| 1 |
contact with (one) |
(biriyle) temas kurmak |
v. |
|
- Mario Monti and I have established contacts with the footballing world.
- Mario Monti ve ben futbol dünyası ile temaslar kurduk.
- We urge the European Parliament, the Council and the Commission to take up immediate contacts with the king.
- Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyonu Kral ile derhal temas kurmaya çağırıyoruz.
- Obviously, it is not possible to have any official and formal contacts with the Belorusian regime.
- Açıkçası, Belorus rejimi ile herhangi bir resmi ve resmi temas kurmak mümkün değil.
- Everyone who has come into contact with the decision-making process knows that precisely these documents are important.
- Karar alma süreciyle temas kuran herkes, tam da bu belgelerin önemli olduğunu bilir.
- The Union must have a radical change of attitude if it wants to regain contact with its citizens.
- Birlik, vatandaşlarıyla yeniden temas kurmak istiyorsa radikal bir tutum değişikliğine gitmelidir.
- Obviously, it is not possible to have any official and formal contacts with the Belorusian regime.
- Açıkçası Belorus rejimi ile herhangi bir resmi ve resmi temas kurmak mümkün değil.
- She first came into contact with Japanese culture last year.
- O geçen sene Japon kültürüyle ilk defa temas kurdu.
- Have you been in contact with him recently?
- Son zamanlarda onunla temas kurdun mu?
- He comes into contact with all kinds of people.
- Her türlü insanla temas kuruyor.
- Sami was trying to get in contact with Layla.
- Sami, Leyla ile temas kurmaya çalışıyordu.
- Establish contact with me tomorrow.
- Yarın benimle temas kur.
Show More (8)
|
| 2 |
contact with (one) |
(biriyle) görüşmek |
v. |
|
- Are you still in contact with Tom?
- Tom'la hâlâ görüşüyor musunuz?
- Because her parents got divorced, the girl had hardly any contact with her father.
- Anne ve babası boşandığı için kızın babasıyla neredeyse hiç görüşmesi yoktu.
- I'm the only one still in contact with Tom.
- Tom'la hâlâ görüşen tek kişi benim.
- Have you been in contact with him recently?
- Son zamanlarda onunla görüştünüz mü?
Show More (1)
|
| 3 |
contact with (one) |
(biriyle) iletişim kurmak |
v. |
|
- You're to have no further contact with Tom.
- Tom'la daha fazla iletişim kurmayacaksın.
- Sami was trying to get in contact with Layla.
- Sami, Leyla ile iletişim kurmaya çalışıyordu.
- If you don't want to have any more contact with Tom, that's fine with me.
- Tom'la daha fazla iletişim kurmak istemiyorsan, benim için sorun değil.
- I found it impossible to get in contact with him.
- Onunla iletişim kurmayı imkansız buldum.
Show More (1)
|
| 4 |
contact with (one) |
(biriyle) irtibat kurmak |
v. |
|
- You're to have no further contact with Tom.
- Tom'la bir daha irtibat kurmayacaksın.
- Do you keep in contact with your high school classmates?
- Lise sınıf arkadaşlarınla irtibat kurmaya devam ediyor musun?
- Fadil was ordered by the judge to never have contact with his Layla.
- Fadıl'a hakim tarafından Leyla'sıyla asla irtibat kurmaması emredildi.
Show More (0)
|
| 5 |
contact with (one) |
(biriyle) temasa geçmek |
v. |
|
- The only thing that foreign intervention has done is to bring the rebels into contact with government officials.
- Dış müdahalenin yaptığı tek şey isyancıları hükûmet yetkilileriyle temasa geçirmek oldu.
Show More (-2)
|
| 6 |
contact with (one) |
(biriyle) konuşmak |
v. |
|
- In the contact with Turkey it is always a question of who are we talking to?
- Türkiye ile temaslarda her zaman kiminle konuştuğumuz sorusu gündeme gelmektedir.
Show More (-2)
|
| 7 |
contact with (one) |
(biriyle) irtibata geçmek |
v. |
|
- At last, we made contact with the police.
- Sonunda, polisle irtibata geçtik.
Show More (-2)
|
| 8 |
contact with (one) |
(biriyle) bağlantıya geçmek |
v. |
|
- Sami was trying to get in contact with Layla.
- Sami, Leyla ile bağlantıya geçmeye çalışıyordu.
Show More (-2)
|
