1 |
suspend |
askıya almak |
v. |
|
- I call for his sentence to be suspended immediately, because that is this man's only way out.
- Cezasının derhal askıya alınması çağrısında bulunuyorum, çünkü bu adamın tek çıkış yolu budur.
- The last IMF programme of 1994 was suspended in 1995.
- 1994'teki son IMF programı 1995'te askıya alınmıştır.
- These agreements are suspended if massive and systematic human rights violations take place.
- Bu anlaşmalar, kitlesel ve sistematik insan hakları ihlallerinin gerçekleşmesi halinde askıya alınır.
- We must immediately break off all communication with, and suspend all assistance to, the Zimbabwean regime.
- Zimbabve rejimi ile tüm iletişimimizi derhal kesmeli ve bu rejime yönelik tüm yardımları askıya almalıyız.
- Fishing for haddock and whiting should also be suspended because too many cod are caught with them.
- Mezgit ve mezgit avcılığı da askıya alınmalıdır çünkü bunlarla çok fazla morina balığı yakalanmaktadır.
- The European Union quite rightly suspended aid as long ago as 1993, but the situation has not improved.
- Avrupa Birliği haklı olarak 1993 gibi uzun bir süre önce yardımları askıya aldı, ancak durum düzelmedi.
- I am not talking about suspending agreements at the drop of a hat.
- Bir çırpıda anlaşmaları askıya almaktan bahsetmiyorum.
- It is, therefore, regrettable that these peace talks have been suspended for the time being.
- Dolayısıyla bu barış görüşmelerinin şimdilik askıya alınmış olması üzüntü vericidir.
- I am not in favour of suspending the Association Agreement with Israel.
- İsrail ile Ortaklık Anlaşmasının askıya alınmasından yana değilim.
- Why has traffic been suspended?
- Trafik neden askıya alındı?
- As colleagues may know, the peace talks have been suspended since April.
- Meslektaşlarımızın bilebileceği gibi, barış görüşmeleri Nisan ayından bu yana askıya alınmış durumda.
- We believe that suspending the agreement would deprive us of this opportunity.
- Anlaşmanın askıya alınmasının bizi bu fırsattan mahrum bırakacağına inanıyoruz.
- If we suspend the Association Agreement, we will merely reinforce the Israeli perception of a perfidious Europe.
- Ortaklık Anlaşmasını askıya alırsak, sadece İsrail'in hain Avrupa algısını güçlendirmiş oluruz.
- Their use must therefore be suspended, at least provisionally, as a precautionary measure.
- Dolayısıyla bunların kullanımı, en azından geçici bir tedbir olarak askıya alınmalıdır.
- If the violations continue, the Treaty will need to be suspended.
- İhlallerin devam etmesi halinde Antlaşmanın askıya alınması gerekecektir.
- This right was suspended following the independence of Macedonia.
- Bu hak Makedonya'nın bağımsızlığının ardından askıya alınmıştır.
- At the moment my position is that the measures in their present form must be suspended.
- Şu anda benim pozisyonum, mevcut haliyle tedbirlerin askıya alınması gerektiği yönündedir.
- The Council must, therefore, suspend the association agreement while the occupation lasts.
- Bu nedenle Konsey, işgal sürdüğü müddetçe ortaklık anlaşmasını askıya almalıdır.
- We support the Commission in suspending development aid.
- Kalkınma yardımlarının askıya alınması konusunda Komisyon'u destekliyoruz.
- The EU must now suspend the Association Agreement.
- AB şimdi Ortaklık Anlaşmasını askıya almalıdır.
- Voting time is now suspended.
- Oylama süresi şu anda askıya alınmıştır.
- The Italian government suspended the Schengen Agreement.
- İtalyan hükûmeti Schengen Anlaşması'nı askıya aldı.
- Such visits have now been suspended.
- Bu tür ziyaretler artık askıya alınmıştır.
- I have no doubt that the current EU-Israel Association Agreement should be suspended.
- Mevcut AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının askıya alınması gerektiğinden hiç şüphem yok.
- It was above all on these grounds that the EU suspended the Generalised System of Preferences for Burma.
- AB'nin Burma'ya yönelik Genelleştirilmiş Tercihler Sistemini askıya almasının temelinde de bu gerekçeler yatmaktadır.
- I got suspended for a month.
- Bir ay için askıya alındım.
- I saw my Twitter account suspended after a while.
- Bir müddet sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.
- I doubt if Tom will be suspended.
- Tom'un askıya alınıp alınmayacağından şüpheliyim.
- I saw my Twitter account suspended after a while.
- Bir süre sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.
- After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, Chuo Hattı'ndaki seferler askıya alındı.
- Facebook suspended one of my six accounts.
- Facebook altı hesabımdan birini askıya aldı.
- The driver who caused the accident was driving with a suspended license.
- Kazaya neden olan sürücü, askıya alınmış bir ehliyetle araba kullanıyordu.
- Since then, diplomatic relations between Canada and Iran have been suspended.
- O zamandan beri Kanada ve İran arasındaki diplomatik ilişkiler askıya alındı.
- One of my six Facebook accounts was suspended.
- Altı Facebook hesabımdan biri, Facebook tarafından askıya alındı.
- Tom's license has been suspended.
- Tom'un ehliyeti askıya alındı.
- I know that Tom has been suspended.
- Tom'un askıya alındığını biliyorum.
- Tom is likely to be suspended.
- Tom muhtemelen askıya alınacak.
- Tom's license has been suspended.
- Tom'un lisansı askıya alındı.
- Tom's prison sentence was suspended.
- Tom'un hapis cezası askıya alındı.
- In the sphere of thought, absurdity and perversity remain the masters of the world, and their dominion is suspended only for brief periods.
- Düşünce alanında, saçmalık ve sapkınlık dünyanın efendileri olmaya devam eder ve egemenlikleri yalnızca kısa süreler için askıya alınır.
- The peace talks have been suspended for a while.
- Barış görüşmeleri bir süreliğine askıya alındı.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtınadan dolayı yolda çalışma askıya alındı.
- Tom should've been suspended.
- Tom askıya alınmış olmalıydı.
- My favorite bar had its liquor license suspended for serving alcohol to minors.
- En sevdiğim barın içki ruhsatı reşit olmayanlara alkol servisi yaptığı için askıya alındı.
- Since then, diplomatic relations between Canada and Iran have been suspended.
- O zamandan beri, Kanada ve İran arasındaki diplomatik ilişkiler askıya alındı.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtına yüzünden yoldaki çalışmalar askıya alındı.
- The driver who caused the accident was driving with a suspended license.
- Kazaya sebep olan sürücünün ehliyeti askıya alınmıştı.
- One of my six Facebook accounts was suspended.
- Altı Facebook hesabımdan biri askıya alındı.
- My Twitter account is suspended because of spamming.
- Twitter hesabım spam yüzünden askıya alındı.
- Facebook suspended one of my six accounts.
- Facebook benim altı hesabımdan birini askıya aldı.
- Tom got suspended for doing that.
- Tom bunu yaptığı için askıya alındı.
- My license has been suspended.
- Ehliyetim askıya alındı.
Show More (49)
|
2 |
suspend |
ara vermek |
v. |
|
- This debate is now suspended and will be resumed at 9.00 p.m.
- Bu tartışmaya şimdi ara verilmiştir ve saat 9.00'da devam edilecektir.
- I propose that the sitting be suspended until the votes are taken.
- Oylama yapılana kadar oturuma ara verilmesini öneriyorum.
- This being the case, we have no choice but to suspend the sitting and resume at the previously fixed time.
- Hal böyleyken oturuma ara vermekten ve önceden belirlenen saatte devam etmekten başka seçeneğimiz yok.
- I ask for your understanding that we must now suspend the sitting.
- Şu anda oturuma ara vermek zorunda olduğumuzu anlayışla karşılamanızı rica ediyorum.
- The sitting is suspended and will resume after the formal sitting.
- Oturuma ara verilmiştir ve resmi oturumdan sonra devam edilecektir.
- The debate is now suspended and will resume at 9 p.m.
- Tartışmaya ara verilmiştir ve saat 21:00'de devam edecektir.
- I shall now suspend the sitting for two minutes, and then we will continue.
- Şimdi oturuma iki dakika ara veriyorum ve sonra devam edeceğiz.
- As a voting session is soon due to begin, I shall suspend the joint debate on these two reports.
- Oylama oturumu yakında başlayacağı için, bu iki rapor üzerindeki ortak tartışmaya ara veriyorum.
- The sitting is suspended until voting time at 6.30 p.m.
- Oturuma, saat 18.30'daki oylama saatine kadar ara verilmiştir.
- I shall now suspend the sitting, which will resume at 3 p.m.
- Şimdi oturuma ara veriyorum, oturum saat 15:00'te yeniden başlayacaktır.
- I shall now suspend the sitting, which will resume at 3 p.m.
- Şimdi oturuma ara veriyorum, saat 15:00'te devam edeceğiz.
- The sitting is now suspended until voting time.
- Oturuma oylama saatine kadar ara verilmiştir.
- I ask for your understanding that we must now suspend the sitting.
- Oturuma ara vermek zorunda olduğumuzu anlayışla karşılamanızı rica ediyorum.
- The sitting will therefore be suspended for a few minutes.
- Bu nedenle oturuma birkaç dakika ara verilecektir.
- I am therefore going to suspend the sitting for a short while.
- Bu nedenle oturuma kısa bir süreliğine ara veriyorum.
- The debate is now suspended and will resume at 9 p.m.
- Tartışmaya ara verilmiştir ve saat 21:00'de devam edilecektir.
- The sitting will be suspended for two minutes.
- Oturuma iki dakika ara verilecektir.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtınadan dolayı yol çalışmasına ara verildi.
- The game was suspended.
- Oyuna ara verildi.
- Work on the road was suspended because of the storm.
- Fırtına yüzünden yoldaki çalışmalara ara verildi.
- Classes have been suspended due to floods.
- Sel nedeniyle derslere ara verildi.
Show More (18)
|
3 |
suspend |
uzaklaştırılmak |
v. |
|
- The school principal suspended Tom for two days.
- Okul müdürü Tom'u iki günlüğüne uzaklaştırdı.
- Tom was suspended for throwing a chair at another student.
- Tom diğer bir öğrenciye bir sandalye fırlattığı için okuldan uzaklaştırıldı.
- I wonder why Tom was suspended.
- Tom'un neden uzaklaştırıldığını merak ediyorum.
- Tom was suspended for throwing a chair at another student.
- Tom başka bir öğrenciye sandalye fırlattığı için uzaklaştırma aldı.
- Tom got suspended.
- Tom uzaklaştırıldı.
- I've been suspended.
- Uzaklaştırıldım.
- I don't want to be suspended.
- Uzaklaştırma almak istemiyorum.
- Tom is suspended.
- Tom uzaklaştırıldı.
- Tom has been suspended.
- Tom uzaklaştırıldı.
- I doubt if Tom will be suspended.
- Tom'un uzaklaştırılacağından şüpheliyim.
- Tom has been suspended without pay.
- Tom maaşsız uzaklaştırıldı.
- I think Tom has been suspended.
- Sanırım Tom uzaklaştırıldı.
- I think both Tom and Mary have been suspended.
- Bence hem Tom hem de Mary uzaklaştırıldı.
- Tom should've been suspended.
- Tom uzaklaştırılmalıydı.
- Tom is suspended.
- Tom uzaklaştırılmış.
- I know that Tom has been suspended.
- Tom'un uzaklaştırma aldığını biliyorum.
- You've been suspended.
- Sen uzaklaştırıldın.
- You've been suspended.
- Siz uzaklaştırıldınız.
Show More (15)
|
4 |
suspend |
ertelemek |
v. |
|
- A further four defendants were also sentenced to prison and the remaining 24 have suspended sentences.
- Dört sanık da hapis cezasına çarptırıldı ve kalan 24 sanığın cezaları ertelendi.
- The train service was suspended by the earthquake.
- Tren servisi deprem yüzünden ertelendi.
- Tom was given a six-month suspended sentence.
- Tom'a altı ay ertelenmiş hapis cezası verildi.
- Tom's prison sentence was suspended.
- Tom'un hapis cezası ertelendi.
- Classes have been suspended due to floods.
- Selden dolayı dersler ertelendi.
Show More (2)
|
5 |
suspend |
durdurmak |
v. |
|
- The referee suspended the game.
- Hakem oyunu durdurdu.
- The train service was suspended by the earthquake.
- Deprem nedeniyle tren seferleri durduruldu.
- The fireworks show was suspended after 30 minutes due to the thunderstorm.
- Havai fişek gösterisi fırtına nedeniyle 30 dakika sonra durduruldu.
Show More (0)
|
6 |
suspend |
görevden uzaklaştırmak |
v. |
|
- There are currently three such persons who have been suspended from their duties.
- Halihazırda görevlerinden uzaklaştırılmış olan bu türden üç kişi bulunmaktadır.
- Tom wasn't suspended, but Mary was.
- Tom görevden uzaklaştırılmadı ama Mary uzaklaştırıldı.
Show More (-1)
|
7 |
suspend |
(ehliyet vb.) el koymak |
v. |
|
- The driver was suspended for skipping traffic fine payments.
- Ceza ödemelerini aksattığı için sürücünün ehliyetine el kondu.
Show More (-2)
|
8 |
suspend |
tatil edilmek |
v. |
|
- Schools are suspended until further notice.
- Okullar ikinci bir emre kadar tatil edilmiştir.
Show More (-2)
|
9 |
suspend |
asılmak |
v. |
|
- A massive chandelier was suspended above us.
- Üstümüzde büyük bir avize asılıydı.
Show More (-2)
|
10 |
suspend |
işten uzaklaştırmak |
v. |
|
- She suspended the officer.
- O, memuru işten uzaklaştırdı.
Show More (-2)
|
11 |
suspend |
geçici olarak durdurmak |
v. |
|
- Due to the fog, traffic is temporarily suspended.
- Sis nedeniyle trafik geçici olarak durduruldu.
Show More (-2)
|