avantaj sağlamak - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

avantaj sağlamak



"avantaj sağlamak" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 13 sonuç

Türkçe İngilizce
General
avantaj sağlamak provide an advantage f.
avantaj sağlamak have the advantage f.
avantaj sağlamak provide advantage f.
avantaj sağlamak gain advantage f.
avantaj sağlamak get the edge on f.
avantaj sağlamak have the edge on f.
avantaj sağlamak give place f.
avantaj sağlamak better f.
avantaj sağlamak spot f.
Idioms
avantaj sağlamak get the start f.
avantaj sağlamak get/have/gain the upper hand f.
avantaj sağlamak have the whip hand f.
avantaj sağlamak hold the whip hand f.

"avantaj sağlamak" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 54 sonuç

Türkçe İngilizce
General
avantaj sağlamak için manevra yapma musical chairs i.
avantaj sağlamak (birisine karşı) have the whip hand of f.
büyük avantaj sağlamak gain the upper hand f.
büyük avantaj sağlamak get the upper hand f.
avantaj sağlamak (birisine karşı) get the whip hand of f.
büyük avantaj sağlamak have the upper hand f.
birine karşı avantaj sağlamak have an edge over somebody f.
birine karşı avantaj sağlamak have an advantage over somebody f.
avantaj elde etmek/sağlamak gain leverage f.
birisine avantaj sağlamak one-up f.
taktiksel avantaj sağlamak için manevra yapma anlamına gelen bir son ek -manship snk.
Phrasals
avantaj/yarar sağlamak gain from (something) f.
(bir şeyi yapmak) avantaj sağlamak pay to (do something) f.
'-den avantaj/yarar sağlamak gain from f.
Colloquial
yapmak avantaj sağlamak pay to do f.
Idioms
(birine/bir şeye) avantaj sağlamak have the better of (someone or something) f.
(avantaj sağlamak için) cinsiyet ayrımcılığı meselesini ortaya sürmek play the gender card f.
(avantaj sağlamak için bir şey) ayrımcılığı meselesini ortaya sürmek play the (something) card f.
(başkasına karşı birine) haksız kazanç veya avantaj sağlamak stack the cards in the favor of (someone or something) f.
(birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak get the advantage over (someone or something) f.
(birine veya bir şeye karşı) avantaj sağlamak have the advantage over (someone or something) f.
erken davranarak avantaj sağlamak steal a march on f.
avantaj sağlamak/elde etmek have the drop on f.
(birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek give (one) an edge on (someone or something) f.
(birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek give (one) the edge on (someone or something) f.
(birine) (bir şeye/birine) karşı avantaj sağlamak give (one) the inside track f.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak have the wood on (someone or something) [australia/new zealand] f.
'-e karşı avantaj sağlamak have the wood on [australia/new zealand] f.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal a march over (someone or something) f.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal a march upon (someone or something) f.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal the march over (someone or something) f.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal the march upon (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get an edge on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get the edge on (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get an edge over (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak get the edge over (someone or something) f.
(birine karşı) büyük avantaj sağlamak get/have/gain the upper hand (over somebody) f.
(birine/bir şeye karşı) büyük avantaj sağlamak get the upper hand on (someone or something) f.
(birine karşı) avantaj sağlamak get/have/gain the upper hand (over somebody) f.
avantaj sağlamak, elde etmek get/have/hold the whip hand f.
(birine karşı) avantaj sağlamak, elde etmek get/have/hold the whip hand (over somebody) f.
(birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak have the edge on (someone or something) f.
birine/bir şeye karşı avantaj sağlamak have an edge on/over somebody/something f.
birine/bir şeye karşı avantaj sağlamak have the edge on/over somebody/something f.
(birine/bir şeye karşı) haksız avantaj sağlamak stack the deck (against) (someone or something) f.
hile yaparak (birine/bir şeye karşı) avantaj sağlamak stack the deck (against) (someone or something) f.
(birine/bir şeye) karşı haksız avantaj sağlamak stack the odds against (someone or something) f.
hile yaparak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak stack the odds against (someone or something) f.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal a march on (someone or something) f.
erken davranarak (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak steal the march on (someone or something) f.
Basketball
ribaunt için avantaj sağlamak amacıyla vücudunu kullanarak rakiple pota arasında pozisyon almak box out f.
Baseball
kasten bunting vurarak koşucuya avantaj sağlamak sacrifice f.
Chess
rakibe karşı avantaj sağlamak için oyuncunun piyon veya diğer taşları feda ettiği açılış gambit i.
Slang
birine karşı avantaj sağlamak/elde etmek get the drop on someone f.