çok yakın - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

çok yakın



"çok yakın" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 31 sonuç

Türkçe İngilizce
General
çok yakın too close s.
çok yakın hair's breadth s.
çok yakın hairsbreadth s.
çok yakın hair's-breadth s.
çok yakın hand-to-hand s.
çok yakın overclose s.
çok yakın at close quarters zf.
çok yakın too soon zf.
çok yakın close up zf.
çok yakın close onto ed.
Phrases
çok yakın on the doorstep zf.
çok yakın as near as dommit expr.
çok yakın close to hand expr.
Idioms
çok yakın a hair's breadth i.
çok yakın up close and personal s.
çok yakın near at the hand expr.
çok yakın in spitting distance expr.
çok yakın within striking distance expr.
çok yakın be hand in hand expr.
çok yakın go hand in hand expr.
çok yakın in striking distance expr.
çok yakın close at the hand expr.
çok yakın within spitting distance expr.
çok yakın one minute to midnight expr.
çok yakın near to hand expr.
çok yakın (just) a stone's throw expr.
çok yakın a heartbeat (away) from expr.
çok yakın a hop, skip, and a jump expr.
çok yakın a hop and a skip expr.
çok yakın a stone's throw away expr.
Technical
çok yakın adjacent s.

"çok yakın" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 143 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
çok yakın (ilişki/kimse) intimate s.
General
çok yakın dost alter ego i.
çam türüne çok yakın bir orman ağacı ladin i.
erkek arkadaşların birbirlerine çok yakın olması bromance i.
şimdiye çok yakın zaman dilimi recency i.
şimdiye çok yakın zaman dilimi recentness i.
çok yakın bitiş blanket finish i.
çok yakın ve uzak mesafelerin arası midfield i.
bilinen bir türün çok yakın benzeri bastard i.
çok yakın olmak be hard by f.
çok yakın birisini/birini kaybetmek lose someone so close f.
çok yakın mesafeden takip etmek follow too close f.
güneşe çok yakın uçmak fly too close to the sun f.
birbirine çok yakın dikilmiş (bitkiler) thickset s.
çok yakın (arkadaş) intimate s.
çok yakın geçen point-blank s.
özellikleri çok yakın olan near s.
(yarış sonunda) yarışmacıların birbirine çok yakın olduğu blanket s.
birbirine çok yakın sıkıştırılmış partiküllerden oluşan gross s.
birbirine çok yakın sıkıştırılmış damlalardan oluşan gross s.
birbirine çok yakın olan close set s.
çok yakın geçmişte more recently zf.
çok yakın zamana kadar until quite recently zf.
çok yakın zamanlarda in more recent times zf.
yalnız son zamanlarda (çok yakın geçmişte olmaya başlayan şeyler için) only recently zf.
çok yakın zamanda anytime soon zf.
Phrasals
bir şeye çok yakın olmak verge upon something f.
bir şeye çok yakın olmak verge on something f.
birine çok cana yakın/sıcak davranmak buddy up to someone f.
(birine/bir şeye) çok yakın close by (somebody/something) f.
Phrases
birbirine çok yakın olma there is no daylight between (two things) expr.
çok yakın zamana kadar until very recently expr.
(bir şeye) çok yakın on the lines of (something) expr.
Proverb
çok yakın arkadaşlıklarda bile arada mesafe olmalı a hedge between keeps friendship green
Colloquial
çok iyi/yakın arkadaş best bud i.
sonuçları birbirine çok yakın yarış, yarışma ya da seçim close-run thing i.
çok yakın mesafe a whoop and a holler i.
çok yakın mesafe two whoops and a holler i.
çok yakın mesafe two whoops and a holler i.
çok yakın mesafe two hoops and a holler i.
kız arkadaşların birbirlerine çok yakın olması sismance i.
çok yakın ilişki içinde hand in glove expr.
çok yakın bir zamanda any second now expr.
Idioms
çok kısa/yakın mesafe a sabbath day's journey i.
çok yakın mesafe a sabbath day's journey i.
sonuçları birbirine çok yakın olan yarış/seçim close call i.
çok yakın arkadaş bosom friend i.
çok tatlı/cana yakın kimse a living doll i.
çok yakın mesafe striking distance i.
biriyle çok yakın ilişkiler içinde olmak live in someone's pocket f.
çok yakın olmak near one's heart f.
(kıçının dibinden ayrılmayarak) çok yakın mesafede araçla takip etmek be sitting on your tail f.
rüzgara çok yakın yelken açmak hold a close wind f.
rüzgara çok yakın yelken açmak hold a good wind f.
çok yakın ilişkiler içinde çalışmak work hand in hand f.
çok yakın mesafeden takip etmek be (sitting) on (one's) tail f.
(birine) çok yakın olmak be close to (one's) heart f.
birine çok yakın olmak be close to somebody's heart f.
birine çok yakın olmak be near to somebody's heart f.
birine çok yakın olmak be dear to somebody's heart f.
birbirine çok yakın iki şey olmak be different sides of the same coin f.
farklı gibi görünen ama aslında birbirine çok yakın iki şey olmak be two sides of the same coin f.
biriyle çok yakın ilişkiler içinde olmak live in (one's) pocket f.
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak teeter on the brink of (something) f.
(bir şey) yapmaya çok yakın olmak teeter on the edge of (something) f.
çok yakın/samimi close as the bark to the tree s.
(birini/bir şeyi) geçmeye çok yakın hot on the heels of (someone or something) s.
(birini/bir şeyi) sollamaya çok yakın hot on the heels of (someone or something) s.
çok yakın (arkadaşlık, ilişki) (as) thick as thieves s.
çok benzer/yakın as near as dammit zf.
çok benzer/yakın as near as damn it zf.
çok yakın ilişkiler içinde go hand in hand expr.
çok yakın mesafede within spitting distance expr.
çok yakın mesafede in striking distance expr.
çok yakında/yakın a stone's throw (from something) expr.
çok yakın ilişkiler içinde be hand in hand expr.
çok yakın mesafede in spitting distance expr.
çok yakın/önemli near and dear to someone expr.
çok yakın mesafede within striking distance expr.
çok yakında/yakın within a stone's throw (of something) expr.
çok sevilen/önem verilen/yakın bulunan kişi veya durum dear to somebody's heart expr.
çok sevilen/önem verilen/yakın bulunan kişi veya durum close to somebody's heart expr.
çok yakında/yakın just a stone's throw away (from something) expr.
(birine) çok yakın dear to (one's) heart expr.
(bir şeyi yapmaya) çok yakın within an ace of (doing) (something) expr.
(bir şeye) çok yakın on the edge of (something) expr.
başarıya çok yakın in scoring position expr.
-e çok yakın in/under the shadow of expr.
başarmaya çok yakın within scoring position expr.
(bir şeye) çok yakın a heartbeat away (from something) expr.
(bir şey) çok yakın a heartbeat away (from something) expr.
(bir şeye) çok yakın on the brink of (something) expr.
(birine/bir şeye) çok yakın in spitting distance (of someone or something) expr.
(birine/bir şeye) çok yakın mesafede in spitting distance (of someone or something) expr.
(birine/bir şeye) çok yakın in striking distance (of someone or something) expr.
(birine/bir şeye) çok yakın mesafede in striking distance (of someone or something) expr.
hem çok yakın/yaklaşmış, hem çok uzak/zorluklarla dolu so close (and) yet so far expr.
(birine/bir şeye) çok yakın within a stone's throw (of someone or something) expr.
(birine/bir şeye) çok yakın bir mesafede within a stone's throw (of someone or something) expr.
bir şeye çok yakın within an ace of something expr.
(birine/bir şeye) çok yakın within an inch of (someone or something) expr.
(bir şeye) çok yakın within an inch of (something) expr.
bir şeye/bir şey yapmaya çok yakın within an inch of something/of doing something expr.
yakalanmaya çok yakın within grasp expr.
(birine/bir şeye) çok yakın within spitting distance (of someone or something) expr.
(birine/bir şeye) çok yakın within striking distance (of someone or something) expr.
Speaking
çok yakın dostlarım my close friends expr.
eminim çok yakın bir zamanda görüşeceğiz I'm sure we'll be seeing each other real soon expr.
kendimi sana çok yakın hissediyorum I feel very close to you expr.
Trade/Economic
vadesi çok yakın senetler hot bills i.
Law
çok yakın akrabayla cinsel ilişki suçu incest i.
Politics
sosyalizmden çok muhafazakarlık ve kapitalizme yakın olan right-of-centre s.
sosyalizmden çok muhafazakarlık ve kapitalizme yakın olan right-of-center s.
Technical
güneşe çok yakın geçen ve hemen buharlaşıp parçalanan kuyrukluyıldızlar sungrazing comet i.
güneşe çok yakın geçen ve hemen buharlaşıp parçalanan kuyrukluyıldızlar sungrazer i.
Aeronautic
birbirine çok yakın ikişer veya daha fazla kanat kümesine sahip uçak tandem i.
Marine
rüzgar yönünde çok az sürüklenerek rüzgara yakın yol alabilme weatherliness i.
(tekneyi) rüzgara çok yakın kullanmak pinch f.
Psychology
psikopat olmaya çok yakın kimse mattoid i.
Pathology
ayaklarının birbirine çok yakın olması sebebiyle zor yürüyen near-legged s.
Math
sıfıra çok yakın olan değer epsilon i.
Astronomy
güneşe çok yakın bulunan sıcak, gazlı, dev, güneş dışı gezegen roaster i.
yıldızına çok yakın yörüngede dönen jüpiter benzeri gaz devi ötegezegenler hot jupiter i.
güneş atmosferinin kromosferine yakın görünen ve güneşin kutuplarında en fazla sayıda meydana gelen çok küçük sivri uçlu kısa ömürlü uzantı spicule i.
Zoology
abd'nin güneybatısı ve meksika'nın kuzeyinde suya çok yakın yaşayan kurbağa türü canyon treefrog (hyla arenicolor) i.
Botanic
saparma familyasına çok yakın bitki türü sarsparilla i.
Forestry
gövdeye çok yakın, hiç budak bırakmadan yapılan hatalı kesim flush cut i.
Linguistics
urduca'ya yakın olup hintçe'den çok az farklı olan bir konuşma biçimi hindostani i.
Geography
denizin yüzeyinde veya yüzeyine çok yakın mercan kayalık reef i.
ispanya'nın ekstremadura özerk bölgesinde bulunan ve portekiz sınırına çok yakın olan bir şehir badajoz i.
Geology
kayacı düzlem veya tabakalara bölen birbirine yakın konumlanmış çok sayıdaki paralel kırığın oluşturduğu yapı sheeting i.
Hunting
tilki avında av köpeklerine çok yakın giden kimse thruster i.
av köpeklerine çok yakın gitmek thrust f.
Sport
kayak pistindeki birbirine çok yakın iki kapalı slalom kapısı hairpin i.
yere çok yakın seken kriket topu shooter i.
çok sayıda karambol yapılabilecek şekilde yakın yerleştirilmiş (bilardo topu) anchored s.
(krikette) vurucuya çok yakın olan silly s.
Basketball
savunmacının hücum oyuncusuna çok yakın oynaması closely guarded i.
Photography
çok yakın mesafeden çekilen fotoğraf macrophotograph i.
Archaic
(yapılan eylemi ahlak dışı veya uygunsuz kılacak şekilde) birbirine çok yakın insanlar veya gruplar arasında meydana gelen incesttuous s.
Slang
çok yakın arkadaş framily i.
Modern Slang
kadınların çok yakın gey erkek arkadaşlarına karşı kullandıkları bir tabir gusband i.
birbiriyle çok yakın bir ilişki içerisinde all over eachother (all over each other) s.