converge - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
converge yakınsamak v.
  • The argument is that, instead of converging, taxation diverges from one country to another in the Union.
  • Tartışma, vergilendirmenin yakınsamak yerine Birlik içinde bir ülkeden diğerine farklılaştığı yönündedir.
  • Until now, it has more or less been considered that we had two processes which did not necessarily converge.
  • Şimdiye kadar zorunlu olarak yakınsamayan iki sürecimiz olduğu az çok kabul ediliyordu.
  • One must wait for the residuals to converge before being able to use the simulation's results.
  • Simülasyon sonuçlarını kullanabilmek için artıkların yakınsamasını beklemek gerekir.
Show More (0)
converge birleşmek v.
  • The two rivers converge in a narrow valley.
  • İki nehir dar bir vadide birleşmektedir.
  • This is where we need the actions to converge.
  • Burası eylemlerin birleşmesi gereken yerdir.
Show More (-1)
converge benzer özelliklere sahip olmak v.
  • His beliefs converge with his nation's traditions.
  • İnançları ulusunun gelenekleriyle benzer özelliklere sahip.
Show More (-2)
converge toplanmak v.
  • Policemen had converged on the crime scene before I arrived there.
  • Ben oraya varmadan önce polisler olay yerinde toplanmıştı.
Show More (-2)
converge birbirine yaklaşmak v.
  • Research seems to show that our traditions are tending to converge slowly.
  • Araştırmalar, geleneklerimizin yavaş yavaş birbirine yaklaşma eğiliminde olduğunu göstermektedir.
Show More (-2)