(bir şey için bir şey) vermek - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

(bir şey için bir şey) vermek



"(bir şey için bir şey) vermek" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Phrasals
(bir şey için bir şey) vermek expend (something) for (something) f.

"(bir şey için bir şey) vermek" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 92 sonuç

Türkçe İngilizce
General
bir yiyeceğe tat vermek için (bir şey) katmak flavor f.
bir şey için her şeyini vermek give eyeteeth for f.
artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek ya da önermek submit a bid f.
birine bir şey yapması için yetki vermek empower someone to do something f.
bir yiyeceğe tat vermek için (bir şey) katmak flavour f.
Phrasals
(biri ya da bir şey için birine) bir şey vermek contribute something (to someone) (for someone or something) f.
(bir şey için) bir şeye ara vermek break for something f.
(bir yer veya şey) için savaş vermek battle for f.
birine bir şey alması için borç vermek stake someone to something f.
birine bir şey alması için para vermek stake someone to something f.
(bir şeye/bir şey için bir fiyat) vermek put (something) at (some amount of money) f.
bir şey için bir şeyin ilanını vermek advertise something for something f.
bir şey için satılık/kiralık ilanı vermek advertise something for something f.
(biri/bir şey) için ilan vermek advertise for (someone or something) f.
(biri/bir şey) aranıyor ilanı vermek (bir iş, hizmet için) advertise for (someone or something) f.
bir şey için bir şeyin ilanını vermek advertise something for something f.
bir şey için satılık/kiralık ilanı vermek advertise something for something f.
(biri/bir şey) için ilan vermek advertise for (someone or something) f.
(biri/bir şey) aranıyor ilanı vermek (bir iş, hizmet için) advertise for (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için aynı şekilde karşılık vermek avenge (oneself) against (someone or something) for (something) f.
(birine bir şey için) bir ödül vermek award something (to someone) (for something) f.
(birine bir şey için) bir şey ödülü vermek award something (to someone) (for something) f.
(birine bir şey için) bir ödül vermek award (someone) something (for something) f.
(birine bir şey için) bir şey ödülü vermek award (someone) something (for something) f.
(birine bir şey) için (bir şey) hediye etmek/vermek award (one) (something) for (something) f.
(birine bir şey) için (bir şeyi) ödül/mükafat olarak vermek award (one) (something) for (something) f.
(birine bir şey için) destek olmak/vermek back (someone) for (something) f.
bir şey için savaşmak/savaş vermek battle for something f.
bir şey için mücadele etmek/vermek battle for something f.
bir şey için/uğruna kavga vermek battle for something f.
bir şey için (bir fiyat) teklifi vermek bid (something) for something f.
açık artırmada bir şey için (bir fiyat) vermek bid (something) for something f.
bir şey için (bir fiyat) teklifi vermek bid (something) on something f.
açık artırmada bir şey için (bir fiyat) vermek bid (something) on something f.
(bir şey) için (bir fiyat) teklifi vermek bid (some amount) for (something) f.
açık artırmada (bir şey) için (bir fiyat) vermek bid (some amount) for (something) f.
(bir şey) için (bir fiyat) teklifi vermek bid (some amount) on (something) f.
açık artırmada (bir şey) için (bir fiyat) vermek bid (some amount) on (something) f.
(birine bir şey yapması) için rüşvet vermek bribe (someone) into (doing something) f.
(biri/bir şey) için canını vermek die for (someone or something) f.
(birine bir şey) için iş vermek employ (someone) for (something) f.
(birine bir şey) için iş vermek employ (someone) in (something) f.
(kendine/birine bir şey) için izin vermek indulge (oneself or someone) with (something) f.
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek jolly (someone) into (doing) (something) f.
(bir şey) için (bir fiyat) vermek offer (something) for (something) f.
(birine/bir şeye bir şey) için ceza vermek penalize (someone or something) for (something) f.
(bir şey) için dilekçe vermek petition for (something) f.
(biri/bir şey) için poz vermek pose for (someone or something) f.
(birine bir şey) için gaz vermek put (one) up to (something) f.
(bir şey) için eleştirel yazı yazmak/eleştiri vermek review for (something) f.
(bir şey) yapılması için vermek send in for (something) f.
(bir şey) için durmak/mola vermek stop for (something) f.
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek stop for (something) f.
(bir şey) için mücadele vermek struggle for (something) f.
(bir şey) için savaş vermek struggle for (something) f.
(bir şey) için mahkemeye vermek try for (something) f.
Colloquial
(bir şey) için her şeyi vermek give anything (for something) f.
(birine bir şey) için zahmet vermek trouble (one) for (something) f.
(birine bir şey) için rahatsızlık vermek trouble (one) for (something) f.
bir şey vermek/sağlamak için müsait olmak be good for something f.
Idioms
(bir şey için) her şeyini vermek give one's eye teeth for something f.
(bir şey için) dünyaları vermek give one's eye teeth for something f.
(bir şey yapmak) için her şeyini vermek give (one's) eyeteeth to (do something) f.
(bir şey yapmak) için dünyaları vermek give (one's) eyeteeth to (do something) f.
(biri/bir şey için) her şeyini vermek give one's right arm (for someone or something) f.
(biri/bir şey için) dünyaları vermek give one's right arm (for someone or something) f.
(biri/bir şey için) her şeyini vermek give one's eyeteeth (for someone or something) f.
(biri/bir şey için) dünyaları vermek give one's eyeteeth (for someone or something) f.
bir şey için dişinle tırnağınla savaş vermek/uğraşmak get your teeth into something f.
bir şey için dişinle tırnağınla savaş vermek/uğraşmak sink your teeth into something f.
(birine bir şey yapması için) resmi olarak izin vermek give (one) (the) clearance to (do something) f.
(birine bir şey yapması için) küçük bir şans vermek give somebody half a chance (to do something) f.
(bir şey) için her şeyini vermek give (one's) eyeteeth for (something) f.
(bir şey) için dünyaları vermek give (one's) eyeteeth for (something) f.
(bir şey) için varını yoğunu vermek give (one's) eyeteeth for (something) f.
bir şey için dünyaları vermek give your eye teeth for f.
bir şey için varını yoğunu vermek give your eye teeth for f.
bir şey/bir şey yapmak için dünyaları vermek give your eye teeth for something/to do something f.
bir şey/bir şey yapmak için varını yoğunu vermek give your eye teeth for something/to do something f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any lengths to (do something) f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any length to (do something) f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any greats to (do something) f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any great to (do something) f.
(bir şey için) küçük bir umut vermek hold out little hope (of something/that...) f.
bir şey için her şeyini vermek kill for something f.
(bir şey için) bir fiyat vermek name a price (for something) f.
(bir şey için) bir fiyat vermek name the price (for something) f.
(bir şey için) bir fiyat vermek name one's price (for something) f.
(bir şey) için her şeyini vermek put (one's) heart (and soul) into (something) f.
(bir şey için) fiyat vermek quote a price (for something) f.
(bir şey) için her şeyini vermek would/could kill for (something) f.
Trade/Economic
(bir şeye veya bir şey için) ek teminat vermek countersecure f.