| 1 |
widen |
genişletmek |
v. |
|
- The council is planning to widen the narrow sidewalks in the city.
- Konsey, şehirdeki dar kaldırımları genişletmeyi planlıyor.
- In those circumstances, it would be silly not to widen the agenda.
- Bu koşullar altında gündemi genişletmemek aptallık olur.
- It does nothing for jobs or economic growth and widens further still the democratic deficit.
- İstihdam ya da ekonomik büyüme için hiçbir şey yapmıyor ve demokratik açığı daha da genişletiyor.
- We are also very pleased that the amendment widening the definition of the family went through.
- Aile tanımını genişleten değişikliğin kabul edilmesinden de büyük memnuniyet duyuyoruz.
- The debate aroused by the Convention in recent months has already widened our horizons.
- Son aylarda Sözleşme'nin yol açtığı tartışmalar şimdiden ufkumuzu genişletti.
- Perhaps some people would have preferred to widen the gap, to add more fuel to the fire?
- Belki de bazı insanlar aradaki uçurumu genişletmeyi, yangına daha fazla körükle gitmeyi tercih ederdi.
- Television helps us widen our knowledge.
- Televizyon bilgimizi genişletmemize yardımcı olur.
- He widened his small circle of friends.
- Küçük arkadaş çevresini genişletti.
- They widened the road.
- Onlar yolu genişletti.
- They widened the road.
- Yolu genişlettiler.
Show More (7)
|
| 2 |
widen |
genişletilmek |
v. |
|
- This is a widening of choice.
- Bu seçeneklerin genişletilmesidir.
- This is a widening of choice.
- Bu, seçeneklerin genişletilmesidir.
- It should have its own heading in the agenda of the Intergovernmental Conference, which would mean widening the agenda.
- Hükümetlerarası Konferans'ın gündeminde kendi başlığı olmalıdır, bu da gündemin genişletilmesi anlamına gelecektir.
- If anything, they need to be widened in their scope!
- Aksine, kapsamlarının genişletilmesi gerekiyor!
Show More (1)
|
| 3 |
widen |
genişlemek |
v. |
|
- The gap between prosperity and poverty is likely to widen, not narrow, as a result.
- Sonuç olarak refah ve yoksulluk arasındaki uçurumun daralması değil, genişlemesi muhtemeldir.
- We see the military gap widening and perhaps difficulties also in expanding NATO operations.
- Askeri uçurumun genişlediğini ve belki de NATO operasyonlarının genişletilmesinde zorluklar yaşandığını görüyoruz.
- Today, I leave it to you to judge whether this chasm has widened or become narrower in the meantime.
- Bugün bu uçurumun genişleyip genişlemediğini ya da daralıp daralmadığını değerlendirmeyi size bırakıyorum.
- Today, I leave it to you to judge whether this chasm has widened or become narrower in the meantime.
- Bugün, bu uçurumun genişleyip genişlemediğini ya da daralıp daralmadığını değerlendirmeyi size bırakıyorum.
Show More (1)
|
| 4 |
widen |
açılmak |
v. |
|
- The total score gap between the two players widened with the last game.
- İki oyuncu arasındaki sayı farkı son oyunda daha da açıldı.
- The gap between different transport costs in different countries is widening, and this makes room for social dumping.
- Farklı ülkelerdeki farklı taşıma maliyetleri arasındaki fark giderek açılmakta ve bu da sosyal dampinge yol açmaktadır.
- Tom's eyes widened in surprise.
- Tom'un gözleri şaşkınlıkla açıldı.
Show More (0)
|
| 5 |
widen |
açmak |
v. |
|
- The little girl's eyes widened with the surprise birthday party.
- Küçük kızın gözleri sürpriz doğum günü partisiyle fal taşı gibi açıldı.
- We have seen the gap between rich and poor widen.
- Zengin ve fakir arasındaki uçurumun açıldığını gördük.
Show More (-1)
|
