have something on someone - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

have something on someone

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"have something on someone" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 1 sonuç

İngilizce Türkçe
General
have something on someone f. elinde suçlayıcı delil bulunmak

"have something on someone" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 164 sonuç

İngilizce Türkçe
General
have a discussion on/about something with someone a lot f. çok tartışmak
have (got) something on someone f. elinde suclayıcı delil bulunmak
Colloquial
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek
have one up on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak
have one up on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak
not have anything on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) daha iyi olmamak
not have anything on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) fark edilebilir bir üstünlüğü olmamak
not have anything on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı kesin kanıtı olmamak
not have anything on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) yanlış yaptığına/suç işlediğine dair kanıtı olmamak
not have anything on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında hiçbir bilgi olmamak
not have anything on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında hiçbir bilgi içermemek
Idioms
have nothing on someone or something f. bir şey ya da biri kadar iyi olmamak
have the bulge on (someone or something) f. avantajlı/üstün olmak
have nothing on someone or something f. (özellikle bir kitabın) (içinde) ile ilgili herhangi bir şey (bilgi) olmamak
have the drop on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) önüne geçmek
have the drop on (someone or something) f. (birine/bir şeye karşı) bir avantaj elde etmek/avantajlı duruma geçmek
have the drop on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak/öne geçmek
have a firm grip on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) ensesine yapışmak
have a firm grip on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) ensesinden sıkıca tutmak
have a firm grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkıca tutmak
have a firm grip on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) üstüne sıkıca abanmak
have a firm grip on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) üstünde tam kontrol sağlamak
have a firm grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak
have got nothing on (someone or something) f. (bir şey/biri) kadar iyi olmamak
have got nothing on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) daha iyi bir yanı olmamak
have got nothing on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) daha üstün olmamak
have got nothing on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) üstüne çıkan bir özelliği olmamak
have got nothing on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı kesin bir suçlayıcı kanıtı olmamak
have got nothing on (someone or something) f. (birinin) suç işlediğine dair kanıtı olmamak
have got nothing on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) hakkında bilgiye sahip olmamak
have got nothing on (someone or something) f. (birine/bir şeye) dair bilgi içermemek
have a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) dizginlemek
have a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) kontrol altında tutmak
have a tight rein on (someone or something) f. (birine/bir şeye) kendi başına hareket etmesi için özgürlük tanımamak
have a tight rein on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) dizginlerini eline almak
have a tight rein on (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) iplerini eline almak
have a tight rein on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak
have (someone or something) on (one's) side f. yanında yardımı dokunacak (biri/bir şey) olmak
have (someone or something) on (one's) side f. yanında destekleyecek (biri/bir şey) olmak
have (someone or something) on (one's) side f. yanında destek olacak (biri/bir şey) olmak
have (someone or something) on (one's) side f. (biri/bir şey kişinin) yanında olmak
have (someone or something) on (one's) side f. (birinin/bir şeyin) desteği biriyle olmak
have the wood on (someone or something) [australia/new zealand] f. (birinden/bir şeyden) avantajlı durumda olmak
have the wood on (someone or something) [australia/new zealand] f. (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak
have a tight grip on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde sıkı hakimiyet kurmak
have a tight grip on (someone or something) f. (biri/bir şey) sıkı kontrolü altında olmak
have a tight grip on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak
have a tight grip on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde tam kontrol sağlamak
have (any/some) bearing on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde hiç etkisi olmamak/bir etkisi olmak
have (any/some) bearing on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) hiç etkilememek/biraz etkilemek
have (any/some) bearing on (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) hiç ilgisi olmamak/bir ilgisi olmak
have (any/some) bearing on (someone or something) f. (biriyle/bir şeyle) hiç alakası olmamak/bir alakası olmak
have about-face (on someone or something) f. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini yüz seksen derece değiştirmek
have about-face (on someone or something) f. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tamamen değiştirmek
have about-face (on someone or something) f. (birine/bir şeye) olan tutumunu/hareketlerini tam tersine çevirmek
have (got) an eye on (someone or something) f. gözü (birinin/bir şeyin) üzerinde olmak
have (got) an eye on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) gözünü ayırmamak
have (got) an eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) dikkat etmek
have (got) an eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) göz koymak
have (got) an eye on (someone or something) f. (birinde/bir şeyde) gözü olmak/kalmak
have (got) (one's) eye on (someone or something) f. gözü (birinin/bir şeyin) üzerinde olmak
have (got) (one's) eye on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) gözünü ayırmamak
have (got) (one's) eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) dikkat etmek
have (got) (one's) eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) göz koymak
have (got) (one's) eye on (someone or something) f. (birinde/bir şeyde) gözü olmak/kalmak
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) dikkatle bakmak
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) dikkatle izlemek
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) dik dik bakmak
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) gözünü dikmek
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) gözlerini dikmek
have (one's) beady eye on (someone or something) f. gözü (birinin/bir şeyin) üstünde olmak
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) dikkatlice gözlemlemek
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) gözünü ayırmamak
have (one's) sights trained on (someone or something) f. amacı (biri/bir şey) olmak
have (one's) sights trained on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) amaç edinmek
have (one's) sights trained on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) gözüne kestirmek
have (one's) sights trained on (someone or something) f. bir amaç doğrultusunda ilerlemek
have (one's) sights trained on (someone or something) f. bir amaca odaklanmak/yoğunlaşmak/yönelmek
have (one's) beady eye on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) dikkatlice izlemek
have a beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) dikkatle bakmak
have a beady eye on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) dikkatlice izlemek
have a beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) dik dik bakmak
have a beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) gözünü dikmek
have a beady eye on (someone or something) f. (birine/bir şeye) gözlerini dikmek
have someone or something on one's hands f. biri/bir şey elinde kalmak
have someone or something on one's hands f. biri/bir şey üstüne kalmak
have (someone or something) on one's mind f. aklında (biri/bir şey) olmak
have (someone or something) on one's mind f. aklını (birine/bir şeye) takmak
have (someone or something) on one's mind f. aklı/kafası (birine/bir şeye) takılmak
have (someone or something) on one's mind f. (biriyle/bir şeyle) kafayı bozmak
have (someone or something) on one's mind f. (birine/bir şeye) kafayı takmak
have (someone or something) on the brain f. aklında (biri/bir şey) olmak
have (someone or something) on the brain f. aklını (birine/bir şeye) takmak
have (someone or something) on the brain f. aklı/kafası (birine/bir şeye) takılmak
have (someone or something) on the brain f. (biriyle/bir şeyle) kafayı bozmak
have (someone or something) on the brain f. (birine/bir şeye) kafayı takmak
have (someone or something) on the brain f. aklında (biri/bir şey) olmak
have (someone or something) on the brain f. aklını (birine/bir şeye) takmak
have (someone or something) on the brain f. aklı/kafası (birine/bir şeye) takılmak
have (someone or something) on the brain f. aklını (biriyle/bir şeyle) bozmak
have (someone or something) on the brain f. (birine/bir şeye) kafayı takmak
have a bad effect (on someone or something) f. (birine/bir şeye) kötü gelmek
have a bad effect (on someone or something) f. (birini/bir şeyi) kötü etkilemek
have a down on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) onaylamamak
have a down on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı olmak
have a down on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı çekimser olmak
have a down on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) hoşlanmamak
have a down on someone/something f. birini/bir şeyi onaylamamak
have a down on someone/something f. birine/bir şeye karşı olmak
have a down on someone/something f. birine/bir şeye karşı çekimser olmak
have a down on someone/something f. birinden/bir şeyden hoşlanmamak
have a downer on someone/something [uk] f. birini/bir şeyi onaylamamak
have a downer on someone/something [uk] f. birine/bir şeye karşı olmak
have a downer on someone/something [uk] f. birine/bir şeye karşı çekimser olmak
have a downer on someone/something [uk] f. birinden/bir şeyden hoşlanmamak
have a hard-on for (someone or something) f. (birine/bir şeye) kafayı takmak ve onunla uğraşmak
have a hard-on for (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) intikam almak istemek
have a hard-on for (someone or something) f. (birinin/bir şeyin) canına okumak istemek
have a hard-on for (someone or something) f. (birine/bir şeye) fiziksel zarar vermek istemek
have a line on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında bilgi edinmek
have a line on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında bilgi almak
have a line on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında gerekli bilgilere ulaşmak
have a line on (someone or something) f. (biri/bir şey) hakkında gerekli bilgiye ulaşmak
have a lock on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) tamamen kontrol altına almak
have a lock on (someone or something) f. (birine/bir şeye) hakim olmak
have a lock on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) tamamen anlamak
have an edge on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) bir gömlek üstün olmak
have an impact on someone or something f. birini/bir şeyi etkilemek
have an impact on someone or something f. birine/bir şeye etki etmek
have an impact on someone or something f. biri/bir şey üzerinde etkisi olmak
have an impact on someone or something f. birine/bir şeye etkisi olmak
have an impact on someone or something f. biri/bir şey üzerinde etkili olmak
have an effect on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde etkisi olmak
have an effect on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) etkilemek
have an effect on (someone or something) f. (birine/bir şeye) etki etmek
have an effect on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde etkili olmak
have no effect on (someone or something) f. (biri/bir şey) üzerinde hiç etkisi olmamak
have no effect on (someone or something) f. (birini/bir şeyi) hiç etkilememek
have no effect on (someone or something) f. (birine/bir şeye) hiç etki etmemek
have no effect on (someone or something) f. (biri/bir şey) hiç etkili olmamak
have designs on someone or something f. birinde/bir şeyde gözü olmak
have designs on someone or something f. birine/bir şeye göz dikmek
have designs on someone or something f. biriyle/bir şeyle ilgili planları olmak
have half an ear on (someone or something) f. bir kulağı (başka birinde/bir şeyde) olmak
have half an ear on (someone or something) f. dikkati (başka birinde/bir şeyde) olmak
have half an eye on (someone or something) f. bir gözü (başka birinde/bir şeyde) olmak
have half an eye on (someone or something) f. tam dikkatini vermemek
have half an eye on (someone or something) f. dikkati (başka birinde/bir şeyde) olmak
have someone or something on one's mind f. aklında biri/bir şey olmak
have someone or something on one's mind f. kafasında biri/bir şey olmak
have someone or something on one's mind f. biri/bir şey kafasını kurcalamak
have someone or something on one's mind f. sürekli birini/bir şeyi düşünmek
have someone or something on one's mind f. birine/bir şeye kafayı takmak
have someone or something on the brain f. aklında biri/bir şey olmak
have someone or something on the brain f. kafasında biri/bir şey olmak
have someone or something on the brain f. biri/bir şey kafasını kurcalamak
have someone or something on the brain f. sürekli birini/bir şeyi düşünmek
have someone or something on the brain f. birine/bir şeye kafayı takmak
have one eye on (someone or something) f. bir gözü/dikkati başka (birinde/bir şeyde) olmak
have the edge on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) avantajlı olmak
have the edge on (someone or something) f. (birine/bir şeye) karşı avantaj sağlamak
have the edge on (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) üstün olmak