lament - English Turkish Sentences
English Turkish
lament ağıt yakmak v.
  • As the President-in-Council stated a moment ago, we sang and lamented behind the scenes, but to no avail.
  • Konsey Başkanının da biraz önce ifade ettiği gibi perde arkasında şarkılar söyledik, ağıtlar yaktık ama nafile.
  • We do not want just to cry over more deaths or lament further destruction.
  • Sadece daha fazla ölüme ağlamak ya da daha fazla yıkıma ağıt yakmak istemiyoruz.
  • We cannot limit ourselves to lamenting the victims.
  • Kurbanlara ağıt yakmakla kendimizi sınırlayamayız.
Show More (6)
lament yakınmak v.
  • The president lamented the lack of public interest in new public transportation systems.
  • Başkan, halkın yeni toplu taşıma sistemlerine olan ilgisizliğinden yakındı.
  • I can only lament this short-sightedness.
  • Ben sadece bu dar görüşlülükten yakınabilirim.
  • All we can do is lament the indifference shown by the major international institutions.
  • Yapabileceğimiz tek şey, başlıca uluslararası kurumların gösterdiği ilgisizlikten yakınmaktır.
Show More (4)
lament ağıt n.
  • The virtuoso started to play a long lament.
  • Virtüöz uzun bir ağıt çalmaya başladı.
  • I should also, therefore, address the European Commission in my lament today.
  • Bu nedenle bugünkü ağıtımda Avrupa Komisyonu'na da hitap etmeliyim.
Show More (-1)
lament yas tutmak v.
  • The members of the family lamented the father's death.
  • Aile üyeleri babanın ölümü üzerine yas tuttu.
Show More (-2)
lament yasını tutmak v.
  • They lamented the death of their father.
  • Onlar, babalarının ölümünün yasını tuttular.
Show More (-2)
lament yası tutmak v.
  • He lamented his hard fate.
  • O, zor kaderine yas tuttu.
Show More (-2)