|
- We need to favour fuels and technologies with low or zero emissions.
- Düşük ya da sıfır emisyonlu yakıtları ve teknolojileri desteklemeliyiz.
- The reason is not low levels of finance or a lack of know-how and technology.
- Bunun nedeni düşük finansman düzeyi ya da know-how ve teknoloji eksikliği değildir.
- It demonstrates how we can introduce the new technology of genetic modification.
- Bu rapor, yeni genetik modifikasyon teknolojisini nasıl uygulayabileceğimizi göstermektedir.
- We are therefore focussing on the technology to reduce the sulphur content of marine fuels.
- Bu nedenle deniz yakıtlarının sülfür içeriğini azaltmaya yönelik teknolojiye odaklanıyoruz.
- There is no scientific agreement on the benefits of GM technology in the area of food.
- GDO teknolojisinin gıda alanındaki faydaları konusunda bilimsel bir mutabakat bulunmamaktadır.
- We have already seen the huge explosion in the use of mobile technology.
- Mobil teknolojinin kullanımındaki büyük patlamayı zaten gördük.
- Is it possible to regulate the issues when technology moves extremely fast?
- Teknoloji son derece hızlı ilerlerken sorunları düzenlemek mümkün mü?
- The technology is controversial and our knowledge of the field is growing rapidly.
- Teknoloji tartışmalı ve bu alandaki bilgilerimiz hızla artıyor.
- It is absolutely essential that companies in areas developing more slowly adopt the latest technology and know-how.
- Daha yavaş gelişen bölgelerdeki şirketlerin en son teknoloji ve teknik bilgiyi benimsemeleri kesinlikle çok önemlidir.
- The technology for this is of German origin and involves the use of a special engine.
- Bunun için kullanılan teknoloji Alman menşelidir ve özel bir motorun kullanımını içerir.
- It means that we are a step closer to having proper and rational use of GM technology within Europe.
- Bu, Avrupa'da GDO teknolojisinin doğru ve rasyonel kullanımına bir adım daha yaklaştığımız anlamına geliyor.
- But we are surrounded by nuclear power stations using obsolete Russian technology.
- Ancak etrafımız eski Rus teknolojisini kullanan nükleer enerji santralleriyle çevrili.
- Third point; the use of a non-standardised API technology may give a company power on the market.
- Üçüncü nokta; standartlaştırılmamış bir API teknolojisinin kullanılması bir şirkete pazarda güç kazandırabilir.
- That technology is something that will give us a real competitive advantage.
- Bu teknoloji bize gerçek bir rekabet avantajı sağlayacak bir şey.
- These levels are too high, but they can be reviewed in the light of developments in technology.
- Bu seviyeler çok yüksektir ancak teknolojideki gelişmeler ışığında gözden geçirilebilirler.
- In other words, it is talking about pioneering technology rather than biotechnology.
- Başka bir deyişle, biyoteknolojiden ziyade öncü teknolojiden bahsediyor.
- We need to favour fuels and technologies with low or zero emissions.
- Düşük veya sıfır emisyonlu yakıtları ve teknolojileri tercih etmeliyiz.
- This is a question, however, of what sort of technology we choose and what its price is in ecological terms.
- Ancak bu, ne tür bir teknoloji seçeceğimiz ve bunun ekolojik açıdan fiyatının ne olacağı ile ilgili bir sorudur.
- We must encourage people to use the technology and stop being their nannies.
- İnsanları teknolojiyi kullanmaya teşvik etmeli ve onların dadısı olmayı bırakmalıyız.
- SME's weaknesses reside in the low level of management skills, and access to technology.
- KOBİ’lerin zaafları, yönetim becerilerinin düşük düzeyde olması ve teknolojiye erişim konularında yatmaktadır.
- The world, methods and technology have changed much since then.
- O zamandan bu yana dünya, yöntemler ve teknoloji çok değişti.
- Emissions have been effectively reduced by investing in modern technology.
- Emisyonlar modern teknolojiye yatırım yapılarak etkin bir şekilde azaltılmıştır.
- Consumers want natural foods and are against the use of any technology in the production of food.
- Tüketiciler doğal gıdalar istiyor ve gıda üretiminde herhangi bir teknolojinin kullanılmasına karşı.
- Only Austria, Belgium, Greece, Ireland, Luxembourg and Portugal do not use such technology.
- Yalnızca Avusturya, Belçika, Yunanistan, İrlanda, Lüksemburg ve Portekiz bu teknolojiyi kullanmamaktadır.
- It is not that difficult, and our technology is quite overwhelming.
- Bu o kadar da zor değil ve teknolojimiz oldukça güçlü.
- Paragraph 29 concerns research work on encryption technology.
- Paragraf 29 şifreleme teknolojisine ilişkin araştırma çalışmaları ile ilgilidir.
- They must be centres for the spreading of technology and innovations, as well for the updating of knowledge.
- Teknoloji ve yeniliklerin yayılmasının yanı sıra bilginin güncellenmesi için de merkezler olmalıdırlar.
- The technology exists and is becoming available, and this is why the sector is given time to adjust.
- Teknoloji var ve kullanılabilir hale geliyor ve bu nedenle sektöre uyum sağlaması için zaman tanınıyor.
- On the one hand, it is about the efficient use of the surveillance which technology and geography make possible.
- Bir yandan teknoloji ve coğrafyanın mümkün kıldığı gözetimin etkin kullanımı ile ilgilidir.
- On the one hand, I want to reject GMO technology, which is far from being problem-free.
- Bir yandan sorunsuz olmaktan çok uzak olan GDO teknolojisini reddetmek istiyorum.
- The fourth area is research work for future technologies and energy systems.
- Dördüncü alan ise geleceğin teknolojileri ve enerji sistemlerine yönelik araştırma çalışmalarıdır.
- We must either change the structure or the technology or both.
- Ya yapıyı ya teknolojiyi ya da her ikisini birden değiştirmeliyiz.
- Third point; the use of a non-standardised API technology may give a company power on the market.
- Üçüncü görüşüm; standartlaştırılmamış bir API teknolojisinin kullanılması bir şirkete piyasada güç kazandırabilir.
- The technology is there to provide suitable treatment to sufferers of this disease.
- Teknoloji, bu hastalıktan muzdarip olanlara uygun tedaviyi sağlamak için var.
- Financial support should not be restricted just to CHP technology based on a useful heat demand.
- Mali destek sadece faydalı ısı talebine dayalı CHP teknolojisi ile sınırlandırılmamalıdır.
- The innovation and the technology are going to come from there as well.
- İnovasyon ve teknoloji de buradan gelecek.
- We have also launched a technology platform on the future of mobile technologies and systems in Europe.
- Ayrıca Avrupa'da mobil teknolojilerin ve sistemlerin geleceğine ilişkin bir teknoloji platformu başlattık.
- I believe it is extremely important that we who believe in the technology are also honest.
- Teknolojiye inanan bizlerin aynı zamanda dürüst olmamızın da son derece önemli olduğuna inanıyorum.
- Secondly, it is also clear that reform will require some new investment in training for skills and in technology.
- İkinci olarak, reformun beceri eğitimi ve teknoloji için yeni yatırımlar gerektireceği de açıktır.
- Europe must take on a pro-active role once again if it is not to lose ground in this sophisticated area of technology.
- Avrupa, bu sofistike teknoloji alanında zemin kaybetmemek için bir kez daha pro-aktif bir rol üstlenmelidir.
- Public funds must be used to develop the right technologies, particularly methanisation.
- Kamu fonları, başta metanlaştırma olmak üzere doğru teknolojileri geliştirmek için kullanılmalıdır.
- We are aware of the need for technology that is equivalent to or better than GPS.
- GPS'e eşdeğer ya da ondan daha iyi bir teknolojiye olan ihtiyacın farkındayız.
- I feel that this debate, this legislation, has now already been made obsolete by technology and practical facts.
- Bu tartışmanın, bu mevzuatın teknoloji ve pratik gerçekler tarafından çoktan geçersiz hale getirildiğini düşünüyorum.
- Since the 1980s, plant-transgenesis technology has been making progress everywhere except in Europe.
- 1980'lerden bu yana bitki transgenez teknolojisi Avrupa dışında her yerde ilerleme kaydetmektedir.
- Modern theatre productions increasingly incorporate modern technology in their performances.
- Modern tiyatro prodüksiyonları, performanslarında giderek daha fazla modern teknolojiye yer vermektedir.
- The technology platforms initiative seems to me to be a step in the right direction.
- Teknoloji platformları girişimi bana doğru yönde atılmış bir adım gibi görünüyor.
- Two problems concern us today, the first being advances in technology.
- Bugün bizi iki sorun ilgilendiriyor, bunlardan ilki teknolojideki ilerlemeler.
- It means that we are a step closer to having proper and rational use of GM technology within Europe.
- Bu, Avrupa'da GM teknolojisinin doğru ve rasyonel kullanımına bir adım daha yaklaştığımız anlamına geliyor.
- It does of course present a challenge to the underlying information and technology system.
- Elbette bu durum, temel bilgi ve teknoloji sistemi için bir zorluk teşkil etmektedir.
- Today Cork is a well developed modern city, looking to future technologies and opportunities for development.
- Bugün Cork, geleceğin teknolojilerine ve kalkınma fırsatlarına bakan, gelişmiş modern bir şehirdir.
- It is possible that Russia will present its idea of establishing a joint research and technology centre in the Arctic.
- Rusya'nın Kuzey Kutbu'nda ortak bir araştırma ve teknoloji merkezi kurma fikrini sunması muhtemeldir.
- He has been negotiating with North Korea to acquire ballistic missile technology.
- Balistik füze teknolojisi edinmek için Kuzey Kore ile müzakereler yürütüyor.
- The Commission justifies change in terms of the state of the art in technology and science.
- Komisyon, değişikliği teknoloji ve bilimdeki son gelişmeler açısından gerekçelendirmektedir.
- Today we saw at the airport that nature can sometimes turn against technology.
- Bugün havaalanında gördük ki doğa bazen teknolojiye karşı gelebiliyor.
- We still have no 100% certainty about this technology.
- Bu teknoloji hakkında hala %100 kesinliğe sahip değiliz.
- Clearly we have to work towards a global solution that will be driven by technology.
- Açıkça görülüyor ki teknoloji tarafından yönlendirilecek küresel bir çözüm için çalışmalıyız.
- Farmers cannot give assurances using current technology regarding the GM content of the raw materials they use.
- Çiftçiler, kullandıkları hammaddelerin GDO içeriği konusunda mevcut teknolojiyi kullanarak güvence veremezler.
- Secondly, we decided that the Member States should promote the introduction of interoperable technology.
- İkinci olarak Üye Devletlerin birlikte çalışabilir teknolojinin kullanılmasını teşvik etmesi gerektiğine karar verdik.
- No particular API technology or single API will be laid down.
- Belirli bir API teknolojisi ya da tek bir API ortaya konmayacaktır.
- As with all technologies, of course, the question is how it is employed.
- Elbette tüm teknolojilerde olduğu gibi asıl mesele bunun nasıl kullanıldığıdır.
- If so, how was this technology and/or the right to use it acquired?
- Eğer öyleyse bu teknoloji ve/veya kullanım hakkı nasıl elde edildi?
- Embalming is now common, technology has moved on.
- Mumyalama artık yaygınlaştı, teknoloji ilerledi.
- Modern technology offers us ways of saving energy and using it more efficiently.
- Modern teknoloji bize enerjiden tasarruf etmenin ve onu daha verimli kullanmanın yollarını sunuyor.
- The Commission has not come to the end of its actions because technology moves quickly.
- Komisyon faaliyetlerinin sonuna gelmedi çünkü teknoloji hızla ilerliyor.
- Indeed, effective technology is at the service of mankind.
- Aslında etkili teknoloji insanlığın hizmetindedir.
- We must make use of the opportunities presented by this technology, while limiting its risks.
- Bu teknolojinin sunduğu fırsatlardan faydalanırken risklerini de sınırlamalıyız.
- This is no different from other technologies or other aspects of daily life.
- Bu, diğer teknolojilerden veya günlük yaşamın diğer yönlerinden farklı değildir.
- There is therefore no specific basic technology.
- Bu nedenle belirli bir temel teknoloji yoktur.
- It demonstrates how we can introduce the new technology of genetic modification.
- Yeni genetik modifikasyon teknolojisini nasıl uygulayabileceğimizi gösteriyor.
- Perhaps military technology so we can find Osama bin Laden quickly.
- Belki de Usame bin Ladin'i hızlı bir şekilde bulabilmemiz için askeri teknoloji.
- Industry is also making too little use of technology transferred from abroad.
- Sanayi de, yurtdışından transfer edilen teknolojiyi çok az kullanmaktadır.
- No particular API technology or single API will be laid down.
- Belirli bir API teknolojisi veya tek bir API belirlenmeyecektir.
- IST projects focus, in particular, on the development of confidence-building technologies.
- IST projeleri özellikle güven artırıcı teknolojilerin geliştirilmesine odaklanmaktadır.
- Technology can also be used to bring government closer to the people.
- Teknoloji aynı zamanda hükümeti halka yakınlaştırmak için de kullanılabilir.
- The European Union needs to use the latest technology available to meet these needs.
- Avrupa Birliği'nin bu ihtiyaçları karşılamak için mevcut en son teknolojiyi kullanması gerekmektedir.
- The technology for cleaning up fumes from waste incineration plants already exists.
- Atık yakma tesislerinden çıkan dumanların temizlenmesine yönelik teknoloji halihazırda mevcuttur.
- It is key to European air safety and technology, technological development and European industry.
- Bu konu Avrupa hava güvenliği, teknolojisi, teknolojik gelişimi ve Avrupa sanayisi için kilit öneme sahiptir.
- Biotechnologies are part of the technologies of the future.
- Biyoteknolojiler geleceğin teknolojilerinin bir parçasıdır.
- For those particular uses, two-stroke technology is the only viable option.
- Bu özel kullanımlar için, iki zamanlı teknoloji uygulanabilir tek seçenektir.
- We have often put technology at the centre, but we must now put the user at the centre instead.
- Sık sık teknolojiyi merkeze koyduk ama artık bunun yerine kullanıcıyı merkeze koymalıyız.
- Cleaner fuels give us the opportunity to make use of all the environmental advantages of new engine technology.
- Daha temiz yakıtlar bize yeni motor teknolojisinin tüm çevresel avantajlarından yararlanma fırsatı verir.
- In comparison with Japan, 3G technology is coming on stream only very slowly.
- Japonya ile kıyaslandığında 3G teknolojisi çok yavaş bir şekilde yaygınlaşmaktadır.
- Technology has moved on in the meantime as well.
- Bu arada teknoloji de ilerledi.
- The problem there is not one of technology, but of distribution.
- Buradaki sorun teknoloji değil, dağıtım sorunudur.
- None of us know how and in what ways that technology is going to develop.
- Hiçbirimiz bu teknolojinin nasıl ve ne şekilde gelişeceğini bilmiyoruz.
- With advances in technology, this is an area that is developing rapidly.
- Teknolojideki ilerlemelerle birlikte bu alan hızla gelişmektedir.
- This directive is forward-looking and will open the door to the development of other fuels and technologies.
- Bu direktif ileriye dönüktür ve diğer yakıtların ve teknolojilerin geliştirilmesine kapı açacaktır.
- They often ignore the terms of their contracts or even use pirate technology.
- Bu kanallar çoğu zaman sözleşmelerindeki şartları göz ardı etmekte ve hatta korsan teknoloji kullanmaktadırlar.
- The provisions do not include a requirement for any particular API technology or a single API.
- Hükümler, belirli bir API teknolojisi veya tek bir API için bir gereklilik içermemektedir.
- Speed restriction was seen as a temporary and unwanted hitch in technology waiting to be perfected.
- Hız sınırlaması, mükemmelleştirilmeyi bekleyen teknolojide geçici ve istenmeyen bir aksaklık olarak görülmüştür.
- IST projects focus in particular on the development of confidence-building technologies.
- IST projeleri özellikle güven artırıcı teknolojilerin geliştirilmesine odaklanmaktadır.
- At the same time, cross-border crime will increase as modern technology makes it increasingly professional.
- Aynı zamanda, modern teknolojinin giderek daha profesyonel hale getirmesiyle birlikte sınır ötesi suçlar da artacaktır.
- Flags of convenience are synonymous with poor quality, a poor vessel, poor technology and a poor crew.
- Kolay bayraklar, kalitesizlik, kötü bir gemi, kötü teknoloji ve kötü bir mürettebat ile eş anlamlıdır.
- Definitions might be thought to be technical in nature, but, in fact, politics lurks behind the technology.
- Tanımların doğası gereği teknik olduğu düşünülebilir, ancak aslında teknolojinin arkasında siyaset gizlidir.
- Since the 1980s, plant-transgenesis technology has been making progress everywhere except in Europe.
- 1980'lerden bu yana, bitki transgenez teknolojisi Avrupa dışında her yerde ilerleme kaydetmektedir.
- I attended an interesting benchmarking conference in Greece on research and technology.
- Yunanistan'da araştırma ve teknoloji üzerine ilginç bir kıyaslama konferansına katıldım.
- Users are not looking for technology, but rather for content, services and applications.
- Kullanıcılar teknoloji değil, içerik, hizmet ve uygulama arıyor.
- Modern theatre productions increasingly incorporate modern technology in their performances.
- Modern tiyatro prodüksiyonları, performanslarına giderek daha fazla modern teknolojiyi dahil etmektedir.
- From our perspective, the task is not just to decide on a specific technology.
- Bizim bakış açımıza göre, görev sadece belirli bir teknolojiye karar vermek değildir.
- Keeping up with changing technology will always be a challenge for us.
- Değişen teknolojiye ayak uydurmak bizim için her zaman bir zorluk olacaktır.
- With regard to technologies, a package for research and its promotion is proposed.
- Teknolojilerle ilgili olarak, araştırma ve teşvik için bir paket önerilmektedir.
- What is at issue here is not military technology but politics and the defence of the law.
- Burada söz konusu olan askeri teknoloji değil, siyaset ve hukukun savunulmasıdır.
- The technology is controversial and our knowledge of the field is growing rapidly.
- Bu teknoloji tartışmalıdır ve bu alandaki bilgilerimiz hızla artmaktadır.
- For those particular uses, two-stroke technology is the only viable option.
- Bu özel kullanımlar için iki zamanlı teknoloji tek uygun seçenektir.
- I believe it is extremely important that we who believe in the technology are also honest.
- Teknolojiye inanan bizlerin aynı zamanda dürüst olmamızın son derece önemli olduğuna inanıyorum.
- On the question of application interfaces and the technology, the key word is 'interoperability'.
- Uygulama arayüzleri ve teknoloji konusunda anahtar kelime 'birlikte çalışabilirlik'tir.
- I believe that our technologies must also be modernised and harmonised as soon as possible.
- Teknolojilerimizin de mümkün olan en kısa sürede modernize edilmesi ve uyumlaştırılması gerektiğine inanıyorum.
- Matters relating to technology must not be linked to this programme.
- Teknoloji ile ilgili konular bu programla ilişkilendirilmemelidir.
- It is unacceptable that the European Union should send its most obsolete technology to developing countries.
- Avrupa Birliği'nin en eski teknolojilerini gelişmekte olan ülkelere göndermesi kabul edilemez.
- What will we have to offer in terms of technology in two, three or four years' time?
- İki, üç veya dört yıl sonra teknoloji açısından ne sunmamız gerekecek?
- It is not that difficult and our technology is quite overwhelming.
- O kadar da zor değil ve teknolojimiz oldukça üstün.
- We must see clearly that in these fields too, technology is extraordinarily important.
- Bu alanlarda da teknolojinin olağanüstü önemli olduğunu açıkça görmeliyiz.
- After all, ICT, being a horizontal technology, makes a huge contribution to innovation within all other disciplines.
- Sonuçta, yatay bir teknoloji olan ICT, diğer tüm disiplinlerdeki yeniliklere büyük katkı sağlamaktadır.
- What we want to do is promote the technology that incontrovertibly meets the requirements.
- Yapmak istediğimiz şey, gereksinimleri tartışmasız bir şekilde karşılayan teknolojiyi teşvik etmektir.
- Here in Europe we should be aiming to set these higher standards subject to the available technology.
- Burada Avrupa'da mevcut teknolojiye bağlı olarak bu yüksek standartları belirlemeyi hedeflemeliyiz.
- It demonstrates how we can introduce the new technology of genetic modification.
- Yeni genetik modifikasyon teknolojisini nasıl tanıtabileceğimizi gösteriyor.
- Not only does this technology make this possible, it is also being done, as was illustrated from our inquiry.
- Bu teknoloji sadece bunu mümkün kılmakla kalmıyor, aynı zamanda soruşturmamızda da gösterildiği gibi yapılıyor.
- The important thing is that the will is there to support high-efficiency technology regardless of size.
- Önemli olan, boyutuna bakılmaksızın yüksek verimli teknolojiyi destekleme iradesinin mevcut olmasıdır.
- Public funds must be used to develop the right technologies, particularly methanisation.
- Kamu fonları, başta metanizasyon olmak üzere doğru teknolojilerin geliştirilmesi için kullanılmalıdır.
- Legislators cannot keep up with this technology even if they try to.
- Yasa koyucular ne kadar uğraşsalar da bu teknolojiye ayak uyduramazlar.
- We have the technology and the treatments available to combat diseases such as AIDS.
- AIDS gibi hastalıklarla mücadele edebilecek teknolojiye ve tedavilere sahibiz.
- Implementing this technology can also make supplies more secure.
- Bu teknolojiyi uygulamak malzemeleri de daha güvenli hale getirebilir.
- I regard this is as a level which reliably reflects the possibilities of modern technology.
- Bunu modern teknolojinin imkanlarını güvenilir bir şekilde yansıtan bir seviye olarak görüyorum.
- He has been negotiating with North Korea to acquire ballistic missile technology.
- Balistik füze teknolojisi edinmek için Kuzey Kore ile görüşmeler yapıyor.
- I believe that nuclear fusion can be developed as a future-proof technology.
- Nükleer füzyonun geleceğe dönük bir teknoloji olarak geliştirilebileceğine inanıyorum.
- All this will be managed with the help of modern technology in any area of the European Union.
- Tüm bunlar Avrupa Birliği'nin her alanında modern teknolojinin yardımıyla yönetilecektir.
- Two problems concern us today, the first being advances in technology.
- Bugün bizi ilgilendiren iki sorundan ilki teknolojideki ilerlemelerdir.
- Stakeholders were either totally against this technology or in favour of it.
- Paydaşlar ya bu teknolojiye tamamen karşı ya da bu teknolojiyi destekliyor.
- We also need to think about the therapeutic technologies that we wish to give priority to.
- Ayrıca öncelik vermek istediğimiz tedavi teknolojileri hakkında da düşünmemiz gerekiyor.
- We can have the technology to give people complete control.
- İnsanlara tam kontrol sağlayacak teknolojiye sahip olabiliriz.
- Stakeholders were either totally against this technology or in favour of it.
- Paydaşlar ya bu teknolojiye tamamen karşı ya da bu teknolojiyi destekliyordu.
- First of all I am glad that technology eventually brought us the honourable Member's supplementary question.
- Her şeyden önce teknolojinin sonunda bize Sayın Üyenin ek sorusunu getirmesine sevindim.
- A much more green oven technology is also used.
- Çok daha çevre dostu bir fırın teknolojisi de kullanılıyor.
- The experience sets a massive example of how far virtual reality technology has come.
- Bu deneyim, sanal gerçeklik teknolojisinin ne kadar ilerlediğine dair muazzam bir örnek teşkil ediyor.
- I believe that it's a combination of the space brothers' technology with other kind of possibilities.
- Bunun uzaylı kardeşlerin teknolojisi ile diğer olasılıkların bir birleşimi olduğuna inanıyorum.
- And technology was able to provide our leadership that opportunity.
- Ve teknoloji liderliğimize bu olanağı sunabildi.
- In the industry of technology, bigger is seldom better.
- Teknoloji endüstrisinde daha büyük olanın daha iyisi olduğu ender görülür.
- It's office and retail space, plus housing all built with the latest green technology.
- Ofis ve geri dönüşüm alanları, ayrıca son çıkan çevreci teknoloji ile tasarlanmış konutlar.
- This technology has since come to dominate the digital imaging industry.
- Bu teknoloji o zamandan beri dijital görüntüleme endüstrisine hakim oldu.
- In the industry of technology, bigger is seldom better.
- Teknoloji sektöründe, daha büyük olanın daha iyi olduğu nadirdir.
- SSL technology ensures the security of the link between your web browser and the website you are visiting.
- SSL teknolojisi, web tarayıcınız ile ziyaret ettiğiniz internet sitesi arasındaki bağlantının güvenliğini sağlar.
- In the industry of technology, bigger is seldom better.
- Teknoloji alanında büyük olan şey nadiren daha iyidir.
- It's office and retail space, plus housing all built with the latest green technology.
- Burası ofis ve perakende alanının yanı sıra tamamı yeni çevreci teknolojiyle inşa edilmiş konutlardan oluşuyor.
- The use of technology in healthcare industry is nothing new.
- Teknolojinin sağlık alanında kullanımı yeni bir şey değil.
- The use of technology in healthcare industry is nothing new.
- Sağlık alanında teknoloji kullanımı pek de yeni değil.
- We need one another in art, science, technology and everything.
- Sanatta, bilimde, teknolojide, her konuda birbirimiz ihtiyacımız var.
- Try spending from time to time a whole day without technology.
- Zaman zaman bütün bir günü teknoloji olmadan geçirmeyi deneyin.
- I believe that it's a combination of the space brothers' technology with other kind of possibilities.
- Bunun, uzay kardeşlerinin teknolojisi ile diğer olasılıkların bir birleşimi olduğuna inanıyorum.
- We see this all over the technology industry.
- Bunu teknolojinin her alanında görüyoruz.
- It's office and retail space, plus housing all built with the latest green technology.
- Ofis ve perakende alanlarının yanı sıra yeni çıkan çevreci teknolojiyle inşa edilmiş konutlar.
- Defense industry projects require high levels of technology and serious investment.
- Savunma sanayii projeleri yüksek düzeyde teknoloji ve ciddi yatırım gerektirmektedir.
- The experience sets a massive example of how far virtual reality technology has come.
- Bu deneyim sanal gerçeklik teknolojisinin nereye kadar geldiğinin büyük bir örneği.
- This technology has since come to dominate the digital imaging industry.
- Bu teknoloji o zamandan beri dijital görüntüleme endüstrisine hâkim oldu.
- The use of technology in healthcare industry is nothing new.
- Teknolojinin sağlık sektöründe kullanılması yeni bir şey değil.
- We see this all over the technology industry.
- Bunu her türlü teknoloji alanında görmekteyiz.
- I believe that it's a combination of the space brothers' technology with other kind of possibilities.
- Bence bu uzay kardeşlerin teknolojisinin başka olasılıklarla birleşimi.
- And technology was able to provide our leadership that opportunity.
- Ve teknoloji, liderliğimize bu olanağı sağlayabildi.
- This technology has since come to dominate the digital imaging industry.
- Bu teknoloji o zamandan beri dijital görüntüleme sektörüne hakim oldu.
- A much more green oven technology is also used.
- Çok daha çevreci bir fırın teknolojisi de kullanılmış olur.
- Defense industry projects require high levels of technology and serious investment.
- Savunma sanayi projeleri yüksek düzeyde teknoloji ve ciddi yatırım gerektiriyor.
- But machine learning is advancing fast, as is sensor technology.
- Ancak sensör teknolojisi gibi makine öğrenimi de hızla gelişiyor.
- Defense industry projects require high levels of technology and serious investment.
- Savunma sanayi projeleri yüksek düzeyde teknoloji ve ciddi yatırım gerektirir.
- But machine learning is advancing fast, as is sensor technology.
- Ancak sensör teknolojisi gibi makine öğrenimi de hızla ilerliyor.
- But machine learning is advancing fast, as is sensor technology.
- Ancak makine öğrenimi, tıpkı sensör teknolojisi gibi hızla ilerliyor.
- The experience sets a massive example of how far virtual reality technology has come.
- Bu deneyim, sanal gerçeklik teknolojisinin ne kadar ilerlediğinin büyük bir örneğini oluşturuyor.
- We see this all over the technology industry.
- Bunu teknoloji sektörünün her yerinde görüyoruz.
- And technology was able to provide our leadership that opportunity.
- Ve teknoloji liderliğimize bu imkanı tanıyabildi.
- A much more green oven technology is also used.
- Çok daha çevreci bir fırın teknolojisi de kullanılıyor.
- Moving money and technology from one side of the globe to the other is not enough.
- Para ve teknolojiyi dünyanın bir ucundan diğer ucuna taşımak yeterli değil.
- This isn't very sophisticated technology.
- Bu çok sofistike bir teknoloji değil.
- The youth is in love with technology.
- Gençlik, teknolojiye aşıktır.
- This technology has a great future.
- Bu teknolojinin büyük bir geleceği var.
- What is the advantage of that technology?
- Bu teknolojinin avantajı nedir?
- Technology is always improving.
- Teknoloji sürekli ilerliyor.
- You've got to love technology.
- Teknolojiyi sevmek zorundasın.
- This isn't very sophisticated technology.
- Bu çok gelişmiş bir teknoloji değil.
- Modern technology gives us many things.
- Modern teknoloji bize birçok şey veriyor.
- Our company's technology has already reached the level of a developed country in the 1990s.
- Şirketimizin teknolojisi 1990'larda gelişmiş bir ülkenin seviyesine ulaştı bile.
- I am passionate about technology.
- Teknoloji konusunda tutkuluyum.
- Technology is always improving.
- Teknoloji daima gelişiyor.
- Modern technology gives us many things.
- Modern teknoloji bize çok şey verir.
- We are designing technology for common people.
- Sıradan insanlar için teknoloji tasarlıyoruz.
- We need an expert in green technology.
- Çevre dostu teknolojide bir uzmana ihtiyacımız var.
- You've got to love technology.
- Teknolojiyi seviyor olmalısın.
- Improvements in technology helped them succeed.
- Teknolojideki gelişmeler onların başarmasına yardım etti.
- Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
- Erken ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mı?
- Technology can help.
- Teknoloji yardım edebilir.
- Technology is always getting better.
- Teknoloji sürekli ilerliyor.
- To say that technology changes rapidly is to utter a truism.
- Teknolojinin hızla değiştiğini söylemek, bir gerçekçiliği dile getirmektir.
- Tom likes technology.
- Tom teknolojiden hoşlanır.
- Technology has improved since then.
- O zamandan beri teknoloji gelişti.
- Technology is always improving.
- Teknoloji her zaman gelişmektedir.
- Why didn't modern technology develop in China?
- Neden Çin'de modern teknoloji gelişmedi?
- Some people argue that technology has negative effects.
- Bazı insanlar teknolojinin olumsuz etkileri olduğunu savunuyor.
- Moving money and technology from one side of the globe to the other is not enough.
- Parayı ve teknolojiyi dünyanın bir tarafından diğerine taşımak yeterli değildir.
- I love technology.
- Teknolojiyi seviyorum.
- What is the advantage to this technology?
- Bu teknolojinin avantajı nedir?
- Technology must be used for good, not evil.
- Teknoloji iyilik için kullanılmalı, kötülük için değil.
- Tom rejects modern technology and lives like in the eighties.
- Tom modern teknolojiyi reddedip 80'li yıllardaki gibi yaşıyor.
- We need an expert in green technology.
- Yeşil teknoloji konusunda bir uzmana ihtiyacımız var.
- The formation and movement of hurricanes are capricious, even with our present-day technology.
- Kasırgaların oluşumu ve hareketleri, günümüz teknolojisiyle bile değişkendir.
- This technology will open up a whole new avenue of research.
- Bu teknoloji yepyeni bir araştırma alanı açacak.
- He is always learning new techniques and technologies.
- O her zaman yeni teknik ve teknolojileri öğreniyor.
- Encryption technology has advanced to the point where it's pretty reliable.
- Şifreleme teknolojisi oldukça güvenilir bir noktaya geldi.
- What is the advantage of that technology?
- O teknolojinin avantajı nedir?
- Apart from languages, I'm also interested in technology.
- Dillerin yanı sıra teknolojiyle de ilgileniyorum.
- Tom doesn't understand modern technology.
- Tom modern teknolojiden anlamaz.
- Improved medical technology has been one of the spin-offs of the space program.
- Gelişmiş tıbbi teknoloji, uzay programının yan ürünlerinden biri oldu.
- I am thankful for technology.
- Teknoloji için minnettarım.
- Don't you just hate technology?
- Teknolojiden nefret etmiyor musun?
- Many Roman technologies were lost during the Middle Ages.
- Orta Çağ boyunca birçok Roma teknolojisi kaybolmuştur.
- Rocket technology improved during World War Two.
- Füze teknolojisi, İkinci Dünya Savaşı sırasında gelişti.
- The technology is still developing.
- Teknoloji hâlâ gelişiyor.
- I love technology.
- Ben teknolojiyi seviyorum.
- Technology solved many of the problems.
- Teknoloji sorunların çoğunu çözdü.
- Do you use current technology?
- Güncel teknolojiyi kullanıyor musun?
- Many ancient technologies were lost during the Middle Ages.
- Orta Çağ boyunca pek çok eski teknoloji kaybolmuştur.
- The youth is in love with technology.
- Gençlik teknolojiye aşık.
- America is ahead in space technology.
- Amerika uzay teknolojisinde ilerdedir.
- I would like to know more about the technology which was used in the construction of the Egyptian pyramids.
- Mısır piramitlerinin yapımında kullanılan teknoloji hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum.
- Modern technology has turned the simple wheat plant into a toxic monster.
- Modern teknoloji, basit buğday bitkisini zehirli bir canavara dönüştürdü.
- A revolution has occurred in technology.
- Teknolojide bir devrim meydana gelmiştir.
- Tom rejects modern technology and lives like in the eighties.
- Tom modern teknolojiyi reddediyor ve seksenli yıllardaki gibi yaşıyor.
- Technology is in itself meaningless unless it serves mankind.
- Teknoloji insanlığa hizmet etmediği sürece kendi başına anlamsızdır.
- It will take five to ten years for the technology to be ready.
- Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.
- Do you use current technology?
- Güncel teknolojiyi kullanıyor musunuz?
- Technology is increasingly improving.
- Teknoloji giderek gelişiyor.
- Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
- Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?
- Technology is always getting better.
- Teknoloji her zaman daha iyiye gidiyor.
- Technology can help.
- Teknoloji yardımcı olabilir.
- America is ahead in space technology.
- Amerika uzay teknolojisinde ileride.
- A revolution has occurred in technology.
- Teknolojide bir devrim oldu.
- It will take five to ten years for the technology to be ready.
- Teknolojinin hazır hale gelmesi beş ila on yıl alacaktır.
- Why does technology hate me?
- Teknoloji neden benden nefret ediyor?
- Technology has improved since then.
- Teknoloji o zamandan beri ilerledi.
- Modern technology has turned the simple wheat plant into a toxic monster.
- Modern teknoloji basit buğday bitkisini zehirli bir canavara dönüştürdü.
- What are the advantages of this technology?
- Bu teknolojinin avantajları nelerdir?
- She does not understand modern technology.
- Modern teknolojiden anlamaz.
- Technology solved many of the problems.
- Teknoloji birçok sorunu çözdü.
- Why does technology hate me?
- Neden teknoloji benden nefret ediyor?
- This technology has a great future.
- Bu teknolojinin iyi bir geleceği var.
- Improvements in technology helped them succeed.
- Teknolojideki gelişmeler başarılı olmalarına yardımcı oldu.
- She does not understand modern technology.
- O modern teknolojiden anlamıyor.
- Improved medical technology has been one of the spin-offs of the space program.
- Gelişen tıbbi teknoloji, uzay programının yan ürünlerinden biri olmuştur.
- I am thankful for technology.
- Ben teknoloji için minettarım.
- I would like to know more about the technology which was used in the construction of the Egyptian pyramids.
- Mısır piramitlerinin yapımında kullanılan teknoloji hakkında daha fazla bilgi edinmek isterim.
- Modern technology has made our lives more comfortable.
- Modern teknoloji hayatımızı daha konforlu hale getirdi.
- Apart from languages, I'm also interested in technology.
- Dillerin dışında, teknolojiyle de ilgileniyorum.
- Rocket technology improved during World War Two.
- İkinci Dünya Savaşı sırasında roket teknolojisi gelişti.
- Tom doesn't understand modern technology.
- Tom modern teknolojiyi anlamıyor.
- Technology is in itself meaningless unless it serves mankind.
- Teknoloji insanlığa hizmet etmedikçe kendi içinde anlamsızdır.
- Tom likes technology.
- Tom teknolojiyi seviyor.
Show More (249)
|
