accord - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
accord anlaşma n.
  • Lastly, ladies and gentlemen, the principle of impartiality is wholly in line with the Oslo accords.
  • Son olarak bayanlar ve baylar, tarafsızlık ilkesi Oslo anlaşmalarıyla tamamen uyumludur.
  • It is worth recalling the circumstances in which the Schengen Accord was built into the treaties.
  • Schengen Mutabakatının anlaşmalara dahil edildiği koşulları hatırlamakta fayda var.
  • You have spoken of having more than an accord à minimum.
  • Asgari bir anlaşmadan daha fazlasına sahip olmaktan bahsettiniz.
Show More (6)
accord vermek v.
  • I think, according high priority to the quality of the material is the key to success for a car producer.
  • Malzemenin kalitesine yüksek öncelik vermenin bir otomobil üreticisi için başarının anahtarı olduğunu düşünüyorum.
  • These actions are testimony to the importance that the Council accords the issue of controls at maritime borders.
  • Bu eylemler, Konseyin deniz sınırlarındaki kontroller konusuna verdiği önemin bir göstergesidir.
  • These actions are testimony to the importance that the Council accords the issue of controls at maritime borders.
  • Bu eylemler, Konsey'in deniz sınırlarındaki kontroller konusuna verdiği önemin bir göstergesidir.
Show More (3)
accord göre n.
  • A New World did not established according the principles of freedom, human rights and real democracy.
  • Yeni Dünya özgürlük, insan hakları ve gerçek demokrasi ilkelerine göre kurulmamıştır.
  • A New World did not established according the principles of freedom, human rights and real democracy.
  • Yeni Dünya özgürlük, insan hakları ve gerçek demokrasi ilkelerine göre kurulmadı.
  • According the bible, the pelican fed its chicks with its own blood.
  • İncil'e göre, pelikan civcivlerini kendi kanıyla besledi.
Show More (1)
accord uyum n.
  • The results of my recent experiments are in accord with Einstein's studies.
  • Son deneylerimin sonuçları Einstein'ın çalışmalarıyla uyumlu.
  • Today, after mature consideration and in complete accord with my conscience, I have voted 'no'.
  • Bugün, olgun bir değerlendirmenin ardından ve vicdanımla tam bir uyum içerisinde 'hayır' oyu kullandım.
  • Today, after mature consideration and in complete accord with my conscience, I have voted 'no'.
  • Bugün olgun bir değerlendirmenin ardından ve vicdanımla tam bir uyum içerisinde "hayır" oyu kullandım.
Show More (0)
accord birlik n.
  • How does this actually accord with the Union's policy on competition?
  • Bu durum Birliğin rekabete ilişkin politikasıyla ne kadar uyumludur?
  • We have to convince people that it is essential to accord a single, full and complete personality to the Union.
  • İnsanları, Birliğe tek, tam ve eksiksiz bir kişilik kazandırmanın elzem olduğuna ikna etmeliyiz.
Show More (-1)
accord uyuşma n.
  • Their reports don't accord.
  • Raporları uyuşmuyor.
  • Their reports don't accord.
  • Onların raporları uyuşmuyor.
Show More (-1)
accord anlaşma (iki devlet arasında olan) n.
  • They are discussing a new accord on human rights.
  • İnsan haklarına ilişkin yeni bir anlaşma üzerinde tartışıyorlar.
Show More (-2)
accord anlaşmak v.
  • The Lusaka and Arusha peace accords have failed to end the violence and internal conflict.
  • Lusaka ve Arusha barış anlaşmaları şiddeti ve iç çatışmayı sona erdirmekte başarısız oldu.
Show More (-2)
accord mutabakat n.
  • Fifteen Member States reached common accord and a common position, along with the Commission.
  • On beş Üye Devlet, Komisyon ile birlikte ortak bir mutabakata ve ortak bir pozisyona varmıştır.
Show More (-2)
accord sağlama n.
  • This option accords with established procedures and ensures proper scrutiny.
  • Bu seçenek yerleşik usullere uygundur ve uygun bir inceleme yapılmasını sağlamaktadır.
Show More (-2)