| 1 |
tutor |
öğretmen |
n. |
|
- The father entrusted his son's education to a private tutor.
- Baba, oğlunun eğitimini özel bir öğretmene emanet etti.
- George is a course tutor in literature at the University of Southampton.
- George, Southampton Üniversitesi'nde edebiyat öğretmeni olarak çalışıyor.
- We hired a chemistry tutor for Tom.
- Tom için bir kimya öğretmeni tuttuk.
- I'm using a tutor.
- Özel bir öğretmen çalıştırıyorum.
- Tom needs a tutor.
- Tom'un bir öğretmene ihtiyacı var.
- I've hired a private tutor to help me practice my German conversation.
- Almanca konuşma pratiği yapmama yardımcı olması için özel bir öğretmen tuttum.
Show More (3)
|
| 2 |
tutor |
özel öğretmen |
n. |
|
- I don't need a tutor!
- Özel öğretmene ihtiyacım yok!
- I don't need a tutor!
- Bir özel öğretmene ihtiyacım yok!
- Tom needs a tutor.
- Tom'un bir özel öğretmene ihtiyacı var.
- Tom is Mary's private tutor.
- Tom, Mary'nin özel öğretmeni.
Show More (1)
|
| 3 |
tutor |
ders vermek |
v. |
|
- He was tutored by guitar virtuosos.
- Gitar virtüözleri tarafından ona dersler verildi.
- I could tutor you.
- Sana ders verebilirim.
Show More (-1)
|
| 4 |
tutor |
özel ders vermek |
v. |
|
- I could tutor you.
- Sana özel ders verebilirim.
- He is a tutor for the math department.
- Matematik bölümünde özel ders veriyor.
Show More (-1)
|
