|
- That is something we have been demanding for ten years, but without getting very far with it as yet.
- Bu bizim on yıldır talep ettiğimiz bir şey, ancak henüz bu konuda çok fazla yol alamadık.
- There are no practical reasons for extending this period from five to ten years.
- Bu sürenin beş yıldan on yıla uzatılması için hiçbir pratik neden yok.
- The other five or ten countries coming into the European Union will demand structural funding for their countries.
- Avrupa Birliği'ne katılan diğer beş ya da on ülke, kendi ülkeleri için yapısal fon talep edecektir.
- Of course we said, as long ago as 1993, that the industry still had almost ten years.
- Elbette 1993 gibi uzun bir süre önce, sektörün hala neredeyse on yılı olduğunu söylemiştik.
- This agreement provides an excellent basis for the Community's environment policy for the next ten years.
- Bu anlaşma, önümüzdeki on yıl boyunca Topluluğun çevre politikası için mükemmel bir temel oluşturmaktadır.
- It is nearly ten years since the wheels were set in motion.
- Çarkların dönmeye başlamasının üzerinden neredeyse on yıl geçti.
- It is true that the trends emerging over the last ten years, as shown by the Dublin Foundation, have been on the rise.
- Dublin Vakfı'nın da gösterdiği gibi son on yılda ortaya çıkan eğilimlerin yükselişte olduğu doğrudur.
- On the contrary, more than one million people have become refugees here over the last ten years.
- Aksine, son on yılda bir milyondan fazla insan burada mülteci durumuna düşmüştür.
- The Kyoto Protocol has still not been ratified by the majority of the countries, after ten years of debate.
- Kyoto Protokolü, on yıl süren tartışmaların ardından hala ülkelerin çoğunluğu tarafından onaylanmamıştır.
- Instead of ten directives, there is going to be just one new one.
- On direktif yerine sadece bir tane yeni direktif olacak.
- Their Odyssey to Europe had lasted ten days under inhumane conditions.
- Avrupa'ya yolculukları insanlık dışı koşullar altında on gün sürmüştür.
- I therefore lend my wholehearted support to the ten accessions proposed by the Commission.
- Bu nedenle Komisyon tarafından önerilen on katılımı tüm kalbimle destekliyorum.
- It does not provide for the accession of ten new Member States.
- Bu teklif on yeni Üye Devletin katılımını öngörmemektedir.
- This is a genetic and scientific fact which would have serious consequences in just ten or twenty years.
- Bu, sadece on ya da yirmi yıl içinde ciddi sonuçlar doğuracak genetik ve bilimsel bir gerçektir.
- That is why I will vote 'no' to all ten countries' accession.
- İşte bu nedenle on ülkenin de üyeliğine 'hayır' oyu vereceğim.
- Furthermore, the economic damage it incurs is enormous, running into the tens of billions of euros annually.
- Ayrıca yol açtığı ekonomik zarar çok büyüktür ve yılda on milyarlarca avroya ulaşmaktadır.
- This agreement provides an excellent basis for the Community's environment policy for the next ten years.
- Bu anlaşma, Topluluğun önümüzdeki on yıllık çevre politikası için mükemmel bir temel oluşturmaktadır.
- In the meantime we are looking forward to the participation of the observers from the first ten countries.
- Bu arada ilk on ülkeden gözlemcilerin katılımını dört gözle bekliyoruz.
- Ten years after vaccination was introduced, there were as few as 148 cases, and 30 years on, only 18.
- Aşılamanın başlamasından on yıl sonra 148 kadar az vaka görülürken, 30 yıl sonra sadece 18 vaka görülmüştür.
- Enlargement by ten new members puts the EU before major difficulties.
- On yeni üyeyle genişleme AB'yi büyük güçlüklerle karşı karşıya bırakır.
- The Commission will soon publish figures on the employment gains and growth effects of ten years of the internal market.
- Komisyon yakında iç pazarın on yıllık istihdam kazanımları ve büyüme etkilerine ilişkin rakamları yayınlayacak.
- Ten of these countries are likely to accede next year and 2007 has been suggested for the other two.
- Bu ülkelerden onunun önümüzdeki yıl katılması muhtemeldir ve diğer ikisi için 2007 yılı önerilmiştir.
- The cost to the Netherlands alone is immense, tens of millions of euros.
- Sadece Hollanda'ya maliyeti çok büyük, on milyonlarca avro.
- There is little to celebrate, anyway, since over these ten years the signs of unsustainability have got worse.
- Zaten kutlanacak çok az şey var, çünkü bu on yıl içinde sürdürülemezlik belirtileri daha da kötüleşti.
- This is why we in this Parliament today shall say 'yes' ten times over.
- Bu nedenle bugün bu Parlamentoda on kez "evet" diyeceğiz.
- It has taken ten years finally to grant the topic political status.
- Konuya siyasi statü kazandırılması nihayet on yıl almıştır.
- Next week, the Commission will publish the results of a major survey on ten years of the internal market.
- Önümüzdeki hafta Komisyon, iç pazarın on yılına ilişkin büyük bir anketin sonuçlarını yayınlayacak.
- Indeed, over the next ten years, employment in this industry is set to increase by a massive 15%.
- Nitekim önümüzdeki on yıl içerisinde bu sektördeki istihdamın %15 gibi muazzam bir oranda artması öngörülmektedir.
- Croatia started building a democracy as long as ten years ago.
- Hırvatistan bir demokrasi inşa etmeye on yıl kadar önce başlamıştır.
- The Commission has come to the view that ten countries are ready to conclude the negotiations.
- Komisyon, on ülkenin müzakereleri sonuçlandırmaya hazır olduğu görüşüne varmıştır.
- If we do not have a centralised procedure by the time the ten new Member States join, there will be enormous inequality.
- Eğer on yeni Üye Devlet katıldığında merkezi bir prosedürümüz olmazsa, muazzam bir eşitsizlik ortaya çıkacaktır.
- It is true that Lisbon is a programme for ten years.
- Lizbon'un on yıllık bir program olduğu doğrudur.
- That is, in fact, one of the reasons why in the past ten years, no progress has been made whatsoever.
- Aslında son on yılda hiçbir ilerleme kaydedilememesinin nedenlerinden biri de budur.
- Although ten countries have completed the last lap, others still have some way to go.
- On ülke son turu tamamlamış olsa da, diğerlerinin hala kat etmesi gereken yol var.
- Over the past ten years, the attention given to Asia by the EU has not always been what it should have been.
- Son on yılda AB'nin Asya'ya gösterdiği ilgi her zaman olması gerektiği gibi olmamıştır.
- This totalled more than EUR 400 million over the past ten years.
- Bu miktar son on yılda 400 milyon Avro'yu aşmıştır.
- It is nearly ten years since the wheels were set in motion.
- Çarklar harekete geçeli neredeyse on yıl oldu.
- Of course, it ratified the list of the ten new future members of the European Union, which is wonderful!
- Tabii ki, Avrupa Birliği'nin gelecekteki on yeni üyesinin listesini onayladı, ki bu harika!
- The Socialist Group will be saying 'yes' to the ten countries.
- Sosyalist Grup on ülkeye 'evet' diyecektir.
- Why has this been paralysed for ten years?
- Neden bu on yıldır felç olmuş durumda?
- The ten countries will take centre stage there.
- Burada on ülke ön plana çıkacaktır.
- It is beyond me why the Christian-Democrats want to wait for another ten years.
- Hıristiyan-Demokratların neden bir on yıl daha beklemek istediklerini anlayamıyorum.
- There are no practical reasons for extending this period from five to ten years.
- Bu sürenin beş yıldan on yıla uzatılması için hiçbir pratik neden bulunmamaktadır.
- I hope that this will apply to ten countries; but I will not compromise on this fundamental requirement.
- Bunun on ülke için geçerli olacağını umuyorum; ancak bu temel gereklilikten taviz vermeyeceğim.
- The ten countries will take centre stage there.
- On ülke bu raporun merkezinde yer alacaktır.
- The Commission is able to accept the ten amendments tabled by the European Parliament.
- Komisyon, Avrupa Parlamentosu tarafından sunulan on değişikliği kabul edebilir.
- For ten years, however, aruba has succeeded in surviving at 68 degrees.
- Ancak on yıl boyunca Aruba 68 derecede hayatta kalmayı başardı.
- The economic depression in Europe has lasted at least ten years.
- Avrupa'daki ekonomik bunalım en az on yıl sürmüştür.
- That is just what we will be in ten days' time.
- On gün içinde durumumuz bu olacak.
- Ten tonnes of lead in one place are absolutely harmless.
- Bir yerde on ton kurşun kesinlikle zararsızdır.
- Ten candidate countries have essentially completed their preparations for membership.
- On aday ülke üyelik için hazırlıklarını büyük ölçüde tamamlamıştır.
- The European Union will soon have ten new members, making a total of twenty-five.
- Avrupa Birliği'nin yakında on yeni üyesi olacak ve toplam üye sayısı yirmi beşe ulaşacak.
- We will have to consider whether or not these last ten years have been wasted.
- Bu son on yılın boşa geçirilip geçirilmediğini değerlendirmemiz gerekecek.
- And ten years after the Rio Summit, Kyoto has still not begun to exist in practice.
- Rio Zirvesi'nden on yıl sonra Kyoto hala pratikte var olmaya başlamadı.
- The Commission's report confirms that ten countries can become members in just over a year.
- Komisyon'un raporu, on ülkenin bir yıldan biraz daha uzun bir sürede üye olabileceğini doğrulamaktadır.
- Over the last ten years, since globalisation began, India has had a rate of growth of 6 to 7%.
- Son on yılda, küreselleşme başladığından bu yana, Hindistan %6 ila %7 arasında bir büyüme oranına sahip oldu.
- That is why I will vote 'no' to all ten countries' accession.
- Bu nedenle on ülkenin de katılımına 'hayır' oyu vereceğim.
- In Europe, tens of millions of workers are wholly or partially unemployed.
- Avrupa'da on milyonlarca işçi tamamen ya da kısmen işsizdir.
- The Socialists have let two out of ten years simply pass by.
- Sosyalistler on yılın ikisinin öylece geçip gitmesine izin verdiler.
- Important institutional decisions have already been made in the last ten days.
- Son on gün içinde önemli kurumsal kararlar alınmıştır.
- We all know that the accession of ten new countries is not an easy task.
- On yeni ülkenin katılımının kolay bir iş olmadığını hepimiz biliyoruz.
- Negotiations on the accession of ten countries to the EEA were launched in Brussels just last week.
- On ülkenin AEA'ya katılımına ilişkin müzakereler daha geçen hafta Brüksel'de başlatıldı.
- The same sum is now set aside for ten countries.
- Aynı miktar şimdi on ülke için ayrılmıştır.
- That is what our main problem will be with gas over the next ten or twenty years.
- Önümüzdeki on ya da yirmi yıl boyunca gaz ile ilgili temel sorunumuz bu olacaktır.
- After two to ten days SARS patients may develop a cough that might progress to difficulties in breathing.
- İki ila on gün sonra SARS hastalarında nefes alma güçlüğüne kadar ilerleyebilen bir öksürük gelişebilir.
- A company will thus have a considerable market share in a group of ten countries.
- Böylece bir şirket on ülkeden oluşan bir grupta hatırı sayılır bir pazar payına sahip olacaktır.
- Accidents of this sort have occurred in the past; thank God we have managed to avoid them in the past ten years.
- Geçmişte bu tür kazalar yaşandı; Tanrı'ya şükür son on yılda bunlardan kaçınmayı başardık.
- For ten years the Commission did not conduct a single cash audit.
- Komisyon on yıl boyunca tek bir nakit denetimi yapmamıştır.
- For ten years, the Commission did not conduct a single cash audit.
- Komisyon on yıl boyunca tek bir nakit denetimi gerçekleştirmemiştir.
- The other five or ten countries coming into the European Union will demand structural funding for their countries.
- Avrupa Birliği'ne girecek diğer beş ya da on ülke, ülkeleri için yapısal fon talep edecektir.
- Ten more countries is excessive.
- On ülke daha olması çok fazla.
- Enlargement is irreversible, and ten new Members could be included by 2004.
- Genişleme geri döndürülemez ve 2004 yılına kadar on yeni Üye dahil edilebilir.
- The question is whether the EU should not also adapt itself to having ten new members.
- Asıl soru, AB'nin de on yeni üyeye uyum sağlayıp sağlayamayacağıdır.
- In future, the validity of authorisations will be limited to ten years.
- Gelecekte, izinlerin geçerliliği on yıl ile sınırlandırılacaktır.
- Not six, but probably ten countries, will be joining, and not in 2002, but in 2004.
- Altı değil, muhtemelen on ülke katılacak ve bu 2002'de değil, 2004'te olacak.
- That happened in Vilnius, just over ten years ago.
- Bu, on yıldan biraz daha uzun bir süre önce Vilnius'ta gerçekleşti.
- An environmental tax on energy has been the subject of discussion and negotiation for more than ten years.
- Enerji üzerinden alınacak bir çevre vergisi on yılı aşkın bir süredir tartışma ve müzakere konusu olmuştur.
- Under the heading of these three axes there are ten concrete objectives.
- Bu üç eksen başlığı altında on somut hedef bulunmaktadır.
- My country is one of the ten member states with a vehicle registration tax.
- Benim ülkem araç tescil vergisi uygulayan on üye ülkeden biridir.
- The Council has ignored this recommendation for ten presidencies.
- Konsey on başkanlık dönemi boyunca bu tavsiyeyi göz ardı etmiştir.
- As you know, it will take another five to ten years before we have Community legislation on this area.
- Bildiğiniz üzere, bu alanda Topluluk mevzuatına sahip olmamız için beş ila on yıl daha geçmesi gerekecek.
- But we have not had an industrial policy for more than ten years now.
- Ancak on yılı aşkın bir süredir bir sanayi politikamız yok.
- Ten years after the first World Summit for Children, the UN has decided to take stock.
- Birinci Dünya Çocuk Zirvesi'nden on yıl sonra BM durum değerlendirmesi yapmaya karar verdi.
- Tens of millions of European citizens also share this view.
- On milyonlarca Avrupa vatandaşı da bu görüşü paylaşmaktadır.
- The fact that more has not happened in almost ten years is, of course, worthy of note.
- Neredeyse on yıldır daha fazlasının gerçekleşmemiş olması elbette kayda değerdir.
- This is why we in this Parliament today shall say 'yes' ten times over.
- Bu nedenle bugün bu Parlamento'da on kez 'evet' diyeceğiz.
- We shall then vote on a supplementary budget for those ten new Member States during next year.
- Önümüzdeki yıl içerisinde bu on yeni Üye Devlet için bir ek bütçe oylaması yapacağız.
- And for ten years now, its parliament has been out of action.
- On yıldır da parlamentosu çalışmıyor.
- I have been fighting for a European environmental coastguard service for almost ten years, here in Parliament.
- Neredeyse on yıldır burada, Parlamento'da Avrupa çevre sahil güvenlik hizmeti için mücadele ediyorum.
- We initially have ten questions which are going to be taken together by the President-in-Office of the Council.
- İlk olarak Konsey Dönem Başkanı tarafından birlikte ele alınacak on sorumuz var.
- These plans were limited to ten years, after which financial responsibility would revert solely to producers.
- Bu planlar on yılla sınırlıydı ve sonrasında mali sorumluluk sadece üreticilere ait olacaktı.
- That is because it only allows for the invitation of eight or ten representatives of the social partners.
- Bunun nedeni, sadece sekiz ya da on sosyal ortak temsilcisinin davet edilmesine izin vermesidir.
- Chad has been engaged in a democratic process for the last ten years.
- Çad'da son on yıldır demokratik bir süreç yaşanmaktadır.
- If we do not have a centralised procedure by the time the ten new Member States join, there will be enormous inequality.
- On yeni Üye Devlet katıldığında merkezi bir prosedüre sahip olmazsak, muazzam bir eşitsizlik ortaya çıkacaktır.
- It is now ten years since Estonia won back its independence.
- Estonya'nın bağımsızlığını geri kazanmasının üzerinden on yıl geçti.
- The question is whether the EU should not also adapt itself to having ten new members.
- Soru, AB'nin kendisini on yeni üyeye adapte edip etmemesi gerektiğidir.
- For ten years, this question has been blocked by individual governments.
- On yıl boyunca bu soru hükümetler tarafından engellenmiştir.
- Over the past ten years, the attention given to Asia by the EU has not always been what it should have been.
- Geçtiğimiz on yıl boyunca AB'nin Asya'ya gösterdiği ilgi her zaman olması gerektiği gibi olmamıştır.
- There are real grounds for optimism and I continue to hope that the EU will have up to ten new members in 2004.
- İyimser olmak için gerçek nedenler var ve AB'nin 2004 yılında on yeni üyeye sahip olacağını ummaya devam ediyorum.
- The thirty-nine problem areas are spread out over ten countries.
- Otuz dokuz sorun alanı on ülkeye yayılmıştır.
- Indeed, over the next ten years, employment in this industry is set to increase by a massive 15%.
- Gerçekten de önümüzdeki on yıl içerisinde bu sektördeki istihdamın %15 gibi muazzam bir oranda artması öngörülmektedir.
- We have considerably improved cars over the past ten or fifteen years.
- Son on, on beş yılda arabaları önemli ölçüde geliştirdik.
- Over the last ten years, the European Union has seen an increase in the number of violent and terrorist acts.
- Son on yılda Avrupa Birliği'nde şiddet ve terör eylemlerinin sayısında artış görülmüştür.
- I hope that this will apply to ten countries; but I will not compromise on this fundamental requirement.
- Umarım bu on ülke için geçerli olur; ancak bu temel gereklilikten taviz vermeyeceğim.
- Of course we said, as long ago as 1993, that the industry still had almost ten years.
- Elbette 1993 gibi uzun bir süre önce, sektörün hala neredeyse on yılı olduğunu belirtmiştik.
- The Estonian kroon has been tied to the Deutschmark and, subsequently, the euro for almost ten years.
- Estonya kroonu yaklaşık on yıldır Alman markına ve daha sonra da Euro'ya bağlıdır.
- The ten new countries can become members from 1 May 2004.
- On yeni ülke 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren üye olabilir.
- Ten new flags appeared in our Chamber today.
- Bugün Meclisimize on yeni bayrak geldi.
- In the ten years since Rio, targets have yet to be reached.
- Rio'dan bu yana geçen on yılda hedeflere henüz ulaşılamamıştır.
- The Socialist Group will be saying 'yes' to the ten countries.
- Sosyalist Grup on ülkeye 'evet' diyecek.
- For ten years, however, Aruba has succeeded in surviving at 68 degrees.
- Ancak on yıl boyunca Aruba 68 derecede hayatta kalmayı başarmıştır.
- Is it meant to mean that there is to be an amendment to the Treaties every ten years?
- Bu, her on yılda bir Antlaşmalarda değişiklik yapılması gerektiği anlamına mı geliyor?
- With less money, we are now supposed to cater for ten new members.
- Daha az parayla, şimdi on yeni üyeye hizmet vermemiz gerekiyor.
- Another ten emigrants drowned yesterday while trying to reach Italy.
- Dün İtalya'ya ulaşmaya çalışan on göçmen daha boğuldu.
- The Council has accepted the Commission's recommendations that the negotiations with ten countries should be concluded.
- Konsey, Komisyon'un on ülke ile müzakerelerin sonuçlandırılması yönündeki tavsiyelerini kabul etmiştir.
- This proposal will be discussed by the Internal Market Council in some ten days' time, on 26 November.
- Bu teklif, yaklaşık on gün sonra, 26 Kasım'da İç Pazar Konseyi tarafından görüşülecektir.
- By means of low-noise asphalt, an enormous noise reduction of ten to thirteen decibels can be achieved.
- Az gürültülü asfalt sayesinde on ila on üç desibellik muazzam bir gürültü azaltımı elde edilebilir.
- It will be no simpler after the European Union gains ten new members.
- Avrupa Birliği'nin on yeni üye kazanmasından sonra da bu daha kolay olmayacaktır.
- I should also add that over the space of ten years, cod catches from the Netherlands have decreased by 70%.
- On yıl içerisinde Hollanda'dan avlanan morina balığının %70 oranında azaldığını da eklemeliyim.
- That is something we have been demanding for ten years, but without getting very far with it as yet.
- Bu on yıldır talep ettiğimiz bir şey ama henüz bu konuda çok fazla yol alamadık.
- In the last ten years, there has been a steady growth in temporary work in the European Union.
- Son on yılda, Avrupa Birliği'nde geçici işlerde istikrarlı bir büyüme yaşandı.
- The EU is on the threshold of enlargement, with ten new Member States acceding in the coming year.
- AB genişlemenin eşiğindedir ve önümüzdeki yıl on yeni Üye Devlet katılacaktır.
- In future, the validity of authorisations will be limited to ten years.
- Gelecekte yetkilendirmelerin geçerliliği on yıl ile sınırlandırılacaktır.
- Of course, it ratified the list of the ten new future members of the European Union, which is wonderful.
- Elbette Avrupa Birliği'nin gelecekteki on yeni üyesinin listesini onayladı ki bu harika bir şey.
- Mr Söderman, it is more than ten years since we proposed introducing a European Ombudsman.
- Sayın Söderman, bir Avrupa Ombudsmanı kurulmasını önermemizin üzerinden on yıldan fazla zaman geçti.
- I think there have been five in the last ten days.
- Sanırım son on gün içinde beş tane oldu.
- The second point that needs to be highlighted is that the directive is now ten years old.
- Vurgulanması gereken ikinci nokta ise direktifin artık on yaşında olduğudur.
- The ten countries have made considerable progress since last year and will be ready in 2004.
- On ülke geçen yıldan bu yana önemli ilerleme kaydetmiştir ve 2004 yılında hazır olacaklardır.
- We have taken over ten minutes to get from the ninth floor down to the Chamber.
- Dokuzuncu kattan odaya inmemiz on dakikadan fazla sürdü.
- I could do so, but it would take about ten minutes.
- Bunu yapabilirim, ama yaklaşık on dakika sürer.
- We must not allow ten years of political and financial investment to be wasted.
- On yıllık siyasi ve mali yatırımın boşa gitmesine izin vermemeliyiz.
- For tens of millions of workers, unemployment will be the result.
- On milyonlarca işçi için sonuç işsizlik olacaktır.
- It does not provide for the accession of ten new Member States.
- On yeni Üye Devletin katılımını öngörmemektedir.
- That is why I will vote 'no' to all ten countries' accession.
- İşte bu nedenle on ülkenin de üyeliğine "hayır" oyu vereceğim.
- The ten new countries can become members from 1 May 2004.
- On yeni ülke 1 Mayıs 2004'ten itibaren üye olabilir.
- We have now been waiting for ten years, since the Rio de Janeiro Conference, for this moment to arrive.
- Rio de Janeiro Konferansından bu yana on yıldır bu anın gelmesini bekliyoruz.
- Ten tonnes of lead in one place are absolutely harmless.
- Bir yerde bulunan on ton kurşun kesinlikle zararsızdır.
- Is it meant to mean that there is to be an amendment to the Treaties every ten years?
- Her on yılda bir Antlaşmalarda değişiklik yapılacağı anlamına mı geliyor?
- The Estonian kroon has been tied to the Deutschmark and, subsequently, the euro for almost ten years.
- Estonya kroonu neredeyse on yıldır Alman markına ve ardından da Euro'ya bağlı.
- The process of enlarging the European Union by ten more States is now entering its final and decisive stage.
- Avrupa Birliği'nin on devlet daha alarak genişlemesi süreci artık son ve belirleyici aşamasına giriyor.
- For ten years, the Commission had not conducted a cash audit.
- Komisyon on yıl boyunca nakit denetimi yapmamıştır.
- In one period of just over a year I was in Macedonia almost ten times.
- Bir yıldan biraz fazla bir süre içinde neredeyse on kez Makedonya'da bulundum.
- We cover something like 120 budget lines with reference to ten different directorates-general.
- On farklı genel müdürlüğe atıfta bulunarak yaklaşık 120 bütçe kalemini kapsıyoruz.
- The Commission promised the introduction of horizontal legislation over ten years ago.
- Komisyon on yılı aşkın bir süre önce yatay mevzuatın yürürlüğe gireceği sözünü vermişti.
- I could do so, but it would take about ten minutes.
- Bunu yapabilirim ama on dakikamı alır.
- I said that no progress had been made in ten years.
- On yıldır hiçbir ilerleme kaydedilmediğini söylemiştim.
- With the money I had on me I calculated that I could buy ten Kalashnikovs or three rocket launchers.
- Yanımdaki parayla on Kalaşnikof ya da üç roketatar alabileceğimi hesapladım.
- The European Union is already taking on ten new members.
- Avrupa Birliği halihazırda on yeni üye kabul ediyor.
- This group still insists on talking as if the CAP had not changed in the last ten years.
- Bu grup hala OTP son on yılda hiç değişmemiş gibi konuşmakta ısrar ediyor.
- This is a genetic and scientific fact which would have serious consequences in just ten or twenty years.
- Bu, sadece on ya da yirmi yıl içinde ciddi sonuçları olacak genetik ve bilimsel bir gerçektir.
- In ten years' time, this inadequate agreement will be deemed a disgrace.
- On yıl sonra, bu yetersiz anlaşma bir utanç kaynağı olarak görülecektir.
- There is even talk of a big bang of ten countries acceding simultaneously.
- Hatta on ülkenin aynı anda katılacağı büyük bir patlamadan bile söz ediliyor.
- We have therefore submitted no fewer than ten amendments, of which I will mention only two.
- Bu nedenle en az on değişiklik önergesi sunduk, bunlardan sadece ikisinden bahsedeceğim.
- A French shipowner told me less than ten minutes ago that the Commission hears but does not listen.
- On dakika kadar önce bir Fransız armatör bana Komisyon'un duyduğunu ama dinlemediğini söyledi.
- This debate has gone on for no more than approximately ten years.
- Bu tartışma yaklaşık on yıldan fazla bir süredir devam etmektedir.
- Many things have happened over the past ten years.
- Son on yılda pek çok şey oldu.
- Almost ten years on, we are nearing the end of that process.
- Neredeyse on yıl sonra, bu sürecin sonuna yaklaşıyoruz.
- According to the Commission document on China, ten rounds of political dialogue have already been held.
- Çin'e ilişkin Komisyon belgesine göre, halihazırda on tur siyasi diyalog gerçekleştirilmiştir.
- Almost ten years on, we are nearing the end of that process.
- Neredeyse on yıl sonra bu sürecin sonuna yaklaşıyoruz.
- A transition period of ten years is foreseen for the remaining workers.
- Diğer işçiler için on yıllık bir geçiş dönemi öngörülmüştür.
- We all know that the accession of ten new countries is not an easy task.
- Hepimiz on yeni ülkenin katılımının kolay bir iş olmadığını biliyoruz.
- Of the aforementioned amounts, a sum of EUR 12 billion is to be earmarked for the ten new Member States.
- Yukarıda belirtilen miktarların dışında, on yeni Üye Devlet için toplam 12 milyar Avro ayrılması öngörülmektedir.
- The Commission's report confirms that ten countries can become members in just over a year.
- Komisyon'un raporu, on ülkenin bir yıldan biraz daha uzun bir süre içerisinde üye olabileceğini teyit etmektedir.
- These three objectives underpin ten priorities which basically cover a broad range of reforms.
- Bu üç hedef, temelde geniş bir reform yelpazesini kapsayan on önceliği desteklemektedir.
- I note that the ten objectives which we adopted from the original statement have been whittled down to three.
- Orijinal bildiride benimsediğimiz on hedefin üçe indirildiğini not ediyorum.
- A concerted time-limited effort is needed, otherwise we are still going to be talking about this in ten years' time.
- Zamanla sınırlı ortak bir çabaya ihtiyaç var, aksi takdirde on yıl sonra hala bu konuyu konuşuyor olacağız.
- The process of the accession of ten new Member States is now nearing completion.
- On yeni Üye Devletin katılım süreci artık tamamlanmak üzeredir.
- First of all, I would like to reassure you that I will not need the full ten minutes that have been allocated to me.
- Öncelikle, bana ayrılan on dakikanın tamamına ihtiyacım olmayacağı konusunda sizi temin etmek isterim.
- In future, the validity of authorisations will be limited to ten years.
- Gelecekte, yetkilendirmelerin geçerliliği on yıl ile sınırlandırılacaktır.
- What kind of enlargement will it be? Will ten countries be joining or not?
- Ne tür bir genişleme olacak? On ülke katılacak mı, katılmayacak mı?
- Of the aforementioned amounts, a sum of EUR 12 billion is to be earmarked for the ten new Member States.
- Söz konusu meblağın 12 milyar Euro'luk kısmı on yeni Üye Devlet için ayrılacaktır.
- This decision is to be applied for a period of ten years.
- Bu karar on yıllık bir süre için uygulanacaktır.
- Ten new countries are about to join.
- On yeni ülke katılmak üzere.
- Ten years after vaccination was introduced, there were as few as 148 cases, and 30 years on, only 18.
- Aşılamanın başlamasından on yıl sonra 148 vaka görülürken, 30 yıl sonra yalnızca 18 tane görülmüştür.
- Negotiations on the accession of ten countries to the EEA were launched in Brussels just last week.
- On ülkenin AEA'ya katılımına ilişkin müzakereler geçtiğimiz hafta Brüksel'de başlatıldı.
- Ten years after the end of the conflict, no serious enquiry has been carried out to discover what happened to them.
- Çatışmanın sona ermesinden on yıl sonra, onlara ne olduğunu ortaya çıkarmak için ciddi bir soruşturma yürütülmedi.
- After all, there are now no fewer than ten countries that have to meet a whole host of new requirements.
- Ne de olsa artık bir dizi yeni gerekliliği yerine getirmesi gereken en az on ülke var.
- We will thus have ten to fifteen people who will form the long-term team of observers.
- Böylece uzun vadeli gözlemci ekibini oluşturacak on ila on beş kişiye sahip olacağız.
- I should also add that over the space of ten years, cod catches from the Netherlands have decreased by 70%.
- Ayrıca on yıl içerisinde Hollanda'dan avlanan morina balıklarının %70 oranında azaldığını da eklemeliyim.
- I said that no progress had been made in ten years.
- On yıldır hiçbir ilerleme kaydedilmediğini söyledim.
- Because we have considerably improved cars over the past ten, fifteen years.
- Çünkü son on, on beş yılda arabaları önemli ölçüde geliştirdik.
- We cannot bind ourselves politically for the next ten years.
- Önümüzdeki on yıl için kendimizi siyasi olarak bağlayamayız.
- I have ten minutes' speaking time, as much as only a Group chairman can normally expect.
- Normalde sadece bir Grup başkanının bekleyebileceği kadar on dakikalık konuşma sürem var.
- Progress has already been made, however, in the past ten years.
- Bununla birlikte, son on yılda ilerleme kaydedilmiştir.
- Enough to kill you and your whole family ten times over.
- Seni ve tüm aileni on kez öldürmeye yetecek kadar.
- And I sentence you to ten years hard labor.
- Ve seni on yıl ağır çalışma cezasına çarptırıyorum.
- Enough to kill you and your whole family ten times over.
- Sizi ve tüm ailenizi on kez öldürmeye yeterli.
- And I sentence you to ten years hard labor.
- Ve sizi on yıl ağır işçiliğe mahkum ediyorum.
- Ten years have passed since the first edition of this book.
- Bu kitabın ilk baskısından bu yana on yıl geçti.
- And I sentence you to ten years hard labor.
- Seni on yıl ağır işlerde çalışmaya mahkum ediyorum.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Okulu bitirdikten sonra herkes on yıl boyunca askere gitmek zorundadır.
- To look like a local, check out these ten tips to enjoy the trip.
- Yerel biri gibi görünmek için, seyahatin tadını çıkarmak için bu on ipucuna göz atın.
- They only managed to get over ten kilometers.
- Sadece on kilometreyi aşabildiler.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Herkes okulu bitirdikten sonra on yıl boyunca askerlik yapmak zorunda.
- Ten years have passed since the first edition of this book.
- Bu kitabın ilk yayımlanmasının ardından on yıl geçti.
- Make me ten copies.
- Bana on kopya yap.
- Tom and Mary are going to be here in ten minutes.
- Tom ve Mary on dakika içinde burada olacaklar.
- He waited ten minutes.
- O on dakika bekledi.
- The committee has ten members.
- Komitenin on üyesi var.
- I've been on hold for ten minutes.
- On dakikadır beklemedeyim.
- I have kept a diary in English these ten years.
- Bu on yıl İngilizce bir günlük tuttum.
- I had not seen a lion before I was ten years old.
- On yaşıma kadar hiç aslan görmemiştim.
- We will have lived here for ten years at the end of this month.
- Bu ayın sonunda on yıldır burada yaşıyor olacağız.
- I'm meeting her in ten minutes.
- On dakika içinde onunla buluşuyorum.
- Do you want to spend the next ten years in prison?
- Önümüzdeki on yılı hapiste mi geçirmek istiyorsun?
- The distribution of the ballots took ten minutes.
- Oy pusulalarının dağıtılması on dakika sürdü.
- It's been ten years since my father died.
- Babam öleli on yıl oldu.
- Five out of ten drivers a traffic cop has to deal with on New Year's Eve night are drunk.
- Bir trafik polisinin yılbaşı gecesinde muhatap olduğu her on sürücüden beşi sarhoştur.
- One out of ten people suffers from a lack of sleep.
- Her on kişiden biri uykusuzluk çekiyor.
- We were living in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıldır Osaka'da yaşıyorduk.
- She had lived in Hiroshima until she was ten.
- On yaşına gelene kadar Hiroshima'da yaşadı.
- Brazil borders ten countries as well as the Atlantic Ocean.
- Brezilya, Atlantik Okyanusu'nun yanı sıra on ülkeyle sınır komşusudur.
- They walked for ten miles, rested for ten minutes, then walked again.
- On altı kilometre yürüyüp, on dakika dinlenip, tekrar yürüdüler.
- Tom usually drives about ten kilometers per hour over the speed limit.
- Tom genellikle hız sınırının saatte yaklaşık on kilometre üzerinde araba kullanır.
- I've been trying to get a hold of Tom for the last ten minutes.
- Son on dakikadır Tom'a ulaşmaya çalışıyorum.
- I had known her for ten years when I married her.
- Onunla evlendiğimde on yıldır onu tanıyordum.
- It has been ten years since he died.
- Öleli on yıl oldu.
- Generally speaking, women live longer than men by almost ten years.
- Genel olarak konuşursak, kadınlar erkeklerden neredeyse on yıl daha uzun yaşar.
- The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs, on dakika geç kaldı.
- There were ten policemen at the scene.
- Olay yerinde on polis vardı.
- Please wait ten seconds.
- Lütfen on saniye bekleyin.
- The number of people who smoke increased in the last ten years.
- Son on yılda sigara içenlerin sayısı arttı.
- We have been good friends for ten years.
- On yıldır iyi arkadaşız.
- They have lived in this town for ten years.
- On yıldır bu kasabada yaşıyorlar.
- If there were no air, people could not live for even ten minutes.
- Eğer hava olmasaydı, insanlar on dakika bile yaşayamazdı.
- Buses run every ten minutes.
- Otobüsler her on dakikada bir kalkıyor.
- We live ten minutes away from him.
- On dakika uzaklıkta oturuyoruz.
- She couldn't imagine herself in the same job in ten years.
- Kendini on yıl sonra aynı işte hayal bile edemezdi.
- They have been married for ten years.
- Onlar on yıldır evliler.
- We waited ten minutes.
- Biz on dakika bekledik.
- I saw him after ten years.
- Onu on yıl sonra gördüm.
- The Federation Bosnia-Herzegovina consists of ten cantons.
- Bosna-Hersek Federasyonu on kantondan oluşur.
- Tom, would you mind lending me ten dollars?
- Tom, bana on dolar ödünç verir misin?
- It's been ten years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geldiğimden beri on yıl oldu.
- I have absolutely no intention of paying ten dollars.
- Kesinlikle on dolar ödemeye niyetim yok.
- He has been dead for ten years.
- On yıl önce öldü.
- I've been studying in China for ten months.
- On aydır Çin'de okuyorum.
- The cat waited in front of the mousehole for over ten minutes.
- Kedi on dakikadan fazla fare deliğinin önünde bekledi.
- Let the tea draw for ten minutes.
- Çayı on dakika demlenmeye bırakın.
- Prices have risen by 50 percent during the past ten years.
- Son on yılda fiyatlar yüzde elli arttı.
- I usually get to work about ten minutes early.
- Genellikle işe on dakika erken giderim.
- The thermometer registered minus ten last night.
- Dün gece termometre eksi on derece kaydetti.
- It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less.
- Tsunami dalgalarının on metre ya da daha az olacağı beklenmektedir.
- I'll stay in Berlin for ten days.
- Berlin'de on gün kalacağım.
- It has been ten years since I came here.
- Buraya geleli on yıl oldu.
- I've been on hold for ten minutes.
- On dakikadır hatta bekliyorum.
- Can you wait ten minutes?
- On dakika bekleyebilir misin?
- It's been ten years since I left college.
- Üniversiteden ayrılalı on yıl oldu.
- The train is ten minutes late today.
- Tren bugün on dakika geç kaldı.
- The buses run every ten minutes here.
- Burada otobüsler her on dakikada bir çalışır.
- He made a point of reading ten pages every day.
- O her gün on sayfa okumayı ilke edindi.
- Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes.
- Tom yataktan fırladı, üzerine bir şeyler giydi, kahvaltısını yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.
- He has ten cows.
- On ineği var.
- My sister will have been studying English for ten years when she graduates from her college.
- Ablam üniversiteden mezun olduğunda on yıldır İngilizce okuyor olacak.
- The temperature went down ten degrees.
- Sıcaklık on derece düştü.
- We live ten kilometers from Thessaloniki.
- Biz Selanik'ten on kilometre uzakta yaşıyoruz.
- He dedicated himself to biology studies for almost ten years.
- Neredeyse on yıl boyunca kendini biyoloji çalışmalarına adadı.
- I, too, will come in about ten minutes.
- Ben de on dakika içinde geleceğim.
- I paid ten dollars for this cap.
- Bu kasket için on dolar ödedim.
- Tom was trapped for ten days by a terrible blizzard.
- Tom korkunç bir kar fırtınası nedeniyle on gün mahsur kaldı.
- I can only give you ten minutes.
- Size yalnızca on dakika verebilirim.
- Tom arrived ten minutes ago, but I haven't yet seen him.
- Tom on dakika önce geldi ama henüz onu görmedim.
- After ten months of very hard work, sometimes working through the night in an unheated dome, Clyde Tombaugh discovered an object he named Pluto.
- On ay süren ve bazen gece boyunca ısıtmasız bir kubbede devam eden çok sıkı bir çalışmanın ardından Clyde Tombaugh Plüton adını verdiği bir cisim keşfetti.
- We lived there for ten years when the war began.
- Savaş başladığında biz on yıl boyunca orada yaşadık.
- Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir yürüyüş daha bizi sahile ulaştırdı.
- I have not been sick for the past ten years.
- Son on yıldır hiç hastalanmadım.
- It is ten years since he came to Japan.
- Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- The airplane took off ten minutes ago.
- Uçak on dakika önce havalandı.
- The chairperson has been associated with the organization for ten years.
- Başkanın on yıldır örgüt ile ilişkisi vardır.
- I think you owe me ten dollars.
- Sanırım bana on dolar borçlusun.
- Tom was at the bus stop ten minutes before the bus arrived.
- Tom, otobüs gelmeden on dakika önce otobüs durağındaydı.
- It took only ten minutes to walk there.
- Oraya yürümek sadece on dakika sürdü.
- Ten to one you can pass the test.
- Bire on testi geçebilirsin.
- It is over ten years since she last went back to her country.
- Ülkesine en son döndüğünden beri on yıldan fazla zaman geçti.
- I went back to my hometown for the first time in ten years.
- On yıl sonra ilk kez memleketime döndüm.
- The total came to ten dollars.
- Toplam on doları buldu.
- Our school is ten minutes' walk from here.
- Okulumuz buradan yürüyerek on dakika uzaklıkta.
- The proportion of people who smoke increased in the last ten years.
- Sigara içen insanların oranı son on yılda arttı.
- Tom drove the streets for ten minutes in search of a parking place.
- Tom park yeri bulmak için on dakika boyunca sokaklarda dolaştı.
- I usually get to work about ten minutes early.
- Genelde işe on dakika erken gelirim.
- She was able to solve the problem in ten minutes.
- Problemi on dakika içinde çözebilirdi.
- He worked hard for peace for these ten years.
- Bu on yıl boyunca barış için çok çalıştı.
- You'll get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha az sürede oraya varırsın.
- I am not about to pay ten dollars.
- On dolar ödeyecek değilim.
- Ten years have gone by since her death.
- Onun ölümünden beri on yıl geçti.
- Our school is ten minutes' walk from here.
- Okulumuz buradan on dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- The ditch is ten feet long.
- Hendek on fit uzunluğunda.
- Write a composition of ten sentences.
- On cümlelik bir kompozisyon yazın.
- It's been ten years since I came to this town.
- Bu şehre geleli on yıl oldu.
- Tom is heavier than Jack by ten pounds.
- Tom, Jack'ten on pound daha ağırdır.
- He ran away from home three times before he was ten.
- On yaşına gelmeden önce üç kez evden kaçtı.
- That pasture is ten acres.
- O mera on dönüm.
- I bid ten dollars for the old stove.
- Eski soba için on dolar teklif ettim.
- Fadil was ten years older than Layla.
- Fadıl, Leyla'dan on yaş büyüktü.
- They have lived in London for ten years.
- On yıldır Londra'da yaşıyorlar.
- It rained for the first time in ten days.
- On gün içinde ilk kez yağmur yağdı.
- He's written ten books, but hasn't published any of them.
- O, on kitap yazdı ama onlardan hiçbirini yayınlamadı.
- The bus has a delay of ten minutes.
- Otobüsün on dakikalık bir gecikmesi var.
- I have absolutely no intention of paying ten dollars.
- On dolar ödemeye hiç niyetim yok.
- It is over ten years since she last went back to her country.
- O son olarak ülkesine döndüğünden beri on yıldan fazla oldu.
- Ten years is a long time.
- On yıl uzun bir zamandır.
- Other people need nine or ten hours of sleep.
- Diğer insanlar dokuz ya da on saat uykuya ihtiyaç duyarlar.
- He will have lived here for ten years by the end of next month.
- Gelecek ayın sonunda on yıldır burada yaşamakta olacak.
- We made friends with at least ten Americans.
- En az on Amerikalıyla arkadaş olduk.
- I'm meeting Tom in ten minutes.
- On dakika içinde Tom'la buluşacağım.
- He needed more than ten minutes to find the way out.
- Çıkış yolunu bulmak için on dakikadan daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- Chinese is divided into ten major dialect groups.
- Çince on büyük lehçe grubuna ayrılır.
- Ten years have passed since he went to America.
- Amerika'ya gitmesinin üzerinden on yıl geçti.
- He can speak ten languages.
- On dil konuşabiliyor.
- Dick died when he was ten years old.
- Dick on yaşındayken öldü.
- I bumped into an old friend for the first time in ten years on the Shinkansen the other day.
- Geçen gün Shinkansen'de eski bir arkadaşıma on yıl sonra ilk kez rastladım.
- I owe ten dollars to her.
- Ona on dolar borcum var.
- Layla came home some ten to fifteen minutes later.
- Leyla yaklaşık on ila on beş dakika sonra eve geldi.
- If there were no air, man could not live even ten minutes.
- Hava yoksa insan on dakika bile yaşayamaz.
- I'll join in ten minutes.
- On dakika içinde katılacağım.
- Cookie is ten years younger than Kate.
- Cookie Kate'ten on yaş daha gençtir.
- He will be ten next April.
- Gelecek nisanda on yaşında olacak.
- I lived abroad for ten years.
- On yıl boyunca yurtdışında yaşadım.
- Another ten years went by quickly.
- Bir on yıl daha çabucak geçti.
- The Murais have been married for ten years.
- Murai çifti on yıldır evli.
- I hadn't seen a lion before I was ten years old.
- On yaşımdan önce hiç aslan görmemiştim.
- We lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıl Osaka'da yaşadık.
- He studied for ten years.
- O, on yıl çalıştı.
- Tom was convicted of second degree murder and sentenced to ten years in jail.
- Tom ikinci derece cinayetten suçlu bulundu ve on yıl hapse mahkum edildi.
- Ten people died, a woman among them.
- Aralarında bir kadının da olduğu on kişi öldü.
- I've known him for more than ten years.
- Onu on yıldan fazladır tanırım.
- The ditch is ten feet wide.
- Hendek on fit genişliğinde.
- It's been ten years since I came here.
- Buraya gelmemin üzerinden on yıl geçmiş.
- The bus will arrive within ten minutes.
- Otobüs, on dakika içinde gelecektir.
- I have been married to her for ten years.
- Ben de onunla on yıldır evliyim.
- Even if it takes me ten years, I am determined to accomplish the job.
- On yılımı alsa bile, bu işi başarmaya kararlıyım.
- I think we should've left ten minutes ago.
- Sanırım on dakika önce ayrılmalıydık.
- As many as ten people live in this small house.
- Bu küçük evde on kadar kişi yaşıyor.
- It's necessary to wait just ten days.
- Sadece on gün beklemek gerekir.
- Tom has known Mary for close to ten years.
- Tom, Mary'yi on yıla yakın bir süredir tanıyor.
- It is over ten years since she last went back to her country.
- Ülkesine en son gittiğinden beri on yıldan fazla oldu.
- We had lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıl Osaka'da yaşadık.
- Tom has been a prison guard for ten years.
- Tom on yıldır bir hapishane gardiyanıdır.
- It can accommodate as many as ten people.
- En fazla on kişi alabilir.
- Follow the tram line and after ten minutes you will see it on the right side.
- Tramvay hattını takip et ve on dakika sonra onu sağ tarafta görürsün.
- It has been ten years since I came here.
- Buraya geldiğimden beri on yıl oldu.
- It took him ten days.
- On gününü aldı.
- Someone called you ten minutes ago.
- On dakika önce biri seni aradı.
- The guide who took us there was only ten years old.
- Bizi oraya götüren rehber sadece on yaşındaydı.
- Tom has been living in Boston for almost ten years.
- Tom neredeyse on yıldır Boston'da yaşıyor.
- He weighs ten more kilos than me.
- Benden on kilo daha ağır.
- For ten florins, I send a series of stamps.
- On florin için bir dizi pul gönderiyorum.
- My team consists of ten people.
- Takımım on kişiden oluşmaktadır.
- He waited ten minutes.
- On dakika bekledi.
- The reason Mary has to go to the bathroom so often is that she drinks ten cups of tea a day.
- Mary'nin çok sık tuvalete gitmek zorunda olmasının nedeni onun günde on bardak çay içmesidir.
- The party tickets go for ten dollars and upward.
- Parti biletleri on dolar ve üzerine satılıyor.
- He only spent ten liras for his lunch.
- Öğle yemeğine sadece on lira harcadı.
- The bus is running ten minutes late.
- Otobüs on dakika gecikecek.
- Can we give it ten more minutes?
- Ona on dakika daha verebilir miyiz?
- How happy are you on a scale one to ten?
- Bir ile on arasında bir ölçekte ne kadar mutlusunuz?
- Father came home about ten minutes ago.
- Yaklaşık on dakika önce babam eve geldi.
- My uncle has lived in Paris for ten years.
- Amcam Paris'te on yıl yaşadı.
- I've lived abroad for ten years.
- On yıldır yurt dışında yaşıyorum.
- I bumped into an old friend for the first time in ten years on the Shinkansen the other day.
- Geçen yıl Shikansen'de on yıldır ilk kez eski bir arkadaşla karşılaştım.
- He has been working for the Banque de France for ten years.
- On yıldır Banque de France için çalışıyor.
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Geçen hafta bana borç verdiği on doları hâlâ kardeşime borçluyum.
- Can you meet me in the cafeteria in ten minutes?
- On dakika içinde benimle kafeteryada buluşabilir misin?
- The university's endowment has decreased steadily over the last ten years.
- Üniversitenin bağışları son on yılda sürekli azaldı.
- Ten years have passed since he died.
- O öldüğünden beri on yıl geçti.
- The train is ten minutes late.
- Tren on dakika gecikti.
- Tom arrived at school ten minutes late today.
- Tom bugün okula on dakika geç geldi.
- Tom is currently serving ten years in prison.
- Tom şu anda hapiste on yıllık cezasını çekiyor.
- He is very clever for a boy of ten.
- On yaşında bir çocuk için çok zeki.
- Please lend me ten cents.
- Lütfen bana on sent ödünç ver.
- At this factory, they produce a car every ten minutes.
- Bu fabrikada her on dakikada bir araba üretiyorlar.
- Our car ran out of petrol after ten minutes.
- Arabamızın benzini on dakika sonra bitti.
- I haven't gone to the doctor in over ten years.
- On yılı aşkın süredir doktora gitmedim.
- Ten people died, a woman among them.
- Biri kadın olmak üzere on kişi öldü.
- This house is ten years old, but that house over there is quite new.
- Bu ev on yaşında ama oradaki ev çok yeni.
- Tom got here ten to fifteen minutes after Mary.
- Tom Mary'den on ila on beş dakika sonra buraya geldi.
- He makes a point of doing ten push-ups before going to bed.
- O yatmaya gitmeden önce on şınav yapmayı ihmal etmez.
- Father came home about ten minutes ago.
- Babam yaklaşık on dakika önce eve geldi.
- It's been ten years since he came to Japan.
- O Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- The station is a ten minute drive from here.
- İstasyon buradan arabayla on dakika uzaklıkta.
- Ten minutes later, our car ran out of gas.
- On dakika sonra arabamızın benzini bitti.
- When the big earthquake occurred, I was just ten.
- Büyük deprem olduğunda, ben sadece on yaşındaydım.
- We have a homeroom meeting for ten minutes every morning.
- Her sabah on dakika sınıf toplantısı yapıyoruz.
- We're giving you about ten minutes.
- Size yaklaşık on dakika veriyoruz.
- The total came to ten dollars.
- Toplam on dolar tuttu.
- It's been ten years since my grandfather died.
- Büyükbabam öleli on yıl oldu.
- Ten years is a really long period of time.
- On yıl gerçekten uzun bir süre.
- The temperature went down to minus ten degrees centigrade last night.
- Sıcaklık dün gece eksi on dereceye düştü.
- He has been a prison guard for ten years.
- On yıldır hapishane gardiyanlığı yapıyor.
- The fire burnt ten houses down.
- Yangın on evi yakıp kül etti.
- The plane takes off in ten minutes.
- Uçak on dakika içinde hareket eder.
- At ten years old his hair turned grey.
- On yaşındayken saçları beyazladı.
- Give me ten minutes.
- Bana on dakika ver.
- There were ten police officers on the spot.
- O noktada on polis memuru vardı.
- The job will take a minimum of ten days.
- İş, en az on gün sürecek.
- She came back ten minutes after the explosion.
- Patlamadan on dakika sonra geri geldi.
- It's ten o'clock sharp.
- Saat tam on.
- She started ten minutes ago.
- O, on dakika önce başladı.
- When the big earthquake occurred, I was just ten.
- Büyük deprem meydana geldiği zaman ben sadece on yaşındaydım.
- I worked for him for ten years.
- On yıl onun için çalıştım.
- It's necessary to wait just ten days.
- Sadece on gün beklemek gerekiyor.
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde gidiyorum.
- My backyard can hold more than ten people.
- Arka bahçem on kişiden fazlasını alabilir.
- Tom can't be in the car more than ten minutes or he gets sick.
- Tom arabada on dakikadan daha fazla duramaz, yoksa midesi bulanır.
- The cat waited in front of the mousehole for over ten minutes.
- Kedi, fare deliğinin önünde on dakikayı aşkın bekledi.
- He spends in one day the money he has been saving for ten years.
- On yıldır biriktirdiği parayı bir günde harcıyor.
- He earned no more than ten dollars a day.
- Günde en fazla on dolar kazanıyor.
- Another ten years went by quickly.
- On yıl daha çabucak geçti.
- The club is made up of ten women.
- Kulüp on kadından oluşuyor.
- I'll be back in ten minutes.
- On dakika içinde dönerim.
- It takes about ten minutes to boil an egg.
- Bir yumurtayı haşlamak yaklaşık on dakika sürer.
- It is ten degrees below zero now.
- Şimdi sıcaklık sıfırın altında on derece.
- He only paid ten dollars for that shirt.
- O gömlek için sadece on dolar ödedi.
- Tom can't be in the car more than ten minutes without getting sick.
- Tom hastalanmadan on dakikadan fazla arabada kalamaz.
- I'll be ready in ten minutes.
- On dakika içinde hazır olurum.
- Ten years have gone by since my father died.
- Babam öldüğünden beri on yıl geçti.
- The bus leaves every ten minutes.
- Otobüs, her on dakikada bir kalkıyor.
- They sank ten enemy ships.
- On düşman gemisini batırdılar.
- Today, I bought ten books in all.
- Bugün toplam on kitap aldım.
- One good friend is better than ten relatives.
- Bir iyi arkadaş, on akrabadan daha iyidir.
- He came here ten minutes ago.
- Buraya on dakika önce geldi.
- For ten florins, I send a series of stamps.
- On florine bir dizi pul gönderiyorum.
- Tom spent ten days in a coma after the accident.
- Tom kazadan sonra komada on gün geçirdi.
- It's been more than ten years since we came to live here.
- Burada yaşamaya başlayalı on yıldan fazla oldu.
- She solved the task in ten minutes.
- Görevi on dakika içinde çözdü.
- It took him ten minutes to solve the problem.
- Problemi çözmek on dakikasını aldı.
- Five out of ten drivers a traffic cop has to deal with on New Year's Eve night are drunk.
- Bir trafik polisinin yılbaşı gecesi uğraşmak zorunda kaldığı her on sürücüden beşi alkollüdür.
- Tom is ten pounds heavier than Jack.
- Tom Jack'ten on paund daha ağırdır.
- By this age, society tells you to have ten children.
- Bu yaşa kadar, toplum size on çocuk yapmanızı söyler.
- Ten days later, Sami's body was found by a concerned neighbor.
- On gün sonra Sami'nin cesedi ilgili bir komşu tarafından bulundu.
- The number of people who smoke increased in the last ten years.
- Sigara içen insan sayısı, son on yılda arttı.
- It cost him ten dollars to get the ticket for the musical.
- Müzikal için bilet almak ona on dolara mal oldu.
- He has ten cows.
- Onun on ineği var.
- He needed more than ten minutes to find the way out.
- Çıkış yolunu bulmak için on dakikadan fazlasına ihtiyacı vardı.
- Five or ten minutes would not have made any difference.
- Beş ya da on dakika fark yaratmazdı.
- Sami performs i'tikaf in the last ten days of Ramadan.
- Sami, Ramazan ayının son on gününde itikaf yapar.
- I've been living in Milan for ten years.
- On yıldır Milano'da oturuyorum.
- It can accommodate as many as ten people.
- On kadar kişiye yer sağlanabilir.
- After ten minutes' walk we came to the museum.
- Biz on dakikalık bir yürüyüşten sonra müzeye geldik.
- Ten years is a long time.
- On yıl uzun bir süre.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
- O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- It takes me ten minutes to walk to school.
- Okula yürümek on dakikamı alıyor.
- She was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede oraya varabildi.
- He dedicated himself to biology studies for almost ten years.
- On yıldır kendini biyoloji çalışmalarına adadı.
- He should've been here ten minutes ago.
- O, on dakika önce burada olmalıydı.
- The Murais have been married for ten years.
- Murailer on yıldır evliymiş.
- I lived abroad for ten years.
- On yıl yurt dışında yaşadım.
- I spent ten dollars on a book.
- Bir kitap için on dolar harcadım.
- Tom was diagnosed with a brain tumor when he was ten years old.
- Tom'a on yaşındayken beyin tümörü teşhisi kondu.
- Now ten dollars buys less than five dollars did three years ago.
- Şimdi on dolar, üç yıl önceki beş dolardan daha az para ediyor.
- Tom used the same towel for ten days straight.
- Tom on gün boyunca aynı havluyu kullandı.
- He'll be there in ten minutes.
- On dakika içerisinde orada olacak.
- Even if it takes me ten years, I am determined to accomplish the job.
- On yılımı alsa bile, işi başarmaya kararlıyım.
- As many as ten people saw the accident.
- On kadar kişi kazayı gördü.
- Ten years have passed since he went to America.
- Amerika'ya gittiğinden beri on yıl geçti.
- There are ten decades in a century.
- Bir yüzyılda on on yıl vardır.
- I lost ten kilos in three months.
- Üç ayda on kilo verdim.
- If there was no air, people could not live for even ten minutes.
- Eğer hava olmasaydı, insanlar on dakika bile yaşayamazdı.
- I worked for him for ten years.
- Onun için on yıl çalıştım.
- She spent the last ten years of her life here.
- Yaşamının son on yılını burada geçirdi.
- The job will take a minimum of ten days.
- İş, en az on gün alır.
- My mother left home ten minutes ago.
- Annem on dakika önce evden çıktı.
- Tom has been a prison guard for ten years.
- Tom on yıldır hapishane gardiyanlığı yapıyor.
- Five or ten minutes would not have made any difference.
- Beş ya da on dakika fark etmezdi.
- Production has increased by four times in the past ten years.
- Üretim son on yılda dört kat arttı.
- I haven't gone to the doctor in over ten years.
- On yıldan uzun süredir doktora gitmedim.
- She was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan kısa sürede oraya varabilmişti.
- The plane takes off in ten minutes.
- Uçak on dakika içinde kalkacak.
- We waited ten minutes.
- On dakika bekledik.
- I've been working in the same company for ten years.
- Ben on yıldır aynı şirkette çalışıyorum.
- She had lived in Hiroshima until she was ten.
- On yaşına kadar Hiroşima'da yaşamıştı.
- I left Japan for the first time in ten years.
- On sene sonra ilk kez Japonya'dan ayrıldım.
- Ready or not, the exam begins in ten minutes.
- Hazır ya da değil, sınav on dakika içinde başlıyor.
- We live ten minutes away from him.
- Ondan on dakika uzaklıkta yaşıyoruz.
- It is about ten minutes' walk to the station.
- İstasyon yaklaşık on dakikalık yürüme mesafesinde.
- He walks about ten kilometers a day.
- Günde yaklaşık on kilometre yürüyor.
- The chairperson has been associated with the organization for ten years.
- Başkan on yıldır kuruluşla ilişkilidir.
- Ten students were caught cheating.
- On öğrenci kopya çekerken yakalandı.
- If there was no air, man could not live for even ten minutes.
- Hava olmasaydı, insan on dakika bile yaşayamazdı.
- Today, we turn ten years old.
- Bugün on yaşına giriyoruz.
- Mary was a prison warden for ten years.
- Mary, on yıl hapishanede gardiyandı.
- He speaks ten languages.
- On dil biliyor.
- Ten minutes after the knockout, the boxer regained consciousness.
- Nakavttan on dakika sonra,boksör yeniden bilincini kazandı.
- He only spent ten liras for his lunch.
- Öğle yemeği için sadece on lira harcadı.
- There were ten police officers on the spot.
- Olay yerinde on polis memuru vardı.
- Please let me sleep for another ten minutes.
- Lütfen on dakika daha uyuyayım.
- Emet sat at my bedside for ten hours.
- Emet on saat boyunca başucumda oturdu.
- You had better keep this food under ten degrees.
- Bu yiyeceği on derecenin altında tutsan iyi olur.
- I've been working in the same company for ten years.
- On yıldır aynı şirkette çalışıyorum.
- Someone rang you ten minutes ago.
- On dakika önce biri seni aradı.
- I arrived at the station ten minutes late.
- İstasyona on dakika geç vardım.
- Write a composition of ten sentences.
- On cümlelik bir kompozisyon yaz.
- Ready or not, the exam begins in ten minutes.
- Hazır olsan da ya da olmasan da, sınav on dakika içinde başlar.
- Here are about ten boys.
- Burada yaklaşık on çocuk var.
- It has been said that a man at ten is an animal, at twenty a lunatic, at thirty a failure, at forty a fraud, and at fifty a criminal.
- Bir insanın on yaşında bir hayvan, yirmi yaşında bir deli, otuz yaşında bir başarısızlık, kırk yaşında bir sahtekâr ve elli yaşında bir suçlu olduğu söylenir.
- Bank robbery will cost you ten years in prison.
- Banka soygunu sana hapishanede on yıla malolacak.
- It's been ten years since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri on yıl oldu.
- Sami stood there for like ten seconds.
- Sami on saniye kadar orada durdu.
- He knows ten languages.
- On dil biliyor.
- He saw his home-town again only after ten years.
- Memleketini ancak on yıl sonra tekrar gördü.
- Ten years is a short time when we look back at it.
- Geriye dönüp baktığımızda on yıl kısa bir süre.
- The train was ten minutes behind time.
- Tren on dakika geç kaldı.
- Mary came before I had waited ten minutes.
- Ben on dakika beklemeden Mary geldi.
- Six and four are ten.
- Altı ve dört on eder.
- He has employed ten workers.
- Çalıştırdığı on işçisi var.
- It's been ten years since I came to live here.
- Buraya yaşamaya geleli on yıl oldu.
- The war lasted nearly ten years.
- Savaş yaklaşık on yıl sürdü.
- My father has been dead for ten years.
- Babam öleli on yıl oldu.
- This shirt costs ten dollars.
- Bu gömlek on dolardır.
- My house is ten minutes' walk from the station.
- Evim istasyondan on dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
- We have lived in the same apartment for ten years.
- On yıldır aynı dairede yaşıyoruz.
- I spent ten dollars on books.
- Kitaplara on dolar harcadım.
- He worked ten hours at a stretch.
- On saat boyunca çalıştı.
- It's been ten years since he died.
- O öldüğünden beri on yıl oldu.
- Expedited delivery will cost an additional ten dollars.
- Hızlandırılmış teslim ilave on dolara mal olacak.
- The New York Stock Exchange closed for ten days.
- New York Menkul Kıymetler Borsası on günlüğüne kapandı.
- In the United States, a census takes place every ten years.
- ABD'de nüfus sayımı her on yılda bir yapılır.
- I sentence you to ten years.
- Seni on yıla mahkûm ediyorum.
- The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs on dakika geç geldi.
- We lived there for ten years when the war began.
- Savaş başladığında on yıl orada yaşadık.
- You're ten minutes late.
- On dakika geç kaldın.
- Our school is within ten minutes' walk of my house.
- Okulumuz evime on dakikalık yürüme mesafesinde.
- Do you have a tatami room for ten people?
- On kişilik bir tatami odan var mı?
- I lived overseas for ten years.
- On yıl boyunca yurt dışında yaşadım.
- I've lived abroad for ten years.
- On yıldır yurt dışında yaşamaktayım.
- The rainy weather lasted for ten days straight.
- Yağmurlu hava tam on gün sürdü.
- She will be back in less than ten minutes.
- On dakikadan daha az bir sürede dönecek.
- This elevator's capacity is ten people.
- Bu asansörün kapasitesi on kişidir.
- I'll pick you up in ten minutes.
- Seni on dakika içinde alırım.
- I want ten plates.
- On tabak istiyorum.
- We asked ten people to the luncheon.
- Öğle yemeğine on kişi davet ettik.
- Tom has told me that same joke more than ten times.
- Tom bana aynı fıkrayı on kereden fazla anlattı.
- Mary was a prison warden for ten years.
- Mary on yıl hapishane müdürlüğü yaptı.
- I can't let you give me your last ten dollars.
- Bana son on dolarını vermene izin veremem.
- Ten policemen were assigned to patrol that area.
- O bölgede devriye gezmek için on polis görevlendirildi.
- The average life of a dog is ten years.
- Bir köpeğin ortalama ömrü on yıldır.
- Ten years is a long time to wait.
- On yıl beklemek için uzun bir süre.
- I saw him after ten years.
- On yıl sonra onu gördüm.
- The trial lasted for ten consecutive days.
- Mahkeme müteakiben on gün sürdü.
- I bought the book for ten dollars.
- Kitabı on dolara aldım.
- It'll take longer than ten minutes.
- Bu on dakikadan daha uzun sürer.
- They have been married for ten years.
- On yıldır evliler.
- You were a prison guard for ten years.
- Sen on yıldır bir hapishane gardiyanıydın.
- Three out of ten persons have a video.
- Her on kişiden üçünde video var.
- He has the ability to speak ten languages.
- Onun on dili konuşma yeteneği var.
- It takes me ten minutes to walk to school.
- Okula yürümek on dakikamı alır.
- He returned home for the first time in ten years.
- On yıl sonra ilk kez evine döndü.
- It happened between eight and ten.
- Sekiz ile on arasında oldu.
- He needs ten hours to get dressed.
- Onun giyinmek için on saate ihtiyacı var.
- They employed ten workers last year.
- Geçen yıl on işçi çalıştırdılar.
- The number of mistakes is ten at most.
- Hata sayısı en fazla on.
- The cake is in the oven now and it should be ready to come out in about ten minutes.
- Kek şu anda fırında ve yaklaşık on dakika içinde çıkmaya hazır olacak.
- He came to Japan when he was a boy of ten.
- Japonya'ya on yaşında bir çocukken geldi.
- I learn ten new words every day.
- Her gün on yeni kelime öğreniyorum.
- Tom preferred to walk ten kilometres rather than pay money for a bus ticket.
- Tom otobüs biletine para vermektense on kilometre yürümeyi tercih etti.
- Sami performs i'tikaf in the last ten days of Ramadan.
- Sami ramazanın son on günü itikafa girer.
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde ayrılıyorum.
- The temperature now is minus ten degrees.
- Şu anda sıcaklık eksi on derece.
- The fire burned down ten houses.
- Yangın on evi yakıp kül etti.
- I'm meeting them in ten minutes.
- On dakika içinde onlarla buluşuyorum.
- That job will take at least ten days.
- Bu iş en az on gün sürer.
- I have known Taro since ten years ago.
- Taro'yu on yıldan beri tanıyorum.
- I lived overseas for ten years.
- Ben on yıl yurt dışında yaşadım.
- She solved the task in ten minutes.
- Görevi on dakikada çözdü.
- The meeting is ten days away.
- Toplantı on gün sonra.
- If you change your hairstyle, you could look ten years younger.
- Eğer saç stilinizi değiştirirseniz on yaş daha genç görünebilirsiniz.
- We asked ten people to the luncheon.
- Öğle yemeğine on kişi çağırdık.
- I have known him for ten years.
- Onu on yıldır tanıyorum.
- The train is ten minutes late today.
- Tren bugün on dakika gecikti.
- I hear this is the coldest winter we have had in the past ten years.
- Son on yıldır yaşadığımız en soğuk kış olduğunu duydum.
- My mother left home ten minutes ago.
- Annem on dakika önce evden ayrıldı.
- It is no more than ten minutes' walk from here.
- Buradan yürüyerek on dakikadan fazla değil.
- It is ten years since my grandfather died.
- Büyükbabam öleli on yıl oldu.
- That job will take at least ten days.
- O iş en az on gün sürecek.
- He will be back in ten minutes.
- On dakika içinde dönecek.
- Chinese is divided into ten major dialect groups.
- Çince on ana lehçe grubuna ayrılmıştır.
- The proportion of people who smoke increased in the last ten years.
- Sigara içen insanların oranı son on yıl içinde arttı.
- I have kept a diary in English these ten years.
- Bu on yıl boyunca İngilizce günlük tuttum.
- Ten days later, Fadil's body was found by a concerned neighbor.
- On gün sonra, Fadıl'ın cesedi endişeli bir komşu tarafından bulundu.
- My house is ten minutes' walk from the station.
- Evim istasyona on dakikalık yürüme mesafesindedir.
- Other people need nine or ten hours of sleep.
- Diğer insanların dokuz ya da on saat uykuya ihtiyacı var.
- A hundred minus ninety is ten.
- Yüz eksi doksan ondur.
- Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.
- Dün, on çift yeni kısa çorap satın aldım.
- It's been ten years since I came to Japan.
- Ben Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- It's already been ten years since we got married.
- Evleneli on yıl oldu.
- Cookie is ten years younger than Kate.
- Cookie, Kate'den on yaş küçük.
- Tom learned to ride a bike when he was ten years old.
- Tom bisiklet sürmeyi on yaşındayken öğrendi.
- I was a prison warden for ten years.
- On yıl hapishane müdürlüğü yaptım.
- Our committee consists of ten members.
- Komitemiz on üyeden oluşmaktadır.
- I have been working here for ten years.
- On yıldır burada çalışıyorum.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı var.
- We'll need an extra ten dollars.
- Fazladan on dolara ihtiyacımız olacak.
- The expenses average ten dollars a day.
- Masraflar günde ortalama on dolar.
- We have ten head of cattle.
- On baş sığırımız var.
- Wood may remain ten years in the water, but it will never become a crocodile.
- Odun suda on yıl kalabilir ama asla bir timsaha dönüşmez.
- Atl is ten years old.
- Atl on yaşında.
- The expenses average ten dollars a day.
- Giderler ortalama günde on dolar.
- They sank ten enemy ships.
- Onlar on düşman gemisini batırdılar.
- My watch loses ten minutes a day.
- Saatim günde on dakika geri kalıyor.
- We invited ten couples to the party.
- On çifti partiye davet ettik.
- Ten people died, among them, a woman.
- On kişi öldü, aralarında bir kadın.
- I have ten pens more than you do.
- Benim senden on kalem fazlam var.
- Tom currently has ten people working for him.
- Tom'un şu anda yanında çalışan on kişi var.
- Supposedly, one in ten Europeans are conceived in an IKEA bed.
- Her on Avrupalıdan birinin IKEA yatağında gebe kaldığı söyleniyor.
- My father took out his wallet and gave me ten dollars.
- Babam cüzdanını çıkardı ve bana on dolar verdi.
- There was one American, one Canadian, plus about ten Germans.
- Bir Amerikalı, bir Kanadalı ve yaklaşık on Alman vardı.
- Ten is ten percent of one hundred.
- On, yüzün yüzde onudur.
- Supposedly, one in ten Europeans are conceived in an IKEA bed.
- Her on Avrupalıdan birinin IKEA yatağında gebe kaldığı söylenmektedir.
- You'll get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede orada olursun.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci vardır.
- She will be back in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede geri dönecek.
- Ten people were slightly injured in the accident.
- Kazada on kişi hafif yaralandı.
- An eyewitness is worth more than ten auditory witnesses.
- Bir görgü tanığı, on işitsel tanıktan daha değerlidir.
- One day's freedom is better than ten years of oppression.
- Bir günlük özgürlük, on yıllık baskıdan iyidir.
- It's been ten years since they were married.
- Evleneli on yıl oldu.
- The White family will arrive in Tokyo at ten thirty.
- White ailesi Tokyo'ya on otuzda varacak.
- I'm meeting her in ten minutes.
- On dakika sonra onunla buluşacağım.
- This watch costs ten dollars at the most.
- Bu saat en çok on dolardır.
- I have been living here for these ten years.
- Bu on yıldır burada yaşıyorum.
- You need another ten dollars to buy that camera.
- O kamerayı almak için on dolara daha ihtiyacın var.
- He will have lived here for ten years by the end of next month.
- Önümüzdeki ayın sonunda burada on yıl yaşamış olacak.
- I wet the bed until I was ten years old.
- Ben on yaşına kadar yatağı ıslatırdım.
- The national debt has trebled in the last ten years.
- Ulusal borç son on yılda üç katına çıktı.
- Tom preferred to walk ten kilometres than pay money for a bus ticket.
- Tom bir otobüs bileti için para ödemektense on kilometre yürümeyi tercih etti.
- He returned back home after being away for ten months.
- On ay uzak kaldıktan sonra eve geri döndü.
- Tom and Mary are going to be here in ten minutes.
- Tom ve Mary on dakika içinde burada olacak.
- Whichever way you may take, you can get to the station in about ten minutes.
- Hangi yoldan giderseniz gidin, istasyona yaklaşık on dakikada varabilirsiniz.
- Tom took antibiotics three times a day every eight hours for ten days.
- Tom on gün boyunca her sekiz saatte bir, günde üç kez antibiyotik alıyordu.
- The reason Mary has to go to the bathroom so often is that she drinks ten cups of tea a day.
- Mary'nin bu kadar sık tuvalete gitmesinin nedeni günde on bardak çay içmesi.
- He walks about ten kilometers a day.
- Günde yaklaşık on kilometre yürür.
- You were a prison warden for ten years.
- On yıl hapishane müdürlüğü yaptın.
- Tom, won't you keep quiet for at least ten seconds?
- Tom, en az on saniye sessiz kalmaz mısın?
- It is ten years since I came to live in Shizuoka.
- Şizuoka'da yaşamaya başlayalı on yıl oldu.
- Tom lived in that small house for a little over ten years.
- Tom o küçük evde on yıldan biraz fazla yaşadı.
- Alone, he did the work of ten men.
- Tek başına, on adamın yapacağı işi yaptı.
- Are you ten?
- On yaşında mısın?
- Five times two equals ten.
- Beş kere iki eşittir on.
- I'll return in ten minutes.
- On dakika içinde dönerim.
- Tom lived in Japan for ten years.
- Tom, Japonya'da on yıl yaşadı.
- This elevator is capable of carrying ten persons.
- Bu asansör on kişi taşıma kapasitesine sahip.
- Ten years have gone by since his death.
- Onun ölümünden beri on yıl geçti.
- It took only ten minutes to walk there.
- Oraya yürümek sadece on dakika aldı.
- He'll be along in ten minutes.
- On dakika içinde gelecek.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- The temperature went down to minus ten degrees centigrade last night.
- Dün gece sıcaklık eksi on dereceye kadar düştü.
- Tom learned to ride a bike when he was ten.
- Tom on yaşındayken bisiklet sürmeyi öğrendi.
- This town hasn't changed much in the last ten years.
- Bu kasaba son on yıl içerisinde çok fazla değişmedi.
- Before coming to Tokyo, we lived for ten years in Osaka.
- Tokyo gelmeden önce on yıl boyunca Osaka'da yaşadık.
- It's ten past four now.
- Saat dördü on geçiyor.
- He should have been here ten minutes ago.
- On dakika önce burada olmalıydı.
- This ship was ten meters long.
- Gemi on metre uzunluğundaydı.
- Ten people were packed into the small room.
- On kişi küçük bir odaya tıkıştırıldı.
- I've known him for ten years.
- Onu on yıldır tanıyorum.
- Tom can get there in ten minutes if he drives fast.
- Tom hızlı sürerse oraya on dakikada varabilir.
- Tom arrived at school ten minutes late today.
- Tom, bugün okula on dakika geç geldi.
- Which countries have developed significantly during the past ten years?
- Son on yıl boyunca hangi ülkeler önemli ölçüde gelişti?
- It has been ten years since he died.
- O öleli on yıl oldu.
- The audience gave him an ovation for ten minutes.
- Seyirciler onu on dakika boyunca alkışladı.
- He can run a hundred meters in less than ten seconds.
- Yüz metreyi on saniyeden kısa sürede koşabiliyor.
- Verdun had withstood a siege of ten weeks.
- Verdun on haftalık bir kuşatmaya direnmişti.
- He answered all the questions in ten minutes.
- O, bütün soruları on dakika içinde cevapladı.
- This year the circus has ten elephants.
- Bu yıl sirkte on fil var.
- In about ten days the first fermentation will definitely be finished.
- Yaklaşık on gün içinde ilk fermantasyon kesinlikle bitmiş olacak.
- Care has made her look ten years older.
- Sıkıntı onu on yaş yaşlandırdı.
- The five yuan coins are brass, and the ten yuan coins are made out of bronze.
- Beş yuanlık madeni paralar pirinçten, on yuanlık madeni paralar ise bronzdan yapılmıştır.
- Tom left ten minutes ago.
- Tom on dakika önce çıktı.
- It is expected that the tsunami surge will be ten meters or less.
- Tsunami dalgasının on metre veya daha az olması bekleniyor.
- She is able to speak ten languages.
- On dil konuşabiliyor.
- He puts ten dollars aside every week.
- Her hafta kenara on dolar koyuyor.
- You were a prison warden for ten years.
- On yıldır bir hapishane gardiyanıydın.
- My sister will have been studying English for ten years when she graduates from her college.
- Kız kardeşim üniversiteden mezun olduğunda on yıldır İngilizce okuyor olacak.
- He had had his old one for more than ten years.
- Eski arabası on yıldan fazla süredir ondaydı.
- The bus was delayed for ten minutes.
- Otobüs on dakika rötar yaptı.
- The ditch is ten feet deep.
- Hendek on fit derinliğinde.
- Nick owes me ten dollars.
- Nick, bana on dolar borçludur.
- It takes about ten minutes to boil an egg.
- Bir yumurtayı kaynatmak yaklaşık on dakika sürer.
- Modern computers carry out ten to the ninth power (10^9) operations per second.
- Modern bilgisayarlar saniyede on üzeri dokuzuncu kuvvet (10^9) işlem yaparlar.
- Tom has told me that same joke more than ten times.
- Tom aynı fıkrayı bana on kereden fazla anlattı.
- A cuttlefish has ten arms.
- Bir mürekkep balığının on kolu vardır.
- He is able to speak ten languages.
- On dil konuşabiliyor.
- The train arrived ten minutes late.
- Tren on dakika geç vardı.
- Someone called on you ten minutes ago.
- On dakika önce biri seni ziyaret etti.
- I have known Taro since ten years ago.
- Taro'yu on yıldır tanımaktayım.
- I've been living in Milan for ten years.
- On yıldır Milano'da yaşıyorum.
- Tom arrived ten minutes ago, but I haven't yet seen him.
- Tom on dakika önce geldi ama onu henüz görmedim.
- I have not been sick for the past ten years.
- Son on yıldır hastalanmadım.
- Tom learned to ride a bike when he was ten years old.
- Tom on yaşındayken bisiklet sürmeyi öğrendi.
- The United States needed ten years of embargo in order to weaken Iraq.
- Birleşik Devletlerin Irak'ı zayıflatmak için on yıllık bir ambargoya ihtiyacı vardı.
- I will be free in ten minutes.
- On dakika içinde boşa çıkarım.
- Home prices have skyrocketed in the last ten years.
- Son on yılda ev fiyatları fırladı.
- The library will be closing in ten minutes.
- Kütüphane on dakika içinde kapanacak.
- The committee is made up of ten members.
- Komite on üyeden oluşmaktadır.
- Mary came before I had waited ten minutes.
- On dakika beklemeden önce Mary geldi.
- He will be ten next April.
- Gelecek Nisan'da on yaşında olacak.
- I'll be with you in ten minutes.
- On dakika içinde sizinle olacağım.
- Production has increased by four times in the past ten years.
- Üretim geçen on yılda dörde katlandı.
- My team contains ten people.
- Ekibim on kişiden oluşuyor.
- It's been ten years since he died.
- O öleli on yıl oldu.
- She has been living in Paris for ten years.
- On yıldır Paris'te yaşıyor.
- With a different hairstyle, you'd look ten years younger.
- Farklı bir saç modeli ile, on yıl daha genç görüneceksin.
- My mother boiled ten eggs.
- Annem on yumurta haşladı.
- She lived in Hiroshima until she was ten.
- On yaşına kadar Hiroşima'da yaşadı.
- Dick was ten years old when he died.
- Öldüğünde Dick, on yaşında idi.
- My watch loses ten minutes a day.
- Saatim günde on dakika kaybediyor.
- I'll be ready in ten minutes.
- On dakika içinde hazır olacağım.
- It's been more than ten years since we came to live here.
- Buraya yaşamaya geleli on yıldan fazla oldu.
- It is ten years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geldiğimden beri on yıl oldu.
- I allowed a margin of ten minutes.
- On dakikalık bir marj bıraktım.
- I will be free in ten minutes.
- On dakika içerisinde işim bitecek.
- The national debt has trebled in the last ten years.
- Ulusal borç son on yılda üç katına çıkmıştır.
- My uncle has lived in Paris for ten years.
- Dayım on yıldır Paris'te yaşıyor.
- One in ten people are nearsighted.
- Her on kişiden biri miyop.
- I can't believe Tom and Mary have been together for ten years.
- Tom ve Mary'nin on yıldır birlikte olduklarına inanamıyorum.
- Which countries have developed significantly during the past ten years?
- Son on yılda hangi ülkeler önemli ölçüde gelişti?
- She was allowed to go to the disco on condition that she was back by ten.
- On yaşına kadar dönmesi şartıyla diskoya gitmesine izin verildi.
- Ten years have passed already since my mother died.
- Annemin ölümünden bu yana on yıl geçti.
- It looks like you've lost ten pounds.
- On kilo vermiş gibi görünüyorsun.
- Could you help me for ten minutes?
- On dakika bana yardım eder misiniz?
- She has been looking after her sick sister for ten years.
- On yıldır hasta kız kardeşine bakıyor.
- He spends in one day the money he has been saving for ten years.
- O on yılda biriktirdiği parayı bir günde harcar.
- It's ten to nine.
- Saat dokuza on var.
- Since I came to Istanbul I have moved exactly ten times.
- İstanbul'a geldiğimden beri tam on kez taşındım.
- One can walk to school in ten minutes.
- Biri okula on dakika içinde yürüyebilir.
- Our yacht club has ten members.
- Yat kulübümüzün on üyesi var.
- Supposedly, one in ten Europeans are conceived in an IKEA bed.
- Söylenenlere göre on Avrupalıdan biri IKEA yatakta hamile kalmıştır.
- Tom went for lunch at ten past two.
- Tom ikiyi on geçe yemeğe gitti.
- All Tom really needed was about ten dollars.
- Tom'un tek istediği on dolardı.
- Tom called Mary every ten minutes.
- Tom, Mary'yi on dakikada bir aradı.
- A cuttlefish has ten arms.
- Mürekkep balığının on kolu vardır.
- The baby has been crying for almost ten minutes.
- Bebek, neredeyse on dakikadır ağlıyor.
- At most, it'll cost ten pesos.
- En fazla on pesoya mal olur.
- It's a ten minutes walk to the bus stop.
- Otobüs durağı, on dakika yürüme mesafesinde.
- I've been studying in China for ten months.
- On aydır Çin'de okumaktayım.
- As many as ten students failed the exam.
- On kadar öğrenci sınavda başarısız oldu.
- Someone called you ten minutes ago.
- Biri on dakika önce seni aradı.
- I've worked here for ten years.
- On yıldır burada çalışmaktayım.
- She was able to solve the problem in ten minutes.
- Sorunu on dakika içinde çözebildi.
- This is just a ten minute walk.
- Bu sadece on dakikalık bir yürüyüş.
- It took ten years to build the amusement park.
- Eğlence parkını inşa etmek, on yıl sürdü.
- The city is divided into ten administrative districts.
- Kent, on idari bölgeye ayrılmıştır.
- In general, women tend to live ten years longer than men.
- Genel olarak, kadınlar erkeklerden on yıl daha uzun yaşamak eğilimindedir.
- He visited his hometown for the first time in ten years.
- On yıl sonra ilk kez memleketini ziyaret etti.
- That will be ten dollars.
- Bu on dolar olacak.
- He returned home after being away for ten months.
- O, on aylık bir uzaklaşmadan sonra evine geri döndü.
- It took me ten minutes to walk to the metro station.
- Metro istasyonuna yürümem on dakika sürdü.
- He should've been here ten minutes ago.
- On dakika önce burada olmalıydı.
- Five out of ten drivers a traffic cop has to deal with on New Year's Eve night are drunk.
- Bir trafik polisinin yılbaşı gecesi uğraşmak zorunda olduğu on sürücüden beşi sarhoştur.
- As many as ten students stood up all at once.
- On kadar öğrenci aynı anda ayağa kalktı.
- It is ten years since I came to live in Shizuoka.
- Shizuoka'da yaşamak için geldiğimden beri on yıl oldu.
- He has been working for the Banque de France for ten years.
- O on yıldır Banque de France için çalışıyor.
- Tom shouldn't wait for Mary for more than ten minutes.
- Tom Mary'yi on dakikadan daha fazla beklememeli.
- Alone, he did the work of ten men.
- Yalnız başına on adamın işini yaptı.
- It will take five to ten years for the technology to be ready.
- Teknolojinin hazır hale gelmesi beş ila on yıl alacaktır.
- The flight took us ten hours.
- Uçuş on saatimizi aldı.
- We'll need an extra ten dollars.
- Fazladan bir on dolara ihtiyacımız olacak.
- The train arrived ten minutes late.
- Tren on dakika geç geldi.
- We were prison guards for ten years.
- On yıl boyunca gardiyanlık yaptık.
- I lost ten kilos in three months.
- Üç ay içinde on kilo zayıfladım.
- Ten minus two is eight.
- On eksi iki sekiz eder.
- Let's start with Lesson Ten.
- Ders On ile başlayalım.
- The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- I had my secretary run off ten copies.
- Sekreterime on kopya çıkarttırdım.
- Please wait ten minutes.
- Lütfen on dakika bekle.
- When we told Koko the news, she was silent for about ten minutes.
- Koko'ya haberi söylediğimde, o yaklaşık on dakika boyunca sessiz kaldı.
- After ten months of very hard work, sometimes working through the night in an unheated dome, Clyde Tombaugh discovered an object he named Pluto.
- On aylık çok sıkı bir çalışmadan sonra, bazen ısıtılmamış bir kubbede gece boyunca çalışarak, Clyde Tombaugh Pluto adını verdiği bir nesne keşfetti.
- I am not about to pay ten dollars.
- On dolar ödemeye niyetim yok.
- The number of mistakes is ten at most.
- Hataların sayısı en fazla ondur.
- Only ten people showed up for the party.
- Sadece on kişi partiye geldi.
- What remains after ten years of marriage is the routine.
- On yıllık evlilikten sonra geriye kalan şey rutindir.
- It has been ten years since he left Japan.
- Japonya'dan ayrılalı on yıl oldu.
- It's a ten minutes walk to the bus stop.
- Otobüs durağına on dakika yürüme mesafesinde.
- Ten teams competed for the prize.
- Ödül için on takım yarıştı.
- A mother can feed ten children, but ten children can't feed a mother.
- Bir anne on çocuğu besleyebilir, ama on çocuk bir anneyi besleyemez.
- Can you lower the price to ten dollars?
- Fiyatı on dolara indirebilir misiniz?
- Tom needs to see you in ten minutes.
- Tom on dakika içinde seni görmek istiyor.
- What surprised me was that only ten people came to Tom's funeral.
- Beni şaşırtan Tom'un cenazesine sadece on kişinin gelmesiydi.
- The station is a ten minute drive from here.
- İstasyon buradan arabayla on dakika.
- I have read sixty pages, while he has read only ten.
- Ben altmış sayfa okudum, o ise sadece on sayfa okudu.
- Lucy might be able to help you, if you can't cook dinner for ten people alone.
- Tek başına on kişilik akşam yemeği pişiremezsen, Lucy sana yardımcı olabilir.
- The price of bread rose by ten yen.
- Ekmek fiyatı on yen yükseldi.
- Ten years have gone by since her death.
- Ölümünden bu yana on yıl geçti.
- It's been ten years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geleli on yıl oldu.
- Please wait ten minutes.
- Lütfen on dakika bekleyin.
- The buses run every ten minutes.
- Otobüsler, her on dakikada bir çalışıyor.
- They have lived here for ten years.
- On yıldır burada yaşıyorlar.
- He was then a boy of ten.
- O zamanlar on yaşında bir çocuktu.
- It's been ten years since I came here.
- Ben buraya geleli on sene oldu.
- She has ten children.
- On çocuğu var.
- Ten, eleven, twelve, thirteen, fourteen, fifteen, sixteen, seventeen, eighteen, nineteen, twenty.
- On, on bir, on iki, on üç, on dört, on beş, on altı, on yedi, on sekiz, on dokuz, yirmi.
- Boston has grown rapidly in the last ten years.
- Boston son on yılda hızla büyüdü.
- He's ten years older than you.
- O, senden on yaş daha büyüktür.
- As many as ten people saw the accident.
- Kazayı on kadar kişi gördü.
- Today, we turn ten years old.
- Bugün, on yaşına giriyoruz.
- He went ten kilometers.
- On kilometre gitti.
- Could you break this ten dollar bill?
- Bu on doları bozar mısın?
- Tom is currently serving ten years in prison.
- Tom şu anda on yıl hapis yatıyor.
- She is wrong in nine cases out of ten.
- On vakadan dokuzunda yanılıyor.
- With a different hairstyle, you'd look ten years younger.
- Farklı bir saç stiliyle on yaş daha genç görünürsün.
- It's ten minutes' walk to the station.
- İstasyon yürüyerek on dakika uzaklıkta.
- How much does ten kilograms of rice cost?
- On kilogram pirincin fiyatı ne kadardır?
- He studied for ten years.
- On yıl boyunca okudu.
- It's about ten minutes to the station by bus.
- Otobüsle istasyon yaklaşık on dakika uzaklıkta.
- One eyewitness is better than ten earwitnesses.
- Bir görgü tanığı on işitme tanığından daha iyidir.
- She has been studying English since the age of ten.
- On yaşından beri İngilizce öğreniyor.
- The airplane took off ten minutes ago.
- Uçak, on dakika önce kalktı.
- Can't you wait just ten more minutes?
- On dakika daha bekleyemez misin?
- Can't you wait just ten more minutes?
- Yalnızca on dakika daha bekleyemez misin?
- I've known Tom for almost ten years.
- Yaklaşık on yıldır Tom'u tanıyorum.
- I go to bed at around ten at night.
- Ben gece on gibi yatarım.
- I have ten pens.
- On kalemim var.
- Tom came more than ten times.
- Tom on kereden fazla geldi.
- He worked ten hours at a stretch.
- Hiç durmadan on saat çalıştı.
- He puts ten dollars aside every week.
- O her hafta bir kenara on dolar koyar.
- My grandmother raised a family of ten.
- Büyükannem on kişilik bir aile yetiştirdi.
- Tom preferred to walk ten kilometres than pay money for a bus ticket.
- Tom otobüs biletine para vermektense on kilometre yürümeyi tercih etti.
- I'll pick you up in ten minutes.
- On dakika içinde seni alacağım.
- I have lived in this village for the past ten years.
- Son on yıldır bu köyde yaşıyorum.
- That will be ten dollars.
- Bu on dolar eder.
- After ten minutes' walk we came to the museum.
- On dakika yürüdükten sonra müzeye geldik.
- All in all, after ten years of searching, my friend got married to a girl from the Slantsy region.
- Sonuç olarak, on yıllık arayıştan sonra arkadaşım Slantsy bölgesinden bir kızla evlendi.
- I think we should've left ten minutes ago.
- Bence on dakika önce gitmeliydik.
- Ten years have passed already since my mother died.
- Annemin ölümünün üzerinden on yıl geçti bile.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci var.
- Today, I bought ten books in all.
- Bugün toplam olarak on kitap satın aldım.
- And all the days of Cainan were nine hundred and ten years, and he died.
- Kaynan'ın bütün günleri dokuz yüz on yıl sürdü ve öldü.
- The bus was delayed for ten minutes.
- Otobüs on dakika gecikti.
- She spent the last ten years of her life here.
- Hayatının son on yılını burada geçirdi.
- He’s been asleep for ten hours now.
- On saattir uyuyor.
- It took him ten days.
- On gün sürdü.
- Ten more days, then spring!
- On gün daha, sonra bahar!
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
- Bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- The city is divided into ten administrative districts.
- Şehir on idari bölgeye ayrılmıştır.
- It's been ten years since I came here.
- Buraya geleli on yıl oldu.
- I can see ten kids.
- On çocuk görüyorum.
- Ten days passed by.
- On gün geçti.
- I've been living here for the past ten years.
- Son on yıldır burada yaşıyorum.
- I have been working here for ten years.
- On yıldır burada çalışmaktayım.
- This car has been used for the past ten years.
- Bu araba son on yıldır kullanılıyor.
- Modern computers carry out ten to the ninth power (10^9) operations per second.
- Modern bilgisayarlar saniyede on üzeri dokuz (10^9) işlem yapıyor.
- Ten minutes after they had passed Nara, the car ran out of gas.
- Nara'yı geçtikten on dakika sonra arabanın benzini bitti.
- The trial lasted for ten consecutive days.
- Mahkeme peş peşe on gün sürdü.
- It's been ten years since he came to Japan.
- Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- The job will take a minimum of ten days.
- İş en az on gün sürecek.
- I had lived in Sendai for ten years before I visited Matsushima.
- Matsushima'yı ziyaret etmeden önce on yıl Sendai'de yaşadım.
- In ten minutes, the potatoes will be done.
- On dakika içinde patatesler bitmiş olacak.
- Our car ran out of gas after ten minutes.
- Arabamızın benzini on dakika sonra bitti.
- I can walk to school in ten minutes.
- On dakikada okula yürüyebilirim.
- He's been dead ten years.
- Öleli on yıl oldu.
- Tom has known Mary for close to ten years.
- Tom on yıla yakın bir süredir Mary'yi tanıyor.
- The buses run every ten minutes.
- Otobüsler, her on dakikada bir çalışır.
- I have been married to her for ten years.
- Ben on yıldır onunla evliyim.
- Let the tea draw for ten minutes.
- Çay on dakika demlensin.
- He is very clever for a boy of ten.
- On yaşındaki bir çocuk için o çok akıllıdır.
- Ten people were packed into the small room.
- Küçük odaya on kişi doluşmuştu.
- It is no more than ten minutes' walk from here.
- Buradan en fazla on dakikalık yürüme mesafesindedir.
- One can walk to school in ten minutes.
- Okula yürüyerek on dakikada gidilebilir.
- The party tickets go for ten dollars and upward.
- Parti biletleri on dolar ve üzerine gidiyor.
- It rained for the first time in ten days.
- On gün sonra ilk kez yağmur yağdı.
- My mother boiled ten eggs.
- Annem on yumurta kaynattı.
- Tom drove the streets for ten minutes in search of a parking place.
- Tom bir park yeri bulmak için sokaklarda on dakika araç sürdü.
- Please let me sleep for another ten minutes.
- Lütfen on dakika daha uyumama izin ver.
- He returned home after being away for ten months.
- On ay uzak kaldıktan sonra eve döndü.
- I had not waited ten minutes before Mary came.
- Mary gelmeden önce on dakika beklememiştim.
- Follow the tram line and after ten minutes you will see it on the right side.
- Tramvay hattını takip edin, on dakika sonra sağ tarafta göreceksiniz.
- Tom shouldn't wait for Mary for more than ten minutes.
- Tom, Mary'yi on dakikadan fazla beklememeliydi.
- I wet the bed until I was ten years old.
- On yaşıma kadar yatağımı ıslattım.
- That pasture is ten acres.
- O mera on dönümdür.
- She wrote as many as ten books.
- On kadar kitap yazdı.
- We are having ten guests at the dinner party.
- Yemekli davete on misafir alıyoruz.
- She speaks ten languages.
- O on dil konuşur.
- She bought a handkerchief for ten dollars.
- O, on dolarlık bir mendil aldı.
- Would you mind waiting another ten minutes?
- On dakika daha bekleyebilir misin?
- She speaks ten languages.
- On dil biliyor.
- Ten years have passed since he died.
- Öldüğünden beri on yıl geçti.
- The robber stood surrounded by ten policemen.
- Hırsızın etrafı on polis tarafından sarılmıştı.
- My backyard can hold more than ten people.
- Benim arka bahçeye on kişiden fazla sığabilir.
- We lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce Osaka'da on yıl yaşadık.
- You were a warden in a prison for ten years.
- Sen bir hapishanede on yıl boyunca gardiyandın.
- Due to the bad weather, the plane was ten minutes late.
- Kötü hava nedeniyle uçak on dakika gecikti.
- Ten years is a really long period of time.
- On yıl gerçekten uzun bir zaman aralığıdır.
- One in ten people have myopia.
- Her on kişiden birinde miyop var.
- It's been ten years since I last saw her.
- Onu son gördüğümden beri on yıl geçti.
- Tom needs to see you in ten minutes.
- Tom'un on dakika içinde seni görmesi gerekiyor.
- The meeting is ten days away.
- Toplantıya on gün var.
- He was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan az zamanda oraya varmayı başarmıştı.
- I can be there in ten minutes.
- On dakika içinde orada olabilirim.
- He lived in that country for ten years.
- On yıl o ülkede yaşadı.
- He has employed ten workers.
- On işçi çalıştırıyor.
- He needs ten hours to get dressed.
- Giyinmek için on saate ihtiyacı var.
- He said that he had been in California for ten years.
- On yıldır Kaliforniya'da olduğunu söyledi.
- Yesterday, I bought ten new pairs of ankle socks.
- Dün, on çift yeni ayak bileği çorabı aldım.
- He'll be there in ten minutes.
- On dakika içinde orada olacak.
- When we told Koko the news, she was silent for about ten minutes.
- Koko'ya haberi verdiğimizde on dakika kadar sessiz kaldı.
- Ready or not, the exam begins in ten minutes.
- Hazır olun ya da olmayın, sınav on dakika içinde başlıyor.
- After an absence of ten months, he returned home.
- On aylık bir aradan sonra eve döndü.
- I sentence you to ten years.
- Seni on yıla mahkum ediyorum.
- The temperature is currently ten degrees below zero.
- Sıcaklık şu anda sıfırın altında on derece.
- Sami stood there for like ten seconds.
- Sami orada on saniye kadar durdu.
- The fire burned down ten houses.
- Yangın on evi kül etti.
- Generally speaking, women live longer than men by almost ten years.
- Genel olarak, kadınlar erkeklerden yaklaşık on yıl daha uzun yaşarlar.
- This ship was ten meters long.
- Bu gemi on metre uzunluğundaydı.
- It snowed for ten consecutive days.
- On gün üst üste kar yağdı.
- It's already been ten years since my father passed away.
- Babam vefat edeli on yıl oldu.
- My watch gains ten minutes a day.
- Saatim her gün on dakika ileri gidiyor.
- Sami is thirty-six but looks ten years younger.
- Sami otuz altı yaşında ama on yaş daha genç görünüyor.
- You have ten seconds left to live.
- Yaşamak için on saniyen kaldı.
- He arrived here ten minutes early.
- Buraya on dakika erken geldi.
- Tom lived in Boston until he was ten years old.
- Tom on yaşına kadar Boston'da yaşadı.
- We're going to begin with lesson ten.
- Ders on ile başlayacağız.
- Someone called on you ten minutes ago.
- On dakika önce biri sizi aradı.
- Ten years after the wedding, everything is just routine.
- Düğünden on yıl sonra, her şey rutin.
- I bought the book for ten dollars.
- Kitabı on dolara satın aldım.
- My son is ten years old.
- Oğlum on yaşında.
- It cost him ten dollars to get the ticket.
- Bileti almak ona on dolara maloldu.
- He visited his hometown for the first time in ten years.
- On yıldır ilk defa memleketini ziyaret etti.
- I have lived here for ten years.
- On yıldır burada yaşıyorum.
- I have at least ten books.
- En az on kitabım var.
- He lived in that country for ten years.
- On yıl boyunca o ülkede yaşadı.
- He has ten children.
- On çocuğu var.
- It took ten years to build the amusement park.
- Lunaparkı yapmak, on yıl aldı.
- It's been ten years since I came to live in Shizuoka.
- Shizuoka'ya yaşamaya geleli on yıl oldu.
- She had gone there ten years before.
- On yıl önce oraya gitmişti.
- He memorized ten English words a day.
- Günde on İngilizce kelime ezberliyordu.
- Lucy might be able to help you, if you can't cook dinner for ten people alone.
- On kişilik yemeği tek başına pişiremiyorsan Lucy sana yardım edebilir.
- The trial lasted for ten consecutive days.
- Duruşma art arda on gün sürdü.
- Please lend me ten cents.
- Lütfen bana on sent borç ver.
- Tom went for lunch at ten past two.
- Tom ikiyi on geçe öğle yemeğine gitti.
- Brazil is surrounded by ten countries and the Atlantic Ocean.
- Brezilya on ülke ve Atlantik Okyanusu ile çevrilidir.
- Five out of ten drivers a traffic cop has to deal with on New Year's Eve night are drunk.
- Yılbaşı gecesi bir trafik polisinin uğraşmak zorunda olduğu on sürücüden beşi sarhoştur.
- There's only space for ten people in the lifeboat.
- Filikada sadece on kişilik yer var.
- He left ten minutes ago.
- On dakika önce ayrıldı.
- We had lived there for ten years when the war broke out.
- Savaş patlak verdiğinde on senedir orada yaşamaktaydık.
- The temperature now is minus ten degrees.
- Sıcaklık şu anda eksi on derece.
- I'm meeting him in ten minutes.
- On dakika sonra onunla buluşacağım.
- Our car ran out of gas after ten minutes.
- On dakika sonra arabamızın yakıtı bitti.
- We had to wait for him for ten minutes.
- On dakika onu beklemek zorunda kaldık.
- She has been dead for ten years.
- On yıl önce öldü.
- She started ten minutes ago.
- On dakika önce başladı.
- Our school has ten classes.
- Bizim okulda on sınıf var.
- A boxer regained his consciousness ten minutes after he was knocked-out.
- Bir boksör nakavt olduktan on dakika sonra kendine geldi.
- It was ten degrees below zero this morning.
- Bu sabah sıfırın altında on dereceydi.
- I have read sixty pages, while he has read only ten.
- O sadece on sayfa okurken ben altmış sayfa okudum.
- One good friend is better than ten relatives.
- İyi bir arkadaş on akrabadan daha iyidir.
- The Greeks besieged Troy for ten years.
- Yunanlar on yıl boyunca Truva'yı kuşattı.
- Ten paper plates cost one dollar.
- On kağıt tabak bir dolar.
- We had lived there for ten years when the war broke out.
- Savaş başladığında on yıldır orada yaşıyorduk.
- Ten teams competed for the prize.
- On takım ödül için yarıştı.
- It's only ten o'clock.
- Saat daha on.
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde yola çıkıyorum.
- The bus has a delay of ten minutes.
- Otobüs on dakika gecikti.
- My team consists of ten people.
- Ekibim on kişiden oluşuyor.
- It is over ten years since she last went back to her country.
- On yıldan fazladır ülkesine gitmiyor.
- I left Japan for the first time in ten years.
- On yıl sonra ilk defa Japonya'dan ayrıldım.
- I run ten kilometers a day.
- Günde on kilometre koşuyorum.
- The cake is in the oven now and it should be ready to come out in about ten minutes.
- Pasta şimdi fırında ve yaklaşık on dakika içinde dışarı çıkmaya hazır olmalı.
- Tom left ten minutes ago.
- Tom on dakika önce terk etti.
- I run ten kilometers a day.
- Günde on kilometre koşarım.
- He spent the last ten years of his life here.
- Ömrünün son on senesini burada geçirdi.
- I'll be there in ten minutes.
- On dakika içinde orada olacağım.
- Tom will be ready for us in about ten minutes.
- Tom on dakika içinde bizi bekliyor olacak.
- My baby brother sleeps ten hours a day.
- Bebek erkek kardeşim günde on saat uyur.
- I hear this is the coldest winter we have had in the past ten years.
- Bunun son on yılda yaşadığımız en soğuk kış olduğunu duydum.
- We'll only have ten minutes in there.
- Orada sadece on dakikamız olacak.
- The show starts in ten minutes.
- Gösteri on dakika içinde başlıyor.
- It's a ten minute walk to the station.
- İstasyona yürüyerek on dakika.
- I want to change this dollar bill into ten dimes.
- Bu bir doları on sent halinde bozdurmak istiyorum.
- Do you want to spend the next ten years in prison?
- Gelecek on yılı hapishanede geçirmek ister misin?
- Tom can't be in the car more than ten minutes without getting sick.
- Tom hastalanmadan arabada on dakikadan fazla kalamaz.
- Tom is usually the last to leave, but last night Mary left ten minutes after he did.
- Tom genellikle en son çıkar, ama dün gece Mary ondan on dakika sonra çıktı.
- She slept more than ten hours yesterday.
- O, dün on saatten daha fazla uyudu.
- I can see ten kids.
- On çocuğu görebilirim.
- The boy has been sleeping for ten hours.
- Çocuk on saattir uyuyor.
- Tom took antibiotics three times a day every eight hours for ten days.
- Tom on gün boyunca günde üç kez sekiz saatte bir antibiyotik aldı.
- We divided ten dollars among the five of us.
- On doları beşimiz arasında paylaştık.
- Our school is within ten minutes' walk of my house.
- Bizim okul eve on dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
- She's been in surgery for ten hours.
- On saattir ameliyatta.
- Tom, could you shut up for just ten seconds?
- Tom, sadece on saniyeliğine çeneni kapatabilir misin?
- We had to wait for him for ten minutes.
- Onu on dakika beklemeye mecbur kaldık.
- In general, women tend to live ten years longer than men.
- Genelde kadınlar erkeklerden on yıl daha uzun yaşar.
- He has spent ten years in jail for murder.
- Cinayetten on yıl hapis yattı.
- I waited for ten minutes.
- On dakika bekledim.
- I was ten minutes late for school.
- Okula on dakika geç kaldım.
- I owe you ten dollars.
- Sana on dolar borçluyum.
- I learned to play the guitar when I was ten.
- Gitar çalmayı on yaşındayken öğrendim.
- I tipped the cabbie ten bucks for getting me to the airport on time.
- Beni havaalanına zamanında götürdüğü için taksiciye on dolar bahşiş verdim.
- Verdun had withstood a siege of ten weeks.
- Verdun on haftalık bir kuşatmaya dayanmıştı.
- You were a warden in a prison for ten years.
- On yıl boyunca bir hapishanede müdürlük yaptın.
- The price of bread rose by ten yen.
- Ekmeğin fiyatı on yen arttı.
- Let me sleep for ten more minutes.
- On dakika daha uyumak için bana izin ver.
- It has been ten years since my uncle went to Canada.
- Amcam Kanada'ya gideli on yıl oldu.
- They had been married for ten years by that time.
- O zamana kadar on yıldır evliydiler.
- I can only give you ten minutes.
- Sana sadece on dakika verebilirim.
- Could you help me for ten minutes?
- Bana on dakika yardım edebilir misin?
- We have ten cows.
- On ineğimiz var.
- I'll be with you in ten minutes.
- On dakika içinde seninle olacağım.
- My team contains ten people.
- Ekibim on kişi içeriyor.
- The population of this town has been static for the last ten years.
- Bu kasabanın nüfusu son on yıldır sabittir.
- Make me ten copies.
- Bana on kopya oluşturun.
- Are you ten years old?
- On yaşında mısın?
- She knows ten languages.
- On dil bilir.
- It has been ten years since I left Japan.
- Japonya'dan ayrılalı on yıl oldu.
- He answered all the questions in ten minutes.
- Tüm soruları on dakika içinde cevapladı.
- Some aardvarks can live up to ten years.
- Bazı karıncayiyenler on yıla kadar yaşayabilir.
- A squid has ten legs.
- Bir kalamarın on bacağı vardır.
- Ten prisoners broke out of jail.
- On mahkum hapishaneden kaçtı.
- His beard made him look older by ten years.
- Sakalı onu on yaş daha büyük gösteriyordu.
- Ten houses were burned down.
- On ev yakılmıştır.
- The job will take a minimum of ten days.
- İş en az on gün sürer.
- It took me ten minutes to walk to the metro station.
- Metro istasyonuna yürümek benim on dakikamı aldı.
- My school is about ten minutes' walk from the station.
- Okulum istasyondan yürüyerek yaklaşık on dakikadır.
- It's been ten years since I came to live here.
- Burada yaşamaya başlayalı on yıl oldu.
- Dick died at ten years of age.
- Dick on yaşında öldü.
- Only ten people showed up for the party.
- Partiye sadece on kişi geldi.
- I have known her for ten years.
- Onu on yıldır tanıyorum.
- We were waiting on him for ten minutes.
- On dakikadır onu bekliyorduk.
- Being an orphan, my father had to start earning money at ten.
- Bir yetim olan babam, on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.
- I’ve known him for ten years.
- Ben onu on yıldır tanıyorum.
- He was able to get there in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede oraya varabildi.
- She has remained in her present position for ten years.
- Şu anki pozisyonunda on yıl kaldı.
- It's been ten years since I came to this town.
- Bu kasabaya geldiğimden beri on yıl oldu.
- There's only space for ten people in the lifeboat.
- Can kurtaran sandalında sadece on kişi için yer var.
- A rocket needs about ten minutes to get into orbit.
- Bir roketin yörüngeye girmesi için yaklaşık on dakikaya ihtiyacı vardır.
- Ken has no more than ten books.
- Ken'in en fazla on kitabı vardır.
- The Hikari runs between Tokyo and Shin-Osaka in three hours and ten minutes.
- Tokyo ve Shin-Osaka arasını Hikari üç saat ve on dakika içinde koşar.
- At ten years old his hair turned grey.
- On yaşındayken saçları ağarmıştı.
- I'm free in ten minutes.
- On dakika içinde boşum.
- She came back ten minutes after the explosion.
- O, patlamadan on dakika sonra geri geldi.
- She's been in surgery for ten hours.
- O on saattir ameliyathanede.
- It is ten years since I came to Tokyo.
- Tokyo'ya geleli on yıl oldu.
- One day's freedom is better than ten years of oppression.
- Bir günlük özgürlük, on yıllık zulümden daha iyidir.
- Ask ten people, get ten answers.
- On kişiye sor, on cevap al.
- Ten people were killed or injured in the accident.
- Kazada on kişi öldü ya da yaralandı.
- I bet ten dollars on that horse.
- O at üzerine on dolar iddiaya giriyorum.
- He has been dead for ten years.
- Öleli on yıl oldu.
- I can do that in less than ten minutes.
- On dakikadan daha kısa bir sürede yapabilirim.
- The train is supposed to arrive in ten minutes.
- Trenin on dakika içinde gelmesi gerekiyor.
- The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yılda iki katına çıktı.
- I owe ten dollars to her.
- Ona on dolar borçluyum.
- Please wait ten seconds.
- Lütfen on saniye bekle.
- Would you mind waiting another ten minutes?
- On dakika daha beklesen sıkıntı olur mu?
- For ten florins, I send a series of stamps.
- On florin için, bir dizi pul gönderirim.
- I left Japan for the first time in ten years.
- On yıldır Japonya'dan ilk defa çıkıyorum.
- Tom learned to ride a bike when he was ten.
- Tom on yaşındayken bisiklete binmeyi öğrendi.
- Ten years have gone by since his death.
- Ölümünün üzerinden on yıl geçti.
- Home prices have skyrocketed in the last ten years.
- Ev fiyatları son on yılda fırladı.
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Ben erkek kardeşime hâlâ bana geçen hafta ödünç verdiği on doları borçluyum.
- That disc cost ten dollars.
- O disk on dolara mal oldu.
- This car has been used for the past ten years.
- Bu araba son on yıldır kullanılmaktadır.
- Tom can't be in the car more than ten minutes or he gets sick.
- Tom arabada on dakikadan fazla kalamaz yoksa hastalanır.
- In this city, there are thousands who live eight or ten to a room.
- Bu kentte, bir odada sekiz ya da on kişi yaşayan binlercesi var.
- He put in ten hours of overtime this week.
- O, bu hafta on saat fazla mesai yaptı.
- You need another ten dollars to buy that camera.
- O kamerayı satın almak için bir on dolara daha ihtiyacın var.
- Your message should be at least ten characters long.
- Mesajınız en az on karakterden oluşmalıdır.
- He took ten deep breaths.
- On kez derin nefes aldı.
- We invited ten couples to the party.
- Partiye on çift davet ettik.
- Dick was ten years old when he died.
- Dick, öldüğünde on yaşındaydı.
- It's ten minutes' walk to the station.
- İstasyon on dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- This class will be over in ten minutes.
- Bu ders on dakika içinde bitecek.
- The New York Stock Exchange closed for ten days.
- New York Borsası on günlüğüne kapandı.
- He bought me the radio for ten dollars.
- Bana radyoyu on dolara satın aldı.
- This elevator is capable of carrying ten persons.
- Bu asansör, on kişi taşıma kapasitesine sahiptir.
- I had known her for ten years when I married her.
- Onunla evlendiğimde onu on yıldır tanıyordum.
- We ate at the restaurant for ten euros per person.
- Restoranda kişi başı on avroya yemek yedik.
- Tom, won't you keep quiet for at least ten seconds?
- Tom, en azından on saniye sessiz olmaz mısın?
- As many as ten people live in this small house.
- On kadar kişi bu küçük evde yaşıyor.
- I sold it for ten dollars.
- Onu on dolara sattım.
- I only have ten books.
- Sadece on kitabım var.
- I have known him for ten years.
- Onu on yıldır tanırım.
- She lived in Hiroshima until she was ten.
- On yaşına kadar Hiroshima'da yaşadı.
- I've been learning Finnish for over ten years, and I still have trouble understanding it.
- On yılı aşkın süredir Fince öğreniyorum ve hala anlamakta güçlük çekiyorum.
- It is ten years since he came to Japan.
- Japonya'ya geldiğinden beri on yıl oldu.
- You have ten minutes to make up your mind.
- Kararını vermen için on dakikan var.
- They'll be here in ten minutes.
- Onlar on dakika içinde burada olur.
- You were a prison guard for ten years.
- On yıl hapishane gardiyanlığı yaptın.
- Do you have a tatami room for ten people?
- On kişilik tatami odanız var mı?
- You have ten seconds left to live.
- Yaşamak için on saniyeniz kaldı.
- Let me sleep for ten more minutes.
- Bırak on dakika daha uyuyayım.
- He has the ability to speak ten languages.
- On dil konuşabilme yeteneğine sahip.
- I learned to play guitar when I was ten years old.
- On yaşındayken gitar çalmayı öğrendim.
- Ten days later, Sami's body was found by a concerned neighbor.
- On gün sonra, Sami'nin cesedi endişeli bir komşu tarafından bulundu.
- My school is about ten minutes' walk from the station.
- Okulum istasyona yaklaşık on dakikalık yürüme mesafesinde.
- There are ten people in this room.
- Bu odada on kişi var.
- I have known her for ten years.
- Ben onu on yıl önceden beri tanıyorum.
- She had gone there ten years before.
- Oraya on yıl önce gitmişti.
- Ten more days, then spring!
- On gün kaldı, sonra bahar gelecek!
- I paid ten dollars for a cheeseburger that has no cheese.
- Hiç peyniri olmayan bir peynirli burger için on dolar ödedim.
- He has been living in the cabin by himself for more than ten years.
- On yıldan fazladır kulübede tek başına yaşıyordu.
- In ten minutes, the potatoes will be done.
- Patatesler on dakika içinde hazır olacak.
- I was a prison warden for ten years.
- On yıldır hapishane müdürüydüm.
- The rainy weather lasted for ten days straight.
- Yağışlı hava, on gün boyunca sürdü.
- It's been ten years since I came to Japan.
- Japonya'ya geleli on yıl oldu.
- Tom lived in Japan for ten years.
- Tom, on yıl boyunca Japonya'da yaşadı.
- The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- He is ten years older than me.
- O benden on yaş büyük.
- He has had a clean record for the past ten years.
- Son on yıldır temiz bir sicili var.
- How much do ten paper plates cost?
- On kağıt tabak ne kadar tutar?
- The bus service is not good between nine and ten.
- Otobüs servisi dokuz ve on arasında iyi değil.
- You have ten minutes to make up your mind.
- Kararınızı vermek için on dakikanız var.
- Change this dollar bill for ten dimes.
- Bu bir doları on sent halinde boz.
- Three out of ten persons have a video.
- On kişiden üçünün bir videosu var.
- We had lived in Osaka for ten years before we came to Tokyo.
- Tokyo'ya gelmeden önce on yıl boyunca Osaka'da yaşadık.
- We made friends with at least ten Americans.
- En az on Amerikalı ile arkadaş olduk.
- She knows ten languages.
- On dil biliyor.
- She earns on average ten pounds a week.
- Haftada ortalama on pound kazanıyor.
- We need more than ten cases of beer for our party.
- Partimiz için on kasadan fazla biraya ihtiyacımız var.
- About ten minutes later, the bell rang for tea.
- Yaklaşık on dakika sonra çay için zil çaldı.
- A hundred minus ninety is ten.
- Yüz eksi doksan on eder.
- He bought me the radio for ten dollars.
- Bana radyoyu on dolara aldı.
- Your message should be at least ten characters long.
- Mesajınız en az on karakter uzunluğunda olmalı.
- I had not seen a lion before I was ten years old.
- Ben on yaşından önce bir aslan görmemiştim.
- He became an orphan when he was ten.
- On yaşındayken yetim kaldı.
- This is the worst storm in ten years.
- Bu, son on yılın en kötü fırtınası.
- He earned no more than ten dollars a day.
- Günde on dolardan fazla kazanmıyordu.
- We were on the train for ten hours.
- Trende on saat kaldık.
- It's been ten years since I came to live in Shizuoka.
- Shizuoka'da yaşamaya başlayalı on yıl oldu.
- It snowed for ten days in a row.
- On gün üst üste kar yağdı.
- Ten minus two is eight.
- On eksi iki sekizdir.
- If you change your hairstyle, you could look ten years younger.
- Saç stilinizi değiştirirseniz, on yaş daha genç görünebilirsiniz.
- About ten minutes later, the bell rang for tea.
- On dakika kadar sonra çay zili çaldı.
- Our yacht club has ten members.
- Yat kulübümüzün on üyesi vardır.
- The collection of the ballots took ten minutes.
- Oyların toplanması on dakika sürdü.
- She and I have been married for ten years.
- O ve ben on yıldır evliyiz.
- At this factory, they produce a car every ten minutes.
- Onlar bu fabrikada her on dakikada bir araba üretirler.
- The fire burnt ten houses down.
- Yangın on evi kül etti.
- It's been ten years since I left college.
- Üniversiteyi terk ettiğimden beri on yıl geçti.
- Tom has been doing yoga for about ten years.
- Tom yaklaşık on yıldır yoga yapıyor.
- I've worked here for ten years.
- On yıldır burada çalışıyorum.
- Ten minutes after the knockout, the boxer regained consciousness.
- Nakavttan on dakika sonra boksör kendine geldi.
- If there were no air, man could not live even ten minutes.
- Eğer hava olmasaydı, insan on dakika bile yaşayamazdı.
- After an absence of ten months, he returned home.
- On ay bir yokluktan sonra o eve geri döndü.
- You should get a tetanus booster shot once every ten years.
- Her on yılda bir tetanos aşısı olmalısınız.
- Ken has no more than ten books.
- Ken'in en fazla on kitabı var.
- I hadn't seen for ten years.
- On yıldır görmemiştim.
- I bet ten dollars on that horse.
- O ata on dolar yatırıyorum.
- I've known him for ten years.
- Ben onu on yıldır tanıyorum.
- Tom was at the bus stop ten minutes before the bus arrived.
- Tom otobüs gelmeden on dakika önce otobüs durağındaydı.
- This town hasn't changed much in the last ten years.
- Bu kasaba son on yılda pek değişmedi.
- It has been ten years since my father passed away.
- Babam vefat edeli on yıl oldu.
- Tom got here ten minutes ago.
- Tom buraya on dakika önce geldi.
- The flight took us ten hours.
- Uçuşumuz on saat sürdü.
- This house is ten years old, but that house over there is quite new.
- Bu ev on yıllık ama şuradaki ev oldukça yeni.
- He spent the last ten years of his life here.
- Hayatının son on yılını burada geçirdi.
- Someone came ten minutes ago.
- On dakika önce birisi geldi.
- We are having ten guests at the dinner party.
- Akşam yemeğinde on misafirimiz olacak.
- He should have been here ten minutes ago.
- On dakika evvel burada olmalıydı.
- I hadn't seen a lion before I was ten years old.
- On yaşıma kadar hiç aslan görmemiştim.
- It's about ten minutes to the station by bus.
- Otobüsle istasyon yaklaşık on dakika sürer.
- The audience gave him an ovation for ten minutes.
- Seyirci on dakika boyunca onu alkışladı.
- I admit that, without him, those ten years of my life would have been empty and without goals.
- İtiraf ediyorum, o olmadan yaşamımın bu on yılı boş ve amaçsız olurdu.
- The gum's ten cents.
- Sakız on sent.
- Tom was trapped for ten days by a terrible blizzard.
- Tom korkunç bir kar fırtınası yüzünden on gün boyunca mahsur kaldı.
- The bus has a delay of ten minutes.
- Otobüsün on dakikalık bir rötar süresi var.
- She left home ten minutes ago.
- On dakika önce evden çıktı.
- He only paid ten dollars for that shirt.
- Şu gömlek için sadece on dolar ödedi.
- Can you meet me in the cafeteria in ten minutes?
- On dakika sonra kafeteryada buluşabilir miyiz?
- I'm leaving in ten minutes.
- On dakika içinde çıkıyorum.
- Tom called Mary every ten minutes.
- Tom her on dakikada bir Mary'yi aradı.
- It's only ten minutes' walk from here.
- Buradan sadece on dakikalık yürüme mesafesinde.
- He's written ten books, but hasn't published any of them.
- On kitap yazdı ama hiçbirini yayınlamadı.
- It's a ten minute walk to the station.
- İstasyon on dakikalık yürüyüş mesafesinde.
- In the United States, a census takes place every ten years.
- Birleşik Devletler'de her on yılda bir nüfus sayımı yapılır.
- He'll get there in ten hours.
- On saat içinde orada olacak.
- He will be ten next April.
- Önümüzdeki nisan ayı on yaşında olacak.
- I have known him for more than ten years.
- Onu on yıldan uzun bir süredir tanıyorum.
- Ten years have passed since I came here.
- Buraya geldiğimden beri on yıl geçti.
- I've known him for more than ten years.
- Onu on yıldan fazladır tanıyorum.
- They'll be here in ten minutes.
- On dakika içinde burada olacaklar.
- Tom can get there in ten minutes if he drives fast.
- Eğer hızlı sürerse, Tom on dakikada oraya varabilir.
- The United States needed ten years of embargo in order to weaken Iraq.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'ı zayıflatmak için on yıllık ambargoya ihtiyacı vardı.
- One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten.
- Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
- I admit that, without him, those ten years of my life would have been empty and without goals.
- İtiraf ediyorum, o olmasaydı hayatımın o on yılı boş ve hedefsiz geçerdi.
- Tom spent ten days in a coma after the accident.
- Tom kazadan sonra on gün komada kaldı.
- He put in ten hours of overtime this week.
- Bu hafta on saat fazla mesai yaptı.
- The prize was divided equally among the ten syndicate members.
- Ödül on sendika üyesi arasında eşit olarak paylaştırıldı.
- Can we give it ten more minutes?
- On dakika daha verebilir miyiz?
- Whichever way you may take, you can get to the station in about ten minutes.
- Hangi yoldan giderseniz gidin, yaklaşık on dakika içinde istasyona varabilirsiniz.
- He makes a point of doing ten push-ups before going to bed.
- Yatmadan önce on şınav çekmeyi ihmal etmiyor.
- He memorized ten English words a day.
- O, bir günde on İngilizce kelime ezberledi.
- The bus will arrive within ten minutes.
- Otobüs, on dakika içinde varacak.
- Someone came ten minutes ago.
- On dakika önce biri geldi.
- Ten years have gone by since her death.
- Onun ölümünün üzerinden on yıl geçti.
- It's three hundred miles to London, give or take ten.
- Londra'ya üç yüz mil var, aşağı yukarı on.
- The collection of the ballots took ten minutes.
- Oy pusulalarının toplanması on dakika sürdü.
- Our school has ten classes.
- Okulumuzun on sınıfı mevcuttur.
- He's ten years older than you.
- Senden on yaş büyük.
- Get ten bananas and five pineapples, so you don't go hungry before pay day.
- On muz ve beş ananas al, böylece ödeme gününden önce aç kalmazsın.
- We were on the train for ten hours.
- On saattir trendeydik.
- He has been a prison guard for ten years.
- On yıl gardiyanlık yaptı.
- How much does ten kilograms of rice cost?
- On kilogram pirinç ne kadar?
- Tom has had eight jobs in ten years.
- Tom'un on yılda sekiz işi oldu.
- I want to lose ten pounds.
- On kilo vermek istiyorum.
- He has had a clean record for the past ten years.
- Son on yıldır temiz bir geçmişi var.
- Ten houses were burned down.
- On ev yanıp kül oldu.
- We divided ten dollars among the five of us.
- On doları beşimizin arasında bölüştük.
- The distribution of the ballots took ten minutes.
- Oy pusulalarının dağıtımı on dakika sürdü.
- The committee comprises ten members.
- Komite, on üyeden oluşuyor.
- The Greeks besieged Troy for ten years.
- Yunanlılar Truva'yı on yıl boyunca kuşattı.
- I have known him for more than ten years.
- Onu on yıldan fazladır tanıyorum.
- We were prison wardens for ten years.
- On yıl hapishane gardiyanlığı yaptık.
- I'm free in ten minutes.
- On dakika içinde özgürüm.
- It would be so cool if I could speak ten languages!
- On dil konuşabilseydim çok harika olurdu!
- I don't have anything except for ten books.
- On kitap dışında hiçbir şeyim yok.
- He made a point of reading ten pages every day.
- Her gün on sayfa okumayı kafasına koydu.
- It is no more than ten minutes' walk from here.
- Buradan yürüyerek on dakikadan fazla tutmaz.
- She slept more than ten hours yesterday.
- Dün on saatten fazla uyudu.
- It took him ten minutes to solve the problem.
- Problemi çözmesi on dakika sürdü.
- It has been ten years since my uncle went to Canada.
- Amcam Kanada'ya gittiğinden beri on yıl oldu.
- It'll take longer than ten minutes.
- On dakikadan uzun sürecek.
- After ten days I'll go to Rome.
- On gün sonra Roma'ya gideceğim.
- Ten years have gone by.
- On yıl geçti.
- Ten divided by five is two.
- On bölü beş iki eder.
- I, too, will come in about ten minutes.
- Ben de yaklaşık on dakika içinde geleceğim.
- I've known Tom for almost ten years.
- Tom'u neredeyse on yıldır tanıyorum.
- She has been dead for ten years.
- On yıldır aramızda değil.
- What surprised me was that only ten people came to Tom's funeral.
- Beni şaşırtan şey Tom'un cenaze törenine sadece on kişinin gelmesiydi.
- She bought a handkerchief for ten dollars.
- On dolara bir mendil aldı.
- Tom has been waiting for ten minutes in the car.
- Tom on dakikadır arabada bekliyor.
- Let me sleep for another ten minutes.
- On dakika daha uyuyayım.
- I'm meeting them in ten minutes.
- On dakika sonra onlarla buluşacağım.
- He knows ten languages.
- O on dil biliyor.
- Ten people were injured in the accident.
- Kazada on kişi yaralandı.
- Eight plus two is ten.
- Sekiz artı iki on eder.
- Ten people were slightly injured in the accident.
- On kişi kazada hafif yaralandı.
- I had my secretary run off ten copies.
- Sekreterime on kopya yaptırdım.
- Tom has had eight jobs in ten years.
- On yıl içerisinde Tom'un sekiz işi oldu.
- Brazil borders ten countries as well as the Atlantic Ocean.
- Brezilya Atlantik Okyanusu'nun yanı sıra on ülkeye sınır komşusudur.
- Ten people were killed or injured in the accident.
- Kazada on kişi öldü veya yaralandı.
- I liked the book so much I ordered ten copies for friends.
- Kitabı öyle beğendim ki arkadaşlarım için on kopya sipariş ettim.
- After ten years as business partners, they decided to part ways.
- On yıllık iş ortaklığından sonra yollarını ayırmaya karar verdiler.
- Taro has lived in Obihiro for ten years.
- Taro on yıldır Obihiro'da yaşıyor.
- We have a homeroom meeting for ten minutes every morning.
- Her sabah on dakikalık oda toplantısı yaparız.
- This CD costs ten dollars.
- Bu CD'nin fiyatı on dolardır.
- I’ve known him for ten years.
- Onu on yıldır tanıyorum.
- In the United States there is a census every ten years.
- Birleşik Devletler'de her on yılda bir nüfus sayımı yapılır.
Show More (1231)
|