1 |
lament |
ağıt yakmak |
v. |
|
- As the President-in-Council stated a moment ago, we sang and lamented behind the scenes, but to no avail.
- Konsey Başkanının da biraz önce ifade ettiği gibi perde arkasında şarkılar söyledik, ağıtlar yaktık ama nafile.
- We do not want just to cry over more deaths or lament further destruction.
- Sadece daha fazla ölüme ağlamak ya da daha fazla yıkıma ağıt yakmak istemiyoruz.
- We cannot limit ourselves to lamenting the victims.
- Kurbanlara ağıt yakmakla kendimizi sınırlayamayız.
- We lamented his death.
- Vefatına ağıtlar yaktık.
- Tom is still lamenting the death of his dog.
- Tom hâlâ köpeğinin ölümüne ağıt yakıyor.
- Tom is still lamenting the death of his dog.
- Tom hala köpeğinin ölümüne ağıt yakıyor.
- He lamented his hard fate.
- Zor kaderine ağıt yaktı.
- They lamented the death of their father.
- Babalarının ölümüne ağıt yaktılar.
- We lamented his death.
- Biz onun ölümüne ağıt yaktık.
Show More (6)
|
2 |
lament |
yakınmak |
v. |
|
- The president lamented the lack of public interest in new public transportation systems.
- Başkan, halkın yeni toplu taşıma sistemlerine olan ilgisizliğinden yakındı.
- I can only lament this short-sightedness.
- Ben sadece bu dar görüşlülükten yakınabilirim.
- All we can do is lament the indifference shown by the major international institutions.
- Yapabileceğimiz tek şey, başlıca uluslararası kurumların gösterdiği ilgisizlikten yakınmaktır.
- Last but not least, I would lament a further serious shortcoming at European Community level.
- Son olarak, Avrupa Topluluğu düzeyinde bir başka ciddi eksiklikten yakınmak istiyorum.
- Last but not least, I would lament a further serious shortcoming at European Community level.
- Son olarak, Avrupa Topluluğu düzeyinde ciddi bir eksiklikten daha yakınmak istiyorum.
- Indefinitely lamenting the poor quality of the statistical data on MGPs therefore does not make much sense.
- Bu nedenle MGP'lere ilişkin istatistiki verilerin kalitesizliğinden sürekli yakınmak pek bir anlam ifade etmemektedir.
- Please let this not be yet another sector where we subsequently have to lament the lack of enforcement.
- Lütfen bu, daha sonra yaptırım eksikliğinden yakınmak zorunda kalacağımız bir başka sektör olmasın.
Show More (4)
|
3 |
lament |
ağıt |
n. |
|
- The virtuoso started to play a long lament.
- Virtüöz uzun bir ağıt çalmaya başladı.
- I should also, therefore, address the European Commission in my lament today.
- Bu nedenle bugünkü ağıtımda Avrupa Komisyonu'na da hitap etmeliyim.
Show More (-1)
|
4 |
lament |
yas tutmak |
v. |
|
- The members of the family lamented the father's death.
- Aile üyeleri babanın ölümü üzerine yas tuttu.
Show More (-2)
|
5 |
lament |
yasını tutmak |
v. |
|
- They lamented the death of their father.
- Onlar, babalarının ölümünün yasını tuttular.
Show More (-2)
|
6 |
lament |
yası tutmak |
v. |
|
- He lamented his hard fate.
- O, zor kaderine yas tuttu.
Show More (-2)
|