vulnerable - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
vulnerable savunmasız adj.
  • The bridge was vulnerable to attacks both from the sea and the land.
  • Köprü hem denizden hem de karadan gelebilecek saldırılara karşı savunmasızdı.
  • Special attention needs to be given to the situation of the most vulnerable people, such as women and children.
  • Kadınlar ve çocuklar gibi en savunmasız kişilerin durumuna özel dikkat gösterilmesi gerekmektedir.
  • SMEs in the field of culture are clearly more vulnerable compared with similar sized companies in other spheres.
  • Kültür alanındaki KOBİ'ler, diğer alanlardaki benzer büyüklükteki şirketlere kıyasla açıkça daha savunmasızdır.
Show More (68)
vulnerable hassas adj.
  • The government advised the elderly and other vulnerable groups to stay home during the pandemic.
  • Hükümet yaşlılara ve diğer hassas gruplara pandemi döneminde evde kalmalarını tavsiye etti.
  • It is indisputable that some stocks of cod are, in many areas, in a vulnerable situation.
  • Bazı morina rezervlerinin birçok bölgede hassas bir durumda olduğu tartışılmazdır.
  • France and Italy also have Alps, and the Pyrenees are also very vulnerable.
  • Fransa ve İtalya'da da Alpler var ve Pireneler de çok hassas.
Show More (11)
vulnerable kırılgan adj.
  • These countries have weak and vulnerable economies.
  • Bu ülkeler zayıf ve kırılgan ekonomilere sahiptir.
  • On the contrary, we need to place the emphasis on training and qualifications, and support the most vulnerable.
  • Aksine, eğitim ve niteliklere önem vermeli ve en kırılgan durumdaki kesimi desteklemeliyiz.
  • These countries have weak and vulnerable economies.
  • Bu ülkeler zayıf ve kırılgan ekonomilere sahip.
Show More (4)
vulnerable kolay incinir adj.
  • Children are so vulnerable.
  • Çocuklar çok kolay incinir.
Show More (-2)
vulnerable korunmasız adj.
  • They were vulnerable.
  • Onlar korunmasızdı.
Show More (-2)