|
- His ideas sounded slightly absurd to me.
- Fikirleri bana biraz saçma geldi.
- He found the whole concept totally absurd.
- Tüm bu konsepti tamamen saçma buldu.
- Why are we continuing along this absurd path?
- Neden bu saçma yolda ilerlemeye devam ediyoruz?
- It is absurd from every angle.
- Her açıdan saçma.
- This was by no means an absurd request.
- Bu hiçbir şekilde saçma bir talep değildi.
- Closing Sangatte without closing borders is obviously inconsistent, absurd and ineffective.
- Sınırları kapatmadan Sangatte'yi kapatmak açıkça tutarsız, saçma ve etkisizdir.
- What you are now proposing to do is not merely contrary to the law, but is positively absurd.
- Şu anda yapmayı önerdiğiniz şey yalnızca yasaya aykırı değil, aynı zamanda kesinlikle saçma.
- The rules are also taking on an absurd and increasing complexity, which is out of step with reality.
- Kurallar da gerçeklikle bağdaşmayan saçma ve giderek artan bir karmaşıklığa bürünüyor.
- The idea that we should have fewer votes seems absurd.
- Daha az oy kullanmamız gerektiği fikri saçma görünüyor.
- When I was in Cape Town for the ACP, it was absurd that local producers were asking me to help them.
- ACP için Cape Town'dayken yerel üreticilerin benden kendilerine yardım etmemi istemeleri çok saçmaydı.
- What is going on here is quite simply absurd, at any rate from an outsider's point of view.
- Burada olup bitenler, en azından dışarıdan bakan birinin bakış açısına göre, oldukça saçma.
- What you are now proposing to do is not merely contrary to the law, but is positively absurd.
- Şu anda yapmayı önerdiğiniz şey sadece yasaya aykırı değil, aynı zamanda kesinlikle saçmadır.
- There is no reason for such absurd peregrinations on political or economic, organisational or geographical grounds.
- Siyasi ya da ekonomik, örgütsel ya da coğrafi gerekçelerle bu tür saçma sapan geziler için hiçbir neden yoktur.
- It is not only absurd but also unacceptable, and for two reasons.
- Bu sadece saçma değil, aynı zamanda iki nedenden ötürü kabul edilemez.
- The summit's reference to resolution 1368 is absurd.
- Zirvenin 1368 sayılı karara atıfta bulunması saçmadır.
- It is absurd to claim that US peacekeepers would run the gauntlet of anti-American prejudice.
- ABD'li barış gücü askerlerinin Amerikan karşıtı önyargılarla mücadele edeceğini iddia etmek saçmadır.
- This is why this plenary debate and the vote in this form and at this time are a little absurd and premature, in fact.
- Bu nedenle bu genel kurul tartışması ve oylama bu şekilde ve bu zamanda biraz saçma ve erken aslında.
- As our rapporteur has already described, that is completely absurd.
- Raportörümüzün de daha önce açıkladığı gibi, bu tamamen saçmadır.
- This runs counter to a credible cohesion policy and I regard it as being totally absurd!
- Bu, inandırıcı bir uyum politikasına ters düşmektedir ve ben bunu tamamen saçma olarak görüyorum!
- Finally, we are also pleased that the Commission has not put forward the absurd idea of a Congress.
- Son olarak, Komisyon'un saçma sapan bir Kongre fikrini ortaya atmamış olmasından da memnuniyet duyuyoruz.
- It is absurd to believe that if the end is noble any means can be justified.
- Eğer amaç asilse her türlü aracın haklı gösterilebileceğine inanmak saçmadır.
- That is of course a completely absurd policy, and one we can completely revise.
- Bu elbette tamamen saçma bir politikadır ve bu politikayı tamamen gözden geçirebiliriz.
- We cannot afford to let this absurd situation continue any longer.
- Bu saçma durumun daha fazla devam etmesine izin veremeyiz.
- This is an absurd situation.
- Bu çok saçma bir durum.
- Despite this, the Liberal Group has re-tabled this absurd proposal.
- Buna rağmen Liberal Grup bu saçma öneriyi yeniden gündeme getirmiştir.
- But it's absurd, because it exists on another level.
- Fakat bu saçmadır, çünkü o farklı bir düzeyde var olur.
- It's all so absurd.
- Bu tamamen çok saçma.
- This is an absurd decision.
- Bu saçma bir karar.
- If life is ridiculous and absurd, be glad that it is not tedious.
- Hayat gülünç ve saçmaysa, sıkıcı olmadığı için mutlu olun.
- What's happening here is absurd.
- Burada olanlar saçma.
- It is absurd to try to persuade them.
- Onları ikna etmeye çalışmak çok saçma.
- That's just absurd.
- O sadece saçma.
- It doesn't seem so absurd.
- Bu o kadar saçma görünmüyor.
- It sounds really absurd.
- Kulağa gerçekten saçma geliyor.
- It is absurd trying to persuade him.
- Onu ikna etmeye çalışmak çok saçma.
- It's almost as absurd as building a nuclear reactor inside a castle.
- Bu neredeyse bir kale içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma.
- It's an absurd allegation.
- Bu saçma bir iddia.
- Life is but an absurd dream.
- Hayat saçma bir rüyadan ibaret.
- What an absurd idea!
- Ne saçma bir fikir!
- At first, the idea seemed absurd.
- İlk başta, fikir saçma görünüyordu.
- Many great scientists had thought about absurd things.
- Birçok büyük bilim insanı saçma sapan şeyler düşünmüştü.
- Absurd things happen here.
- Saçma şeyler burada olur.
- Your method of teaching English is absurd.
- İngilizce öğretme yöntemin saçma.
- Those animals' behavior is absurd.
- Şu hayvanların davranışı saçmadır.
- It's all so absurd.
- Her şey çok saçma.
- This is absurd.
- Bu çok saçma.
- It doesn't seem so absurd.
- O kadar da saçma görünmüyor.
- It's absurd never to admit your mistakes.
- Hatalarını asla kabul etmemen saçma.
- That's absurd.
- Bu çok saçma.
- The chairman rejected his absurd proposal.
- Saçma önerisini başkan reddetti.
- What's happening here is absurd.
- Burada olanlar çok saçma.
- It's almost as absurd as building a nuclear reactor inside a castle.
- Bu neredeyse bir kalenin içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma.
- It is absurd trying to persuade him.
- Onu ikna etmeye çalışmak saçma.
- It's quite absurd of you to tell her that sort of thing.
- Ona böyle bir şey söylemen oldukça saçma.
- That's just absurd.
- Bu çok saçma.
- What an absurd question!
- Ne saçma bir soru!
- At first, the idea seemed absurd.
- İlk başta bu fikir saçma gelmişti.
- The idea seemed absurd at first.
- Fikir, ilk başta saçma görünüyordu.
- Those animals' behavior is absurd.
- Bu hayvanların davranışları çok saçma.
- Your method of teaching English is absurd.
- İngilizce öğretme yönteminiz çok saçma.
- The idea seemed absurd at first.
- Fikir ilk başta saçma göründü.
- Do you like absurd humor?
- Saçma mizahı sever misin?
- He refused to accept such an absurd proposal.
- Böyle saçma bir teklifi kabul etmeyi reddetti.
- That's the most absurd idea I've ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en saçma fikir.
- I think this is totally absurd.
- Bence bu tamamen saçma.
- This is absurd.
- Bu saçma.
- But that's absurd.
- Ama bu çok saçma.
- It's quite absurd of you to tell her that sort of thing.
- Ona böyle bir şey söylemeniz çok saçma.
- That's the most absurd idea I've ever heard.
- Bu duyduğum en saçma fikir.
- That's absurd!
- Bu çok saçma!
- How absurd!
- Ne kadar saçma!
- This is the most absurd thing I have ever heard.
- Bu şimdiye kadar duyduğum en saçma şey.
- It is absurd to try to persuade them.
- Onları ikna etmeye çalışmak saçma.
- That's quite absurd.
- Bu çok saçma.
- But that's absurd.
- Ama o saçma.
- Absurd things happen here.
- Burada saçma sapan şeyler oluyor.
- It's an absurd allegation.
- O saçma bir iddia.
- There are many absurd things in this world, but peanut butter is not one of them.
- Bu dünyada birçok saçma şey var, ama fıstık ezmesi onlardan biri değil.
Show More (77)
|
|
- This is, indeed, an absurd situation, for which we bear a large share of the responsibility.
- Bu gerçekten de, sorumluluğunun büyük bir kısmını taşıdığımız absürt bir durumdur.
- This absurd situation does, however, reflect the times in which we live.
- Ancak bu absürt durum, içinde yaşadığımız zamanı yansıtmaktadır.
- Life is but an absurd dream.
- Hayat ancak absürt bir rüyadır.
- What an absurd question!
- Ne absürt bir soru!
- That's just absurd.
- O yalnızca absürt.
Show More (2)
|
