| 1 |
wreck |
enkaz |
n. |
|
- The wreck of the old ship is a popular diving location among young divers.
- Eski geminin enkazı genç dalgıçlar arasında popüler bir dalış yeridir.
- No one can forget the images of the wreck of the Erika and the views of its home port, Valetta.
- Hiç kimse Erika'nın enkazının görüntülerini ve ana limanı Valetta'nın manzaralarını unutamaz.
- Secondly, I believe we must decide what to do with the wreck.
- İkinci olarak enkazla ne yapacağımıza karar vermemiz gerektiğine inanıyorum.
- Secondly, I believe we must decide what to do with the wreck.
- İkinci olarak, enkazla ne yapacağımıza karar vermemiz gerektiğine inanıyorum.
- It took another wreck, the Prestige, to wake everyone up.
- Herkesi uyandırmak için başka bir enkaz, Prestige gerekti.
- There was a wreck on the highway.
- Otobanda bir enkaz vardı.
- My life was a wreck.
- Hayatım bir enkazdı.
- You're a total wreck.
- Tam bir enkazsın.
- He identified the wreck of the Titanic.
- Titanik'in enkazını teşhis etti.
- The divers found a wreck on the sea-bed.
- Dalgıçlar, deniz yatağında bir enkaz buldu.
- Tom looks like a nervous wreck.
- Tom sinirli bir enkaz gibi görünüyor.
- Tom is a nervous wreck.
- Tom sinirli bir enkazdır.
- Sami was an emotional wreck.
- Sami duygusal bir enkazdı.
- The divers found a wreck on the sea-bed.
- Dalgıçlar, deniz dibinde bir enkaz buldular.
- Tom was a wreck.
- Tom bir enkazdı.
- Tom is a wreck.
- Tom bir enkaz.
- I'm a total wreck.
- Ben tam bir enkazım.
- A stewardess was rescued from the wreck.
- Enkazdan bir hostes kurtarılmıştır.
- A stewardess was rescued from the wreck.
- Bir hostes enkazdan kurtarıldı.
- He confirmed that it was the wreck of the Titanic.
- Titanik'in enkazı olduğunu doğruladı.
Show More (17)
|
| 2 |
wreck |
mahvetmek |
v. |
|
- Fanatism wrecked their relationship.
- Fanatizm ilişkilerini mahvetti.
- That peace has been shattered by renewed acts of terror intended to wreck the peace process.
- Bu barış, barış sürecini mahvetmeyi amaçlayan yeni terör eylemlerinden ötürü yerle bir olmuştur.
- Let's wreck him.
- Hadi onu mahvedelim.
- I just wrecked my car in a traffic accident.
- Az önce bir trafik kazasında arabamı mahvettim.
- Let's wreck him.
- Onu mahvedelim.
- Tom wrecked his truck.
- Tom kamyonunu mahvetti.
- Robbers wrecked the mail train.
- Soyguncular posta trenini mahvetti.
- You're going to wreck your eyesight if you play games all the time.
- Sürekli oyun oynarsan gözlerini mahvedeceksin.
Show More (5)
|
| 3 |
wreck |
harap etmek |
v. |
|
- Many young women see their lives wrecked through prostitution and drugs.
- Birçok genç kadın fuhuş ve uyuşturucu yüzünden hayatlarının mahvolduğunu görüyor.
- President Mugabe and his cronies have wrecked a once prosperous and once stable country.
- Başkan Mugabe ve yandaşları ise bir zamanların müreffeh ve istikrarlı ülkesini harap etmişlerdir.
- My car was wrecked in the crash.
- Arabam kazada harap oldu.
- I'm completely wrecked.
- Tamamen mahvoldum.
- Your car's totally wrecked.
- Araban tamamen harap olmuş.
Show More (2)
|
| 4 |
wreck |
kaza |
n. |
|
- Nobody survived the plane wreck.
- Uçak kazasından kimse kurtulamadı.
- In the case of car wrecks we were almost successful two years ago.
- Araba kazaları konusunda iki yıl önce neredeyse başarılı olmuştuk.
- An oil disaster on the scale of the Prestige wreck would be devastating.
- Prestige kazası ölçeğinde bir petrol felaketi yıkıcı olacaktır.
- There was a wreck on the highway.
- Otoyolda bir kaza oldu.
Show More (1)
|
| 5 |
wreck |
harabe |
n. |
|
- Tom's house is a wreck.
- Tom'un evi harabeye dönmüş.
- After the hurricane, their house was a wreck.
- Kasırgadan sonra evleri harabeye döndü.
- After the hurricane, their house was a wreck.
- Kasırgadan sonra, evleri bir harabeydi.
Show More (0)
|
| 6 |
wreck |
gemi enkazı |
n. |
|
- The next day the wreck of the ship was discovered on the shore.
- Ertesi gün geminin enkazı kıyıda bulundu.
- The next day the wreck of the ship was discovered on the shore.
- Ertesi gün geminin enkazı kıyıda hulundu.
Show More (-1)
|
| 7 |
wreck |
bitap düşmüş kimse |
n. |
|
- James looked like a wreck after the tiring shift.
- James yorucu vardiyadan sonra bitap düşmüş gibi görünüyordu.
Show More (-2)
|
| 8 |
wreck |
virane |
n. |
|
- The little boy's room is a total wreck.
- Küçük çocuğun odası tam bir virane.
Show More (-2)
|
| 9 |
wreck |
hurda |
n. |
|
- So, you gave 3,000 dollars for this wreck?
- Yani, bu hurdaya 3,000 dolar mı verdin?
Show More (-2)
|
| 10 |
wreck |
harabeye çevirmek |
v. |
|
- The inhabitants rebuilt their houses, but a hurricane wrecked the city once again.
- Kent sakinleri evlerini yeniden inşa etti, ancak bir kasırga kenti bir kez daha harabeye çevirdi.
Show More (-2)
|
| 11 |
wreck |
enkaz haline getirmek |
v. |
|
- The Titanic was wrecked because of an iceberg.
- Titanik bir buzdağı yüzünden enkaz haline geldi.
Show More (-2)
|
| 12 |
wreck |
(kaza sonucu) enkaza dönen araç |
n. |
|
- The firemen used saws to cut the wreck and reach the driver.
- İtfaiyeciler enkaza dönen aracı testereyle keserek sürücüye ulaştılar.
Show More (-2)
|
| 13 |
wreck |
yıkmak |
v. |
|
- It was not the intention of this amendment to wreck the directive.
- Bu değişikliğin amacı yönergeyi yıkmak değildi.
Show More (-2)
|
