|
- She chose me as her assistant.
- Asistanı olarak beni seçti.
- In a pure democracy there should be as few restrictions as possible on how people choose their representatives.
- Saf bir demokraside insanların temsilcilerini nasıl seçecekleri konusunda mümkün olduğunca az kısıtlama olmalıdır.
- Let people have the freedom to choose whether or not to smoke.
- Bırakın insanlar sigara içip içmemeyi seçme özgürlüğüne sahip olsunlar.
- Yes, European consumers are entitled to be able to choose what food they buy and eat.
- Evet, Avrupalı tüketiciler hangi gıdayı satın alacaklarını ve yiyeceklerini seçme hakkına sahiptir.
- Those who have chosen stagnation as their only strategy, maybe as a strategy for survival, should respect this will.
- Tek strateji olarak belki de hayatta kalma stratejisi olarak durgunluğu seçmiş olanlar bu iradeye saygı duymalıdır.
- In 1990, the Iraqi regime chose, however, to invade the small defenceless neighbouring country of Kuwait.
- Ancak 1990 yılında Irak rejimi, savunmasız küçük komşu ülke Kuveyt'i işgal etmeyi seçti.
- Would he agree with me that women have a right to choose how they organise their lives?
- Kadınların yaşamlarını nasıl düzenleyeceklerini seçme hakkına sahip oldukları konusunda benimle aynı fikirde mi?
- I get the impression, though, that this is where the Commission has chosen the wrong track.
- Yine de, Komisyon'un yanlış yolu seçtiği izlenimini edindim.
- All European consumers must be able to freely choose their service provider.
- Tüm Avrupalı tüketiciler hizmet sağlayıcılarını özgürce seçebilmelidir.
- I am therefore also pleased that all the groups in Parliament have chosen to support this directive.
- Bu nedenle Parlamento'daki tüm grupların bu direktifi desteklemeyi seçmiş olmasından da memnuniyet duyuyorum.
- Support for the Convention is something that this Parliament chose to adopt a long time ago, even before Nice.
- Sözleşme'ye destek, bu Parlamento'nun uzun zaman önce, hatta Nice'ten önce benimsemeyi seçtiği bir yöntemdir.
- You choose to see in this the vanity of our founding fathers.
- Bunda kurucu babalarımızın kibrini görmeyi seçiyorsunuz.
- We should also continue along the path we have chosen, strengthening and intensifying it.
- Ayrıca seçtiğimiz yolu güçlendirerek ve yoğunlaştırarak devam ettirmeliyiz.
- It is a dangerous and irresponsible path which George Bush has chosen, and the EU must react robustly.
- Bu George Bush'un seçtiği tehlikeli ve sorumsuz bir yoldur ve AB buna güçlü bir tepki vermelidir.
- I regret that we did not choose a better way.
- Daha iyi bir yol seçmediğimiz için pişmanım.
- This is a question, however, of what sort of technology we choose and what its price is in ecological terms.
- Ancak bu, ne tür bir teknoloji seçeceğimiz ve bunun ekolojik açıdan fiyatının ne olacağı ile ilgili bir sorudur.
- These two different names will enable people buying them to choose a product with full knowledge of the facts.
- Bu iki farklı isim, onları satın alan kişilerin gerçekleri tam olarak bilerek bir ürün seçmelerini sağlayacaktır.
- One does not choose to be born a woman.
- Kimse kadın olarak doğmayı seçmez.
- We have chosen to organise our society by focusing on specialisation.
- Toplumumuzu uzmanlaşmaya odaklanarak örgütlemeyi seçtik.
- We are all very glad that Turkey has chosen this particular way forward.
- Türkiye'nin bu özel yolu seçmiş olmasından dolayı hepimiz çok memnunuz.
- If we choose the latter, we might just as well give up on our Lisbon objectives.
- Eğer ikincisini seçersek, Lizbon hedeflerimizden de vazgeçebiliriz.
- If we choose the latter, we might just as well give up on our Lisbon objectives.
- Eğer ikincisini seçersek, Lizbon hedeflerimizden de vazgeçmiş oluruz.
- We can choose our contracting partners, but we cannot choose our neighbours.
- Sözleşme ortaklarımızı seçebiliriz ama komşularımızı seçemeyiz.
- You were right to choose the tortoise, representing perseverance, as a symbol during the Convention.
- Kongre sırasında azmi temsil eden kaplumbağayı sembol olarak seçmekte haklıydınız.
- It is a dangerous and irresponsible path which George Bush has chosen, and the EU must react robustly.
- George Bush'un seçtiği bu yol tehlikeli ve sorumsuz bir yoldur ve AB buna güçlü bir tepki vermelidir.
- It is also a question of consumers' fundamental right to be able to choose what they buy and what they eat.
- Bu aynı zamanda tüketicilerin ne satın alacaklarını ve ne yiyeceklerini seçebilme temel hakkı ile ilgili bir sorundur.
- We chose the second proposal of the two, which was also my preferred option.
- İkisinden ikinci teklifi seçtik, ki bu benim de tercih ettiğim seçenekti.
- Parliament has chosen to implement an unambiguous and well-thought-out system to be introduced in 2005.
- Parlamento, 2005 yılında uygulamaya konulmak üzere net ve iyi düşünülmüş bir sistem uygulamayı seçmiştir.
- What working methods do you intend to choose and which guidelines do you intend to issue in it?
- Hangi çalışma yöntemlerini seçmeyi ve hangi yönergeleri yayınlamayı planlıyorsunuz?
- Hence companies will be able to choose the approach which best suits their needs.
- Böylece şirketler kendi ihtiyaçlarına en uygun yaklaşımı seçebileceklerdir.
- If, like you, visitors come here, it is because they have chosen to come.
- Eğer ziyaretçiler de sizin gibi buraya geliyorlarsa, bunun nedeni gelmeyi seçmiş olmalarıdır.
- Nor is it up to us to choose this or that economic model for Belarus.
- Belarus için şu ya da bu ekonomik modeli seçmek de bize bağlı değildir.
- The New York Times, too, has chosen to say no to war.
- New York Times da savaşa hayır demeyi seçti.
- We are glad that you have chosen the motto 'More Europe', and not because it is a classic of the Socialist family.
- Sosyalist ailenin bir klasiği olduğu için değil, 'Daha Fazla Avrupa' sloganını seçmiş olmanızdan memnuniyet duyuyoruz.
- The Committee on Budgets has also chosen which side it is on.
- Bütçe Komitesi de hangi tarafta yer alacağını seçmiştir.
- I chose to be frank and made a carefully-considered, informed decision.
- Dürüst olmayı seçtim ve dikkatlice düşünülmüş, bilinçli bir karar verdim.
- They will then be able to choose to buy the products that they want.
- Böylece istedikleri ürünleri satın almayı seçebileceklerdir.
- Unfortunately, I am afraid that the method it has chosen is once again not the right one.
- Ne yazık ki Komisyonun seçtiği yöntem bir kez daha doğru değil.
- You have chosen More Europe as the theme for your presidency.
- Başkanlığınız için tema olarak Daha Fazla Avrupa'yı seçtiniz.
- We are trying to choose a culture of cooperation rather than maintaining a culture of confrontation.
- Bir çatışma kültürünü sürdürmek yerine bir işbirliği kültürünü seçmeye çalışıyoruz.
- So I am glad that we have chosen the Latin word.
- Bu yüzden Latince kelimeyi seçtiğimiz için memnunum.
- Individuals choose the right of privacy and then legislation backs it up.
- Bireyler mahremiyet hakkını seçer ve ardından mevzuat bunu destekler.
- Like other Arab countries before them, the Syrians chose the Americans to sponsor the negotiations.
- Kendilerinden önceki diğer Arap ülkeleri gibi Suriyeliler de müzakerelere sponsor olması için Amerikalıları seçti.
- We are clearly in favour of people's right to choose.
- Biz açıkça insanların seçme hakkından yanayız.
- We never want to forget that the peoples of the Baltic countries never, ever, chose to join the Soviet Union.
- Baltık ülkelerinin halklarının asla ve asla Sovyetler Birliği'ne katılmayı seçmediklerini unutmak istemiyoruz.
- I wish the Convention had chosen this route.
- Keşke Kongre de bu yolu seçseydi.
- The last speaker talked about the rights of governments to choose.
- Son konuşmacı hükümetlerin seçme hakkından bahsetti.
- So why choose the Charter of Fundamental Rights?
- Peki neden Temel Haklar Bildirgesi'ni seçelim?
- That is why I have consciously chosen the naming and shaming approach in my report.
- Bu nedenle raporumda bilinçli olarak adlandırma ve utandırma yaklaşımını seçtim.
- The Zimbabwean people must be given a chance to choose their future.
- Zimbabve halkına kendi geleceklerini seçme şansı verilmelidir.
- Unfortunately, I am afraid that the method it has chosen is once again not the right one.
- Ne yazık ki Komisyon'un seçtiği yöntem bir kez daha doğru değil.
- We must not choose this way again in future, not even with a small bang.
- Küçük bir patlamayla bile olsa gelecekte tekrar bu yolu seçmemeliyiz.
- We chose another route and I believe that competition is indeed the right way forward.
- Biz başka bir yol seçtik ve rekabetin gerçekten de doğru yol olduğuna inanıyorum.
- This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice.
- Bizi ayıran da budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların hayatı.
- This must be crystal clear and must be expressed in the procedures we choose.
- Bu çok açık olmalı ve seçtiğimiz prosedürlerde ifade edilmelidir.
- The Committee on Budgets has also chosen which side it is on.
- Bütçe Komitesi aynı zamanda hangi tarafta yer alacağını da seçmiştir.
- It is therefore appropriate to choose a course of action based on the precautionary principle.
- Bu nedenle ihtiyatlılık ilkesine dayalı bir hareket tarzı seçmek uygun olacaktır.
- That is what Macedonia has now also chosen to do.
- Makedonya da şimdi bunu yapmayı seçti.
- Individuals choose the right to privacy, and then legislation backs it up.
- Bireyler mahremiyet hakkını seçer ve ardından mevzuat bunu destekler.
- They should be able to exercise their right to choose.
- Seçme haklarını kullanabilmeliler.
- I must say, however, Mrs Maes, that the example you chose was not a particularly apt one.
- Ancak Bayan Maes, seçtiğiniz örneğin pek de uygun bir örnek olmadığını söylemeliyim.
- It is too early to say whether President Bush will choose double-dealing or inconsistency.
- Başkan Bush'un ikiyüzlülüğü mü yoksa tutarsızlığı mı seçeceğini söylemek için henüz çok erken.
- Since you chose to do it anyway, your sentence will be increased.
- Yine de bunu yapmayı seçtiğiniz için cezanız artırılacaktır.
- We can therefore choose to be pessimists and not do anything at all.
- Bu nedenle kötümser olmayı ve hiçbir şey yapmamayı seçebiliriz.
- Spain has chosen the motto "More Europe" for its six-month presidency of the Union.
- İspanya, Birliğin altı aylık dönem başkanlığı için "Daha Fazla Avrupa" sloganını seçti.
- Instead, the Italian Presidency chose the only way to save the Pact.
- Bunun yerine İtalya Dönem Başkanlığı Paktı kurtaracak tek yolu seçti.
- Since you chose to do it anyway, your sentence will be increased.
- Siz yine de bunu yapmayı seçtiğiniz için cezanız arttırılacaktır.
- She wrote to you and met you, and you chose to ignore here.
- Size yazdı ve sizinle görüştü ve siz burayı görmezden gelmeyi seçtiniz.
- We never want to forget that the peoples of the Baltic countries never, ever, chose to join the Soviet Union.
- Baltık ülkelerinin halklarının asla ve asla Sovyetler Birliği'ne katılmayı seçmediklerini asla unutmak istemiyoruz.
- It would be both inconsistent and bizarre to choose a stricter definition for this proposal.
- Bu teklif için daha katı bir tanım seçmek hem tutarsız hem de tuhaf olurdu.
- Mr Berlusconi speaks for Europe and he should choose his words with care.
- Sayın Berlusconi Avrupa adına konuşmaktadır ve sözlerini özenle seçmelidir.
- I am rather ashamed to admit it, but I chose that solution.
- Bunu itiraf etmekten utanıyorum ama ben bu çözümü seçtim.
- The right of the long-term unemployed to choose their work is being limited.
- Uzun süreli işsizlerin işlerini seçme hakkı sınırlandırılıyor.
- However, we have, yet again, chosen to waste an opportunity, at least for us, to uphold a democratic principle.
- Bununla birlikte bir kez daha, en azından bizim için, demokratik bir ilkeyi destekleme fırsatını heba etmeyi seçtik.
- This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice.
- Bizi bölen de budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların yaşamı.
- Nevertheless, every country has the right to choose freely how it is going to supply itself with food.
- Bununla birlikte her ülke kendi gıda ihtiyacını nasıl karşılayacağını özgürce seçme hakkına sahiptir.
- We could not have chosen a better moment for this debate.
- Bu tartışma için daha iyi bir zaman seçemezdik.
- It is too early to say whether President Bush will choose double-dealing or inconsistency.
- Başkan Bush'un ikili oynamayı mı yoksa tutarsızlığı mı seçeceğini söylemek için henüz çok erken.
- As the much loved saying goes, you should choose the lesser of two evils.
- Çok sevilen bir deyişin de dediği gibi, kötünün iyisini seçmelisiniz.
- I myself always find this an exceptionally practical path and General Morillon has chosen it too.
- Ben şahsen bunu her zaman son derece pratik bir yol olarak gördüm ve General Morillon da bunu seçti.
- I hope that the Danish Presidency will go on the offensive and choose the path of real solidarity with the Third World.
- Umarım Danimarka Dönem Başkanlığı atağa geçer ve Üçüncü Dünya ile gerçek dayanışma yolunu seçer.
- We have chosen diversified agriculture and a production model that favours quality and environmental protection.
- Çeşitlendirilmiş tarımı ve kalite ile çevrenin korunmasını ön plana çıkaran bir üretim modelini seçtik.
- Instead, the Italian Presidency chose the only way to save the Pact.
- Bunun yerine, İtalyan Başkanlığı Paktı kurtarmak için tek yolu seçti.
- Belarus has itself chosen the isolation to which it has been exposed.
- Belarus maruz kaldığı izolasyonu kendisi seçmiştir.
- No opportunity is given to such prisoners to choose their own lawyer.
- Bu tür mahkumlara kendi avukatlarını seçme fırsatı verilmemektedir.
- SMEs should be able to find and choose a functioning market.
- KOBİ'ler işleyen bir pazar bulabilmeli ve seçebilmelidir.
- In other words, our aim is to choose regimes rather than recognise states.
- Başka bir deyişle amacımız devletleri tanımaktan ziyade rejimleri seçmektir.
- It is not acceptable to choose one or two working languages because Parliament is not an international organisation.
- Parlamento uluslararası bir kuruluş olmadığı için bir ya da iki çalışma dili seçmek kabul edilemez.
- In my country we choose to act in this way; we take the side of the weakest.
- Benim ülkemde biz bu şekilde davranmayı seçiyoruz; en zayıf olanın tarafını tutuyoruz.
- If I were to choose just one of these, it would be the energy issue.
- Bunlardan sadece birini seçecek olsaydım, bu enerji meselesi olurdu.
- The optical effect is uncomfortable for flies in flight, so they'll choose to move away from the source.
- Optik etki, uçuş halindeki sinekler için rahatsız edici olduğundan kaynaktan uzaklaşmayı seçeceklerdir.
- For the overall effect, please choose flawless diamonds.
- Genel efekt için, lütfen kusursuz pırlantaları seçin.
- The materials that you choose can also have an effect on your spaces.
- Seçeceğiniz malzemeler de mekanlarınıza etki edebilir.
- Capitalism offers people the freedom to choose where they work and what they do.
- Kapitalizm insanlara nerede çalışacaklarını ve ne yapacaklarını seçme özgürlüğü sunuyor.
- No, we must choose another way, a path of true peace.
- Hayır, başka bir yol seçmeliyiz, gerçek barışın yolunu.
- We never had a normal life since you chose him.
- Onu seçtiğinden beridir normal bir hayat yaşayamadık.
- We never had a normal life since you chose him.
- Onu seçtiğinden beri hiç normal bir hayatımız olmadı.
- You can compare one another and then you can choose which one is the most suitable for you.
- Aralarında karşılaştırma yaparak kendiniz için en uygun olanını seçebilirsiniz.
- This is because you've chosen to format the flash drive.
- Bunun nedeni flash sürücüyü biçimlendirmeyi seçmiş olmanızdır.
- Then you will choose nice dress for her.
- O zaman onun için güzel bir elbise seçeceksin.
- The materials that you choose can also have an effect on your spaces.
- Seçtiğiniz malzemeler de mekânlarınız üzerinde etkili olabilir.
- It is important to choose this type of vinegar and not another.
- Başka bir sirkeyi değil, bu sirke türünü seçmek önemlidir.
- And that's why I chose the hard teacher.
- İşte bu yüzden sert olan öğretmeni seçtim.
- When I chose Israel, I made them a promise.
- İsrail'i seçtiğimde onlara bir söz vermiştim.
- If you want to trade in the oil market, choose one of them.
- Petrol piyasasında işlem yapmak isterseniz, bunlardan birini seçin.
- For the overall effect, please choose flawless diamonds.
- Genel efekt için lütfen kusursuz elmasları seçiniz.
- That's probably why he chose Bidwell in the first place.
- Bidwell'i en başta muhtemelen bu yüzden seçti.
- It's all about how I should feel special because you chose me.
- Önemli olan sen beni seçtiğin için kendimi nasıl özel hissetmem gerektiği.
- It is important to choose this type of vinegar and not another.
- Başka bir sirke değil, bu sirke türünü seçmek önemlidir.
- Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
- Sonuçta, hangisini seçerseniz seçin, kişisel seçim meselesidir.
- And that's why I chose the hard teacher.
- İşte bu yüzden zor olan öğretmeni seçtim.
- Then you will choose nice dress for her.
- Ardından onun için şık bir kıyafet seçeceksiniz.
- The materials that you choose can also have an effect on your spaces.
- Seçtiğiniz malzemeler boşluklarınız üzerinde de etkili olabilir.
- He has every right to know why he chose me.
- Neden beni seçtiğini bilmeye yerden göğe kadar hakkı var.
- How many would choose to do so is hard to predict.
- Kaç kişinin bunu yapmayı seçeceğini tahmin etmek zor.
- Yet freedom in her wisdom, has chosen you to defend her.
- Yine de özgürce bir bilgelikle, onu savunman için seni seçti.
- Capitalism offers people the freedom to choose where they work and what they do.
- Kapitalizm insanlara nerede çalışacaklarını ve ne yapacaklarını seçme hürriyeti sunar.
- Choose your enemy wisely, for you eventually become him.
- Düşmanını seçerken dikkatli ol, çünkü sonunda ona dönüşürsünüz.
- And that's why I chose the hard teacher.
- Ve ben bu yüzden o sert olan öğretmeni seçtim.
- Only persons can consciously choose to cooperate with one another.
- Ancak kişiler bilinçli olarak birbirleriyle işbirliği yapmayı seçebilirler.
- The optical effect is uncomfortable for flies in flight, so they'll choose to move away from the source.
- Optik etki uçuş halindeki sinekler için rahatsız edicidir, bu yüzden kaynaktan uzaklaşmayı seçeceklerdir.
- Then you will choose nice dress for her.
- Sonra da ona güzel bir elbise seçeceksin.
- If you want to trade in the oil market, choose one of them.
- Petrol piyasasında işlem yapmak istiyorsanız bunlardan birini seçin.
- It's all about how I should feel special because you chose me.
- Her şey beni seçtiğin için kendimi nasıl özel hissetmem gerektiğiyle ilgili.
- Only persons can consciously choose to cooperate with one another.
- Sadece kişiler bilinçli olarak birbirleriyle işbirliği yapmayı seçebilir.
- When I chose Israel, I made them a promise.
- İsrail'i seçtiğimde onlara bir söz verdim.
- Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
- Sonuçta hangi seçeneği seçerseniz seçin kişisel bir karardır.
- We never had a normal life since you chose him.
- Sen onu seçtiğinden beri hiç normal bir hayatımız olmadı.
- No, we must choose another way, a path of true peace.
- Hayır, başka bir yol seçmeliyiz, gerçek barış yolunu.
- Choose what you like most or visit these places once in one day.
- En çok neyi sevdiğinizi seçin veya bu yerleri bir günde bir defada ziyaret edin.
- Choose a song and transcribe the words.
- Bir şarkı seçin ve sözlerini yazın.
- For the overall effect, please choose flawless diamonds.
- Genel etki için lütfen kusursuz elmasları seçin.
- Ultimately, whatever option you choose is a personal decision.
- Sonuçta hangi opsiyonu seçerseniz seçin bu kişisel bir karardır.
- That's probably why he chose Bidwell in the first place.
- Bidwell'i en başta muhtemelen bundan dolayı seçti.
- When I chose Israel, I made them a promise.
- İsraillileri seçtiğimde onlara bir söz verdim.
- I have to choose my words very carefully.
- Sözlerimi çok dikkatli seçmeliyim.
- Despite the abuse, Dania chose to stay with Fadil.
- İstismara rağmen Dania Fadıl'la kalmayı seçmiştir.
- I chose him a nice tie.
- Ona güzel bir kravat seçtim.
- We chose John as captain.
- Biz kaptan olarak John'u seçtik.
- You've chosen a nice color paint for your room.
- Odan için güzel bir boya rengi seçmişsin.
- I never had to choose.
- Asla seçmek zorunda kalmadım.
- People are more conscious nowadays and choose healthy food.
- İnsanlar günümüzde daha bilinçliler ve sağlıklı gıda seçiyorlar.
- The students chose her to be the chairman.
- Öğrenciler onu başkan olarak seçtiler.
- I chose to devote my life to Islam.
- Yaşamımı İslam'a adamayı seçtim.
- She chose a light blue dress.
- Açık mavi bir elbise seçti.
- Choose the T-shirt you like the best.
- En sevdiğiniz tişörtü seçin.
- He must choose between honor and death.
- Ölüm ve onurdan birini seçmeli.
- You have to choose your own path.
- Kendi yolunu seçmek zorundasın.
- Fadil chose to reveal the truth.
- Fadil gerçeği açıklamayı seçti.
- They chose him for their leader.
- Onu liderleri olarak seçtiler.
- She is about to choose one of them.
- Onlardan birini seçmek üzere.
- Tom has a right to choose.
- Tom'un seçme hakkı var.
- Tom chose to quit.
- Tom bırakmayı seçti.
- Tom chose not to respond.
- Tom yanıt vermemeyi seçti.
- I have a right to choose.
- Seçme hakkım var.
- She chose a hat.
- O bir şapka seçti.
- Which way did you choose?
- Hangi yolu seçtiniz?
- Choose a food from each part of the menu.
- Menünün her bölümünden bir yiyecek seçin.
- You don't get to choose.
- Seçmene gerek yok.
- Choose one from among these prizes.
- Bu ödüller arasından birini seçin.
- We don't have to choose.
- Biz seçmek zorunda değiliz.
- They chose Tom as their leader.
- Tom'u liderleri olarak seçtiler.
- Choose one from among these.
- Bunların arasından bir tane seçin.
- Tom chose to wait.
- Tom beklemeyi seçti.
- Tom chose to leave.
- Tom gitmeyi seçti.
- Could you help me choose a tie?
- Kravat seçmeme yardım eder misin?
- I don't know which one to choose.
- Hangisini seçeceğimi bilmiyorum.
- We chose John to be our captain.
- John'u kaptanımız olarak seçtik.
- You have chosen the wrong guy to mess with.
- Karışmak için yanlış adamı seçtin.
- Tom didn't choose the same thing Mary did.
- Tom, Mary ile aynı şeyi seçmemiş.
- The students chose her to be the chairman.
- Öğrenciler onu başkan olarak seçti.
- He was at a loss as to which faculty to choose.
- Hangi fakülteyi seçeceğini şaşırdı.
- He chose every word with care.
- Her kelimeyi özenle seçti.
- I can't decide which to choose.
- Hangisini seçeceğime karar veremiyorum.
- Which skirt would you choose?
- Hangi eteği seçerdin?
- Choose a spokesperson for every group.
- Her grup için bir sözcü seçin.
- I chose one.
- Ben birini seçtim.
- You've chosen well.
- İyi seçmişsin.
- Choose any one from among these.
- Bunların arasından herhangi birini seçin.
- We didn't choose Tom.
- Tom'u biz seçmedik.
- Tom chose the wine.
- Tom şarabı seçti.
- The French chose the South for this summer.
- Fransızlar bu yaz için Güney'i seçti.
- Tom chose to live with his father instead of his mother.
- Tom, annesi yerine babası ile yaşamayı seçti.
- On election day, voters chose Nixon.
- Seçim günü, seçmenler Nixon'u seçti.
- You can choose whatever you like.
- İstediğini seçebilirsin.
- Which one do you think I should choose?
- Hangisini seçmem gerektiğini düşünüyorsun?
- How do you choose which projects to do?
- Yapacağın projeleri nasıl seçiyorsun?
- Tom chose not to respond.
- Tom cevap vermemeyi seçti.
- We chose to drive.
- Biz sürmeyi seçtik.
- We chose a hotel in the vicinity of the museum.
- Müzenin yakınında bir otel seçtik.
- Which one will they choose?
- Hangisini seçecekler?
- Which would you choose?
- Sen hangisini seçerdin?
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ebeveynler, çocuklarına verilecek eğitimin türünü seçme hakkına sahiptir.
- I wonder why they chose him.
- Onu neden seçtiklerini merak ediyorum.
- Tom chose music as a career.
- Tom kariyer olarak müziği seçti.
- I don't care whichever you choose.
- Hangisini seçersen seç umurumda değil.
- It is important for us to choose good friends.
- İyi arkadaşlar seçmek bizim için önemli.
- I chose to study stenography.
- Stenografi okumayı seçtim.
- We chose Henry to be the captain of our team.
- Henry'yi takımımızın kaptanı olarak seçtik.
- We chose Tom to be our leader.
- Tom'u liderimiz olarak seçtik.
- Tom chose music as a career.
- Tom bir kariyer olarak müzik seçti.
- We chose her a nice birthday present.
- Ona güzel bir doğum günü hediyesi seçtik.
- I think you should choose him.
- Bence onu seçmelisiniz.
- Sami chose an aisle seat.
- Sami koridor koltuğunu seçti.
- Who chose you?
- Kim seni seçti?
- You may choose whichever book you want to read.
- Okumak istediğiniz herhangi bir kitabı seçebilirsiniz.
- Tom should've chosen a different job.
- Tom farklı bir iş seçmeliydi.
- Jose chose atheism and he never regretted it.
- Jose ateizmi seçti ve bundan hiç pişman olmadı.
- I'm glad that God has chosen me to be your host.
- Tanrı beni ev sahibiniz olarak seçtiği için mutluyum.
- Tom wondered which one Mary was going to choose.
- Tom, Mary'nin hangisini seçeceğini merak ediyordu.
- We chose Mary a good birthday present.
- Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
- It took her a long time to choose a hat.
- Bir şapka seçmek onun uzun bir süresini aldı.
- Choose one from among these.
- Bunların arasından birini seçin.
- I chose these shoes.
- Ben bu ayakkabıları seçtim.
- There are a lot to choose from.
- Seçecek çok şey var.
- We chose her to be our leader.
- Liderimiz olması için onu seçtik.
- You chose this job yourself, right?
- Bu işi kendin seçtin, değil mi?
- It's really hard to choose.
- Seçmek gerçekten zor.
- We chose John as captain.
- John'u kaptan olarak seçtik.
- If you had to go live on a deserted island and could only take one book with you, which one would you choose?
- Issız bir adada yaşamaya gitmek zorunda olsan ve yanında sadece bir kitap alabilsen, hangisini seçersin?
- Tell me which one you would choose.
- Hangisini seçeceğini söyle bana.
- You may choose whichever you like.
- Hoşlandığın herhangi birini seçebilirsin.
- Tom must choose the second-best policy according to the circumstances.
- Tom koşullara göre ikinci en iyi politikayı seçmelidir.
- We chose John to be captain.
- John'u kaptan olarak seçtik.
- I wouldn't choose this life.
- Ben olsam bu hayatı seçmezdim.
- I will choose one.
- Birini seçeceğim.
- You can choose from six meals.
- Altı yemekten birini seçebilirsin.
- You may choose any of them.
- Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
- I choose to work.
- Ben çalışmayı seçtim.
- I never thought it'd be this hard to choose a color to paint the kitchen.
- Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim.
- Sami chose to kill himself.
- Sami kendini öldürmeyi seçti.
- Choose something.
- Bir şey seçin.
- If you could choose the genes for your children, would you?
- Çocukların için genleri seçebilseydin, seçer miydin?
- Which one do you think I should choose?
- Sizce hangisini seçeyim?
- He married a girl that he chose for himself.
- O kendisi için seçtiği kızla evlendi.
- Tom chose the restaurant where we ate lunch.
- Tom öğle yemeği yediğimiz restoranı seçti.
- I've chosen her to be my wife.
- Karım olması için onu seçtim.
- Tom chose not to have surgery.
- Tom ameliyat olmamayı seçti.
- I slightly bent over to choose a coffee and get the change.
- Kahve seçmek ve para üstünü almak için hafifçe eğildim.
- Let me help you choose which dress to wear.
- Hangi elbiseyi giyeceğini seçmeme yardım edeyim.
- Choose a particular event you remember well.
- İyi hatırladığınız özel bir olay seçin.
- Sami chose an aisle seat.
- Sami koridora bakan bir koltuk seçti.
- Whichever you choose, you cannot lose.
- Hangisini seçersen seç, kaybedemezsin.
- Tom doesn't know what plan Mary will choose.
- Tom, Mary'nin hangi planı seçeceğini bilmiyor.
- Don't make me choose.
- Beni seçmeye zorlama.
- Tom doesn't know what plan Mary will choose.
- Tom Mary'nin hangi planı seçeceğini bilmiyor.
- You may choose any of them.
- Onlardan herhangi birini seçebilirsiniz.
- It was very wise of her to choose the other one.
- Onun diğerini seçmesi çok akıllıcaydı.
- Tom chose not to do that.
- Tom bunu yapmamayı seçti.
- I chose not to leave.
- Gitmemeyi seçtim.
- It's hard to choose.
- Bunu seçmek zor.
- Which did you choose?
- Sen hangisini seçtin?
- Choose any flowers you like.
- İstediğiniz çiçeği seçin.
- I need to choose the one I want.
- İstediğim birini seçmem gerekiyor.
- We chose her to be our leader.
- Onu liderimiz olarak seçtik.
- He may choose whichever color he likes.
- İstediği rengi seçebilir.
- We chose a good present for each of their children.
- Çocuklarının her biri için iyi bir hediye seçtik.
- I chose not to do that.
- Onu yapmamayı seçtim.
- Some deaf people choose not to use sign language.
- Bazı işitme engelli insanlar işaret dili kullanmamayı seçiyor.
- I chose the colors.
- Renkleri ben seçtim.
- Choose a job you love, and you will never have to work a day in your life.
- Sevdiğiniz bir işi seçin ve hayatınızda bir gün bile çalışmak zorunda kalmayın.
- I wonder why they chose her.
- Onların neden onu seçtiğini merak ediyorum.
- I could not decide which way to choose.
- Hangi yolu seçeceğime karar veremedim.
- Does it really matter which one of these I choose?
- Bunlardan hangisini seçeceğim gerçekten önemli mi?
- What would you choose?
- Neyi seçerdin?
- She took a long time to choose her hat.
- Şapkasını seçmesi uzun zaman aldı.
- I don't know which to choose.
- Hangisini seçeceğimi bilmiyorum.
- Tom chose to live in Boston.
- Tom Boston'da yaşamayı seçti.
- Choose the T-shirt you like the best.
- En çok beğendiğiniz tişörtü seçin.
- You may choose whichever you want.
- İstediğinizi seçebilirsiniz.
- Listen and choose the best answer.
- Dinleyin ve en iyi yanıtı seçin.
- Which do you think she chose?
- Sence hangisini seçti?
- We chose a hotel near the museums.
- Müzelere yakın bir otel seçtik.
- I choose what I buy carefully.
- Ne alacağımı dikkatle seçerim.
- He chose every word with care.
- O her kelimeyi dikkatle seçti.
- Why do you think Tom chose to become a psychologist?
- Niçin Tom'un bir psikolog olmayı seçtiğini düşünüyorsun?
- I helped Tom choose a birthday present for Mary.
- Tom'un Mary için bir doğum günü hediyesi seçmesine yardım ettim.
- Tom could have told Mary the truth, but he chose not to.
- Tom Mary'ye gerçeği söyleyebilirdi ama söylememeyi seçti.
- Who can choose?
- Kim seçebilir?
- Why do I have to choose?
- Neden seçmek zorundayım?
- You have to choose.
- Seçmek zorundasın.
- I don't care whichever you choose.
- Hangisini seçtiğin umurumda değil.
- Are you going to choose, or should I?
- Sen mi seçeceksin, ben mi seçeyim?
- They chose Peter as captain.
- Onlar Peter'i kaptan olarak seçtiler.
- I chose to look the other way.
- Diğer tarafa bakmayı seçtim.
- She took a long time to choose her hat.
- Şapkasını seçmek uzun zaman aldı.
- I want you to help me choose a book.
- Bir kitap seçmeme yardım etmeni istiyorum.
- You have chosen the wrong guy to mess with.
- Siz dalaşmak için yanlış adam seçtiniz.
- You know your old once students less and less choose you as their mentor.
- Eski öğrencilerinizin sizi giderek daha az akıl hocası olarak seçtiğini biliyorsunuz.
- I chose not to do that.
- Bunu yapmamayı seçtim.
- When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less.
- Bir kelimeyi kullandığımda, dedi Humpty Dumpty, o sadece benim seçtiğim anlama gelir; ne eksik ne fazla.
- Which one do you think I should choose?
- Sence hangisini seçmem gerek?
- Tom didn't choose the same thing Mary did.
- Tom, Mary'nin yaptığı şeyi seçmedi.
- He chose to be operated on.
- Ameliyat olmayı seçti.
- You may choose whichever you like.
- Hangisini istersen seçebilirsin.
- Most people choose the default option.
- Çoğu kişi varsayılan seçeneği seçer.
- Koko chose the tree.
- Koko, ağacı seçti.
- I chose a place to pitch my tent.
- Çadırımı kuracak bir yer seçtim.
- Why do you think Tom chose to become a psychologist?
- Sizce Tom neden psikolog olmayı seçti?
- Choose a present carefully.
- Hediyenizi dikkatli seçin.
- Why did you choose to sing that song?
- Neden o şarkıyı söylemeyi seçtin?
- Tom chose to go to Boston instead of Chicago.
- Tom, Chicago yerine Boston'a gitmeyi seçti.
- I chose to ignore the problem.
- Sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
- Choose alternative questions.
- Alternatif sorular seçin.
- I chose to devote my life to Islam.
- Hayatımı İslam'a adamayı seçtim.
- I wonder why they chose Tom.
- Neden Tom'u seçtiklerini merak ediyorum.
- Which photos did she choose?
- Hangi fotoğrafları seçti?
- Tom chose Mary for the job.
- Tom iş için Mary'yi seçti.
- The boy chose to stay with his mother.
- Çocuk, annesi ile kalmayı seçti.
- We didn't choose her.
- Onu biz seçmedik.
- Tom should've chosen a different job.
- Tom başka bir iş seçmeliydi.
- I chose the wine.
- Şarabı ben seçtim.
- Listen and choose the best answer.
- Dinleyin ve en iyi cevabı seçin.
- If I had to surrender, I'd rather choose death.
- Teslim olmak zorunda olsaydım, ölümü seçerdim.
- I hope they choose us.
- Umarım onlar bizi seçerler.
- Tom chose a song from the list and began singing it.
- Tom listeden bir şarkı seçti ve onu söylemeye başladı.
- Why did you choose it?
- Neden onu seçtiniz?
- Mother chose this curtain.
- Annem bu perdeyi seçti.
- You can choose any color.
- İstediğin rengi seçebilirsin.
- Why did you choose to be alone?
- Siz neden yalnız kalmayı seçtiniz?
- Choose a good restaurant to go to eat at.
- Yemek yemek için iyi bir restoran seçin.
- Please choose wisely.
- Lütfen akıllıca seçin.
- Tom chose to go to Boston.
- Tom Boston'a gitmeyi seçti.
- If you are neutral in situations of injustice, you have chosen the side of the oppressor.
- Adaletsizlik durumlarında tarafsız kalırsanız, zalimin tarafını seçmiş olursunuz.
- Please choose a more secure password.
- Lütfen daha güvenli bir şifre seçin.
- Which do you suppose she chose?
- Sence hangisini seçmiştir?
- I chose another path.
- Ben başka bir yol seçtim.
- Which one would you choose?
- Hangi birini seçerdin?
- Who chose this gift?
- Bu hediyeyi kim seçti.
- Which one do you think I should choose?
- Sizce hangisini seçmeliyim?
- You can choose whichever color you like.
- İstediğiniz herhangi bir rengi seçebilirsiniz.
- People can choose to start loving, but can't choose to stop.
- İnsanlar sevmeye başlamayı seçebilirler, ancak bırakmayı seçemezler.
- It's my turn to choose where we eat.
- Yemek yiyeceğimiz yeri seçme sırası bende.
- Tom chose the wine.
- Tom şarap seçti.
- Tom may choose whichever color he likes.
- Tom beğendiği herhangi bir rengi seçebilir.
- Tom chose to ignore what Mary said.
- Tom, Mary'nin söylediklerini görmezden gelmeyi seçti.
- Tom chose a book to read.
- Tom okumak için bir kitap seçti.
- She chose normal delivery and resisted all the pain.
- O, normal doğumu seçti ve tüm acıya direndi.
- You cannot be too careful when you choose your job.
- Mesleğini seçerken ne kadar dikkatli olsan azdır.
- You may choose what you like.
- İstediğini seçebilirsin.
- She had to choose her words carefully.
- O, sözlerini dikkatle seçmek zorunda kaldı.
- They didn't choose me.
- Onlar beni seçmedi.
- I chose to resign.
- Ben istifa etmeyi seçtim.
- We chose a hotel near the subway.
- Biz metro yakınında bir otel seçtik.
- Tom and Mary chose Hawaii for their honeymoon.
- Tom ve Mary, balayıları için Hawaii'yi seçtiler.
- I chose one.
- Birini seçtim.
- Which part do you choose?
- Hangi bölümü seçiyorsun?
- Tom pulled out some necklaces from his bag and told Mary to choose the one she liked.
- Tom çantasından birkaç kolye çıkardı ve Mary'ye beğendiğini seçmesini söyledi.
- Tom chose to ignore Mary's remarks.
- Tom, Mary'nin sözlerini görmezden gelmeyi seçti.
- Which one did you choose?
- Sen hangisini seçtin?
- Why did you choose this career?
- Bu kariyeri neden seçtiniz?
- Tom chose the wrong path.
- Tom yanlış yolu seçti.
- I wouldn't choose this life.
- Bu hayatı seçmezdim.
- He awaits his examination results so he can choose an appropriate course at University.
- Üniversitede uygun bir bölüm seçebilmek için sınav sonuçlarını bekliyor.
- Those who choose not to read have no advantage over those who can't read.
- Okumamayı seçenlerin, okuyamayanlara göre hiçbir avantajı yoktur.
- Who chose you?
- Seni kim seçti?
- Tom chose to go work alone.
- Tom işe yalnız gitmeyi seçti.
- Choose three books at random.
- Rastgele üç kitap seçin.
- Who chose those colors?
- Kim bu renkleri seçti?
- Women have the right to choose.
- Kadınların seçme hakkı vardır.
- I chose the colors.
- Renkleri seçtim.
- You have to choose one.
- Birini seçmelisin.
- Tom chose to go to Boston with Mary.
- Tom, Mary ile Boston'a gitmeyi seçti.
- Choose any of these pens.
- Bu kalemlerden herhangi birini seçin.
- They want to choose their mates by their own will.
- Eşlerini kendi iradeleriyle seçmek istiyorlar.
- You chose a good one.
- Sen iyi birini seçtin.
- They chose John to be the captain of the team.
- John'u takım kaptanı olması için seçtiler.
- Which road did you choose?
- Hangi yolu seçtin?
- She chose a hat.
- Bir şapka seçti.
- Tom has chosen you.
- Tom seni seçti.
- You've chosen well.
- İyi seçtiniz.
- I chose to resign.
- İstifa etmeyi seçtim.
- Tell me which one to choose.
- Hangisini seçeceğimi söyle.
- She chose a scarf to wear with the dress.
- Elbiseyle takmak için bir eşarp seçti.
- We chose Henry to be the captain of our team.
- Takımımızın kaptanı olarak Henry'yi seçtik.
- We chose this one.
- Bunu seçtik.
- I chose to come here.
- Buraya gelmeyi ben seçtim.
- Why do you think he chose to become a psychologist?
- Sence neden psikolog olmayı seçmiştir?
- People are more conscious nowadays and choose healthy food.
- İnsanlar bugünlerde daha bilinçli ve sağlıklı yiyecekleri seçiyorlar.
- Tom chose to fight.
- Tom dövüşmeyi seçti.
- They chose Peter as captain.
- Peter'ı kaptan olarak seçtiler.
- I've already chosen.
- Zaten seçtim.
- Who shall I choose?
- Kimi seçmeliyim?
- Choose one from among these products.
- Bu ürünler arasından birini seçin.
- She chose the most spirited horse in the stable.
- Ahırdaki en enerjik atı seçmiş.
- Tom chose to resign.
- Tom istifa etmeyi seçti.
- He married a girl that he chose for himself.
- Kendi seçtiği bir kızla evlendi.
- Who will they choose?
- Kimi seçecekler?
- You chose wisely.
- Akıllıca seçmişsin.
- I think you should choose Tom.
- Bence Tom'u seçmelisin.
- Tom chose the colors.
- Renkleri Tom seçti.
- We can't choose who our parents are.
- Ebeveynlerimizin kim olduğunu seçemeyiz.
- Have you chosen?
- Seçtin mi?
- He chose the Department of Hungaristics at the university.
- O, üniversitede Hungaristik Bölümünü seçti.
- I chose well.
- Ben iyi seçtim.
- I chose dual nationality.
- Çifte vatandaşlığı seçtim.
- I will choose them for my mother.
- Onları annem için seçeceğim.
- We chose to drive.
- Sürmeyi biz seçtik.
- Layla chose to do that.
- Leyla onu yapmayı seçti.
- We must choose the right moment carefully.
- Doğru anı dikkatlice seçmeliyiz.
- You chose a good one.
- İyi bir tane seçtin.
- Sami chose the path of Islam.
- Sami İslam yolunu seçti.
- You may choose what to eat from this list.
- Listeden ne yiyeceğini seçebilirsin.
- He chose three beautiful roses for her.
- Onun için üç tane güzel gül seçti.
- I'll choose this one.
- Bunu seçeceğim.
- I can't choose where to go on vacation.
- Tatilde nereye gideceğimi seçemiyorum.
- You can choose one of them.
- İçlerinden birini seçebilirsin.
- Jose chose atheism and he never regretted it.
- Jose atletizm'i seçti ve bundan hiç pişman olmadı.
- The boy chose to stay with his mother.
- Oğlan annesiyle kalmayı seçti.
- It took her a long time to choose a hat.
- Şapka seçmesi uzun zaman aldı.
- Tom chose to go to Boston instead of Chicago.
- Tom Chicago yerine Boston'a gitmeyi seçti.
- They chose him as their representative.
- Onu temsilci olarak seçtiler.
- They chose John to be the captain of the team.
- John'u takım kaptanı olarak seçtiler.
- Fadil and Layla chose to spend their time together as boyfriend and girlfriend.
- Fadıl ve Leyla, erkek arkadaş ve kız arkadaş olarak vakitlerini birlikte geçirmeyi seçtiler.
- I should've chosen a shorter username.
- Daha kısa bir kullanıcı adı seçmeliydim.
- You may choose whichever book you like.
- Beğendiğin kitabı seçebilirsin.
- We must choose the right moment carefully.
- Doğru anı dikkatle seçmeliyiz.
- Never choose a vocation just because your friends are in it, nor refuse another just because your worst enemy is in it.
- Asla bir mesleği sırf arkadaşlarınız o meslekte diye seçmeyin, bir diğerini de sırf en büyük düşmanınız o meslekte diye reddetmeyin.
- I chose to wait.
- Ben beklemeyi seçtim.
- We chose a good present for each of their children.
- Onların çocuklarının her biri için iyi bir hediye seçtik.
- Which one do you think Tom will choose?
- Sence Tom hangisini seçer?
- Did you choose an interesting book for your son?
- Oğlunuz için enteresan bir kitap seçtiniz mi?
- Sami chose an aisle seat.
- Sami koridora bakan bir koltuğu seçti.
- In the absence of a better idea I had to choose this method.
- Daha iyi bir fikir bulamayınca, bu yöntemi seçmek zorunda kaldım.
- She chose normal delivery and resisted all the pain.
- Normal doğumu seçti ve tüm acılara direndi.
- I chose dual nationality.
- Çift vatandaşlığı seçtim.
- I think you should choose her.
- Bence onu seçmelisin.
- Let me help you choose.
- Seçmenize yardım edeyim.
- I chose the wrong answer.
- Yanlış cevabı seçtim.
- She chose the red dress.
- O kırmızı elbiseyi seçti.
- Which puppy would you choose?
- Hangi yavru köpeği seçerdin?
- Which one will you choose?
- Hangisini seçeceksin?
- Who shall I choose?
- Kimi seçeyim?
- Choose a song and transcribe the words.
- Bir şarkı seçin ve sözlerini yazıya dökün.
- Tom said it was difficult to choose.
- Tom seçmenin zor olduğunu söyledi.
- I choose to believe you.
- Sana inanmayı seçiyorum.
- Let's choose a name for the child.
- Çocuğa bir isim seçelim.
- You can choose one of them.
- Onlardan birini seçebilirsin.
- How do you choose which projects to do?
- Hangi projeleri yapacağını nasıl seçiyorsun?
- I wonder why they chose them.
- Onların neden onları seçtiğini merak ediyorum.
- He chose them at random.
- Onları rastgele seçti.
- It took Mary a long time to choose which dress to wear to the dance.
- Mary'nin dans için hangi elbiseyi giyeceğini seçmesi uzun zaman aldı.
- You can choose whichever color you like.
- Hangi rengi isterseniz onu seçebilirsiniz.
- You may choose what you like.
- İstediğinizi seçebilirsiniz.
- I don't choose you.
- Seni ben seçmedim.
- On election day, voters chose Nixon.
- Seçim günü, seçmenler Nixon'ı seçti.
- Which one do you think I should choose?
- Sence hangisini seçmeliyim?
- They chose me for that.
- Beni bunun için seçtiler.
- Did you choose an interesting book for your son?
- Oğlun için ilginç bir kitap seçtin mi?
- We didn't choose them.
- Onları biz seçmedik.
- I wonder why they chose him.
- Onların neden onu seçtiğini merak ediyorum.
- We chose Henry captain of our team.
- Takımımızın kaptanını Henry seçtik.
- I don't know who I'm going to choose.
- Kimi seçeceğimi bilmiyorum.
- To change the flag, click on the flag icon and choose the correct language.
- Bayrağı değiştirmek için bayrak simgesine tıklayın ve doğru dili seçin.
- Mary doesn't understand why Tom chose a cat as his online avatar.
- Mary, Tom'un çevrimiçi avatarı olarak neden bir kedi seçtiğini anlamıyor.
- Why did you choose to become a policeman?
- Neden bir polis olmayı seçtiniz?
- Which would you choose?
- Hangisini seçerdiniz?
- I will choose one.
- Ben birini seçeceğim.
- I don't like the idea, but we'll have to let him choose his team.
- Fikir hoşuma gitmedi, ama ona takımını seçtirmek zorunda olacağız.
- We chose a hotel near the subway.
- Metroya yakın bir otel seçtik.
- I helped Tom choose a birthday present for Mary.
- Tom'a Mary için bir doğum günü hediyesi seçmesinde yardım ettim.
- Tom chose well.
- Tom iyi seçti.
- Tom chose not to do that.
- Tom onu yapmamayı seçti.
- I chose the wine.
- Şarabı seçtim.
- You may choose what you want.
- İstediğini seçebilirsin.
- Choose a good password!
- İyi bir şifre seçin!
- I have to choose my words very carefully.
- Ben kelimelerimi çok dikkatli seçmek zorundayım.
- Tom chose to fight.
- Tom kavga etmeyi seçti.
- I hope they choose us.
- Umarım bizi seçerler.
- Which one would you chose and why?
- Sen hangisini seçerdin ve neden?
- I'm both Polish and Norwegian, so I can't choose.
- Hem Polonyalı hem de Norveçliyim, bu yüzden seçemem.
- We chose her to be our leader.
- Onu liderimiz seçtik.
- It's really hard to choose the right color.
- Doğru rengi seçmek gerçekten zor.
- If you had to go live on a deserted island and could only take one book with you, which one would you choose?
- Issız bir adada yaşamak zorunda olsaydınız ve yanınıza yalnızca bir kitap alabilseydiniz, hangisini seçerdiniz?
- I chose to wait.
- Beklemeyi seçtim.
- Which cup will he choose?
- O hangi kupayı seçecek?
- They chose me for that.
- Onun için beni seçtiler.
- If you were Tom, which would you choose?
- Tom olsan hangisini seçersin?
- Tom doesn't know which color to choose.
- Tom hangi rengi seçeceğini bilmiyor.
- Which would Tom choose?
- Tom hangisini seçerdi?
- I slightly bent over to choose a coffee and get the change.
- Bir kahve seçmek ve para üstünü almak için hafifçe eğildim.
- Which do you suppose she chose?
- Onun hangisini seçtiğini düşünüyorsun?
- I think you should choose Tom.
- Sanırım Tom'u seçmelisin.
- Everyone should choose at least one poem and learn it by heart.
- Herkes en az bir şiir seçmeli ve onu ezbere öğrenmelidir.
- I chose Cloud storage for my backup data.
- Yedekleme verilerim için Bulut depolamayı seçtim.
- Which did you choose?
- Hangisini seçtin?
- I need to choose a costume for Purim.
- Purim için bir kostüm seçmeliyim.
- You may choose any book you like.
- İstediğiniz kitabı seçebilirsiniz.
- You may choose any of them.
- Herhangi birini seçebilirsiniz.
- Please choose a suitable answer and write it in the blank space.
- Lütfen uygun bir cevap seçin ve boşluğa yazın.
- He chose them at random.
- O rastgele onları seçti.
- Have you already chosen?
- Çoktan seçtiniz mi?
- Tom has chosen me.
- Tom beni seçti.
- We chose Tom to be captain.
- Tom'u kaptan olarak seçtik.
- Tom chose to stay.
- Tom kalmayı seçti.
- You may choose whichever book you want to read.
- Hangi kitabı okumak istiyorsan onu seçebilirsin.
- I'm never alone, unless I choose to be.
- Ben olmayı seçmediğim sürece asla yalnız değilim.
- He chose a good wife.
- İyi bir eş seçti.
- Could you choose a couple of books for me to read?
- Okumam için birkaç kitap seçer misin?
- You may choose whichever you want.
- Hangisini istersen seçebilirsin.
- Have you chosen a major yet?
- Henüz bir bölüm seçmedin mi?
- Choose your next words carefully.
- Sıradaki sözcüklerinizi dikkatle seçin.
- We've already chosen.
- Zaten seçtik.
- Tom has chosen you.
- Tom sizi seçti.
- If you could go back to any age, what age would you choose?
- Eğer herhangi bir yaşa geri dönebilseydiniz, hangi yaşı seçerdiniz?
- I chose these shoes.
- Bu ayakkabıları ben seçtim.
- Why did you choose to be alone?
- Neden yalnız kalmayı seçtiniz?
- We chose Henry captain of our team.
- Henry'yi ekibimizin kaptanı seçtik.
- I choose what I buy carefully.
- Satın aldığım şeyi dikkatle seçiyorum.
- Choose books carefully.
- Kitapları dikkatli seçin.
- Which concert did you choose to attend?
- Hangi konsere katılmayı seçtiniz?
- Why did you choose it?
- Neden bunu seçtin?
- There are some things we could've change, but we chose not to.
- Değiştirebileceğimiz bazı şeyler var ama değiştirmemeyi seçtik.
- Which one will you choose?
- Hangisini seçeceksiniz?
- I wish we had more people to choose from.
- Keşke seçecek daha fazla insanımız olsa.
- You have to choose your own path in life.
- Hayatta kendi yolunu seçmelisin.
- Tom could've gone anywhere in the world, but he chose to stay at home.
- Tom dünyanın herhangi bir yerine gidebilirdi ama o evde kalmayı seçti.
- Why did you choose to sing that song?
- Neden o şarkıyı söylemeyi seçtiniz?
- Tom chooses his friends carefully.
- Tom arkadaşlarını dikkatli seçer.
- Tom chose to live with his father instead of his mother.
- Tom annesi yerine babasıyla yaşamayı seçti.
- Choose either of the two T-shirts.
- İki tişörtten birini seçin.
- I chose to devote my life to the study of Islam.
- Hayatımı İslam çalışmalarına adamayı seçtim.
- Which would Tom choose?
- Tom hangisini seçecekti?
- We didn't choose him.
- Onu biz seçmedik.
- You don't get to choose.
- Seçme şansın yok.
- We've already chosen.
- Biz zaten seçtik.
- You should choose your friends very carefully.
- Arkadaşlarını çok dikkatli seçmelisin.
- Animals can't choose to be vegan.
- Hayvanlar vegan olmayı seçemez.
- It's too risky to fight them at a place they choose.
- Onların seçtiği bir yerde onlarla savaşmak çok riskli.
- Which do you think she chose?
- Sizce o hangisini seçti?
- I chose the wrong one.
- Yanlışı seçtim.
- Fadil and Layla chose to spend their time together as boyfriend and girlfriend.
- Fadıl ve Layla zamanlarını sevgili olarak geçirmeyi seçtiler.
- Which book did Tom choose?
- Tom hangi kitabı seçti?
- Tom chose the colors.
- Tom renkleri seçti.
- Why did you choose to become a policeman?
- Neden polis olmayı seçtin?
- Choose a song and transcribe the lyrics.
- Bir şarkı seçin ve sözlerini yazın.
- You have to choose one.
- Birini seçmek zorundasın.
- Tom chose to leave.
- Tom terk etmeyi seçti.
- You can choose from six meals.
- Altı yemekten seçebilirsiniz.
- Choose a password that is easy to remember but difficult to guess.
- Hatırlaması kolay ama tahmin etmesi zor bir şifre seçin.
- I wonder why they chose them.
- Neden onları seçtiklerini merak ediyorum.
- Sami has chosen to stay in Cairo.
- Sami Kahire'de kalmayı seçti.
- Which one do you think she chose?
- Onun hangisini seçeceğini düşünüyorsun?
- We chose Tom as captain.
- Tom'u kaptan olarak seçtik.
- I chose to come here.
- Buraya gelmeyi seçtim.
- I think you should choose them.
- Bence onları seçmelisiniz.
- Which one do you think he chose?
- Sence hangisini seçti?
- Could you choose a couple of books for me to read?
- Okumam için birkaç kitap seçebilir misin?
- What would you choose?
- Hangisini seçerdiniz?
- No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
- Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, başka bir kariyeri seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.
- She chose a light blue dress.
- O açık mavi bir elbise seçti.
- In the end she chose another kitten.
- Sonunda başka bir kedi yavrusu seçti.
- Choose one of the following writing prompts.
- Aşağıdaki yazma yönergelerinden birini seçiniz.
- We didn't choose him.
- Biz onu seçmedik.
- Choose books carefully.
- Kitapları dikkatlice seçin.
- We don't have to choose.
- Seçmek zorunda değiliz.
- I chose the wrong approach.
- Yanlış yaklaşımı seçtim.
- I've already chosen.
- Çoktan seçtim.
- Layla chose to do that.
- Layla bunu yapmayı seçti.
- I assume they chose Tom because he's the best person for the job.
- Sanırım iş için en iyi kişi olduğundan dolayı onlar Tom'u seçti.
- I chose to devote my life to the Berber language.
- Hayatımı Berberi diline adamayı seçtim.
- We chose Tom to be our leader.
- Biz Tom'u liderimiz olması için seçtik.
- Mary doesn't understand why Tom chose a cat as his online avatar.
- Mary, Tom'un online avatar olarak neden bir kediyi seçtiğini anlamıyor.
- He chose the Department of Hungaristics at the university.
- Üniversitede Hungaristik bölümünü seçti.
- Which way did you choose?
- Hangi yolu seçtin?
- Which would you chose?
- Sen hangisini seçerdin?
- I would choose the exact same thing.
- Ben de aynı şeyi seçerdim.
- You may choose any book you like.
- Beğendiğin herhangi bir kitabı seçebilirsin.
- You may choose what to eat from this list.
- Bu listeden ne yiyeceğinizi seçebilirsiniz.
- We chose Tom as captain.
- Biz Tom'u kaptan olarak seçtik.
- Rejecting the urging of his physician father to study medicine, Hawking chose instead to concentrate on mathematics and physics.
- Doktor babasının tıp okuması yönündeki ısrarlarını reddeden Hawking, bunun yerine matematik ve fiziğe yoğunlaşmayı seçti.
- Choose one person.
- Bir kişi seçin.
- Are you going to choose, or should I?
- Sen seçecek misin, yoksa ben mi seçeyim?
- Which one would you choose?
- Hangisini seçerdiniz?
- She chose the red dress.
- Kırmızı elbiseyi o seçti.
- Why do you think he chose to become a psychologist?
- Sizce neden psikolog olmayı seçti?
- Tom chose his words carefully.
- Tom sözlerini dikkatle seçti.
- Tom chose his words carefully.
- Tom kelimelerini dikkatlice seçti.
- Which one will you choose?
- Sen hangisini seçeceksin?
- Which game did you choose?
- Hangi oyunu seçtin?
- Choose either one or the other.
- Ya birini ya da diğerini seçin.
- If you could choose the genes for your children, would you?
- Çocuklarınızın genlerini seçebilseydiniz, seçer miydiniz?
- The question is which one should I choose.
- Asıl soru hangisini seçmem gerektiği.
- If you were Tom, which would you choose?
- Sen Tom olsaydın, hangisini seçerdin?
- Choose either of the two T-shirts.
- İki tişörtten herhangi birini seçin.
- Animals can't choose to be vegan.
- Hayvanlar vegan olmayı seçemezler.
- I chose the wrong one.
- Yanlış olanı seçtim.
- Which car did Tom choose?
- Tom hangi arabayı seçti?
- Layla chose not to have kids.
- Layla çocuk sahibi olmamayı seçti.
- I have chosen you!
- Ben seni seçtim!
- It took Mary a long time to choose which dress to wear to the dance.
- Mary'nin dansa giderken hangi elbiseyi giyeceğini seçmesi zaman aldı.
- I'll choose this one.
- Ben bunu seçeceğim.
- I chose to do that.
- Onu yapmayı seçtim.
- What would you choose?
- Neyi seçerdiniz?
- Tom should've chosen to do something else.
- Tom başka bir şey yapmayı seçmeliydi.
- I chose to study stenography.
- Ben stenografi okumayı seçtim.
- Which one do you think I should choose?
- Sence hangi birini seçmeliyim?
- He chose three beautiful roses for her.
- Onun için üç güzel gül seçti.
- Most people choose the default option.
- Çoğu insan varsayılan opsiyonu seçer.
- I wonder why they chose her.
- Acaba neden onu seçtiler?
- Who chose those colors?
- Bu renkleri kim seçti?
- Did you choose those songs yourself?
- Bu şarkıları kendin mi seçtin?
- Tom chose not to drive home.
- Tom eve arabayla gitmemeyi seçti.
- I choose you!
- Ben seni seçiyorum!
- Could you help me choose a tie?
- Kravat seçmeme yardımcı olur musun?
- Let me help you choose.
- Seçmene yardım edeyim.
- You can choose from six meals.
- Altı öğünden birini seçebilirsiniz.
- Tom may choose whichever color he likes.
- Tom istediği rengi seçebilir.
- Sami chose to convert to Islam.
- Sami İslam'a geçmeyi seçti.
- Koko chose the tree.
- Koko ağacı seçmiştir.
- He chose his words carefully.
- Kelimelerini dikkatle seçti.
- I wonder why they chose Tom.
- Onların neden Tom'u seçtiğini merak ediyorum.
- I need to choose the one I want.
- İstediğimi seçmeliyim.
- Choose the one you like best.
- En çok sevdiğinizi seçin.
- I would choose the exact same thing.
- Ben de tamı tamına aynısını seçerdim.
- Choose a present carefully.
- Özenle bir hediye seçin.
- She chose a scarf to wear with the dress.
- Elbiseyle birlikte giymek için bir eşarp seçti.
- Tell me which one you would choose.
- Bana hangisini seçeceğini söyle.
- Those who choose not to read have no advantage over those who can't read.
- Okumamayı seçenlerin okuyamayanlara göre hiçbir avantajı yoktur.
- Why did you choose such a subject?
- Niçin öyle bir konu seçtin?
- I don't know who to choose.
- Kimi seçeceğimi bilmiyorum.
- Tom didn't know which one to choose.
- Tom hangisini seçeceğini bilmiyordu.
- I will choose one of them.
- Onlardan birini seçeceğim.
- Sami chose Layla over the band.
- Sami grup yerine Layla'yı seçti.
- Let's choose a name for the child.
- Çocuk için bir isim seçelim.
- Tom chose a song from the list and began singing it.
- Tom listeden bir şarkı seçti ve söylemeye başladı.
- No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
- Mesleğiniz ne olursa olsun ya da mesleğinizde ne kadar mutlu olursanız olun, keşke başka bir kariyer seçseydim dediğiniz anlar olur.
- He chose his words carefully.
- O, sözlerini dikkatlice seçti.
- Choose whichever you want.
- İstediğiniz hangi birisi seçin.
- Who chose this gift?
- Bu hediyeyi kim seçti?
- Tom and Mary haven't yet chosen a name for their baby.
- Tom ve Mary bebekleri için henüz bir isim seçmediler.
- It was very wise of her to choose the other one.
- Diğerini seçmesi çok akıllıcaydı.
- I wish we had more options to choose from.
- Keşke seçecek daha fazla seçeneğimiz olsa.
- Tom chose to spend Christmas with Mary rather than with his family.
- Tom, Noel'i ailesi yerine Mary ile geçirmeyi seçti.
- We can't choose who our parents are.
- Ebeveynlerimizin kim olduklarını seçemeyiz.
- You may choose one of them.
- Onlardan birini seçebilirsin.
- Which direction will he choose?
- Hangi yönü seçecek?
- Which one will he choose?
- Hangisini seçecek?
- If I choose the gallows instead of the poison, I'll suffer for a shorter amount of time before dying.
- Zehir yerine darağacını seçersem, ölmeden önce daha kısa süre acı çekeceğim.
- Which direction will he choose?
- O, hangi yönü seçecek?
- Why did you choose this company?
- Neden bu şirketi seçtin?
- Which one will he choose?
- O hangisini seçecek?
- He must choose between honor and death.
- Ya canını ya onurunu seçmeli.
- I don't choose you.
- Ben seni seçmiyorum.
- Fadil chose to reveal the truth.
- Fadıl gerçeği ortaya sermeyi seçti.
- We didn't choose Tom.
- Tom'u seçmedik.
- Let's choose the best of the tomato crop and take them to the market.
- Domates mahsulünün en iyilerini seçelim ve onları pazara götürelim.
- Choose the grammatically incorrect sentence.
- Dilbilgisi açısından yanlış olan cümleyi seçin.
- Tom chose to ignore Mary's comment.
- Tom, Mary'nin yorumunu görmezden gelmeyi seçti.
- We didn't choose them.
- Biz onları seçmedik.
- Which cup will he choose?
- Hangi bardağı seçecek?
- If I choose the gallows instead of the poison, I'll suffer for a shorter amount of time before dying.
- Ben zehir yerine darağacını seçersem, ölmeden önce kısa bir süre için acı çekeceğim.
- You may choose whichever book you like.
- İstediğin kitabı seçebilirsin.
- Those who choose this way would make a big mistake.
- Bu yolu seçenler büyük bir hata yaparlar.
- I couldn't choose just one.
- Sadece birini seçemezdim.
- Tom chose to do that.
- Tom bunu yapmayı seçti.
- You can't choose your masters.
- Ustalarını seçemezsin.
- The students chose her chairman.
- Öğrenciler onu başkan seçtiler.
- I chose Cloud storage for my backup data.
- Verilerimi yedeklemede bulut depolamayı seçtim.
- Tom chose the color to paint our offices.
- Tom ofislerimizi boyamak için renk seçti.
- I wonder which one I should choose.
- Acaba hangisini seçmeliyim?
- She chose to be operated on.
- Ameliyat olmayı seçti.
- You'll have to choose quickly.
- Hızlı bir şekilde seçmek zorundasın.
- It's so hard to choose.
- Seçmek çok zor.
- You can't choose your masters.
- Efendilerini seçemezsin.
- Tom chose the color to paint our offices.
- Tom ofisimizi boyayacağımız rengi seçti.
- I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
- Which would you chose?
- Hangisini seçerdin?
- We chose Tom to be captain.
- Biz Tom'u kaptan olarak seçtik.
- She had to choose her words carefully.
- Kelimelerini dikkatli seçmesi gerekiyordu.
- I have a right to choose.
- Benim seçme hakkım var.
- Tom has a right to choose.
- Tom'un bir seçme hakkı vardır.
- Which one do you think she chose?
- Sence hangisini seçti?
- Never choose a vocation just because it looks easy.
- Asla sadece kolay göründüğü için bir meslek seçmeyin.
- I don't like the idea, but we'll have to let him choose his team.
- Bu fikir hoşuma gitmedi ama takımını seçmesine izin vermeliyiz.
- Tom and Mary chose Hawaii for their honeymoon.
- Tom ve Mary balayı için Hawaii'yi seçtiler.
- I assume they chose Tom because he's the best person for the job.
- Tom'u bu iş için en iyi kişi olduğu için seçtiklerini varsayıyorum.
- Why did you choose such a subject?
- Neden böyle bir konu seçtiniz?
- You have to choose your own path.
- Kendi yolunu kendin seçmelisin.
- If you could choose one famous person you'd like to spend time with, who would it be?
- Birlikte zaman geçirmek isteyeceğiniz ünlü bir kişi seçme şansınız olsaydı, bu kim olurdu?
- Those who choose this way would make a big mistake.
- Bu yolu seçenler, büyük bir hata yapmış olurlar.
- Are you going to choose, or should I?
- Sen mi seçeceksin ben mi seçeyim?
- They didn't choose me.
- Beni seçmediler.
- Please choose a stronger password.
- Lütfen daha güçlü bir şifre seçin.
- Tom would probably choose this one.
- Tom muhtemelen bunu seçerdi.
- It's too risky to fight them at a place they choose.
- Onların seçtikleri bir yerde onlarla dövüşmek çok riskli.
- It is important for us to choose good friends.
- İyi arkadaşlar seçmek bizim için önemlidir.
- Which one would you choose?
- Sen hangisini seçerdin?
- I chose to do that.
- Bunu yapmayı ben seçtim.
- Which one do you think he chose?
- Onun hangisini seçeceğini düşünüyorsun?
- You have chosen the best.
- Sen en iyisini seçtin.
- Tom chose Mary for the job.
- Tom, iş için Mary'yi seçti.
- Choose one.
- Birini seçin.
- I choose to be happy.
- Ben mutlu olmayı seçiyorum.
- The secret of longevity is to choose your parents carefully.
- Uzun ömürlü olmanın sırrı ebeveynlerini dikkatli seçmektir.
- Which game did you choose?
- Hangi oyunu seçtiniz?
- I choose to be happy.
- Mutlu olmayı seçiyorum.
- Choose one and write a letter.
- Birini seçin ve bir mektup yazın.
- Please choose one person.
- Lütfen bir kişi seçin.
- After the university, she was free to choose her destiny.
- Üniversiteden sonra, kaderini seçmekte özgürdü.
- Tom chose wisely.
- Tom akıllıca seçti.
- You chose wisely.
- Akıllıca seçtiniz.
- He chose to spend New Year's Eve with her rather than with his family.
- Yılbaşı gecesini ailesi yerine onunla geçirmeyi seçti.
- I wonder which one I should choose.
- Hangisini seçmem gerektiğini merak ediyorum.
- Tom doesn't know which colour to choose.
- Tom hangi rengi seçeceğini bilmiyor.
- Tom chooses his friends carefully.
- Tom arkadaşlarını dikkatlice seçer.
- You may choose one of them.
- Birini seçebilirsiniz.
- Choose a word.
- Bir sözcük seçin.
- Why did you choose me?
- Neden beni seçtin?
- We chose this one.
- Biz bunu seçtik.
- Our random selection has chosen you as a possible winner!
- Rastgele seçimimiz sizi olası bir kazanan olarak seçti!
- Which puppy would you choose?
- Hangi köpeği seçerdin?
- Tom chose a hat.
- Tom bir şapka seçti.
- I could not decide which way to choose.
- Ben hangi yolu seçeceğime karar veremedim.
- Why did you choose that particular subject?
- Neden özellikle bu konuyu seçtiniz?
- Why did you choose this career?
- Neden bu kariyeri seçtiniz?
- You don't have to choose.
- Seçmek zorunda değilsin.
- We've chosen a hotel in the vicinity of the museum.
- Müzenin yakınında bir otel seçtik.
- Tom should've chosen something else.
- Tom başka bir şey seçmeliydi.
- They chose him as their representative.
- Onu temsilcileri olarak seçtiler.
- Choose a word.
- Bir kelime seçin.
- You've chosen well.
- İyi seçtin.
- Tom chose to ignore what Mary said.
- Tom Mary'nin söylediğini görmezden gelmeyi seçti.
- All of them are good, so choose three books.
- Onların hepsi iyi, bu yüzden üç kitap seçin.
- Which one would you choose?
- Siz hangisini seçerdiniz?
- He chose to live in Tokyo instead of Osaka.
- Osaka yerine Tokyo'da yaşamayı seçti.
- What would you choose?
- Ne seçerdin?
- I don't know which book to choose.
- Hangi kitabı seçeceğimi bilmiyorum.
- It is too difficult to choose.
- Seçmesi çok zordur.
- The secret of longevity is to choose your parents carefully.
- Uzun ömrün sırrı, anne ve babayı dikkatli bir biçimde seçmektir.
- I chose a place to pitch my tent.
- Ben çadırımı kurmak için bir yer seçtim.
- You should choose a strong password!
- Güçlü bir şifre seçmelisin!
- You may choose whichever book you like.
- İstediğiniz herhangi bir kitabı seçebilirsiniz.
- You may choose what you want.
- İstediğinizi seçebilirsiniz.
Show More (732)
|
|
- The European Commission has chosen to give the profits of the pharmaceutical industries precedence over life.
- Avrupa Komisyonu, ilaç endüstrilerinin karlarını yaşamın önüne koymayı tercih etmiştir.
- We have today chosen to vote in favour of the report on a reform of the budgetary procedure.
- Bugün bütçe prosedüründe reform yapılmasına ilişkin raporun lehinde oy kullanmayı tercih ettik.
- I therefore choose to retain the present commitment involving 90 days.
- Bu nedenle 90 günü kapsayan mevcut taahhüdü muhafaza etmeyi tercih ediyorum.
- The Danish Presidency has chosen to accord this area top priority.
- Danimarka Dönem Başkanlığı bu alana en yüksek önceliği vermeyi tercih etmiştir.
- Unfortunately, the Finnish, Portuguese and French Presidencies chose to disregard Parliament's recommendation.
- Ne yazık ki Finlandiya, Portekiz ve Fransa Başkanlıkları Parlamento'nun tavsiyesini göz ardı etmeyi tercih etmiştir.
- We have chosen to deal with the routine procedures which ships have to go through each time they enter or leave a port.
- Gemilerin bir limana her giriş veya çıkışlarında geçmeleri gereken rutin prosedürlerle ilgilenmeyi tercih ettik.
- For these reasons, I have chosen to vote against the report.
- Bu nedenlerle, rapora karşı oy kullanmayı tercih ettim.
- A majority of Parliament chose to await the risk assessment that is at present under way in the case of decaBDEs.
- Parlamentonun çoğunluğu dekaBDE'ler konusunda şu anda yapılmakta olan risk değerlendirmesini beklemeyi tercih etmiştir.
- It chose to use a different legal basis but failed to get the Council to ratify it.
- Farklı bir yasal dayanak kullanmayı tercih etmiş ancak Konsey'in bunu onaylamasını sağlayamamıştır.
- We are therefore choosing to abstain from the vote on this report.
- Bu nedenle bu rapora ilişkin oylamada çekimser kalmayı tercih ediyoruz.
- The Spanish Government is persisting in its mismanagement and the rapporteur has largely chosen to ignore this.
- İspanyol Hükümeti kötü yönetiminde ısrarcıdır ve raportör büyük ölçüde bunu görmezden gelmeyi tercih etmiştir.
- The committee therefore chose to table amendments which remove this option of re-export.
- Bu nedenle komite, bu yeniden ihracat seçeneğini ortadan kaldıran değişiklikleri masaya koymayı tercih etti.
- We choose, however, not to vote against this proposal, but to abstain.
- Ancak bu öneriye karşı oy kullanmayı değil, çekimser kalmayı tercih ettik.
- Because these amendments have been adopted by the House, we chose to abstain in the final vote.
- Bu değişiklikler Meclis tarafından kabul edildiği için son oylamada çekimser kalmayı tercih ettik.
- The Spanish Government is persisting in its mismanagement and the rapporteur has largely chosen to ignore this.
- İspanyol Hükûmeti kötü yönetiminde ısrarcıdır ve raportör büyük ölçüde bunu görmezden gelmeyi tercih etmiştir.
- It chose to use a different legal basis but failed to get the Council to ratify it.
- Farklı bir yasal dayanak kullanmayı tercih etti ancak Konsey'in bunu onaylamasını sağlayamadı.
- It may be that many people from Slovakia will choose to seek work in nearby Vienna.
- Slovakya'dan pek çok kişi yakınlardaki Viyana'da iş aramayı tercih edebilir.
- We therefore choose to support making the rules as strict and as tough as possible.
- Bu nedenle kuralların mümkün olduğunca katı ve sert olmasını desteklemeyi tercih ediyoruz.
- I choose to reintroduce only one of the amendments rejected by the committee.
- Komite tarafından reddedilen değişikliklerden sadece bir tanesini yeniden sunmayı tercih ediyorum.
- You choose to see in this the vanity of our founding fathers.
- Siz bunda kurucu atalarımızın kibrini görmeyi tercih ediyorsunuz.
- We have therefore chosen to vote against this report in its entirety.
- Bu nedenle bu raporun tamamına karşı oy kullanmayı tercih ettik.
- Overall, we have therefore chosen, despite many objections, to support the report in the final vote.
- Bu nedenle birçok itiraza rağmen nihai oylamada raporu desteklemeyi tercih ettik.
- Instead, the Commission chose to embark on a huge public relations exercise.
- Komisyon bunun yerine büyük bir halkla ilişkiler çalışması başlatmayı tercih etti.
- If the marketing is well done there are a lot of tourists who will chose these types of destinations.
- Pazarlama iyi yapılırsa bu tür destinasyonları tercih edecek çok sayıda turist olacaktır.
- First of all, it is worth noting the growing number of countries choosing to ratify the court.
- Her şeyden önce, mahkemeyi onaylamayı tercih eden ülkelerin sayısının arttığını belirtmek gerekir.
- As we believe that the revision has crucial shortcomings, however, we have chosen to vote against it.
- Ancak revizyonun önemli eksiklikleri olduğuna inandığımız için karşı oy kullanmayı tercih ettik.
- We have therefore chosen to vote against the report as such.
- Bu nedenle rapora karşı oy kullanmayı tercih ettik.
- Instead, the Commission chose to embark on a huge public relations exercise.
- Komisyon bunun yerine büyük bir halkla ilişkiler çalışmasına girişmeyi tercih etti.
- It may be that he has chosen not to answer, but maybe he forgot.
- Cevap vermemeyi tercih etmiş olabilir ama belki de unutmuştur.
- We have therefore chosen to abstain from voting on these points.
- Bu nedenle bu hususlarda çekimser oy kullanmayı tercih ettik.
- I wonder why the Commission chose to settle for limit values higher than those in both these alternatives.
- Komisyon'un neden bu iki alternatiften daha yüksek sınır değerlerle yetinmeyi tercih ettiğini merak ediyorum.
- We therefore choose to support the compromise.
- Bu nedenle uzlaşmayı desteklemeyi tercih ediyoruz.
- Nonetheless, Parliament and the Council chose to go against the Commission's proposal.
- Bununla birlikte Parlamento ve Konsey, Komisyonun teklifine karşı çıkmayı tercih etmiştir.
- We have therefore chosen to vote against the committee where these aspects are concerned.
- Bu nedenle bu hususlar söz konusu olduğunda komiteye karşı oy kullanmayı tercih ettik.
- We have chosen to refrain from adopting positions on quite a few parts of the report.
- Raporun pek çok bölümünde tutum belirlemekten kaçınmayı tercih ettik.
- Overall, we have therefore chosen, despite many objections, to support the report in the final vote.
- Bu nedenle, birçok itiraza rağmen nihai oylamada raporu desteklemeyi tercih ettik.
- My feeling is that everyone has chosen to forget this report and its conclusions.
- Benim hissiyatım herkesin bu raporu ve sonuçlarını unutmayı tercih ettiği yönünde.
- We therefore choose to abstain from voting on this matter.
- Bu nedenle bu konudaki oylamada çekimser kalmayı tercih ediyoruz.
- We Swedish Social Democrats chose to vote in favour of the resolution in its entirety and in favour of Amendment No 12.
- Biz İsveçli Sosyal Demokratlar, kararın tamamı ve 12 No'lu Değişiklik lehinde oy kullanmayı tercih ettik.
- We also chose to retain a transitional period of six months following the directive's entry into force.
- Ayrıca yönergenin yürürlüğe girmesini müteakip altı aylık bir geçiş dönemini de muhafaza etmeyi tercih ettik.
- We deliberately chose to take a broader and more neutral approach.
- Bilinçli olarak daha geniş ve daha tarafsız bir yaklaşım benimsemeyi tercih ettik.
- While awaiting concrete proposals we have chosen to do two things.
- Somut öneriler beklerken iki şey yapmayı tercih ettik.
- We have therefore chosen to abstain from voting on the Caudron report.
- Bu nedenle Caudron raporuna ilişkin oylamada çekimser kalmayı tercih ettik.
- People like that have a choice, and they will choose not to come here.
- Bu tür insanların bir seçeneği vardır ve buraya gelmemeyi tercih edeceklerdir.
- We have chosen, therefore, to vote in favour of the report, but with the following reservations.
- Bu nedenle, aşağıdaki çekincelerle birlikte rapor lehinde oy kullanmayı tercih ettik.
- All these reasons may explain why consumers wish to choose something other than GM products.
- Tüm bu nedenler tüketicilerin neden GDO'lu ürünler dışında bir ürün tercih etmek istediklerini açıklayabilir.
- While awaiting concrete proposals we have chosen to do two things.
- Somut önerileri beklerken iki şey yapmayı tercih ettik.
- We have therefore chosen to vote against these reports in their entirety.
- Bu nedenle bu raporların tamamına karşı oy kullanmayı tercih ettik.
- You, for your part, have chosen to prioritise enlargement.
- Siz kendi adınıza genişlemeye öncelik vermeyi tercih ettiniz.
- I therefore choose to retain the present commitment involving 90 days.
- Bu nedenle 90 günlük süreyi içeren mevcut taahhüdü muhafaza etmeyi tercih ediyorum.
- We have therefore chosen to vote against these reports in their entirety.
- Dolayısıyla bu raporların tamamına karşı oy kullanmayı tercih ettik.
- In the final vote, we chose, in spite of our hesitations, to vote in favour of the report.
- Son oylamada tereddütlerimize rağmen rapor lehinde oy kullanmayı tercih ettik.
- Since we were unable to support Parliament's position in this area, we have chosen to vote against the report.
- Parlamentonun bu alandaki tutumunu destekleyemediğimiz için rapora karşı oy kullanmayı tercih ettik.
- How many would choose to do so is hard to predict.
- Kaç kişinin bunu yapmayı tercih edeceğini tahmin etmek zor.
- If you want to trade in the oil market, choose one of them.
- Petrol piyasasında işlem yapmak istiyorsanız, bunlardan birini tercih edin.
- Tom can drive, but he chooses not to.
- Tom araba sürebilir ama sürmemeyi tercih ediyor.
- I'm choosing to go with you.
- Seninle gitmeyi tercih ediyorum.
- Sami chose Layla over the band.
- Sami, Leyla'yı gruba tercih etti.
- He chose to spend New Year's Eve with her rather than with his family.
- Yılbaşı gecesini ailesiyle geçirmek yerine eşiyle geçirmeyi tercih etti.
- Never choose a vocation just because it looks easy.
- Bir mesleği asla sadece kolay göründüğü için tercih etme.
- Tom chose to spend Christmas with Mary rather than with his family.
- Tom Noel'i ailesiyle geçirmek yerine Mary ile geçirmeyi tercih etti.
- Tom could've gone anywhere in the world, but he chose to stay at home.
- Tom dünyada herhangi bir yere gidebilirdi ama evde kalmayı tercih etti.
- I'm choosing to ignore that.
- Onu görmezden gelmeyi tercih ediyorum.
- Sami chose to convert to Islam.
- Sami İslam'a geçmeyi tercih etti.
- Tom could have told Mary the truth, but he chose not to.
- Tom Mary'ye gerçeği söyleyebilirdi fakat söylememeyi tercih etti.
- If I had to surrender, I'd rather choose death.
- Teslim olmak zorundaysam, ölmeyi tercih ederim.
- Nevertheless, many are choosing early retirement.
- Yine de pek çok kişi erken emekliliği tercih ediyor.
- He chose to take the stairs rather than the elevator.
- Asansör yerine merdivenleri kullanmayı tercih etti.
- You may go with him if you choose.
- Eğer tercih ederseniz onunla gidebilirsiniz.
- Which part do you choose?
- Hangi parçayı tercih ediyorsun?
- I chose to look the other way.
- Ben başka bir yol aramayı tercih ettim.
- Tom can drive, but he chooses not to.
- Tom araba kullanabilir ama kullanmamayı tercih ediyor.
- We didn't choose her.
- Biz onu tercih etmedik.
- Some deaf people choose not to use sign language.
- Bazı sağır insanlar işaret dilini kullanmamayı tercih ediyor.
- Tom chose not to have surgery.
- Tom ameliyat olmamayı tercih etti.
- I chose not to leave.
- Gitmemeyi tercih ettim.
- Nevertheless, many are choosing early retirement.
- Bununla birlikte, birçok kişi erken emekliliği tercih ediyor.
- If you had to choose between piano and violin, which would you prefer?
- Piyano veya kemandan birini seçmek zorunda olsaydın hangisini tercih ederdin?
Show More (75)
|
