| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | detainee i. | tutuklu | ||
|
The detainee and his lawyer dispute these. Tutuklu ve avukatı bunlara itiraz ediyor. More Sentences |
||||
| Law | ||||
| Hukuk | detainee i. | mahpus | ||
|
Ill-treatment of detainees notably during transfer between prisons is also reported. Özellikle cezaevleri arasında nakil esnasında mahpuslara kötü muamele edildiği de bildirilmektedir. More Sentences |
||||
| Hukuk | detainee i. | gözaltına alınan kimse | ||
| Hukuk | detainee i. | mevkuf | ||
| Hukuk | detainee i. | tutuklu | ||
| Hukuk | detainee i. | tutuklu | ||
| Politics | ||||
| Siyasal | detainee i. | gözaltına alınan | ||
| Military | ||||
| Askeri | detainee i. | alıkonulan | ||
| Askeri | detainee i. | tutsak | ||
| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Law | ||||
| Hukuk | political detainee i. | siyasi tutuklu | ||
|
Political detainees in Malaysia enjoy none of these things. Malezya'daki siyasi tutuklular bunların hiçbirine sahip değildir. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | detainee collecting point i. | tutsak toplama noktası | ||
| Genel | detainee collecting point i. | tutsakların işlem istasyonuna götürülene kadar toplandığı yer | ||
| Politics | ||||
| Siyasal | immigration detainee i. | gözaltında tutulan göçmen | ||
| Military | ||||
| Askeri | detainee collection point i. | tutsak toplama noktası | ||
| Askeri | detainee processing station i. | tutsak işlem istasyonu | ||
