indulge - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
indulge şımartmak v.
  • She never indulged her children with fancy toys.
  • Çocuklarını asla süslü oyuncaklarla şımartmazdı.
  • Young parents often indulge their children.
  • Genç ebeveynler sık sık çocuklarını şımartırlar.
  • We're not supposed to indulge pets.
  • Hayvanları şımartmamamız gerek.
Show More (5)
indulge bulaşmak v.
  • He occasionally indulged in petty theft.
  • Ara sıra ufak tefek hırsızlıklara bulaşırdı.
  • A member of Al Qaeda is not an illegal immigrant who indulges in terrorism, but an international criminal.
  • El Kaide üyesi bir kişi terörizme bulaşmış yasadışı bir göçmen değil, uluslararası bir suçludur.
Show More (-1)
indulge şımarmak v.
  • She let herself indulge in a box of chocolate.
  • Kendini bir kutu çikolatayla kendini şımarttı.
Show More (-2)
indulge teslim olmak (sakınılması gereken bir şeye) v.
  • You must not indulge in drinking.
  • İçkiye teslim olmamalısın.
Show More (-2)