|
- The children were hungry for affection.
- Çocuklar sevgiye açtılar.
- To maintain a friendship, there must be mutual affection.
- Bir arkadaşlığı sürdürmek için, karşılıklı sevgi olması gerekir.
- The baby transferred its affection to its new mother.
- Bebek sevgisini yeni annesine aktardı.
- Children need affection and love.
- Çocukların şefkate ve sevgiye ihtiyacı vardır.
- Mary considered herself unworthy of the affection Tom offered her.
- Mary, Tom'un kendisine sunduğu sevgiye layık olmadığını düşünüyordu.
- Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie Joseph'in elini sıktı ve onu sevgiyle selamladı.
- She has a great affection for her little brothers.
- Onun küçük erkek kardeşleri için büyük bir sevgisi var.
- She is hungry for affection.
- O sevgiye aç.
- Tom was desperate for Mary's affection.
- Tom, Mary'nin sevgisi için çaresizdi.
- To maintain a friendship, there must be mutual affection.
- Arkadaşlığı sürdürmek için karşılıklı sevgi olmalı.
- She has a great affection for her parents.
- Ailesine karşı büyük bir sevgi besliyor.
- Don't toy with her affections.
- Onun sevgisiyle oynama.
- She is hungry for affection.
- Sevgiye aç.
- She has a great affection for her parents.
- Onun anne ve babasına büyük sevgisi var.
- He won her affection.
- Onun sevgisini kazandı.
- She has a great affection for her little brothers.
- Küçük kardeşlerine karşı büyük bir sevgi besliyor.
- All Tom needs is a little love and affection.
- Tom'un bütün ihtiyacı olan şey biraz aşk ve sevgi.
- Mary considered herself unworthy of the affection Tom offered her.
- Mary, Tom'un ona sunduğu sevgiye layık olmadığını düşünüyordu.
- To maintain a friendship, there must be mutual affection.
- Bir arkadaşlığı sürdürmek için karşılıklı sevgi olmalıdır.
- Especially do not feign affection.
- Özellikle sevgi taklidi yapmayın.
- Love has been described as an affection curable by marriage.
- Aşk, evlilikle tedavi edilebilen bir sevgi olarak tanımlanmıştır.
- I feel a deep affection for you.
- Sana karşı derin bir sevgi besliyorum.
- To maintain a friendship, there must be mutual affection.
- Bir arkadaşlığı sürdürmek için, karşılıklı sevgi olmalı.
- He tried to gain her affection.
- Onun sevgisini kazanmaya çalıştı.
- The world needs more affections.
- Dünyanın daha fazla sevgiye ihtiyacı var.
- Love has been described as an affection curable by marriage.
- Aşk evlilik tarafından tedavi edilebilen bir sevgi olarak tanımlandı.
- Tom has a deep affection for Mary.
- Tom'un Mary'ye karşı derin bir sevgisi var.
- Children need affection and love.
- Çocukların şevkat ve sevgiye ihtiyacı var.
- His affection for us seems exaggerated.
- Bize olan sevgisi abartılı görünüyor.
Show More (26)
|