İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | break down f. | bozulmak | ||
In many areas, sound legislation breaks down as a result of insufficient monitoring and enforcement. Birçok alanda yetersiz izleme ve uygulama sonucunda sağlam mevzuat bozulmaktadır. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | break down f. | bozmak | ||
It can break down the dynamics of the work and can easily convert it into something different. İşin dinamiğini bozabilir ve kolayca farklı bir şeye dönüştürebilir. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | yıkılmak | ||
I'm trying really hard not to break down in front of you. Senin karşında yıkılmamak için gerçekten çaba sarf ediyorum. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | yıkmak | ||
We need to break down all the tariff barriers and phase out all the obstacles to trade. Tüm tarife engellerini yıkmamız ve ticaretin önündeki tüm engelleri aşamalı olarak kaldırmamız gerekiyor. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | ruhen yıkılmak | ||
He broke down when he heard the bad news. Kötü haberi duyduğunda ruhen yıkıldı. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | parçalamak | ||
Other studies have found that it can reduce the production of specific enzymes that break down cartilage. Diğer çalışmalar, kıkırdağı parçalayan spesifik enzimlerin üretimini azaltabileceğini bulmuştur. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | arızalanmak | ||
Tom would've been here by now if his car hadn't broken down. Tom arabası arızalanmamış olsaydı şimdi burada olacaktı. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | arıza yapmak | ||
This old car breaks down all the time. Bu eski araba sürekli arıza yapıyor. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | kırmak | ||
I therefore invite the Commission to take the necessary steps to break down this reluctance. Bu nedenle Komisyonu bu isteksizliği kırmak için gerekli adımları atmaya davet ediyorum. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | kendini kaybetmek | ||
I'm trying really hard not to break down in front of you. Senin önünde kendimi kaybetmeyeyim diye gerçekten çok çabalıyorum. More Sentences |
||||
Genel | break down f. | parçalanmak | ||
It breaks down entirely - obviously, as it is generated biologically. Biyolojik olarak üretildiği için tamamen parçalanır. More Sentences |
||||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | break down f. | tükenmek | ||
Tom broke down and confessed to everything. Tom tükendi ve her şeyi itiraf etti. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | break down f. | baskıya dayanamamak | ||
Tom broke down and told Mary the truth. Tom baskıya dayanamadı ve Mary'ye gerçeği söyledi. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | break down f. | bozulmak | ||
This can cause nerves to break down at one point. Bu da sinirlerin bir noktada bozulmasına neden olabilir. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | break down f. | bölmek | ||
Genel | break down f. | çökmek | ||
Genel | break down f. | vurup devirmek | ||
Genel | break down f. | arıza meydana gelmek | ||
Genel | break down f. | kendinden geçmek | ||
Genel | break down f. | kendini tutamayıp ağlamak | ||
Genel | break down f. | listelemek | ||
Genel | break down f. | analiz etmek | ||
Genel | break down f. | ayrıntılı döküm yapmak | ||
Genel | break down f. | çürütmek | ||
Genel | break down f. | çürümek | ||
Genel | break down f. | bozmak | ||
Genel | break down f. | kapıyı zorlamak | ||
Genel | break down f. | tonunu yumuşatmak | ||
Genel | break down f. | (kauçuk) plastikleştirmek | ||
Genel | break down f. | (kauçuk) yumuşatmak | ||
Genel | break down f. | pes etmek | ||
Genel | break down f. | (at) topuk eklemini destekleyen bağ dokuları veya kemikleri ciddi şekilde zedelemek | ||
Genel | break down f. | sindirmek | ||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | break down f. | ayrıntılandırmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | ayrıntılarına kadar açıklamak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | ayrıntılı olarak sunmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | bitkin düşmek | ||
Öbek Fiiller | break down f. | çökmek | ||
Öbek Fiiller | break down f. | yok olmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | yıkılıp gitmek | ||
Öbek Fiiller | break down f. | toplumsal bir engeli ortadan kaldırmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | ayrıştırmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | bileşenlerine indirgemek | ||
Öbek Fiiller | break down f. | zorla yaptırmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | baskıyla yaptırmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | direncini kırmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | razı olmak | ||
Öbek Fiiller | break down f. | kabul etmek | ||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | break down f. | iflas etmek | ||
Politics | ||||
Siyasal | break down f. | çöküntüye uğramak | ||
Technical | ||||
Teknik | break down f. | arıza vermek | ||
Teknik | break down f. | işlenmez hale gelmek | ||
Teknik | break down f. | işlemez duruma gelmek | ||
Chemistry | ||||
Kimya | break down f. | çözünmek | ||
Kimya | break down f. | çözündürmek | ||
Kimya | break down f. | ayrışmak | ||
Kimya | break down f. | ayrıştırmak |