|
- My fleet consists of thirteen planes.
- Filom on üç uçaktan oluşuyor.
- I presume the planes will not be able to get here either.
- Sanırım uçaklar da buraya gelemeyecek.
- This morning, I flew to Strasbourg on the plane that leaves Milan Malpensa at 7 a.m.
- Bu sabah, Milano Malpensa'dan sabah 7'de kalkan uçakla Strazburg'a uçtum.
- For a fee, the organisation Trees for Travel plants trees after each plane trip you make.
- Trees for Travel adlı kuruluş, belli bir ücret karşılığında yaptığınız her uçak yolculuğundan sonra ağaç dikiyor.
- This creates unjustified risks, including for airports in the EU at which passengers board these planes.
- Bu durum, yolcuların bu uçaklara bindiği AB'deki havaalanları da dahil olmak üzere haksız riskler yaratmaktadır.
- It happened to me twice that I stepped onto a plane in an Eastern European country without any security or bomb control.
- İki kez başıma geldi, bir Doğu Avrupa ülkesinde herhangi bir güvenlik ya da bomba kontrolü olmadan uçağa bindim.
- These people are plane spotters, aviation enthusiasts, on holiday in Greece.
- Bu insanlar uçak gözlemcileri, havacılık meraklıları, Yunanistan'da tatildeler.
- Those who were less seriously injured have now been flown home to Scotland on a specially chartered plane.
- Daha az ciddi şekilde yaralananlar özel olarak kiralanan bir uçakla İskoçya'daki evlerine uçuruldu.
- Please, I beg you, do not sell us planes, boats or tanks.
- Lütfen, size yalvarıyorum, bize uçak, bot ya da tank satmayın.
- We could also have purchased planes elsewhere.
- Uçakları başka bir yerden de satın alabilirdik.
- I would be grateful if you could write again, and also use your good offices in relation to the plane spotters.
- Tekrar yazabilirseniz ve uçak gözlemcileri ile ilgili olarak iyi niyetinizi kullanırsanız minnettar olurum.
- All of us here in this room spend far more time than we would like on planes and at airports.
- Bu odada bulunan hepimiz uçaklarda ve havaalanlarında istediğimizden çok daha fazla zaman geçiriyoruz.
- The French government now protects the reprocessing centre at La Hague with fighter planes and missiles.
- Fransız hükûmeti şimdi Lahey'deki yeniden işleme merkezini savaş uçakları ve füzelerle koruyor.
- When the two planes crashed into the World Trade Center they demolished more than the twin towers.
- İki uçak Dünya Ticaret Merkezi'ne çarptığında ikiz kulelerden daha fazlasını yıktılar.
- The plane was half an hour late.
- Uçak yarım saat gecikti.
- These people are plane spotters, aviation enthusiasts, on holiday in Greece.
- Bu insanlar Yunanistan'da tatil yapan uçak gözlemcileri, havacılık meraklıları.
- There are too many of them and not enough planes leaving.
- Sayıları çok fazla ve yeterli sayıda uçak kalkmıyor.
- Foreign companies join this organization in order to make the marketing of their sportive planes and some other products.
- Yabancı firmalar, sportif uçaklarını ve diğer bazı ürünlerini pazarlamak maksadıyla bu organizasyonda bulunuyorlar.
- If my plane doesn't crash, and if I do not get kidnapped by organ thieves, I will drop you a line at the beginning of the week.
- Uçağım düşmezse ve organ mafyası tarafından kaçırılmazsam hafta başında sana yazacağım.
- I'll make a model plane for you.
- Senin için bir model uçak yapacağım.
- They went aboard the plane.
- Uçağa bindiler.
- The plane flew above the clouds.
- Uçak bulutların üzerinde uçtu.
- I got to my plane five minutes before takeoff.
- Kalkıştan beş dakika önce uçağıma bindim.
- You don't necessarily have to go to the airport to reconfirm your plane reservation.
- Uçak rezervasyonunuzu teyit etmek için mutlaka havaalanına gitmeniz gerekmez.
- Tom has a plane to catch.
- Tom'un yetişmesi gereken bir uçak var.
- The enemy's plane suddenly turned toward us.
- Düşmanın uçağı aniden bize doğru döndü.
- How do people manage to sleep on the plane?
- İnsanlar uçakta uyumayı nasıl başarıyor?
- The plane ran into a tropical thunderstorm.
- Uçak tropik bir fırtınayla karşılaştı.
- The plane increased speed.
- Uçak hızı artırdı.
- Ask him when the next plane leaves.
- Ona bir sonraki uçağın ne zaman kalkacağını sor.
- What kind of plane is it?
- Bu ne tür bir uçak?
- This plane flies nonstop to Tokyo.
- Bu uçak Tokyo'ya kesintisiz uçuyor.
- Do you still remember your first plane trip?
- İlk uçak yolculuğunu hâlâ hatırlıyor musun?
- What time is the plane scheduled to land?
- Uçak saat kaçta inecek?
- The plane is about to take off for Paris.
- Uçak Paris için kalkmak üzere.
- There are 5 exits on this plane.
- Bu uçakta 5 çıkış vardır.
- Tom is on this plane.
- Tom bu uçakta.
- There were 150 passengers on the plane.
- Uçakta 150 yolcu vardı.
- Hurry up, or you'll miss your plane.
- Acele et yoksa uçağını kaçıracaksın.
- Many people were killed in the plane accident.
- Birçok kişi uçak kazasında öldü.
- I won't fly in a plane.
- Uçakla uçmayacağım.
- Tom jumped out of the plane.
- Tom uçaktan atladı.
- The plane dropped bombs on the city.
- Uçak şehrin üzerine bombalar bıraktı.
- Fred saw the plane flying over Zurich.
- Fred, Zürih üzerinde uçan uçağı gördü.
- All planes have wings.
- Bütün uçakların kanatları vardır.
- The plane had already left the airport.
- Uçak zaten havaalanından ayrılmıştı.
- Somebody sabotaged this plane.
- Biri bu uçağı sabote etti.
- When does his plane take off?
- Uçağı ne zaman kalkıyor?
- I have to catch a plane in three hours.
- Üç saat içinde uçağa yetişmem gerekiyor.
- Where is the plane?
- Uçak nerede?
- What time is your plane landing?
- Uçağınız saat kaçta iniyor?
- Layla tried to attract the attention of the plane, but she was too far to be seen.
- Layla uçağın dikkatini çekmeye çalıştı ama görülemeyecek kadar uzaktaydı.
- The plane arrived at Itami Airport on time.
- Uçak Itami havaalanına zamanında vardı.
- The plane we boarded was bound for San Francisco.
- Bindiğimiz uçak San Francisco'ya gidiyordu.
- Both planes were flying at the same altitude.
- İki uçak da aynı irtifada uçuyormuş.
- Have you ever travelled by plane?
- Hiç uçakla yolculuk ettin mi?
- What time is the plane scheduled to land?
- Uçak ne zaman inecek?
- Will we be in time for the plane if we leave now?
- Şimdi çıkarsak uçağa yetişebilir miyiz?
- We missed our plane because of the traffic jam.
- Trafik sıkışıklığından dolayı, uçağımızı kaçırdık.
- The plane will take off at five.
- Uçak beşte kalkacak.
- The plane took off on time.
- Uçak zamanında kalktı.
- The plane could easily be late.
- Uçak kolaylıkla geç kalabilir.
- I hate it when I have to sit between two fat guys on a plane.
- Uçakta iki şişman adamın arasında oturmak zorunda kalmaktan nefret ediyorum.
- Tom was there to meet Mary's plane.
- Tom Mary'nin uçağını karşılamak için oradaydı.
- We have a plane to catch.
- Yetişecek bir uçağımız var.
- The plane that Tom was on was struck by lightning.
- Tom'un içinde bulunduğu uçağa yıldırım çarptı.
- I couldn't sleep on the plane.
- Uçakta uyuyamadım.
- Our plane is flying over the clouds.
- Uçağımız bulutların üzerinde uçuyor.
- The plane had just taken off when my wife suddenly started to panic.
- Karım aniden paniklemeye başladığında uçak daha yeni havalanmıştı.
- The plane flew above the clouds.
- Uçak bulutların üzerinden uçtu.
- The bad weather delayed the plane's departure by two hours.
- Kötü hava koşulları uçağın kalkışını iki saat geciktirdi.
- The plane will take off in one hour.
- Uçak bir saat içinde kalkacak.
- Are we all really going to be on the same plane?
- Gerçekten hepimiz aynı uçakta mı olacağız?
- Planes can be diverted.
- Uçaklar geri döndürülebilir.
- The boy made a paper plane.
- Çocuk kağıttan bir uçak yaptı.
- He knows how to pilot a plane.
- Bir uçağı nasıl kullanacağını biliyor.
- He likes to build model planes.
- Model uçak yapmayı seviyor.
- The plane's going down.
- Uçak düşüyor.
- The plane was late because of bad weather.
- Uçak kötü hava koşulları yüzünden gecikti.
- Planes land at the airport.
- Uçaklar havalimanına inerler.
- The hijackers moved to the rear of the plane.
- Korsanlar, uçağın arkasına ilerledi.
- I saw five planes taking off, as if they were birds.
- Beş uçağın sanki kuşmuş gibi havalandığını gördüm.
- The plane was delayed on account of bad weather.
- Uçak kötü hava nedeniyle gecikti.
- The plane crashed into the house.
- Uçak eve çarptı.
- After several delays, the plane finally left.
- Birkaç ertelemeden sonra, uçak nihayet kalktı.
- Your plane will take off right away.
- Uçağınız hemen kalkacak.
- It was too cloudy to see the plane.
- Uçağı görmek için çok bulutluydu.
- Have you already booked our seats on a plane?
- Uçakta önceden yerlerinizi ayırttınız mı?
- Tom didn't want to miss his plane.
- Tom uçağını kaçırmak istemedi.
- My dad bought a model plane for me for Christmas.
- Babam Noel için bana bir model uçak aldı.
- I didn't sleep on the plane.
- Uçakta uyumadım.
- How do people manage to sleep on the plane?
- İnsanlar uçakta uyumayı nasıl beceriyor?
- How many passengers were on the plane?
- Uçakta kaç yolcu vardı?
- The plane takes off in ten minutes.
- Uçak on dakika içinde kalkacak.
- When does his plane take off?
- Onun uçağı ne zaman kalkar?
- The plane landed at 6 o'clock to the minute.
- Uçak tam altıda indi.
- Planes land at the airport.
- Uçaklar havaalanına iniyor.
- When does your plane depart?
- Uçağın ne zaman kalkıyor?
- The plane is flying above the clouds.
- Uçak bulutların üzerinde uçuyor.
- My hobby is making model planes.
- Hobim model uçak yapmak.
- That plane will take off at five.
- O uçak beşte kalkacak.
- Do I have to change planes in London?
- Londra'da uçakları değiştirmek zorunda mıyım?
- A plane is flying above the city.
- Şehrin üzerinde bir uçak uçuyor.
- Our plane took off exactly at 6 p.m.
- Uçağımız tam olarak akşam 6:00'da kalktı.
- The plane needs to land so that it can refuel.
- Uçağın yakıt ikmali yapabilmesi için inmesi gerekiyor.
- When does your plane take off?
- Uçağın ne zaman havalanıyor?
- The plane crashed suddenly.
- Uçak aniden düştü.
- This is his plane.
- Bu onun uçağı.
- The plane increased speed.
- Uçak hızını arttırdı.
- The plane still hasn't taken off.
- Uçak hala kalkmadı.
- Will we be in time for the plane if we leave now?
- Eğer şimdi çıkarsak uçak için zamanında varır mıyız?
- What time does your plane depart?
- Uçağınız ne zaman kalkıyor?
- The plane didn't stop at New York.
- Uçak New York'ta durmadı.
- Sami's plane hasn't even taken off.
- Sami'nin uçağı daha kalkmadı bile.
- The plane flew toward the west.
- Uçak, batıya doğru uçtu.
- Statistically speaking, flying in a plane is much safer than traveling by car.
- İstatistiksel olarak konuşursak bir uçakla uçmak bir arabayla seyahat etmekten çok daha güvenlidir.
- Is it possible to land a plane on this island?
- Bu adaya uçak indirmek mümkün mü?
- Hurry up, or you'll miss your plane.
- Acele edin yoksa uçağınızı kaçıracaksınız.
- The plane began to descend.
- Uçak alçalmaya başladı.
- I slept on the plane.
- Ben uçakta uyudum.
- I saw the plane hit the building.
- Uçağın binaya çarptığını gördüm.
- There's a problem with the plane's landing gear.
- Uçağın iniş takımlarında bir sorun var.
- Have you ever been up in a plane?
- Hiç bir uçakta bulundunuz mu?
- My boss wants us to take the plane.
- Patronum uçağa binmemizi istiyor.
- We have three planes.
- Üç uçağımız var.
- If you leave right now, you'll be in time for the plane for sure.
- Şimdi çıkarsan eminim uçağa yetişirsin.
- Tom is on this plane, isn't he?
- Tom bu uçakta, değil mi?
- Did you really fly the plane?
- Uçağı gerçekten sen mi uçurdun?
- Hurry, or the plane will leave you behind.
- Acele et, yoksa uçak seni geride bırakacak.
- Our plane took off exactly at 6 p.m.
- Uçağımız tam olarak akşam 6'da kalktı.
- If I had taken that plane, I would be dead now.
- Eğer o uçağa binmiş olsaydım, şimdi ölmüş olacaktım.
- Do I have to change planes in Boston?
- Boston'da uçak değiştirmek zorunda mıyım?
- Tom wasn't even on the plane.
- Tom uçakta bile değildi.
- I hurried to the airport so as not to be late for the plane.
- Uçağa geç kalmamak için hava alanına acele ettim.
- A plane crashed into a mountain.
- Bir uçak dağa çarptı.
- The plane appears to have vanished into thin air.
- Uçak sırra kadem basmış gibi görünüyor.
- People on the plane were very nervous.
- Uçaktaki insanlar çok gergindi.
- The plane took off exactly at six.
- Uçak tam olarak altıda havalandı.
- The plane ran into a tropical thunderstorm.
- Uçak tropikal bir fırtınaya girdi.
- Fred saw the plane flying over Zurich.
- Fred uçağın Zürih üzerinde uçtuğunu gördü.
- Did the plane make up for the lost time?
- Uçak kaybedilen zamanı telafi etti mi?
- I hurried to the airport so as not to be late for the plane.
- Uçağa geç kalmamak için aceleyle havaalanına koşturdum.
- Tom was able to escape from the burning plane.
- Tom yanan uçaktan kaçmayı başardı.
- I saw a plane.
- Ben bir uçak gördüm.
- I remember the plane was empty.
- Uçağın boş olduğunu hatırlıyorum.
- He lost his parents in a plane accident.
- Ailesini bir uçak kazasında kaybetti.
- There's a bomb on the plane.
- Uçakta bir bomba var.
- Somebody sabotaged this plane.
- Biri bu uçağı sabote etmiş.
- The plane gets in at eight o'clock.
- Uçak saat sekizde gelir.
- The plane flew at an altitude of 3,000 meters.
- Uçak 3,000 metre yükseklikte uçtu.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
- John'un anne ve babası, onun uçağının zamanında kalktığını duyunca rahatlamış görünüyordu.
- The typhoon prevented our plane from leaving.
- Tayfun, uçağımızın kalkmasını engelledi.
- Have you already booked our seats on a plane?
- Uçakta yerimizi ayırttınız mı?
- The plane is on the way from Tokyo to Italy.
- Uçak Tokyo'dan İtalya'ya gidiyor.
- I want you to leave for Boston on a plane tomorrow.
- Yarın uçakla Boston'a gitmeni istiyorum.
- Here's a magazine for you to read in the plane.
- İşte uçakta okuyabileceğiniz bir dergi.
- The pilot landed the plane safely.
- Pilot uçağı güvenli bir şekilde indirdi.
- That plane is flying too low.
- O uçak çok alçaktan uçuyor.
- The plane landed at 6 o'clock to the minute.
- Uçak saat tam 6'da iniş yaptı.
- The plane appears to have vanished into thin air.
- Uçak ortadan kaybolmuş görünüyor.
- The plane was three hours late due to bad weather.
- Kötü hava yüzünden uçak üç saat rötar yaptı.
- Are we all really going to be on the same plane?
- Hepimiz gerçekten aynı uçakta mı olacağız?
- Is the plane on schedule?
- Uçak zamanında kalkacak mı?
- What time does our plane leave tomorrow?
- Uçağımız yarın ne zaman kalkar?
- I want to take a plane back to Boston.
- Boston'a geri dönmek için uçağa binmek istiyorum.
- What time does your plane depart?
- Uçağın saat kaçta kalkacak.
- You've got a plane to catch.
- Senin yakalayacağın bir uçağın var.
- I want to buy a book to read on the plane.
- Uçakta okumak için bir kitap almak istiyorum.
- Our plane was moving in the direction of the Air France airliner.
- Uçağımız Air France uçağına doğru ilerliyordu.
- The departure of my plane had a two-hour delay.
- Uçağımın kalkışında iki saat gecikme oldu.
- The plane is overbooked.
- Uçakta fazla yolcu var.
- The enemy's plane suddenly turned toward us.
- Düşman uçağı aniden bize doğru döndü.
- To gain time we took the plane.
- Zaman kazanmak için uçağa bindik.
- You've got a plane to catch.
- Yetişmen gereken bir uçak var.
- This is the first time Tom has ever been on a plane.
- Tom, şimdiye kadar ilk defa bir uçağa bindi.
- He lost his parents in a plane accident.
- O bir uçak kazasında ebeveynlerini kaybetti.
- Why is the plane late?
- Uçak neden gecikti?
- Layla waved at the plane but nobody saw her.
- Leyla uçağa el salladı ama kimse onu görmedi.
- The plane could easily be late.
- Uçak kolaylıkla gecikebilir.
- If we'd taken that plane, we'd be dead now.
- O uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olurduk.
- The plane will arrive at three.
- Uçak saat üçte varacak.
- I think that Tom will be on the same plane as me.
- Sanırım Tom benimle aynı uçakta olacak.
- The plane will get in on time.
- Uçak zamanında gelecek.
- Don't you have a plane to catch?
- Yakalayacak bir uçağın yok mu?
- The plane will arrive at three.
- Uçak üçte varacak.
- All the passengers left the plane in a hurry.
- Tüm yolcular aceleyle uçaktan ayrıldı.
- The plane flew at an altitude of 3,000 meters.
- Uçak 3000 metre yükseklikte uçtu.
- The plane turned sharply to the right just before it crashed.
- Uçak çakılmadan hemen önce keskin bir şekilde sağa dönmüş.
- The planes arrived one after another.
- Uçaklar birbiri ardına geldi.
- This plane can fly at 800 miles an hour.
- Bu uçak saatte 800 mil uçabilir.
- Tom thought he had plenty of time to catch his plane, but he only just made it by the skin of his teeth.
- Tom uçağa yetişmek için çok vakti olduğunu düşünmüştü ama kıl payı yetişebildi.
- Tom has a private plane.
- Tom'un özel bir uçağı var.
- At what time does the plane from Nice arrive?
- Nice uçağı saat kaçta geliyor?
- Tom and I bought our plane tickets three months in advance.
- Tom ve ben uçak biletlerimizi üç ay önceden aldık.
- Is this plane on schedule?
- Bu uçak zamanında kalkıyor mu?
- I've never flown a plane.
- Hiç uçağa binmedim.
- The plane was late due to bad weather.
- Uçak kötü hava yüzünden geç kaldı.
- There is a plane above the church.
- Kilisenin üzerinde bir uçak var.
- Is it true that you boarded that plane?
- O uçağa bindiğin doğru mu?
- The plane takes off in ten minutes.
- Uçak on dakika içinde hareket eder.
- The plane accident cost the lives of 200 people.
- Uçak kazası 200 kişinin hayatına mal oldu.
- After taking off, the plane circled the airport twice.
- Kalktıktan sonra, uçak iki kez havaalanının etrafında daire çizdi.
- I bought a magazine to read on the plane.
- Uçakta okumak için bir dergi aldım.
- Have you ever felt dizzy on a plane?
- Hiç uçakta başınızın döndüğünü hissettiniz mi?
- Can I carry this on the plane?
- Bunu uçakta taşıyabilir miyim?
- They boarded the wrong plane.
- Yanlış uçağa bindiler.
- I've got to get up early and catch a plane to Boston.
- Erken kalkıp Boston'a giden bir uçağa yetişmeliyim.
- Our plane took off exactly on time at six.
- Uçağımız tam zamanında, saat altıda kalktı.
- Harrison Ford was seriously injured after he crashed his plane into a golf course.
- Harrison Ford, uçağını bir golf sahasına çarptıktan sonra ciddi şekilde yaralandı.
- The plane that Tom was on was struck by lightning.
- Tom'un olduğu uçağı yıldırım çarptı.
- Did the plane crash?
- Uçak yere çakıldı mı?
- Do you have your plane ticket?
- Uçak biletin var mı?
- The plane was coated with dust.
- Uçak toz ile kaplanmıştı.
- The plane will take off in one hour.
- Uçak bir saat içinde havalanacak.
- One plane after another took off.
- Bir uçak diğerinden sonra havalandı.
- I left my hat on the plane.
- Şapkamı uçakta unutmuşum.
- The plane made a perfect landing.
- Uçak mükemmel bir iniş yaptı.
- I have a plane to catch.
- Yetişmem gereken bir uçak var.
- We would have bought the plane tickets if the price had been a little lower.
- Eğer fiyat biraz daha düşük olsaydı, uçak biletlerini alırdık.
- Don't you have a plane to catch?
- Yetişmen gereken bir uçak yok mu?
- The plane was unable to take off due to the storm.
- Uçak fırtına nedeniyle kalkamadı.
- You are on the wrong plane.
- Yanlış uçaktasınız.
- Hurry, or the plane will leave you behind.
- Çabuk ol, yoksa uçak sensiz gidecek.
- Do you have your plane ticket?
- Uçak biletiniz yanınızda mı?
- Our plane was dangerously approaching the Turkish Airlines airliner.
- Uçağımız tehlikeli bir biçimde Türk Hava Yolları uçağına yaklaşıyordu.
- We missed our plane because of the traffic jam.
- Trafik sıkışıklığı yüzünden uçağımızı kaçırdık.
- The plane took off exactly on time.
- Uçak tam zamanında kalktı.
- The plane was delayed for two hours on account of the bad weather.
- Uçak kötü hava koşulları nedeniyle iki saat rötar yaptı.
- That plane makes use of new technology.
- Bu uçak yeni teknolojiyi kullanıyor.
- Are there movies on the plane?
- Uçakta film var mı?
- The plane Tom was on crashed.
- Tom'un bindiği uçak düştü.
- The plane flew over the island.
- Uçak adanın üzerinden uçtu.
- Tom never boarded the plane.
- Tom uçağa hiç binmedi.
- Sami's plane hasn't even taken off.
- Sami'nin uçağı kalkmadı bile.
- He checked the plane for possible damages.
- Olası hasarlar için uçağı kontrol etti.
- How many passengers can this plane hold?
- Bu uçak kaç yolcu taşıyabilir?
- We even heard planes.
- Biz uçakları bile duyduk.
- If we'd been on that plane, we'd be dead now.
- Eğer o uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olurduk.
- We have less than two hours until our plane leaves.
- Uçağımızın kalkmasına iki saatten az kaldı.
- What kind of plane is it?
- Ne tür bir uçak bu?
- He went aboard the plane.
- O, uçağa bindi.
- Do I have to change planes in London?
- Londra'da uçak değiştirmek zorunda mıyım?
- Layla had her own private plane.
- Leyla'nın kendi özel uçağı vardı.
- Do you know when his plane is arriving?
- Uçağının ne zaman geleceğini biliyor musun?
- I wonder if the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- The plane turned sharply to the right just before it crashed.
- Uçak düşmeden hemen önce keskin bir şekilde sağa döndü.
- First class plane flights come with complimentary alcohol.
- Birinci sınıf uçak uçuşlarında alkol ikram edilir.
- We have three planes.
- Bizim üç uçağımız var.
- Science builds planes and skyscrapers, but faith brings them together.
- Bilim uçakları ve gökdelenleri inşa eder, ama inanç onları bir araya getirir.
- You don't necessarily have to go to the airport to reconfirm your plane reservation.
- Uçak rezervasyonunu teyit etmek için muhakkak havaalanına gitmek zorunda değilsin.
- The plane Tom was on crashed.
- Tom'un bulunduğu uçak düştü.
- What time's your plane?
- Uçağın ne zaman?
- That plane makes use of new technology.
- O uçak, yeni teknolojiden faydalanıyor.
- I felt relieved when my plane landed safely.
- Uçağım güvenle indiğinde rahatlamış hissettim.
- Is there a pilot on this plane?
- Bu uçakta pilot var mı?
- The plane began its descent.
- Uçak alçalmaya başladı.
- I wonder whether or not the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında gelip gelmeyeceğini merak ediyorum.
- Your plane doesn't leave for an hour.
- Uçağın daha bir saat havalanmaz.
- I missed the two o'clock plane.
- Saat ikideki uçağı kaçırdım.
- Do you know the time of arrival of his plane?
- Uçağının ne zaman geleceğini biliyor musunuz?
- That plane is enormous!
- Bu uçak muazzam!
- Their plane will soon take off.
- Uçakları yakında havalanacak.
- The plane is about to fly to Paris.
- Uçak Paris'e uçmak üzere.
- My plane leaves at six o'clock.
- Uçağım saat 6'da kalkıyor.
- The plane was coated with dust.
- Uçak tozla kaplıydı.
- I will confirm my plane reservation.
- Uçak rezervasyonumu teyit edeceğim.
- I'll catch the next plane.
- Bir sonraki uçağı yakalarım.
- How many passengers are on this plane?
- Bu uçakta kaç yolcu var?
- We watched the plane until it went out of sight.
- Gözden kaybolana kadar uçağı izledik.
- I was thinking about the planes.
- Uçaklar hakkında düşünüyordum.
- If my plane doesn't crash, and if I do not get kidnapped by organ thieves, I will drop you a line at the beginning of the week.
- Uçağım düşmezse ve organ hırsızları tarafından kaçırılmazsam, hafta başında size bir mesaj bırakacağım.
- Please stay seated until the plane comes to a complete stop.
- Uçak tamamen durana kadar yerinizden kalkmayın.
- Look, it's the plane from Urumqi.
- Bak, Urumçi'den gelen uçak.
- Our plane is thirty minutes late.
- Uçağımız otuz dakika geç kaldı.
- Our plane was moving in the direction of the Air France airliner.
- Uçağımız Air France uçağının yönünde hareket ediyordu.
- They couldn't find that plane.
- O uçağı bulamadılar.
- I had never been on a plane before.
- Ben daha önce hiç uçakta bulunmadım.
- The plane should have arrived at Kansai Airport by now.
- Uçak şimdiye kadar Kansai Havaalanına varmalıydı.
- I don't want to miss my plane.
- Uçağımı kaçırmak istemiyorum.
- Planes can be diverted.
- Uçaklar başka yöne çevrilebilir.
- The plane climbed to 4,000 feet.
- Uçak 4,000 feet'e kadar tırmandı.
- This plane is his.
- Bu uçak onun.
- The plane has just taken off.
- Uçak az önce havalandı.
- Tom was there to meet Mary's plane.
- Tom, Mary'nin uçağını karşılamak için oradaydı.
- Tom and Mary are on this plane.
- Tom ve Mary bu uçakta.
- This is the first time I've ever boarded a plane.
- İlk kez bir uçağa biniyorum.
- When does your plane take off?
- Uçağınız ne zaman kalkıyor?
- Our plane was about thirty minutes late.
- Uçağımız yaklaşık otuz dakika gecikmişti.
- Layla saw the plane flying around.
- Layla uçağın etrafta uçtuğunu gördü.
- They are on this plane.
- Onlar bu uçakta.
- We went aboard the plane.
- Uçağa bindik.
- See you on the plane.
- Uçakta görüşürüz.
- What time is your plane?
- Uçağın saat kaçta?
- Due to the bad weather, the plane was ten minutes late.
- Kötü hava nedeniyle uçak 10 dakika gecikti.
- The plane climbed to 4,000 feet.
- Uçak 4,000 fite tırmandı.
- What time does your plane leave?
- Uçağın ne zaman kalkıyor?
- The plane began to climb rapidly.
- Uçak hızla tırmanmaya başladı.
- That was the first time I got on a plane.
- Ben uçağa ilk kez bindim.
- If we'd taken that plane, we'd be dead now.
- Eğer o uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olurduk.
- I'll make you a model plane.
- Sana bir model uçak yapacağım.
- That plane will take off at five.
- Bu uçak beşte havalanacak.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
- Uçuş görevlisi Tom'u sallayarak uyandırdı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüsler, trenler ve uçaklar yolcu taşır.
- Tom made a paper plane.
- Tom kâğıttan uçak yaptı.
- We will be taking the same plane.
- Biz aynı uçağa bineceğiz.
- He checked the plane for possible damages.
- O, olası hasarlar için uçağı kontrol etti.
- The plane took off at exactly nine o'clock.
- Uçak tam dokuzda havalandı.
- Tom and Mary are on this plane.
- Tom ve Mary bu uçaktalar.
- The plane is about to take off for Paris.
- Uçak Paris'e gitmek için havalanmak üzere.
- I will confirm my plane reservation.
- Uçak rezervasyonumu onaylayacağım.
- The plane took off exactly on time.
- Uçak tam olarak zamanında havalandı.
- Our plane couldn't land on account of the dense fog.
- Uçağımız yoğun sis yüzünden iniş yapamadı.
- I got to my plane five minutes before takeoff.
- Kalkıştan beş dakika önce uçağa bindim.
- Statistically speaking, flying in a plane is much safer than traveling by car.
- İstatistiksel olarak konuşursak, uçakla uçmak arabayla seyahat etmekten çok daha güvenlidir.
- What time will the plane depart?
- Uçak ne zaman kalkacak?
- Tom was the last one off the plane.
- Tom uçaktan en son inen kişiydi.
- The plane took off easily.
- Uçak kolayca kalktı.
- The plane made a forced landing.
- Uçak zorunlu iniş yaptı.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Hiç bu ada üzerinde uçan bir uçak görmedim.
- The plane was late because of bad weather.
- Kötü havadan dolayı uçak geç kaldı.
- I think Tom will be on the same plane as me.
- Sanırım Tom da benimle aynı uçakta olacak.
- I hurried to the airport lest I should be late for the plane.
- Uçağı kaçırmayayım diye apar topar havaalanına gittim.
- I slept on the plane for a couple of hours.
- Uçakta birkaç saat uyudum.
- The plane had five hundred passengers on board.
- Uçakta beş yüz yolcu vardı.
- The plane is overbooked.
- Uçak fazla rezervasyon almış.
- Tom was able to escape from the burning plane.
- Tom yanan uçaktan kaçabildi.
- I've never flown in a plane.
- Hiç uçakla uçmadım.
- Our plane took off at exactly twelve o'clock.
- Uçağımız tam onikide hareket etti.
- A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing.
- Bir uçak inişten önce alçalmaya başlarken şiddetli türbülansa girdiğinde bir bebek annesinin kollarından fırladı.
- The pilot was struggling to control the plane.
- Pilot uçağı kontrol etmek için mücadele ediyordu.
- The plane came in 30 minutes late.
- Uçak otuz dakika geç geldi.
- The plane will arrive at the airport thirty minutes late.
- Uçak havaalanına otuz dakika geç varacak.
- The bad weather delayed the plane for two hours.
- Kötü hava uçağı iki saat geciktirdi.
- Tom thought he had plenty of time to catch his plane, but he only just made it by the skin of his teeth.
- Tom uçağını yakalamak için bol zamanı olduğunu düşünüyordu ama o yalnızca ucu ucuna yetişti.
- The plane landed in the ocean.
- Uçak okyanusa indi.
- I'd like to help, but I've got a plane to catch.
- Yardım etmek isterim ama yetişecek bir uçağım var.
- Tom jumped out of the blazing plane.
- Tom yanan uçaktan atladı.
- The model plane they built was fragile.
- Onların yaptığı model uçak kırılgandı.
- We watched the plane until it went out of sight.
- Uçağı gözden kaybolana kadar izledik.
- She learned to fly many different kinds of planes.
- O birçok farklı türdeki uçakları uçurmayı öğrendi.
- I still have three hours before my plane leaves.
- Uçağımın kalkmasına hâlâ üç saat var.
- We took a plane from Tokyo to Sapporo.
- Tokyo'dan Sapporo'ya giden bir uçağa bindik.
- Father bought me a model plane.
- Babam bana bir model uçak satın aldı.
- The plane took off from Boston airport with more than a hundred holiday-makers on board.
- Uçak, içinde yüzden fazla tatilciyle birlikte Boston havaalanından havalandı.
- Did the plane make up for the lost time?
- Uçak kaybettiği zamanı telafi etti mi?
- Do you have something to read on the plane?
- Uçakta okuyacak bir şeyin var mı?
- I hate it when I have to sit between two fat guys on a plane.
- Uçakta iki şişman adam arasında oturmak zorunda kaldığım zaman bundan nefret ederim.
- The plane landed at Narita.
- Uçak Narita'ya indi.
- I rarely sleep on a plane.
- Uçakta nadiren uyurum.
- Seen from the plane, the islands were very pretty.
- Uçaktan bakıldığında, adalar çok güzeldi.
- I decided to stay on the plane.
- Uçakta kalmaya karar verdi.
- The pilot was struggling to control the plane.
- Pilot uçağı kontrol etmekte zorlanıyordu.
- The plane flew over the island.
- Uçak adanın üzerinde uçtu.
- The rudder works to control the yaw of the plane.
- Dümen, uçağın yalpalamasını kontrol etmeye yarar.
- The plane was soon out of sight.
- Uçak kısa sürede gözden kayboldu.
- Our plane was flying above the clouds.
- Uçağımız bulutların üzerinde uçuyordu.
- Layla saw the plane flying around.
- Leyla etrafta uçan uçağı gördü.
- If you say this to someone whose plane is going to crash, this phrase is not going to mean anything.
- Eğer bunu uçağı düşecek olan birine söylerseniz, bu cümle hiçbir şey ifade etmeyecektir.
- We even heard planes.
- Uçak seslerini bile duyduk.
- All the passengers were evacuated from the plane.
- Tüm yolcular uçaktan tahliye edildi.
- The plane had five hundred passengers on board.
- Uçakta bulunan beş yüz yolcu vardı.
- There were fifty passengers on the plane.
- Uçakta elli yolcu vardı.
- I wanted to buy a book to read on the plane.
- Uçakta okumak için bir kitap almak istedim.
- The plane was late due to bad weather.
- Uçak kötü hava koşulları yüzünden gecikti.
- Tom watched the plane disappear into the distance.
- Tom uçağın uzaklarda kayboluşunu izledi.
- What time does our plane leave tomorrow?
- Uçağımız yarın kaçta kalkıyor?
- The pilot lost control and the plane went into a dive.
- Pilot kontrolü kaybetti ve uçak dalışa geçti.
- I arrived just in time for the plane.
- Uçağa tam zamanında yetiştim.
- Tom is on the plane.
- Tom uçakta.
- My hobby is making model planes.
- Benim hobim model uçak yapmaktır.
- The plane is due at 7 p.m.
- Uçak akşam 7'de kalkacak.
- Normally, I'm not afraid of planes.
- Normalde uçaklardan korkmam.
- You must fasten your safety belts in a plane.
- Bir uçakta emniyet kemerlerini bağlamalısın.
- I saw the plane hit the building.
- Ben uçağın binaya çarptığını gördüm.
- It was too cloudy to see the plane.
- Uçağı görmek için hava çok bulutluydu.
- If it were not for the air, planes could not fly.
- Hava olmasaydı, uçaklar uçamazdı.
- When does the plane leave?
- Uçak ne zaman kalkıyor?
- The plane should have arrived at Kansai Airport by now.
- Uçak şimdiye kadar Kansai Havaalanı'na varmış olmalıydı.
- I've never been on a plane.
- Hiç uçağa binmedim.
- The plane turned eastward.
- Uçak doğuya döndü.
- I see a plane flying over our house.
- Ben evimizin üzerinde uçan bir uçak görüyorum.
- The plane landed on my dad's farm.
- Uçak babamın çiftliğine indi.
- The departure of my plane had a two-hour delay.
- Uçağımın kalkışı iki saat rötar yaptı.
- Is it possible to land a plane on this island?
- Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
- I was very nervous as the plane took off.
- Uçak kalkarken çok gergindim.
- The plane is approaching New York.
- Uçak New York'a yaklaşıyor.
- Have you ever traveled in a plane?
- Hiç bir uçakta seyahat ettin mi?
- He went aboard the plane.
- Uçağa bindi.
- I saw a plane.
- Bir uçak gördüm.
- I was able to sleep on the plane for a few hours.
- Uçakta birkaç saat uyuyabildim.
- Is it true that you boarded that plane?
- Senin o uçağa bindiğin doğru mu?
- I plan on reading a book on the plane.
- Uçakta bir kitap okumayı planlıyorum.
- Our plane took off at exactly twelve o'clock.
- Uçağımız saat tam on ikide kalktı.
- The plane took off exactly at six.
- Uçak tam altıda kalktı.
- I had no choice but to take the plane.
- Uçağa binmekten başka seçeneğim yoktu.
- The plane's going down.
- Uçak düşecek.
- Two years ago in the Atlantic ocean parts of the crashed plane were found.
- İki yıl önce Atlantik Okyanusu'nda düşen uçağın parçaları bulundu.
- The plane flew over the mountain.
- Uçak dağın üzerinde uçtu.
- The plane has hit several air pockets.
- Uçak birkaç hava boşluğuna isabet etti.
- One plane after another took off.
- Uçaklar peş peşe indi.
- The plane climbed to an altitude of 10,000 meters.
- Uçak, 10.000 metre irtifaya ulaştı.
- Many American planes were shot down.
- Birçok Amerikan uçağı düşürüldü.
- I'll catch the next plane.
- Bir sonraki uçağı yakalayacağım.
- The plane took off easily.
- Uçak kolayca kalkış yaptı.
- The plane climbed to an altitude of 10,000 meters.
- Uçak 10,000 metre irtifaya çıktı.
- Many people were killed in the plane accident.
- Uçak kazasında birçok insan öldü.
- The plane exploded and plunged into the ocean, killing all the people on board.
- Uçak patladı ve okyanusa düşerek içindeki tüm insanları öldürdü.
- Mike has been making a model plane since breakfast.
- Mike kahvaltıdan beri model uçak yapıyor.
- The plane took off from Boston airport with more than a hundred holiday-makers on board.
- Uçak yüzden fazla tatilciyle birlikte Boston Havaalanı'ndan kalktı.
- How many passengers can this plane hold?
- Bu uçak kaç tane yolcu alabilir?
- The model plane they built was fragile.
- Yaptıkları model uçak kolayca kırılabilirdi.
- I can't find my plane ticket.
- Uçak biletimi bulamıyorum.
- Our plane couldn't land on account of the dense fog.
- Uçağımız yoğun sis nedeniyle inemedi.
- I arrived just in time for the plane.
- Uçak için tam zamanında ulaştım.
- The plane left after a three-hour delay.
- Uçak üç saatlik bir gecikmeden sonra kalktı.
- The man sitting next to me on the plane slept the whole way.
- Uçakta yanımda oturan adam bütün yol boyunca uyudu.
- The pilot increased the speed of the plane.
- Pilot uçağın hızını arttırdı.
- Making a model plane is interesting.
- Model uçak yapmak ilginçtir.
- The plane flew out of sight.
- Uçak gözden kayboldu.
- I only have two plane tickets.
- Sadece iki uçak biletim var.
- I was inside the plane.
- Uçağın içindeydim.
- Layla waved at the plane but nobody saw her.
- Layla uçağa el salladı ama kimse onu görmedi.
- After several delays, the plane finally left.
- Birkaç gecikmeden sonra, uçak nihayet kalktı.
- Our plane was cancelled because of adverse weather conditions.
- Olumsuz hava koşulları nedeniyle uçağımız iptal edildi.
- I slept on the plane.
- Uçakta uyudum.
- But was he sitting next to you on the plane?
- Ama o, uçakta senin yanında oturuyor muydu?
- I decided to stay on the plane.
- Uçakta kalmaya karar verdim.
- Our plane crashed into the sea.
- Uçağımız denize çakıldı.
- At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- Noel'de bana çok güzel bir model uçak almak için elinden geleni yaptı.
- I cannot travel by plane.
- Uçakla yolculuk edemem.
- His plane has not arrived at the airport yet.
- Uçağı henüz havaalanına varmadı.
- There's the plane from Urumqi.
- İşte Urumçi'den gelen uçak.
- He likes to build model planes.
- O, model uçak yapmayı seviyor.
- At what time does the plane from Nice arrive?
- Nice'ten gelen uçak saat kaçta varıyor?
- Tom was born on a plane.
- Tom bir uçakta doğdu.
- The plane left after a three-hour delay.
- Uçak üç saatlik bir gecikmeden sonra ayrıldı.
- The plane will arrive at three.
- Uçak saat üçte gelecek.
- I'll be on the next plane to Boston.
- Boston'a giden bir sonraki uçakta olacağım.
- She learned to fly many different kinds of planes.
- Birçok farklı türde uçağı uçurmayı öğrendi.
- Tom has never flown in a plane.
- Tom daha önce hiç uçağa binmedi.
- The plane is due at 7 p.m.
- Uçak saat yedide bekleniyor.
- I won't fly in a plane.
- Ben bir uçakta uçmayacağım.
- Our plane arrived late.
- Uçağımız geç geldi.
- I think that Tom will be on the same plane as me.
- Bence Tom benimle aynı uçakta olur.
- The plane will arrive at the airport thirty minutes late.
- Uçak, otuz dakika gecikmeyle havaalanına varacak.
- The plane took off at exactly nine o'clock.
- Uçak saat tam dokuzda havalandı.
- The plane exploded and plunged into the ocean, killing all the people on board.
- Uçak patladı ve okyanusa düştü ve uçaktaki herkes öldü.
- Tom's plane went missing.
- Tom'un uçağı kayboldu.
- At Christmas he went out of his way to buy me a really nice model plane.
- Noel'de bana güzel bir maket uçak almak için elinden geleni yaptı.
- The plane is now operational.
- Uçak şu anda çalışır durumda.
- The bad weather delayed the plane.
- Kötü hava uçağı geciktirdi.
- Father bought me a model plane.
- Babam bana bir model uçak aldı.
- I'd like to help, but I've got a plane to catch.
- Yardım etmek isterdim ama yetişmem gereken bir uçak var.
- Here's a magazine for you to read in the plane.
- İşte, uçakta okuman için bir dergi.
- Our plane was flying over the Pacific Ocean.
- Uçağımız Pasifik okyanusu üzerinde uçuyordu.
- It was determined that the plane crashed due to pilot error.
- Uçağın pilot hatası nedeniyle düştüğü belirlendi.
- John's parents seemed relieved to hear that his plane was on time.
- John'un ebeveynleri, uçağının zamanında geldiğini duydukları için rahatlamış gibi görünüyorlardı.
- How many passengers are on this plane?
- Bu uçakta kaç tane yolcu var?
- Because of heavy snow, the plane from Beijing arrived 20 minutes late.
- Yoğun kar yüzünden Pekin'den gelen uçak 20 dakika geç geldi.
- Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
- Mucizevi bir şekilde tüm yolcular yanan uçağı üç dakikadan kısa bir sürede terk etmeyi başardı.
- That fighter plane dropped a bomb.
- O savaş uçağı bir bomba attı.
- Our plane crashed into the sea.
- Uçağımız denize düştü.
- I've never seen a plane fly over this island.
- Bu adanın üzerinde uçan bir uçak hiç görmedim.
- The plane is completely out of control.
- Uçak tamamen kontrolden çıktı.
- We met on the plane.
- Biz uçakta karşılaştık.
- I made a paper plane.
- Kağıttan bir uçak yaptım.
- Both planes were flying at the same altitude.
- Her iki uçak da aynı irtifada uçuyordu.
- Buses, trains and planes convey passengers.
- Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.
- When does this plane reach Narita?
- Bu uçak Narita'ya ne zaman varacak?
- Tom is learning how to fly a plane.
- Tom bir uçağı nasıl uçuracağını öğreniyor.
- Mike, do planes usually shake like this?
- Mike, uçaklar genelde böyle sallanır mı?
- When does this plane reach Narita?
- Bu uçak Narita'ya ne zaman varır?
- How many were on the plane?
- Uçakta kaç kişi vardı?
- The wreckage of the plane was found in the desert.
- Uçağın enkazı çölde bulundu.
- What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
- You are on the wrong plane.
- Sen yanlış uçaktasın.
- The hijackers moved to the rear of the plane.
- Korsanlar, uçağın arka tarafına geçtiler.
- Their plane will soon take off.
- Onların uçakları yakında kalkacak.
- From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
- İstatistiksel bir bakış açısıyla, uçak yolculuğu araba yolculuğundan çok daha güvenlidir.
- I plan to read a book on the plane.
- Uçakta bir kitap okumayı planlıyorum.
- Have you ever been up in a plane?
- Hiç uçağa bindin mi?
- I've never flown in a plane.
- Hiç uçağa binmemiştim.
- Mike, do planes usually shake like this?
- Mike, uçaklar genellikle böyle sarsar mı?
- The plane was delayed on account of bad weather.
- Uçak kötü hava koşulları nedeniyle rötar yaptı.
- There are 5 exits on this plane.
- Bu uçakta 5 çıkış var.
- Intrepidly, he jumped out of the plane.
- O cesur bir şekilde uçaktan atladı.
- The plane landed safely.
- Uçak güvenli bir biçimde indi.
- You have to change planes in Boston.
- Boston'da uçakları değiştirmek zorundasın.
- I do know when your plane will land, but not when it takes off.
- Uçağın ne zaman ineceğini biliyorum, ama ne zaman kalktığını değil.
- I want to take a plane back to Boston.
- Boston'a geri dönmek için bir uçağa binmek istiyorum.
- At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
- Because of the bad weather, the plane's departure was delayed by two hours.
- Kötü hava koşulları nedeniyle uçağın kalkışı iki saat gecikti.
- The plane arrived exactly at nine.
- Uçak tam dokuzda geldi.
- This plane flies between Osaka and Hakodate.
- Bu uçak Osaka ve Hakodate arasında uçuyor.
- Please stay seated until the plane comes to a complete stop.
- Lütfen uçak tamamen durana kadar yerinizde kalın.
- Tom managed to get some sleep on the plane.
- Tom uçakta biraz uyumayı başardı.
- You must fasten your safety belts in a plane.
- Uçakta emniyet kemerlerinizi bağlamalısınız.
- Our plane is flying toward the south.
- Uçağımız güneye doğru uçuyor.
- Sami's plane crashed in the field.
- Sami'nin uçağı araziye düştü.
- The plane had already left the airport.
- Uçak çoktan havaalanından ayrılmıştı.
- Ask him when the next plane will be.
- Bir sonraki uçağın ne zaman kalkacağını sor.
- The plane came in 30 minutes late.
- Uçak 30 dakika geç geldi.
- I do know when your plane will land, but not when it takes off.
- Uçağının ne zaman ineceğini biliyorum ama ne zaman kalkacağını bilmiyorum.
- The plane flew east.
- Uçak doğuya uçtu.
- Tom never got on the plane.
- Tom uçağa hiç binmedi.
- The plane flew over Kate's house.
- Uçak Kate'in evinin üzerinden uçtu.
- The plane dropped bombs on the city.
- Uçak şehre bomba yağdırdı.
- The plane landed safely.
- Uçak güvenli bir şekilde indi.
- The plane will get in on time.
- Uçak zamanında inecek.
- Tom's plane is landing right now.
- Tom'un uçağı şu anda iniş yapıyor.
- I had never been on a plane before.
- Daha önce hiç uçağa binmemiştim.
- Tom is on this plane, too.
- Tom da bu uçakta.
- This plane flies nonstop to Tokyo.
- Bu uçak Tokyo'ya kesintisiz uçar.
- The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
- Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
- Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
- If we'd been on that plane, we'd be dead now.
- O uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olacaktık.
- Tom slept on the plane.
- Tom uçakta uyudu.
- Layla had her own private plane.
- Layla'nın kendi özel uçağı vardı.
- We would have bought the plane tickets if the price had been a little lower.
- Fiyatı biraz daha düşük olsaydı, uçak biletlerini alırdık.
- Why is the plane late?
- Uçak neden geç kaldı?
- Do you still remember your first plane trip?
- İlk uçak yolculuğunu hala hatırlıyor musun?
- I hurried to the airport lest I should be late for the plane.
- Uçağa geç kalmamak için aceleyle havaalanına gittim.
- I've never traveled by plane.
- Uçakla yolculuk etmedim hiç.
- He boarded a plane bound for Los Angeles.
- Los Angeles'a giden bir uçağa bindi.
- From a statistical point of view, a plane flight is much safer than a car trip.
- İstatistiklere göre uçakla gitmek, arabayla gitmekten çok daha güvenlidir.
- What time is your plane?
- Uçağın ne zaman?
- The plane flew over the mountain.
- Uçak dağın üzerinden uçtu.
- I wonder if the plane will arrive on time.
- Acaba uçak zamanında varacak mı?
- They said that contact with the plane had been lost.
- Uçakla irtibatın kesildiğini söylediler.
- Due to the bad weather, the plane was ten minutes late.
- Kötü hava nedeniyle uçak on dakika gecikti.
- I have never travelled by plane.
- Uçakla yolculuk etmedim hiç.
- What time is your plane scheduled to take off?
- Uçağınız ne zaman kalkacak?
- Bad weather will ground the plane.
- Kötü hava uçağı yere indirecek.
- I see a plane flying over our house.
- Evimizin üzerinde uçan bir uçak görüyorum.
- We have less than two hours until our plane leaves.
- Uçağımızın kalkmasına iki saatten az zaman var.
- We will be taking the same plane.
- Aynı uçağa bineceğiz.
- We met on the plane.
- Uçakta tanıştık.
- Our plane was about thirty minutes late.
- Uçağımız otuz dakika gecikti.
- What time will the plane depart?
- Uçak saat kaçta hareket edecek?
- The plane was soon out of sight.
- Uçak çok geçmeden gözden kaybolmuştu.
- He thinks that planes are safer than cars.
- Uçakların arabalardan daha güvenli olduğunu düşünüyor.
- The plane has hit several air pockets.
- Uçak birkaç hava boşluğuna çarptı.
- It was determined that the plane crashed due to pilot error.
- Uçağın pilot hatası nedeniyle düştüğü tespit edildi.
- I have to catch a plane in three hours.
- Üç saat içinde bir uçağı yakalamak zorundayım.
- I had no choice but to take the plane.
- Uçağa binmekten başka çarem yoktu.
- Our plane is thirty minutes late.
- Uçağımız 30 dakika gecikti.
- The pilot landed the plane safely.
- Pilot uçağı güvenle indirdi.
- Tom has a private plane.
- Tom'un özel uçağı var.
- My dad bought a model plane for me for Christmas.
- Babam Noel için bana model uçak aldı.
- When does your plane depart?
- Senin uçağın ne zaman kalkıyor?
- A plane crashed into a mountain.
- Bir uçak bir dağa çarptı.
- The plane arrived on time.
- Uçak zamanında geldi.
- I have a plane to catch.
- Yakalamam gereken bir uçak var.
- At Christmas he went out of his way to buy me a really nice model plane.
- Noel'de bana gerçekten güzel bir model uçak almak için zahmet etti.
- How are air traffic controllers able to keep track of so many planes at once?
- Hava trafik kontrolörleri aynı anda bu kadar çok uçağı nasıl takip edebiliyor?
- Tom and Mary were sitting next to each other on the plane.
- Tom ve Mary uçakta yan yana oturuyorlardı.
- What time shall we arrive at Sapporo if we take this plane?
- Bu uçağa binersek Sapporo'ya ne zaman varırız?
- The controls of the plane were out of order.
- Uçağın kontrolleri bozuktu.
- We bought our plane tickets two months in advance.
- Uçak biletlerimizi iki ay önceden aldık.
- I think Tom will be on the same plane as me.
- Sanırım Tom benimle aynı uçakta olacak.
- Normally, I'm not afraid of planes.
- Normal olarak uçaklardan korkmam.
- The plane was flying far above the clouds.
- Uçak, bulutların çok üzerinde uçuyordu.
- A plane ticket is more expensive than a train ticket.
- Uçak bileti, tren biletinden daha pahalıdır.
- We took a plane from Tokyo to Sapporo.
- Tokyo'dan Sapporo'ya kadar bir uçağa bindik.
- I felt relieved when my plane landed safely.
- Uçağım sağ salim indiğinde rahatladım.
- The plane has touched down.
- Uçak iniş yaptı.
- The rudder works to control the yaw of the plane.
- Dümen uçağın yalpalamasını kontrol etmek için çalışır.
- Sami was on that plane.
- Sami o uçaktaydı.
- I wonder whether or not the plane will arrive on time.
- Uçağın zamanında varıp varmayacağını merak ediyorum.
- This is the first time Tom has ever been on a plane.
- Tom ilk kez uçağa biniyor.
- Sami's plane crashed in the field.
- Sami'nin uçağı tarlaya düştü.
- All the passengers were evacuated from the plane.
- Bütün yolcular uçaktan tahliye edildi.
- A plane ticket is more expensive than a train ticket.
- Uçak bileti tren biletinden daha pahalıdır.
- The bad weather delayed the plane's departure by two hours.
- Kötü hava uçağın kalkışını iki saat geciktirdi.
- I was thinking about the planes.
- Uçakları düşünüyordum.
- My plane had already taken off.
- Uçağım çoktan kalkmıştı.
- The plane was flying far above the clouds.
- Uçak bulutların çok üzerinde uçuyordu.
- Science builds planes and skyscrapers, but faith brings them together.
- Bilim, uçak ve gökdelenler inşa eder ama iman onları bir araya getirir.
- Our plane landed in Ankara late at night.
- Uçağımız gece geç saatte Ankara'ya indi.
- The plane gets in at eight o'clock.
- Uçak saat sekizde inecek.
- The pilot bailed out before the plane crashed.
- Pilot uçak yere çakılmadan önce paraşütle atladı.
- This plane can fly at 800 miles an hour.
- Bu uçak saatte 800 mil hızla uçabilir.
- The plane is ready for take-off.
- Uçak kalkışa hazır.
- All the passengers left the plane in a hurry.
- Tüm yolcular uçağı aceleyle terk etti.
- We have a plane to catch.
- Yetişmemiz gereken bir uçak var.
- His plane has not arrived at the airport yet.
- Uçağı havaalanına henüz varmadı.
- Do you know the time of arrival of his plane?
- Uçağın varış zamanını biliyor musun?
- Tom and I'll be on the same plane.
- Tom ve ben aynı uçakta olacağız.
- Tom gave me a book to read on the plane.
- Tom bana uçakta okumam için bir kitap verdi.
- Did you really fly the plane?
- Gerçekten uçağı uçurdun mu?
- Tom managed to sleep a few hours on the plane.
- Tom uçakta birkaç saat uyumayı başardı.
- Intrepidly, he jumped out of the plane.
- Cesurca uçaktan atladı.
- Planes can be diverted.
- Uçakların yönü değiştirilebilir.
- But was he sitting next to you on the plane?
- Ama uçakta yanınızda mı oturuyordu?
- What time is your plane scheduled to leave?
- Uçağınız ne zaman kalkacak?
- Seen from the plane, the island looks very beautiful.
- Uçaktan bakıldığında, ada çok güzel görünüyor.
- I missed the two o'clock plane.
- Saat iki uçağını kaçırdım.
- Because of the bad weather, the plane was delayed three hours.
- Kötü hava koşulları yüzünden uçak üç saat rötar yaptı.
- There is a plane above the church.
- Kilisenin üstünde bir uçak var.
- If I'd taken that plane, I wouldn't be alive now.
- Eğer o uçağa binmiş olsaydım, şimdi hayatta olmazdım.
- I dropped everything and grabbed the first plane out of Boston for this.
- Bunun için her şeyi bırakıp Boston'dan kalkan ilk uçağa bindim.
- What time does your plane leave?
- Uçağın saat kaçta kalkacak?
- Nobody got on the plane.
- Uçağa kimse binmedi.
- Layla tried to attract the attention of the plane, but she was too far to be seen.
- Leyla uçağın dikkatini çekmeye çalıştı ama görülemeyecek kadar uzaktı.
- If you leave right now, you'll be in time for the plane for sure.
- Şimdi çıkarsan uçağa yetişeceğinden emin olabilirsin.
- What time shall we arrive at Sapporo if we take this plane?
- Bu uçağa binersek ne zaman Sapporo'ya varacağız?
- The tail at the rear of the plane provides stability.
- Uçağın arkasındaki kuyruk denge sağlar.
- We were on a plane flying to Boston at that time.
- O sırada Boston'a uçan bir uçaktaydık.
- The plane will land before long.
- Uçak çok geçmeden inecek.
- You have to change planes in Boston.
- Boston'da uçak değiştirmek zorundasın.
- The plane was three hours late due to bad weather.
- Uçak kötü hava yüzünden üç saat geç kalmıştı.
- Our plane was dangerously approaching the Turkish Airlines airliner.
- Uçağımız tehlikeli bir şekilde Türk Hava Yolları uçağına yaklaşıyordu.
- The plane has touched down.
- Uçak yere indi.
- The plane flew toward the west.
- Uçak batıya doğru uçtu.
- The plane is at the airport.
- Uçak havaalanında.
- What time is your plane landing?
- Uçağınız ne zaman iniyor?
- Because of the bad weather, the plane's departure was delayed by two hours.
- Kötü hava yüzünden, uçağın kalkışı iki saat ertelendi.
- Tom is learning how to fly a plane.
- Tom bir uçağın nasıl uçurulacağını öğreniyor.
- Because of the bad weather, the plane was delayed three hours.
- Kötü hava koşullarından dolayı, uçak üç saat gecikti.
- The plane arrived at Itami Airport on time.
- Uçak Itami Havaalanı'na zamanında vardı.
- The plane was delayed for two hours on account of the bad weather.
- Uçak kötü hava yüzünden iki saat ertelendi.
- I've got a plane to catch.
- Yakalamam gereken bir uçak var.
- The pilot increased the speed of the plane.
- Pilot uçağın hızını artırdı.
- They went aboard the plane.
- Onlar uçağa bindi.
- Tom got off the plane.
- Tom uçaktan indi.
Show More (622)
|