|
- My mother lives by herself.
- Annem tek başına yaşıyor.
- She seldom, if ever, goes to movies by herself.
- Sinemaya tek başına nadiren gider.
- Tom said he thought that there was a good chance that Mary would want to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümek isteyeceğini düşündüğünü söyledi.
- She shouldn't go by herself.
- Tek başına gitmemeliydi.
- She cleaned the house all by herself.
- Evi tek başına temizlemiş.
- Tom saw Mary sitting by herself in the park.
- Tom, Mary'nin parkta tek başına oturduğunu gördü.
- She stayed here by herself.
- O, burada tek başına kaldı.
- She decided to go shopping by herself.
- Tek başına alışverişe gitmeye karar verdi.
- Tom thought Mary might not want to do that by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına bunu yapmak istemeyebileceğini düşünüyordu.
- Tom said he didn't believe Mary really did that by herself.
- Tom, Mary'nin gerçekten bunu tek başına yaptığına inanmadığını söyledi.
- Tom thought it would be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine yürümesinin güvenli olacağını düşündü.
- Tom said Mary was planning to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına eve dönmeyi planladığını söyledi.
- Tom said Mary didn't want to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümek istemediğini söyledi.
- Tom says he didn't know Mary could do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapabileceğini bilmediğini söylüyor.
- Tom said Mary ought to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- She went to Mexico by herself.
- Meksika'ya tek başına gitti.
- Though she wanted to travel abroad by herself, she decided not to.
- O tek başına yurt dışında seyahat etmek istemesine rağmen, seyahat etmemeye karar verdi.
- Tom knew Mary wouldn't be able get home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına gidemeyeceğini biliyordu.
- Tom said that Mary didn't do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmadığını söyledi.
- She is old enough to travel by herself.
- Tek başına seyahat edecek kadar yaşı büyük.
- Tom wondered why Mary was eating by herself.
- Tom, Mary'nin neden tek başına yemek yediğini merak etti.
- Tom told Mary that she shouldn't go there by herself.
- Tom Mary'ye oraya tek başına gitmemesi gerektiğini söyledi.
- Tom said Mary didn't want to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına eve gitmek istemediğini söyledi.
- Tom said that Mary did that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yaptığını söyledi.
- She went to the movies by herself.
- Sinemaya tek başına gitti.
- Tom said he saw Mary sitting in the park by herself.
- Tom, Mary'yi parkta tek başına otururken gördüğünü söyledi.
- Tom doesn't believe Mary really did that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu gerçekten tek başına yaptığına inanmıyor.
- Tom thinks Mary won't do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmayacağını düşünüyor.
- She cleaned all of the house by herself.
- Bütün evi tek başına temizledi.
- Tom doesn't want Mary to go home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine dönmesini istemiyor.
- She doesn't want to go to her room by herself.
- Odasına tek başına gitmek istemiyor.
- Tom saw Mary sitting by herself in the library.
- Tom Mary'yi kütüphanede tek başına otururken gördü.
- She lived there by herself.
- Orada tek başına yaşadı.
- Tom allowed Mary to go by herself.
- Tom tek başına gitmesi için Mary'ye izin verdi.
- Tom said that Mary really did walk home by herself.
- Tom, Mary'nin gerçekten tek başına evine yürüdüğünü söyledi.
- Don't forget to tell Mary that she doesn't need to do that by herself.
- Mary'ye bunu tek başına yapmasına gerek olmadığını söylemeyi unutma.
- Tom isn't going to leave Mary there by herself.
- Tom, Mary'yi orada tek başına bırakmayacak.
- Tom asked if Mary really wanted to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu gerçekten tek başına yapmak isteyip istemediğini sordu.
- Tom said Mary thought she should do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom saw Mary sitting by herself in the park.
- Tom, Mary'yi parkta tek başına otururken görmüş.
- Tom thought it wouldn't be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine yürümesinin güvenli olmayacağını düşünüyordu.
- She is now well enough to wash her hair by herself.
- Artık o tek başına saçını yıkamak için yeterince iyi.
- Tom doesn't want Mary to swim by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına yüzmesini istemiyor.
- My mother lives by herself.
- Anne tek başına yaşıyor.
- Tom said that Mary has to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak zorunda olduğunu söyledi.
- Tom isn't going to leave Mary here by herself.
- Tom, Mary'yi burada tek başına bırakmayacak.
- Tom didn't know Mary wasn't supposed to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmaması gerektiğini bilmiyordu.
- Her mother lives in the country all by herself.
- Onun annesi ülkede tek başına yaşıyor.
- Tom asked Mary to do that by herself.
- Tom Mary'den bunu tek başına yapmasını istedi.
- Tom informed Mary that she was going to have to do that by herself.
- Tom Mary'ye onu tek başına yapmak zorunda kalacağını bildirdi.
- It is not safe for a girl to go out by herself so late at night.
- Bir kızın gecenin bu saatinde tek başına dışarı çıkması güvenli değil.
- Tom said he hopes Mary won't go home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına gitmeyeceğini umduğunu söyledi.
- After her husband's death, she brought up the four children by herself.
- O, kocasının ölümünden sonra dört çocuğu tek başına yetiştirdi.
- Tom won't leave Mary there by herself.
- Tom, Mary'yi orada tek başına bırakmaz.
- Tom thought Mary might have to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerekebileceğini düşündü.
- Tom thought it would be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümesinin güvenli olacağını düşündü.
- Tom knew Mary wouldn't be able do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapamayacağını biliyordu.
- Tom didn't think Mary would go to Boston by herself.
- Tom, Mary'nin Boston'a tek başına gideceğini düşünmüyordu.
- Tom doesn't think Mary will be doing that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapacağını sanmıyor.
- Tom said he thought there was a good chance that Mary would want to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümek isteme ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğünü söyledi.
- That old woman lives by herself.
- O yaşlı kadın tek başına yaşıyor.
- Tom asked Mary to do that by herself.
- Tom, Mary'den bunu tek başına yapmasını istedi.
- Tom didn't know Mary had eaten the whole cake by herself.
- Tom, Mary'nin bütün pastayı tek başına yediğini bilmiyordu.
- Tom advised Mary not to go out after dark by herself.
- Tom Mary'ye hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- Tom told Mary that he didn't think it was a good idea for her to go jogging in the park by herself.
- Tom, Mary'ye parkta tek başına koşuya çıkmasının iyi bir fikir olmadığını düşündüğünü söyledi.
- Tom didn't know Mary wanted to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümek istediğini bilmiyordu.
- Tom said he wished Mary wouldn't go out after dark by herself.
- Tom, Mary'nin hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını istediğini söyledi.
- Tom said Mary was planning on staying at home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evde kalmayı planladığını söyledi.
- Tom thinks Mary will be able to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapabileceğini düşünüyor.
- Tom said he didn't think Mary really needed to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmasına gerek olmadığını düşündüğünü söyledi.
- She decided to go shopping by herself.
- Alışverişe tek başına gitmeye karar verdi.
- Tom said that he thought that Mary might have to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak zorunda kalabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom thought it wouldn't be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümesinin güvenli olmayacağını düşündü.
- After her husband's death, she brought up the two children all by herself.
- Kocasının ölümünden sonra iki çocuğunu tek başına büyüttü.
- Tom warned Mary not to go out by herself after dark.
- Tom, Mary'yi hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmaması konusunda uyardı.
- Tom said Mary had to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- Tom thought Mary might not need to do that by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına bunu yapmasına gerek olmayabileceğini düşündü.
- Tom said he hopes Mary won't go home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına eve gitmeyeceğini umduğunu söyledi.
- Tom allowed Mary to go by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına gitmesine izin verdi.
- She carried this table by herself.
- Bu masayı tek başına taşıdı.
- Tom noticed that Mary was sitting in the corner by herself.
- Tom, Mary'nin köşede tek başına oturduğunu fark etti.
- She lives in this house by herself.
- Bu evde tek başına yaşıyor.
- The girl is used to playing all by herself.
- Kız tek başına oynamaya alışkın.
- She went there by herself.
- Oraya tek başına gitmiş.
- Tom has told Mary not to go home by herself.
- Tom, Mary'ye eve tek başına gitmemesini söyledi.
- Tom said that he knew that Mary might not be permitted to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmasına izin verilmeyebileceğini bildiğini söyledi.
- Tom said he wished Mary wouldn't go out after dark by herself.
- Tom, Mary'nin hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını dilediğini söyledi.
- Tom doesn't believe Mary would do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapacağına inanmıyor.
- Nancy didn't mind living abroad by herself.
- Nancy, yurtdışında tek başına yaşamaktan rahatsız olmuyordu.
- She lives by herself.
- Tek başına yaşıyor.
- She lives in this house by herself.
- Bu evde tek başına yaşar.
- Grandmother carried the table by herself.
- Büyükannem masayı tek başına taşıdı.
- She shouldn't go by herself.
- O tek başına gitmemeli.
- Tom told Mary he wouldn't let her go by herself.
- Tom, Mary'ye onun tek başına gitmesine izin vermeyeceğini söyledi.
- Tom asked Mary if she really wanted to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu gerçekten tek başına yapmak isteyip istemediğini sordu.
- Tom doesn't want Mary to go home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına gitmesini istemiyor.
- Tom advised Mary not to go out after dark by herself.
- Tom, Mary'ye hava karardıktan sonra tek başına dışarı çıkmamasını tavsiye etti.
- Tom told Mary not to go out at night by herself.
- Tom, Mary'ye gece tek başına dışarı çıkmamasını söyledi.
- She was advised by him not to go there by herself.
- Oraya tek başına gitmemesini tembihlemiş.
- Tom didn't know Mary wanted to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine gitmek istediğini bilmiyordu.
- Tom wanted Mary to do that by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına bunu yapmasını istedi.
- Tom thought Mary might not have to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak zorunda kalmayacağını düşündü.
- Tom said Mary was planning to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümeyi planladığını söyledi.
- Tom thought Mary might want to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak isteyebileceğini düşünüyordu.
- Tom told Mary to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu tek başına yapmasını söyledi.
- Tom said Mary should do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- Tom knew Mary wouldn't want to go there by herself.
- Tom, Mary'nin oraya tek başına gitmek istemeyeceğini biliyordu.
- Tom has told Mary to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu tek başına yapmasını söyledi.
- She is not old enough to travel abroad by herself.
- Yurtdışına tek başına seyahat edecek yaşta değil.
- Tom thinks Mary won't be able to get home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına gelemeyeceğini düşünüyor.
- Tom said that he thought it wouldn't be safe for Mary to walk home by herself at night.
- Tom, Mary'nin gece eve tek başına yürümesinin güvenli olmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom wanted Mary to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmasını istedi.
- She carried that table by herself.
- O masayı tek başına taşıdı.
- Tom persuaded Mary not to go swimming by herself.
- Tom Mary'yi tek başına yüzmeye gitmemesi için ikna etti.
- Tom didn't think Mary would go to Boston by herself.
- Tom, Mary'nin Boston'a tek başına gideceğini sanmıyordu.
- Tom thinks Mary will be able to get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına eve dönebileceğini düşünüyor.
- Tom thought Mary might want to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak isteyebileceğini düşündü.
- Tom said Mary had to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- May sometimes spends the time by herself.
- May, bazen tek başına vakit geçirir.
- Tom said Mary probably wouldn't be able to do that by herself.
- Tom, Mary'nin muhtemelen bunu tek başına yapamayacağını söyledi.
- She shouldn't go out by herself at night.
- Geceleri tek başına dışarı çıkmamalıydı.
- Tom thinks Mary won't be able to get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına eve gelemeyeceğini düşünüyor.
- Tom said he thought Mary might want to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak isteyebileceğini düşündüğünü söyledi.
- She shouldn't go out by herself at night.
- Gece tek başına dışarı çıkmamalı.
- Tom told Mary that he thought it wouldn't be good if she went there by herself.
- Tom, Mary'ye oraya tek başına gitmesinin iyi olmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Tom said he knew that Mary might be required to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerekebileceğini bildiğini söyledi.
- Tom doesn't let Mary go shopping by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına alışverişe gitmesine izin vermez.
- Tom said he knew that Mary might be permitted to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmasına izin verilebileceğini bildiğini söyledi.
- Tom asked Mary if she really had to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu gerçekten tek başına yapmak zorunda olup olmadığını sordu.
- His father died in the war and his mother raised him and his siblings by herself.
- Babası savaşta öldü ve annesi onu ve kardeşlerini tek başına büyüttü.
- Tom thought Mary might have to do that by herself.
- Tom Mary'nin bunu tek başına yapmak zorunda kalabileceğini düşündü.
- She had to alter her dress by herself.
- Elbisesini tek başına değiştirmek zorunda kaldı.
- Tom says he hopes Mary can get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine gelebilmesini umduğunu söylüyor.
- She went to the movies by herself.
- Tek başına sinemaya gitti.
- Tom knew Mary didn't do that by herself.
- Tom, Mary'nin onu tek başına yapmadığını biliyordu.
- Tom knew Mary wouldn't be able get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine gelemeyeceğini biliyordu.
- Mary goes everywhere by herself.
- Mary her yere tek başına gidiyor.
- Tom thought Mary might not need to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak istemeyebileceğini düşündü.
- Tom warned Mary not to go out by herself after dark.
- Tom Mary'yi karanlıktan sonra tek başına dışarı çıkmaması için uyardı.
- He advised her not to go there by herself.
- Oraya tek başına gitmemesini tavsiye etti.
- Tom thought Mary might not have to do that by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına bunu yapmak zorunda kalmayabileceğini düşündü.
- Tom said that he doesn't think Mary really wants to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu gerçekten tek başına yapmak istediğini sanmadığını söyledi.
- Tom let Mary go fishing by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına balığa gitmesine izin verdi.
- Tom thinks Mary won't be able to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapamayacağını düşünüyor.
- Tom said that Mary had to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak zorunda olduğunu söyledi.
- She read all my books by herself.
- O tek başına bütün kitaplarımı okudu.
- Tom told Mary that he thought she shouldn't go there by herself.
- Tom, Mary'ye oraya tek başına gitmemesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom didn't notice that Mary was sitting by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına oturduğunu fark etmedi.
- Tom thought Mary might be allowed to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmasına izin verilebileceğini düşündü.
- Tom knew Mary couldn't do that by herself.
- Tom, Mary'nin onu tek başınayken yapamayacağını biliyordu.
- Tom said he doesn't think that Mary wants to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak istediğini sanmadığını söyledi.
- She likes to go walking by herself.
- Tek başına yürümeyi seviyor.
- Tom insisted that Mary go there by herself.
- Tom, Mary'nin oraya tek başına gitmesi için ısrar etti.
- Tom said he saw Mary sitting in the park by herself.
- Tom Mary'nin tek başına parkta oturduğunu gördüğünü söyledi.
- Tom was expecting Mary to come by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına gelmesini bekliyordu.
- Tom's mom raised him by herself.
- Tom'un annesi onu tek başına büyüttü.
- Tom said he didn't believe Mary would do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapacağına inanmadığını söyledi.
- She read all my books by herself.
- Bütün kitaplarımı tek başına okudu.
- Tom told Mary that she would have to do that by herself.
- Tom, Mary'ye onu tek başına yapmak zorunda kalacağını söyledi.
- She doesn't want to go there by herself.
- Oraya tek başına gitmek istemiyor.
- She likes to go walking by herself.
- Tek başına yürüyüşe gitmeyi sever.
- Mary is traveling by herself.
- Mary tek başına seyahat ediyor.
- My grandmother lives by herself.
- Büyükannem tek başına yaşıyor.
- Tom thought Mary might need to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümesi gerekebileceğini düşündü.
- Tom said that Mary really did walk home by herself.
- Tom, Mary'nin gerçekten eve tek başına yürüdüğünü söyledi.
- Tom persuaded Mary not to go swimming by herself.
- Tom, Mary'yi tek başına yüzmeye gitmemesi için ikna etti.
- Her mother lives in the country all by herself.
- Annesi taşrada tek başına yaşıyor.
- She spent the weekend by herself.
- Hafta sonunu tek başına geçirdi.
- Tom doesn't believe Mary can get home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına dönebileceğine inanmıyor.
- Tom said Mary has to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- Tom thought Mary might want to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümek isteyebileceğini düşündü.
- Tom said Mary was planning on staying at home by herself.
- Tom, Mary'nin evde tek başına kalmayı planladığını söyledi.
- Tom thought Mary might not want to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmak istemeyeceğini düşündü.
- After her husband's death, she brought up the four children by herself.
- Kocasının ölümünden sonra dört çocuğunu tek başına büyüttü.
- She advised her not to go there by herself.
- Oraya tek başına gitmemesini tavsiye etti.
- Tom said he didn't believe Mary really did that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu gerçekten tek başına yaptığına inanmadığını söyledi.
- Mary wrote this report by herself.
- Mary bu raporu tek başına yazdı.
- Tom knew Mary couldn't do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapamayacağını biliyordu.
- Though she wanted to travel abroad by herself, she decided not to.
- Tek başına yurtdışına seyahat etmek istemesine rağmen, bundan vazgeçti.
- Tom thought Mary might need to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerekebileceğini düşündü.
- Tom advised Mary not to go there by herself.
- Tom, Mary'ye oraya tek başına gitmemesini tavsiye etti.
- She stayed at home by herself.
- Evde tek başına kaldı.
- She cleaned all of the house by herself.
- O tek başına bütün evi temizledi.
- Tom can't let Mary do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapmasına izin veremez.
- Tom doesn't believe Mary can get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine gidebileceğine inanmıyor.
- Tom thinks Mary won't be able to do that by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına bunu yapamayacağını düşünüyor.
- Tom said that Mary should do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapması gerektiğini söyledi.
- Tom had to leave Mary at home by herself.
- Tom, Mary'yi evde tek başına bırakmak zorunda kaldı.
- Tom has told Mary not to go home by herself.
- Tom Mary'ye tek başına evine gitmemesini söyledi.
- Tom says he hopes Mary can do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapabileceğini umduğunu söyledi.
- Tom didn't think Mary could get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine gelemeyeceğini düşünüyordu.
- Tom said that he didn't think Mary really had to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu gerçekten tek başına yapmak zorunda olduğunu düşünmediğini söyledi.
- Tom thinks Mary will do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu tek başına yapacağını düşünüyor.
- She stayed here by herself.
- Burada tek başına kaldı.
- Tom thought Mary might have to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümesi gerekebileceğini düşündü.
Show More (192)
|
|
- Tom knew Mary didn't do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmadığını biliyordu.
- Mary goes everywhere by herself.
- Mary her yere kendi başına gider.
- Tom thinks Mary will be able to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapabileceğini düşünüyor.
- These are clothes that Mary made by herself.
- Bunlar Mary'nin kendi başına yaptığı elbiseler.
- She stayed at home by herself.
- Kendi başına evde kaldı.
- Tom doesn't think that Mary did all her homework by herself.
- Tom, Mary'nin tüm ödevlerini kendi başına yaptığını düşünmüyor.
- Tom said that Mary had to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmak zorunda olduğunu söyledi.
- She doesn't want to go to her room by herself.
- O, odasına kendi başına gitmek istemiyor.
- Tom said Mary could've gotten home by herself.
- Tom, Mary'nin eve kendi başına gidebileceğini söyledi.
- She is not old enough to travel abroad by herself.
- O kendi başına yurt dışına seyahat etmek için yeterince yaşlı değil.
- Tom said Mary should do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- She cleaned the house all by herself.
- O, tüm evi kendi başına temizledi.
- Tom said he didn't think Mary really needed to do that by herself.
- Tom, Mary'nin gerçekten bunu kendi başına yapması gerektiğini düşünmediğini söyledi.
- She went to Mexico by herself.
- Kendi başına Meksika'ya gitti.
- Tom asked if Mary really wanted to do that by herself.
- Tom, Mary'nin gerçekten bunu kendi başına yapmayı isteyip istemediğini sordu.
- Tom said that he thought that Mary might have to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmak zorunda kalabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom says he hopes Mary can do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapabileceğini umduğunu söylüyor.
- His father died in the war and his mother raised him and his siblings by herself.
- Onun babası savaşta öldü ve annesi onu ve kardeşlerini kendi başına yetiştirdi.
- Mary is traveling by herself.
- Mary kendi başına seyahat ediyor.
- Tom said Mary ought to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- Tom asked Mary if she really wanted to do that by herself.
- Tom, Mary'ye gerçekten bunu kendi başına yapmak isteyip istemediğini sordu.
- Tom said he doesn't think that Mary wants to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmak istediğini düşünmediğini söyledi.
- Tom informed Mary that she was going to have to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- She made the juice by herself.
- O, meyve suyunu kendi başına yaptı.
- Tom wondered why Mary was eating by herself.
- Tom neden Mary'nin kendi başına yemek yediğini merak ediyordu.
- Tom told Mary that she would have to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu kendi başına yapması gerekeceğini söyledi.
- Tom doesn't want Mary to swim by herself.
- Tom, Mary'nin kendi başına yüzmesini istemiyor.
- Tom didn't know Mary wasn't supposed to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmaması gerektiğini bilmiyordu.
- Tom has told Mary to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu kendi başına yapmasını söyledi.
- Tom said that Mary did that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yaptığını söyledi.
- She seldom, if ever, goes to movies by herself.
- Nadiren, kırk yılda bir, kendi başına sinemaya gider.
- It is not safe for a girl to go out by herself so late at night.
- Bir kız için gece geç saatte kendi başına dışarı çıkmak güvenli değildir.
- She is now well enough to wash her hair by herself.
- Artık saçını kendi başına yıkayabilecek kadar iyi.
- Tom told Mary to do that by herself.
- Tom, Mary'ye bunu kendi başına yapmasını söyledi.
- Tom said that he knew that Mary might not be permitted to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmasına izin verilmeyebileceğini bildiğini söyledi.
- Don't forget to tell Mary that she doesn't need to do that by herself.
- Mary'ye bunu kendi başına yapması gerekmediğini söylemeyi unutma.
- Mary usually does that by herself.
- Mary onu genellikle kendi başına yapar.
- Tom said Mary should've done that by herself.
- Tom, Mary'nin o işi kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- She is old enough to travel by herself.
- Kendi başına seyahat edebilecek yaşta.
- Mary usually does that by herself.
- Mary bunu genellikle kendi başına yapar.
- Grandmother carried the table by herself.
- Büyükanne masayı kendi başına taşıdı.
- Tom left Mary by herself.
- Tom, Mary'yi kendi başına bıraktı.
- Tom told Mary that he thought she shouldn't go there by herself.
- Tom Mary'ye oraya kendi başına gitmemesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom says he didn't know Mary could do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapabildiğini bilmediğini söylüyor.
- Tom didn't think Mary could get home by herself.
- Tom, Mary'nin eve kendi başına gelebileceğini düşünmüyordu.
- Tom said he thought Mary might want to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmak isteyebileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom didn't know Mary had eaten the whole cake by herself.
- Tom, Mary'nin bütün pastayı kendi başına yediğini bilmiyordu.
- She stressed that she did it by herself.
- Kendi başına yaptığını vurguladı.
- Tom doesn't think Mary will be doing that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapacağını düşünmez.
- Tom said he knew that Mary might be permitted to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmasına izin verilebileceğini bildiğini söyledi.
- She did it all by herself.
- Hepsini kendi başına yaptı.
- Tom doesn't think that Mary did all her homework by herself.
- Tom Mary'nin bütün ev ödevini kendi başına yaptığını düşünmüyor.
- Tom said that Mary didn't do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmadığını söyledi.
- Tom made it plain that he wanted Mary to do the work by herself.
- Tom, Mary'nin işi kendi başına yapmasını istediğini açıkça belirtti.
- Tom says he hopes Mary can get home by herself.
- Tom, Mary'nin eve kendi başına gidebileceğini umduğunu söyledi.
- Tom said that Mary should do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- Tom said Mary should've done that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapması gerektiğini söyledi.
- After her husband's death, she brought up the two children all by herself.
- Kocasının ölümünden sonra o, iki çocuğu tamamen kendi başına yetiştirdi.
- Tom said he knew that Mary might be required to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapması gerekebileceğini bildiğini söyledi.
- Tom said he knew Mary might be permitted to do that by herself.
- Tom Mary'nin bunu kendi başına yapması için izin verilebileceğini bildiğini söyledi.
- Tom thinks Mary will be able to get home by herself.
- Tom, Mary'nin eve kendi başına dönebileceğini düşünüyor.
- Tom said that he doesn't think Mary really wants to do that by herself.
- Tom, Mary'nin gerçekten bunu kendi başına yapmak istediğini düşünmediğini söyledi.
- Tom saw Mary sitting by herself in the library.
- Tom, Mary'nini kendi başına kütüphanede oturduğunu gördü.
- She said that she did her homework by herself.
- Ödevini kendi başına yaptığını söyledi.
- Tom said he knew Mary might be permitted to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmasına izin verilebileceğini bildiğini söyledi.
- Tom thought Mary might be allowed to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmasına izin verebileceğini düşündü.
- Tom thinks Mary will do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapacağını düşünüyor.
Show More (64)
|