|
- The youngest positive case in these animals was aged 41 months.
- Bu hayvanlardaki en genç pozitif vaka 41 aylıktı.
- The youngest positive case in these animals was aged 41 months.
- Bu hayvanlar arasında en genç pozitif vaka 41 aylıktı.
- Usually, it is the youngest workers who move.
- Genellikle taşınanlar en genç işçiler oluyor.
- Our youngest parliamentary candidate, who is only 18, also has several years’ experience of EU issues.
- Henüz 18 yaşında olan en genç milletvekili adayımız da AB konularında birkaç yıllık deneyime sahip.
- The youngest positive test was found at 41 months.
- En genç pozitif test 41 aylıkken bulunmuştur.
- How do you feel being the youngest president?
- En genç başkan olmak nasıl bir duygu?
- How do you feel being the youngest president?
- En genç müdür olmak konusunda ne hissediyorsun?
- It's 2027, and the earth's youngest human, 18, has just died.
- Yıl 2027'dir ve dünyadaki en genç insan, 18 yaşında, yeni ölmüştür.
- I'm the youngest one at my job.
- İşimdeki en genç kişi benim.
- I'm not the youngest one here.
- Buradaki yaşça en genç kişi ben değilim.
- Tom wasn't the youngest.
- Tom en genç değildi.
- His youngest son is five years old.
- En genç oğlu beş yaşında.
- Tom is the youngest student in our class.
- Tom sınıfımızdaki en genç öğrenci.
- I'm glad I'm not the youngest person here.
- Burada en genç insan olmadığıma memnunum.
- I'm not the youngest person here.
- Buradaki en genç kişi ben değilim.
- Tom is my youngest brother.
- Tom benim en genç erkek kardeşim.
- The youngest car company in the United States is more than ninety years old.
- Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en genç otomobil şirketi doksan yaşından büyük.
- Tom is the youngest.
- Tom en genç olanı.
- I'm not the youngest one here.
- Buradaki en genç kişi ben değilim.
- I'm the youngest person here.
- Buradaki en genç insan benim.
- She was the youngest descendant of the king.
- O, kralın en genç varisiydi.
- I'm the youngest one here.
- Buradaki en genç kişi benim.
- I'm not the youngest guy here.
- Buradaki en genç adam ben değilim.
- Tom is the youngest one in our class.
- Tom sınıfımızdaki en genç kişi.
- In 2009, Selena Gomez became the youngest person to be named a United Nations Children's Fund Ambassador in the United States.
- Selena Gomez 2009 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu Elçisi seçilen en genç kişi oldu.
- Tom was the youngest.
- Tom en genç olanıydı.
- The youngest boy dropped behind the other tourists.
- En genç çocuk diğer turistlerin gerisinde kaldı.
- I'm glad I'm not the youngest person here.
- Buradaki en genç kişi olmadığıma sevindim.
- I'm the youngest person here.
- Buradaki en genç kişiyim.
- Tom is the youngest.
- Tom en genç.
- The youngest daughter is exceptionally beautiful.
- En genç kız son derece güzel.
- Tom is the youngest student in our class.
- Tom sınıfımızın en genç öğrencisidir.
Show More (29)
|
