Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | aydınlatılmış | illuminated s. | ||
The beautifully illuminated city skyline sparkled against the night sky. Güzelce aydınlatılmış şehir silueti geceleyin gökyüzünde parıldıyordu. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | aydınlatılmış | enlightened s. | ||
Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks. Filozoflar tarafından aydınlatılmamış her toplum şarlatanlar tarafından kandırılır. More Sentences |
||||
Genel | aydınlatılmış | lit s. | ||
The streets are brightly lit. Caddeler parlak bir biçimde aydınlatılmış. More Sentences |
||||
Lighting | ||||
Aydınlatma | aydınlatılmış | illuminated s. | ||
The old office was less illuminated. Eski ofis daha az aydınlatılmıştı. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | aydınlatılmış | enucleated s. | ||
Genel | aydınlatılmış | emblazed s. | ||
Genel | aydınlatılmış | elucidated s. | ||
Genel | aydınlatılmış | clarified s. | ||
Genel | aydınlatılmış | lighted s. | ||
Genel | aydınlatılmış | lighty s. | ||
Genel | aydınlatılmış | irradiate s. |