is not compulsory, which explains the considerable inequalities.
- Tamamlayıcı bir programa üye olmak zorunlu değildir, bu da önemli eşitsizlikleri açıklamaktadır.
- Supplementary questions must be just that; supplementary questions.
- Tamamlayıcı sorular sadece tamamlayıcı sorular olmalıdır.
- The Karas report regulates supplementary pension funds with a directive.
- Karas raporu, tamamlayıcı emeklilik fonlarını bir yönerge ile düzenlemektedir.
- Supplementary health insurance presupposes a statutory system of entitlements and provisions.
- Tamamlayıcı sağlık sigortası, yasal bir haklar ve hükümler sistemi gerektirir.
- In any event, it is a supplementary question.
- Her halükarda, bu tamamlayıcı bir sorudur.
- You are all aware that you have to ask questions that are as specific and supplementary as possible.
- Hepiniz mümkün olduğunca spesifik ve tamamlayıcı sorular sormanız gerektiğinin farkındasınız.
- In addition, we will ask for a superhuman effort to contribute to supplementary pension schemes.
- Ayrıca, tamamlayıcı emeklilik programlarına katkıda bulunmak için insanüstü bir çaba gösterilmesini isteyeceğiz.
- The Draft Supplementary and Amending Budget is a completely non-contentious issue in the Committee.
- Tamamlayıcı ve Tadil Edici Bütçe Taslağı Komitede tamamen tartışmasız bir konudur.
- The supplementary role renewable energy sources play in basic production is a part of the European energy palette.
- Yenilenebilir enerji kaynaklarının temel üretimde oynadığı tamamlayıcı rol, Avrupa enerji paletinin bir parçasıdır.
Show More (13)
|
