try - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
try çalışmak v.
  • The fact that the US has not signed up to this and is trying to oppose it is both incomprehensible and tragic.
  • ABD'nin bunu imzalamamış olması ve buna karşı çıkmaya çalışması hem anlaşılmaz hem de trajiktir.
  • We are, therefore, trying to achieve too much with the European arrest warrant, which is dangerous.
  • Dolayısıyla Avrupa tutuklama emri ile çok fazla şey başarmaya çalışıyoruz ki bu tehlikeli.
  • We are currently trying to create pan-European financial services, which transcend the borders of Europe.
  • Şu anda Avrupa'nın sınırlarını aşan pan-Avrupa finansal hizmetleri oluşturmaya çalışıyoruz.
Show More (1289)
try denemek v.
  • Try telling that to the taxpayers of Europe!
  • Bunu bir de Avrupa'nın vergi mükelleflerine anlatmayı deneyin!
  • We have tried it in the past.
  • Bunu geçmişte denedik.
  • Let the Czechs try it too; it is a liberating thing to do.
  • Bırakın Çekler de denesin; bu özgürleştirici bir şeydir.
Show More (458)
try yapmaya çalışmak v.
  • That is what we are trying to do.
  • Yapmaya çalıştığımız şey budur.
  • To try to do so would inevitably lead to omissions.
  • Bunu yapmaya çalışmak kaçınılmaz olarak eksikliklere yol açacaktır.
  • This is exactly what we are trying to do.
  • Yapmaya çalıştığımız şey de tam olarak bu.
Show More (173)
try çabalamak v.
  • I know all the Presidents try desperately to stop it.
  • Bütün Başkanların bunu durdurmak için umutsuzca çabaladığını biliyorum.
  • Well, I'm trying very hard to ignore my soul.
  • Yani, ruhumdaki çığlığı duymamak için çok çabalıyorum.
  • It's not the worst thing to try so hard.
  • Bu kadar çabalamak kötü bir şey değil.
Show More (30)
try uğraşmak v.
  • You cannot face both ways at the same time, no matter how hard you try.
  • Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, aynı anda iki yöne birden bakamazsınız.
  • Legislators cannot keep up with this technology even if they try to.
  • Yasa koyucular ne kadar uğraşsalar da bu teknolojiye ayak uyduramazlar.
  • I'm trying really hard not to break down in front of you.
  • Senin önünde kapıp koyuvermemek için gerçekten çok uğraşıyorum.
Show More (19)
try deneme n.
  • He will be pilloried and shamed, his chances of a second try constrained.
  • Ayıplanacak ve utandırılacak, ikinci bir deneme şansı elinden alınacaktır.
  • The bankrupt will be helped to recover his self-esteem and the determination to try again.
  • İflas edenlerin özgüvenlerini ve yeniden deneme kararlılıklarını yeniden kazanmalarına yardımcı olunacaktır.
  • That was a very good try.
  • Bu çok iyi bir denemeydi.
Show More (2)
try gayret etmek v.
  • It is vital that all of us, beginning with the Commission, try to work more closely with all our fellow-citizens.
  • Başta Komisyon olmak üzere hepimizin tüm yurttaşlarımızla daha yakın çalışmaya gayret etmesi hayati önem taşımaktadır.
  • We have tried to work on the basis of consensus with all political groups in producing this report.
  • Bu raporu hazırlarken tüm siyasi gruplarla uzlaşı temelinde çalışmaya gayret ettik.
  • I tried not to be late.
  • Geç kalmamaya gayret ettim.
Show More (2)
try kalkmak v.
  • And put these weapons away before someone tries to use one on me.
  • Ve biri üzerimde kullanmaya kalkmadan önce şu silahları da kaldır.
  • Tom wondered if Mary would slap him if he tried to kiss her.
  • Tom, Mary'yi öpmeye kalkarsa Mary'nin ona tokat atıp atmayacağını merak etti.
  • Tom tried to help Mary up.
  • Tom Mary'nin kalkmasına yardım etmeye çalıştı.
Show More (0)
try kalkışmak v.
  • He tried to stab me in the back.
  • Beni sırtımdan bıçaklamaya kalkıştı.
  • Tom tried to poison Mary's dog.
  • Tom, Mary'nin köpeğini zehirlemeye kalkıştı.
Show More (-1)
try kalkışma n.
  • Tom didn't even try to kiss Mary.
  • Tom, Mary'yi öpmeye bile kalkışmadı.
Show More (-2)