|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
en güzel dönem (bir kimsenin/bir şeyin) |
prime i.
|
|
2 |
Genel |
çeşitli çiçeklerin güzel kokulu yapraklarıyla baharattan oluşan ve kavanozda saklanan bir karışım |
potpourri i.
|
|
3 |
Genel |
bir yüksek basınç alanından dışa doğru dairesel esen ve genellikle güzel hava getiren rüzgar sistemi |
anticyclone i.
|
|
4 |
Genel |
güzel bir haber |
a great news i.
|
|
5 |
Genel |
güzel bir haber |
a good news i.
|
|
6 |
Genel |
çok güzel ve rahat bir yer |
shangri-la i.
|
|
7 |
Genel |
güzel bir bayan |
a beautiful lady i.
|
|
8 |
Genel |
güzel bir gün |
a beautiful day i.
|
|
9 |
Genel |
güzel bir aile |
a lovely family i.
|
|
10 |
Genel |
güzel bir aile |
a nice family i.
|
|
11 |
Genel |
(bir şeyin) en güzel şeyi |
crowning glory i.
|
|
12 |
Genel |
güzel bir seyahat |
a good trip i.
|
|
13 |
Genel |
galler'de müzik, drama, şiir ve güzel sanatlarda yarışmalarla dolu bir festival |
royal national eisteddfod i.
|
|
14 |
Genel |
farklı içerikleri güzel şekilde bir araya getiren eser |
dish i.
|
|
|
15 |
Genel |
kapılıvermek (güzel bir şeye) |
be smitten by f.
|
|
16 |
Genel |
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) |
be smitten with f.
|
|
17 |
Genel |
çok hoşlanmak (güzel bir şeyden) |
be smitten by f.
|
|
18 |
Genel |
kapılıvermek (güzel bir şeye) |
be smitten with f.
|
|
19 |
Genel |
daha güzel ve daha çekici bir hale sokmak (bir yeri) |
freshen up f.
|
|
20 |
Genel |
güzel ve masum bir kisve altında saklamak (kötü bir şeyi) |
sugarcoat f.
|
|
21 |
Genel |
birine karşılıkta bulunmak (güzel bir şeye karşı) |
pay someone back f.
|
|
22 |
Genel |
güzel bir dille anlatmak |
clothe f.
|
|
23 |
Genel |
daha bir güzel olmak |
become even more beautiful f.
|
|
24 |
Genel |
güzel bir konuşma yapmak |
give/make a good talk/speech f.
|
|
25 |
Genel |
çok güzel bir çift olmak |
make such a beautiful couple f.
|
|
26 |
Genel |
kendine iyi/güzel bir hayat kurmak |
make a good life for oneself f.
|
|
27 |
Genel |
güzel bir yer kiralamak |
hire a nice place f.
|
|
28 |
Genel |
(bir şarkıya) zarif notalar, aksanlar, güzel melodiler eklemek |
embellish f.
|
|
29 |
Genel |
birini güzel bir yemekle eğlendirmek |
wine and dine f.
|
|
30 |
Genel |
güzel bir tezat teşkil etmek |
make a beautiful contrast f.
|
|
31 |
Genel |
güzel bir tezat oluşturmak |
make a beautiful contrast f.
|
|
32 |
Genel |
güzel bir zevki yansıtan |
tasteful s.
|
|
33 |
Genel |
çok güzel bir biçimde |
in fine style s.
|
|
34 |
Genel |
alkıştan oyunun (örn. bir piyesin) birkaç saniyeliğine durmasına neden olan (çok güzel bir hareket ya da söz) |
show-stopping s.
|
|
|
35 |
Genel |
genç ve güzel bir kız gibi |
nymphetic s.
|
|
36 |
Genel |
genç ve güzel bir kızla ilgili |
nymphetic s.
|
|
37 |
Genel |
yapay bir şekilde güzel |
chichi s.
|
|
38 |
Genel |
güzel ama aldatıcı bir görünüşü olan |
gilded s.
|
|
39 |
Genel |
güzel ama aldatıcı bir görünüş sergileyen |
gilded s.
|
|
40 |
Genel |
güzel bir şekilde |
smoothly zf.
|
|
41 |
Genel |
ne ... (güzel bir gün gibi) |
such zf.
|
|
42 |
Genel |
çok güzel bir şekilde |
devastatingly zf.
|
|
43 |
Genel |
güzel kokulu bir şekilde |
odorously zf.
|
|
44 |
Genel |
güzel kokulu bir şekilde |
aromatically zf.
|
|
45 |
Genel |
güzel bir şekilde |
beauteously zf.
|
|
46 |
Genel |
güzel bir şekilde |
pulchritudinously zf.
|
|
47 |
Genel |
güzel bir şekilde |
nicely zf.
|
|
48 |
Genel |
güzel bir şekilde |
comelily zf.
|
|
49 |
Genel |
güzel bir şekilde |
beautifully zf.
|
|
50 |
Genel |
güzel olmayan bir şekilde |
unbeautifully zf.
|
|
51 |
Genel |
güzel bir şekilde |
handsome [dialect] zf.
|
|
52 |
Genel |
güzel bir şekilde |
lovely [obsolete] zf.
|
|
53 |
Genel |
güzel bir şekilde |
sightly zf.
|
|
Phrasals |
|
54 |
Öbek Fiiller |
bir güzel benzetmek |
beat (someone or something) into (something) f.
|
|
55 |
Öbek Fiiller |
bir güzel benzetmek |
beat someone into something f.
|
|
56 |
Öbek Fiiller |
bir güzel benzetmek |
beat into f.
|
|
57 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir güzel paylamak/azarlamak |
whale away at (someone) f.
|
|
58 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir güzel paylamak/azarlamak |
whale into (someone) f.
|
|
59 |
Öbek Fiiller |
(birini) bir güzel paylamak/azarlamak |
whale on (someone) f.
|
|
60 |
Öbek Fiiller |
istemediği bir işe güzel şeyler hayal ederek katlanmak |
lash back (at someone or something) f.
|
|
61 |
Öbek Fiiller |
birini/bir şeyi daha güzel ve daha çekici bir hale sokmak |
freshen someone or something up f.
|
|
62 |
Öbek Fiiller |
istemediği bir cinsel ilişkiye güzel şeyler hayal ederek katlanmak |
lash back (at someone or something) f.
|
|
63 |
Öbek Fiiller |
bir güzel paylamak/azarlamak |
whale away f.
|
|
Phrases |
|
64 |
İfadeler |
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı |
the best part of (something) i.
|
|
65 |
İfadeler |
(bir şeyin) en güzel/iyi kısmı/tarafı |
best part of something i.
|
|
66 |
İfadeler |
çok hoş/güzel (bir gün/bir gece/vakit) geçirdik |
It’s been expr.
|
|
67 |
İfadeler |
ne güzel sürpriz anlamında, beklenmedik birinin gelişiyle duyulan heyecanı anlatan bir söz |
If I knew you were coming, I'd have baked a cake expr.
|
|
68 |
İfadeler |
güzel bir günün sonunda |
at the end of a beautiful day expr.
|
|
Proverb |
|
69 |
Atasözü |
güzel bir belirtiyle doyurucu sonuca ulaşılmaz |
one swallow does not a summer make
|
|
70 |
Atasözü |
her güzel şeyin bir sonu vardır |
all good things must end
|
|
71 |
Atasözü |
her güzel şeyin bir sonu vardır |
all good things must come to an end
|
|
72 |
Atasözü |
umut güzel bir şeydir |
hope is a good breakfast but a bad supper
|
|
73 |
Atasözü |
çirkin bir ördek yavrusu güzel bir kuğuya dönüşebilir |
a ragged colt may make a good horse
|
|
74 |
Atasözü |
çirkin bir ördek yavrusu aslında güzel bir kuğu olabilir |
a ragged colt may make a good horse
|
|
|
75 |
Atasözü |
her güzel şeyin bir sonu vardır |
all good things come to an end
|
|
76 |
Atasözü |
her güzel şeyin bir sonu vardır |
all good things come to an end
|
|
Colloquial |
|
77 |
Konuşma Dili |
güzel/hoş bir vücut/beden |
bod i.
|
|
78 |
Konuşma Dili |
bir güzel benzetme |
a beating i.
|
|
79 |
Konuşma Dili |
(bir şeyin) güzel yanı |
the cool thing about i.
|
|
80 |
Konuşma Dili |
iyi/güzel geçen bir zaman |
good trip i.
|
|
81 |
Konuşma Dili |
(alaycı bir şekilde) güzel kimse |
oil painting i.
|
|
82 |
Konuşma Dili |
bir şey yapmanın güzel tarafı |
the beauty of something/of doing something i.
|
|
83 |
Konuşma Dili |
güzel/seksi bir şekilde giydirmek |
pimp up [us] f.
|
|
84 |
Konuşma Dili |
(birini/bir şeyi) güzel göstermek |
do something for (someone or something) f.
|
|
85 |
Konuşma Dili |
birini/bir şeyi güzel göstermek |
do something for somebody/something f.
|
|
86 |
Konuşma Dili |
(biriyle/bir şeyle ilgili) işler güzel gitmek |
go well with (someone or something) f.
|
|
87 |
Konuşma Dili |
bir güzel benzetilmiş |
basted s.
|
|
88 |
Konuşma Dili |
bir güzel benzetilmiş |
done to a turn s.
|
|
89 |
Konuşma Dili |
(bir şey) nedeniyle kafası güzel/sarhoş |
hepped up on (something) s.
|
|
90 |
Konuşma Dili |
(birilerinin/bir şeylerin) en iyi/güzel örneği |
a (certain type of person or thing) among (others) expr.
|
|
91 |
Konuşma Dili |
güzel/hoş (bir şeyi) var |
nice and (something) expr.
|
|
92 |
Konuşma Dili |
güzel/hoş bir huzuru olan |
nice and peaceful expr.
|
|
93 |
Konuşma Dili |
güzel bir sohbetti/konuşmaydı/görüşmeydi |
(it was) good talking to you expr.
|
|
94 |
Konuşma Dili |
güzel bir plan |
(that) sounds like a plan expr.
|
|
95 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
96 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
97 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
98 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
99 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
100 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
all very well (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
101 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel ama… |
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
102 |
Konuşma Dili |
(birinin bir şey yapması) iyi güzel de… |
all very fine (for somebody) (to do something) but... expr.
|
|
103 |
Konuşma Dili |
(bir şey) iyi/güzel olur/olurdu |
I wouldn't mind (something) expr.
|
|
104 |
Konuşma Dili |
eğer söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını hiç açma daha iyi |
if you don't have anything nice to say, don't say anything at all expr.
|
|
105 |
Konuşma Dili |
(güzel, harika) bir akşamdı, teşekkürler |
thank you for a (some kind of) evening expr.
|
|
106 |
Konuşma Dili |
(güzel, harika bir akşamdı, teşekkürler |
thanks for a (some kind of) evening expr.
|
|
107 |
Konuşma Dili |
güzel bir haber almak |
get good news expr.
|
|
108 |
Konuşma Dili |
güzel bir haber almak |
receive good news expr.
|
|
Idioms |
|
109 |
Deyim |
bir topluluğun en güzel kadını |
the belle of the ball i.
|
|
110 |
Deyim |
bir topluluğun en güzel kadını |
belle of the ball i.
|
|
111 |
Deyim |
bir grup güzel kız (güzellik yarışması vb) |
bevy of beauties i.
|
|
112 |
Deyim |
dışarıda düzenlenecek bir etkinlik için uygun/güzel hava |
queen's weather i.
|
|
113 |
Deyim |
sadece güzel bir yüz |
just another pretty face i.
|
|
114 |
Deyim |
(bir şeyin) en eğlenceli/keyifli/güzel kısmı |
high point (of something) i.
|
|
115 |
Deyim |
çok güzel bir ses |
the voice of an angel i.
|
|
116 |
Deyim |
iyice/bir güzel pataklamak |
beat (one's) brains out f.
|
|
117 |
Deyim |
iyice/bir güzel dövmek |
beat (one's) brains out f.
|
|
118 |
Deyim |
iyice/bir güzel benzetmek |
beat (one's) brains out f.
|
|
119 |
Deyim |
iyice/bir güzel pataklamak |
beat someone's brains out f.
|
|
120 |
Deyim |
iyice/bir güzel dövmek |
beat someone's brains out f.
|
|
121 |
Deyim |
iyice/bir güzel benzetmek |
beat someone's brains out f.
|
|
122 |
Deyim |
iyice/bir güzel pataklamak |
beat (someone's) brains in f.
|
|
123 |
Deyim |
iyice/bir güzel dövmek |
beat (someone's) brains in f.
|
|
124 |
Deyim |
iyice/bir güzel benzetmek |
beat (someone's) brains in f.
|
|
125 |
Deyim |
bir güzel benzetmek |
beat the hell out of somebody/something f.
|
|
126 |
Deyim |
bir güzel benzetmek |
knock the hell out of somebody/something f.
|
|
127 |
Deyim |
bir güzel benzetmek |
kick the hell out of somebody/something f.
|
|
128 |
Deyim |
bir güzel benzetmek |
knock the hell out of (one) f.
|
|
129 |
Deyim |
bir güzel benzetmek |
beat the bejesus out of (one) f.
|
|
130 |
Deyim |
bir güzel benzetmek |
beat the bejesus out of someone f.
|
|
131 |
Deyim |
bir güzel pataklamak |
bash (someone's) brains in f.
|
|
132 |
Deyim |
bir güzel dövmek |
bash (someone's) brains in f.
|
|
133 |
Deyim |
bir güzel/iyice benzetmek |
bash (someone's) brains in f.
|
|
134 |
Deyim |
bir güzel pataklamak |
beat someone’s brains out f.
|
|
135 |
Deyim |
bir güzel dövmek |
beat someone’s brains out f.
|
|
136 |
Deyim |
bir güzel/iyice benzetmek |
beat someone’s brains out f.
|
|
137 |
Deyim |
çok güzel bir yer haline getirmek |
put something on the map f.
|
|
138 |
Deyim |
güzel olmayan bir şeyi çekici hale getirmek |
sweeten the pill f.
|
|
139 |
Deyim |
eline güzel bir kitap alıp koltuğa vb kurulmak |
cuddle up with a good book f.
|
|
140 |
Deyim |
güzel olmayan bir şeyi çekici hale getirmek |
gild the pill f.
|
|
141 |
Deyim |
eline güzel bir kitap alıp koltuğa vb kurulmak |
curl up with a book f.
|
|
142 |
Deyim |
güzel bir espri patlatmak |
crack a good joke f.
|
|
143 |
Deyim |
özel bir olay için en güzel kıyafetlerini giymek |
get dressed up f.
|
|
144 |
Deyim |
(birini) bir güzel benzetmek |
be down on (one) like a ton of bricks f.
|
|
145 |
Deyim |
(birine) bir güzel giydirmek |
be down on somebody like a ton of ˈbricks f.
|
|
146 |
Deyim |
(birine) bir güzel giydirmek |
come down on somebody like a ton of ˈbricks f.
|
|
147 |
Deyim |
sadece güzel bir yüz olmak |
be just a pretty face f.
|
|
148 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) bir güzel benzetmek |
knock the bejesus out of (someone or something) f.
|
|
149 |
Deyim |
bir şey hakkında hoş/güzel düşünceleri olmak |
mark something with a white stone f.
|
|
150 |
Deyim |
bir şeyi hoş/güzel hatırlamak |
mark something with a white stone f.
|
|
151 |
Deyim |
sadece güzel bir yüz olmak |
be just another pretty face f.
|
|
152 |
Deyim |
biri/bir şey eskisi kadar iyi, güçlü, genç, güzel olmamak |
be past your/its best f.
|
|
153 |
Deyim |
birine bir güzel giydirmek |
be/come down on somebody like a ton of ˈbricks f.
|
|
154 |
Deyim |
iyice/bir güzel pataklamak |
beat brains out f.
|
|
155 |
Deyim |
iyice/bir güzel dövmek |
beat brains out f.
|
|
156 |
Deyim |
iyice/bir güzel benzetmek |
beat brains out f.
|
|
157 |
Deyim |
çok güzel bir ilişkileri olmak |
make beautiful music together f.
|
|
158 |
Deyim |
eline güzel bir kitap alıp koltuğa vb kurulmak |
curl up with a (good) book f.
|
|
159 |
Deyim |
elinde güzel bir kitapla rahatça uzanmak |
curl up with a (good) book f.
|
|
160 |
Deyim |
(birini bir güzel/bir temiz) azarlamak |
give (one) a (good) bawling out f.
|
|
161 |
Deyim |
(birini bir güzel/bir temiz) haşlamak |
give (one) a (good) bawling out f.
|
|
162 |
Deyim |
(birine bir güzel/bir temiz) fırça çekmek |
give (one) a (good) bawling out f.
|
|
163 |
Deyim |
(birinin bir güzel) canına okumak |
give (one) a (good) bawling out f.
|
|
164 |
Deyim |
(birine bir güzel) gününü göstermek |
give (one) a (good) bawling out f.
|
|
165 |
Deyim |
(birini bir güzel/bir temiz) azarlamak |
give (one) a (good) talking to f.
|
|
166 |
Deyim |
(birini bir güzel/bir temiz) haşlamak |
give (one) a (good) talking to f.
|
|
167 |
Deyim |
(birine bir güzel/bir temiz) fırça çekmek |
give (one) a (good) talking to f.
|
|
168 |
Deyim |
(birinin bir güzel) canına okumak |
give (one) a (good) talking to f.
|
|
169 |
Deyim |
(birine bir güzel) gününü göstermek |
give (one) a (good) talking to f.
|
|
170 |
Deyim |
birini (bir güzel/bir temiz) azarlamak |
give someone a (good) talking to f.
|
|
171 |
Deyim |
birini bir (güzel/bir temiz) haşlamak |
give someone a (good) talking to f.
|
|
172 |
Deyim |
birine (bir güzel/bir temiz) fırça çekmek |
give someone a (good) talking to f.
|
|
173 |
Deyim |
birinin (bir güzel) canına okumak |
give someone a (good) talking to f.
|
|
174 |
Deyim |
birine (bir güzel) gününü göstermek |
give someone a (good) talking to f.
|
|
175 |
Deyim |
(birini bir güzel/bir temiz) azarlamak |
give (one) a (good) working over f.
|
|
176 |
Deyim |
(birinin bir güzel/bir temiz) canına okumak |
give (one) a (good) working over f.
|
|
177 |
Deyim |
(birine bir güzel) gününü göstermek |
give (one) a (good) working over f.
|
|
178 |
Deyim |
(birini bir güzel/bir temiz) dövmek |
give (one) a (good) working over f.
|
|
179 |
Deyim |
(birini bir güzel/bir temiz) pataklamak |
give (one) a (good) working over f.
|
|
180 |
Deyim |
(birine bir güzel/bir temiz) dayak atmak |
give (one) a (good) working over f.
|
|
181 |
Deyim |
bir güzel benzetmek |
knock the bejeebers out of f.
|
|
182 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek |
never have a good word to say about (someone of something) f.
|
|
183 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek |
never have a good word to say for (someone of something) f.
|
|
184 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek |
not have a good word to say about (someone of something) f.
|
|
185 |
Deyim |
(biri/bir şey) hakkında hiç güzel bir şey söylememek |
not have a good word to say for (someone of something) f.
|
|
186 |
Deyim |
bir şeyi olduğundan daha güzel göstermek |
dress up the truth f.
|
|
187 |
Deyim |
biri/bir şey hakkında güzel/olumlu şeyler söylemek |
put in a good word for someone/something f.
|
|
188 |
Deyim |
(birini/bir şeyi) güzel/iyi/şık göstermek |
show (someone or something) to good advantage f.
|
|
189 |
Deyim |
(kötü bir şeyi) güzel ve masum bir kisve altında sunmak |
sugarcoat (something) f.
|
|
190 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) ilişkisi güzel başlamış |
off to a good start with (someone or something) s.
|
|
191 |
Deyim |
(biriyle ilişkisine/bir şeye) iyi/güzel başlamış |
off to a good start with (someone or something) s.
|
|
192 |
Deyim |
işte bu yüzden bizim hiç güzel bir şeyimiz yok |
this is why we can't have nice things expr.
|
|
193 |
Deyim |
güzel bir ilişki içinde |
in good odor expr.
|
|
Speaking |
|
194 |
Konuşma |
güzel bir evlilik |
a beautiful marriage i.
|
|
195 |
Konuşma |
güzel bir ev |
a beautiful house i.
|
|
196 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he scolded me severely expr.
|
|
197 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he scolded me severely expr.
|
|
198 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he told me off expr.
|
|
199 |
Konuşma |
bugün güzel bir gün |
it's a beautiful day expr.
|
|
200 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he gave me a proper talking to expr.
|
|
201 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he hauled me over the coals expr.
|
|
202 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he gave me a good bollocking expr.
|
|
203 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he dressed me down badly expr.
|
|
204 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he ticked me off expr.
|
|
205 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he laid me out in lavender expr.
|
|
206 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he dressed me down badly expr.
|
|
207 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he gave me a proper talking to expr.
|
|
208 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he hauled me over the coals expr.
|
|
209 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he laid me out in lavender expr.
|
|
210 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he told me off expr.
|
|
211 |
Konuşma |
beni bir güzel azarladı |
she/he ticked me off expr.
|
|
212 |
Konuşma |
bu çok güzel bir fikir! |
that's a terrific idea! expr.
|
|
213 |
Konuşma |
bu ne güzel bir sürpriz |
what a pleasant surprise expr.
|
|
214 |
Konuşma |
beni bir güzel haşladı |
she/he gave me a good bollocking expr.
|
|
215 |
Konuşma |
çok güzel bir çiftsiniz |
you make a nice couple expr.
|
|
216 |
Konuşma |
güzel bir ismin var |
you have a nice name expr.
|
|
217 |
Konuşma |
güzel bir ismin var |
you have a beautiful name expr.
|
|
218 |
Konuşma |
güzel bir yere git |
go somewhere nice expr.
|
|
219 |
Konuşma |
güzel bir haziran günüydü |
it was a beautiful june day expr.
|
|
220 |
Konuşma |
güzel bir kadındı |
she was a beautiful woman expr.
|
|
221 |
Konuşma |
hayatımda daha önce hiç bu kadar güzel bir şey görmemiştim |
I had never seen anything so beautiful in my life expr.
|
|
222 |
Konuşma |
güzel bir gündü |
that was a good day expr.
|
|
223 |
Konuşma |
hiç kimse size çok güzel bir gülüşünüz olduğunu söyledi mi? |
has anyone ever told you that you have a beautiful smile? expr.
|
|
224 |
Konuşma |
güzel bir gün geçirmenizi dilerim |
have a lovely day expr.
|
|
225 |
Konuşma |
güzel bir tatildi |
it was a nice vacation expr.
|
|
226 |
Konuşma |
güzel bir fikir değil |
that's not a good idea expr.
|
|
227 |
Konuşma |
güzel bir şeyler söyle |
say something nice expr.
|
|
228 |
Konuşma |
güneşli güzel bir gündü |
i̇t was a lovely sunny day expr.
|
|
229 |
Konuşma |
güzel bir düşünce |
a beautiful thought expr.
|
|
230 |
Konuşma |
güzel bir tatildi |
it was a nice holiday expr.
|
|
231 |
Konuşma |
güzel bir şeyi hak ediyoruz |
we deserve something good expr.
|
|
232 |
Konuşma |
ne güzel bir sabah |
what a beautiful morning expr.
|
|
233 |
Konuşma |
ne güzel bir sürpriz |
what a lovely surprise expr.
|
|
234 |
Konuşma |
o güzel bir yüze sahip |
she has a beautiful face expr.
|
|
235 |
Konuşma |
ne güzel bir gün |
what a nice day expr.
|
|
236 |
Konuşma |
ne güzel bir hediye |
what a nice gift/present expr.
|
|
237 |
Konuşma |
ne güzel bir yaşam |
what a beautiful life expr.
|
|
238 |
Konuşma |
onun güzel bir yüzü var |
she has a beautiful face expr.
|
|
239 |
Konuşma |
ne güzel bir fikir |
what a good idea expr.
|
|
240 |
Konuşma |
ne güzel bir hayat |
what a beautiful life expr.
|
|
241 |
Konuşma |
sana güzel bir şey yollarız |
we’ll send you something nice expr.
|
|
242 |
Konuşma |
sana güzel bir şey yollayacağız |
we’ll send you something nice expr.
|
|
Institutes |
|
243 |
Kurum/Kuruluş |
londra'da bir güzel ve uygulamalı sanatlar müzesi |
victoria and albert museum i.
|
|
Textile |
|
244 |
Tekstil |
oldukça güzel bir fars ipeği |
ardassine i.
|
|
Medical |
|
245 |
Medikal |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
stendhal syndrome i.
|
|
246 |
Medikal |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
florence syndrome i.
|
|
247 |
Medikal |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
stendhal's syndrome i.
|
|
248 |
Medikal |
çok güzel sanat eserleriyle veya doğal güzelliklerle yoğun bir şekilde karşılaşıldığında (kalp çarpıntısı veya baş dönmesi gibi durumlar ile) duyulan psikosomatik rahatsızlık |
hyperkulturemia i.
|
|
Chemistry |
|
249 |
Kimya |
güzel bir ağaca benzeyen gümüş çökeltisi |
arbor dianae i.
|
|
Marine Biology |
|
250 |
Deniz Biyolojisi |
çok güzel desenleri olan konik biçimli bir deniz kabuğu |
textile cone (conus textilis) i.
|
|
251 |
Deniz Biyolojisi |
çok güzel desenleri olan konik biçimli bir deniz kabuğu |
darioconus textile i.
|
|
252 |
Deniz Biyolojisi |
çok güzel desenleri olan konik biçimli bir deniz kabuğu |
cloth-of-gold cone i.
|
|
253 |
Deniz Biyolojisi |
doğu hint adaları'na özgü güzel renkli bir deniz karındanbacaklısı kabuğu |
music shell (voluta musica) i.
|
|
254 |
Deniz Biyolojisi |
güzel görünümlü, büyük ve tek kabuklu bir deniz salyangozu |
goroon shell (triton femorale) i.
|
|
Zoology |
|
255 |
Zooloji |
güney amerika'ya özgü uzun ve güzel tüylü küçük bir maymun |
titi monkey i.
|
|
256 |
Zooloji |
böceklerle beslenen güzel sesli bir kuş |
gnatcatcher i.
|
|
Botanic |
|
257 |
Botanik |
güzel kokulu çiçekleri olan tırmanıcı bir bitki |
lady's bower (clematis vitalba) i.
|
|
258 |
Botanik |
büyük dik çan şeklindeki mavimsi çiçekleri olan güzel bir kır çiçeği |
tulip gentian (eustoma grandiflorum) i.
|
|
259 |
Botanik |
büyük dik çan şeklindeki mavimsi çiçekleri olan güzel bir kır çiçeği |
bluebell i.
|
|
260 |
Botanik |
büyük dik çan şeklindeki mavimsi çiçekleri olan güzel bir kır çiçeği |
prairie gentian i.
|
|
261 |
Botanik |
güzel parlak yeşil yaprakları ve tatlı kokulu yıldız biçimli çiçekleri için yetiştirilen bir çalı cinsi |
turreae i.
|
|
262 |
Botanik |
itüzümü familyasından güzel aromalı meyvesi olan otsu bir bitki |
alkekengi (physalis alkekengi) i.
|
|
263 |
Botanik |
itüzümü familyasından güzel aromalı meyvesi olan otsu bir bitki |
alkakengi i.
|
|
264 |
Botanik |
güzel kokulu bir nilüfer |
alligator bonnet (nymphaea odorata) i.
|
|
265 |
Botanik |
güzel kokulu çiçekleri olan otsu bir bitki cinsi |
amaracus i.
|
|
266 |
Botanik |
güzel kokulu bir ağaç |
calambac i.
|
|
267 |
Botanik |
güzel kokulu reçineleri olan bir bitki türü |
balm of gilead i.
|
|
268 |
Botanik |
güzel kokulu, beyaz çiçekleri olan bir tür bitki |
abronia elliptica i.
|
|
269 |
Botanik |
abd'nin doğusundaki nemli nehir kıyıları ve ovalarda yetişen güzel kokulu bir çalı |
false indigo (amorpha californica) i.
|
|
270 |
Botanik |
abd'nin doğusundaki nemli nehir kıyıları ve ovalarda yetişen güzel kokulu bir çalı |
california false indigo i.
|
|
271 |
Botanik |
güzel çiçekler ve ayrık yaprakları için yetiştirilen bir orman bitkisi cinsi |
anemone i.
|
|
272 |
Botanik |
yapraksı kökü ve güzel kokulu sarı çiçekleri olan bir çiriş otu |
yellow asphodel (asphodeline lutea) i.
|
|
273 |
Botanik |
yapraksı kökü ve güzel kokulu sarı çiçekleri olan bir çiriş otu |
king's spear i.
|
|
274 |
Botanik |
güzel ve büyük bazal yaprakları olan çok yıllık bir süs bitkisi cinsi |
aspidistra i.
|
|
275 |
Botanik |
tohumları kahve yerine kullanılan, geniş yapraklı ve yeşil-beyaz çiçekli güzel bir kuzey amerika ağacı |
chicot i.
|
|
276 |
Botanik |
turuncu-kırmızı çanakları ve güzel aromalı meyvesi olan, eski dünya'ya özgü çok yıllık otsu bir bitki |
winter cherry (physalis alkekengi) i.
|
|
277 |
Botanik |
turuncu-kırmızı çanakları ve güzel aromalı meyvesi olan, eski dünya'ya özgü çok yıllık otsu bir bitki |
bladder cherry (physalis alkekengi) i.
|
|
278 |
Botanik |
turuncu-kırmızı çanakları ve güzel aromalı meyvesi olan, eski dünya'ya özgü çok yıllık otsu bir bitki |
chinese lantern plant (physalis alkekengi) i.
|
|
279 |
Botanik |
sarı çiçekleri ve güzel yaprakları için yetiştirilen avrasya'ya özgü bir bitki |
leopard plant i.
|
|
280 |
Botanik |
tohumları kahve yerine kullanılabilen güzel bir afrika ağacı |
bonduc i.
|
|
281 |
Botanik |
avrupa'ya özgü, beyaz tüylü yaprakları ve güzel kırmızımsı çiçekleri olan bir bitki |
mullein i.
|
|
282 |
Botanik |
haçlıgiller familyasından beyaz-mor güzel kokulu çiçekler açan bir bitki |
rocket i.
|
|
283 |
Botanik |
güzel kokulu bir ağaç |
angostura i.
|
|
284 |
Botanik |
abd'de görülen pembe çiçekli güzel bir yaban çiçeği |
cliff penstemon i.
|
|
285 |
Botanik |
abd'de görülen pembe çiçekli güzel bir yaban çiçeği |
rock penstemon i.
|
|
286 |
Botanik |
abd'de görülen pembe çiçekli güzel bir yaban çiçeği |
penstemon rupicola i.
|
|
Literature |
|
287 |
Edebiyat |
uyuyan güzel'in grimm kardeşler tarafından yazılan bir versiyonu |
briar rose i.
|
|
Philosophy |
|
288 |
Felsefe |
ebedi fikirleri iyi, doğru ve güzel olanla ilişkilerine göre araştıran bir disiplin |
dialectic i.
|
|
Geology |
|
289 |
Jeoloji |
güzel bir kırmızımsı garnet çeşidi |
rock ruby i.
|
|
Basketball |
|
290 |
Basketbol |
top hakimiyeti yüksek bir oyuncunun güzel hareketler yaparak tribünlere oynaması |
dipsy-doo i.
|
|
291 |
Basketbol |
güzel bir çalımla savunmacıyı çembere doğru geçip sayı atmak |
burn f.
|
|
Mythology |
|
292 |
Mitoloji |
kusurlu doğduğu için güzel bir insan yavrusuyla gizlice değiştirilen peri veya elf yavrusu |
oaf [obsolete] i.
|
|
293 |
Mitoloji |
peri diyarında yaşayan kanatlı güzel bir kadın görünümünde küçük bir peri |
fairy i.
|
|
294 |
Mitoloji |
apollo'nun yanlışlıkla öldürdükten sonra kanından sümbül çiçeğini yarattığı güzel bir genç |
hyacinthus i.
|
|
295 |
Mitoloji |
(irlanda) conchobar'ın karısı olması için yetiştirdiği güzel bir kız |
deirdre i.
|
|
Ornithology |
|
296 |
Kuşbilim |
batı amerika ve meksika’da evlerin civarına sıkça yuva yapan ve ötüşü güzel olan küçük kızıl tüylü bir ispinoz |
redhead (carpodacus mexicanus) i.
|
|
297 |
Kuşbilim |
güney amerika'ya özgü güzel bir sinekkuşu |
thorntail (gouldia popelairii) i.
|
|
298 |
Kuşbilim |
avustralya'ya özgü büyük ve güzel bir paraket kuşu |
pheasant parrot (platycercus adelaidensis) i.
|
|
Entomology |
|
299 |
Böcek Bilimi |
büyük, oldukça güzel, kırmızı-siyah renkli bir kelebek |
asclepias butterfly (danais archippus) i.
|
|
300 |
Böcek Bilimi |
büyük, oldukça güzel, kırmızı-siyah renkli bir kelebek |
monarch butterfly i.
|
|
Slang |
|
301 |
Argo |
bir güzel azarlama |
ass-chewing i.
|
|
302 |
Argo |
güzel bir parça |
piece of ass i.
|
|
303 |
Argo |
güzel bir tesadüf |
a happy accident i.
|
|
304 |
Argo |
güzel bir kadının arkasından çalınan ıslık |
a wolf whistle i.
|
|
305 |
Argo |
güzel sarışın bir kız tarafından yapılan aptalca şey |
blonde moment i.
|
|
306 |
Argo |
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki |
tongue loosener i.
|
|
307 |
Argo |
kişiyi sarhoş edip/kafasını güzel yapıp dilinin çözülmesini/her şeyi bir bir anlatmasını sağlayan sert içki |
tongue oil i.
|
|
308 |
Argo |
çok güzel bir şeye bakınca gelen his |
eyegasm i.
|
|
309 |
Argo |
bir güzel azarlamak |
chew (one's) ass (out) f.
|
|
310 |
Argo |
fena/bir güzel benzetmek |
whip (one's) ass f.
|
|
311 |
Argo |
bir güzel benzetmek |
beat the bejesus out of (one) f.
|
|
312 |
Argo |
bir güzel benzetmek |
beat the bejesus out of someone f.
|
|
313 |
Argo |
bir güzel dövmek |
tan someone's hide f.
|
|
314 |
Argo |
bir güzel eğlenmek |
have a gas f.
|
|
315 |
Argo |
(birini) bir güzel benzetmek |
knock the shit out of (one) f.
|
|
316 |
Argo |
birini bir güzel azarlamak |
chew someone's ass out f.
|
|
317 |
Argo |
birini bir güzel azarlamak |
chew someone's ass out f.
|
|
318 |
Argo |
birini bir güzel azarlamak |
chew someone's ass f.
|
|
319 |
Argo |
(birine) bir güzel giydirmek |
come down on (one) like a ton of bricks f.
|
|
320 |
Argo |
birine bir güzel giydirmek |
come down on someone like a ton of bricks f.
|
|
321 |
Argo |
(birini) bir güzel benzetmek |
kick the hell out of (one) f.
|
|
322 |
Argo |
beni bir güzel azarladı |
he fucked me out of it expr.
|
|
323 |
Argo |
beni bir güzel haşladı |
she/he lifted me expr.
|
|
324 |
Argo |
beni bir güzel haşladı |
she fucked me out of it expr.
|
|
325 |
Argo |
beni bir güzel azarladı |
she fucked me out of it expr.
|
|
326 |
Argo |
beni bir güzel haşladı |
he fucked me out of it expr.
|
|
327 |
Argo |
beni bir güzel azarladı |
she/he lifted me expr.
|
|
328 |
Argo |
güzel bir şeyden etkilenildiğinde duyulan hazzı belirtmek için kullanılan ifade |
unf expr.
|
|
329 |
Argo |
(bir şey) inanılmaz derecede iyi/güzel |
(something) is wicked expr.
|
|
330 |
Argo |
(bir şey) müthiş güzel |
(something) is wicked expr.
|
|
331 |
Argo |
güzel bir kadın karşısında cinsel olarak uyarıldığını belirten bir ifade |
schwing! exclam.
|
|
Modern Slang |
|
332 |
Modern Argo |
bir şeyi olduğundan daha iyi/güzel göstermeye çalışma |
airbrushing i.
|
|
333 |
Modern Argo |
gençken yakışıklı/güzel olan bir oyuncunun yaşlandıkça şişmanlayıp çirkinleşmesi |
alec baldwin syndrome i.
|
|