allow (someone or something) into (something or some place) - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
allow (someone or something) into (something or some place) (birinin/bir şeyin bir yere/bir şeye) girmesine izin vermek v.
  • Dan was allowed into the interrogation room.
  • Dan'in sorgu odasına girmesine izin verildi.
  • Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring.
  • Tom, küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırmıştı, böylece bir Japon kaplıcasına girmesine izin verilecekti.
  • Tom wasn't allowed into Mary's hospital room.
  • Tom'un Mary'nin hastane odasına girmesine izin verilmedi.
Show More (1)