|
- He will certainly be late.
- O kesinlikle geç kalacak.
- We were late to the party, like you.
- Biz de sizin gibi partiye geç kalmıştık.
- Tom was late at the station.
- Tom istasyona geç kaldı.
- I'll never be late again.
- Ben asla yine geç kalmayacağım.
- The traffic was heavy so Tom and I were late for the meeting.
- Trafik yoğundu, bu yüzden Tom ve ben toplantıya geç kaldık.
- If we don't leave soon, we'll be late.
- Hemen gitmezsek, geç kalacağız.
- I was late for class this morning.
- Bu sabah derse geç kaldım.
- I asked why Tom was late.
- Tom'un neden geç kaldığını sordum.
- Tom doesn't want to be late.
- Tom geç kalmak istemiyor.
- Tom called to say that he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için aradı.
- I was late for school this morning.
- Bu sabah okula geç kaldım.
- Tom told Mary that he thought John would be late.
- Tom Mary'ye John'un geç kalacağını düşündüğünü söyledi.
- Now, don't be late.
- Şimdi, geç kalma.
- You might be late for school.
- Okula geç kalabilirsin.
- Tom was late for school as usual.
- Tom her zamanki gibi okula geç kaldı.
- Tom will be late for class.
- Tom derse geç kalacak.
- Tom will likely be late.
- Tom muhtemelen geç kalacak.
- Didn't you tell me yesterday that you wouldn't be late today?
- Dün sen bana bugün geç kalmayacağını söylemedin mi?
- Tom assured Mary that he wouldn't be late for the party.
- Tom, Mary'ye partiye geç kalmayacağına dair güvence verdi.
- You don't want to be late.
- Geç kalmak istemiyorsun.
- Tom told Mary that he'd be late.
- Tom Mary'e geç kalacağını söyledi.
- You wrote that you thought Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını düşündüğünü yazmışsın.
- No one ever asked Tom why he was late.
- Kimse Tom'a neden geç kaldığını sormadı.
- I'm likely to be late.
- Ben muhtemelen geç kalacağım.
- The teacher warned me not to be late for school.
- Öğretmen okula geç kalmamam için beni uyardı.
- How many times am I supposed to keep telling you that you shouldn't be late?
- Sana kaç kere daha geç kalmaman gerektiğini söylemem gerekiyor?
- I bet Tom will be late.
- Eminim Tom geç kalacaktır.
- Tom was late to the party.
- Tom partiye geç kaldı.
- We're going to be late for the game.
- Maça geç kalacağız.
- He was late for school yesterday.
- O, dün okula geç kalmıştı.
- We were late.
- Geç kalmıştık.
- This isn't the first time you've been late.
- Bu ilk geç kalışın değil.
- Tom may be late.
- Tom geç kalabilir.
- Tom bet me thirty dollars that Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağına dair benimle otuz dolara bahse girdi.
- I should've figured Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını düşünmeliydim.
- Come even if you'll be late.
- Geç kalsan bile gel.
- You'd better not be late.
- Geç kalmasan iyi olur.
- I didn't want to be late.
- Geç kalmak istemedim.
- We'll be late for class.
- Derse geç kalacağız.
- Paul makes it a rule not to be late for appointments.
- Paul randevulara geç kalmamayı kural haline getirmiş.
- Neither Tom nor Mary was late.
- Ne Tom ne de Mary geç kaldı.
- I wonder why the bus is late.
- Otobüsün neden geç kaldığını merak ediyorum.
- Sorry, I am late.
- Üzgünüm, geç kaldım.
- Just don't be late.
- Sakın geç kalma.
- We demanded that he explain to us why he was late.
- Bize neden geç kaldığını açıklamasını istedik.
- He is proud of never having been late for school.
- Okula hiç geç kalmamakla övünüyor.
- I was late for the meeting.
- Toplantıya geç kaldım.
- I'm going to be late for school!
- Okula geç kalacağım!
- I may be late.
- Ben geç kalabilirim.
- I wouldn't want you to be late for class.
- Derse geç kalmanı istemem.
- Am I the only one worried that Tom will be late?
- Tom geç kalacak diye endişelenen bir tek ben miyim?
- Tom assumed Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşündü.
- I bet Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağına eminim.
- Do you expect Tom to be late?
- Tom'un geç kalmasını mı bekliyorsun?
- Tom knew why Mary was late.
- Tom, Mary'nin neden geç kaldığını biliyordu.
- Tom thought Mary might be late.
- Tom, Mary'nin geç kalabileceğini düşündü.
- Tom said he was going to be late.
- Tom geç kalacağını söyledi.
- Hurry up, or you'll be late for school.
- Acele et, yoksa okula geç kalacaksın.
- I left early so as not to be late.
- Geç kalmamak için erken ayrıldım.
- What if he should happen to be late?
- Ya geç kalırsa?
- He is likely to be late again.
- Muhtemelen yine geç kalacak.
- I was kind of worried that I might be late.
- Geç kalabilirim diye biraz endişeliydim.
- I left early so as not to be late.
- Geç kalmamak için erken çıktım.
- Don't be late for work.
- İşe geç kalma.
- Tom promised never to be late again.
- Tom bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- I wonder why he is late.
- Neden geç kaldığını merak ediyorum.
- I got up too late and was late for school.
- Çok geç kalktım ve okula geç kaldım.
- Could you please tell me why your were late?
- Lütfen niçin geç kaldığınızı bana söyler misiniz?
- As is often the case with him, he was late for class.
- Çoğu zaman olduğu gibi, o derse geç kalmıştı.
- Tom said he thought Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşündüğünü söyledi.
- I think Tom will probably be late.
- Bence Tom muhtemelen geç kalacak.
- I remembered I was late and stepped on the gas.
- Geç kaldığımı hatırladım ve gaza bastım.
- Tom hoped Mary wouldn't be late.
- Tom, Mary'nin geç kalmayacağını umuyordu.
- I fear that he may be late for the train.
- Onun trene geç kalabileceğinden korkuyorum.
- That was why I was late.
- Geç kalmamın nedeni oydu.
- Few girls were late for school.
- Birkaç kız okula geç kaldı.
- I'll never be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağım.
- Didn't you tell me yesterday that you wouldn't be late today?
- Dün bana bugün geç kalmayacağını söylememiş miydin?
- Tom assured Mary that he wouldn't be late for the party.
- Tom Mary'ye partiye geç kalmayacağına dair güvence verdi.
- I was late for school yesterday.
- Dün okula geç kaldım.
- Because of a traffic jam, we were late for the meeting.
- Trafik sıkışıklığı yüzünden toplantıya geç kaldık.
- I don't understand why Tom is late.
- Tom'un neden geç kaldığını anlamıyorum.
- I couldn't think of any reason why Tom would be late.
- Tom'un geç kalması için bir neden düşünemiyorum.
- She was late as a result of the heavy snow.
- Yoğun kar yüzünden geç kaldı.
- I was late for school today.
- Bugün okula geç kaldım.
- It's embarrassing to be late for a date.
- Bir randevuya geç kalmak utanç verici.
- Tom was late because his car ran out of gas.
- Tom geç kaldı çünkü arabasının benzini bitmişti.
- I promise you I won't be late.
- Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- You may be late for school.
- Okula geç kalabilirsin.
- I warned him not to be late.
- Geç kalmaması için onu uyarmıştım.
- I hurried to the airport lest I should be late for the plane.
- Uçağa geç kalmamak için aceleyle havaalanına gittim.
- You must not be late for school.
- Okula geç kalmamalısın.
- Do you expect Tom to be late?
- Tom'un geç kalmasını bekliyor musun?
- I think Tom is likely to be late.
- Sanırım Tom geç kalacak.
- I know Tom is likely to be late.
- Tom'un geç kalacağını biliyorum.
- The bus was late because of the traffic jam.
- Trafik sıkışıklığı nedeniyle otobüs geç kalmıştı.
- He was late for work again this morning.
- Bu sabah işe yine geç kaldı.
- There's a slim chance that Tom will be late.
- Tom'un geç kalma ihtimali çok düşük.
- Tom will likely be late for the meeting.
- Tom muhtemelen toplantıya geç kalacak.
- Call Tom and tell him you'll be late.
- Tom'u ara ve geç kalacağını söyle.
- I tried not to be late.
- Geç kalmamaya çalıştım.
- In case I am late, you don't have to wait for me.
- Geç kalmam durumunda, beni beklemek zorunda değilsin.
- He's more than likely to be late.
- Geç kalma olasılığı çok yüksek.
- Tom called Mary and told her he'd be late.
- Tom Mary'yi aradı ve ona geç kalacağını söyledi.
- Call your mom and tell her you'll be late.
- Anneni ara ve geç kalacağını söyle.
- Did Tom ever tell you why he was late?
- Tom neden geç kaldığını hiç sana söyledi mi?
- He's likely to be late.
- Geç kalması muhtemel.
- He is likely to be late for school.
- Okula geç kalma olasılığı yüksek.
- Tom called to tell me he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için beni aradı.
- I want to let Tom know we'll be late.
- Tom'a geç kalacağımızı haber vermek istiyorum.
- I was late, right?
- Geç kaldım, değil mi?
- It's your children who were late.
- Geç kalan senin çocukların.
- Tom thought he would be late.
- Tom geç kalacağını söyledi.
- Tom didn't think Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını düşünmemişti.
- If you don't hurry, we're going to be late again.
- Acele etmezsen tekrar geç kalacağız.
- I didn't think I'd be late.
- Geç kalacağımı düşünmedim.
- I'll probably be late.
- Muhtemelen geç kalacağım.
- Don't be late for school so often.
- Okula sık sık geç kalma.
- Some people were late.
- Bazı insanlar geç kalmıştı.
- He was late, as always.
- Her zamanki gibi geç kaldı.
- The Rosenfelders might be late.
- Rosenfelderler geç kalmış olabilirler.
- This is the third time you've been late this week.
- Bu hafta üçüncü geç kalışınız.
- My father was late for work this morning because of a traffic jam.
- Babam bu sabah trafik sıkışıklığı nedeniyle işe geç kaldı.
- I wish I hadn't been late.
- Keşke geç kalmasaydım.
- They can't afford to be late.
- Geç kalmayı göze alamazlar.
- Tom assumed that Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşündü.
- If you don't hurry, you'll be late for your appointment.
- Acele etmezsen randevuna geç kalacaksın.
- I think I'm going to be late.
- Sanırım geç kalacağım.
- You'd better not be late again.
- Yine geç kalmasan iyi edersin.
- I promised to never be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağıma söz verdim.
- He was late as usual.
- Her zamanki gibi geç kaldı.
- I knew that we'd be late.
- Geç kalacağımızı biliyordum.
- I'm sure Tom doesn't want to be late.
- Tom'un geç kalmak istemediğinden eminim.
- This is the third time you've been late this week.
- Bu hafta üçüncü kez geç kaldın.
- Tom was late again this morning.
- Tom bu sabah yine geç kaldı.
- Run fast, or you will be late for school.
- Hızlı koş, yoksa okula geç kalacaksın.
- It seemed that the bus had been late.
- Görünüşe göre otobüs geç kalmıştı.
- Is there any chance that Tom will be late?
- Tom'un geç kalma ihtimali var mı?
- Tom didn't tell Mary why he was late.
- Tom Mary'ye neden geç kaldığını söylemedi.
- Some of the students were late for school.
- Bazı öğrenciler okula geç kaldılar.
- I've never been late in my life.
- Hayatımda hiç geç kalmadım.
- You'd better not be late again.
- Tekrar geç kalmasan iyi olur.
- I overslept so I was late to school.
- Uyuyakaldım bu yüzden okula geç kaldım.
- Tom will be late for work.
- Tom işe geç kalacak.
- Tom didn't have his cell phone with him, so he couldn't call Mary to tell her he'd be late.
- Tom'un cep telefonu yanında olmadığı için Mary'yi arayıp geç kalacağını söyleyemedi.
- Tom is going to be late for work.
- Tom işe geç kalacak.
- Tom had never been late for work before.
- Tom daha önce hiç işe geç kalmamıştı.
- He is apt to be late.
- O geç kalmaya eğilimli.
- I was afraid of being late.
- Geç kalmaktan korktum.
- Since the bus was late, we had to wait in the rain a long time.
- Otobüs geç kaldığı için uzun süre yağmurda beklemek zorunda kaldık.
- I must dash or I'll be late.
- Acele etmeliyim yoksa geç kalacağım.
- She was sore at me for being late.
- Geç kaldığım için bana kızgındı.
- Tom promised he'd never be late again.
- Tom bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- I think Tom is going to be late.
- Sanırım Tom geç kalacak.
- Tell her not to be late.
- Ona geç kalmamasını söyle.
- I can't tell you why Tom is late.
- Tom'un neden geç kaldığını söyleyemem.
- Tom was late for the meeting because he ran out of gas.
- Tom toplantıya geç kaldı çünkü benzini bitti.
- Tom wasn't sure why Mary was late.
- Tom, Mary'nin neden geç kaldığından emin değildi.
- Tom seemed to think we would be late.
- Tom geç kalacağımızı düşünüyor gibiydi.
- I'll be late.
- Geç kalacağım.
- I told Tom we'd be late.
- Ben Tom'a geç kalacağımızı söyledim.
- None of the students were late for school.
- Hiçbir öğrenci okula geç kalmadı.
- It would've been nice if Tom had told us he'd be late.
- Tom bize geç kalacağını söyleseydi iyi olurdu.
- She was late because of the heavy traffic.
- Yoğun trafik yüzünden geç kaldı.
- Tom promised Mary that he wouldn't be late.
- Tom Mary'ye geç kalmayacağına dair söz verdi.
- I'm very likely to be late.
- Büyük ihtimalle geç kalacağım.
- Everyone was late but me.
- Benden başka herkes geç kalmıştı.
- Tom said he hopes Mary won't be late.
- Tom, Mary'nin geç kalmayacağını umduğunu söyledi.
- If Tom and I are late, don't wait for us.
- Eğer Tom ve ben geç kalırsak, bizi beklemeyin.
- Tom told Mary why he was late.
- Tom neden geç kaldığını Mary'ye söyledi.
- Have you told Tom why you were late?
- Tom'a neden geç kaldığını söyledin mi?
- I will be late.
- Geç kalacağım.
- I am late because I overslept.
- Geç kaldım çünkü uyuyakalmışım.
- I have a feeling Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağını hissediyorum.
- Tom always seems to be late.
- Tom her zaman geç kalır.
- We may be late for school.
- Okula geç kalabiliriz.
- Please let me know if you're going to be late.
- Geç kalacaksan lütfen bana haber ver.
- This is the third time Tom has been late this week.
- Tom bu hafta üçüncü kez geç kaldı.
- Tom will doubtless be late.
- Tom şüphesiz geç kalacak.
- I wasn't sure why Tom was late.
- Tom'un neden geç kaldığından emin değildim.
- Tom texted Mary to let her know that he was going to be late.
- Tom, Mary'ye geç kalacağını bildirmek için mesaj attı.
- I wish that I hadn't been late for the exam.
- Keşke sınava geç kalmasaydım.
- There's a possibility that Tom will be late.
- Tom'un geç kalma ihtimali var.
- Tom assured Mary that he wouldn't be late for the party.
- Tom parti için geç kalmayacağına dair Mary'ye güvence verdi.
- Tom isn't likely to be late.
- Tom'un geç kalma ihtimali yok.
- You're going to be late for work, aren't you?
- İşe geç kalacaksın, değil mi?
- Tom had a feeling that Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını hissetti.
- Tom is likely going to be late for the meeting.
- Tom muhtemelen toplantıya geç kalacak.
- This isn't the first time you've been late.
- Bu ilk defa geç kalışın değil.
- I was late for work.
- İşe geç kaldım.
- Tom was late for school.
- Tom okula geç kaldı.
- I promise I won't be late again.
- Bir daha geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- He was late as a result of the accident.
- Kaza nedeniyle geç kaldı.
- I'll be late for my classes.
- Derslerime geç kalacağım.
- Tom, of course, was late.
- Tom, tabii ki geç kaldı.
- Don't be late to school.
- Okula geç kalmayın.
- Tom didn't know that Mary was going to be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını bilmiyordu.
- Tom knew that I'd be late.
- Tom geç kalacağımı biliyordu.
- It's the third time you've been late this week.
- Bu hafta üçüncü kez geç kalıyorsun.
- We're gonna be late.
- Geç kalacağız.
- Tom wouldn't like it if you were late.
- Geç kalman Tom'un hoşuna gitmezdi.
- We should've known Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını bilmeliydik.
- Tom is likely to be late.
- Tom muhtemelen geç kalacak.
- Tom wasn't the only one who was late.
- Tom geç kalan tek kişi değildi.
- None of the students were late for school.
- Öğrencilerden hiç biri okula geç kalmadı.
- He's afraid that he might be late.
- Geç kalmaktan korkuyor.
- I overslept so I was late to school.
- Uyuyakalmışım, bu yüzden okula geç kaldım.
- Tom thinks Mary will be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşünüyor.
- Tom warned me not to be late again.
- Tom beni bir daha geç kalmamam için uyardı.
- Start at once, or you will be late.
- Hemen fırla, yoksa geç kalacaksın.
- Try not to be late.
- Geç kalmamaya çalış.
- Tom is likely be late.
- Tom muhtemelen geç kalacak.
- I've never been late before.
- Daha önce hiç geç kalmadım.
- There's a chance we'll be late.
- Geç kalabiliriz.
- Tom thinks Mary will be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını düşünüyor.
- How did you know that Tom was going to be late?
- Tom'un geç kalacağını nasıl bildin?
- Because of a traffic jam, we were late for the meeting.
- Trafik sıkışıklığı nedeniyle buluşmaya geç kaldık.
- Sorry but I'm going to be late, I'm stuck in traffic!
- Üzgünüm ama geç kalacağım, trafiğe takıldım!
- I had the feeling that Tom was going to be late.
- Tom'un geç kalacağına dair içimde bir his vardı.
- We hope that you won't be late.
- Umarız geç kalmazsınız.
- He will doubtless be late.
- Şüphesiz geç kalacak.
- Tom told Mary why he was late for her party.
- Tom Mary'ye partiye neden geç kaldığını anlattı.
- Tom doesn't think Mary will be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşünmüyor.
- Tom didn't seem to mind that Mary was late.
- Tom, Mary'nin geç kalmasına aldırıyormuş gibi değildi.
- To begin with, you must not be late for school.
- Öncelikle, okula geç kalmamalısınız.
- Tom was late for class, as is often the case.
- Tom sık sık olduğu gibi derse geç kaldı.
- She is late.
- O geç kaldı.
- I was afraid that I might be late for the bus.
- Otobüse geç kalmaktan korkuyordum.
- Tom told me why he was late.
- Tom neden geç kaldığını bana söyledi.
- I'll be late today.
- Bugün geç kalacağım.
- Tom had never been late for work before.
- Tom daha önce işe hiç geç kalmadı.
- Why does he always have to be late?
- Neden hep geç kalmak zorunda?
- Your friends are late.
- Arkadaşların geç kaldılar.
- Tom wasn't surprised that Mary was late.
- Tom, Mary'nin geç kalmasına şaşırmadı.
- How did you know Tom would be late?
- Tom'un geç kalacağını nasıl bildin?
- I was late because I got stuck in traffic.
- Trafiğe takıldığım için geç kaldım.
- Tom was late for class yesterday because he had an accident.
- Tom bir kaza geçirdiği için dün derse geç kaldı.
- I slept in, so I was late to school.
- Uyuyakalmışım, bu yüzden okula geç kaldım.
- Please tell me the reason that you were late.
- Lütfen bana geç kalma nedenini söyle.
- Both Tom and Mary said that they were going to be late.
- Hem Tom hem de Mary geç kalacaklarını söylediler.
- If you don't start at once, you will be late.
- Hemen başlamazsan, geç kalacaksın.
- I need to call my parents and tell them I'll be late for dinner.
- Ebeveynlerimi aramam ve onlara akşam yemeği için geç kalacağımı söylemem gerekiyor.
- Call Tom and tell him you'll be late.
- Tom'u ara ve ona geç kalacağını söyle.
- Tom was late, as always.
- Tom her zamanki gibi geç kaldı.
- Tom thought Mary might be late.
- Tom Mary'nin geç kalabileceğini düşündü.
- The girls are going to be late this evening.
- Kızlar bu akşam geç kalacaklar.
- Tom will doubtless be late.
- Tom kuşkusuz geç kalacak.
- I was late for work this morning.
- Bu sabah işe geç kaldım.
- This isn't the first time Tom has been late.
- Bu, Tom'un ilk defa geç kalması değil.
- He's afraid that he might be late.
- O, geç kalabileceğinden korkuyor.
- Mary said she didn't know why Tom was late.
- Mary, Tom'un neden geç kaldığını bilmediğini söyledi.
- Hurry up, otherwise you'll be late for lunch.
- Acele et, aksi halde öğle yemeğine geç kalacaksın.
- Tom knew Mary was going to be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını biliyordu.
- I was late because my car broke down.
- Arabam bozulduğu için geç kaldım.
- Tell me the reason why you were late for school.
- Bana okula geç kalma nedenini söyle.
- Paul makes it a rule not to be late for appointments.
- Paul randevulara geç kalmamayı kural haline getiriyor.
- You'll be late for work.
- İşe geç kalacaksın.
- I didn't know I'd be late.
- Geç kalacağımı bilmiyordum.
- I was afraid of being late.
- Geç kalmaktan korkuyordum.
- Promise me you won't be late.
- Geç kalmayacağına söz ver.
- Please don't be late.
- Lütfen geç kalma.
- Tom and I were late for the meeting.
- Tom ve ben toplantıya geç kaldık.
- Tom knew why Mary was late.
- Tom Mary'nin neden geç kaldığını biliyordu.
- Tom tends to be late for meetings.
- Tom toplantılara geç kalma eğilimindedir.
- I think Tom will be late.
- Bence Tom geç kalacak.
- Tom had better hurry or he'll be late.
- Tom acele etse iyi olur yoksa geç kalacak.
- I was late.
- Geç kalmıştım.
- Tom didn't seem to mind that Mary was late.
- Tom Mary'nin geç kaldığını umursuyor gibi görünmüyordu.
- I suppose Tom told you why I was late.
- Sanırım Tom sana niçin geç kaldığımı söyledi.
- Hurry up or you'll be late.
- Acele et yoksa geç kalacaksın.
- As usual, Tom was late.
- Her zamanki gibi Tom geç kalmıştı.
- Tom had better not be late again.
- Tom yine geç kalmasa iyi olur.
- Go at once, or you will be late for school.
- Hemen git, yoksa okula geç kalacaksın.
- Many people were late for the concert.
- Birçok insan konsere geç kaldı.
- As is often the case, he was late for school.
- Çoğu zaman olduğu gibi, okula geç kaldı.
- I told you Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını sana söyledim.
- We are late because our car had a breakdown.
- Geç kaldık çünkü arabamız bozuldu.
- I hurried to the airport so as not to be late for the plane.
- Uçağa geç kalmamak için hava alanına acele ettim.
- It wasn't the first time that Tom had been late.
- Tom ilk defa geç kalmıyordu.
- I told him we'd be late.
- Ona geç kalacağımızı söyledim.
- She was late for the bus.
- Otobüse geç kaldı.
- Our train is late.
- Trenimiz geç kaldı.
- Am I the only one worried that Tom is going to be late?
- Tom'un geç kalacağından endişelenen bir tek ben miyim?
- There's no chance that Tom will be late today.
- Tom'un bugün geç kalma ihtimali yok.
- I went home, because he was late.
- O geç kaldığı için eve gittim.
- We were late for school because it rained heavily.
- Şiddetle yağmur yağdığı için okula geç kaldık.
- He's likely to be late.
- Onun geç kalması olasıdır.
- I was late because of the traffic.
- Trafikten dolayı geç kaldım.
- Tom told me he'd never be late again.
- Tom bana bir daha asla geç kalmayacağını söyledi.
- Don't be late to school again.
- Bir daha okula geç kalma.
- I was late because I was sure that the lessons started later.
- Geç kaldım çünkü derslerin daha sonra başlayacağından emindim.
- She tends to be late.
- Geç kalma eğilimindedir.
- I was late to school.
- Okula geç kaldım.
- Tom wasn't the only one who was late.
- Geç kalan tek kişi Tom değildi.
- She promised never to be late again.
- Bir daha geç kalmayacağına dair söz verdi.
- Tom will probably never be late again.
- Tom muhtemelen bir daha asla geç kalmayacak.
- Tom won't tell me exactly why he was late.
- Tom bana tam olarak neden geç kaldığını söylemedi.
- I don't know why Tom is late.
- Tom'un neden geç kaldığını bilmiyorum.
- It's characteristic of him to be late.
- Geç kalması kişisel özelliğidir.
- They can't afford to be late.
- Onlar geç kalmayı göze alamazlar.
- I'm sure Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağına eminim.
- We won't be late.
- Geç kalmayacağız.
- There's a good chance that he'll be late.
- Geç kalma ihtimali çok yüksek.
- Tom will be late.
- Tom geç kalacak.
- There's a chance Tom will be late.
- Tom'un geç kalma ihtimali var.
- I asked why Tom was late.
- Tom'un niçin geç kaldığını sordum.
- Tom was late for work again this morning.
- Tom bu sabah yine işe geç kaldı.
- Don't be late for school so often.
- Okula bu kadar sık geç kalma.
- I wonder why Tom was late.
- Tom'un neden geç kaldığını merak ediyorum.
- Tom and I were late.
- Tom ve ben geç kalmıştık.
- Mary was late for her shift.
- Mary vardiyasına geç kaldı.
- Who told you why Tom was late?
- Sana Tom'un neden geç kaldığını kim söyledi?
- There's a possibility that Tom will be late.
- Tom'un geç kalma olasılığı var.
- Tom told us the reason why he was late.
- Tom geç kalma nedenini bize söyledi.
- I promise not to be late.
- Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- I was worried you were going to be late.
- Geç kalacağın için endişelendim.
- Tom didn't know why Mary was late.
- Tom Mary'nin neden geç kaldığını bilmiyordu.
- Tom told Mary that he'd be late.
- Tom Mary'ye geç kalacağını söyledi.
- I'll be there, although I may be late.
- Geç kalsam da orada olacağım.
- Tom was late for his appointment.
- Tom randevusuna geç kaldı.
- She was late for the last train.
- O, son trene geç kalmıştı.
- I told them we'd be late.
- Onlara geç kalacağımızı söyledim.
- Tom said his bus was late.
- Tom otobüsünün geç kaldığını söyledi.
- Not a single student was late.
- Tek bir öğrenci bile geç kalmadı.
- If I don't hurry, I'll be late.
- Acele etmezsem geç kalacağım.
- Tom wasn't sure why Mary was late.
- Tom Mary'nin neden geç kaldığından emin değildi.
- Tom is very likely to be late.
- Tom büyük bir olasılıkla geç kalacak.
- Tom might be late today.
- Tom bugün geç kalabilir.
- Tom was late for school as usual.
- Tom her zamanki gibi okula geç kalmıştı.
- Tom isn't the only one who was late.
- Geç kalan tek kişi Tom değil.
- No one was late.
- Kimse geç kalmadı.
- I'll call Tom and let him know we'll be late.
- Tom'u arayıp geç kalacağımızı haber vereyim.
- If I don't hurry, I'll be late.
- Eğer acele etmezsem, geç kalacağım.
- Tom is apt to be late, isn't he?
- Tom geç kalmaya meyillidir, değil mi?
- He'll be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacak.
- I promise never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- You don't want me to be late for school, do you?
- Okula geç kalmamı istemezsin, değil mi?
- We might be late.
- Geç kalabiliriz.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late.
- Acele etsen iyi olur, yoksa geç kalacaksın.
- We're going to be late again.
- Tekrar geç kalacağız.
- Tom was late as usual.
- Tom her zamanki gibi geç kaldı.
- Tom doesn't know why Mary was late.
- Tom Mary'nin niçin geç kaldığını bilmiyor.
- I don't want to be late for class on the first day.
- İlk gün derse geç kalmak istemiyorum.
- I'm sorry I was late for class today.
- Bugün derse geç kaldığım için özür dilerim.
- The train was late because of an accident.
- Bir kazadan dolayı tren geç kalmıştı.
- I'm not likely to be late.
- Geç kalma ihtimalim yok.
- Call Tom and tell him we'll be late.
- Tom'u ara ve geç kalacağımızı söyle.
- She promised not to be late again.
- Bir daha geç kalmayacağına söz verdi.
- She may be late, in which case we will wait.
- Geç kalabilir, bu durumda bekleyeceğiz.
- I'm likely to be late.
- Muhtemelen geç kalacağım.
- Tom is late because his car ran out of gas.
- Tom geç kaldı çünkü arabasının benzini bitti.
- We are late because our car had a breakdown.
- Arabamızda bir arıza olduğu için geç kaldık.
- Tom will probably be late for school.
- Tom muhtemelen okula geç kalacak.
- Tom called Mary to tell her he'd be late.
- Tom Mary'yi ona geç kalacağını söylemek için aradı.
- Tom said that he'd be late.
- Tom geç kalacağını söyledi.
- She promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- I promise to never be late again.
- Ben bir daha asla geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- I was late because of the rain.
- Yağmurdan dolayı geç kaldım.
- He is proud of never having been late for school.
- Okula hiç geç kalmadığı için gurur duyuyor.
- I'm awfully sorry that I was late.
- Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
- Do you think Tom will be late again?
- Sence Tom yine geç kalır mı?
- The Rosenfelders might be late.
- Rosenfelders geç kalabilir.
- Tom warned Mary not to be late.
- Tom, Mary'yi geç kalmaması için uyardı.
- That's the reason I was late today.
- Bugün geç kalmamın sebebi buydu.
- She was late to work because she overslept.
- Uyuyakaldığı için işe geç kaldı.
- Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late.
- Tom, Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadı diye azarladı.
- I don't want to be late for class on the first day.
- İlk günde derse geç kalmak istemiyorum.
- Sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Everyone was late but me.
- Benden başka herkes geç kaldı.
- Tom texted Mary to let her know that he was going to be late.
- Tom, Mary'e geç kalacağını bildirmek için mesaj gönderdi.
- Tom didn't know he was likely to be late.
- Tom geç kalacağını bilmiyordu.
- Try not to be late tomorrow.
- Yarın geç kalmamaya çalış.
- Unless you hurry, you will be late for school.
- Acele etmezsen okula geç kalacaksın.
- I knew Tom wouldn't be late.
- Tom'un geç kalmayacağını biliyordum.
- Try not to be late for supper.
- Akşam yemeği için geç kalmamaya çalış.
- Bill was late for school as usual.
- Bill her zamanki gibi okula geç kaldı.
- I knew Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını biliyordum.
- I had a feeling Tom was going to be late.
- Tom'un geç kalacağına dair içimde bir his vardı.
- I was late for school.
- Okula geç kaldım.
- Tom said he didn't know why Mary was late.
- Tom, Mary'nin neden geç kaldığını bilmediğini söyledi.
- Tom called Mary to tell her he'd be late.
- Tom, Mary'yi geç kalacağını söylemek için aradı.
- Almost everyone was late.
- Neredeyse herkes geç kaldı.
- Tom was worried that he might be late.
- Tom geç kalacağı için endişeliydi.
- That's probably why Tom is late.
- Muhtemelen Tom bu yüzden geç kaldı.
- Tom didn't tell Mary why he was late.
- Tom neden geç kaldığını Mary'ye söylemedi.
- I was late for work yesterday.
- Dün işe geç kaldım.
- Tom is apt to be late.
- Tom geç kalmaya eğilimli.
- I was afraid I might be late.
- Geç kalabileceğimden korktum.
- Tom didn't mention the reason he was late.
- Tom geç kalma sebebinden bahsetmedi.
- Now, don't be late.
- Şimdi, geç kalmayın.
- He called in to say that he'd be late.
- Geç kalacağını söylemek için aradı.
- I thought I wasn't going to be late.
- Geç kalmayacağımı sanıyordum.
- Tom was the only one who was late.
- Geç kalan tek kişi Tom'du.
- I was late as usual.
- Her zamanki gibi geç kaldım.
- I wasn't the only one who was late.
- Geç kalan tek kişi ben değildim.
- As is often the case with her, she was late for the meeting this afternoon.
- Çoğu zaman olduğu gibi o, bu öğleden sonra toplantı için geç kaldı.
- Of course he'll be late.
- Tabii ki geç kalacak.
- I'm afraid that I might be late.
- Geç kalmaktan korkuyorum.
- She hurried so she wouldn't be late.
- O acele etti, böylece geç kalmadı.
- I told Tom we'd be late.
- Tom'a geç kalacağımızı söyledim.
- It's unusual for Tom to be late.
- Tom'un geç kalması alışılmadık bir şey.
- He tends to be late for meetings.
- Toplantılara geç kalma eğilimindedir.
- I got up too late and was late for school.
- Çok geç kalktım ve okula çok geç kaldım.
- I assure you that I won't be late.
- Geç kalmayacağıma dair sizi temin ederim.
- Tom was fired for being late.
- Tom geç kaldığı için kovuldu.
- We're going to be late for the concert.
- Konsere geç kalacağız.
- Tom had a feeling that Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını hissetti.
- When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue.
- O geç kaldığında canım onu azarlamak istedi ama dilimi tuttum.
- I think that they will be late.
- Sanırım geç kalacaklar.
- It's your children who were late.
- Geç kalan senin çocuklarındı.
- Tom didn't say why he was late.
- Tom neden geç kaldığını söylemedi.
- Get up at once, or you will be late for school.
- Derhal kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
- Pardon, I am late to the meeting.
- Pardon, toplantıya geç kaldım.
- He tends to be late for meetings.
- Toplantılara geç kalmaya eğilimlidir.
- I was late because I was sure that the lessons started later.
- Geç kaldım çünkü derslerin geç başlayacağından emindim.
- I've never been late for school.
- Okula hiç geç kalmadım.
- What makes you think Tom will be late?
- Tom'un geç kalacağını sana düşündüren nedir?
- I'm very unlikely to be late.
- Geç kalmam pek olası değil.
- He has never been late to school.
- O hiç okula geç kalmadı.
- If you don't leave now, you'll be late.
- Şimdi gitmezsen geç kalacaksın.
- What if he should happen to be late?
- Ya geç kalırsa ne olacak?
- I don't want you to be late.
- Geç kalmanı istemiyorum.
- Tom said you were late this morning.
- Tom bu sabah geç kaldığını söyledi.
- I'm sorry I was late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Tom was late, as always.
- Tom her zaman olduğu gibi geç kalmıştı.
- I think Tom will probably be late.
- Tom'un muhtemelen geç kalacağını düşünüyorum.
- Let Tom know I'll be late.
- Tom geç kalacağımı bilsin.
- We were late because of the storm.
- Fırtına yüzünden geç kaldık.
- Tom told me he'd be late.
- Tom bana geç kalacağını söyledi.
- If we don't leave soon, we'll be late.
- Hemen gitmezsek geç kalacağız.
- Tom will probably never be late again.
- Tom muhtemelen tekrar geç kalmayacak.
- Tom said that he thought that Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşündüğünü söyledi.
- I promise to never be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- I didn't want to be late.
- Geç kalmak istemiyordum.
- I might be late.
- Geç kalabilirim.
- I didn't think I'd be late.
- Geç kalacağımı düşünmemiştim.
- Did you say Tom was going to be late?
- Tom'un geç kalacağını sen mi söyledin?
- He left early in order not to be late.
- Geç kalmamak için erken ayrıldı.
- Tom said that he was going to be late.
- Tom geç kalacağını söyledi.
- Tom is going to be late again.
- Tom yine geç kalacak.
- He's very likely to be late.
- O, büyük ihtimalle geç kalacak.
- Did Tom ever tell you why he was late?
- Tom size hiç neden geç kaldığını söyledi mi?
- He was late as a result of the accident.
- Kazanın sonucu olarak geç kaldı.
- Tom was late because of heavy traffic.
- Tom yoğun trafikten dolayı geç kaldı.
- Tom didn't mention the reason he was late.
- Tom geç kalma sebebinden söz etmedi.
- Don't be late.
- Geç kalma.
- Tom realized that he might be late.
- Tom geç kalabileceğini fark etti.
- Tom said that he wasn't going to be late.
- Tom geç kalmayacağını söyledi.
- Tom tried not to be late.
- Tom geç kalmamaya çalıştı.
- Tom thinks Mary will probably be late.
- Tom, Mary'nin muhtemelen geç kalacağını düşünüyor.
- I'm pretty sure that Tom is going to be late.
- Tom'un geç kalacağından oldukça eminim.
- Tom is late because his car ran out of gas.
- Tom arabasının benzini bittiği için geç kaldı.
- It's quite clear that Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağı oldukça açık.
- We must not be late.
- Geç kalmamalıyız.
- I'm not likely to be late.
- Muhtemelen geç kalmayacağım.
- He promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- Mary was late for dinner.
- Mary akşam yemeği için geç kaldı.
- He has promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- Tom thinks Mary will probably be late.
- Tom Mary'nin muhtemelen geç kalacağını düşünüyor.
- I was afraid I'd be late.
- Geç kalmaktan korktum.
- Tom has no reason to be late.
- Tom'un geç kalmak için hiç bir nedeni yok.
- I'll see to it that I will never be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağım.
- Try not to be late again tomorrow.
- Yarın yine geç kalmamaya çalış.
- Hurry up, girls, you're going to be late.
- Acele edin kızlar, geç kalacaksınız.
- Are we going to be late?
- Geç kalacak mıyız?
- Hurry up, otherwise you'll be late.
- Acele et yoksa geç kalacaksın.
- You must not be late to school again!
- Bir daha okula geç kalmamalısın!
- You're going to be late for school again.
- Yine okula geç kalacaksın.
- I thought Tom was going to be late.
- Tom'un geç kalacağını sanıyordum.
- Because there was traffic, I was late to the meeting.
- Trafik olduğu için toplantıya geç kaldım.
- I assume that Tom will be late again.
- Tom'un yine geç kalacağını varsayıyorum.
- I didn't realise we were late.
- Geç kaldığımızı fark etmedim.
- We'd better leave now, otherwise we'll be late.
- Şimdi gitsek iyi olur, yoksa geç kalacağız.
- It won't be the first time that Tom's been late.
- Bu Tom'un ilk geç kalışı olmayacak.
- Hurry up, otherwise you'll be late.
- Acele et, yoksa geç kalacaksın.
- I'm afraid that I might be late.
- Maalesef geç kalabilirim.
- You're going to be late for school.
- Okula geç kalacaksın.
- I apologized for having been late for school.
- Okula geç kaldığım için özür diledim.
- He is likely to be late for school.
- Muhtemelen okula geç kalacak.
- Tom didn't even care that I was late.
- Geç kalmam Tom'un umurunda bile değildi.
- Tom was angry with himself for being late.
- Tom geç kaldığı için kendine kızmıştı.
- I know Tom is likely to be late.
- Tom'un muhtemelen geç kalacağını biliyorum.
- I'm not surprised that Tom is late.
- Tom'un geç kaldığına şaşırmadım.
- We're going to be late if we don't hurry.
- Acele etmezsek geç kalacağız.
- Tom expected Mary to be late.
- Tom Mary'nin geç kalmasını bekliyordu.
- What makes you think that Tom is going to be late again?
- Tom'un yine geç kalacağını sana düşündüren ne?
- I wouldn't want to be late for school.
- Okula geç kalmak istemem.
- I'd like to know why you were late.
- Neden geç kaldığını bilmek istiyorum.
- I didn't know why Tom was late.
- Tom'un neden geç kaldığını bilmiyordum.
- I slept in, so I was late to school.
- Uyuyakaldım, bu yüzden okula geç kaldım.
- I think we're going to be late.
- Bence geç kalacağız.
- Even though Tom left home early today, he was late for work.
- Tom bugün evden erken çıkmasına rağmen işe geç kaldı.
- I tried not to be late.
- Geç kalmamaya gayret ettim.
- Tom was late for the meeting this afternoon.
- Tom bu öğleden sonraki toplantıya geç kaldı.
- Needless to say, he was late for school as usual.
- Tabii ki, her zamanki gibi okula geç kaldı.
- How could Tom be late for work if he left home early?
- Tom evden erken çıktıysa işe nasıl geç kalabilir?
- Tom tends to be late for appointments.
- Tom randevularına geç kalmaya meyillidir.
- Tom explained why he was late.
- Tom neden geç kaldığını açıkladı.
- I'm going to be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacağım.
- Tom ought to have known that Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını bilmeliydi.
- Hurry up, or you'll be late.
- Acele et, yoksa geç kalacaksın.
- As you know, we were late due to the heavy rain.
- Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmurun sonucu olarak geç kaldık.
- Apparently the bus was late.
- Anlaşılan otobüs geç kaldı.
- Tom knew that he'd be late.
- Tom geç kalacağını biliyordu.
- She tends to be late.
- Geç kalmaya meyillidir.
- Call Tom and tell him we'll be late.
- Tom'u ara ve ona geç kalacağımızı söyle.
- Don't be late for the meeting tomorrow.
- Yarınki toplantıya geç kalma.
- He took a taxi so as not to be late for the party.
- Partiye geç kalmamak için taksiye bindi.
- Tom left a message saying he'd be late.
- Tom geç kalacağını söyleyen bir mesaj bıraktı.
- As usual, Tom was late.
- Her zamanki gibi Tom geç kaldı.
- Tom will be late for dinner.
- Tom akşam yemeği için geç kalacak.
- You won't be late, will you?
- Geç kalmayacaksın, değil mi?
- I don't like to be late.
- Geç kalmayı sevmem.
- I told you we'd be late.
- Sana geç kalacağımızı söyledim.
- You can't be late this time.
- Bu kez geç kalamazsın.
- Tom didn't tell anyone why he was late.
- Tom neden geç kaldığını kimseye söylemedi.
- I should've figured Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını tahmin etmeliydim.
- It's very likely that Tom will be late.
- Büyük ihtimalle Tom geç kalacak.
- She'll be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacak.
- I'm going to be late for the bus.
- Otobüse geç kalacağım.
- Did Tom tell you that he'd be late?
- Tom sana geç kalacağını söyledi mi?
- I'd like you to tell Tom not to be late.
- Tom'a geç kalmamasını söylemeni istiyorum.
- As is often the case, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zaman olduğu gibi Mike bu öğleden sonraki toplantıya da geç kaldı.
- I have an appointment I don't want to be late for.
- Geç kalmak istemediğim bir randevum var.
- I'll be late for school!
- Okula geç kalacağım!
- I was late to school.
- Okula geç kalmıştım.
- Tom is going to be late for school today.
- Tom bugün okula geç kalacak.
- I'll be late to work.
- İşe geç kalacağım.
- Apparently, Tom told Mary if she was late again, she'd get fired.
- Görünüşe göre Tom, Mary'ye bir daha geç kalırsa kovulacağını söylemiş.
- I assume that Tom will be late again.
- Sanırım Tom tekrar geç kalacak.
- I'm very likely to be late.
- Geç kalma ihtimalim çok yüksek.
- You're going to be late for school, aren't you?
- Okula geç kalacaksın, değil mi?
- Tom will be late today, too.
- Tom bugün de geç kalacak.
- You ought to tell Tom that you'll likely be late.
- Tom'a muhtemelen geç kalacağını söylemelisin.
- I didn't know the reason why Tom was late.
- Tom'un neden geç kaldığını bilmiyordum.
- I know why Tom is late.
- Tom'un neden geç kaldığını biliyorum.
- The traffic was heavy so I was late for the meeting.
- Trafik yoğundu, bu yüzden toplantıya geç kaldım.
- Tom was late for the meeting because he ran out of gas.
- Tom toplantıya geç kaldı çünkü benzini bitmişti.
- Tom has never been late for school.
- Tom okula hiç geç kalmadı.
- We don't want to be late for the concert.
- Konsere geç kalmak istemiyoruz.
- Let's ask Tom why he was late.
- Tom'a neden geç kaldığını soralım.
- He's very likely to be late.
- Geç kalması çok muhtemel.
- I was worried you were going to be late.
- Geç kalacağından endişelendim.
- You could've called and let me know you were going to be late.
- Beni arayıp geç kalacağını söyleyebilirdin.
- I was late because of the rain.
- Yağmur yüzünden geç kaldım.
- Sorry to be late.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- Tom is late again.
- Tom yine geç kaldı.
- Tom told me he wouldn't be late, but he still hasn't shown up.
- Tom bana geç kalmayacağını söyledi ama hala gelmedi.
- I just wanted to call you and let you know I'd be late.
- Seni arayıp geç kalacağımı haber vermek istedim işte.
- Can you explain why you were late?
- Niçin geç kaldığını açıklayabilir misin?
- As usual, Mike was late for the meeting this afternoon.
- Her zamanki gibi Mike bu öğleden sonraki toplantıya geç kaldı.
- I don't think Tom was late.
- Tom'un geç kaldığını sanmıyorum.
- Tom was late.
- Tom geç kalmıştı.
- Apparently, the bus is late.
- Görünüşe göre, otobüs geç kaldı.
- She called to tell him that she'd be late.
- Geç kalacağını söylemek için aradı.
- She explained the reason why she was late.
- O neden geç kaldığını açıkladı.
- Tom promised to never be late again.
- Tom tekrar geç kalmamaya söz verdi.
- Could you please tell me why your were late?
- Lütfen bana neden geç kaldığınızı söyler misiniz?
- She may be late, in which case we will wait.
- O geç kalabilir, bu durumda biz bekleyeceğiz.
- I hurried so that I wouldn't be late.
- Geç kalmamak için acele ettim.
- We knew that the teacher wouldn't be late.
- Öğretmenin geç kalmayacağını biliyorduk.
- Am I the only one worried that Tom will be late?
- Tom'un geç kalacağından endişeli olan tek kişi ben miyim?
- Tom said that he didn't mean to be late.
- Tom geç kalmak istemediğini söyledi.
- Tom thinks Mary won't be late.
- Tom, Mary'nin geç kalmayacağını düşünüyor.
- Tom will probably be late for dinner.
- Tom muhtemelen akşam yemeği için geç kalacak.
- You wouldn't want to be late.
- Geç kalmak istemezsin.
- Tom didn't say anything about why he was late.
- Tom neden geç kaldığı hakkında hiçbir şey söylemedi.
- As usual, the physics teacher was late for class.
- Her zaman olduğu gibi, fizik öğretmeni derse geç kalmıştı.
- I can't be late.
- Geç kalamam.
- Tom will probably be late.
- Tom muhtemelen geç kalacak.
- He'll be late for the meeting.
- O toplantıya geç kalacak.
- I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Please tell Tom that I'll be late.
- Lütfen Tom'a geç kalacağımı söyle.
- I wouldn't be surprised if Tom is late.
- Tom geç kalırsa şaşırmam.
- I'm going to be late for school!
- Ben okula geç kalacağım.
- Don't be late for school again.
- Bir daha okula geç kalma.
- Tom tends to be late.
- Tom geç kalmaya meyillidir.
- Tom wasn't surprised that Mary was late.
- Tom Mary'nin geç kalmasına şaşırmadı.
- I won't be late again.
- Bir daha geç kalmayacağım.
- Can you explain why you were late?
- Neden geç kaldığınızı açıklayabilir misiniz?
- I wonder why he is late.
- Onun neden geç kaldığını merak ediyorum.
- Tom didn't even text Mary to tell her he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için Mary'ye mesaj bile atmadı.
- I was late because the traffic was heavy.
- Trafik yoğun olduğu için geç kaldım.
- I was afraid I'd be late.
- Geç kalacağımdan korkuyordum.
- Am I the only one who thought Tom would be late?
- Tom'un geç kalacağını düşünen bir tek ben miyim?
- Tom asked Mary why she was late.
- Tom Mary'ye neden geç kaldığını sordu.
- Tom was late for the meeting this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra toplantıya geç kaldı.
- Tom never explained why he was late.
- Tom neden geç kaldığını hiç açıklamadı.
- I didn't realize we were late.
- Geç kaldığımızı fark etmemiştim.
- He was late for work again this morning.
- Bu sabah yine işe geç kaldı.
- That's the reason I was late today.
- Bugün geç kalmamın sebebi bu.
- It was because of the accident that I was late for school.
- Kaza yüzünden okula geç kaldım.
- To begin with, you must not be late for school.
- Öncelikle, okula geç kalmamalısın.
- I'm sorry I was late this morning.
- Bu sabah geç kaldığım için özür dilerim.
- You don't want me to be late for school, do you?
- Okula geç kalmamı istemiyorsun, değil mi?
- Tom didn't tell me why he was late.
- Tom neden geç kaldığını bana söylemedi.
- Tom hurried so he wouldn't be late.
- Tom geç kalmamak için acele etti.
- Apparently, Tom was late because there was a traffic jam on Route 19.
- Görünüşe göre Tom geç kalmış çünkü 19. yolda trafik sıkışıklığı varmış.
- Tom called to say that he'll be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için aradı.
- Tom is going to be late for the concert.
- Tom konsere geç kalacak.
- Tom didn't tell me why he was late.
- Tom bana neden geç kaldığını söylemedi.
- Am I the only one worried that Tom is going to be late?
- Tom'un geç kalacağına endişe eden tek kişi ben miyim?
- Tom felt that he needed to explain why he was late.
- Tom niçin geç kaldığını açıklaması gerektiğini hissetti.
- This is the third time this month that Tom has been late.
- Tom bu ay üçüncü kez geç kaldı.
- He is likely to be late again.
- Onun yine geç kalması muhtemeldir.
- Tom never explained why he was late.
- Tom neden geç kaldığını asla açıklamadı.
- Could you please tell me again why you are late?
- Lütfen bana neden geç kaldığını tekrar söyler misin?
- They've been late every day.
- Onlar her gün geç kalıyorlar.
- Tom is quite likely to be late.
- Tom'un geç kalma olasılığı oldukça yüksek.
- Tom tends to be late for meetings.
- Tom toplantılara geç kalmaya eğilimli.
- We'll be late for class.
- Biz sınıfa geç kalacağız.
- I want to know why you were late.
- Neden geç kaldığını bilmek istiyorum.
- I don't think I'll be late.
- Geç kalacağımı sanmıyorum.
- Please try your best to not be late.
- Lütfen geç kalmamak için elinden geleni yapmaya çalış.
- Tom is likely to be late for school.
- Tom'un okula geç kalması muhtemeldir.
- It's likely Tom will be late.
- Tom muhtemelen geç kalacak.
- If you don't start at once, you will be late.
- Hemen başlamazsan, geç kalırsın.
- I slept in, so I was late to school.
- Uyudum, bu yüzden okula geç kaldım.
- I went to bed late and was late for the first train.
- Geç yattım ve ilk trene geç kaldım.
- Tell them not to be late.
- Onlara geç kalmamalarını söyle.
- The bus may be late.
- Otobüs geç kalabilir.
- Dan blamed Linda for causing him to be late.
- Dan geç kalmasına neden olduğu için Linda'yı suçladı.
- Hurry up, or you will be late.
- Acele et; yoksa geç kalacaksın.
- Don't be late.
- Sakın geç kalmayın.
- Call your mom and tell her you'll be late.
- Anneni ara ve ona geç kalacağını söyle.
- Tom told me he'd never be late again.
- Tom bana tekrar geç kalmayacağını söyledi.
- Pardon, I am late to the meeting.
- Pardon, toplantıya geç kalıyorum.
- Tom called the office to say that he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için ofisi aradı.
- We were late, owing to the heavy snow.
- Yoğun kar yağışı nedeniyle geç kaldık.
- He was late because of the snow.
- O, kardan dolayı geç kaldı.
- What makes you think Tom will be late?
- Tom'un geç kalacağını size düşündüren ne?
- I'm awfully sorry that I was late.
- Geç kaldığım için çok özür dilerim.
- Tom is apt to be late.
- Tom geç kalmaya meyillidir.
- I'll try to never be late again.
- Bir daha asla geç kalmamaya çalışacağım.
- How did you know that Tom was going to be late?
- Tom'un geç kalacağını nereden biliyordun?
- Get up at once, or you will be late for school.
- Hemen kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
- I don't want to be late for the show.
- Gösteriye geç kalmak istemiyorum.
- I wouldn't want to be late for school.
- Okula geç kalmak istemiyorum.
- It's likely Tom will be late.
- Muhtemelen Tom geç kalacak.
- The train was late this morning.
- Tren bu sabah geç kaldı.
- Gilbert is late yet again.
- Gilbert yine geç kaldı.
- My father was late for work this morning because of a traffic jam.
- Babam bu sabah trafik sıkışıklığı yüzünden işe geç kaldı.
- I wanted to let you know that I would be late.
- Geç kalacağımı bilmeni istedim.
- I'm going to be late for work.
- İşe geç kalacağım.
- Tom didn't mention why he was late.
- Tom neden geç kaldığından bahsetmedi.
- We're going to be late for the game.
- Oyun için geç kalacağız.
- Our teacher warned him not to be late again.
- Öğretmenimiz tekrar geç kalmaması için onu uyardı.
- I overslept and was late for school.
- Uyuyakaldım ve okula geç kaldım.
- Don't be late to school tomorrow.
- Yarın okula geç kalmayın.
- I'm worried that I might be late.
- Geç kalacağım diye endişeleniyorum.
- Tom is late.
- Tom geç kaldı.
- Tom bet me thirty dollars that Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağına dair benimle otuz dolara bahse girdi.
- Tom said that he might be late tomorrow.
- Tom yarın geç kalabileceğini söyledi.
- If you don't run, you'll be late.
- Eğer koşmazsan geç kalacaksın.
- What'll we do if Tom is late?
- Tom geç kalırsa ne yapacağız?
- I'm afraid we're going to be late for school.
- Maalesef okula geç kalacağız.
- Did you know Tom and Mary were going to be late?
- Tom ve Mary'nin geç kalacağını biliyor muydun?
- Hurry or we'll be late.
- Acele et yoksa geç kalacağız.
- He was late for school yesterday.
- Dün okula geç kaldı.
- I'm afraid we're going to be late for school.
- Korkarım okula geç kalacağız.
- Didn't I tell you Tom would be late?
- Tom'un geç kalacağını sana söylemedim mi?
- That's probably why Tom is late.
- Tom'un geç kalma nedeni muhtemelen bu.
- I was afraid I might be late.
- Geç kalmaktan korkuyordum.
- No one was late.
- Hiç kimse geç kalmadı.
- Tell him not to be late for school.
- Ona okula geç kalmamasını söyle.
- I suppose he will be late.
- Sanırım o geç kalacak.
- I found out why Tom was late.
- Tom'un neden geç kaldığını öğrendim.
- Tom was late for class.
- Tom derse geç kalmıştı.
- We're going to be late for school.
- Okula geç kalacağız.
- I wonder why Tom is late.
- Tom'un neden geç kaldığını merak ediyorum.
- I knew you'd be late.
- Geç kalacağını biliyordum.
- I won't be late.
- Geç kalmayacağım.
- I was late for school.
- Mektebe geç kaldım.
- You're going to be late if you don't hurry up.
- Acele etmezsen geç kalacaksın.
- She promised not to be late again.
- O, tekrar geç kalmamaya söz verdi.
- She was late for the bus.
- O otobüse geç kalmıştı.
- Tom is going to be late for work this morning.
- Tom bu sabah işe geç kalacak.
- I don't want to be late for the show.
- Gösteri için geç kalmak istemiyorum.
- Tom didn't even care that I was late.
- Tom geç kaldığımı umursamadı bile.
- I was afraid that I might be late for the bus.
- Otobüse geç kalabileceğimden korkuyordum.
- Although she is late, I am sure she will arrive.
- Geç kalsa da geleceğinden eminim.
- I'll be late for the meeting if I don't hurry.
- Acele etmezsem toplantıya geç kalacağım.
- We're going to be late.
- Geç kalacağız.
- I knew you wouldn't be late.
- Geç kalmayacağını biliyordum.
- We'd better get a move on or we'll be late.
- Acele etsek iyi olur yoksa geç kalacağız.
- Tom was late for work.
- Tom işe geç kaldı.
- She hurried so she wouldn't be late.
- Geç kalmamak için acele etti.
- If you don't hurry, we're going to be late.
- Acele etmezsen geç kalacağız.
- Call Tom and tell him that you will be late.
- Tom'u ara ve geç kalacağını söyle.
- He was warned not to be late for school again.
- Okula tekrar geç kalmaması için uyarıldı.
- It's quite clear that Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağı çok açık.
- Tom wanted to know why Mary was late.
- Tom, Mary'nin neden geç kaldığını bilmek istiyordu.
- Tom is going to be late.
- Tom geç kalacak.
- I'm going to be late again.
- Yine geç kalacağım.
- Tom will be late if he doesn't hurry.
- Tom acele etmezse geç kalacak.
- The bus was late because of the traffic jam.
- Otobüs, trafik sıkışıklığı yüzünden geç kaldı.
- I as well as you was late for school yesterday.
- Dün ben de senin gibi okula geç kaldım.
- You're going to be late again.
- Yine geç kalacaksın.
- You were the one who was late.
- Geç kalan kişi sendin.
- Tom was late for the bus.
- Tom otobüse geç kaldı.
- You wouldn't want to be late.
- Geç kalmak istemiyorsun.
- Try not to be late for supper.
- Yemeğe geç kalmamaya çalış.
- I've got to go or I'll be late for school.
- Gitmeliyim yoksa okula geç kalacağım.
- Never be late for school again.
- Bir daha asla okula geç kalma.
- I was scolded by the teacher for being late.
- Geç kaldığım için öğretmen tarafından azarlandım.
- I might be late tomorrow.
- Yarın geç kalabilirim.
- I'm not very likely to be late.
- Geç kalmam pek olası değil.
- Tom often says he won't be late, but he always is.
- Tom sık sık geç kalmayacağını söyler ama hep geç kalır.
- Tom does tend to be late a lot.
- Tom çok geç kalma eğilimindedir.
- Tom thought Mary was going to be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşündü.
- He called in to say that he'd be late.
- Geç kalacağını söylemek için telefon etti.
- We were late, owing to the heavy snow.
- Yoğun kar yüzünden geç kaldık.
- I'm going to be late for class.
- Derse geç kalacağım.
- Tom is very unlikely to be late.
- Tom'un geç kalma ihtimali çok düşük.
- Please tell me the reason that you were late.
- Lütfen neden geç kaldığınızı söyleyin.
- You can't be late this time.
- Bu sefer geç kalamazsın.
- Robert has not yet been late for a meeting.
- Robert, henüz bir toplantıya geç kalmadı.
- This is the third time Tom has been late this week.
- Bu, Tom'un bu haftaki üçüncü geç kalışı.
- Tom promised me he wouldn't be late.
- Tom bana geç kalmayacağına söz verdi.
- Tom had better not be late again.
- Tom tekrar geç kalmasa iyi olur.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- What makes you think that Tom is going to be late again?
- Tom'un tekrar geç kalacağını sana ne düşündürüyor?
- There's a chance we'll be late.
- Geç kalma ihtimalimiz var.
- I'm pretty sure Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağından eminim.
- We knew Tom wouldn't be late.
- Tom'un geç kalmayacağını biliyorduk.
- Tell him not to be late.
- Ona geç kalmamasını söyle.
- Tom assumed that Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını sandı.
- Tom bet me Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağına dair benimle bahse girdi.
- Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late.
- Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığından dolayı azarladı.
- Of course he'll be late.
- Tabii ki o geç kalacak.
- Tom felt that he needed to explain why he was late.
- Tom neden geç kaldığını açıklaması gerektiğini hissetti.
- I hurried in order not to be late for school.
- Okula geç kalmamak için acele ettim.
- I told Tom that we'd probably be late.
- Tom'a muhtemelen geç kalacağımızı söyledim.
- I'm going to be late for my appointment.
- Randevuma geç kalacağım.
- I'd be willing to bet Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağına bahse girmeye hazırım.
- Tom warned Mary not to be late.
- Tom Mary'yi geç kalmaması için uyardı.
- Tom knew Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını biliyordu.
- Tom has promised never to be late again.
- Tom tekrar geç kalmamaya söz verdi.
- Go at once, otherwise you will be late.
- Derhal git, yoksa geç kalacaksın.
- He was late, as always.
- O, her zamanki gibi geç kalmıştı.
- I bet you Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağına seninle bahse girerim.
- I expected Tom to be late.
- Tom'un geç kalacağını umuyordum.
- Tom doesn't think Mary will be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını düşünmüyor.
- I will never be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağım.
- I was late for the meeting because of a traffic jam.
- Trafik sıkışıklığı yüzünden toplantıya geç kaldım.
- Come on, we'll be late if you don't hurry up.
- Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.
- He will certainly be late.
- Kesinlikle geç kalacak.
- He explained to Mary why he was late for her birthday party.
- Mary'ye doğum günü partisine neden geç kaldığını açıkladı.
- He was late because of the snow.
- Kar yüzünden geç kaldı.
- I'm pretty sure Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağına oldukça eminim.
- Since the bus was late, I took a taxi.
- Otobüs geç kaldığı için, bir taksiye bindim.
- Let Tom know I'll be late.
- Tom'a geç kalacağımı bildir.
- I didn't realize we were late.
- Geç kaldığımızı fark etmedim.
- Tom didn't want to be late.
- Tom geç kalmak istemedi.
- That was why I was late.
- Bu yüzden geç kaldım.
- I told Tom not to be late.
- Tom'a geç kalmamasını söyledim.
- I'm going to be late for the bus.
- Ben otobüse geç kalacağım.
- Tom predicted Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını tahmin etti.
- You guys are late.
- Siz geç kaldınız.
- It's very likely that he'll be late.
- Büyük olasılıkla o geç kalacak.
- I'll be late today.
- Ben geç kalacağım.
- Our teacher warned him not to be late again.
- Öğretmenimiz onu bir daha geç kalmaması için uyardı.
- Tom didn't know that Mary was going to be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını bilmiyordu.
- I imagine he will be late for the meeting.
- Toplantı için onun geç kalacağını düşünüyorum.
- We were all wondering why you were late.
- Hepimiz neden geç kaldığını merak ediyorduk.
- I think that they will be late.
- Sanırım onlar geç kalacak.
- I'm going to be late.
- Geç kalacağım.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrenci sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- I had a feeling you would be late.
- Geç kalacağını hissediyordum.
- I was scolded for being late.
- Geç kaldığım için azarlandım.
- You could've called and let me know you were going to be late.
- Arayabilirdin ve geç kalacağını bana bildirebilirdin.
- Tom promised he wouldn't be late.
- Tom geç kalmayacağına söz verdi.
- If you don't run, you'll be late.
- Eğer koşmazsan, geç kalacaksın.
- That's why I was late.
- Geç kalmamın nedeni odur.
- I expected Tom to be late.
- Tom'un geç kalmasını bekliyordum.
- We were late.
- Biz geç kaldık.
- I promise I won't be late.
- Geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- Some were late.
- Bazıları geç kaldı.
- Hurry up or we'll be late.
- Acele et yoksa geç kalacağız.
- I was late for work.
- İşe geç kalmıştım.
- We're going to be late if you don't hurry.
- Acele etmezsen geç kalacağız.
- Tom, of course, was late.
- Tom, elbette geç kalmıştı.
- If you don't hurry, you'll be late.
- Acele etmezsen geç kalacaksın.
- Tom was late for class, as is often the case.
- Çoğunlukla olduğu gibi, Tom sınıfa geç kalmıştı.
- Tom informed Mary that his train was late.
- Tom treninin geç kaldığı hakkında Mary'yi bilgilendirdi.
- Tom told Mary why he was late.
- Tom Mary'ye neden geç kaldığını söyledi.
- She was late for the last train.
- Son trene geç kaldı.
- Don't be late for school.
- Okula geç kalma.
- Needless to say, he was late for school as usual.
- Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi okula geç kaldı.
- I fear that he may be late for the train.
- Trene geç kalmasından korkuyorum.
- Tom will probably be late for work this morning.
- Tom muhtemelen bu sabah işe geç kalacak.
- The traffic jam caused me to be late for the meeting.
- Trafik sıkışıklığı toplantıya geç kalmama neden oldu.
- Tom told Mary not to be late.
- Tom Mary'ye geç kalmamasını söyledi.
- Last year, my brother was late for school every day.
- Geçen yıl kardeşim her gün okula geç kaldı.
- Please try your best to not be late.
- Lütfen geç kalmamak için elinizden geleni yapın.
- Many people were late for the concert.
- Birçok kişi konsere geç kalmıştı.
- Tom was late because of heavy traffic.
- Tom yoğun trafik yüzünden geç kaldı.
- Harry was late for class yesterday because of his accident.
- Harry, dün geçirdiği kaza yüzünden derse geç kaldı.
- Tom is late, isn't he?
- Tom geç kaldı, değil mi?
- We don't want to be late again.
- Tekrar geç kalmak istemiyoruz.
- Hurry up, guys, you're going to be late.
- Acele edin arkadaşlar, geç kalacaksınız.
- I don't want to be late.
- Geç kalmak istemem.
- I was late because of heavy traffic.
- Yoğun trafik yüzünden geç kaldım.
- You'll probably be late for work if you don't hurry.
- Acele etmezsen muhtemelen işe geç kalacaksın.
- He was warned not to be late for school again.
- Okula bir daha geç kalmaması için uyarıldı.
- I'm sorry I was late this morning.
- Bu sabah geç kaldığım için üzgünüm.
- Come on, we'll be late if you don't hurry up.
- Hadi, acele etmezsen geç kalacağız.
- Unless you start now, you'll be late.
- Şimdi başlamazsan, geç kalacaksın.
- I told him not to be late.
- Ona geç kalmamasını söyledim.
- I'll try not to be late.
- Geç kalmamaya çalışacağım.
- I was kind of worried that I might be late.
- Geç kalabileceğim için biraz endişeliydim.
- He was late to the appointment due to a traffic accident.
- Trafik kazası yüzünden randevuya geç kaldı.
- Tom won't be late, will he?
- Tom geç kalmayacak, değil mi?
- I wouldn't be surprised if Tom were late.
- Tom geç kalırsa hiç şaşırmam.
- Tom was late because he overslept.
- Tom geç kaldı çünkü uyuyakaldı.
- I wouldn't want you to be late.
- Geç kalmanı istemem.
- Tom was late for school.
- Tom okula geç kalırdı.
- How did you know that Tom would be late?
- Tom'un geç kalacağını nereden biliyordunuz?
- How could Tom be late for work?
- Tom işe nasıl geç kalabilir?
- If you don't hurry, you'll be late.
- Acele etmezsen geç kalırsın.
- I need to tell my wife I'll be late.
- Karıma geç kalacağımı söylemeliyim.
- He was late as usual.
- Her zamanki gibi geç kalmıştı.
- I really can't be late.
- Gerçekten geç kalamam.
- You're going to be late.
- Geç kalacaksın.
- It seems to me that they will be late.
- Bana geç kalacaklarmış gibi geliyor.
- It seems that he was late for the meeting yesterday.
- Görünüşe göre, dünkü toplantıya geç kalmış.
- I'm not very likely to be late.
- Geç kalacak gibi değilim pek.
- Tom has never been late before.
- Tom daha önce hiç geç kalmamıştı.
- Students should try not to be late.
- Öğrenciler geç kalmamaya çalışmalıdır.
- More often than not, he is late for school.
- Çoğu zaman okula geç kalır.
- I won't be late again.
- Tekrar geç kalmayacağım.
- I just want to let you know that I'll be late tomorrow morning.
- Yarın sabah geç kalacağımı bilmeni istiyorum.
- I was afraid that I might be late.
- Geç kalabileceğimden korkuyordum.
- Tom knew that he'd be late.
- Tom onun geç kalacağını biliyordu.
- Tom has no reason to be late.
- Tom'un geç kalması için bir sebep yok.
- Tell me the reason why you were late for school.
- Okula neden geç kaldığını söyle.
- Tom seemed to think we would be late.
- Tom geç kalacağımızı düşünüyor gibi görünüyordu.
- If you don't hurry, we're going to be late again.
- Acele etmezsen yine geç kalacağız.
- As the bus was late, I took a taxi.
- Otobüs geç kaldığı için, taksiye bindim.
- I'm sorry I am late, but there's been a lot of work to do.
- Ben geç kaldığım için üzgünüm, ama yapacak bir sürü işim vardı.
- Tom thought Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşündü.
- Make haste in case you are late.
- Geç kalma ihtimaline karşı acele edin.
- Tom is more than likely to be late.
- Tom büyük ihtimalle geç kalacak.
- I think Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağını düşünüyorum.
- Tom is likely to be late again.
- Tom muhtemelen yine geç kalacak.
- I think we're going to be late.
- Sanırım geç kalacağız.
- Didn't I tell you Tom would be late?
- Sana Tom'un geç kalacağını söylemedim mi?
- We're going to be late for class.
- Derse geç kalacağız.
- Paul makes it a rule not to be late for his appointments.
- Paul randevularına geç kalmamayı bir kural haline getirmiştir.
- Tom told us the reason why he was late.
- Tom bize neden geç kaldığını söyledi.
- We're gonna be late.
- Biz geç kalacağız.
- I don't want to be late for work.
- İşe geç kalmak istemiyorum.
- Tom was late for the meeting.
- Tom toplantıya geç kaldı.
- Dan blamed Linda for causing him to be late.
- Onun geç kalmasına sebep olduğu için Dan Linda'yı suçladı.
- She called him to say that she'd be late.
- Geç kalacağını söylemek için onu aradı.
- I imagine he will be late for the meeting.
- Toplantıya geç kalacağını tahmin ediyorum.
- I'm sure that Tom and Mary will be late.
- Eminim Tom ve Mary geç kalacak.
- I bet you Tom will be late.
- Bahse girerim Tom geç kalacak.
- Tom is very likely to be late.
- Tom büyük ihtimalle geç kalacak.
- I promise I won't be late.
- Ben geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- He has never been late for school.
- Okula hiç geç kalmadı.
- He will doubtless be late.
- O kuşkusuz geç kalacak.
- I promised I wouldn't be late.
- Geç kalmayacağıma söz verdim.
- Tom called Mary to tell her he'd be late.
- Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aradı.
- I couldn't think of any reason why Tom would be late.
- Tom'un niçin geç kalacağıyla ilgili bir neden düşünemedim.
- We were late because of the storm.
- Fırtınadan dolayı geç kaldık.
- She explained to him why she was late.
- Ona neden geç kaldığını açıkladı.
- I'm sure Tom will be late.
- Eminim Tom geç kalacaktır.
- I'm not surprised that Tom was late.
- Tom'un geç kalmasına şaşırmadım.
- I told Tom that I'd be late.
- Geç kalacağımı Tom'a söyledim.
- Tom explained the reason he was late to Mary.
- Tom Mary'ye neden geç kaldığını açıkladı.
- I promise you I won't be late.
- Sana geç kalmayacağıma söz veriyorum.
- Tom said that Mary was going to be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını söyledi.
- I don't like to be late.
- Geç kalmaktan hoşlanmam.
- I don't want to be late.
- Geç kalmak istemiyorum.
- I told you Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını söylemiştim.
- This isn't the first time you've been late.
- Bu senin ilk geç kalışın değil.
- How could Tom be late for work?
- Tom işe nasıl geç kalabildi?
- I was late for the meeting because of a traffic jam.
- Ben, bir trafik sıkışıklığı nedeniyle toplantıya geç kaldım.
- I think they'll be late.
- Sanırım geç kalacaklar.
- Tom told Mary not to be late again.
- Tom, Mary'ye bir daha geç kalmamasını söyledi.
- There's a chance Tom will be late.
- Tom'un geç kalması ihtimali var.
- I wonder why the train is late.
- Trenin neden geç kaldığını merak ediyorum.
- Tom thought he would be late.
- Tom geç kalacağını düşündü.
- Tom was angry with himself for being late.
- Tom geç kaldığı için kendine kızıyordu.
- If you don't eat fast, you will be late for school.
- Eğer hızlı yemezsen, okula geç kalacaksın.
- Tom is apt to be late, isn't he?
- Tom geç kalmaya eğilimli, değil mi?
- Tom was the only one who was late.
- Tom geç kalan tek kişiydi.
- I promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmamaya söz verdim.
- I hurried to the airport so as not to be late for the plane.
- Uçağa geç kalmamak için aceleyle havaalanına koşturdum.
- We're going to be late again.
- Yine geç kalacağız.
- More often than not, he is late for school.
- Sık sık okula geç kalır.
- Tom called to tell Mary that he'd be late.
- Tom geç kalacağını Mary'ye söylemek için aradı.
- Tom asked me why I was late.
- Tom bana neden geç kaldığımı sordu.
- Tom will probably be late again.
- Tom muhtemelen yine geç kalacak.
- I can't tell you why Tom is late.
- Tom'un niçin geç kaldığını sana söyleyemem.
- I was late because of the heavy traffic.
- Yoğun trafik yüzünden geç kaldım.
- Tom tried his best not to be late.
- Tom geç kalmamak için elinden geleni yaptı.
- You were late for work.
- İşe geç kaldınız.
- I don't want to be late today.
- Bugün geç kalmak istemiyorum.
- That's why I was late.
- O yüzden geç kaldım.
- Tom called and said he would be late.
- Tom aradı ve geç kalacağını söyledi.
- There's a good chance that he'll be late.
- Muhtemelen geç kalacak.
- Since the bus was late, I took a taxi.
- Otobüs geç kaldığı için taksiye bindim.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
- Acele etsen iyi olur, yoksa randevuna geç kalacaksın.
- I was late because of heavy traffic.
- Yoğun trafikten dolayı geç kaldım.
- Sami is late again.
- Sami yine geç kaldı.
- You're going to be late for work.
- İşe geç kalacaksın.
- He was late for the job interview.
- İş görüşmesine geç kaldı.
- I took a taxi because the bus was late.
- Otobüs geç kaldığı için taksiye bindim.
- Let them know I'll be late.
- Geç kalacağımı söyle.
- Tom has never been late before.
- Tom daha önce hiç geç kalmadı.
- Tom was late for his shift.
- Tom vardiyasına geç kalmıştı.
- That is why he was late for school.
- O yüzden okula geç kaldı.
- I'm sorry I was late for class today.
- Bugün derse geç kaldığım için üzgünüm.
- Tom has promised never to be late again.
- Tom bir daha geç kalmayacağına söz verdi.
- You don't want to be late for practice.
- Antrenmana geç kalmak istemiyorsun.
- Tom got mad at Mary because she was late.
- Geç kaldığı için Tom Mary'ye kızdı.
- I told Tom that I'd be late.
- Tom'a geç kalacağımı söyledim.
- I went home, because he was late.
- Eve gittim, çünkü geç kalmıştı.
- Tom expected Mary to be late.
- Tom, Mary'nin geç kalmasını bekliyordu.
- Tom called his wife to say he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için karısını aradı.
- He was late for class, as is often the case.
- Alışılageldiği üzere derse geç kalmıştı.
- Get up early, or you'll be late.
- Erken kalk, yoksa geç kalacaksın.
- Go at once, or you will be late for school.
- Derhal git, yoksa okula geç kalacaksın.
- You were the one who was late.
- Geç kalan sendin.
- He called to say he'd be late.
- Geç kalacağını söylemek için aradı.
- Please don't be late again.
- Lütfen bir daha geç kalma.
- I warned him not to be late.
- Geç kalmaması için onu uyardım.
- Because there was a lot of traffic, Tom and I were late to the meeting.
- Çok fazla trafik olduğu için Tom ve ben toplantıya geç kaldık.
- The plane could easily be late.
- Uçak kolaylıkla geç kalabilir.
- Tom tends to be late for appointments.
- Tom randevularına geç kalmaya eğilimli.
- The physics teacher was late to class, as usual.
- Fizik öğretmeni her zamanki gibi derse geç kaldı.
- We mustn't be late.
- Geç kalmamalıyız.
- We took a taxi so we wouldn't be late.
- Geç kalmayalım diye bir taksiye bindik.
- Tom isn't likely to be late.
- Tom muhtemelen geç kalmayacak.
- Call Tom and tell him that you will be late.
- Tom'u ara ve ona geç kalacağını söyle.
- Tom called to tell Mary that he'd be late.
- Tom, Mary'ye geç kalacağını söylemek için aradı.
- Mario leaves because Dodong is late.
- Dodong geç kaldığı için Mario gidiyor.
- Tom knew Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını biliyordu.
- He was late for the job interview.
- O, iş görüşmesine geç kalmıştı.
- She explained to him why she was late for his party.
- Ona partisine neden geç kaldığını açıkladı.
- It's very likely that he'll be late.
- Geç kalması çok muhtemel.
- I'm sure Tom doesn't want to be late.
- Eminim Tom geç kalmak istemez.
- There's no chance that Tom will be late today.
- Tom'un bugün geç kalma şansı yok.
- Tom promised not to be late again.
- Tom bir daha geç kalmayacağına söz verdi.
- He was late for class, as is often the case.
- Sık sık olduğu gibi derse geç kalmıştı.
- Although she is late, I am sure she will arrive.
- Geç kalmasına rağmen, onun geleceğine eminim.
- Mario leaves because Dodong is late.
- Mario ayrılıyor çünkü Dodong geç kaldı.
- Am I the only one who thought Tom would be late?
- Tom'un geç kalacağını düşünen tek kişi ben miyim?
- You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
- Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın.
- Hurry up, guys, you're going to be late.
- Acele edin çocuklar, geç kalacaksınız.
- When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue.
- Geç kaldığında onu azarlamak istedim ama dilimi tuttum.
- It seems to me that the train is late.
- Bana öyle geliyor ki tren geç kaldı.
- This is why I was late for school.
- İşte bu yüzden okula geç kaldım.
- I had a feeling Tom was going to be late.
- Tom'un geç kalacağını hissetmiştim.
- He took a taxi so as not to be late for the party.
- Partiye geç kalmamak için taksi tuttu.
- Tom was late for class.
- Tom derse geç kaldı.
- Promise me you won't be late.
- Geç kalmayacağına dair bana söz ver.
- Tom's bus was late.
- Tom'un otobüsü geç kaldı.
- Tom is likely to be late for school.
- Tom muhtemelen okula geç kalacak.
- Did you say Tom was going to be late?
- Tom'un geç kalacağını söyledin mi?
- Tom won't be very happy if Mary is late.
- Mary geç kalırsa Tom pek mutlu olmaz.
- Tom was late for the bus.
- Tom otobüs için geç kaldı.
- It wasn't the first time that Tom had been late.
- Tom ilk kez geç kalmıyordu.
- The bus was late.
- Otobüs geç kalmıştı.
- I wish Tom wouldn't always be late.
- Keşke Tom her zaman geç kalmasa.
- I'll try not to be late in the future.
- Gelecekte geç kalmamaya çalışacağım.
- Tom and Mary are late.
- Tom ve Mary geç kaldı.
- Have you told Tom why you were late?
- Neden geç kaldığını Tom'a söyledin mi?
- Could you please tell me again why you are late?
- Niçin geç kaldığını bana tekrar söyler misin?
- Tom shouldn't have been late.
- Tom geç kalmamalıydı.
- Tom was late for his appointment.
- Tom randevusuna geç kalmıştı.
- I expect Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağını bekliyorum.
- It's because of you that we were late.
- Senin yüzünden geç kaldık.
- Tell Tom not to be late.
- Tom'a geç kalmamasını söyle.
- Tom called to say he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için aradı.
- Tom was late to the party.
- Tom partiye geç kalmıştı.
- I expect Tom will be late.
- Tom'un geç kalacağını sanıyorum.
- I ran because I was late for school.
- Okula geç kaldığım için koştum.
- She was late because of the heavy traffic.
- Yoğun trafik nedeniyle geç kaldı.
- We'd better get a move on or we'll be late.
- Acele etsek iyi olur, yoksa geç kalacağız.
- Paul makes it a rule not to be late for his appointments.
- Paul randevusuna geç kalmamayı prensip edinmiştir.
- I didn't know Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını bilmiyordum.
- Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late.
- Tom, Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığı için azarladı.
- Tom was afraid he'd be late.
- Tom geç kalacağından korkuyordu.
- If we don't hurry, we'll be late.
- Acele etmezsek geç kalacağız.
- Tom texted Mary saying he'd be late.
- Tom Mary'e geç kalacağını söyleyen bir mesaj attı.
- Tom doesn't like to be late.
- Tom geç kalmayı sevmez.
- I'm afraid that he might be late for the train.
- Trene geç kalabileceğinden korkuyorum.
- Don't be late for the meeting tomorrow.
- Yarın toplantıya geç kalmayın.
- Tom wondered why Mary was late.
- Tom, Mary'nin neden geç kaldığını merak etti.
- He called to say he'd be late.
- Geç kalacağını söylemek için telefon etti.
- Run, or else you'll be late.
- Koş, yoksa geç kalacaksın.
- He has never been late to school.
- Okula hiç geç kalmadı.
- It's unusual for Tom to be late.
- Tom'un geç kalması alışılmadık bir durum.
- Tom tends to be late.
- Tom geç kalma eğilimindedir.
- I'm sure that Tom and Mary will be late.
- Tom ve Mary'nin geç kalacağından eminim.
- Tom was late for class yesterday because he had an accident.
- Tom dün derse geç kaldı çünkü bir kaza geçirdi.
- Don't be late for school again.
- Okula tekrar geç kalma.
- Tom will be late today, too.
- Tom da bugün geç kalacak.
- I had the feeling that Tom was going to be late.
- Tom'un geç kalacağını hissediyordum.
- The bus was late.
- Otobüs geç kaldı.
- I'm worried that I might be late.
- Geç kalabileceğimden endişeliyim.
- Tom realized he was likely to be late.
- Tom muhtemelen geç kalacağı fark etti.
- Tom called Mary to say he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için Mary'yi aradı.
- We took a taxi so we wouldn't be late.
- Geç kalmamak için taksiye bindik.
- Tom realized he was likely to be late.
- Tom geç kalacağını fark etti.
- I didn't tell Tom why I was late.
- Tom'a neden geç kaldığımı söylemedim.
- I took a bus so as not to be late for my appointment.
- Randevuma geç kalmamak için otobüse bindim.
- He has no reason to be late.
- Geç kalması için bir sebep yok.
- We don't want to be late.
- Geç kalmak istemiyoruz.
- Tom is going to be late if he doesn't hurry.
- Tom acele etmezse geç kalacak.
- She explained the reason why she was late.
- Geç kalmasının nedenini açıkladı.
- You mustn't be late.
- Geç kalmamalısın.
- Both Tom and Mary were late.
- Hem Tom hem de Mary geç kaldı.
- He got up late and was late for school.
- Geç kalktı ve okula geç kaldı.
- Tom called to tell Mary that he'd be late.
- Tom Mary'ye geç kalacağını söylemek için aradı.
- As you know, we were late due to the heavy rain.
- Bildiğiniz gibi, şiddetli yağmur nedeniyle geç kaldık.
- We hope that you won't be late.
- Geç kalmayacağınızı umuyoruz.
- I'm sure Tom didn't even notice you were late.
- Eminim Tom geç kaldığını fark etmemiştir bile.
- Who told you why Tom was late?
- Tom'un neden geç kaldığını sana kim söyledi?
- Tom isn't the only one who was late.
- Geç kalan tek kişi Tom değildi.
- Tom ought to have known that Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını bilmeliydi.
- That is why he was late for school.
- Okula geç kalmasının nedeni budur.
- Tom was late because he overslept.
- Tom uyuyakaldığı için geç kaldı.
- Tom promised to never be late again.
- Tom bir daha asla geç kalmayacağına söz verdi.
- I don't want to be late for my first class.
- İlk dersime geç kalmak istemiyorum.
- Why didn't Tom tell us that he was going to be late?
- Tom neden bize geç kalacağını söylemedi?
- You don't want to be late.
- Geç kalmak istemezsin.
- Gilbert is late yet again.
- Gilbert gene geç kaldı.
- Some of the students were late for school.
- Bazı öğrenciler okula geç kaldı.
- I'm unlikely to be late.
- Geç kalma ihtimalim yok.
- She was sore at me for being late.
- Geç kaldığım için bana kırıldı.
- Tom called to tell me he'd be late.
- Tom beni geç kalacağını söylemek için aradı.
- I promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmayacağıma söz verdim.
- I was late for class.
- Derse geç kaldım.
- I suppose he will be late.
- Sanırım geç kalacak.
- Did Tom give a reason why he was going to be late?
- Tom neden geç kalacağına dair bir sebep söyledi mi?
- You wrote that you thought Tom would be late.
- Tom'un geç kalacağını düşündüğünü yazdın.
- We don't want to be late.
- Geç kalmak istemeyiz.
- Tom was worried that he might be late.
- Tom geç kalabileceğinden endişeliydi.
- No one ever asked Tom why he was late.
- Kimse Tom'a neden geç kaldığını hiç sormadı.
- I told Tom you'd be late.
- Tom'a geç kalacağını söyledim.
- I've got to skedaddle or I'll be late.
- Acele etmeliyim yoksa geç kalacağım.
- I'll be careful never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmamaya dikkat edeceğim.
- Get up early, else you'll be late for school.
- Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
- Tom explained the reason he was late to Mary.
- Tom Mary'ye geç kalma nedeni açıkladı.
- As is often the case with her, she was late for the meeting this afternoon.
- Sık sık olduğu gibi, bu öğleden sonraki toplantıya geç kaldı.
- Would you happen to know why Tom was late?
- Tom'un neden geç kaldığını biliyor musun?
- We demanded that he explain to us why he was late.
- Niçin geç kaldığını bize açıklamasını talep ettik.
- Tom told Mary that he thought John would be late.
- Tom, Mary'ye John'un geç kalacağını düşündüğünü söyledi.
- It's the third time you've been late this week.
- Bu hafta üçüncü kez geç kalışın.
- Tom said that he knew Mary was going to be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını bildiğini söyledi.
- I was afraid that I might be late.
- Geç kalabilirim diye korkuyordum.
- He's worried that he might be late.
- Geç kalabileceğinden endişeleniyor.
- I told her we'd be late.
- Ona geç kalacağımızı söyledim.
- He's more than likely to be late.
- Muhtemelen geç kalacak.
- Tom didn't think Mary would be late.
- Tom, Mary'nin geç kalacağını düşünmedi.
- Come even if you'll be late.
- Geç kalacak olsan bile gel.
- Tom is likely going to be late.
- Tom muhtemelen geç kalacak.
- I want to let Tom know we'll be late.
- Geç kalacağımızı Tom'a bildirmek istiyorum.
- Let Tom know I'll be late.
- Tom'a geç kalacağımı haber ver.
- Tom and Mary are late.
- Tom ve Mary geç kaldılar.
- It looks like Tom will be late.
- Tom geç kalacak gibi görünüyor.
- Did you ask Tom why he was late?
- Tom'a neden geç kaldığını sordun mu?
- It's quite likely that he'll be late.
- Büyük olasılıkla geç kalacak.
- I'm afraid that he might be late for the train.
- Trene geç kalmasından korkuyorum.
- Tom told me that he thought Mary would be late.
- Tom bana Mary'nin geç kalacağını düşündüğünü söyledi.
- We may be late.
- Geç kalmış olabiliriz.
- Tom didn't tell anyone why he was late.
- Tom kimseye neden geç kaldığını söylemedi.
- We'll be late.
- Geç kalacağız.
- I'll call Tom and let him know we'll be late.
- Tom'u arayacağım ve ona geç kalacağımızı bildireceğim.
- I think Tom is likely to be late.
- Tom muhtemelen geç kalabilir.
- What'll we do if Tom is late?
- Tom geç kalırsa ne yaparız?
- She was worried that she might be late for the train.
- Trene geç kalacağından endişeleniyordu.
- Tom is going to be late for class.
- Tom derse geç kalacak.
- We may be late.
- Geç kalabiliriz.
- Tom bet me Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağına dair benimle bahse girdi.
- Don't be late!
- Geç kalmayın!
- They've been late every day.
- Her gün geç kalıyorlar.
- I wouldn't be surprised if Tom were late.
- Tom geç kalmış olsa şaşırmazdım.
- I'm not surprised that Tom is late.
- Tom'un geç kalmasına şaşırmadım.
- I was late, so I missed flight 501.
- Geç kaldığım için 501 sefer sayılı uçağı kaçırdım.
- Go at once, otherwise you will be late.
- Bir an önce git, yoksa geç kalacaksın.
- I told her not to be late.
- Ona geç kalmamasını söyledim.
- Tom will be late for school today.
- Tom bugün okula geç kalacak.
- It's not like you to be late.
- Geç kalmak sana göre değil.
- Tom called the office to say that he'd be late.
- Tom ofisi arayıp geç kalacağını söyledi.
- Be careful not to be late.
- Geç kalmamaya dikkat et.
- Tom was late for the meeting.
- Tom toplantıya geç kalmıştı.
- Tom doesn't know why Mary was late.
- Tom, Mary'nin neden geç kaldığını bilmiyor.
- I don't know why Tom was late.
- Tom'un neden geç kaldığını bilmiyorum.
- I can't be late today.
- Bugün geç kalamam.
- Both Tom and Mary were late.
- Hem Tom hem de Mary geç kalmıştı.
- Some people were late.
- Bazı insanlar geç kaldı.
- As is often the case with him, he was late for class.
- Sık sık yaptığı gibi, derse geç kaldı.
- Tom told Mary not to be late.
- Tom, Mary'e geç kalmamasını söyledi.
- Tom told me why he was late.
- Tom bana neden geç kaldığını söyledi.
- Tom made it clear that I shouldn't be late.
- Tom geç kalmamam gerektiğini açıkça belirtti.
- Tom is going to be late today, too.
- Tom bugün de geç kalacak.
- It's not like you to be late.
- Geç kalmak sana yakışmıyor.
- Tom will be late again.
- Tom yine geç kalacak.
- I must dash or I'll be late.
- Hızlı koşmalıyım yoksa geç kalacağım.
- We can't be late.
- Geç kalamayız.
- He left early in order not to be late.
- Geç kalmamak için erken çıktı.
- I was late, so I missed flight 501.
- Geç kaldım, bu yüzden 501 sayılı uçuşu kaçırdım.
- Tom asked Mary why she had been late.
- Tom, Mary'ye neden geç kaldığını sordu.
- I didn't know the reason why Tom was late.
- Tom'un geç kalma sebebinden haberim yoktu.
- I've promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmamak için söz vermiştim.
- He has never been late for school.
- Okula asla geç kalmadı.
- I was late as usual.
- Her zamanki gibi geç kalmıştım.
- Tom told Mary not to be late again.
- Tom Mary'ye tekrar geç kalmamasını söyledi.
- I didn't tell Tom why I was late.
- Tom'a neden geç kaldığımı anlatmadım.
- In case I am late, you don't have to wait for me.
- Geç kalırsam, beni beklemek zorunda değilsin.
- Tom warned Mary not to be late.
- Tom geç kalmaması için Mary'yi uyardı.
- She tends to be late for school.
- Okula geç kalma eğiliminde.
- Don't be late to school tomorrow.
- Yarın okula geç kalma.
- I've never been late before.
- Daha önce hiç geç kalmamıştım.
- We were late for school because it rained heavily.
- Okula geç kaldık çünkü şiddetli yağmur yağıyordu.
- I wish Tom wouldn't always be late.
- Keşke Tom hep geç kalmasa.
- The plane was late due to bad weather.
- Uçak kötü hava yüzünden geç kaldı.
- This is why I was late for school.
- Okula bu yüzden geç kalmıştım.
- Tom is going to be late for school.
- Tom okula geç kalacak.
- Tom texted Mary to tell her he'd be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için Mary'ye mesaj atmış.
- She was late to school.
- Okula geç kaldı.
- I was late because of the traffic.
- Trafik yüzünden geç kaldım.
- Everyone was late but me.
- Ben hariç herkes geç kaldı.
- Tom was late because his car ran out of gas.
- Tom arabasının benzini bittiği için geç kaldı.
- I've promised never to be late again.
- Bir daha asla geç kalmamaya söz verdim.
- Start at once, or you will be late.
- Derhal fırla, yoksa geç kalacaksın.
- Tom didn't know he was likely to be late.
- Tom muhtemelen geç kalacağını bilmiyordu.
- There's a very good chance that Tom will be late.
- Tom'un geç kalma ihtimali çok yüksek.
- Tom got mad at Mary because she was late.
- Tom, Mary geç kaldığı için ona kızdı.
- Tom thought Mary would be late.
- Tom Mary'nin geç kalacağını düşünüyordu.
- As is often the case with him, he was late for class today.
- Her zaman olduğu gibi bugün de derse geç kaldı.
- Tom told Mary not to be late again.
- Tom Mary'ye bir daha geç kalmamasını söyledi.
- The plane was late because of bad weather.
- Kötü havadan dolayı uçak geç kaldı.
- I've got to go or I'll be late for school.
- Gitmek zorundayım yoksa okula geç kalacağım.
- It was because of the accident that I was late for school.
- Okula geç kalışım kaza yüzündendi.
- We were late for school because it was raining hard.
- Okula geç kalmıştık çünkü çok yağmur yağıyordu.
- It's not unusual for Tom to be late.
- Tom'un geç kalması alışılmadık bir şey değil.
- Try not to be late again tomorrow.
- Yarın tekrar geç kalmamaya çalış.
- As is often the case with him, he was late for class today.
- Çoğu zaman olduğu gibi, o bugün derse geç kalmıştı.
- When was the last time Tom was late?
- Tom en son ne zaman geç kaldı?
- You guys are late.
- Geç kaldınız.
- Tom is probably going to be late.
- Tom muhtemelen geç kalacak.
- Tom knows Mary will probably be late.
- Tom, Mary'nin muhtemelen geç kalacağını biliyor.
- I don't understand why Tom is late.
- Tom'un niçin geç kaldığını anlamıyorum.
- We were late as a result of the traffic jam.
- Trafik sıkışıklığı yüzünden geç kaldık.
- It is unlike him to be late.
- Geç kalmak ona yakışmıyor.
- Tom asked Mary why she had been late.
- Tom Mary'e neden geç kaldığını sordu.
- Tom said that Mary wasn't going to be late.
- Tom, Mary'nin geç kalmayacağını söyledi.
- Tom called to say he would be late.
- Tom geç kalacağını söylemek için aradı.
Show More (1156)
|
|
- Tom isn't always late, but he often is.
- Tom her zaman geç kalmaz fakat sık sık kalır.
- We're already late.
- Biz zaten geç kaldık.
- Tom was often late for school.
- Tom sık sık okula geç kalırdı.
- I think I might be a little late.
- Biraz geç kalabileceğimi düşünüyorum.
- Tom is never late for appointments.
- Tom randevularına asla geç kalmaz.
- I'm sorry I'm late.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- Why is the bus late?
- Otobüs neden geç kaldı?
- Tom is always late for appointments.
- Tom randevularına hep geç kalır.
- What will we do if he's late?
- Geç kalırsa ne yaparız?
- The girl coming in at the door now is always late.
- Kapıdan giren kız artık hep geç kalıyor.
- He is often late for school.
- Okula sık sık geç kalıyor.
- We were pretty late.
- Oldukça geç kaldık.
- Never be this late again.
- Bir daha asla bu kadar geç kalma.
- I'm never late for anything.
- Ben hiçbir şeye geç kalmam.
- If I'm late, don't wait for me.
- Eğer geç kalırsam, beni beklemeyin.
- What will we do if he's late?
- Eğer o geç kalırsa ne yapacağız?
- Tom said that he and Mary will probably be a little late.
- Tom onun ve Mary'nin muhtemelen biraz geç kalacağını söyledi.
- What would your mom do if you're late?
- Geç kalırsan annen ne yapar?
- I've figured out why Tom is always late.
- Tom'un neden hep geç kaldığını anladım.
- She was a bit late.
- Biraz geç kalmıştı.
- I'm gonna be so late.
- Çok geç kalacağım.
- Tom is quite likely to be late.
- Tom'un geç kalması oldukça muhtemel.
- Tom said that Mary was often late.
- Tom, Mary'nin genellikle geç kaldığını söyledi.
- Tom always stays at school as late as the teachers allow him to.
- Tom her zaman okulda öğretmenlerinin izin verdiği kadar geç kalır.
- I'm seldom late for school.
- Okula nadiren geç kalırım.
- You're not late.
- Sen geç kalmadın.
- Tom is almost never late for appointments.
- Tom randevularına neredeyse hiç geç kalmaz.
- Tom is often late for appointments.
- Tom randevularına genellikle geç kalır.
- I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
- Geç kaldığımız için üzgünüm ama biz beş trafiğine takıldık.
- Tom is often late for school.
- Tom sık sık okula geç kalır.
- Why were you late?
- Niçin geç kaldın?
- I'm never late for class.
- Derse hiç geç kalmam.
- How late was Tom?
- Tom ne kadar geç kaldı?
- Was Tom late for class?
- Tom derse geç kaldı mı?
- Tom is quite late, isn't he?
- Tom çok geç kaldı, değil mi?
- It bothers me that she's always late.
- Her zaman geç kalması beni rahatsız ediyor.
- I'll be a half hour late.
- Ben yarım saat geç kalacağım.
- I was three hours too late.
- Üç saat geç kaldım.
- Tom is never late for school.
- Tom asla okula geç kalmaz.
- Tom is hardly ever late for appointments.
- Tom randevularına neredeyse hiç geç kalmıyor.
- Tom is sometimes late for school.
- Tom bazen okula geç kalır.
- You're about three weeks late.
- Yaklaşık olarak üç hafta geç kaldınız.
- I'm already late.
- Zaten geç kaldım.
- Why is it that you're always late for school?
- Neden okula hep geç kalıyorsun?
- Just tell Tom I'll be a little late.
- Tom'a biraz geç kalacağımı söyle.
- Why are you late?
- Niçin geç kaldın?
- Sure I'll come, but I might be a bit late.
- Elbette geleceğim, ama biraz geç kalabilirim.
- It bothers me that she's always late.
- Onun her zaman geç kalması beni rahatsız eder.
- Tom is quite late.
- Tom oldukça geç kaldı.
- Tom is almost never late.
- Tom neredeyse hiç geç kalmaz.
- You're not late.
- Geç kalmadın.
- You're actually late.
- Aslında geç kaldın.
- Tom is seldom late for appointments.
- Tom randevularına nadiren geç kalır.
- Tom is always late for appointments.
- Tom her zaman randevulara geç kalır.
- Tom is usually on time and Mary is usually late.
- Tom genellikle erken gelir ve Mary genellikle geç kalır.
- Why were you late?
- Neden geç kaldın?
- Tom says Mary is seldom late.
- Tom, Mary'nin nadiren geç kaldığını söylüyor.
- Tom is always late, isn't he?
- Tom her zaman geç kalıyor, değil mi?
- One thing I don't like about Tom is that he's always late.
- Tom'un sevmediğim bir yanı da hep geç kalması.
- I'm a bit late.
- Ben biraz geç kaldım.
- Tom is rarely late for appointments.
- Tom randevulara nadiren geç kalır.
- She is habitually late.
- Alışkanlık olarak geç kalır.
- Am I late?
- Geç kaldım mı?
- He was always late.
- O her zaman geç kalıyordu.
- Tom said Mary is seldom late.
- Tom, Mary'nin nadiren geç kaldığını söyledi.
- He was always late.
- O hep geç kalırdı.
- I'm going to be a little late.
- Biraz geç kalacağım.
- You know I don't like it when you're late.
- Biliyorsun, geç kalmandan hoşlanmıyorum.
- She's sometimes late for school.
- Bazen okula geç kalıyor.
- I'm late for an appointment.
- Bir randevuya geç kaldım.
- I'm seldom late for appointments.
- Randevular için nadiren geç kalırım.
- I'm pretty sure he came late on purpose.
- Kasten geç kaldığına eminim.
- Tom was hours late.
- Tom saatlerce geç kaldı.
- She was a bit late.
- Biraz geç kaldı.
- You know I can't wait for you if you're late.
- Geç kalırsan seni bekleyemeyeceğimi biliyorsun.
- I'm pretty sure he came late on purpose.
- Onun bilerek geç kaldığından eminim.
- You should apologize to him for coming late.
- Geç kaldığın için ondan özür dilemelisin.
- Tom said that Mary was seldom late.
- Tom, Mary'nin nadiren geç kaldığını söyledi.
- He is often late for school on Mondays.
- O, pazartesi günleri sık sık okula geç kalır.
- She is often late for school on Mondays.
- Pazartesi günleri genellikle okula geç kalır.
- I wonder why John is always late for school.
- John'un her zaman okula niçin geç kaldığını merak ediyorum.
- Tom is often late for class.
- Tom sık sık derse geç kalır.
- Tom is seldom, if ever, late.
- Tom kırk yılda bir geç kalır.
- You know I don't like it when you're late.
- Geç kaldığın zaman bundan hoşlanmadığımı biliyorsun.
- I hope Tom isn't late.
- Umarım Tom geç kalmaz.
- We aren't late.
- Geç kalmadık.
- Tom is rarely late.
- Tom nadiren geç kalır.
- Tom told me that I was thirty minutes late.
- Tom bana otuz dakika geç kaldığımı söyledi.
- Why were you late for class?
- Derse neden geç kaldın?
- I'm almost never late for appointments.
- Randevulara neredeyse hiç geç kalmam.
- What reason did he give for being so late?
- O kadar geç kalması için hangi nedeni gösterdi?
- At least we're not late.
- En azından geç kalmadık.
- I'm hardly ever late.
- Neredeyse hiç geç kalmadım.
- If I'm late, don't wait for me.
- Geç kalırsam beni bekleme.
- Tom is a little late.
- Tom biraz geç kaldı.
- You are a little late!
- Biraz geç kaldın!
- We're not late.
- Geç kalmadık.
- I'm late for lunch.
- Öğle yemeğine geç kaldım.
- I'm late for class.
- Derse geç kaldım.
- Tom is quite often late.
- Tom sık sık geç kalır.
- The train was thirty minutes late on account of the heavy snow.
- Tren şiddetli kar yağışı yüzünden otuz dakika geç kaldı.
- She is seldom late for school.
- Okula nadiren geç kalır.
- I'm almost never late.
- Neredeyse hiç geç kalmam.
- I was pretty late.
- Ben oldukça geç kaldım.
- Tom is often late for class, isn't he?
- Tom sık sık derse geç kalıyor, değil mi?
- They're late, as usual.
- Her zamanki gibi geç kaldılar.
- Tom is always late for school.
- Tom her zaman okula geç kalır.
- She was always late.
- O hep geç kalırdı.
- I think I might be a little late.
- Sanırım biraz geç kalabilirim.
- Tom said that he and Mary would probably be a little late.
- Tom, Mary ile biraz geç kalabileceklerini söyledi.
- He's always late to meetings.
- Toplantılara hep geç kalır.
- I didn't think you'd be so late.
- Bu kadar geç kalacağını düşünmedim.
- Tom is always late, isn't he?
- Tom hep geç kalır, değil mi?
- She was almost late for school.
- Okula neredeyse geç kalıyordu.
- She was often late for school.
- Sık sık okula geç kalırdı.
- Tom says Mary isn't often late.
- Tom Mary'nin genellikle geç kalmadığını söyledi.
- Tom is never late for class.
- Tom asla sınıfına geç kalmaz.
- Tom told me that Mary was always late.
- Tom bana Mary'nin hep geç kaldığını söyledi.
- Tom is seldom late for school.
- Tom okula nadiren geç kalır.
- He is often late for school.
- O, sık sık okula geç kalır.
- Tom is already late.
- Tom çoktan geç kaldı.
- I don't want to tell them why I'm late.
- Neden geç kaldığımı onları söylemek istemiyorum.
- She's sometimes late for school.
- Bazen okula geç kalır.
- He's always late to meetings.
- O her zaman toplantılara geç kalır.
- Tom is never late for school.
- Tom okula hiç geç kalmaz.
- I'm not always late.
- Her zaman geç kalmam.
- Tom is always late for school.
- Tom okula her zaman geç kalır.
- If I'm late again, I'm going to be fired.
- Yine geç kalırsam kovulacağım.
- I hope I'm not late.
- Umarım geç kalmamışımdır.
- Tom is always late to class.
- Tom her zaman derse geç kalır.
- Tom is often late for appointments.
- Tom randevulara çoğunlukla geç kalır.
- I'm hardly ever late.
- Neredeyse hiç geç kalmam.
- Tom told me that Mary was always late.
- Tom bana Mary'nin her zaman geç kaldığını söyledi.
- I'm late because of traffic.
- Trafik yüzünden geç kaldım.
- Tom says Mary is often late.
- Tom, Mary'nin sık sık geç kaldığını söylüyor.
- He's always late to class.
- Derslere hep geç kalır.
- You aren't late.
- Geç kalmadın.
- He was a bit late.
- O biraz geç kaldı.
- I might be a little late.
- Biraz geç kalmış olabilirim.
- Tom is never late for appointments.
- Tom randevulara asla geç kalmaz.
- Why is it that you're always late for school?
- Neden her zaman okula geç kalıyorsun?
- I guess that's why Tom was so late.
- Sanırım Tom bu yüzden bu kadar geç kaldı.
- Tom is already late.
- Tom zaten geç kaldı.
- Tom was about thirty minutes late.
- Tom yaklaşık otuz dakika geç kaldı.
- Andy is never late for a date.
- Andy bir randevuya asla geç kalmaz.
- I'm not late, am I?
- Geç kalmadım, değil mi?
- I'm thirty minutes late already.
- Zaten otuz dakika geç kaldım.
- She is often late for school on a rainy day.
- O yağmurlu bir günde okula sık sık geç kalır.
- Sorry for being so late.
- Çok geç kaldığım için üzgünüm.
- Tom says he'll be a bit late.
- Tom biraz geç kalacağını söyledi.
- I'm almost never late for appointments.
- Randevulara neredeyse hiç geç kalmıyorum.
- Sorry for being so late.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- I'm sorry I'm so late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm sorry I'm late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- Tom is frequently late for school.
- Tom sık sık okula geç kalır.
- They were always late.
- Onlar her zaman geç kaldılar.
- You were thirty minutes late.
- Siz otuz dakika geç kaldınız.
- Tom was exactly twelve minutes late.
- Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
- The bus is usually late when it rains.
- Yağmur yağdığında otobüs genellikle geç kalır.
- Tom is almost always late.
- Tom neredeyse her zaman geç kalır.
- He is always late for school.
- O, her zaman okula geç kalır.
- Tom is seldom, if ever, late.
- Tom nadiren, hatta hiç geç kalmaz.
- I'm a few minutes late.
- Birkaç dakika geç kaldım.
- I'm glad I'm not late.
- Geç kalmadığıma sevindim.
- You're never late.
- Asla geç kalmıyorsun.
- I was almost late for school this morning.
- Bu sabah az kalsın okula geç kalacaktım.
- Tom is seldom late for appointments.
- Tom randevulara nadiren geç kalır.
- I apologize for being so late.
- Bu kadar geç kaldığım için özür dilerim.
- You're a little late, aren't you?
- Biraz geç kaldın, değil mi?
- I'm not sorry I'm late.
- Geç kaldığım için üzgün değilim.
- I was really late.
- Gerçekten geç kaldım.
- I have to go, otherwise I'll arrive late.
- Gitmeliyim, yoksa geç kalacağım.
- Tom says Mary isn't often late.
- Tom, Mary'nin pek geç kalmadığını söylüyor.
- The train will be twenty minutes late.
- Tren yirmi dakika geç kalacak.
- You're always late.
- Hep geç kalıyorsun.
- Tom said that he and Mary will probably be a little late.
- Tom, Mary ile muhtemelen biraz geç kalacaklarını söyledi.
- We're late for school.
- Okula geç kaldık.
- He is rarely, if ever, late for appointments.
- Randevularına nadiren, kırk yılda bir, geç kalır.
- You're so late.
- Çok geç kaldın.
- We're somewhat late.
- Biz biraz geç kaldık.
- Tom is never late, is he?
- Tom asla geç kalmaz, değil mi?
- I repeat, do not arrive late!
- Tekrar ediyorum, geç kalmayın!
- I want to know why you're late.
- Neden geç kaldığını bilmek istiyorum.
- Don't arrive late at the railroad station.
- Tren istasyonuna geç kalmayın.
- Tom was thirty minutes late.
- Tom otuz dakika geç kaldı.
- She is often late for school on Mondays.
- Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- Though he lives within a stone's throw of the school, he is often late.
- Okula bir taş atımı mesafede oturmasına rağmen sık sık geç kalıyor.
- He's often late for work.
- Sıklıkla işe geç kalır.
- I think Tom will late.
- Bence Tom geç kalacak.
- They're late.
- Onlar geç kaldı.
- Pardon me for coming late.
- Geç kaldığım için özür dilerim.
- We may be too late.
- Geç kalmış olabiliriz.
- I was really late.
- Gerçekten çok geç kalmıştım.
- I'll be a little late tonight for check-in.
- Giriş için bu gece biraz geç kalacağım.
- You're home late.
- Eve geç kaldın.
- Tom won't like it if you're late.
- Geç kalırsan Tom'un hoşuna gitmez.
- Tom is never late for work.
- Tom işe hiç geç kalmaz.
- I'm never late to meetings.
- Toplantılara asla geç kalmam.
- Tom may be a few minutes late.
- Tom birkaç dakika geç kalabilir.
- How is it that you are always late for school?
- Nasıl oluyor da okula her zaman geç kalıyorsun?
- Tom didn't mean to be so late.
- Tom bu kadar geç kalmak istememişti.
- Tom told me Mary was always late.
- Tom bana Mary'nin her zaman geç kaldığını söyledi.
- I was a little late.
- Biraz geç kaldım.
- Are we too late for the party?
- Parti için çok mu geç kaldık?
- You were a little late.
- Biraz geç kaldın.
- We were held up for half an hour in the traffic and so we arrived late.
- Trafikte yarım saat bekletildik ve bu yüzden geç kaldık.
- I'm almost always late.
- Neredeyse her zaman geç kalırım.
- I'm never late.
- Ben hiç geç kalmam.
- I'm never late.
- Asla geç kalmam.
- I'm never late for school.
- Okula asla geç kalmam.
- Why is it that you're always late?
- Neden hep geç kalıyorsun?
- Why was the train late?
- Tren neden geç kaldı?
- Tom was often late for school.
- Tom sık sık okula geç kalıyordu.
- Tom said that he and Mary would probably be a little late.
- Tom, o ve Mary'nin muhtemelen biraz geç kalacağını söyledi.
- I'm seldom late for appointments.
- Randevulara nadiren geç kalırım.
- I'm a little late.
- Ben biraz geç kaldım.
- I'm never late for anything.
- Asla hiçbir şey için geç kalmadım.
- The train was thirty minutes late.
- Tren otuz dakika geç kalmıştı.
- That's why I'm late.
- Bu yüzden geç kaldım.
- We were pretty late.
- Oldukça geç kalmıştık.
- Tom is usually on time and Mary is usually late.
- Tom genellikle zamanında gelir, Mary ise genellikle geç kalır.
- Though he lives within a stone's throw of the school, he is often late.
- Okula bir taş atımlık mesafede kalsa da, sık sık okula geç kalır.
- I'll be a little late today.
- Bugün biraz geç kalacağım.
- The plane was three hours late due to bad weather.
- Uçak kötü hava yüzünden üç saat geç kalmıştı.
- Tom told Mary I was always late.
- Tom, Mary'e her zaman geç kaldığımı söyledi.
- We're a bit late.
- Biraz geç kaldık.
- Tom is often late to meetings.
- Tom toplantılara genellikle geç kalır.
- You're ten minutes late.
- On dakika geç kaldın.
- You aren't late.
- Geç kalmadınız.
- How is it that you are always late for school?
- Nasıl oluyor da okula hep geç kalıyorsun?
- I wonder why John is always late for school.
- John'un neden okula hep geç kaldığını merak ediyorum.
- I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
- Geç kaldığımız için üzgünüm ama saat beş trafiğine yakalandık.
- Tom is always late for class.
- Tom derse hep geç kalır.
- Tom was never late for school.
- Tom okula hiç geç kalmazdı.
- Tom said that Mary is usually never late.
- Tom, Mary'nin genellikle hiç geç kalmadığını söyledi.
- I'm sorry we're late.
- Geç kaldığımız için özür dilerim.
- He apologized to the teacher for coming to school late.
- Okula geç kaldığı için öğretmeninden özür diledi.
- Have I arrived too late?
- Çok mu geç kaldım?
- He's always late to class.
- O her zaman derse geç kalır.
- I'm late because of the traffic.
- Trafikten dolayı geç kaldım.
- We're already late.
- Zaten geç kaldık.
- Why is Tom so late?
- Tom neden bu kadar geç kaldı?
- You're actually late.
- Sen gerçekten geç kaldın.
- Can you estimate how late the train will be?
- Trenin ne kadar geç kalacağını tahmin edebilir misiniz?
- I'll be a few minutes late.
- Birkaç dakika geç kalacağım.
- I might be a few minutes late.
- Birkaç dakika geç kalabilirim.
- I think Tom won't mind if we're a little late.
- Sanırım Tom biraz geç kalmamıza aldırmayacaktır.
- Sorry I'm late for the meeting.
- Toplantıya geç kaldığım için üzgünüm.
- Tom was never late for school.
- Tom asla okula geç kalmadı.
- Tom isn't always late.
- Tom her zaman geç kalmaz.
- They're late, as usual.
- Onlar her zamanki gibi geç kaldılar.
- She is never late for school.
- O, asla okula geç kalmaz.
- She's always late.
- Hep geç kalıyor.
- Tom was scolded by his boss getting to work late.
- Tom işe geç kaldığı için patronu tarafından azarlandı.
- Tom is always late for work.
- Tom her zaman işe geç kalıyor.
- I wonder why Tom was so late.
- Tom'un neden bu kadar geç kaldığını merak ediyorum.
- You got here late, didn't you?
- Buraya geç kaldın, değil mi?
- We're really late.
- Gerçekten geç kaldık.
- Why were you late this morning?
- Bu sabah neden geç kaldın?
- Tom is not happy you're late again.
- Tom yine geç kaldığın için mutlu değil.
- Tom won't like it if you're late.
- Geç kalırsan Tom bundan hoşlanmaz.
- Have you wondered why Tom is always late?
- Tom'un neden hep geç kaldığını merak ettiniz mi?
- We've arrived a little late.
- Biraz geç kaldık.
- Tom is really late, isn't he?
- Tom gerçekten geç kaldı, değil mi?
- Tom said Mary is often late.
- Tom, Mary'nin sık sık geç kaldığını söyledi.
- You're never late.
- Asla geç kalmazsınız.
- You are home late.
- Eve geç kaldın.
- I was only five minutes late.
- Yalnızca 5 dk. geç kalmıştım.
- Tom will be a bit late.
- Tom biraz geç kalacak.
- Tom said Mary is seldom late.
- Tom Mary'nin nadiren geç kaldığını söyledi.
- He is always late for school.
- Okula daima geç kalıyor.
- I arrived late for the celebration.
- Kutlamaya geç kaldım.
- I'm a bit late.
- Biraz geç kaldım.
- He's often late for work.
- O, sık sık işe geç kalır.
- I'll be a little late tonight for check-in.
- Bu gece check-in için biraz geç kalacağım.
- Tom said that he'd be a few minutes late.
- Tom birkaç dakika geç kalacağını söyledi.
- I'll make sure Tom isn't late.
- Tom'un geç kalmadığına emin olacağım.
- If I am busy then I may arrive late.
- Eğer meşgulsem geç kalabilirim.
- Tom is rarely late for appointments.
- Tom randevularına nadiren geç kalır.
- How do you know we're not too late?
- Geç kalmadığımızı nereden biliyorsun?
- Tom is always late.
- Tom her zaman geç kalır.
- Tom is almost always late.
- Tom neredeyse her zaman geç kalıyor.
- Tom is frequently late for school.
- Tom sık sık okula geç kalıyor.
- Sorry I'm late for the meeting.
- Üzgünüm, toplantıya geç kaldım.
- I'm almost always late.
- Neredeyse her zaman geç kalıyorum.
- How late are you going to stay?
- Ne kadar geç kalacaksın?
- You must apologize to her for coming late.
- Geç kaldığınız için ondan özür dilemelisiniz.
- I am already late.
- Zaten geç kaldım.
- They are thirty minutes late according to the planned timetable.
- Planlanan zaman çizelgesine göre otuz dakika geç kaldılar.
- I'm late because of the traffic.
- Trafik yüzünden geç kaldım.
- Why is the train late?
- Tren neden geç kaldı?
- They are thirty minutes late according to the planned timetable.
- Onlar planlanan zaman çizelgesine göre otuz dakika geç kaldılar.
- Why are you late to class?
- Neden derse geç kaldınız?
- She is never late for school.
- Okula hiç geç kalmaz.
- Sorry I'm late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- I'm probably going to be a little late.
- Muhtemelen biraz geç kalacağım.
- Sure I'll come, but I might be a bit late.
- Elbette geleceğim ama biraz geç kalabilirim.
- Tom is often late for class, isn't he?
- Tom sık sık derse geç kalır, değil mi?
- I'll make sure Tom isn't late.
- Tom'un geç kalmamasını sağlayacağım.
- You're three hours late.
- Üç saat geç kaldın.
- Tom is always late to class.
- Tom derse her zaman geç kalır.
- I didn't think you'd be so late.
- Bu kadar geç kalacağını düşünmemiştim.
- He was often late for school.
- Sık sık okula geç kalırdı.
- We are really late.
- Gerçekten geç kaldık.
- Why is it that you're always late?
- Neden her zaman geç kalıyorsun?
- She is rarely late for appointments.
- Randevularına nadiren geç kalır.
- I'm actually late for a meeting.
- Ben aslında bir toplantıya geç kaldım.
- Tom is hardly ever late for appointments.
- Tom neredeyse randevularına hiç geç kalmaz.
- Tom said that Mary was often late.
- Tom Mary'nin sık sık geç kaldığını söyledi.
- Is it too late for us to register?
- Kaydolmak için çok mu geç kaldık?
- Why is the plane late?
- Uçak neden geç kaldı?
- Why are you late to class?
- Neden derse geç kaldın?
- Pardon me for coming late.
- Geç kaldığım için bağışlayın.
- Why are you late?
- Neden geç kaldın?
- We're not late, are we?
- Geç kalmadık, değil mi?
- We're somewhat late.
- Biraz geç kaldık.
- She was frequently late for school.
- O sık sık okula geç kalırdı.
- Why are you always late for school?
- Niçin okula her zaman geç kalıyorsun?
- The rain made me late.
- Yağmurdan dolayı geç kaldım.
- I'm late for my morning conference.
- Sabah konferansım için geç kaldım.
- Tom is never late.
- Tom asla geç kalmaz.
- Tom was pretty late.
- Tom oldukça geç kaldı.
- I hope I'm not too late.
- Umarım ben de geç kalmamışımdır.
- I'm thirty minutes late.
- Otuz dakika geç kaldım.
- Tom is very rarely ever late.
- Tom çok nadiren geç kalır.
- If I'm late, I'll be scolded.
- Eğer geç kalırsam azarlanacağım.
- Tom was three hours late.
- Tom üç saat geç kaldı.
- She is often late for school on a rainy day.
- Yağmurlu bir günde genellikle okula geç kalır.
- Tom is quite late, isn't he?
- Tom oldukça geç kaldı, değil mi?
- Why was Tom late?
- Tom neden geç kaldı?
- I'm late for my morning conference.
- Sabahki konferansıma geç kaldım.
- Tom isn't always late, but he often is.
- Tom her zaman geç kalmaz, ama sık sık geç kalır.
- Tom is never late for class.
- Tom derse hiç geç kalmaz.
- She is rarely late.
- O nadiren geç kalır.
- Tom was exactly twelve minutes late.
- Tom tam on iki dakika geç kalmıştı.
- We're running a little late.
- Biraz geç kalıyoruz.
- Tom apologized to Mary for being so late.
- Tom geç kaldığı için Mary'den özür diledi.
- Why is Tom late?
- Tom niçin geç kaldı?
- Tom and Mary are a little late.
- Tom ve Mary biraz geç kaldılar.
- Tom is thirty minutes late already.
- Tom zaten otuz dakika geç kaldı.
- You've got to make sure Tom isn't late for school again.
- Tom'un okula tekrar geç kalmadığından emin olmalısın.
- I repeat, do not arrive late!
- Yineliyorum, geç kalma!
- It seems like we're going to be a little late.
- Biraz geç kalacağız gibi görünüyor.
- I was almost late for school this morning.
- Bu sabah neredeyse okula geç kalıyordum.
- The train is 10 minutes late today.
- Tren bugün 10 dakika geç kaldı.
- That's the reason she's late.
- Geç kalmasının sebebi bu.
- I might be home late.
- Eve geç kalabilirim.
- Tom called to say that he'd be a little late.
- Tom biraz geç kalacağını söylemek için aradı.
- She was almost late for school.
- O, neredeyse okula geç kalmıştı.
- Why were you late this morning?
- Neden bu sabah geç kaldın?
- Because of the heavy snow, the train was 10 minutes late.
- Yoğun kar yağışı yüzünden, tren 10 dakika geç kaldı.
- Tom is always late to meetings.
- Tom toplantılara hep geç kalır.
- Tom asked Mary why she was so late.
- Tom, Mary'ye neden bu kadar geç kaldığını sordu.
- I'm never late to meetings.
- Toplantılara hiç geç kalmam.
- Our plane is thirty minutes late.
- Uçağımız otuz dakika geç kaldı.
- Tom said Mary is often late.
- Tom Mary'nin sık sık geç kaldığını söyledi.
- The train is thirty minutes late.
- Tren otuz dakika geç kaldı.
- I'm never late for class.
- Asla sınıfa geç kalmam.
- Tom called to say he'd be a little late.
- Tom biraz geç kalacağını söylemek için aradı.
- She was frequently late for school.
- Sık sık okula geç kalırdı.
- Tom wondered why Mary was so late.
- Tom, Mary'nin neden bu kadar geç kaldığını merak etti.
- If I'm late, I'll be scolded.
- Eğer geç kalırsam, azar işiteceğim.
- The train is ten minutes late today.
- Tren bugün on dakika geç kaldı.
- She is not always late.
- O her zaman geç kalmıyor.
- I don't care why you're late.
- Neden geç kaldığın umurumda değil.
- Thanks for staying late.
- Geç kaldığın için teşekkürler.
- You were a little late.
- Biraz geç kaldınız.
- The girl coming in at the door now is always late.
- Şu anda kapıdaki içeri gelen kız her zaman geç kalıyor.
- Tom was three hours late.
- Tom üç saat geç kalmıştı.
- I'm late for practice.
- Antrenmana geç kaldım.
- They're late, as usual.
- Her zaman olduğu gibi geç kaldılar.
- Tom is often late for school on Mondays.
- Tom pazartesileri okula genelde geç kalır.
- That's the reason she's late.
- Onun geç kalmasının sebebi odur.
- I was three hours late.
- Üç saat geç kaldım.
- I'm glad I'm not late.
- Geç kalmadığıma memnun oldum.
- He was a bit late.
- Biraz geç kaldı.
- She was always late.
- O her zaman geç kaldı.
- Tom is almost never late.
- Tom neredeyse asla geç kalmaz.
- I'm never late for school.
- Ben asla okula geç kalmam.
- I asked Tom to make sure that he didn't show up late.
- Tom'un geç kalmadığından emin olmasını istedim.
- We called to remind him lest he come late.
- Geç kalmasın diye ona hatırlatmak için aradık.
- We're late for the dance.
- Dansa geç kaldık.
- You're always late.
- Her zaman geç kalıyorsun.
- I was annoyed with him for being so late.
- Bu kadar geç kaldığı için ona kızmıştım.
- What should we do if he happens to come late?
- Kazara geç kalırsa ne yapmalıyız?
- Tom told me that Mary wasn't always late.
- Tom bana Mary'nin her zaman geç kalmadığını söyledi.
- Why are you always late for school?
- Neden okula hep geç kalıyorsun?
- We're late because of you.
- Senin yüzünden geç kaldık.
- At the most, you'll only be 30 minutes late.
- En fazla 30 dakikacık geç kalırsın.
- He is often late for school on Mondays.
- Pazartesi günleri genellikle okula geç kalır.
- I'm not always late.
- Ben her zaman geç kalmam.
- You're thirty minutes late.
- Otuz dakika geç kaldın.
- You aren't late.
- Sen geç kalmadın.
- You are always late.
- Her zaman geç kalıyorsun.
- He is not always late.
- O her zaman geç kalmaz.
- I was annoyed with him for being so late.
- Çok geç kaldığı için ona kızdım.
- Tom is always late for class.
- Tom her zaman derse geç kalır.
- We can't be the only two people who're late.
- Geç kalan sadece biz olamayız.
- I've figured out why Tom is always late.
- Tom'un niçin her zaman geç kaldığını anladım.
- She's always late.
- Her zaman geç kalır.
- If he's late, it's OK to start the meeting without him.
- Geç kalırsa, toplantıya onsuz başlamamız sorun olmaz.
- She is not always late.
- Her zaman geç kalmaz.
- Sorry, I'm late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
- They were always late.
- Hep geç kalırlardı.
- We're a little late.
- Biz biraz geç kaldık.
- I'm late for work.
- İşe geç kaldım.
- How late were you?
- Ne kadar geç kaldın?
- Why were you late for class?
- Neden derse geç kaldın?
- Tom was a bit late.
- Tom biraz geç kaldı.
- Tom is always late.
- Tom hep geç kalır.
- I'm sorry we're late.
- Geç kaldığımız için üzgünüm.
- Have you wondered why Tom is always late?
- Tom'un neden her zaman geç kaldığını merak ettin mi?
- Tom is seldom late.
- Tom nadiren geç kalır.
- Tom is three hours late.
- Tom üç saat geç kaldı.
- I'm always late.
- Her zaman geç kalırım.
- I'm seldom late.
- Nadiren geç kalırım.
- Aren't you late?
- Geç kalmadınız mı?
- It seems like we're going to be a little late.
- Sanki biraz geç kalacağız.
- Tom called to say that he'd be a little late.
- Tom, biraz geç kalacağını söylemek için aradı.
- I do wonder - why is he late?
- Merak ediyorum, neden geç kaldı?
- He was often late for school.
- Sık sık okula geç kalıyordu.
- Our train was thirty minutes late.
- Trenimiz otuz dakika geç kaldı.
- At least we're not late.
- En azından geç kalmıyoruz.
- How late will you stay up tonight?
- Bu gece ne kadar geç kalacaksın?
- Why are you so late?
- Neden bu kadar geç kaldın?
- I was ten minutes late for school.
- Okula on dakika geç kaldım.
- She is rarely late.
- Nadiren geç kalır.
- Tom is quite often late for school.
- Tom oldukça sık okula geç kalır.
- Tom wondered why Mary was so late.
- Tom Mary'nin niçin o kadar geç kaldığını merak etti.
- I was pretty late.
- Oldukça geç kalmıştım.
- Aren't you late?
- Geç kalmadın mı?
- Sorry, I'm late.
- Üzgünüm, geç kaldım.
- Tom says Mary is seldom late.
- Tom Mary'nin nadiren geç kaldığını söylüyor.
- How late was Tom?
- Tom ne kadar geç kalmıştı?
- Tom is often late for school on Mondays.
- Tom pazartesi günleri genellikle okula geç kalır.
- He is rarely, if ever, late for appointments.
- Randevularına nadiren geç kalır.
- What reason did he give for being so late?
- Bu kadar geç kalmasının sebebi neydi?
- Apologize to the teacher whenever you're late.
- Geç kaldığınızda öğretmenden özür dileyin.
- The rain made me late.
- Yağmur yüzünden geç kaldım.
- I'm late again, aren't I?
- Yine geç kaldım, değil mi?
- Tom is often late to meetings.
- Tom genellikle toplantılara geç kalıyor.
- He's always late for class.
- Derse hep geç kalır.
- I guess I'm a little late.
- Sanırım biraz geç kaldım.
- I'm actually late for a meeting.
- Aslında bir toplantıya geç kaldım.
- I'm late for school.
- Okula geç kaldım.
- Tom might be a little late.
- Tom biraz geç kalabilir.
- You've got to make sure Tom isn't late for school again.
- Tom'un yine okula geç kalmadığından emin olmalısın.
- If I'm late again, I'm going to be fired.
- Bir daha geç kalırsam kovulacağım.
- You're half an hour late.
- Yarım saat geç kaldın.
- Tom was forty-five minutes late.
- Tom kırk beş dakika geç kaldı.
- Tom is really late.
- Tom gerçekten geç kaldı.
- How late was the train?
- Tren ne kadar geç kaldı?
- If for some reason I'm late, please don't wait for me.
- Eğer bir sebepten dolayı geç kalırsam, lütfen beni beklemeyin.
- If he's late, it's OK to start the meeting without him.
- Eğer o geç kalırsa toplantıya onsuz başlamak sorun değil.
- You were thirty minutes late.
- Otuz dakika geç kaldın.
- I'm late because of traffic.
- Trafik nedeniyle geç kaldım.
- You're late for work.
- İşe geç kalıyorsun.
- Tom is quite often late for class.
- Tom sık sık derse geç kalır.
- How late am I?
- Ne kadar geç kaldım?
- Tom is often late for work.
- Tom sık sık işe geç kalır.
- I'm already so late.
- Zaten çok geç kaldım.
- Dick is sometimes late for school.
- Dick bazen okula geç kalır.
- Tom is always late for work.
- Tom işe hep geç kalır.
- Tom told Mary to make sure that she wasn't late.
- Tom Mary'ye geç kalmadığından emin olmasını söyledi.
- Tom says he'll be a bit late.
- Tom biraz geç kalacağını söylüyor.
- We're a little late.
- Biraz geç kaldık.
- Why is Tom always late?
- Tom neden hep geç kalıyor?
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
- Üzgünüm, muhtemelen 20 dakika geç kalacağım.
- The train seems to be late.
- Tren geç kalmış gibi görünüyor.
- Tom is quite often late for school.
- Tom okula oldukça sık geç kalır.
- I'm late for lunch.
- Ben öğle yemeği için geç kaldım.
- They're late.
- Geç kaldılar.
- Tom was a little late.
- Tom biraz geç kaldı.
- Tom is never late for work.
- Tom asla işe geç kalmaz.
- Tom is quite often late for class.
- Tom sık sık sınıfa geç kalıyor.
- Tom didn't mean to be so late.
- Tom'un niyeti o kadar geç kalmak değildi.
Show More (477)
|