1 |
utility |
fayda |
n. |
|
- We are here today to demonstrate the utility of the machine.
- Bugün makinenin faydalarını göstermek için buradayız.
- Thus, the real test of knowledge is not truth, but utility.
- Dolayısıyla, bilgiyi gerçekte test eden şey hakikat değil, faydadır.
- Thus, the real test of knowledge is not truth, but utility.
- Dolayısıyla bilginin gerçek testi doğruluk değil faydadır.
- Languages belong to all their speakers, who have a common interest in utility and in beauty.
- Diller, faydaya ve güzelliğe karşı ortak bir ilgisi olan tüm konuşmacılarına aittir.
Show More (1)
|
2 |
utility |
kamu hizmetleri |
n. |
|
- A quick read through reveals that these are all public utility services.
- Hızlı bir okuma, bunların hepsinin kamu hizmeti olduğunu ortaya koymaktadır.
- A quick read-through reveals that these are all public utility services.
- Hızlı bir okuma, bunların hepsinin kamu hizmeti olduğunu ortaya koymaktadır.
Show More (-1)
|
3 |
utility |
yardımcı program |
n. |
|
- This backup utility runs automatically.
- Bu yardımcı yedekleme programı otomatik olarak çalışıyor.
Show More (-2)
|
4 |
utility |
faturalar |
n. |
|
- My rent is relatively high, but at least it includes utilities.
- Ödediğim kira nispeten yüksek ama en azından içine faturalar dahil.
Show More (-2)
|
5 |
utility |
yararlılık |
n. |
|
- Thus, the real test of knowledge is not truth, but utility.
- Dolayısıyla, bilgiyi test eden şey gerçeklik değil, yararlılıktır.
Show More (-2)
|