brittle - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
brittle kırılgan adj.
  • Your bones become brittle as you grow older.
  • Yaşlandıkça kemikleriniz kırılganlaşır.
  • Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
  • Utancımız bizi sinsi, kırılgan, kaygılı ve soğuk insanlar yapıyor.
  • Our shame makes us furtive, brittle, anxious and cold.
  • Utancımız bizi içten pazarlıklı, kırılgan, endişeli ve soğuk kişiler yapar.
Show More (1)
brittle kısa süreli adj.
  • The two countries made a brittle peace agreement.
  • İki ülke kısa süreli bir barış anlaşması imzaladı.
Show More (-2)
brittle zoraki adj.
  • The secretary gave only a brittle smile to the boss's joke.
  • Sekreter, patronun şakasına sadece zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Show More (-2)