|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
çeşitli dış mekan işlerini yapmak üzere ücret ödenen kimse |
yardman [us] i.
|
|
2 |
Genel |
ev veya çiftlik işlerini yapmak üzere işe alınmış çalışan |
hired help i.
|
|
3 |
Genel |
son elemeyi yapmak üzere listeye almak |
shortlist f.
|
|
4 |
Genel |
vatani görevini yapmak üzere askere gitmek |
join the army to perform the military service f.
|
|
5 |
Genel |
yapmak üzere olmak |
be on the point of doing f.
|
|
6 |
Genel |
köpeği şov yapmak üzere jüriye doğru götürmek |
gait f.
|
|
Phrasals |
|
7 |
Öbek Fiiller |
birini ya da bir şeyi desteklemek üzere gösteri yapmak |
clamor for someone or something f.
|
|
8 |
Öbek Fiiller |
(birini belli bir şeyi yapmak üzere) kandırmak |
con (someone) into (something) f.
|
|
9 |
Öbek Fiiller |
birini belli bir şeyi yapmak üzere kandırmak |
con someone into something f.
|
|
Phrases |
|
10 |
İfadeler |
yapmak üzere olmak |
be bousta (about to [do something]) f.
|
|
Colloquial |
|
11 |
Konuşma Dili |
yapmak üzere olmak |
be about to do f.
|
|
12 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
be about to (do something) f.
|
|
13 |
Konuşma Dili |
bir şeyi yapmak üzere olmak |
be about to do something f.
|
|
14 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmak) üzere |
bousta expr.
|
|
Idioms |
|
15 |
Deyim |
olmak/yapmak üzere olmak |
look (all) set (to do something) f.
|
|
16 |
Deyim |
olmak/yapmak üzere olmak |
be(all) set (for something) f.
|
|
17 |
Deyim |
olmak/yapmak üzere olmak |
be(all) set (to do something) f.
|
|
|
18 |
Deyim |
bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek |
close in for the kill f.
|
|
19 |
Deyim |
bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere harekete geçmek |
move in for the kill f.
|
|
20 |
Deyim |
(bir şeyi) riski kendine ait olmak üzere yapmak |
do (something) at (one's) own risk f.
|
|
21 |
Deyim |
(bir şey yapmak) üzere olmak |
look (all) set (to do something) f.
|
|
22 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
be (all) set (for something/to do something) f.
|
|
23 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
look (all) set (for something/to do something) f.
|
|
24 |
Deyim |
(bir şey yapmak) üzere olmak |
be on the point of (doing something) f.
|
|
25 |
Deyim |
bir şey yapmak üzere olmak |
be on the point of doing something f.
|
|
26 |
Deyim |
bir şey yapmak üzere olmak |
be on the threshold of something f.
|
|
27 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
be (all) set (for something/to do something) f.
|
|
28 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) üzere olmak |
look (all) set (for something/to do something) f.
|
|
29 |
Deyim |
riski kendine ait olmak üzere yapmak |
do something at your own risk f.
|
|
30 |
Deyim |
konuşma yapmak üzere ayağa kalkmış |
on your hind legs expr.
|
|
31 |
Deyim |
(biri bir şey yapmak) üzere |
(one) is about to (do something) expr.
|
|
32 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) üzere |
about to (do something) expr.
|
|
33 |
Deyim |
(bir şey yapmak) üzere |
on the brink (of doing something) expr.
|
|
34 |
Deyim |
bir işin son ama en önemli kısmını yapmak üzere |
in for the kill expr.
|
|
35 |
Deyim |
(bir şey) yapmak/olmak üzere |
on the threshold of (something) expr.
|
|
36 |
Deyim |
(bir şey yapmak) üzere |
on the verge of (doing) (something) expr.
|
|
37 |
Deyim |
bir şey yapmak üzere |
on the verge of something/of doing something expr.
|
|
|
38 |
Deyim |
bir şey yapmak üzere |
to the verge of something/of doing something expr.
|
|
Trade/Economic |
|
39 |
Ticaret/Ekonomi |
belirli bir işi yapmak üzere atanan temsilci |
special agent i.
|
|
40 |
Ticaret/Ekonomi |
imalatçının, ürününün reklamını yapmak veya onu sürekli sergilemek üzere perakendeciye yaptığı ödeme veya nakit ıskontosu |
advertisement allowance i.
|
|
Law |
|
41 |
Hukuk |
suç işlemek üzere gizli anlaşma yapmak |
connive f.
|
|
Politics |
|
42 |
Siyasal |
çiftçilik yapmak üzere israil'e göç eden yahudi |
chalutz i.
|
|
43 |
Siyasal |
çiftçilik yapmak üzere israil'e göç eden yahudi |
halutz i.
|
|
44 |
Siyasal |
çiftçilik yapmak üzere israil'e göç eden yahudi |
halutz i.
|
|
Marine |
|
45 |
Denizcilik |
gemiler tarafından geceleri dar kanallarda manevra yapmak üzere kullanılan, genellikle karaya sabitlenmiş seyir feneri |
range light i.
|
|
Chemistry |
|
46 |
Kimya |
politetrafloretilen yapmak üzere polimerleştirilen, yoğun, renksiz bir gaz |
tetrafluoroethene i.
|
|
47 |
Kimya |
politetrafloretilen yapmak üzere polimerleştirilen, yoğun, renksiz bir gaz |
tetrafluoroethylene i.
|
|
History |
|
48 |
Tarih |
abd'deki iç savaş sırasında birlik ordularının tıbbi kanadıyla işbirliği yapmak ve onu desteklemek üzere kuzeylilerin oluşturduğu bir örgüt |
the united states sanitary commission i.
|
|
Religious |
|
49 |
Dini |
(başpiskopos, piskopos, baş papaz, rahip, başdiyakoz) dini mahkemede yargıçlık yapmak üzere atanan kimse |
official i.
|
|
Military |
|
50 |
Askeri |
elle yapılan bazı görevleri yapmak üzere atanan bir grup asker/mahkum |
working party i.
|
|
Hunting |
|
51 |
Silah/Atıcılık |
tetiğe bir kez basmakla seri ateşleme yapmak üzere modifiye edilmiş yarı otomatik silah |
bump stock i.
|
|
Basketball |
|
52 |
Basketbol |
ribaunt yapmak üzere potaya gitme |
go to the boards i.
|
|
Printery |
|
53 |
Matbaa |
baskı levhası yapmak için fotografik çoğaltmada kullanmak üzere yüksek kalite deneme baskısı basma |
reproduction proof i.
|
|
54 |
Matbaa |
baskı levhası yapmak için fotografik çoğaltmada kullanmak üzere yüksek kalite deneme baskısı basma |
repro (reproduction proof) kısalt.
|
|
Slang |
|
55 |
Argo |
altına yapmak üzere olmak |
prairie dog f.
|
|
56 |
Argo |
altına yapmak üzere olmak |
be touching cloth f.
|
|