|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
aynı zamanda yer alma |
conjunction i.
|
|
2 |
Genel |
aynı zamanda birçok yerde mevcut olma |
ubiquity i.
|
|
3 |
Genel |
aynı zamanda ve aynı hızla |
paripassu i.
|
|
4 |
Genel |
aynı zamanda olma |
coincidence i.
|
|
5 |
Genel |
aynı zamanda planlama |
concurrent planning i.
|
|
6 |
Genel |
metroseksüel ve maskülen, aynı zamanda şefkatli, ilgili, düşünceli erkek |
ubersexual i.
|
|
7 |
Genel |
aynı zamanda her yerde bulunma |
ubiquitariness i.
|
|
8 |
Genel |
bir başkasıyla aynı zamanda yaşamış kimse |
cotemporary i.
|
|
9 |
Genel |
aynı zamanda yaşayan kimseler |
coevals i.
|
|
10 |
Genel |
aynı zamanda olma |
co-occurrence i.
|
|
11 |
Genel |
(sahibinin aynı zamanda ingiliz kilisesi rahibi olduğu araziye ait) mesken |
squarsonage [uk] i.
|
|
12 |
Genel |
aynı zamanda olmak |
concur f.
|
|
|
13 |
Genel |
aynı zamanda rastlamak |
coincide with f.
|
|
14 |
Genel |
aynı zamanda oluşturmak |
concreate f.
|
|
15 |
Genel |
aynı zamanda meydana gelen |
simultaneous s.
|
|
16 |
Genel |
aynı zamanda olan |
contemporaneous s.
|
|
17 |
Genel |
aynı zamanda her yerde bulunan |
ubiquitous s.
|
|
18 |
Genel |
aynı zamanda iyi ve kötü olan |
dulcamara s.
|
|
19 |
Genel |
aynı zamanda ya da aynı yerde varolan |
coexisted s.
|
|
20 |
Genel |
aynı zamanda olan |
concurrent s.
|
|
21 |
Genel |
aynı zamanda yapılan |
isochronic s.
|
|
22 |
Genel |
aynı zamanda olan |
equitemporaneous s.
|
|
23 |
Genel |
aynı zamanda oluşan |
concurrent s.
|
|
24 |
Genel |
aynı yerde ve aynı zamanda gerçekleşen |
co-located s.
|
|
25 |
Genel |
aynı zamanda meydana gelen |
coinciding s.
|
|
26 |
Genel |
aynı zamanda meydana gelen |
coincident s.
|
|
27 |
Genel |
aynı zamanda meydana gelen |
cooccurring s.
|
|
28 |
Genel |
aynı zamanda meydana gelen |
concurrent s.
|
|
29 |
Genel |
aynı zamanda olan |
simultaneous s.
|
|
30 |
Genel |
aynı zamanda yapılan |
simultaneous s.
|
|
31 |
Genel |
aynı zamanda olmayan |
asynchronous s.
|
|
32 |
Genel |
yumuşak ama aynı zamanda sakız kıvamında olan |
fudgy s.
|
|
33 |
Genel |
aynı zamanda her yerde bulunan |
ubiquarian [rare] s.
|
|
34 |
Genel |
aynı zamanda her yerde bulunan |
ubiquitary [obsolete] s.
|
|
35 |
Genel |
aynı zamanda yaşayan |
cotemporary s.
|
|
36 |
Genel |
aynı zamanda var olan |
cotemporary s.
|
|
37 |
Genel |
aynı zamanda olan |
parallel s.
|
|
38 |
Genel |
doğru aynı zamanda |
as well zf.
|
|
39 |
Genel |
le aynı zamanda |
at the same time as zf.
|
|
40 |
Genel |
bu durumda, aynı zamanda |
at that zf.
|
|
41 |
Genel |
aynı zamanda da |
and as well zf.
|
|
42 |
Genel |
ile aynı zamanda |
concurrently with zf.
|
|
43 |
Genel |
hepsi aynı zamanda |
all in unison zf.
|
|
44 |
Genel |
fakat aynı zamanda |
but at the same time zf.
|
|
45 |
Genel |
aynı zamanda her yerde bulunarak |
ubiquitously zf.
|
|
46 |
Genel |
ile aynı zamanda |
with ed.
|
|
47 |
Genel |
aynı zamanda da |
not only but also bağ.
|
|
48 |
Genel |
sadece ... değil, aynı zamanda... |
not only but also bağ.
|
|
Phrasals |
|
49 |
Öbek Fiiller |
aynı zamanda bir şey daha olmak |
double as f.
|
|
50 |
Öbek Fiiller |
(aynı zamanda) bir şey olarak da çalışmak/hizmet vermek |
double as f.
|
|
51 |
Öbek Fiiller |
aynı zamanda bir şey de olmak |
double as f.
|
|
Phrases |
|
52 |
İfadeler |
aynı yerde aynı zamanda |
at the same time, same place expr.
|
|
|
53 |
İfadeler |
aynı yerde ve zamanda |
at the same time, same place expr.
|
|
54 |
İfadeler |
bu arada aynı zamanda |
while at the same time expr.
|
|
Colloquial |
|
55 |
Konuşma Dili |
benim olan aynı zamanda senin, senin olan aynı zamanda benim |
what's mine is yours, and what's yours is mine expr.
|
|
Idioms |
|
56 |
Deyim |
iltifat gibi görünüp aynı zamanda eleştiri olarak da anlaşılabilecek yorum |
a backhanded compliment i.
|
|
57 |
Deyim |
eleştiri gibi görünüp aynı zamanda iltifat olarak da anlaşılabilecek yorum |
a backhanded compliment i.
|
|
58 |
Deyim |
aynı zamanda farklı bir pozisyonu/rolü daha olmak |
wear a different hat f.
|
|
59 |
Deyim |
aynı zamanda farklı bir rolde/pozisyonda daha çalışmak |
wear a different hat f.
|
|
60 |
Deyim |
aynı zamanda farklı bir rolde/pozisyonda daha görev yapmak |
wear a different hat f.
|
|
61 |
Deyim |
aynı zamanda başka bir pozisyonu/rolü daha olmak |
wear another hat f.
|
|
62 |
Deyim |
aynı zamanda başka bir rolde/pozisyonda daha çalışmak |
wear another hat f.
|
|
63 |
Deyim |
aynı zamanda başka bir rolde/pozisyonda daha görev yapmak |
wear another hat f.
|
|
64 |
Deyim |
içerisinde yer aldığı bir şeyin aynı zamanda karşısında yer almak |
hold with the hare and run with the hounds f.
|
|
65 |
Deyim |
sadece güzel veya yakışıklı değil aynı zamanda akıllı da/yetenekli de/başarılı da olmak |
be not just another pretty face f.
|
|
66 |
Deyim |
sadece güzel/yakışıklı olmamak (aynı zamanda akıllı, yetenekli olmak) |
be not just a pretty face f.
|
|
67 |
Deyim |
aynı zamanda her yerde |
all over the map expr.
|
|
68 |
Deyim |
sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli) |
not just a pretty face expr.
|
|
69 |
Deyim |
sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli) |
not just another pretty face expr.
|
|
70 |
Deyim |
sadece güzel/yakışıklı değil (aynı zamanda akıllı, yetenekli) |
more than just a pretty face expr.
|
|
Trade/Economic |
|
71 |
Ticaret/Ekonomi |
çalışanların aynı zamanda ortaklar olduğu ticari işletme |
employee-owned business i.
|
|
72 |
Ticaret/Ekonomi |
çalışanların aynı zamanda ortaklar olduğu ticari işletme |
employee-owned enterprise i.
|
|
73 |
Ticaret/Ekonomi |
aynı zamanda olan |
simultaneous s.
|
|
Law |
|
74 |
Hukuk |
birbirine rakip firmaların fiyatları usulsüz olarak aynı zamanda aynı miktarda artırması |
parallelism i.
|
|
75 |
Hukuk |
aynı zamanda meydana gelen |
coincidental s.
|
|
Politics |
|
76 |
Siyasal |
aynı zamanda iki farklı göreve sahip olma |
dual office holding i.
|
|
Industry |
|
77 |
Sanayi |
yumuşak zeminde inşaat makinelerinin rahat hareket edebilmesi için yere şilte seren veya kalas döşeyen, aynı zamanda iş makinelerinin temizlenmesine ve çalıştırılmasına yardım eden işçi |
matman i.
|
|
Technical |
|
78 |
Teknik |
iki dalganın aynı zamanda aynı noktadan geçmediği durum |
out of phase i.
|
|
79 |
Teknik |
aynı zamanda meydana gelmek |
synchronize f.
|
|
80 |
Teknik |
aynı zamanda meydana gelmek |
synchronise f.
|
|
81 |
Teknik |
aynı zamanda hem görsel hem işitsel olmaya dair |
visual–auditory s.
|
|
82 |
Teknik |
aynı zamanda veya aynı anda |
concurrently zf.
|
|
Television |
|
83 |
Televizyon |
radyo yayını yapan bir istasyonun aynı zamanda yazılı bilgiler yayınlaması |
radio data system i.
|
|
Dyeing |
|
84 |
Boyacılık |
aynı zamanda magdala kırmızısı olarak da adlandırılan, naftilaminin bazı diyazo türevlerinden elde edilen boyarmadde |
naphthalene red i.
|
|
Transportation |
|
85 |
Ulaştırma |
farklı güzergahlar üzerinden aynı varış noktasına birim zamanda ulaşma hızındaki farklılık |
differential rate i.
|
|
Medical |
|
86 |
Medikal |
genel felç ve omurilik zafiyetinin aynı zamanda ortaya çıkması |
taboparesis i.
|
|
87 |
Medikal |
iki veya daha fazla ilacın aynı zamanda kullanılması |
cotreatment i.
|
|
88 |
Medikal |
aynı zamanda bulunan |
concomitant s.
|
|
Biology |
|
89 |
Biyoloji |
(taksonlar) aynı jeolojik zamanda oluşan |
synchronic s.
|
|
Astronomy |
|
90 |
Gökbilim |
gök cisminin güneşin doğuşuyla yaklaşık aynı zamanda doğması |
heliacal rising i.
|
|
91 |
Gökbilim |
ay ile aynı zamanda en yüksek noktaya çıkan (yıldız) |
moon-culminating s.
|
|
92 |
Gökbilim |
(gök cismi) güneşin doğuşuyla yaklaşık aynı zamanda |
heliacally zf.
|
|
Tobacco |
|
93 |
Tütün |
dumanı ağızdan üflerken aynı zamanda burundan çekme |
french-inhale i.
|
|
Social Sciences |
|
94 |
Sosyal Bilimler |
kendi ebeveynlerine bakarken aynı zamanda kendi çocuklarına da bakan insan grubu |
sandwich generation i.
|
|
Linguistics |
|
95 |
Dilbilim |
(taksonlar) aynı jeolojik zamanda oluşan |
synchronical s.
|
|
Religious |
|
96 |
Dini |
incil'in (aynı zamanda tevrat’ın) bilinen en eski yunanca tercümesi |
the seventy i.
|
|
97 |
Dini |
(aynı zamanda ingiliz kilisesi rahibi olan) arazi sahibi |
squarson i.
|
|
Geography |
|
98 |
Coğrafya |
abd'de çok sayıda siyahinin yaşadığı ve aynı zamanda verimli siyah toprağıyla ünlü bir bölge |
black belt i.
|
|
99 |
Coğrafya |
mozambik'in en büyük şehri ve aynı zamanda başkenti |
maputo i.
|
|
Geology |
|
100 |
Jeoloji |
izotop oranı diyagramında aynı zamanda oluşan kaya veya mineral örneklerini gösteren çizgi |
isochron i.
|
|
Sport |
|
101 |
Spor |
spor kulübünde aynı zamanda oyuncu olarak görev alan yönetici |
player-manager i.
|
|
Music |
|
102 |
Müzik |
üç konunun hem ayrı ayrı hem de aynı anda zamanda işlendiği müzikal |
triple fugue i.
|
|
103 |
Müzik |
aynı zamanda okunan |
discantus s.
|
|
Mythology |
|
104 |
Mitoloji |
aias'ın babası ve aynı zamanda yunan mitolojisindeki kahraman figürlerden biri |
telamon i.
|
|
105 |
Mitoloji |
(roma mitolojisinde) aynı zamanda satürn'ün karısı olan bolluk ve bereket tanrıçası |
ops i.
|
|
Archaic |
|
106 |
Eski Kullanım |
aynı zamanda olan |
cotemporaneous s.
|
|
Modern Slang |
|
107 |
Modern Argo |
kendini kadın, erkek ve aynı zamanda cinsiyetsiz olarak/hem kadın hem erkek olarak tanımlayan kimse |
ambonec i.
|
|