1 |
unaware |
farkında değil |
adj. |
|
- I am not unaware of the consequences of that relationship in political terms.
- Bu ilişkinin siyasi açıdan doğurduğu sonuçların farkında değilim.
- You are unaware of the chaotic and tragic situation in Iraq, caused by governments friendly to you.
- Irak'ta size dost hükûmetler tarafından yaratılan kaotik ve trajik durumun farkında değilsiniz.
- Sami was unaware he was being recorded.
- Sami kaydedildiğinin farkında değildi.
- We were unaware we were being recorded.
- Kayda alındığımızın farkında değildik.
- We were unaware that we were being recorded.
- Kayda alındığımızın farkında değildik.
- He was unaware of the danger.
- Tehlikenin farkında değildi.
- Tom was unaware of the danger.
- Tom tehlikenin farkında değildi.
- Tom is unaware that Mary lied.
- Tom, Mary'nin yalan söylediğinin farkında değil.
- Tom is likely unaware of that.
- Tom muhtemelen bunun farkında değil.
- Layla was unaware that she was being stalked.
- Layla takip edildiğinin farkında değildi.
- He seems to be unaware of his mistake.
- Yaptığı hatanın farkında değil gibi görünüyor.
- Tom is unaware of what has happened.
- Tom ne olduğunun farkında değil.
- I was unaware of the problem.
- Ben sorunun farkında değildim.
- Tom was unaware of what was happening.
- Tom ne olduğunun farkında değildi.
- He was unaware of the enormity of the offense.
- İşlediği suçun büyüklüğünün farkında değildi.
- We were unaware we were being recorded.
- Kaydedildiğimizin farkında değildik.
- Tom was unaware that Mary had already left.
- Tom, Mary'nin çoktan gittiğinin farkında değildi.
- Layla was unaware that she was being stalked.
- Layla gizlice izlendiğinin farkında değildi.
- I was unaware that Tom was having problems.
- Tom'un sorunları olduğunun farkında değildim.
- I was unaware of the problem.
- Sorunun farkında değildim.
- Tom is unaware of what Mary is doing.
- Tom Mary'nin yaptıklarının farkında değil.
- He was unaware of the enormity of the offense.
- Suçunun büyüklüğünün farkında değildi.
- Layla was still unaware of the robbery.
- Layla hala soygunun farkında değildi.
- He seems to be unaware of his mistake.
- Hatasının farkında değil gibi görünüyor.
- Tom was likely unaware of that.
- Tom muhtemelen bunun farkında değildi.
- Tom seemed to be unaware that Mary hadn't yet done that.
- Tom, Mary'nin henüz bunu yapmadığının farkında değil gibiydi.
- Tom was unaware of what had happened.
- Tom ne olduğunun farkında değildi.
- She's unaware of her beauty.
- Güzelliğinin farkında değil.
- Tom was unaware of some errors he had made when translating an important document for his boss.
- Tom patronu için önemli bir belgeyi çevirirken yaptığı bazı hataların farkında değildi.
- Mary was unaware of her own beauty.
- Mary kendi güzelliğinin farkında değildi.
- He was unaware of the danger.
- O, tehlikenin farkında değildi.
- We were unaware that we were being recorded.
- Kaydedildiğimizin farkında değildik.
- She's unaware of her beauty.
- O güzelliğinin farkında değil.
- We were unaware that that was happening.
- Bunun olduğunun farkında değildik.
- Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
- Sami, Layla'yı dürtüleyen doymak bilmez açgözlülüğün hiç farkında değildi.
- Tom is likely unaware of the problem.
- Tom muhtemelen sorunun farkında değil.
- He was unaware of the situation.
- O, durumun farkında değildi.
Show More (34)
|
2 |
unaware |
habersiz |
adj. |
|
- Residents of this estate were unaware of the presence of the fireworks factory.
- Bu sitenin sakinleri havai fişek fabrikasının varlığından habersizdi.
- Layla was still unaware of the robbery.
- Leyla hâlâ soygundan habersizdi.
- He was unaware of the enormity of the offense.
- Suçun iğrençliğinden habersizdi.
- He was unaware of the enormity of the offense.
- Saldırının büyüklüğünden habersizdi.
- Tom is unaware of what Mary is doing.
- Tom, Mary'nin yaptıklarından habersiz.
- He was unaware of the situation.
- Durumdan habersizdi.
- Sami was completely unaware of the insatiable greed driving Layla.
- Sami, Leyla'yı yönlendiren tatmin edilemez hırstan tamamen habersizdi.
- Tom is unaware of what Mary is doing.
- Tom, Mary'nin ne yaptığından habersiz.
- Fadil was unaware of where Layla had gone.
- Fadıl, Leyla'nın nereye gittiğinden habersizdi.
- Tom was unaware of what Mary had done.
- Tom, Mary'nin yaptığı şeyden habersizdi.
- Tom was unaware that Mary had already left.
- Tom, Mary'nin çoktan gittiğinden habersizdi.
- Tom is unaware of what has happened.
- Tom olanlardan habersiz.
- Mary was unaware of her own beauty.
- Mary kendi güzelliğinden habersizdi.
- Tom was unaware of what Mary had done.
- Tom, Mary'nin ne yaptığından habersizdi.
- Sami was unaware he was being recorded.
- Sami kaydedildiğinden habersizdi.
- Tom was unaware that Mary had lied.
- Tom, Mary'nin yalan söylediğinden habersizdi.
- Sami was unaware of that.
- Sami ondan habersizdi.
Show More (14)
|
3 |
unaware |
farkında olmayan |
adj. |
|
- This is a fundamental, if surreptitious, change, of which, once again, our voters are unaware.
- Bu, gizlice de olsa, seçmenlerimizin bir kez daha farkında olmadığı temel bir değişikliktir.
- No one can be unaware that in such cases the most vulnerable are women and children.
- Hiç kimse bu tür durumlarda en savunmasız olanların kadınlar ve çocuklar olduğunun farkında olamaz.
Show More (-1)
|