|
- Lastly, our institutions should find out whether the money stolen from the Peruvian people is indeed in our banks.
- Son olarak kurumlarımız Peru halkından çalınan paranın gerçekten bankalarımızda olup olmadığını öğrenmelidir.
- However, it is not just our problem, it is also the problem of the banks.
- Ancak bu sadece bizim sorunumuz değil, aynı zamanda bankaların da sorunu.
- They are pension funds, banks and insurance companies.
- Bunlar emeklilik fonları, bankalar ve sigorta şirketleridir.
- The government has announced its intention to sell the state-owned banks in the near future.
- Hükümet, devlet bankalarını yakın gelecekte satma niyetini açıklamıştır.
- In this compromise, it was decided that banks are subject to appropriate supervisory and transparency rules.
- Bu uzlaşmada, bankaların uygun denetim ve şeffaflık kurallarına tabi olması kararlaştırılmıştır.
- Even now, European banks are still making huge profits from the trafficking of drugs, arms and people.
- Şu anda bile Avrupa bankaları uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığından büyük karlar elde etmeye devam ediyor.
- The sector is concentrated - 10 banks hold 70% of assets.
- Sektör yoğunlaşmıştır - 10 banka varlıkların %70'ini elinde tutmaktadır.
- Basle II concerns the capital base of banks.
- Basle II bankaların sermaye tabanı ile ilgilidir.
- After all, for years, banks have claimed that cross-border payments only account for 1% of the total transfers.
- Sonuçta, bankalar yıllardır sınır ötesi ödemelerin toplam transferlerin sadece %1'ini oluşturduğunu iddia etmektedir.
- There are sound arguments why banks should not charge anything at all for electronic cross-border payments.
- Bankaların elektronik sınır ötesi ödemeler için hiçbir ücret almaması gerektiğine dair sağlam argümanlar bulunmaktadır.
- Those transactions were covered as “duty losses” by state transfers to these banks.
- Bu işlemler, söz konusu bankalara devlet transferleri yoluyla “görev zararları” olarak karşılanmıştır.
- Sadly, however, these are also the vessels with the biggest outstanding debts to the banks.
- Ancak ne yazık ki bu gemiler aynı zamanda bankalara en fazla borcu olan gemilerdir.
- Maybe an onus on banks to put up notices in all their branches displaying these rules and regulations could be one way.
- Belki de bankaların tüm şubelerine bu kural ve düzenlemeleri gösteren ilanlar asmaları bir yol olabilir.
- We know that the large banks are no longer interested in them.
- Büyük bankaların artık onlarla ilgilenmediğini biliyoruz.
- But influence can still be asserted through the state-owned banks.
- Fakat, devlet bankaları yoluyla hâlâ nüfuz icra edilebilmektedir.
- At present, banks are almost rewarded when they lose your money.
- Şu anda bankalar paranızı kaybettiklerinde neredeyse ödüllendiriliyorlar.
- The issue of winding up or restructuring those banks is not solved yet.
- Bu bankaları tasfiye etme veya yeniden yapılandırma konusu henüz çözülmemiştir.
- M2 means M1 plus savings deposits plus other short-term claims on banks.
- M2 ise, M1 artı tasarruf mevduatı artı bankalardan diğer kısa vadeli alacaklar anlamına gelir.
- These negotiations also cover external debt, the ethical position of businesses and the European banks.
- Bu müzakereler aynı zamanda dış borçlar, işletmelerin etik konumu ve Avrupa bankalarını da kapsamaktadır.
- The privatisation of public companies, including banks, is on the agenda.
- Bankalar da dahil olmak üzere kamu şirketlerinin özelleştirilmesi gündemde.
- We can only hope that the banks really are aware of this.
- Sadece bankaların bunun gerçekten farkında olduklarını umabiliriz.
- The financial sector therefore has to be reinforced to make banks more competitive.
- Dolayısıyla, bankaların rekabet yeteneğini arttırmak üzere mali sektörün güçlendirilmesi gerekir.
- Its mandate is to invest where other banks fear to tread.
- Görevi, diğer bankaların adım atmaya korktuğu yerlere yatırım yapmaktır.
- What is there for the national banks to do when there is a Central European Bank?
- Bir Avrupa Merkez Bankası varken ulusal bankalar ne yapabilir?
- In this case, partner banks which also distribute funds need to provide detailed information about the investments.
- Bu durumda fon dağıtan ortak bankaların da yatırımlar hakkında detaylı bilgi vermeleri gerekmektedir.
- The major private banks are often offshoots of industrial groups.
- Büyük özel bankalar, genellikle, sanayi gruplarına bağlıdır.
- The banks are responsible for this, for that is where the problem lies.
- Bunun sorumlusu bankalardır çünkü sorun burada yatmaktadır.
- The banks and their staff have also contributed a great deal to the smooth transition.
- Bankalar ve çalışanları da yumuşak geçiş sürecine büyük katkıda bulunmuşlardır.
- However, further steps are necessary, such as the reduction of the still considerable role of the state banks.
- Ancak, devlet bankalarının hâlâ çok büyük olan rolünün azaltılması gibi yeni adımlar gereklidir.
- The banks have always been able to raise interest rates and bank charges overnight.
- Bankalar her zaman faiz oranlarını ve banka masraflarını bir gecede artırabilmişlerdir.
- We are encouraging banks to open their counters on 1 January 2002.
- Bankaları 1 Ocak 2002 tarihinde gişelerini açmaya teşvik ediyoruz.
- They are pension funds, banks and insurance companies.
- Bunlar emeklilik fonları, bankalar ve sigorta şirketleri.
- M2 generally means M1 plus savings deposits plus other short-term claims on banks.
- M2 genel olarak M1 artı tasarruf mevduatı artı bankalardan diğer kısa vadeli alacaklar anlamına gelir.
- The aim is, as mentioned, to modernise the existing capital requirements for banks and investment firms.
- Amaç, belirtildiği üzere, bankalar ve yatırım şirketleri için mevcut sermaye gerekliliklerini modernize etmektir.
- Shopkeepers have already had to carry out, free of charge, the work of the banks during the introduction of the euro.
- Esnaf, Avro'nun piyasaya sürülmesi sırasında bankaların yaptığı işleri ücretsiz olarak yapmak zorunda kalmıştır.
- It is the tyranny of banks and imperialist wars which turns people into Osama Bin Ladens.
- İnsanları Usame Bin Ladin'e dönüştüren bankaların ve emperyalist savaşların zorbalığıdır.
- The banks have always refused to make the necessary investment to keep the cost of cross-border transfers down.
- Bankalar, sınır ötesi transferlerin maliyetini düşük tutmak için gerekli yatırımı yapmayı her zaman reddetmiştir.
- These negotiations also cover external debt, the ethical position of businesses and the European banks.
- Bu müzakereler aynı zamanda dış borçları, işletmelerin ve Avrupa bankalarının etik konumunu da kapsamaktadır.
- Some state banks have been used as instruments for channelling subsidised credits to specific sectors, like agriculture.
- Bazı devlet bankaları, tarım gibi belirli sektörlere sübvansiyonlu kredi aktarılması için araç olarak kullanılmıştır.
- However, we are waiting on the banks.
- Ancak bankaları bekliyoruz.
- The opening-up of markets is already turning out to mean good business for business groups, banks and insurers.
- Piyasaların açılması şimdiden iş grupları, bankalar ve sigortacılar için iyi bir iş anlamına gelmeye başladı.
- In this case, partner banks which also distribute funds need to provide detailed information about the investments.
- Bu durumda, aynı zamanda fon dağıtan ortak bankaların yatırımlar hakkında detaylı bilgi vermesi gerekmektedir.
- Lending rates generally consist of the average rate charged on loans granted by reporting banks.
- Kredi faiz oranları genellikle bildiren bankalarca verilen kredilere uygulanan ortalama orandır.
- In this matter, a large proportion of the blame must be apportioned to the banks and financial institutions.
- Bu konuda suçun büyük bir kısmı bankalara ve finans kuruluşlarına yüklenmelidir.
- Consequently, it invests where other banks fear to tread.
- Sonuç olarak, diğer bankaların adım atmaya korktuğu yerlere yatırım yapmaktadır.
- The extent to which the banks will participate is an open question here.
- Bankaların ne ölçüde katılacağı burada açık bir sorudur.
- Banks, insurance companies and pension funds have been weakened.
- Bankalar, sigorta şirketleri ve emeklilik fonları zayıflatıldı.
- In this compromise, it was decided that banks are subject to appropriate supervisory and transparency rules.
- Bu uzlaşmada bankaların uygun denetim ve şeffaflık kurallarına tabi olması kararlaştırılmıştır.
- Small banks are struggling.
- Küçük bankalar mücadele ediyorlar.
- I don't believe in banks.
- Bankalara inanmam.
- There was a run on the banks.
- Bankalara hücum oldu.
- The majority of big banks are introducing this system.
- Büyük bankaların çoğunluğu bu sisteme geçiş yapıyor.
- Banks open at nine o'clock.
- Bankalar saat dokuzda açılır.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde şemsiye ödünç vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Banks across the country had closed their doors.
- Ülke genelinde bankalar kapılarını kapamıştı.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli günde sana şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu günde sırtlarını dönerler.
- Layla was robbing banks.
- Layla banka soyuyordu.
- Banks refused to lend money to Japanese-Americans.
- Bankalar Japon-Amerikalılara borç vermeyi reddetti.
- Small banks are struggling.
- Küçük bankalar zor durumda.
- Swiss banks are very secretive.
- İsviçre bankaları çok gizlidir.
- The banks are closed.
- Bankalar kapalı.
- Banks open at nine o'clock.
- Bankalar dokuzda açarlar.
- How can banks prepare for the next recession?
- Bankalar bir sonraki durgunluğa nasıl hazırlanabilir?
- Layla was robbing banks.
- Leyla banka soyuyordu.
- Layla has been robbing banks.
- Leyla bankaları soyuyor.
- Layla was an expert at robbing banks.
- Leyla banka soyma konusunda bir uzmandı.
- Greek banks could soon run out of money.
- Yakında Yunan bankalarının paraları tükenebilir.
- You had better hurry because the banks will close soon.
- Bankalar yakında kapanacağı için acele etsen iyi olur.
- The banks are closed today.
- Bankalar bugün kapalı.
- The banks rob people, and people rob the banks.
- Bankalar insanları soyar, insanlar da bankaları.
- These large banks are too big to fail.
- Bu büyük bankalar batmak için çok büyük.
- You had better hurry because the banks will close soon.
- Acele etsen iyi olur, çünkü bankalar yakında kapanacak.
- German banks are among Europe's most troubled.
- Alman bankaları Avrupa'nın en sıkıntılıları arasındadır.
- Are banks open on Monday?
- Pazartesi günü bankalar açık mı?
- Layla has been robbing banks.
- Layla banka soyuyordu.
- Tom doesn't think banks are open today.
- Tom bugün bankaların açık olduğunu düşünmüyor.
- Businessmen could not pay back money they owed the banks.
- İşadamları bankalara olan borçlarını ödeyemiyorlardı.
- Banks are cutting lending to industrial borrowers.
- Bankalar endüstriyel boçlulara kredi vermeyi kesiyor.
- Banks across the country had closed their doors.
- Ülke çapında bankalar kapılarını kapatmıştı.
- Last Monday was a holiday, so the banks were closed.
- Geçen Pazartesi tatil olduğu için bankalar kapalıydı.
- Banks are cutting lending to industrial borrowers.
- Bankalar endüstriyel borçlanıcılara kredi vermeyi kesiyor.
- Layla was an expert at robbing banks.
- Layla banka soyma konusunda uzmandı.
- Last Monday was a holiday, so the banks were closed.
- Geçen Pazartesi tatildi, bu yüzden bankalar kapalıydı.
- Within hours, many of the other banks had to close.
- Saatler içinde diğer bankaların çoğunun kapanması gerekmiştir.
- The banks are closed Sunday.
- Bankalar pazar günleri kapalıdır.
- Greek banks could soon run out of money.
- Yunan bankalarının yakında parası bitebilir.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde sana bir şemsiye vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- Swiss banks are very secretive.
- İsviçre bankaları çok gizli.
- The banks aren't open on Saturdays.
- Cumartesi günleri bankalar açık değil.
- The majority of big banks are introducing this system.
- Büyük bankaların çoğu bu sistemi uygulamaya koyuyor.
- Sami had a lot of money in the banks.
- Sami'nin bankalarda çok parası vardı.
- You should hurry, because the banks will be closing soon.
- Acele etmelisin, çünkü bankalar yakında kapanacak.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde size bir şemsiye ödünç vermeye çalışacaktır, ancak yağmurlu bir günde sırtlarını döneceklerdir.
- You should hurry, because the banks will be closing soon.
- Acele etmelisin, çünkü bankalar yakında kapanıyor olacak.
- Throughout Europe, people withdrew their money from banks.
- Tüm Avrupa'da insanlar paralarını bankalardan çektiler.
- Why do the largest banks need the biggest bailout?
- Neden en büyük bankaların en büyük kurtarma paketlerine ihtiyacı olur?
- Banks closed their doors.
- Bankalar kapılarını kapattı.
- Why do the largest banks need the biggest bailout?
- Neden en büyük bankalar en büyük kurtarma paketlerine ihtiyaç duyuyorlar?
- I don't trust banks.
- Bankalara güvenmiyorum.
- Banks refused to lend money to Japanese-Americans.
- Bankalar Japon-Amerikalılara borç para vermeyi reddetti.
- These banks are better than those.
- Bu bankalar onlardan daha iyi.
- I don't believe in banks.
- Ben bankalara güvenmiyorum.
- These banks are better than those.
- Bu bankalar şunlardan daha iyidir.
- The banks are closed Sunday.
- Bankalar pazar günleri kapalı.
- The banks aren't open on Saturdays.
- Bankalar cumartesi günleri açık değildir.
- People lost faith in banks.
- İnsanlar bankalara olan inancını kaybetti.
- German banks are among Europe's most troubled.
- Alman bankaları Avrupa'nın en sorunlu bankaları arasında.
- These large banks are too big to fail.
- Bu büyük bankalar, iflas edemeyecek kadar büyük.
- The banks rob people, and people rob the banks.
- Bankalar insanları soyuyor ve insanlar bankaları soyuyor.
Show More (106)
|