Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
a living
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"a living"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
a living
i.
geçim
"a living"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 122 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
struggle to earn a living
i.
geçim derdi
2
Genel
the problem of earning a living
i.
boğaz derdi
3
Genel
the struggle to make a living
i.
geçim derdi
4
Genel
living in a foreign country
i.
yabancı bir ülkede yaşama
5
Genel
a rational person living in the real world
i.
gerçek dünyada yaşayan aklı başında bir insan
6
Genel
living quarters (in a house)
i.
yaşama alanı
7
Genel
scrape a living
f.
zar zor geçinmek
8
Genel
struggle to make a living
f.
geçim derdine düşmek
9
Genel
scramble for a living
f.
yaşam savaşı vermek
10
Genel
depend on somebody for a living
f.
eline bakmak
11
Genel
make a living
f.
geçinmek
12
Genel
eke out a living
f.
kıt kanaat geçinmek
13
Genel
earn a living
f.
geçinmek
14
Genel
eke out a living
f.
kıtı kıtına idare etmek
15
Genel
scratch a living and pay one's bills
f.
geçim derdine düşmek
16
Genel
earn a living
f.
hayatını kazanmak
17
Genel
make a living the hard way
f.
ekmeğini taştan çıkarmak
18
Genel
make life a living hell for
f.
dünyayı haram etmek
19
Genel
maintain a standard of living
f.
hayat standardı tutturmak
20
Genel
maintain a standard of living
f.
yaşam standardı tutturmak
21
Genel
make a living
f.
hayatını kazanmak
22
Genel
provide a comfortable living for someone
f.
gül gibi bakmak
23
Genel
depend on somebody for a living
f.
(geçinmek için) eline bakmak
24
Genel
provide a comfortable living for someone
f.
birisine rahat bir hayat sağlamak
Proverb
25
Atasözü
a living dog is better than a dead lion
aslanın ölüsünden tilkinin dirisi yeğdir
Colloquial
26
Konuşma Dili
a living death
i.
cehennem hayatı
27
Konuşma Dili
a living death
i.
çekilmez hayat
28
Konuşma Dili
a living hell
i.
gerçek cehennem
29
Konuşma Dili
a living death
i.
ölümden beter bir yaşam
30
Konuşma Dili
a living hell
i.
tam bir cehennem
31
Konuşma Dili
a living hell
i.
yaşanılmayacak kötü bir yer veya durum
32
Konuşma Dili
paint houses for a living
f.
geçinmek için evleri boyamak
33
Konuşma Dili
paint houses for a living
f.
evleri boyayarak geçimini sağlamak
34
Konuşma Dili
for a living
expr.
geçinmek için
35
Konuşma Dili
for a living
expr.
geçimini sağlamak için
Idioms
36
Deyim
a living death
i.
acı dolu bir hayat
37
Deyim
struggle for a living
i.
boğaz kavgası
38
Deyim
a living legend
i.
yaşayan efsane
39
Deyim
a living doll
i.
çok iyi kimse
40
Deyim
a living doll
i.
çok tatlı/cana yakın kimse
41
Deyim
a living doll
i.
dost canlısı kimse
42
Deyim
a living doll
i.
cömert kimse
43
Deyim
a living doll
i.
asil kimse
44
Deyim
a living soul
i.
(hayattaki) bir kişi
45
Deyim
a living soul
i.
(yaşayan) bir şahıs
46
Deyim
a living soul
i.
(bu dünyadaki) bir kimse/insan
47
Deyim
make someone’s life a living hell
f.
birinin hayatımı cehenneme çevirmek
48
Deyim
turn someone's life into a living hell
f.
birinin hayatını cehenneme çevirmek
49
Deyim
make a living by doing something
f.
geçimini bir şeyden çıkarmak
50
Deyim
earn a living for the family
f.
evine ekmek götürmek
51
Deyim
earn a living for the family
f.
evi geçindirmek
52
Deyim
make a living from something
f.
geçimini bir şeyden çıkarmak
53
Deyim
earn a living for the family
f.
eve ekmek götürmek
54
Deyim
earn a living for the family
f.
evini geçindirmek
55
Deyim
make a living from something
f.
ile geçinmek
56
Deyim
make a living by doing something
f.
ile geçinmek
57
Deyim
make a living by writing
f.
kalemiyle yaşamak
58
Deyim
not tell a (living) soul
f.
kimseye söylememek
59
Deyim
make a living from something
f.
-den geçimini sağlamak
60
Deyim
make a living by doing something
f.
-den geçimini sağlamak
61
Deyim
make a living out of (doing) (something)
f.
geçimini (bir şeyden/bir şey yaparak) sağlamak
62
Deyim
make a living out of (doing) (something)
f.
(bir şeyden/bir şey yaparak) geçinmek
63
Deyim
make a living out of (doing) (something)
f.
(bir şey yaparak) yaşamak
64
Deyim
make a living out of (doing) (something)
f.
ekmeğini (bir şeyden/bir şey yaparak) kazanmak
65
Deyim
think the world owes (one) a living
f.
ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak
66
Deyim
think the world owes (one) a living
f.
çalışmadan hayatını sürdürebileceğini düşünmek
67
Deyim
think the world owes (one) a living
f.
hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabileceğini düşünmek
68
Deyim
think the world owes (one) a living
f.
çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek
69
Deyim
think the world owes (one) a living
f.
çalışmadan/emek vermeden kazanabileceğini düşünmek
70
Deyim
think the world owes (one) a living
f.
emek vermeden yemek olabileceğini sanmak
71
Deyim
think the world owes (one) a living
f.
çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebileceğini düşünmek
72
Deyim
think the world owes you a living
f.
ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak
73
Deyim
think the world owes you a living
f.
çalışmadan hayatını sürdürebileceğini düşünmek
74
Deyim
think the world owes you a living
f.
hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabileceğini düşünmek
75
Deyim
think the world owes you a living
f.
çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek
76
Deyim
think the world owes you a living
f.
çalışmadan/emek vermeden kazanabileceğini düşünmek
77
Deyim
think the world owes you a living
f.
emek vermeden yemek olabileceğini sanmak
78
Deyim
think the world owes you a living
f.
çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebileceğini düşünmek
79
Deyim
think something/someone owes you a living
f.
birinin/bir şeyin sana bakmakla yükümlü olduğunu düşünmek
80
Deyim
think something/someone owes you a living
f.
birinin/bir şeyin sana bakmak zorunda olduğunu düşünmek
81
Deyim
think something/someone owes you a living
f.
çalışmadan birinin/bir şeyin üzerinden geçinebileceğini düşünmek
82
Deyim
be living in a fool's paradise
f.
hayal dünyasında yaşamak
83
Deyim
be living in a fool's paradise
f.
rüyalar aleminde yaşamak
84
Deyim
make a living from
f.
geçimini (bir şeyden) çıkarmak
85
Deyim
make a living from
f.
ile geçinmek
86
Deyim
make a living from
f.
'-den geçimini sağlamak
87
Deyim
make a living from (doing) (something)
f.
geçimini (bir şeyden/bir şey yaparak) sağlamak
88
Deyim
make a living from (doing) (something)
f.
kendini (bir şey yaparak) geçindirmek
89
Deyim
make a living from (doing) (something)
f.
(bir şeyle/bir şey yaparak) geçinmek
90
Deyim
make a living from (doing) (something)
f.
(bir şey yaparak) yaşamak
91
Deyim
make a living from (doing) (something)
f.
ekmeğini (bir şeyden/bir şey yaparak) kazanmak
92
Deyim
living a life of ease
expr.
ekmek elden su gölden
93
Deyim
someone or something owes you a living
expr.
birinin/bir şeyin üzerinden geçinme
94
Deyim
someone or something owes you a living
expr.
birinin/bir şeyin sırtından geçinme
95
Deyim
someone or something owes you a living
expr.
ekmek elden su gölden geçinme
96
Deyim
not a living soul in sight
expr.
yakınlarda/etrafta kimsecikler yok
97
Deyim
not a living soul in sight
expr.
görünürde kimsecikler yok
98
Deyim
not a living soul in sight
expr.
yakınlarda/görünürde hiç kimse yok
99
Deyim
not a living soul in sight
expr.
etrafta/görünürde bir allah'ın kulu yok
100
Deyim
(think) the world owes you a living
expr.
emek vermeden yemek olur (sanmak)
101
Deyim
(think) the world owes you a living
expr.
hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabilirim (sanmak)
102
Deyim
(think) the world owes you a living
expr.
ekmek elden su gölden devam edebilirim (sanmak)
103
Deyim
(think) the world owes you a living
expr.
çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebilirim (sanmak)
Speaking
104
Konuşma
what do your parents do (for a living)?
expr.
ailen ne iş yapıyor?
105
Konuşma
what do your parents do (for a living)?
expr.
aileniz ne iş yapıyor?
106
Konuşma
what do your parents do (for a living)?
expr.
annen baban ne iş yapıyor?
107
Konuşma
what do your parents do (for a living)?
expr.
anneniz babanız ne iş yapıyor?
108
Konuşma
what does your father do for a living?
expr.
baban ne işle uğraşıyor?
109
Konuşma
what does your father do for a living?
expr.
baban ne iş yapıyor?
110
Konuşma
not a living soul
expr.
bir allah'ın kulu (yok vb)
111
Konuşma
not a living soul
expr.
hiç kimse
112
Konuşma
what do you do for a living?
expr.
geçiminizi sağlamak için ne iş yapıyorsunuz?
113
Konuşma
I make a living at this
expr.
hayatımı bu işten kazanıyorum
114
Konuşma
not a living soul in the house
expr.
evde kimsecikler yok
115
Konuşma
have you been living under a rock?
expr.
mağaradan yeni mi çıktın?
116
Konuşma
have I been living under a rock or something?
expr.
mağaradan yeni çıkmış falan değilim
117
Konuşma
have you been living under a rock?
expr.
mağaradan yeni mi çıktın sen?
118
Konuşma
what do you do for a living?
expr.
ne işle meşgulsün?
119
Konuşma
what do you do for a living?
hayatını idame ettirmek için ne yapıyorsun?
120
Konuşma
what do you do for a living?
işin ne?
121
Konuşma
what do you do for a living?
ne işle meşgulsünüz?
122
Konuşma
what do you do for a living?
ne iş yapıyorsun?
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of a living
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy